Tekil Mesaj gösterimi
Alt 31 Ocak 2007, 05:03   #35
Çevrimdışı
Burak
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




12 Eylül 1980’de PKK bütün liderleri ile ele geçirilirken Abdullah Öcalan bir süre Tunceli kırsalında barındıktan sonra Suriye’ye bir astsubay nezaretinde nasıl geçebildi?

ASLINDA o İmralı’da sırları ile oturuyor!.. Yargılanması sonucu kamuoyu hakkında hiçbir şekilde bilgi sahibi olmadı... Yakalanması sonrası güvenlik birimlerinde yapılan sorgularında elbette birçok ilişkisi (Türkiye’deki Avrupa’daki, ABD’deki ilişkileri başta olmak üzere...) deşifre edildi ama bunlar açıklanmadı...
Şimdi, öyle bir havası var ki; sanki kendisi ile bazı pazarlıklar yapıldığı izlenimi yayıyor!..
Hatırlanacaktır, Celal Talabani, Ankara’nın kendisinden PKK ile ateşkes konusunda aracı olmasını istediğini ileri sürmüştü!..
Ankara suskun kalmıştı...
Talabani’nin açıklamaları ile eş zamanlı biçimde Abdullah Öcalan da “ateşkes”ten bahsetmişti!..
O günlerde Mehmet Ağar da şu iddiada bulunuyordu: “Cumhurbaşkanlığı seçimine ve sonrasında genel seçimlere kadar PKK’nın rahatsız edici olmaması için Talabani’nin aracılığına başvuruldu.”
Ağar’ın açıklamaları kelime kelimesine böyle olmasa da bu mealde idi...
Apo’nun sözlerine bakalım...
Sanki kendisi ile yapılmış bir ateşkes süreci varmış gibi konuşuyor... Güvenlik operasyonlarını eleştiriyor...
“Bu sürecin bir oyun olduğu anlaşılırsa, o zaman ben de devre dışına çıkar ve...” diye devam ediyor...
Dikkat edilirse bir “O zaman ben de devre dışına çıkarım” diye vurgu yapıyor... Bu “devreye girme” meselesi nedir?..
İmralı’dan yaydığı mesajlarla mektup mu yazıyor?..
“Cumhurbaşkanlığı seçimi karşılığında bu süreci bir pazarlık aracı olarak kullanabilir.”
Bu sözlerinde, Mehmet Ağar’ın öne sürdüğü “Mayıs’a kadar bekle” teklifini doğrulayacak bir örtüşme vardır denilebilir mi?..
İmralı’da eşine benzerine rastlanılmamış bir “mahkûm” gelecek planları yaparak ve Ankara üzerinde öncelikli konular arasında bulunarak Türkiye’yi gözlüyor...
O bir önemli kara kutudur...
Ankara ve İstanbul’daki ögrencilik yıllarından beri derin ilişkilerin içerisindedir... Çok net biliniyor ki, o yıllarından başlayarak derin ilişkilerinin izini süren değerli araştırmacı Uğur Mumcu bir suikaste kurban gitmiştir...

ESRARENGİZ İLİŞKİLER AĞI

Tuhaf değil mi; 12 Eylül 1980’de PKK bütün liderleri ile ele geçirilirken Abdullah Öcalan bir süre Tunceli kırsalında barındıktan sonra Suriye’ye bir astsubay nezaretinde nasıl geçebildi... Bir kaçak olarak nasıl Bekaa’ya konuşlandı, teşkilatını yeniden kurabildi. CIA denetimindeki terör kamplarında karargah sahibi oldu. Libya, Arap Yarımadası ve Almanya’da geçeci ve kaçak işçi durumundaki Doğulu gençleri nasıl devşirebilip Bekaa’ya yeni PKK militanları olarak taşıdı, hangi gizli servislerden yardım aldı?..
1984’te başlattığı eylemlerini Türkiye’nin dağlarına taşırken, mayınları, rpg roketleri, üst baş yiyecek giyecekleri nasıl sağladı?..
Siyaseten örgütlenmesine neden yol verildi?
Kış şartlarında ABD helikopterlerinin militanlarına yiyecek giyecek silah taşımasına neden kayıtsız kalındı?..
Suriye’deki karargâhından, Avrupa kentlerinde kurdurduğu televizyonunun canlı yayınında bir keresinde, Ankara’dan bir siyasi parti liderinden haber aldığını, bu haberde kendisine karşı operasyon yapılacağını, kaçıp kendisini kurtarmasını istendiğini bile söyledi... Hâlâ bu olayın içyüzü kamu oyundan saklanmaktadır... Apo’ya “Seni yakalayacaklar kaç kendini kurtar” diye haber gönderen siyasi parti liderinin kimliği saklanmaktadır!..
PKK’nın kaçakçılık sonucu sağladığı büyük sermaye hâlâ Türkiye’nin para piyasalarında büyük faiz ortamında da kullanılıyor, bu kara para devletin faiz politikası ile kat ve kat arttı... PKK’nın kara parası Abdullah Öcalan’ın direk kontrol ettiği atadığı kişilerce yasal şirketler şeklinde piyasaları kontrol ediyor... Apo’nun adamlarının bu rahat hareketlerinde siyasetten ve bürokrasiden işbirlikleri sağladıkları belirlenemedi mi?..
Sermaye piyasasındaki uzantıları... Mafya yapısı... Para ile desteklediği kalem erbabı!..
Toplumu manüple, kontrol eden eğlence dünyasındaki örgütlenmesi...
Siyasi beslemelerini nasıl organize ettiği...
Şirketler, dernekler, sivil örgütleri, üniversitedeki uzantıları...
1993-94 yılındaki bir demecinde şöyle demiştir: “İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya bizim... Varoşlardan girdik... Bu kazanımlar kolay olmadı... Artık bizi sadece kendi örgütümüze katılanlar değil her kesimden sermayeden destek vardır.”
Bu açıklamasının yayınlandığı gazetesinde yan sayfasında da bir köşe yazısında Türkiye’nin büyük sermaye ailelerinden bir mensubuna övgüler düzülüyordu...
İmralı’da bir “dokunulmaz” oturuyor!..


 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet