Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16 Nisan 2008, 22:10   #7
Çevrimdışı
blackkurt38
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: İşte şehit mektuplarımız ve şehitlerle ilgili yazılar




Asker olmak en büyük hayaliydi VATAN ŞEHİTLERİ - Binlerce şehidin binlerce gazinin ve 15 yıldır ağlayan Türkiye'nin öyküsü - IV
Osman SERTOĞLU Mehmet Alus en büyük hayalini gerçekleştirmiş ve 14 yaşında askerî liseyi kazanmıştı. Arlık vatanı uğruna herşeyi yapabilir, canını bile verebilirdi.


Asker olmak, vatanı için hizmet etmek en büyük hayaliydi Mehmet Alus'un. İlköğretimde okurken sürekli asker olacağı günlerin hayalini kurar ve üniformalı olarak düşünürdü kendisini. Hem hayal kurar hem de çok çalışırdı. Çünkü askeri liseyi kazanacak ve vatanı için hizmet edecekti. 14 yaşında Kuleli Askeri Lisesi'nin sınavlarına girdi. Heyecanlı ve bitmek bilmeyen bir bekleyiş başladı. Acaba hayallerine kavuşabilecek mi ve asker olabilecek miydi? Sınavın sonucunu öğrendiğinde dünyalar onun olmuştu. Evet artık asker olabilecekti.

14 yaşındaki Mehmet Alus'un kaleminden Kuleli Askeri Lisesi'nde okurken yazdığı günlüğü:

"25 Ağustos 1978, bugün hayatimin bir dönüm noktası. Bunu hayatımın ikinci dönemi de diyebilirim. Bugünden sonra hayatımı bir asker olarak devam ettirecektim. Bu olay, akrabalar ve tanıdıklar arasında, sevinç yarattı. Övünmek için söylemiyorum ama ağır başlılığımla ve terbiyemle, mahalleye kendimi sevdirmiştim. Bundan sonra, vatanım ve milletim için, çalışmanın mutluluğu içindeydim, icabında hayatımı seve seve verebileceğim. Kutsal şeyler için, annem, babam ve ailem için okuyacaktım. Milletime faydasız ve hatta zararlı olursam, bütün emekler bana haram olsun.

Gözlerimdeki yıldızlarım kadar parlak bir gelecek sağlayan, bugünlere gelene kadar, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, canım anneciğim. Ne kadar eline öpsem, bizim için yapaklarını ödeyemem. Çabalarına layık olabilmem için, çalışacağımdan şüphen olmasın.

Geldiğim gece, ilk nöbetimi tuttum. Sanki bu nöbet, vatanın tüm sınırları içerisinde tutulan nöbetlerdi. Benim için vatanın bütün yükünü o bir saat içinde omuzlarımda taşıyordum. Elektrikler kesilmiş, ortalık velvele içindeydi. Nöbetçi asteğmen zorla herkesi yatırdı, ilk gece yatağıma yattığımda, geçmiş günlerimi, çektiğim sıkıntıları ve ailemi tek tek düşündüm. Bunların hepsi artık geride kalmış, komutanlarım, annem ve babam olmuştu. Vatandaşın vergileriyle yetişecek ve onlara layık bir subay obuaya çalışacaktım. Bunların verdiği mutlulukla rahat bir şekilde uyudum."

Şehit Mehmet Alus'un kaleminden yazılan bu yazılar, ilk heyecanları, ilk bekleyişleri, ilk umutlan anlatırken, kader hiç de öyle beyaz bir sayfa açmamıştı onun için. 1994 yılının 4 Nisan'da Urfa Gültepe'de bir çatışma sırasında hain bir kurşun isabet etmiş ve orada şehit olmuştu. Geride gözü yaşlı bir eş, babasız bir erkek çocuğu, ciğeri yanan bir anne ve baba bırakmıştı.
Sevim Ana yüreğindeki korla oğlunu anlatmaya başlıyor. Anlattıkça ağlryor, ağladıkça hıçkırıklara boğuluyor, işte Sevim Ana'nın ağzından oğul şehit Mehmet Alus...


ASKER OLMAK İÇİN YARATILMIŞTI

Oğlum çok iyi bir insandı. Herkesle konuşur, herkesin derdini dinlerdi. Sokaklardan hayvanlan toplayıp eve getirirdi, insan ilişkileri çok güzeldi. Bir defa ben oğluma dedim M: "Oğlum insanlar seninle çatışırlarsa gelip ellerini kaldırırlarsa seni vurabilirler." Oğlum da: 'Anne ben o kadar vicdansız mıyım? O canı kırabilir miyim. O insanı yakalayıp ne lazımsa yaparım. Çatışmada vurmak başka, gözümün önünde vurmak başka" derdi. Çok merhametliydi. Evli ve bir çocuğu vardı. Çok insancıl, kendini insanlara sevdirmiş, saydırmış, terbiyeli bir insandı. Bütün komutanları onu parmaklarıyla gösterirlerdi, ölmeden önce üstün başarı madalyası almıştı. Bir sene önce de oğluma, yüzbaşı unvanı gelmişti. Zaten kıdemli üstteğmendi. Çocuğum harcandı, İngiliz, Alman ve Rus dillerim çok iyi bir derecede konuşurdu. Askerliği çok severdi. Asker olmak için yaratılmıştı sanki.

ŞEHİT OLACAĞINI 14 YAŞINDA HİSSETMİŞTİ

Kuleli Askeri Lisesi'ne girmeden önce, arkadaşı teğmen olup ölmüştü. Ben de "Oğlum bak arkadaşın öldü. O da bana "Anne ne kadar güzel birşey. Şehit oldu. Allah onu bana da nasip etsin" dedi. Ölmeden önce cebinin içine borçlarını yazmış, öldüğü zaman, elbisesini gelinim yıkarken görmüş, şu kadar borcum var. Şehit olursam öderler. Ölmeden dokuz gün önce, devre arkadaşı ölmüş. Abisine telefon açmış ve çok üzüldüğünü söylemiş ve inşallah, Allah bana da nasip eder demiş. Şehit olmayı arzu etmiş. 68 yaşındaki Sevim Ana, oğlunun acısını yüreğine gömmüş. Her gece onun için dua ediyor, her gece onun için ağlıyor. Gelini ile torunu ise onun için bir deva. Ama yetmiyor, "Oğlum Mehmet'i çok özlüyorum. Burnumun direklerinin sızladığını hissediyorum." diyor. Herkes için, her siyasi için de bir diyeceği var Sevim Ana'nın.

Sevim Ana, en çok da siyasilerin vefasızlığından yakınıyor. Onların kendilerini sürekli kandırdığını iddia ediyor. "Onlan ne bir siyasi, ne de milletvekili olarak çalışan birisi olarak görüyorum. Hepsi başa geleceği zaman bir şeyler vaat ederek geliyorlar. Sayın Çiller, başa geldiği zaman, şehit anne-babalarına, ister-istemesin, sandıkta saklanmak kaydı ile, maaş bağladı. Dört ay sonra, lağvetmiş, bu kanunu kaldırmış ve hiç kimseye bu kanunu kaldırdığını söylememiş. Bütün şehit aileleri garibandır. Altı ay maaş aldık ve sonra eve bir yazı geldi. Ya bu paralan bankaya verin, ya da hakkınızda dava açacağız. Çiller, Amerikada bulunan bütün servetimi, Şehit Ailelerine vereceğim demişti.

OĞLUMLA SON KONUŞMAM

Oğlumla en son 94 yılının Şeker Bayramı'nda konuştuk. Bayram sabahı telefon açıp, "Anneciğim, nasılsın, iyi misin?" dedi. Ben de, "iyiyim yavrum, seni çok özledim" dedim.

