IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

715Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 10 Eylül 2014, 15:03   #221
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Zamanı yaralarla ölçen kadın.




Nava Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hort.

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Buralar hep boşluk olmuş gadınım, hareketlendirmek lazım.

__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 24 Ekim 2014, 15:06   #222
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Zamanı yaralarla ölçen kadın.




ne çok düşmüşüm, ne çok kalkmışım ayağa inadına.
ne gereksiz ağlamışım bilmeden, ne çok sitem etmişim her şeye.
nasıl geçmiş onca yıl, nasıl böyle değişmiş o gün hissettiklerim.
kimler gitmiş, kaç kere dönmüşler, kimler kalmış, hiç bırakmayacak gibiler.
ne çok yazmak istedim bir bilsen, bazı sayfalarını değiştirmek için ne çok savaştım bir bilsen.
haberin yok, söylemedim bir şey, çünkü birine haber vermek beklemekti.
ondan da aynı şeyi.
bir şeyleri değiştirmek, hatırlamaktı yeniden.
gerek yok.
ya da halim yok, şimdilik ama bir gün mutlaka her şey baştan yazılacak.
gram pişmanlık duymadan, hiç arkama bakmadan koşacağım bir gün.
pişmanlık yaşananlara değil, geç yaşanmak istenenlere.
bu kadar şimdilik, içinden çıkılmaz bir tüneldeyim.
kendimi dinliyorum, bir de uğultuları.
bitti.


__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 03 Kasım 2014, 19:49   #223
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




'' her şey anını bekler. ''
seni uzun süre saklayacağım ve bir gün gelip yeniden uzun uzun yazacağım.
o gün çok uzak değil, sadece yazacağım an daha gelmedi.


__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 03 Kasım 2014, 23:48   #224
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




yeni ismi, pek bir yakışmış. hayırlı olsun .)

beklerim ta sabaha kadar, beklerim de geceyi değiştiremem gecenin gücü beni aşar. "herşey anını bekler". bir ne nakarat, Hadi gel senin zamanın artık, yürüsene benim ile hadi gel senin zamanın artık, senin zamanın artık..

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 14 Kasım 2014, 19:17   #225
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




Normalde stresli geçen vize haftam bu sefer, o stresi bir kenara attırdı bana, biraz daha farklı mutlulukları tattırdı.
Yani mutluluk diye bir şey mevcutmuş dünya üzerinde ve ben buna bir gün inanacağımı ama geriye kalan binlerce gün, böyle bir şey olmadığına inanacağımı yine biliyorum.
Hayatımda öyle güzel insanlar var ki, mutluluğu yok saymak kendim dışında onlara da ayıp olur-muş, oluyor-muş. Aslında çok şey yazmak, anlatmak istiyorum ama konuşabildiğim çok güzel insanlar olduğu için, yazmam da anlamsızlaşıyor.
Bir gün mutlulukları için elimden geleni yaptığım insanların, kalplerindeki iyilikler beni bulacaktı, bulabilirdi, buldu belki de.
Okulum, işim, arkadaşlarım, ailem ve bir evim var.
Üşüdüğüm zaman ısınabiliyorum, delice gülebiliyorum, hatta ben de bir deliyim çoğu zaman.
Bana kendimi hatırlattıkları için teşekkür ederim onlara.
Her şey anını bekler, diyor ya şarkıda. O anlardan biri, gerçekleşecek yarından sonra.
Bir de her şey iyi olacak-mış.
Ve sanırım kendi düzenimi kuracağım bir ev, bir de battaniye her şeyi unutturabilir. Ayrıca okuldaki başarım beni farklı alanlara yöneltti, galiba hocalarımda bendeki yazma aşkını sınav kağıtlarımdan anladılar ki, yeni kitabı için editörlük yapabileceğimi, hatta bu işlerle ilgilenen arkadaşlarıyla beni tanıştırabileceğini söyledi.

Yine normal bir günlük tadında oldu bu, farklı şeyler parçalamak isterdim ama parçalanmayı bir süreliğine rafa kaldırıyoruz.
Ne demek parçalanmak?
En fazla bir şarkıdır, o kadar.



__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 28 Kasım 2014, 13:36   #226
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler






İçim bana hep şunu söylüyor.
'' İnsanlar bu dünyaya birbirini yanlış anlamaya ve kısıtlı zamanlarını birbirine zehir etmeye gelmiştir. ''
Hiç de yanıltmıyor içimdeki bu ses beni, kendimizi ne kadar önemsiyorsak o kadar batıyoruz dibe, ne kadar iyi olduğumuzu düşünüyorsak o kadar maske saklıyoruz yüzümüzde.
İçimdeki sesin olumsuzluğu beni kör edebilirdi aslında ama hâlâ insanlara dair umutlarımın olması bunu engelliyor. Umutlarımın sebebi olan birkaç güzel insanın hayatımın bir köşesinde olması, hep de olacak olması bütün perdeleri kaldırabiliyor ama bu yine de içimdeki o sesi susturmuyor.
İğneden korkan çocuklardık oysa biz, neden bu kadar iğnelemek diye düşündürüyor bazen beni yaşanılanlar. Öfkelerin doğurduğu sonuçlar ürkütüyor beni, insanlar kendi içine hapsoluyor. Belki de hapsolmazsa diğerlerine zarar vereceğini bildiğindendir bu, kim bilir.
Etrafımda güzel şeyler olsun diye uğraştığım o koca Ekim ayının, böylesine hüsranla sonlanacağını az çok tahmin ediyordum. Kendi açımdan değil tabii, benim açımdan tek bir sorun var şu an, uçamamak.
İnsanlar insanlar insanlar insanlar.
Onların mutlu olması için, kendimden daha çok düşündüğüm insanlar, yine mutlu olamadılar. Bir insanın, başka bir insana müdahale hakkı en fazla uydurulmuş ahlak düzeni içinde yanlış bir hareket yaptığında olabilir ama kişisel müdahalelere kimsenin hakkı olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü bu müdahaleler üzüyor, yıpratıyor, geri çekiyor insanları, yapmayın.
Her neyse işte, buralara nasıl geldim bilmiyorum. O kadar çok anlatabilirim ki ama yetişebileceğimden emin değilim.
Öfkelerimden, kırgınlıklarımdan bu kadar sıyrılabilmişken ya da sıyrıldığımı düşünürken yeniden başa sarmak korkuttuğu için yetişemiyorum belki de.
Bir üstte iyiliklerin ve güzelliklerin beni bulacağına inanmışım, sahiden öyle oldu değil mi? Peki bunca iyiliğin ve güzelliğin arasında sadece içimi dinleyerek kaybolmam ne kadar doğru ya da ne kadar güzel?
Sınav kağıdımı kendim hazırlasaydım, bomboş bir kağıt verirdim geri kendime. İnsan her şeyin cevabını bulabilir bir şekilde ama kendine sorduğu soruların cevaplarını bulmak için hiçbir arama motorundan ve kitaptan yardım alamaz.
En çok hatayı kendi sorularını cevaplarken yapar.
Cevapsız bütün sorularımı bırakıyorum birkaç günlüğüne ben de. Hep o hayalini kurduğum kamp olayını gerçekleştireceğiz. Kesinlikle kendimizle zorumuz var ki, bunun için Aralık'ı seçiyoruz. Çok değil, üç gün, ağaçları dinleyeceğim. Bir de ateşin sesini. Belki klişelerimiz olur, biri gitar çalar onu dinleriz. İçime inat, güzel olduğunu düşündüğüm insanları alıyorum yanıma.
Umarım dağda kurtlara ve kuşlara yem oluruz.
Şehirde insanlara yem olmaktan iyidir.
Siz beni anlamayacaksınız, ben de anlatmayacağım zaten. Bunlar anlatmadıklarım.
Ne olur, sevin kendinizi, başka çare yok.
Çocukluğumun yarı kısmı, 6 yaşındaki aşkım, kötü anılar, enkazlar merhaba.
Merhaba Bolu!
Bu alakasız yazılara, bir yenisini daha ekleteceksin bana, mutlu musun?
Ve ben eskiden ne çok yazıyormuşum buraya, bir gün yine okuyacağım hepsini.
Unutmayayım diye değil, hatırlayıp aynılarını yapmayayım diye.
Biriciksiniz siz, hepiniz biriciksiniz.
Üç kere derin nefes alınca her şey geçmez ama kendinizi sevmiş olursunuz.
Alın.


Not: Bu forumu perdeleme olayı her yerde varsa eğer, benim günlüğümün canım misafirleri artık okuyamıyor! Bu onlara haksızlık. (üzüldüm)
O zaman üye olun canımlar, resmen üye getiriyorum. (şakaymış)
Hadi yine iyiyim, siz?





__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 23 Ocak 2015, 00:56   #227
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




Ortadoğu ve Balkanların en popüler günlüğü merhaba! (şaka ya ama çok eğlendim birden)
Misafiri eksik olmayan yadigar, gel biraz şöyle. (perdelemeye boyun eğmeyen canımlar ya, misafirlerim bile anarşist! hah)
Seni özledim, biraz önceki sayfalarına baktım, seni çok özledim. Belki de özleyebileceğim bir şey olmadığından sana geldim ya da özlediğim her şey çok uzakta olduğundan en yakınımda seni buldum, geçelim buraları.
2015'e girmişiz biz, 23. gününe gelmişiz ve ben bu kadar iğrenç bir başlangıç yaşamamıştım hiç. Hani her yeni yıl, yeni umutlar ve yeni heyecanlardı ya, işte en büyük heyecanı final dönemimde yaşadım. Yineliyorum, bir tek okulda her şey yolunda gidiyor ve her an aklımdaki her şey alt üst olabilir ve ben okulda kalmaya karar verebilirim. Okulda kalmak yalnız, derslerden kalmak değil.
Okulu uzattığım yıl, hiç görmediğim kadar AA görmüş olmanın verdiği haklı gurur ile ve de ayıptır söylemesi ama 3.33 ortalama ile bütün tabuları yıkmayı geç, yerle bir edip, perişan etmişim. Efendim '' 333 '' olması da tesadüf olmamalı, 333 diyerek çekilen güzel gün fotoğraflarına da bir gönderme sayıyorum bunu. Okulda kalırsam sanırım, bir efsane olarak adımı yazdıracağım bir yerlere, bilemiyorum artık ne yaparlar benim için. Her neyse işte, bu güzelliğin dışında pek de yolunda gitmiyor bir şeyler.
Çekip gideceğim gün için aldığım bileti iptal ettirdim, İstanbul'la bir türlü kavuşamıyoruz, İzmir'le de öyle. Bunu da geçelim.
Gelelim insanlara.
Çok acele ediyorlar, çok istiyorlar, çok bekliyorlar, çok korkuyorlar, çok kırılıyorlar.
Hepsine tanık olup, hiçbirine yardım edememek biraz üzüyor beni ama hayat insanların birbirine her an yetebileceği kadar uzun değil. Kısa değil, yani aslında belli değil hiçbir şey ama biz kısa gibi düşünmüyoruz hiç.
Uzun vadede her şeyin güzel olacağına inanmak işimize geliyor olabilir.
Gelsin o vakit, ben mi değiştireceğim insanlığı? Hiç de böyle bir iddiam yok.
Böyle içim dolu dolu ama o doluluğun arasında boşluklar var, hani bir çalkalansam saç bakım spreyleri gibi eşit olarak dağılacak o doluluk, rahat edeceğim ama yok. Boşlukları doldurmak mı daha kolay, yoksa tamamen boşaltmak mı içimizi? Bunun cevabını da bulamıyorum. Sahi, ben felsefe öğretmeni olsaydım iyi olabilirdi. Bir sürü sorum var size çocuklar, derdim. Binlerce cevap okurdum sınav kağıtlarında, hiçbiri tatmin etmezdi, herkes düşük alırdı, söverdi çocuklar bana ama bir yandan severlerdi de. Septisizm nedir diye soracak halimiz yok herhalde dimi? Zaten kuşkuculuğun tavan yapmış olduğu bir toplumda bir de bunu soru olarak sormak büyük risk.
Öğretmenliği de bırakalım bir kenara.
Şu an canım sıkıldığı için devam da etmeyeceğim.
Müthiş şarkılarım var benim. Keşke ruh haline göre playlist hazırlama diye bir meslek dalı olsaydı.
Okulum uzadığı sene sadece 2 adet dersim olacağı için, uzun vadede düşülen bir hataya düşüp şimdiden bunu yazacağım, sanırım hayalimde olan bir hobimsi meslek için kolları sıvayacağım. Belli mi olur, belki de hiç beklemediğim bir şey olurum. Topuklu ayakkabı ve kumaş pantolonlara hapsolmayacağım bir hayat sunulsa tabii ki hayır demezdim. Kısa vadede en yakın planımın saçlarımı boyatmak olduğunu da düşünürsek, durumumun aslında ne kadar içler acısı olduğu ortaya çıkıyor.
Bakma sen, ben gülerim, biz güleriz ama o işler pek de öyle değil. Zaten bu hayattan bir gün gidersem, arkamdan diyecekleri ilk şey Cem Yılmaz'ın gösterisindeydi sanırım bu cümle '' bu sefer güldürmedi '' olabilir.
Zaten çok güldürenlerin ve çok gülenlerin %60'ını mutsuzlar oluşturur, bu yüzdeyi de ben uydurdum. Başka türlü bu dünya çekilmez, düşünsene gülmeyi unutan bir sürü insan olduğunu. Herkes kendini bohem hayata falan adamış. E o zaman hepimize majör depresif derler, beraber kederin dibine vurup, saçlarımızın dökülmesini bekleriz. Bu da bir seçenek dilersen.
Devam etmeyeceğim dedikten sonra yine biraz saçmaladım, daha neler neler yazacaktım da ellerim üşüdü.
İyi bari kalkalım biz o zaman.
Önce kendinize, sonra ellerinize, sonra içinize, sonra da sevdiklerinize iyi bakın.
Ya da siz bilirsiniz.
Portakal ve çikolatanın uyumu kadar güzelsiniz.
Ehm kafiye hastası şairlere selam olsun.
Bu arada '' her şey anını bekler. ''
Nasıl bir ansa, gelemedi.





