Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Haziran 2006, 10:43   #6
Maniack
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: İllerin Tarihcesi




Bolu

Bolu Tarihçe Bolu, tarihinin her devresinde ilgi çeken yörelerden olmuştur. Thrak asıllı kabile, Güney Marmara'da ve Bolu bölgesinde yayılmıştır. Thynler, Mariandyenler ve Kaukonlar birlikte yaşamışlar, zamanla, Bithyn adı altında göze çarpmışlardır. Romalıları, Doğu Roma ve Bizans takip etmiştir. Bithynia, doğuda Paphlagonia, güneyde Phyrygia sonra Galatia, kuzeyde Pontus Euxinos ile çevrili idi. Batıda ise Propontis denilen Marmara Denizi ile Bosphorus yani İstanbul Boğazı yer almakta idi. Bithynia, sık el değiştirmesine rağmen, coğrafi ve askeri bakımdan aynı adı korumuştur. Honorias, Optimatum ve Bukellerion da thema yani askeri yönetim olarak karşımıza çıkmaktadır. Askeri valiler genelde, Nikomedia veya Bitthynion/ Klaudiopolis'de oturmuşlardır.
Bithynia'nın tabii sınırları içinde kalan akarsular:Sangarios, Billieus,Hypios ve Gallaus'dur. Sangarios, Bolu'yu batıdan ve hem de güneyden sınırlamaktadır. Kaynağı Sivrihisar yakınlarındaki Sangia köyü idi. Billieus/Filyos , Bolu yakınından geçen yörenin en önemli akarsuyudur. Büyüksu ve gelen diğer kolları aldıktan sonra , Herakleia Pontika ile Tieion arasında, Tieion'a daha yakın yerde Pontus Euxinos'a dökülmektedir. Hypios veya Hypius denilen bugünkü Melen Çayı da kaynaklarını, Bolu'nun kuzeyindeki dağlardan almakta, geniş bir yay çizerek, Daphnusius Gölü'nü terk ile kuzeye yönelmektedir. Dia ile Daphnusia Adası arasında, Sangarios'un doğusunda denizle birleşmektedir. Bu akarsular bol sulu olup, düzenli akışlarını hemen her mevsim yağmakta olan yağmura borçludur.
Astakosx/Nikomedia Körfezinden doğuya doğru uzanan dağlar, Bithynia Olympusları olarak bilinmektedir. Bithynia'yı boydan boya katetmekte ve Paphlagonia'da Olygasus Sıradağları ile birleşmektedir. Bu dağlar arasında oldukça verimli vadiler ve ovalar bulunmaktadır. Nikomedia, Sophon, Tarsia, Lateas, Hypios, Salone ve Krateia Ovaları örnek verilebilir. Bol yağışlar nedeni ile ovalar, yemyeşil görünüm kazanmıştır. Akarsu ağıda Tarsia, Hypios ve hatta Salone Ovasında bataklıklara sebebiyet vermiştir. Pontus Euxinos ile Sangarios arasındaki kuzey güney kesitinde, deniz, orman ve bozkır bulunmaktadır. Nikomedia ile Paphlogoni arasında ise gittikçe yükselen ovalar bir birini takip etmektedir. Krateia'da ise orman örtüsü azalmaktadır.
Bithynia'nın ilk ve orta çağdaki meşhur yerleşme yerleri Nikomedia, Sophon, Tarsia, Demetrium, Lateas Prusias, Bithynion, Krateia, Koinon, Gallikanon, Dablis, Kabaia, Modrene sahilde ise Thynia, Dia ve Herakleia Pontika'dır.
Şimdiki Bolu, Bithynion Harabeleri üzerinde yükselmektedir. Hz. İsa'nın doğumundan evvel, Bithyn'ler tarafından kurulmuştur. O yüzden Bithynion adını almıştır. Hayvancılığı meşhur olup, Salone Ovasında yapılan peynirleri ile şöhret kazanmıştır. Bithynion Kalesinin izleri bugün mevcut değildir. Romalıların gözderinden Antinous, Bithynionlu olduğu için, bu Bithynia şehrinden haberdar olabilmekteyiz. Hellenleşmenin sona ermesi ve latinleşmenin iyice hissedilmeye başlaması üzerine, Bithynion eski karakterini kaybetti. Sık meydana gelen depremler sebebi ile Roma yöneticileri, burasını yeniden imar ettiler. O nedenle, Roma kaynaklarında Bithynion yerine Claudiupolis ismi benimsenmiştir. İmparator Claudius adına Claudius şehri denilmiştir. Claudius Latin, polis (şehir) ise Grek kökenli kelimelerdir. Bizanslıların yönetiminde ise Claudius/Klaudiupolis kullanılmaya devam edilmiştir. Gerek tarih coğrafya ve gerekse kitabelerde aynı adlara rastlanmaktadır. İlk Selçuklu akınlarında bile aynı isim kullanılmaya devam edilmekte idi. Fakat XIII. ve XIV. yy başlarında Bizanslıların Klaudiopolisi, artık yerini yeni bir isme bırakacaktır. O da, Bolı/Bolu'dur. Bazı batılı seyyahların ve tercüme eserlerin etkisinde kalınarak grekçe polis: şehir ile ilgili olduğu ileri sürülmüşse de doğru değildir. Bor, eski Türkçede kullanılmaktadır. Kıpçak kabilelerinden biri Ulu-Kiçi Borlı diye anılmaktadır. Zağfiran/Safran - Borlı ve Taraklı - Borlı, yanında Klaudiopolis yerine sadece Borlı/Bolu da kullanılmıştır. İlhaniler devrinde daha çok "Bol" kökünden yapılan isimlere tesadüf etmekteyiz. Devlet idaresinde rol oynamış üç Bol-ı-gan Hatun'dan haberdarız.
Pontus Euxisons sahilindeki Thyhia, şimdiki Kefken Adasıdır. Bir ara, Daphnusia adası diye de tanınmıştır. İspanyol Seyyahı Ruj Gonzales de Clavijo da sonuncu ismi zikretmektedir. Roma ve Bizans devresinde, küçük bir yerleşim yeri olarak karşımıza çıkan Dia/Diospolis, XIV. yy.da, Bolu bölgesinden taşarak sahillere kadar yayılan, Eleaus Çayı kıyısında, bazen güneydeki tepelere yerleşen Kerameddinlilerin iskân sahasıdır. Denizden görünüşü beyaz olduğu için de buraya Akçaşar/Akçaşehir denilmiştir. Cumhuriyet döneminde, Dahiliye Vekaletinin kararı ile yöre, fatihi Akçakoca'dan dolayı şehir kaldırılmış ve "Koca" ilave edilmiştir (1934). Böylece Akçakoca ortaya çıkmıştır.
Pontus Euxinos/Karadeniz, doğuda dik bir arazi yapısı ile kuzeye doğru yönelir. İşte, tam köşede yine bir çay kenarında "Alap" kabilesinin iskâna açtığı Alaplı kasabası da tarihi yörelerdendir. Arazi yukarıda tabii bir liman meydana getirir. Bu burun iyice denize doğru girer. Mariandynlerin ilk yerleştikleri, belki de iskâna açtıkları Herakleia, adını destan kahramanı meşhur Hercules/Herakles'den almaktadır. Miletos kolonisi olarak sakin bir koyda kurulan Herakleia, diğerlerinden ayırt edilmek için her zaman Pontike sıfatı ile kullanılmıştır. Böylece, Hellenistik zamanlardan Türklerin gelişine kadar Herakleia Pontika kendi kabı içinde kalmamış, kolonizasyon rüzgarına uyarak, Karadeniz'in şimdiki Kırım sahillerinde kendisine ekonomik güç sağlayacak "polisler" (şehirler) kurmuşlardır. XIV. yy.da, Herakleia'dan bozulma Erakle / Erekli - Ereğli kelimesi ortaya çıkmıştır. Osmanlılar döneminde, Mudurnu, Gerede ve Bolu'nun iskelesi durumundaki yerlerden biri de Bender-Ereğli idi. XIX. yy.da ise yine diğer Ereğlilerden ayırmak için de Bahr-ı Siyâh (Karadeniz) Ereğlisi mülki bölünüşte göze çarpmaktadır. 1921 yılına kadar Bolu Sancağındaki Ereğli, BMM'nin aldığı bir karar ile Zonguldak Vilayetine/İline bağlanmıştır.
Eski coğrafyacılara göre, Bithynia'nın başkenti körfez sonundaki Nikomedia idi. Bithynia Kralı Nikomedes tarafından başkent olabilecek bir şekilde inşâ ettirilmiştir. Burası ile Klaudiopolis arasındaki yerler Sophon (Sapanca), Regio Tarsia, Lateas, Demetrium ve Prusias'dır. Sonuncusu Hypios Çayı (Melen) kenarında kurulmuştur. Hypia ve bir ara Kieros diye isimlendirilmiştir. Fakat, Herakleia'ya doğru arazisini yeniden genişleten Bithynia Kralı Prusias, Bithynion gibi Bithyn karakteri taşıyan yeni şehre Prusias adını verdi. Bithynia''ın başka iki Prusias şehri mevcuttu. Bunlar Olympos eteğindeki Prusias (Bursa) ve diğeri de Gemlik Körfezindeki Prusias pros Mare idi. Her ikisinden ayırt etmek için de Hypios kenarındaki şehre, bu çaya nisbetle Prusias pros Hypios denilmiştir. Anlamı, Hypios Prusias'ıdır. Üzerindeki kültürleri en iyi şekilde taşıyabilmiş olan Prusias, Klaudiopolis'in en gözde şehirlerindendi. XIV. yy.a kadar Prusias'i muhafaza edebilmiştir. Osman Gâzi'nin arkadaşlarından Konur Alp tarafından Türk hakimiyetine sokulmuştur. Bu yüzden Prusias adı unutulmuş, Eski Bağ olarak tarihi seyrini devam ettirmiştir. Ahâli arasında Eski Bağ, "ğ" kelime sonunda kullanılmadığı için, Eskiba / Üskübü ortaya çıkmıştır. Üsküdar ile Kayseri'deki, Erzincan'daki benzer isimleri örnek verebiliriz. XIX. yy.da bu resmi isim kullanılırken, halk arasında zaman zaman "Kasaba" da Üskübü yerine söylenmiştir. XIV. yy.da, bir köy halinde olan Düzce, geçen zaman zarfında gelişme kaydetmiş, 1871'de kaza yapılmıştır. Böylece Üskübü'nün yıldızı sönmeye başlamıştır. Osmanlı kaynaklarında Üskübü ve Düzce'yi içine alan yöreye Konur Alp İli deniliyordu. Fatihi Konur Alp'e izâfeten verilen isim zamanla Konrapa şekline dönüşmüştür. Ancak, üskübü ve Konrapa da uzun ömürlü olamadı. Ada, Han Dağı (Hendek) gibi bir Pazar yeri olarak sivrilen Düz Bazar, Düzce Bazar kaza merkezi haline gelmiş, Rumeli, Balkanlar, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve hepsinden önemlisi Kafkasya'dan göç edenlerin sağladığı imkânlarla hızla büyümüştür. İşte böylece Düzce Kazası, şimdiki ilçe şekillenmiştir. Kuzeydoğusundaki Yığılca, batısındaki Gümüşâbâd, yörüklerin iskânına açılmış Darı Yeri Vâdisi ve Kaynaşlı, Düzce'nin büyümesinde etkili unsurlardır. İmamlar/Gölyaka, Cumayeri/Cumaovası, Bey Köyü gibi merkezler de Düzce'yi büyük ilçeler arasına sokmuştur.
Bolu'nun güney-batısındaki, eski Bihynia, Phrygia ve Galatia kavşağındaki Koinon Gallikanon, Nikomedia-Ankyra (Ankara) yolu üzerinde bulunuyordu. Eski tarihi pek bilinmeyen yöre, Osmanlıların, belki de hrıstiyan Türklerin Bizans dünyasından ilk ayırdıkları kasabadır. Taraklı ile Mudurnu arasındaki yol XIV. XV. yy.da Bursa İpek Yolu diye nitelendirilmektedir. İşte son derece önem kazanan bu ara yol, İbn Battûta'nın gezisi ile etraflıca tanıtılmıştır. Göynümek fiilinden türetilen isim, "yanık" manasına gelmektedir.
Göynük-Bolu yolu üzerindeki Modrene, Gallus Çayı üzerinde göze çarpmaktadır. Orman ile bozkır arasında geçiş noktasıdır. Kelimenin menşei karanlıktır. Muhtemelen Modrene'nin Türkçeye aktarılmış halidir. Mutırnı, Muturnı, Mudurnu ilk defa Osmanlı akıncıları ve Ertuğrul'un kader dostu Samsa Çavuş tarafından Türk idaresine kazandırılmıştır. Yıldırım zamanında cami ve hamam ile süslenmiştir. Bağdad Caddesi üzerinde oluşundan dolayı da Kanûni'nin Sadrazamı Rüstem Paşa kasaba yakınında büyük bir kervansaray yaptırmışsa da şimdi izi bile kalmamıştır.
Bolu'nun doğu ve kuzey-doğusundaki önemli yerleşme merkezleri Gökçesu, Mengen, Devrek, Çağa, Dörtdivan ve Gerede'dir. Gerede, Bithynia'nın Paphlagonia sınırındaki stratejik mevkiindedir. Aynı şekilde, burası ile Galatia da kontrol edilmektedir. Bithynialılar zamanında varlığı bilinmektedir. O zamanlar, Krateia ismini alan yöre bir ara paralarda da görüldüğü gibi Flaviopolis diye söylenmiştir. Selçuklu akınları ile Türkleşmenin ilk görüldüğü bölge Krateia'dır Bu isim yeni fatihlerce ve ahalice Kerde / Gerede şekline sokulmuştur. Osmanlı- Çandaroğlu, sonra İsfendiyarlılar zamanında, sık sık mücadele sahası özelliğini taşımıştır. Bir ara Gerede Sultanlığından bile bahsedilmiştir. El-Ömerî ve İbn Buttûta'da kısa fakat ilgi çekici bilgilere rastlanmaktadır. Gerede, her zaman Osmanlı kasabası olarak kalmıştır. Soğuk bir iklimde bulunmasına rağmen, dericilikte, hayvancılıkta, Bolu'nun sanayi şehri özelliğini taşımıştır.
Kuzeydeki Mengen ormanlık bir alanda göze çarpmaktadır. İlhanlı devri kaynaklarına göre Mengen/Mangan, Men/Man kökünden türetilmiştir. Devrek de, Türkçe menşelidir. Balıkesir yöresinde ve bazı Anadolu köylerindeki aşiretler "Devrekli" diye tanınmaktadır. XIX. yy.da Bolu'ya bağlı gözüken Devrek, II. Abdülhâmid zamanında onun adıyla, Hamidiye diye söylenmiştir. Hamidiye, Kastamonu ve Bolu Salnamelerinde, şirin ormanlı bir kasaba olarak anlatılmaktadır.
Bolu ile Gerede arasında, göl kenarında kurulan Çağa, civarındaki Roma devri eserleri dikkate alınacak olunursa, hayli eski bir geçmişe sahiptir. Mengen yolu üzerindeki boğazı çevreleyen Çağa, tam Türk karakteri taşımakta ve geçirdiği talihsiz yangın sebebi ile de köhneleşmeye yüz tutmuştur. Sultan Reşad adına teşkil edilen yeni kasaba, Reşadiye adını almıştır. Gölün güneyinde şimdiki yerinde Yeniçağa ise adını M. Kemal Atatürk'e borçludur. 1934'de, Dahiliye Vekaletinin kararı ile Reşadiye yerine Yeniçağa ortaya çıkmıştır.
Osmanlı kaynaklarına göre, Bolu'nun doğusundaki yerler Konur Alp, Şahin Bey, Hızır Bey ve Eflagan Bey tarafından Türk hakimiyetine sokulmuştur. Düzce'deki Konur Alp İli gibi buralarda da "Hızır Bey İli", "Eflagan Bey İli" deyimleri tarihteki yerini almıştır.
Bolu'nun Osmanlılar zamanında kuzeydoğu sınırı Amasra'da noktalanıyordu. Bartın ve çevresindeki yerler "Divan" ismi ile bilinmekteydi. Evliya Çelebi ve Osmanlı belgelerindeki "divân"lar, onikiye kadar ulaşmaktadır. Gerede'ye bağlı, Yeniçağı'nın hemen güneyindeki "Dört Divân"da, Türkmenlerin en yoğun bulunduğu alanlardı ki "Köroğlu" destanını da buraya taşıyanların çocuklarıdır.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet