Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Haziran 2006, 11:24   #36
Maniack
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: İllerin Tarihcesi




Hatay

Hatay Tarihçe
Hatay, Türkiye’nin en eski yerleşim merkezlerinden biridir. Antakya, Altınözü, Şenköy ve Çevlik’te yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular bu yörenin neolitik, kalkolitik dönemlerde ve tunç çağında yaygın ve hareketli bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir. Bu da 11,000 – 4,000 yıllarına işaret etmektedir. Yerleşim birimlerinde görülen saray mimarisi kalıntıları, yerleşimlerin beylikler biçiminde örgütlendiğini de ortaya koymaktadır.
İlk tunç çağından itibaren Amik ovası'ndaki bu beylikler, Akadlar’ın, Yamhad Krallığı’nın, Hititlerin ve Mısır’lıların egemenliği altına girmişlerdir.
M.Ö. 1200 lü yıllarda Hattena Krallığı kurulmuş. Yine Asur ve Urartuların egemenliğinden sonra ortadan kalkmıştır.
M.Ö. 7. yüzyıl ortalarında Türk destan kahramanı Oğuz Han, Türklerin “Batakşehir” adını verdikleri Antakya’yı zapteder, burada 18 yıl kaldıktan sonra ayrılır.
M.Ö. 6. yüzyıla gelindiğinde Antakya ve çevresi, Pers İmparatorluğu’nun Kilikya valiliği sınırları içerisinde Perslere vergi öder. M.Ö. 333 ten sonra da Büyük İskender’in eline geçer.
1. Seleukos Nikator, M.Ö. 300 de Seleukeia (Çevlik), ardından Antiokheia (Antakya) kentlerini kurar. Antakya kısa zamanda gelişip ticaret ve sanayi merkezi haline gelir. Su kanalları yapılarak Defne (Harbiye) çağlayanlarından şehre su getirilir. M.Ö. 195 de başlayan olimpiyatlarla da “Olimpiyatlar şehri” olarak ta ünlenen Antakya’da faaliyetler M.S. 6. yüzyıla kadar sürmüştür.
Antakya M.Ö. 64 te Roma İmparatorluğ'una katıldı ve İmparatorluğun Suriye eyaletinin başkenti oldu.
M.S. 1. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Hıristiyanlık, Kudüs dışında ilk defa Antakya’da yayıldı. Hz. İsa’ya inananlara ilk defa Antakya’da Hıristian adı verildi. St. Pierre, bulduğu mağarayı Kilise olarak kullandı (İlk Kilise). Bu dönemde Antakya, Roma İmparatorluğu’nun 3. büyük şehri idi.Yüksek ve sağlam surları vardı. Maddi ve kültürel yönden zengin bir şehir idi. Bir çok sanat yapıtları, anıtlar, mabetler, tiyatro, hipodrom, agora, hamamlar, geniş ve muntazam caddeler bulunuyordu. Zenginlerin evlerinin zeminlerini mozaikler süslüyordu.
395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölündü. Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalan Antakya, 638 de İslam ordusu tarafından fethedildi ve sırasıyla Emeviler, Abbasiler, Tolunoğulları ve İhşitlerin egemenliğine girdi. 969 yılında tekrar Bizans’a teslim olan Antakya’nın bu dönemde Haçlı Prenslikleri ile İslam Beylikleri arasında gidip geldiğini görmekteyiz. Memlüklerin 1268 deki gelişleri ile 171 yıl süren Antakya Haçlı Prensliği sona erdi. Bu tarihten sonra bölgeye
Türkmenlerin yerleştiği görüldü.
1516 da Yavuz Sultan Selim’in Halep’e girmesiyle Antakya’da Osmanlı hakimiyetine girdi. Bölgeye birçok nefer derbentçi yerleştirilerek imar faaliyetleri gerçekleştirildi. Surlar onarıldı, cami, han, hamam, arasta, imaret, iskele, tersane, bedesten, değirmen gibi pek çoğu günümüze kadar kalmış olan yapılar yaptırıldı. Yol güvenliği için teşkilatlar kuruldu. Lonca teşkilatı da kurulan Antakya, her biri bir mesleğe ayrılmış sokakların bulunduğu işlek bir çarşıya sahipti.
1832 de Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa Suriye’yi fethetti. 1839 da Osmanlılar Halep’e kadar geri aldılar. Tanzimat’ın ilanı ile Antakya ve çevresinin idari yapısında değişiklik ve yeni düzenlemeler yapıldı.
1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı isyan eden Araplar, İngilizler ve müttefikleri ile işbirliği yaparak Osmanlı Devleti aleyhine çalıştılar.
30.Ekim.1918 de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandıysa da İhtilaf Devletleri antlaşma hükümlerine aykırı olarak Antakya ve havalisini işgal ettiler. Bu işgale silahla karşılık veren halkla ilk silahlı çatışma Dörtyol’da gerçekleşti. Milli mücadelenin ilk kurşunu da 19.Aralık.1918 de Dörtyol’da atıldı. Bundan sonra Antakya, Altınözü ve Yayladağı çevresinde kurulan çeteler, işgalcilerle çatışmaya başladı. Bu sırada yöre Fransızların işgali altında idi. Türk Ordusu da Batı’da Yunanlılarla savaşmaktaydı. Devlet ve millet yıpranmış, ordu zayıflamıştı. Bu nedenle Fransızlarla anlaşma yoluna gidildi, savaş sona erdirildi. Yapılan antlaşmada Hatay Suriye sınırları içinde, Fransızların elinde kaldı, ancak Türkler özel bir idare altında kültürel haklara sahip olacaklardı. Ordu güçlendiğinde bu yöreyi tekrar alacağına dair inancıyla bu antlaşmayı kabul eden Mustafa Kemal Paşa, 15.Mart.1923 de Adana’ya geldiğinde “Bizi kurtar Paşam.” Diyen Antakyalılara “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz” bu inancını ve kurtuluş vadini tekrarladı.
Bu dönemde Fransızlarla, konuyla ilgili çeşitli anlaşmalar imzalandıysa da, Suriyeliler de Hatay’ın kendilerine bağlanması için çalışıyorlardı. Nitekim, Fransa Ankara Antlaşması’na aykırı olarak İskenderun’u Suriye’ye devredince Atatürk bu yöreye “HATAY” adını vererek Milletler Cemiyeti’ne götürdü. “Hatay meselesi benim şahsi davamdır” diyen Atatürk’ün çabaları sonunda Türk heyetleri ile Fransızlar arasında imzalanan antlaşma uyarınca 5.Temmuz.1938 de 2500 Türk 2500 Fransız askeri Hatay’a girerek bu yöredeki seçimlerin yapılması sağlandı. Hatay Devleti kuruldu.
Hatay Devleti hızla teşkilatlandı. Türkiye ile bağlarını güçlendirdi. 2. Dünya Savaşının belirtileri ile birlikte Türkiye, Fransa’ya Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını teklif etti. Uzun görüşmelerden sonra 29.Haziran.1939 da Hatay Millet Meclisi son toplantısını yaparak kendini feshetti, Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı aldı. 23 Temmuz 1939 da Antakya’da Kışla’ya Türk Bayrağı çekildi, devir teslim töreni yapıldı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 67. Vilayeti olarak Hatay Vilayeti Türkiye’ye katıldı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet