PHP User Warning: Invalid argument supplied for foreach() in ..../includes/class_postbit_alt.php(474) : eval()'d code on line 173

PHP User Warning: Invalid argument supplied for foreach() in ..../includes/class_postbit_alt.php(474) : eval()'d code on line 173
IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası - Kültür ve Sanat https://www.ircforumlari.net/ Kültür ve sanat dünyasına dair tüm konulara bu başlık altından ulaşabilirsiniz. tr Thu, 28 Mar 2024 21:10:39 GMT vBulletin 10 https://www.ircforumlari.net/images/misc/rss.jpg IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası - Kültür ve Sanat https://www.ircforumlari.net/ <![CDATA[Halk ozanı Aşık Veysel'in vefatının üzerinden 51 yıl geçti]]> https://www.ircforumlari.net/kultur-ve-sanat/1030937-halk-ozani-asik-veyselin-vefatinin-uzerinden-51-yil-gecti.html Thu, 21 Mar 2024 07:05:13 GMT
"Uzun İnce Bir Yoldayım", "Dostlar Beni Hatırlasın", "Güzelliğin On Par Etmez", "Atatürk'e Ağıt", "Beni Hor Görme", "Beş Günlük Dünya", "Derdimi Dökersem Derin Dereye", "Kahpe Felek" ve "Kara Toprak" adlı eserlere imza atan halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu'nun vefatının üzerinden 51 yıl geçti.



Aşık geleneğinin en büyük temsilcilerinden halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu, vefatının 51. yılında anılıyor.

Aşıklık geleneğinin önemli temsilcilerinden biri olan ve soyu Horasan Türkmenlerine dayanan Aşık Veysel, Gülizar ve Ahmet Şatıroğlu çiftinin çocuğu olarak, 25 Ekim 1894'te Sivas'ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan Köyü'nde dünyaya geldi. Sanatçı, hayatının büyük bölümünü Sivrialan'da, zorlu yaşam koşullarında geçirdi.

İki kız kardeşi çiçek hastalığına yakalanarak yaşamını yitiren Aşık Veysel, aynı hastalık nedeniyle 7 yaşında sol gözünü kaybetti. Bir gün, inek sağan babasının yanına giden halk ozanı, ters bir hareketten ürken öküzün boynuzunun sağ gözüne girmesiyle tamamen görme engelli oldu. Geçimini güçlükle sağlayan ailesi, Aşık Veysel'in gözlerini tedavi ettiremedi.

Halk ozanları ve aşıklık geleneğiyle tanınan Emlek yöresindeki Sivrialan'a sık sık aşıklar gelir, sohbet, muhabbet ve cem yapardı. Henüz çocukken bu toplantılara katılan Şatıroğlu, aşıklardan deyişler dinleyip, onların paylaştığı bilgilerden faydalandı.



İLK SAZ DERSLERİNİ ÇAMŞIHLI ALİ VE MOLLA HÜSEYİN'DEN ALDI

Oğlunun şiire, saza ve söze merakını fark eden Ahmet Şatıroğlu, Aşık Veysel'e özel bir bağlama yaptırdı. Aşık Veysel, babasının da teşvikiyle ilk saz derslerini köyün saz ustalarından Çamşıhlı Ali ve Molla Hüseyin'den aldı. Gittikçe daha iyi bağlama çalan sanatçı, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Yunus Emre ve Aşık Agahi gibi birçok usta ismin eserlerini yorumladı.

İlk evliliğini 1919'da Esma Hanım ile yapan Aşık Veysel'in bu evlilikten bir kızı, bir de oğlu oldu. Oğlu henüz 10 günlükken, kızı da 2 yaşındayken hayatını kaybetti. Usta sanatçı, kızı henüz 6 aylıkken, eşi Esma Hanım tarafından terk edildi. Aşık Veysel'in annesi Gülizar Hanım 1921'in şubatında, babası ise annesinden 8 ay sonra yaşamını yitirdi.

Unutulmaz halk ozanı, bir dönem Sivas Zara çevresindeki köylerde 3 ay kadar kaldı. O süreçte Hafik ilçesinin Karayaprak köyündeki Yalıncak Baba Tekkesi'ne uğrayan Şatıroğlu, tekkenin temizliğini yapan Gülizar Hanım'la 1928'de evlendi.

Usta ozanın bu evlilikten de Zöhre, Ahmet, Hüseyin, Menekşe, Bahri, Zekine ve Hayriye adlarını verdiği 7 çocuğu dünyaya geldi. Çocuklarından Hüseyin birkaç aylıkken hayatını kaybetti. Ozanın büyük oğlu Ahmet Şatıroğlu, 2018'de 84 yaşındayken, büyük kızı Zöhre Başer 2020'de 85 yaşında, Bahri Şatıroğlu ise 2021'de yaşama veda etti.

SİVAS HALK ŞAİRLERİ BAYRAMI'NDA BİRİNCİ OLDU

Sivas'ta öğretmenlik ve Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulunan şair ve oyun yazarı Ahmet Kutsi Tecer'in 1931'de organize ettiği "Sivas Halk Şairleri Bayramı"na katılan Aşık Veysel, etkinlikte gerçekleşen yarışmada birinci geldi. Aşık Veysel, 1933'e kadar usta ozanların şiirlerini seslendirdi, bu dönemden sonra ise kaleme aldığı şiirleri besteleyerek, müzikseverlerin beğenisine sundu.

Ömrü yoksulluk ve mücadeleyle geçen Aşık Veysel, Cumhuriyet'in 10. yılı için yazdığı destanın yayınlanması ve Sivas Aşıklar Bayramı'ndaki başarısı ile dikkati çekti. "Atatürk'tür Türkiye'nin ihyası/Kurtardı vatanı düşmanımızdan" dizeleriyle başlayan şiiri Atatürk'e okumak amacıyla bir arkadaşıyla 3 ay yürüyerek Ankara'ya ulaştı ve Hakimiyeti Milliye gazetesine gitti.

Gazeteciler, Aşık Veysel'in yazdığı şiiri not etti ve şiir 2-5 Nisan 1934'te Hakimiyeti Milliye gazetesinde 3 gün yayınlandı. Ancak Veysel, Atatürk'e ulaşamadı. Geçimini saz ile sağlayan Aşık Veysel, 1933'ten itibaren Cört İbrahim'le Türkiye'yi dolaşmaya başladı. Bu süreç 1940'a kadar devam etti ve Cört İbrahim'in yerini oğlu küçük Veysel aldı. Bir süre sonra İstanbul'a gidip plak da dolduran Veysel, radyo konserleri verdi.

Usta ozan, oğlu Hüseyin'in vefatından sonra diğer oğlu Ahmet'le önce Erzurum'u, ardından Erzincan, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Ankara'yı dolaştı.



"TOPRAK" ADLI UNUTULMAZ ESERİNİ, ÇİFTELER KÖY ENSTİTÜSÜ'NDEYKEN YAZDI"

Ankara'da Ülkü mecmuasını çıkaran Ahmet Kutsi Tecer'le görüşen Veysel'e burada İsmail Hakkı Tonguç ve Ferit Oğuz Bayır tarafından köy enstitülerinde ders vermesi teklif edildi. Aşık Veysel hiç düşünmeden teklifi kabul etti. Halk ozanı, 1941'de Adapazarı Arifiye Köy Enstitüsü, 1942'de Hasanoğlan Köy Enstitüsü, 1943'te Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü, 1944'te Kastamonu Gölköy Enstitüsü, 1945'te Yıldızeli Pamukpınar Köy Enstitüsü, 1946'da ise Samsun Ladik Akpınar Köy Enstitüsü'nde çalıştı.

Şatıroğlu, "Toprak" adlı unutulmaz eserini, Çifteler Köy Enstitüsü'ndeyken kaleme aldı ve türkü olarak besteledi. Balıkesir, Erzurum, Malatya, Kırklareli ve Adana'da da köy enstitülerinde konserler veren sanatçı, böylece binlerce gence bağlama dinletti.

Çiftçiliğin yanında bahçe işleriyle de uğraşan Aşık Veysel, köydeki ilk meyve ağaçlarını yetiştirerek, köylülere de örnek oldu. 1950'den sonra ünü tüm Türkiye'ye yayılan usta ozan için 13 Mayıs 1952'de bir jübile yapıldı. Halkın salonu tıklım tıklım doldurduğu jübilede Ahmet Kutsi Tencer, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eflatun Cem Güney ve Behçet Kemal Çağlar birer konuşma yaptı.

Aşık Veysel Şatıroğlu, 1950'de senaryosunu Eyüboğlu'nun yazdığı, Metin Erksan'ın yönettiği "Karanlık Dünya" adlı filmin son bölümünde rol aldı. Sivas'ta 30 Ekim 1964'te 2. Sivas Aşıklar Bayramı'na yarışmacı olarak katılan Şatıroğlu, 28-30 Ekim 1967'de gerçekleşen 2. Konya Aşıklar Bayramı'nda da jüri üyesi oldu. Uzun yıllar çeşitli vesilelerle düzenlenen programlara katılan Aşık Veysel, son konserini 1971'de Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde gerçekleştirdi.

"Birbirinizle, konu komşuyla iyi geçinin, dirliğiniz, düzeniniz bozulmasın", "Kürt'ü Türk'ü ne Çerkez'i/ Hep Adem'in oğlu, kızı/ Beraberce şehit, gazi/ Yanlış var mı ve neresi" dizeleriyle birlik ve beraberliğe vurgu yapan ünlü halk ozanı, şiirlerinde yaşama sevinciyle hüznü, iyimserlikle umutsuzluğu işledi. Yunus Emre'den etkilenen ozan, Türk edebiyatının ve saz şiiri geleneğinin büyük ustalarından biri olarak hafızalara kazındı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, anadil ve milli birliğe yaptığı hizmetlerden ötürü 1965'te özel bir kanunla halk ozanına 500 lira aylık bağladı. Aşık Veysel, akciğer kanseri nedeniyle 21 Mart 1973'te Sivrialan'da hayatını kaybetti, vasiyeti üzerine köyüne defnedildi. Sanatçının evi Kültür ve Turizm Bakanlığınca müze olarak düzenlendi.

ESERLERİYLE TÜRK MÜZİĞİNDE İZ BIRAKTI

Çocukken iki gözünü de kaybetmesine rağmen şiirlerine yansıttığı vatanseverlik, hoşgörü, yaşama sevinci, sevgi, birlik ve beraberlik mesajlarıyla hem kendi dünyasını aydınlatan hem de bugünlere ışık tutan halk ozanı, hafızalara kazınan eserler bıraktı.

Eserlerinde "Veysel", "Sefil Veysel" ve "Veysel Şatır" gibi mahlaslar kullanan Aşık Veysel, bir şiiri hariç, bütün şiirlerini dörtlüklerle aktardı. "Sazımdan Sesler" ile "Dostlar Beni Hatırlasın" adlı şiir kitapları bulunan ozanın tüm eserleri, 1984'te "Bütün Şiirleri" adlı kitapla okuyucuya sunuldu.

"Uzun İnce Bir Yoldayım", "Dostlar Beni Hatırlasın", "Güzelliğin On Par Etmez", "Atatürk'e Ağıt", "Beni Hor Görme", "Beş Günlük Dünya", "Derdimi Dökersem Derin Dereye", "Kahpe Felek" ve "Kara Toprak" adlı eserlere imza atan sanatçı, Türkçeyi yalın kullanımıyla dikkati çekti. Ozanın eserleri pek çok sanatçı tarafından tekrar yorumlanırken birçok yabancı sanatçının da dikkatini çekti. ABD'li elektrogitar virtüözü Joe Satriani, 2008'de çıkardığı albümde "Aşık Veysel" isimli, kendi bestelediği enstrümantal bir esere yer verdi.

Aşık Veysel, 2022'de "vefa" kategorisinde Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne'ne layık görüldü. Aralık 2022'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile vefatının 50. yılı nedeniyle 2023 yılı Türkiye'de "Aşık Veysel Yılı" olarak kutlandı.

ntv
]]>
Kültür ve Sanat Zeytin https://www.ircforumlari.net/kultur-ve-sanat/1030937-halk-ozani-asik-veyselin-vefatinin-uzerinden-51-yil-gecti.html
<![CDATA[Çatalhöyük'te 8600 yıllık keşif: Dünyanın en eski ekmeği bulundu]]> https://www.ircforumlari.net/kultur-ve-sanat/1030030-catalhoyukte-8600-yillik-kesif-dunyanin-en-eski-ekmegi-bulundu.html Tue, 05 Mar 2024 13:26:16 GMT
Dünyada kentleşmenin olduğu ilk yerlerden Çatalhöyük'teki kazıda 8 bin 600 yıllık "ekmek" bulundu.



Konya'nın Çumra ilçesinde yer alan, Neolitik dönemde yaklaşık 8 bin kişinin bir arada yaşadığı Çatalhöyük'te, üstten girilen, birbirlerine bitişik ker*** evlerin bulunduğu "Mekan 66" olarak adlandırılan alanda fırın yapısı keşfedildi.

Büyük ölçüde tahrip olan fırının çevresinde, buğday, arpa, bezelye tohumlarıyla yiyecek olabileceği değerlendirilen avuç içi büyüklüğünde bir buluntuya rastlandı.



ANALİZ ÇALIŞMALARI TİTİZLİKLE YÜRÜTÜLDÜ
Necmettin Erbakan Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinde (BİTAM) yapılan analizlerde, süngerimsi kalıntının, milattan önce 6600'e tarihlendirilen mayalanmış ekmek olduğu belirlendi.

Kazı Heyeti Başkanı ve Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Umut Türkcan, AA muhabirine, "arkeoloji" denilince akla yapılar, anıtlar, buluntuların geldiğini söyledi.

Bugün modern arkeolojinin, gıdanın da arkeolojisine çalıştığına işaret eden Türkcan, "Gıda arkeolojisinin başlangıç noktasının yine Anadolu olduğunu söylememiz gerekiyor. Çatalhöyük burada çok önemli duraklardan biri. 2021'de keşfettiğimiz bir bulgu. Türk kazılarında artık çok hassas belgeleme ve detaylı çalışmalarla beraber bu tür organik kalıntıları tespit edebildiğimizi gösterdik." dedi.



Çatalhöyük Neolitik Kenti'nin bu alanda önemli yeri olduğunu belirten Türkcan, şunları kaydetti:

"Fırının köşesinde küçük ve yuvarlak süngerimsi buluntunun, dikkatli bir belgelemeyle ekmek olduğu anlaşıldı. Yapının üzerinin ince bir kille kaplı olması, hem ahşap hem de ekmek, bu organik kalıntıların tümünün günümüze kadar saklanmasına olanak sağladı. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezinde (MAM) yapılan radyo karbon testleri, numunemizin milattan önce yaklaşık 6 bin 600'e kadar gidebileceğini gösterdi."



DÜNYANIN EN ESKİ EKMEĞİ
Türkcan, mayalanmış ekmeğin ilk örneklerine Mısır'da rastlandığını anlatarak, şu ifadeleri kullandı:

"Çatalhöyük'teki bu buluntunun dünyanın en eski ekmeği olduğunu söyleyebiliriz. Bu organik kalıntının, gözlem, analizler ve tarihlendirmesini de göz önüne alarak yaklaşık 8 bin 600 senelik bir ekmek olduğunu söyleyebiliyoruz. Somun ekmeğin küçültülmüş hali. Ortasına parmak basılmış, fırına girmemiş ama mayalanmış, içindeki nişastalarla beraber günümüze gelmiş. Bugüne kadar böyle bir örnek yok. Çatalhöyük zaten birçok ilklerin merkeziydi. Daha kazıldığı yıllarda dünyanın ilk dokumaları Çatalhöyük'teydi. Ahşap eserler yine Çatalhöyük'teydi. Duvar boyaları, resimler buna eklendi. Konya ve Türkiye bu anlamda çok şanslı."

Bulguların analiz çalışmalarının önemine işaret eden Türkcan, "Necmettin Erbakan Üniversitesinin laboratuvarlarında tam teşekküllü bütün analizleri yapabilmek büyük bir şans. İlk defa Türkiye'deki laboratuvarlarda ortaya konulduğu için önemliydi." diye konuştu.



TAHIL KALINTILARI HEYECANLANDIRDI
"Çatalhöyük Mekan 66 Neolitik Dönem Ekmek Buluntusu Analizleri ve Değerlendirmesi"ne katkı veren akademisyenlerden Gaziantep Üniversitesi öğretim görevlisi Salih Kavak da arkeobotanik alanında bugüne kadar en heyecan verici çalışmanın içinde olduğunu dile getirdi.

Laboratuvarda bitkisel kalıntıları incelerken kendisine organik buluntu haberinin verildiğini anlatan Kavak, "Getirdiklerinde çok şaşırdım. Çünkü bu formda, 'Hamur, ekmek, organik bir kalıntı olabilir mi?' diye düşündüm. Çıplak gözle bir morfolojik teşhis, daha sonra hemen mikroskop altında içeriğine baktım. En heyecanlandıran şey, tahıl kalıntılarının olması. Arpa, buğday ve bezelye gibi bitkilere ait öğütülmüş, kırılmış parçaların olması, zaten ilk başta hemen düşündüğümüz şey, 'Bu acaba ekmek mi? ihtimalini güçlendirdi." ifadelerini kullandı.



"ŞU ANA KADAR BULUNAN EKMEK BENZERİ BU FORMDA HİÇBİR BULUNTU YOK"
Kavak, daha sonra buluntuya ilişkin kimyasal ve fiziksel analizlerin yapılması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Öne sürdüğümüz hipotezimizi doğrulamak için bu analizler gerekliydi. Prof. Dr. Oğuz Doğan hocamız, analiz için BİTAM'a yönlendirdi. Orada yapılan analizde özellikle SEM görüntülerinde, detaylı baktığımızda numunenin içinde hava boşlukları çok belirgindi. Bitkilere ait tohum ve doku parçaları, yaprak kalıntıları olması… Daha da detayına inildiğinde nişasta taneleri artık şüphelerimizi ortadan kaldırıyordu. Yapılan diğer analizlerinde de kimyasal içeriklerine baktığımızda, hem bitkilerde bulunan kimyasal maddelerin olması hem de mayalanma göstergeleri var. Bu buluntunun suyla unun karıştırılıp bir süre bekletildiğini, mayalandığını, pişmediğini yapılan analizler gösterdi. Fırının yanında hazırlanmış ama pişirilememiş ya da pişirilememiş, o formda olduğunu görmüş olduk. Heyecan verici bir buluştu. Şu ana kadar bulunan ekmek benzeri bu formda hiçbir buluntu yok. Şu an bilinen en eski ekmek diyoruz. Türkiye ve dünya için heyecanlandıran bir buluş."



BİTAM Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Yasin Ramazan Eker ise merkezde arkeolojik buluntuların da analizlerini yaptıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

"BİTAM'da ileri teknoloji, analiz, karakterizasyon cihazlarımız bulunduğundan, bu numuneleri analiz edip, özellikle kimyasal, fiziksel yapılarını belirledikten sonra tanımlayabildik. Artık daha önceki yıllarda yurt dışına yollanan bu numuneler Türkiye'de kalıyor. Bunları karakterize edebiliyoruz. Hem malzeme alanında yorumlayabiliyoruz hem de bulguların arkeolojik açıdan ne anlam ifade ettiğini veyahut ne zenginlikler kazandığını yorumlayabiliyoruz. Dolayısıyla hem arkeoloji alanında hem karakterizasyon alanında Türkiye'de yetkin insanlar var"



Eker sözlerine "Konya'da Necmettin Erbakan Üniversitesi BİTAM merkez laboratuvarında bunları yapabiliyoruz. Ekmeğin en önemli özelliğinden biri, ısıttığımız zaman kütlesi devamlı kayboluyor. Bu da şu demektir, bu numune o sıcaklığı daha önce görmemiş. Görmediği için de ekmek şeklinde olan bu numunenin pişirilmemiş olduğunu anlıyoruz. Hocalarımız gözenekli, süngerimsi yapıdan dolayı anlıyor. Dolayısıyla bizim ve onların bilgileriyle birlikte bu noktaya geldik. Daha isabetli teşhis etmemizi sağlıyor. Numunenin ekmek şüphesi vardı, bu şüpheleri doğruladık" diye devam etti.

Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Doğan da BİTAM'da arkeolojik numunelerin kimyasal ve fiziksel yapılarının tanımlanabildiğini söyledi.











ntv
]]>
Kültür ve Sanat Zeytin https://www.ircforumlari.net/kultur-ve-sanat/1030030-catalhoyukte-8600-yillik-kesif-dunyanin-en-eski-ekmegi-bulundu.html