Oysa ki çok hastaydım. Telefonla konuştuktan hemen sonra beni hastaneye yatırdılar. Oğlum, "Anneciğim yanıma gel" dedi. Ben de, "Oğlum ben hastayım nasıl geleceğim" dedim. Oğlum 'Dün burda vurulanlar oldu anne. Çatışma iki taraflı, durumlar çok kötü ve beni görmeye gel, seni çok özledim" dedi.

Onun yanına gidemedim, ancak ona bir kart yolladım. Kartta da şunları yazdım: "Oğul, oğul, ciğerlerim yandı, hasretin yaktı, vuslat ne zaman yavrum." Oğlum o kartı aldıktan sonra çok üzülmüş. Nereden bileyim üzüleceğini onu çok özlediğimi yazmıştım ben.

EŞi, ALUS'UN ŞEHİT OLUŞUNU ANLATIYOR

Eşim gece çalışırdı, devriye çıkar, çatışmadan çatışmaya koşar, hemen hemen her gece böyleydi... Bazen kaçakçılar veya teröristler geçit yaparlar, bölüğe merhaba derlerdi. Eve de hatıra olarak birkaç mermi bırakırlardı. Hele bir keresinde de güneş doğana kadar evi taradılar. Oğlumun karyolasına barikatlar kurar yastıklarla desteklerdim. Ben de sabaha kadar oturur. Eşimin bölüğe dönmesini dualarla beklerdim.

Eşimin şehit olduğu geceyi anlatmak gerçekten zor. Ancak arkadaşlarından öğrendiğime göre şu şekilde olmuş: "O gece eşimin sırtında Lav Tüfeği gözünde gece görüş dürbünü, elinde 63 piyade tüfeği ile başka bir karakolda geçişi engellemeye çalışıyormuş. Batıya tayimizin çıkmasına iki ay vardı. Sınır görevini kendisi istedi. 04-04-1994 akşamı her zamanki gibi eşimi bekliyordum. Başka karakola gitmiş ve o sırada sınırın ışığı birkaç saniye sönmüş. Işıktan sorumlu asker, komutanım, radarda 6-7 gölge görüyorum demiş. Eşim Mehmet de PKK'lılardır demiş. Işık sönerken eşim iki korumasryla birlikte çatışma bölgesine girmiş. O anda birinci koruması yaralanmış. Daha sonra da Mehmet çatışma yerine gitmiş ve geri dönmemiş.
Sonunda alay komutanı söyledi. Olanlar olmuş çatışma sırasında l kurşun kocamı vurmuş hemen o anda şehit olmuş. Ancak PKK'lılann vahşeti bitmemiş. Kocamı vurduktan sonra ellerindeki bıçakla boğazını 4 santim ve karnının bir kısmım kesmişler. Panzer yetişmeseymiş kocamın başını götüreceklermiş.

Adı-Soyadı: Mehmet Sarper Alus

22.09.1964 Doğdu.

04.04.1994 Öldü.

Öldüğü Yer: Şanlıurfa, Akçakale, Gültepe.

Unvanı: 7. Hudud. Bölük Komutanı

Memleketi: Adana

Eşinin kaleminden, 2 yaşındaki oğlunun cümleleriyle şehit Mehmet Alus'a ithaf edilmiştir:
Bugün yine seni bekledim, babacığım
Anneme sordum döneceğin saati
Sonra zaman hızla geçsin diye
Kaç kez bozup kurdum oyuncak paketi
Hâlâ gelmedin yine pusuya mı gittin
Öyleyse şimdi uyuyorum bir gözüm açık
Bir kulağım kapıda sesini duymaya hasret
Hadi gel babacığım, hadi ortaya çık
Babam... Babam... Üstteğmen babam...
Seni hep bekleyeceğim ömrûmce her an
Askerin elindeki taşınan resmine baktıkça
Senin gibi olacağım, senin yerini alacağım
İşte o zaman kork benden hain düşman
İşte o zaman yıldırımlar inecek beynine
İşte o zaman Ata'sına ödeyecek borcunu vatan
Rahat uyu şehit üstteğmenim, şehit babam....

 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet