Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03 Haziran 2006, 01:42   #13
Çevrimdışı
Burak
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: YILMAZ Erdoğan - Şiirleri - Yazıları




Onulmaz

iyileşmez hiçbir yara bilirsin
tortusu kalır
hangi ses unutturabilir
ilk bıçağın yankısını
sende rehin kalmıştır
gecenin saplantısı

hiçbir yara
hiçbir zaman iyileşmez bilirsin
saklısı kalır
yel esince sızılanır
su susunca ikindilerde
herşey vakitsizce gelişir
birine sevişirsin
ötekini düşünürken

sabahları zordur korsan sevişmelerin
eski yaraların ağrır
oysa ne bir iz görünür teninde
ne şiiri ses verir orta kulağında
yalnız bir yürüme isteği vardır
eski yaraların eski yerinde

kahvaltısı zordur olmasaydı bir sevişmenin
ve hep ten tuzu basmaktır
eski yaraların eski yerlerine
hiçbir yara
tam olarak iyileşmez bilirsin
hangi bakış unutturabilir
ilk bıçağın ışıltısını
karanlıktaki

şairden bir bok olmaz sabaha karşı
sebepsiz hüzünler yazar ehliyetinde
ve ne söylese yalandır
alkol kontrolünde
sevmek bizahiti yaralanmaktır
ve yaralar hiçbir zaman iyileşmez teninde
yanlış vurulmuş bir aşıdan sızar da
diriltir solgun baharları
şiire sebep istemez
şairden bir bok olmaz ve
hiçbir yara
hiçbir zaman tam olarak iyileşmez

bardaklarda dudak izleri birikir
sahnede eğri büğrü sesler
ve sade bir yürümek isteği tek başına
eski bir yaranın artık gözle görülmeyen izinde...

çünkü hiçbir yara hiçbir zaman tam olarak iyileşmez
çünkü en hızlı hatırlanandır
en eski unutulan
ondan gelen ıtırlar olur yellerde
her esinti bir acılı kokuyu taşır hassas burunlara
savrulur gidersin
çok eski çok acıtan bir ağustosa
nasıl kıyısında kalmıştık
yapış yapış bir yazın
daha başkaydı hani yüzünde
herkese aynı oranda bulaşan tuz
yolların açmazıydı enginlikle kabaran
ve bütün yanlışları dalga dalga saklayan
şarkılıktan usanmış deniz
ve denizi herşeye benzeten şiirler
ve kıstırılmış istridyelerde kullanılmış inci taneleri...

çünkü bilirsin
hiçbir yara hiçbir zaman
tam olarak iyileşmez!

Oy Benim...

Ceyhan depremi ve Kerim Tekin için

yakayıp geçti tramvay
atmosfer yakıverdi sızılayıp
yıldızların en haylazını

hey gidi başıbozuk
ayarsız gemi
azıya aldım tayfalarımı
salınmaktayım
filikasız filan
önce fareleri kurtarıyorum
bu titanik akşamından

geçerdi her saat başı
cürmünden büyük amatör bir gökkuşağı
tedirgin renkler taşırdı
tedavisi yarım kalmış ikindilere

oy benim
gamzeli kuşbakışlı evrenim
ummanda ıslak
kaderde alt yazılı dünyalım
önce çocukları
ve
muayyen kadınları kurtarıyorum
bu galaksi mesaisinden

kırık faylarda yolalan
bir depremdir
trenimin güzergahı
açılır saçbağı gibi kundaklara düşerim

göçük altında enfes bir nefestir
bazen benden bile sakladığım
vay benim güzağacım
köklerinden kurtulmuş
erozyon bir hayatın özüdür
humuslu bir kayıbı anlamak
ya da mümkün müdür
bu rastlantısal karmaşada
ölümün sıradanlığına şaşmadan yaşamak?
belki de o balkonları
ondört yaşında çocuklar atlasın diye yapıyoruz

ey benim
zavallı yüsekliğim
bütün serüven küçücük bir an'dı
allah hep kerimdi
ve tekin değildi doğumlar
genç bir gidiş için
erken çıkılmalıydı yola
vuslata varılmalıydı hava kararmadan
kimsenin gelmediği buluşmalara
aceleyle
polaroid hızıyla gidiyorduk
oysa koşmanın da bir hukuku vardı durulmanın da...

oy benim
yaz ölümlerim
gencecik bir hazirana gömülen...

Ötesi

saçakların buz kırgını
soğuk fırtınalar
boranlar yara doğru
sanrılar durulur duyulmaz
vakitlerden kehribar
şehr-i sefahatti kol kanat gerilmiş
kuşaklar tetikte
babil'in asma bahçelerinde infazlar
dünyanın yedinci cücesiydi sekiz harika insandan biri
mavi bir yuvarlaktı hepsi kainat kadar büyük
ve küçücük bir damla hayat kadar
bu işten en çok sıkılanlardır peygamberler
nefsi terbiye zemininde
uhrevi bir ıslıktı en kabadayı mucizesi
kolaydı çünkü bir olmazı anlatmak inanmak isteyene
denizler yarıldı yarıdan
sönük bir akşam yemeğinin ortasında
bir düzine uhrevana kaldı kabarık hesap
ve sonuncunun mucizesi mucizesizliği oldu

kardeşlerim!
kardeşlerim acele etmeyiniz
hele bir ölelim de gerisi kolay!

Sana Kalan Saz

Sana
yaralarımdan çiçekler,
ilk yardım geceler biraz da
ve yangından kurtarılması imkansız acılar
bırakıyorum...

seni özümün gizinde saklıyorum...
bütün aşklarımın izlerini sayıklayarak
ve aldatarak tüm sevdiklerimi,

sana
cinayetimin ipuclarını bırakıyorum...
vasiyeti olmayan ölüler ülkesinden
(türkülerin sırtındaki muamma!)
yazık bir nakarat bırakıyorum sana

'ben sana gülüm demem,gülün ömrü az olur'

öç biter,
biter şarkı,

yaz olur...

Tanım

kısaydı kalem
ömrü yetmedi
uzamaya
kaybolmuş
tılsımlı
aceleci bir gezginin
kurulmuş kumsaatiydi
ağlamaya

adını soruyorlar
adını söylemiyor

hırçın bir yağmurum ben
harflerim yetmez
akrostiş ya da
kartvizit
yapmaya

şiir bir sezdirmedir diyor
lamsız an'lar için
imgeler yalan söyler
yalanı şiir eyler imgeler
dokunduğun yerlerde
izsiz ıssız sesler kalıyor
adsız ama
elmacık kemikleri belirgin
mısralar başlıyor
saçlarının kaldığı yerden
konuşmaya

adını soruyorlar
adını söylemiyor
biraz da susmaktır diyor
şiirimi okumak
usta işi bir tabloya
yeniden yeniden
yeniden bakmak
van gogh'un kulağıyla duymak
tanrısal seslerini hayatın
pazar günkü bir sokaktır
cismim
vesaitin yetmez
yeryüzümü
adımlamaya

adını soruyorlar
adını söylemiyor

efsunlu kaldırımlar boyu
açık açık susabilen
sınırsız şehirsiz
uzadıkça vatansız
çoğaldıkça isimsiz
yurttaşlarım yaşar
dünyanın on bir yanında
yalnızlaştıkça

adını soruyorlar
susun diyor şiirim
yeri yurdu sahibi olmayan
haymatlos bir piç
bir gölgenin yorgunluğuyum ben
yazılması unutulmuş günahlar için bir fihrist
bin yıl sonrası için bir ajanda
anlatmaktan sıkılmış
bir meddahım ben
otopsisiz gömülmüş!

Tarihçe

önce
hain bir uykunun sevimsiz sabahı
gibi sıradan mahmur,
aynı sabahın
ilk sıcak çayı gibi ferah
bir karşılaşma...
-merhaba!

sonra güzel
ve en sıcak gülüşmelerin ev sahibi
bir yüz..
-görüşürüz!

derken
sanki elin elimde
kem gözlere kedere
dünya güzeli sohbetler
-ara beni!

ardından
derimizin altına sızan
hani katiyen rakı içme mecburiyeti çağrıştıran
bir korku ki
-eyvah!

ve şimdi
kalbimi karanlıklarda hançerleyen
aklımı başımdan eyleyen
çok uzun yollarda
hiç uykulu otobüs saatleri gibi
acıtan
kanatan
yani korktuğumuz
yani başımıza gelen
büyüdükçe büyüleyen
aşk...
-seni seviyorum!

şimdi sen
kalbimin közünde kıvılcım kıvamında
ağrıyan...

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet