IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 24 Kasım 2014, 11:08   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
deyimler Sözlüğü 11




83 Denize Düşen Yılana Sarılır

Dönem II.Mahmut dönemi ve Kavalalı Mehmet Paşa Mısır Valisi dir.Kendine aşırı güvenen Kavalalı Mehmet Paşa nın amacıönce Suriye ,ardında Osmanlı yı ele geçirmektir .Oğlu İbrahim Paşa ,Suriyeyi ele geçirmiş Osmanlının yolladığı gücüde yenmişti.İstanbula doğru yola çıkmıştı.II. Mahmut ,ordunun o an için bunlarla başedebilecek vaziyette olmadığındanRuslarda yardım isteme taraftarıdır. Rus çarı Nikoladan yardım ister.Bir Osmanlı sultanın Ruslardan yardım istemesi yadırganır.Bir takım vezirler ‘’bu nasıl işdür?’’ diye mırıldanınca,Sultan Mahmut Ne yapalım? Düştük denize sarılırız yılana der.

84 İlk Göz Ağrısı

Eskiden savaşlar şimdikinden çok olduğu için, Anadolu’ nun hemen her köyünden, hemen her hanesinden şu yada bu cephede savaşan bir asker olurmuş.Bu askerlerin geride kalan anaları, kardeşleri, hanımları, nişanlıları, yavukluları olurmuş elbette.Bu biçareler, vatanını, milletini, dinini muhafaza için cephe cephe koşan yiğitleriyle elbet gurur duyarlarmış ama ağlamadan, göz yaşı dökmeden de gün geçirmezlermiş.Bazen aşikar, bazen gizli gizli ağlayan genç kız ve gelinlerimizin göz pınarları kuruyup gözleri çapaklanmaya ve ağrımaya başlarmış.Birbirleriyle konuşurken, o zamanın terbiyesi icabı:“Senin yavuklun, senin kocan” diyemezler, utanırlarmış.”Benim göz ağrımdan hiç mektup gelmiyor, seninkinden haber var mı?” diye sorarlarmış.Bu deyim, sevdiklerimiz içinde en birincisi anlamında kullanılır

85 Adam Yerine Koymamak

Bir kimseye değer vermemek, adamdan saymamak.Bir insan adam yerine konup saygı görmek istiyorsa, bir makama ilmi ve ahlaki faziletleriyle gelmelidir. Onun bunun torpili, hatırı ve nüfuzuyla bir yerlere gelenler adam yerine konulmadığı gibi, saygı da görmezler.Kethüdazade Arif Efendi, hatır gönül yoluyla tanıdıklarından birinin oğluna bir memuriyet verilmesini ister. Devrin şeyhülislamına bir tavsiye mektubuyla birlikte delikanlıyı gönderir. Şeyhülislamdan:- Önce imtihana girsin. Kazanırsa bir yer bulunur, tayinini yaparız, cevabını alır. Aradan zaman geçtikten sonra Arif Efendi ile şeyhülislam karşılaşırlar. Arif Efendi:- Efendi hazretleri, size gönderdiğim adama imtihana girsin, kazanırsa bir yerlere tayin ederiz, demişsiniz. Siz bu makama imtihanla mı geldiniz, deyince, Şeyhülislam:- Beni de işte bunun için adam yerine koymuyorlar ya, diye cevap vermiş

86 Onun İpi İle Kuyuya İnilmez

Ona güvenilmez, onun dediğine inanılmaz, o insanı yolda kor.Güven duymadığımız, sözlerine inanmadığımız insanlarla alışveriş yapmamak, bir arada bulunmamak lazımdır.Güven, insanı ve toplumu ayakta tutan manevi duygulardan biridir. Birine güvenmek ve inanmak zorundayız. Bir arada yaşadığımız için birbirimize muhtacız. Güven duygusunun kalıcılığı insanın inançlarıyla yakından ilgilidir.Eskiden, kendir ve keten liflerinden çul, yular, ip, urgan ve halat gibi günlük işlerde kullanılan eşyalar yapılırdı. Bu işlerle uğraşan, hileli malzeme ile çürük ip yapan Ali Usta adında biri varmış. Hatta bu adama İpi Çürük Ali Usta demeye başlamışlar. Bu ustanın yaptığı ip ve urganlar olmadık yerde kopar, birçok kazalara sebep olurmuş.Bir gün, derin bir kuyuya bir kuzu düşmüş. Kuyuya inmeye hazırlanan biri, ev sahibinden urgan istemiş. Getirilen urganı beğenmemiş:- Bu urgan, İpi Çürük Ali Usta’nın malıdır. Onun ipiyle kuyuya inilmez, demiş.- Haksızlık ediyorsun, Ali Usta’nın ipiyle kuyuya inilir, ama aynı iple çıkılır mı çıkılmaz mı, orasını bilmem, deyince çevresinde bulunanlar, gülüşmüşler.87 Nane YemekUygun olmayan bir iş yapmak, bir davranışta bulunmak.İnsanlar her zaman düzenli iş yapamazlar veya davranışta bulunamazlar. Bazen istemeyerek de olsa düzensiz iş yapar, düzensiz davranışlarda bulunurlar. Hatasız insan yoktur. Önemli olan hataları görüp düzeltmektir. Hatada ısrar etmemektir. Düzen de düzensizlik de insan hayatının birer parçasıdır.“Nan” Arapça ekmek demektir. Osmanlı Türkçesinde “nan-ı aziz” diye geçer.Eskiden üç beş medrese mollası ramazanda köylere teravih namazı kıldırmaya gidiyorlarmış. Köyün birinde muhtardan nan-ı aziz istemişler. Muhtar:- O dediğiniz naneden bizim köyde bulunmaz, demiş.Mollalar:- Karnımız aç, bize nan gerek.- Açsanız ekmek getireyim, biz öyle nane yemeyiz, deyince muhtar, mollalar gülmüşler ve nan’ın anlamını muhtara açıklamışlar

88 Ateş Almaya mı Geldin?

(Ziyaretini çok kısa tutan ,gelir gelmez gitmeye kalkan kişiye söylenen, ‘çok çabuk gidiyorsun’ anlamında bir deyim.)Eskiden kibrit yokmuş. Ateş sönünce, ateş küreği ile komşuya gidilir, bir parça ateş alınırmış.Ateş almak için komşuya geçen kadınlar, kürekteki ateş sönmesin diye oturup çene çalamazlar ve acele ederlermiş.Kapıdan içeri girmeyerek, kısa bir konuşmadan sonra gitmek isteyen ziyaretçilere:-Ateş almaya mı geldin? denmesi de işte bu devirlerden kalmadır.

89 Dolap Çevirmek

Eskiden paşa,vezir,sadrazam,komutan gibi ileri gelen veya mal varlığı iyi olan kişilerin konakları olurdu.bu büyük evler kadınların kısmına haremlik ,erkeklerin kısmına selamlık adı altında iki kısım bulunur. kadınlar kısmı iel erkek kısmı arasındaki duvarda tam bir ekseni etrafında dönen,silindir biçiminde kapaksız bir dolap yerleştirilirdi. yarısı açık ,yarısı kaplalı bu dolabın içinde sıra sıra geniş ,dar raflar bulunurdu. kadınlar kısmında pişen yemekler,içecekler diğer ikramlar bu dolap ile erkekler kısmına servis edilirdi. kadınlar ikram edilecekleir dolabın kapalı kısmına yerleştirip ,erkekler kısmıan çevirir, tabaklar ,fincanlar boşalınca erkekler tarafından kadınlar kısmına çevrilirdi. böylece kadın erkek biribirini görmeden servis yapılmış olurdu. İşet bu servis dolaplarının zaman zaman gönül işlerinde kullanıldığı da olurmuş. Örneğin delikanlının biri sevdalısına kimsenin haberi olmadan çaktırmadan mektup,çiçek vesaire. verecek olursa bu dolaptan yararlanırmış. delikanlıya mendilmi gelecek yine bu dolap hizmet verirmiş.

90 Ocağına İncir Dikmek

Birinin evini barkını dağıtmak, mutlu ve huzur içinde yaşamasına engel olmak, ocağını söndürmek.Pek çok aileyi perişan eden zorbalardan ve zalimlerden uzak durmak lazımdır. Gerçi onlar yuva yıkmaya devam etseler de mazlumların ahıyla ettiklerini fazlasıyla bulmuş, zulüm yeryüzünde asla payidar kalmamıştır.Yaptığı zulümlerle tanınan bir devlet adamı, konağının bahçesini düzenletiyormuş. Kocaman bir incir ağacını görüntüyü bozuyor diye kestirmek istemiş. Bahçede bulunan İncili Çavuş, bunu duyunca devlet adamına şöyle seslenmiş:- İncir ağacı yerinde dursun, kestirmeyiniz.- Niçin?- Nasıl olsa bir gün birinin ocağına dikersiniz, cevabını vermiş.

91 Avucunu Yala

(‘Beklediğin olmadı; umduğunu bulamadın’ anlamında kullanılan bir deyim.)Bu deyim, kışın karlı ve soğuk havalarda inine kapanarak, tabanlarının altını yalamak suretiyle karın doyurmaya uğraşan ayıların hareketinden alınmadır.Çünkü ayılar kışın arasa da yiyecek bulamaz hareket edecek olsa da, boşuna enerji tüketmiş olur. Bunu iyi bilen ayılar kış uykusuna yatar. Ayağını yalamakla yetinir yazın gelmesini bekler. Başka yapacak bir şeyi yoktur.

92 Boyunun Ölçüsünü Almak

Giriştiği işte umduğunu, beklediğini bulamamak, başarısız olmak.Kimi insanlar, başarılı olabilmek için bazı işlere girişirler. Fakat hayat şartları, onların başarılı olmalarını engeller. Başarılı olup mutlu olmak isterler. Fakat bir türlü mutluluğa erişemezler. Çünkü çalışmayla ilgili bazı özelliklerden yoksundurlar.Bir yaz günü birkaç genç şehrin kıyısındaki ırmağa yıkanmaya gitmişler. Hepsi soyunup ırmağa atlamış. Uzun boylu olanı, boyunun uzunluğu ile gururlanarak arkadaşlarına büyüklük taslarmış:- Bu ırmağın en derin yeri bile boyumu geçmez, sizin gibi kısa boylu değilim, demiş.Diğer arkadaşları buna bir oyun oynamaya karar vermişler. Irmağın en derin yerlerinde yüzmüşler, yüzme bilmeyen uzun boylu arkadaşlarına:- Gel, bak buraları derin değil. Burada boyunu ölç de görelim, demiş.Uzun boylu arkadaşları bu söze inanmış, onların bulunduğu derin yerlere gireyim derken, su boyunu aşmış, çırpınarak batağa saplanmış. Telaşa kapılan arkadaşları, biçareyi sudan zor kurtarıp baygın bir hâlde evine getirmiş.Kapıyı heyecanla açan çocuğun anası, “Ne oldu oğluma?” demiş. Hazırcevap biri:- Bir şey yok teyzeciğim. Merak etme. Oğlun ırmakta boyunun ölçüsünü alıyordu, azıcık kısa geldi, boyuna göre tabut yapılacaktı ama bize dua et, demiş.

93 Dokuz Doğurmak

Vakti zamanında ,Çengeloğlu Tahir Paşa ,o dönem için asayişi bozuk olan İzmir de geceleri belirli saatler arasında sokağa çıkma yasağı uygulamış.Bir gece o saatlerde yasağa uymayan yada sokakta olan insanları Zaptiyeler toplayıpKarakol avlusuna getirmişler,bu sorguyuda bizzat Tahir paşa yapmış,Sırayla her birine teker teker çok ağır sorular sormuş.Paşa baştan dokuzuncu sıradakine gelince tekrar sormuş.‘’Yahu sen? Tellakları duymadınmı?Ne diye sokaktasın bu vakitte?Adam bir telaşlı bir terli;‘’Paşa hazretleri ,karım doğuruyordu.Valla ebe aramaya çıktım.Bir iki adım sonra zaptiyeler tuttu beni.Zavallı karım ne haldedir bilmiyorum ‘’ demiş.Tahir Paşa bir hata edildiğini anladıysada sakallarını sıvazlayıp,‘’Seni bu kez affediyorum.Amma, o karın olacak Hatuna söyle ,bir daha öyle olur olmaz saatlerde doğurmaya kalkmasın ‘’demiş.Adam kan ter koşa koşa eve gelip,komşu kadınların arasından karısının yattğı yatağa gelmiş.Adam;’’Nasılsın?Nemiz oldu ‘’ demiş.Karısıda ‘’ Sen ne biçim adamsın Ebe bulamaya diye gititin? Kim bilir nerelerde eğlendin?Sen benim nasıl doğurduğumu biliyormusun ? demiş.Adam ise hararetle,‘’Ah bre hatun sen neler diyosun??Sen bir kere doğurdun.Ben sıradaki sekiz kişiden sorgu nöbeti bana gelinceye kadar dokuz doğurdum.’’ demiş.

94 Kabak Tadı Vermek

Aynı şeyleri sık sık söyleyip birilerini bıktırmak, usandırmak.Çenesi düşük olmamak, aynı konuları tekrarlayıp başkalarını bıktırmamak lazım. Söylenecek sözü, yapacak işi olmayanlar kabak tadı verirler.Bekri Mustafa, bir gün Ahmet Ağa ismindeki bir arkadaşının evine misafirliğe gitmiş. Ev sahibi, cimri mi cimriymiş. Bekri’ye arkadaşı her gün kabaktan yapılmış yemekler ikram etmiş. Sabrı tükenen Bekri Mustafa, “Bu iş kabak tadı verdi.” diyerek bir akşam arkadaşının evinin yanında bulunan bir camiye gitmiş, minareye çıkarak şunları söylemiş:Ahmet derler var bir kişiHayra yorar yoktur işiSabah akşam kabak aşıYenir mi ya Resulallah!(*)

95 Dananın Altında Buzağı Aramak

Başkasını suçlamak için bahaneler bulmak.Kusursuz kul yoktur. Herkesin bir kusuru vardır. Başkalarını haksız yere birtakım bahanelerle suçlamak doğru değildir. Biz başkalarını yargılama yetkisine sahip değiliz. Başkalarını hele hele haksız yere yargılama ne insanlığa ne de vicdana sığar.Eskiden zengin bir ağa, sahip olduğu bütün hayvanları, yavrularını yarı yarıya paylaşmak için verir, her yıl hayvanlar yavruladıktan sonra köye gider, yavruları iyice sayar, kulaklarına özel damgasını vurarak bunları defterine kaydedermiş. Köylülere de aksilenir, her hayvanı yavrularıyla görmek ister, köylülere, “Hani bunun kuzusu, hani bunun oğlağı, hani bunun malağı?” diye bağırıp çağırırmış. Sayım yaptığı bir gün, inek sandığı bir dananın altında buzağısını göremeyince boynuzundan tutup, “Hani bunun buzağısı?” diye bağırmaya başlamış. Ağa bir hırsızlık yakaladım diye şamatayı artırmış. Köylülerden biri durumu anlıyıp, “Ağam, ağam!” demiş: “O hayvan inek değil, danadır. Erkek hayvanın buzağısı olur mu?” deyince, ağanın da hevesi kursağında kalmış.

96 Foyası Meydana Çıktı

Aslı astarı araştırıldı, hilesi meydana çıktı anlamında bir deyim.Kuyumcular süs eşyalarında kullandıkları elmasların arkasına, ‘foya’ denilen bir madde sürer, ayna gibi, ışığı yansıtarak, daha çok parlamasını sağlarlar.Zamanla bu foya dökülür, taş da eski parlaklığını yitirir. Buna foyası çıkmış derler. Bunun gibi, hilekar kişilerin yalanları ortaya çıkınca, aynı deyim kullanılır.

97 Çayı Görmeden Paçaları Sıvamak

Zamansız iş yapmak, ortada hiçbir sebep yokken hazırlanmaya kalkışmak.İnsan her işini gerekli şartlar oluştuğu zaman yapmalı. Zamanında yapılan iş, verimli ve faydalı olur. Zamansız ve düşünülmeden yapılan iş, verimli olmadığı gibi zaman ve emek kaybına da sebep olur.Serapsız çöl olmaz. Serap, ışığın kumlara yansımasıyla ve kumların uzaktan su gibi görünmesiyle oluşur.Hiç serap görmemiş bir insan, kervanla çölde giderken sıcağın ve yorgunluğun etkisiyle serap görmüş. Suya yaklaştıklarını sanarak, sevinçle koşmaya başlamış. Bu hareketi gören tecrübeli bir güngörmüş:- Oğlum, o gördüğün su değil, seraptır. Çaya varmadan paçaları sıvama, demiş.

98 Ağzından Baklayı Çıkarmak

( Sabrı tükenip, o zamana kadar söylemediğini söyleyivermek anlamında bir deyim.)Eski zamanlarda çok küfürbaz bir adam varmış. Memleketin müftüsü bu adamı çağırıp sık sık nasihat edermiş.Küfür edeceği sırada aklına gelip, vazgeçmesi için de ağzında bir bakla tanesi tutmasını önermiş.Bir gün yine müftü efendi bu adama nasihat ederken, münasebetsizin biri içeri girmiş ve müftüye sormuş:-Müftü efendi, sağdıcım öldü. Bana mirasının kaçta kaçı isabet eder?Canı sıkılan müftü, küfürbaza dönmüş:-Çıkar ağzından şu baklayı da, bu herife gerekli cevabı kendi usulüne göre sen ver, demiş.

99 Pusulayı Şaşırmak

Doğru yoldan ayrılmak ve güç duruma düşerek ne yapacağını bilemez hâle gelmek.İnsanları güç duruma düşüren, onları doğru yoldan ayıran sebepler şüphesiz insanların hâl ve hareketleri ve edindikleri kötü alışkanlıklardır.İnsan, hâl ve hareketlerinde mantıklı ve düzenli, alışkanlıklarında ölçülü olursa hiçbir problem çıkmaz. Daima iyiyi ve güzeli istemek, kötü alışkanlıklardan uzak durmak, aklı başında hareket etmek, insana insanca yaşamanın yollarını açacak, zorlukları kolaylaşacak ve ne yaptığının farkına varmasını sağlayacaktır.Valilerden biri afyon çekmeden hiçbir işe bakamaz, kendini bir türlü toparlayamazmış. Sadece katibinin bildiği bu alışkanlıklarını herkesten gizler, afyon kutusuna “pusula” adını vererek, ihtiyaç duyduğu zaman kâtibinden istermiş.Bir gün, kendisine bir dilekçe vermeye gelen adamın biri, valinin karşısında saygı için eğilince, cebinden afyon kutusunu düşürür. Kutunun içindeki haplar saçılır. Adam, afyonkeş olduğu anlaşılıp vali kızacak diye korkarken, aynı alışkanlığa mübtela olan ve bunun ne demek olduğunu bilen vali, katibine:- Adamcağız pusulasını şaşırdı. Dilekçesini al, haplarını da topla der.

100 Kel Başa ŞimşirTarak

Şimşir sözcüğü, kılıç anlamına gelir. Deyimde kullanılan şimşir sözünün aslı çok sert ve dayanıklı olduğundan, tarak, cetvel v.b. yapımında kullanılan ‘şimşir’ ağacından gelmektedir.Eskiden zengin bir aile, kızlarını gelin ediyorlarmış. Oğlan evine, adet olduğu üzere, bohça bohça hediyeler gitmiş. Kayınvalide, iki görümce ve eltilere, yaş ve aile içindeki durumlarına göre; altın, gümüş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş.Küçük elti ağır ve ateşli bir hastalık geçirdiğinden saçları dökülmüş. Aile içindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş.Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, küçük eltinin çok canını sıkmış. Kelliğini unutup, armağanları getiren kadına sızlanmış:“Herkese altın, gümüş tarak, bana da şimşir öyle mi? Yemi gelin, daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladı…” Oğlan anası gelininin bu hareketinden utanmış ve üzüntü duymuş. O kızgınlıkla çıkışmış: “Senin ki gibi kel başa, şimşir tarak çok bile” deyivermiş.Bu atasözü, yoksul, ya da durumu kötü bir kişinin, vaziyetine uymayan, pahalı, gereksiz şeyler almaya kalkması gibi durumlarda kullanılır.

__________________
Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin.Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak..
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
11, deyimler, sÖzlÜĞÜ


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
deyimler Sözlüğü ( Alfabetik Sıralama M - Z ) Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 10:56
pratik deyimler Sözlüğü ( Alfabetik Sıralama A - L ) Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 10:51
Edebiyat Dünyası 4 ciltlik Deyimler Sözlüğü YapraK Ödev ve Tezler 0 29 Eylül 2009 05:21
Alfabetik Deyimler Sözlüğü Cry Kültür ve Sanat 27 14 Nisan 2009 14:52