__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Şubat 2015, 04:04   #228
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




Jelibon yiyerek selamlıyorum seni, yanımda Oğuz var. Sevdiğim adam.-bunu derken de insan bir sorumluluk hissediyor üzerinde, Atay'dan bahsediyorum, bu sorumluluk daha fena- Ona anlatıyordum bunları da, sonra sen geldin aklıma. Şöyle başlayayım istersen, pat diye konuya girmiş olalım.
6 yaşında bebek sevmeyi öğrendim, 7 yaşında ona bakabilmeyi. 9 yaşında kalbin zararlarını fark ettim, yine 9 yaşında hayatımdaki ilk vedayı yaşadım.
11 yaşında çok büyüdüm. 14 yaşında biyolojik gelişim olarak ana denilebildiğini düşünüp, anne gibi hissettim. 17 yaşında gözüme kırmızı kalem çektim, pişman oldum. 18 yaşında saçlarımı düzleştirerek büyük bir hataya imza attım.
19 yaşında öğrendim duyguların nasıl öldürüldüğünü, 21 yaşında kalbimi geri döndürebileceğimi sandım, 22 yaşında geri döndü ve yine 22 yaşında sonsuzluğa doğru bir yolculuğa çıktı.
22'den sonra insan oldum, ben oldum, tam oldum. Hem de bunca eksiğe rağmen.
Saysam eksikleri, kesin bir 22 yıl daha gider ömrümden ama hepsi boştur eminim. Sayabildiğin bir şey eksik olmaz bence. Eksikse, gider alırsın çünkü, tamamlarsın. Buzdolabında bir eksik olunca ne yapıyorsan, kendin için de onu yaparsın. Olmaz mı öyle? Denemedik ki hiç.
Neydi o klişe laf, paranın satın alamayacağı şeyler.
Şu 'şeyler'e bir çözüm bulamadık, bunca yıldır insanız, onca yıllık insanlık tarihi var, bir şey'e çare bulamadık.
Dolduramadığımız boşluklara şey demeyi de kim öğretti bize, gelsin buraya, gelsin de ya hepten kapansın bu konu ya da dolduralım boşlukları, gerekirse taşalım ama bir şeyler yapalım.
22 yaşında öğrendim dizginlemeyi, pek tavsiye etmem aslında, tavsiye edecek yaşta değilim, tavsiye edecek tecrübede hiç değilim ama Freud bazen kafamı karıştırıyor. Kalbiyle bağlantısını kesmiş insana tecrübeli denir diyor, nasıl korkuyorum biliyor musun?
Mümkün değil çünkü o bağlantının koptuğuna inanmam, sorun bağlantıdan haberimin olmaması. Yani yeni neslin tabiriyle haberim yokmuş gibi taşıyorum bu kalbi. Yeri belli, muhtemelen tıkır tıkır da işliyor bir yerde yığılmadığıma göre, peki sorun ne o zaman diye soruyorum kendime. Aslında sormadım biliyor musun? Sürekli biliyor musun diyorum da, bilmesen de olur, sakın gerilme. Bilmeyeceksin zaten.
Ne diyordum, kalbin işleyişi...
Muhtemelen 3. dalga toplumunun etkisine girdi kalplerimiz. Yani teknoloji gelişti, çoğu kalp makineleşmeye başladı, iletişim ağı hızlandı, haberleşme oranı arttı, iş gücü azaldı.
Ha? Böyle mi ki?
Eski sistem bir kalbi, yeni toplum düzenine alıştırmak gibi bir şey herhalde bu. Kalbin işlemesinden çok, kalbe bir şeyleri işleme çabası.
Yani zoraki yandaşçılıklar.
Vesaire vesaire diye de devam etsin çünkü konumuz bunlar değil.
Konu tamamen 17 yaşında neden o kırmızı kalemi sürdüğüm.
Böyle kapatalım konuyu, çünkü ilk akla gelen saçmalık mutlaka bir pişmanlığın eseridir.
Buna da literatürde bir yerinden bir şey uydurmak denebilir.
Özeti de şudur:
Her şeyi bir kenara bırak, hatırladığın anları sil ve bekleme.
Sadece bunu demek için gelmiştim ama uzatasım geldi, çünkü 25 yıl yaşamak da yeterince uzun geldi.
Şu intihar eden yazarlar gibi bitirmeyeceksek hayatımızı ne anladık ki bu işten? Neye karar vereceğiz, kendimiz dışında?
Ama daha erken, henüz o kadar da delirmediğimize göre, eh dişlerimizi fırçalamış olmanın verdiği güvenle gülebildiğimize göre, orda dur bakalım, diyeceksin kendine!
Ballı bir süt yapacaksın, uykunu getirecek, mutlaka sağ tarafına dönüp uyuyakalacaksın.
Sabah uyanınca, bu ne biçim gün diyeceksin, anlaştıysak dağılalım.
Biliyor musun çok güzel dağılırdın sen.
Dağıtırdın da diyebiliriz, sen nasıl istersen.
04:04
İyi geceler demenin anlamsızlaştığı saatteyiz.
Anlam mı?


__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 18 Şubat 2015, 03:00   #229
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




Kafamın içindeki dünyada yaşamak mı daha zor, yoksa herkesin olduğu bu dünyada yaşamak mı?
Bu ikilemden pek emin olamasam da, yaşamanın bir zorluğu var, hele ki bir daha hiç yaşayamayacakların ardında kalarak yaşamak çok ağır. Girmeyeceğim o kötü olayların içine şimdi, girmeyeceğim çünkü zaten o işin içinden hiç çıkamadık, çıkamadım, çıkamıyoruz. Sözlüklerde bulunan en kötü, en acı dolu, en öfkeli karşılığı olan kelimeleri bulup da yazmak bile eksik kalır. Neyimiz tam ki?
Bunca yarım, bunca eksik insan bir araya gelip de bir tam edemiyoruz, bize de yazıklar olsun. Olmuyor.
İnsanlığa dair büyük bir savaş verirken, içimizdeki son insanlık kırıntısını, son sevgi tohumunu da öldürüyorlar ya, daha ne diyeyim ben. Hayata pembe gözlüklerle değil de, sadece gerçekleriyle baktığımdan beri kafam bedenime, bedenim dizlerime, dizlerim ayaklarıma ağır gelir oldu. Kafa olarak kesinlikle yerçekimine karşı koyuyorum ama bazen keşke hiç basamasaydık karaya diyorum. Yine atlayacağım konulardan konulara.
Denizi olmayan bir şehirde dalgaların çatıyı uçurması gibi imkansızdı umut ettiğimiz günleri görmek, aynı zamanda denizi olmayan bir şehirde sokakların denize çıktığını düşünmek kadar da masumdu yaşamak. Yaşatmadılar.
Bu kalp atıyorsa, sadece benim için değil, biri için daha atsın dedik, attırmadılar. Ellerim varsa eğer, yazabilsin, tutabilsin üşümüş bir eli dedik, ne yazdırdılar ne de tutturdular. Ayaklarımız sağlamsa, yürüyelim dedik. Hiç bilmediğimiz sonlara, bir amaç uğruna. Yürütmediler.
'Kim bunlar?' diye sormak istedik, sordurmadılar. Böyle bir dünya varken, kendi kafamızın içindeki dünyaya gömülmeyip de ne yapacaktık?
Bakma böyle aşk ve sevgiden bahsediyorum da, pembe gözlüklerini 9 yaşında kırmış bir çocuk için fazla lüks kalır, onlardan bahsetmek. Belki de ben dünyayı çok kafaya taktığımdan, birini sevmenin güzelliğinden uzaklaşıyorum ya da birini sevmenin beni dünyadan uzaklaştırdığını bildiğim için kaçıyorum. Belki ikisi de değil, sadece samimiyetsiz şeylerden hoşlanmıyorum. Ne bileyim, dünyaya ağlanacakken, birinin ardından ağlamaktan hoşlanmıyorum. Sevdiğim için kendimi kör kuyularda merdivensiz hissetmekten hoşlanmıyorum. Çok gerçek şeyler varken, her yanımda olanı gerçek sandığım günlerin yinelenmesi düşüncesinden hoşlanmıyorum.
Kendimle çeliştiğim en gerçekçi noktada bu galiba. Bu insanlardan hoşlanmıyorum ama bu insanlar için bir şeyler yapmak istiyorum. İnsanlara dair hiçbir umudum yok ama yine bu insanlarla bir umudun peşinden koşmak istiyorum.
En iyisi ben kafamı da alıp gideyim.
2015'e girdiğimizden beri, sevmemiştim zaten. Yine sevmiyorum. Öleceksem, samimiyetsizliklere olan sevgisizliğimden öleyim. Şubat'ı da sevmiyorum, en samimiyetsiz ay Şubat.
Ben Ekim'i geri istiyorum, herkesin sırtını döndüğü Ekim'i.
İyi gece yok, aymış gün yok, ne olduğu meçhul, hiçbir şeyimiz olmadığı aşikâr.
03:00
Lütfen şu köşede Birsen Tezer söylesin.
'' ben bunları kimseye anlatmadım, kendimle bile konuşmadım. ''
Ve Bülent Ortaçgil'in Kadın Sesi Değmiş Şarkılar konserini dinleyelim.






__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 23 Şubat 2015, 02:08   #230
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: her şey anını bekler




Dünyadaki en güzel şeyin arkadaşlıklar olduğunu bir kez daha anladığım gün.
Bu cümle burada böylece kalsın ki, her seferinde bakıp bu tarihi hatırlayayım ve aynı mutlulukla dolsun içim. Sanki konuşurken ağzımdan renkli baloncuklar çıkıyor, kelebekler püskürtüyor gibiyim. Belki de şu meşhur dost kazığını tatmadığımdan böyle mutlu oluyorum ben, eh burada da her şey bana kadar olduğu için bunun tadını çıkarayım.
Şimdi hayat felsefesine girmeyeceğim de, mutlu olabileceğiniz insanları seçebilme hakkınız olduğunu, bu konuda beceri seviyenizi de kendiniz belirlediğinizi unutmayın.
Seçimlerinizle mutlu olun isterim; çünkü bazen hakikaten 'sarılınca geçiyor'
Bu günlük böyle kısalıklara alışık değil, bir afallayacak ama mutluluk yazdırmaz yadigar, yaşatır.

__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
birden, hepimiz, sevinemeyiz


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kemal Kılıçdaroğlu 'tokalaşamama' anını anlattı Seth Haber Arşivi 0 31 Ağustos 2014 11:39
Doğum anını gören erkeklerdeki değişimler Süslü Ah Erkekler 3 11 Şubat 2010 13:59