Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10 Haziran 2014, 16:52   #6
Çevrimdışı
xena
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ATATÜRK'ÜN DIŞ SİYASET ÜZERİNE SÖZLERİ




MANDACI İSMET, "BÜYÜK DEVLETLER ile ANLAŞMA yapmak, KAPLAN İLE YATAĞA GİRMEK gibidir," der... Yani, "sadece IRZ'ınıza geçmekle kalmaz, paralarlar sizi...Dikiş bile tutmazsınız," diyor! Doğrudur, ve tecrübeyle sabittir. Beyimiz hem 2. DNÜYA SAVAŞI sırasında, ve hemen akabinde BİRLEŞMİŞ MİLLETLER anlaşmasıyla bu akıbete uğramıştır.

MENDERES, "BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'e girmekle MİLLİ HAKİMİYET esaslarının bir kısmından vazgeçmiş olduğumuz ve MİLLİ İRADE haricinde faaliyetlere razı olduğumuz bir gerçektir," diyor...O da doğrudur ama bir eksiği vardır. Nedense ne o, ne de ondan sonrakiler MECLİS'in duvarındaki "HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR" ifadesini kaldırmayı veya "HAKİMİYET artık BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'İN 5 DAİMİ ÜYESİNİNDİR" şeklinde değiştirmeyi unutmuşlardır!

DEMİREL'de 1980'li yıllarda "AMERİKA ve RUSYA yakınlaşması beni daima tedirgin etmiştir," demişti... Bu da doğrudur, sebebini yukarda açıkladık. Ama tabii tedbirini almayı hep ihmal etmiştir.

ÖZAL'ı atlamayalım. O da "21. asrın TÜRK ASRI olacağını" söylemiş, ancak nedense BATI'ya daha çok yamanmıştır... Kısacası, bir iki DOĞRU TEŞHİS, TEDAVİ YANLIŞ olduğu için işe yaramamıştır.

Burada ekleyelim: DIŞ SİYASET ile ilgili pek çok başka hususu, LOZAN BARIŞI yazısında ele aldık. Özellikle DİPLOMATLAR'ın yetiştirilmesi, ANLAŞMALAR'da dikkat edilecek hususlar, o yazımızda yer almıştır. MENDERES, DEMİREL, ÖZAL dönemlerinde yapılan hataları bu kişilerle ilgili yazılarımızda belirttik. Okumanızı tavsiye ederiz.

(15) Her bakımdan TÜRK olan MUSUL-KERKÜK meselesi LOZAN'da halledilememiş, CEMİYET-İ AKVAM'a bırakılmıştı. O tarihte yapılan bir PLEBİSİT'le MUSUL'un TÜRKİYE'ye katılması kabul edilmiş iken, sonradan yapılan bir oylamada gene İNGİLTERE'ye bırakıldı. MANDACI İSMET, İNGİLTERE IRAK'ı terkederken, konu üzerinde hiç durmadı. Böylece MUSUL-KERKÜK bugünkü IRAK sınırları içinde kaldı.

ATATÜRK, söz sahibi olmadığımız, olamıyacağımız için CEMİYET-İ AKVAM'a girmemişti. Alınan karar, ne kadar isabetli davrandığını göstermektedir.

ATATÜRK, DOĞU TRAKYA'yı Yunan'dan kurtardıktan sonra BATI TRAKYA için de PLEBİSİT'e başvurulmasını istemiştir. Ancak BATILILAR oradaki TÜRK nüfusun fazlalığını bildikleri için buna yanaşmadılar.

Ama kimsenin MİLLİ MİRAS'tan, HAKK'ımızdan vazgeçmeye hakkı yoktur! Bizim söz sahibi olmadığımız yerlerde alınan kararların, imzalanan anlaşmaların paçavra kadar bile değeri yoktur! Ensemize silah dayayıp imzalatsalar dahi, güçlü olunca o anlaşma hükümlerini değiştirmek için elimizden geleni yapmak gerekir.

Eğer aleyhimize olan anlaşmalar sırf imzamızı taşıyor diye bir değere sahip olsaydı, ATATÜRK SEVR'i yırtıp atmazdı!.. Ne yazık ki, ATATÜRK'ten sonra bizim hain yöneticiler ne SEVRLER imzaladılar, kaç tane TESLİMİYET anlaşması yaptılar, bilinmez.

Ne bunların, ne de MUSUL'u PLEBİSİT'e rağmen İNGİLTERE'ye, sonra IRAK'a bırakan kararın bir hükmü yoktur! BATI TRAKYA ta MAKEDONYA'ya kadar TÜRK TOPRAĞI'dır, eninde sonunda her ikisi de TÜRKİYE'nin olacaktır.

Ancak şu anda EMPERYALİST BATI, MUSUL petrollerini sömürmek için orada uydu bir "kürt devleti" kurma çabası içindedir. Bunu önlemenin tek yolu ortaya "MUSUL YA IRAK'INDIR, YA DA BİZİMDİR!..Başka hiç bir devletin olamaz!" teziyle ortaya çıkmak gerekir. Oradaki birbiriyle bile geçinemiyen Kürt aşiretlerin reislerini adam yerine koymak, onlara temsilcilik açma izni vermek, DEVLET haysiyeti ile bağdaşmaz. Hele ki bağımsızlıkları, hatta "Kürt Özerk Bölgesi" asla kabul edilemez. MUSUL'un BATI DÜŞMANI IRAK'a ait olması, BATI UŞAĞI bir DEVLET olmasından evladır!

(16) Bu kısımdan sonraki ifadeleri, YURTA SULH, CİHANDA SULH ilkesini işlerken açıklamıştık. Buraya sırf DIŞ SİYASET'i ilgilendirdiği için tekrar aldık. Sadece bir kaç hususa değineceğiz.

ATATÜRK'ün DIŞ SİYASET'i önce TÜRKLER'i, sonra MÜSLÜMANLAR'ı, sonra MAZLUM MİLLETLER'i savunan, onlarla yakınlaşmayı amaçlıyan son derece İNSANCIL ve SAMİMİ bir PRENSİPLER kümesidir.

ATATÜRK bütün insanları KARDEŞ, AKRABA görür. Bütün İNSANLIK ona göre bir VÜCUT gibidir. Vücudun bir noktasındaki RAHATSIZLIK bütün VÜCUD'un IZDIRAP çekmesine, ilerde sıkıntıya girmesine sebep olur. Bu yüzden YURTTA SULH, olması CİHANDA SULH olmasına bağlıdır. DÜNYA karışıkken TÜRKİYE'nin SULH içinde olması mümkün değildir. Bunun tersi de doğrudur. Bütün dünya BARIŞ içinde olsa dahi, eğer TÜRKİYE'de SULH ve SÜKUN yoksa, işe yaramaz!..

ATATÜRK, dünyadaki bütün sıkıntıların, ızdırapların EMPERYALİST ÜLKELER tarafından yaratıldığına inanır... Bu milletlerin HIRSLI, AÇGÖZLÜ, BENCİL tavırlarının insanlığın büyük kısmını AÇLIK ve BASKI içinde yaşamağa mahkum ettiğini, çok açık bir şekilde dile getirir. Onlar bu huy ve davranışlardan vazgeçmedikçe, veya YOK edilmedikçe; GERÇEK BARIŞ, DAİMİ BARIŞ asla mümkün değildir. Yani BARIŞ şarkılarla, türkülerle değil; zenginlerin fakir ve mazlumlara yardım etmesiyle gelir.

Bizim EMPERYALİST, KAPİTALİST tabirlerini sık sık kullanmamız, bazılarıda "Bu adam KOMÜNİST" düşüncesine yol açabilir. HAYIR!.. Biz hiç bir zaman KOMÜNİST olmadığımız gibi, hiç bir BATI İDEOLOJİSİ'ni de benimsemedik. Hemen hatırlatalım ki, KOMÜNİZM, KAPİTALİZM'e alternatif olarak ortaya çıkmış bir ideolojidir. İkisi de BATI kökenlidir. EMPERYALİZM ve SÖMÜRGECİLİK te BATI zihniyetidir. KAPİTALİZM'in bugünkü adı PAZAR EKONOMİSİ'dir. SÖMÜRGECİLİK ise YENİ DÜNYA DÜZENİ kisvesine bürünmüş HIRİSTİYANLIK ise DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ kılığına girmiştir.

Biz, ATATÜRK gibi bunların hepsini reddederiz. Biz ATATÜRK gibi TÜRKÇÜ, İSLAMCI ve ŞARKÇI'yız!.. Hangi DİN, DİL ve IRK'tan olursa olsun MAZLUMLAR'dan yanayız. Bu yüzden de HIRİSTİYAN KAPİTALİST EMPERYALİST SÖMÜRGECİ BATI'nın düşmanı'yız!

Bütün bu gerçeğe rağmen, TÜRKİYE olarak nereden SAMİMİ bir BARIŞ teklifi gelse, geri çevirmeyiz. Her an ızdırap içindeki milletlere yardıma hazırız. Sadece kendi çevremizle değil; bütün DÜNYA MESELELERİ ile yakından ilgileniriz. Çünkü DÜNYA'nın, ne kadar uzak olursa olsun, herhangi bir köşesindeki bir HUZURSUZLUK, döner dolaşır, bize bulaşır!

Ne var ki ATATÜRK, GERÇEK bir BARIŞ'ın hayal olduğunu, DÜNYA yüzünden HIRS, İHTİRAS ve ZULM'ün sona ermiyeceğini de bilir ve o yüzden her an bir savaşa hazır olmayı emreder. Yani TÜRK İNSANI uyurken bile piştovu yastık altında tutmalıdır!. Sahte BARIŞ teranelerine kanmamalıdır!.

ATATÜRK, MUTLAKA BARIŞ demez. "Meselelerin görüşmeler yoluyla" sürüncemede bırakılmasını kabul etmez! HARP veya SULH... Çözüm için farketmez!. Hangisi HAYIRLI ise onu tercih edeceğini açıkça belirtir. Bizim şimdiki salaklar gibi her saldırıya uğradığında papağan misali "barış, barış" diye gevelemez!.. ÖZAL'ın BULGARİSTAN'a yaptığı gibi, "2000 yılında 70 milyon olacağız, o zaman görürsünüz," veya "kodum mu kıçüstü oturturum" tarzında yalancı pehlivanlık ta yapmaz!.. Ama hakkımızı SAVAŞ ile alabilecek isek, bundan da kaçınmaz!..

İşte ATATÜRK'ün YURTTA SULH, CİHANDA SULH prensibinin DIŞ SİYASET'e yansıması, bu anlayış ve prensipler üzerine kurulmuştur. Başka türlü olamaz!

Cihan Türk Olsun

__________________
Kırk yılda bir gibisin...
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet