Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05 Aralık 2007, 10:38   #1
Çevrimdışı
UnyE
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Sevgi gerçektir, iyiliktir, güzelliktir..




Selam

Sevgi gerçektir, iyiliktir, güzelliktir, anlayıştır, uyumdur.

Bu ortamda duygular hep bir akış içinde olurlar.
Önlerinde setler oluşturmamaya çalışmak her insanın bilinçli bir tavrı olmalıdır.
Bu duygular, insanın gerçek kimliğinin, düşünce ve davranış biçimlerinin yaşama yansımalarıdır.

Sevgiyi, büyük bir samimiyetle ve özellikle ciddi bir biçimde isteyin ve bir yaşam felsefesine dönüştürün.

Sevgi saf ve pürüzsüz bir yansımadır.
Kendini bilen, kendini duyan, var oluşunun farkındalığına varan herkes, her zaman bir sevgi esintisi içinde daha huzurlu bir yaşam sürer.

Şöyle çevrenize bir göz atın.
Çevresi ile kavgalı, geçimsiz, huysuz, hoşgörüsüz insanların kendi yaşamlarına yansımalarında, çektikleri sevgi açlığının izlerini bulursunuz.
Sevgiden ve şefkatten yoksun, “Kutsal Sevgi Dünyası”nın varlığından bile habersiz bir ortamda, büyük baskılar ve madde kalıpları ile büyümüş insanların, bu güzelim “Sevgi Mabedi”ni keşfetmeleri için, iki kat çaba göstermeleri gerekecektir.
Hiçbir şey nedensiz değildir ve olamaz da.
Kişinin bağımsızlığı, kendini sorgulayabilmesinin kökeninde, su yüzüne çıkmamış bir yığın nedenlerin varlığına bağlıdır. Bu nedenlere inmek ve gerçekle yüz yüze gelmek, insanın sevgi açlığını aşması için çok önemlidir.

Sevme gereksinimi, toprağın suya olan gereksinimi gibidir.

Sevgi, kişisel dünyanın, topluma, doğaya açılması, herkese bir tür ortaklık payı sunması, tüm insanlara iç dünyasının kapılarını aralaması olayıdır.

Orada, birlik, anlayış, hoşgörü, şefkat günlük yansımalar halinde vardır.
Sevgi, ancak bu biçimde kalıcı bir yaşam felsefesi haline gelir.
Sevgi, bir üretim olayı değildir.
Sevgi varlıktan varlığa aktarılan, kullanılan, değerlendirilen, var oluşta yansıyan, paylaşılan ve tüm bunlar olurken devamlı olarak artan ve insanları biraraya getirip kaynaştıran bir enerjidir.

Sevgi, genel yapısı gereği, hep var olan olduğuna göre, sevginin ayrıca üretilmesi diye birşey yoktur.

Ancak, belirli bir gelişim ve bir algılama süreci içinde olan insanlar arasında, kişiye, duruma, gelişim düzeyine göre geç ya da öncelikli olarak algılanmış olabilir.

Dolayısıyla sevginin keşfi, kişinin iç potansiyeline, özüne, gerçek kimliğine dönüşümü ile olanaklı olur.

Yine bu değerler içinde az ya da çok bir ölçümlemeye giderek, ardından da yaşama geçirmemiz de olasıdır.

Sevgi bir bütünün yansıması olarak, o bütünün kaynağından her tarafa yayılan bir güçtür.

İçimizden kaynaklanmakta olan bu enerjiyi daha kolay ve daha çabuk bir biçimde yansıtacak ve çevremize yayılmasına ön ayak olacağımız bir kararlılık içinde olmamız gerekmektedir.

Bizler, yetişme tarzlarımız gereği, sevgi enerjisinin bizden yansıması için gerekli olan bir ortamı kolay kolay yaratamıyoruz.
Hem de sevgi kaynağının kendi özümüzde olduğunu bildiğimiz halde...

Güncel yaşamın, dünyevi kısıtlamaların bizlerde oluşturdukları engellerle, dirençlerle, olumsuzlukların tortuları ile öyle bir hale geliyoruz ki, aslında saf ve pürüzsüz “biz” olan sevgiyi bir türlü yaşayamıyor ya da yaşamaya yanaşmıyoruz.

Doğaldır ki, bu durumda yaptığımız sevgi gösteri ve sözde uygulamalarında kolaycılığa ve gösterişe kaçarak ailemize, komşularımıza, çıkarımız olan yakın çevremize hep yapaylıkların sahteliğini sunuyoruz.

Sevgisizliğin kaynağı ve yapay tavırlarımız, kendimize koyduğumuz engeller ve oluşturduğumuz dirençlerdir.

Ancak insanlar ortak bir sevgi çevresinde toplanmaya hazır ve gönüllülerse, tüm evren, bunu oluşturmak için sanki bir özel çaba harcar.
Çünkü doğanın mayasında sevgi gücü ve verme gücü vardır.

Doğayla uyum, insanla uyumu; insanla uyum, dünya ile, evren ile uyumu sağlar.

Bu konuda gösterilecek çaba ve özen asla başarısızlığa uğramayacaktır.

Eğer, bizim bir isteğimiz yoksa, kim bize birşey verme iddiasında bulunabilir.
Herşeyin mutlaka kendisine ait olması gerektiği, kesinlikle bir egosal saplantıdır.

Sevginin temel niteliği; insanın bencilliğinin dar çerçevesinden kendisini kurtarması ve ardından yaşamın en güzel coşkularını, sonsuz enginliklere, sınırsız mutluluklara ulaştırabilme üstünlüğüdür.

Çünkü, bu varılan nokta, gerçek insan olmaya geçişin en üst noktasıdır.

Kısacası; tekilin, çokluk içinde kendisi ile buluşmasıdır.

Seven insan, sevmesini bilen insan; kime, nereye, neden ve niçin bakarsa baksın, göreceği hep sevdiğine yansıyan kendi görüntüsü olacaktır.

Oysa, sevgi duygusu, tam anlamıyla saf ve pürüzsüz bir vericilik ve devamlılık duygusu içinde yerini bulur ve hiçbir biçimde bencil değildir.

Bizim aradığımız, anlatmaya çalıştığımız sevgi, herşeyi kapsayan, insanın özüne yönelik bir duygudur.
Bu noktaya vardığımızda hiçbirimiz kendi doğrularımız gibi ayrı ayrı kabullenmelere, ısrarlara kesinlik ve katılıkla yanaşmayacağız.

Kişilerin sayısının çokluğu, doğrularının önemini göstermez.
Bu noktadan sonra herkes için tek yol gerçeğe yönelmektir. Herkesin aynı görüş ve hareket içinde olacağı ve varacağı bu nokta gerçek adı altında tanımladığımız “Sevgi Dünyası”dır.

Sevgi kaynağının sonsuz oluşu gibi, kendisi de sonsuzdur.

Ancak onu algılayabilen ve yaşama geçirebilenler için...
Sevgi yaşamın ta kendisi, yaşam da sevginin yansımasıdır.


---
alıntıdır..

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet