IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Atasözleri ve Deyimler (https://www.ircforumlari.net/atasozleri-ve-deyimler/)
-   -   deyimler ve öyküleri 5 ( vücut ile alakali ) (https://www.ircforumlari.net/atasozleri-ve-deyimler/650678-deyimler-ve-oykuleri-5-vucut-ile-alakali.html)

Vesaire 24 Kasım 2014 09:54

deyimler ve öyküleri 5 ( vücut ile alakali )
 
14- Vücudumuzla İlgili Deyimler
AĞIZ

*

*Ağız ağza vermek: İki kişinin başkaları işitmeyecek şekilde konuşması.Ağız yaymak: Dürüst davranmaktan kaçınmak.Ağız dalaşı: Bağrışma derecesini geçmeyen kavga.Ağız değişikliği: Yemeğin çeşidinde değişiklik.Ağız kahyası: Birinin söyleyeceği veya söylemeyeceği sözlere karışan kimse.Ağız kalabalığı: Çabuk söylenen ve birbirini tutmayan sözler.Ağız kavafı: Satıcılar gibi, insanı kandırmak için çok lakırdı söyleyen.Ağız satmak: Yüksekten atarak kendini övmek.Ağzı gevşek: Sır tutmayan.Ağız tamburası çalmak: Sözle avutmaya çalışmak.Ağza alınmaz: Söylenmesi ayıp, çirkin söz.Ağzının mührü ile: Oruçlu olarak.Ağza tat,boğaza feryat: Miktarı pek az olan yiyecek şey.Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan kimse.Ağzı çiriş çanağına dönmek: Ağzı kuruyup acılaşmak.Ağzı kara: Kötü haber vermekten hoşlanan, şom ağızlı.Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek.Ağzı pis: Sövmeyi huy edinmiş olan.Ağzı teneke kaplı: Çok sıcak veya çok soğuk şeyleri kolayca içebilen kimse.Ağzı var,dili yok: Pek sessiz bir kimseyi övmek için söylenir.Ağzına baktırmak: Kendini beğeni ile baktırmak.Ağzına bir kemik atmak: Susturmak için az bir şey vermek.Ağzına bir zeytin ver, altına tulum tutar: Küçük iyiliğe, büyük çıkar beklemek.Ağzına burnuna bulaştırmak: Bir işi beceremeyip batırmak.Ağzına taş almış: Lakırdıya karışmayıp susanlar için kullanılan söyleyiş.Ağzına vur, lokmasını al: Uysal ve sessiz kimseler için söylenir.Ağzında bakla ıslanmamak: Hiç sır saklamamak.Ağzından baklayı çıkarmak: Sabrı tükenip sakladığı şeyleri söylemek.Ağzından bal akmak: Çok tatlı konuşmak.Ağzından çıkanı kulağı duymamak: Sözleri tartmadan ağır söylemek.Ağzından dirhemle çıkmak: Sözünü sanki kıskanırcasına söylemek.Ağzından girip burnundan çıkmak: Diller dökerek birini kandırmak.Ağzından kaçırmak: İstemediği halde boş bulunup söyleyivermek.Ağzını açıp gözünü yummak: Öfkelenip ağır sözler söylemek.Ağzını bıçak açmamak: Üzüntüsünden söz söyleyecek halde olmamak.Ağzının payını vermek: Haddini bildirmek, paylayıp susturmak.Ağzını kiraya vermek: Kendini de ilgilendiren bir durumda düşüncesini söylemek.Ağzını poyraza açmak: Umduğunu elde edememek.Ağzını toplamak: Söylemekte olduğu kötü söz veya küfürleri kesmek.AYAK

*

Ayak atmamak: Bir yere hiç uğramamak.Ayak basmak: Bir yere varmak.Ayak bağı: Bir yere veya işe gidilmesini engel olan kimse.Ayak sürümek: Üstüne aldığı bir işten kaçınma çareleri aramak.Ayağı dolaşmak: Şaşırıp, yanlış bir davranışta bulunmak.Ayağı düze basmak: Güçlükleri savarak ilerisinden korkmayacak duruma gelmek.Ayağı suya ermek: Bir gerçeğin önemini sonra anlayıp, aklı başına gelmek.Ayağına bağ vurmak:Bir engele çarptırmak.Ayağına kadar gelmek: Alçak gönüllük gösterip birinin yanına gelmek.Ayağına kara su inmek:Uzun süre ayakta kalarak yorulmak.Ayağına pabuç olamamak:Değerce ondan çok aşağıda olmak.Ağına sıcak su mu dökelim soğuk su mu?: Uzun bir zamandan beri gelmediği bir yere günün birinde çıkagelen kimseye yarı sitem yarı sevinçle söylenen söz.Ayağında donu yok,fesleğen ister başına: Yoksulluğuna bakmayarak süs vegösteriş yapmak isteyenler için söylenir.Ayağını denk almak: Uyanık ve sakıngan davranmak.Ayağını kesmek: Bir yere gitmez olmak.Ayağını yorganına göre uzatmak: Giderini,gelirine uydurmak.Ayağını bastığı yerde ot bitmez: Uğradığı yeri yakar yıkar.Ayağının altına karpuz kabuğu koymak: Bir kimseyi düzenle yerinden etmek.Ayağının tozu ile: Gelir gelmez,henüz dinlenmeden.Ağanın türabı olmak: Biri ötekine kul gibi bağlanıp onun her türlü kahrını çekmekAyaklar baş, başlar ayak oldu: Değersizler başa geçti, değerliler ise geride kaldı.Ayakları geri geri gitmek: Bir yere giderken istemeye istemeye gitmek.Ayakları yere değmemek: Çok sevinmek.BAŞ*Baş başa vermek: Birkaç kişi, bir işi aralarında konuşmak üzere toplanmak.Baş çekmek: Önayak olmak.Baş göstermek: Belirmek.Baş kaldırmak: Karşı gelmek veya ayaklanmak.Baştan savma: Üstünkörü.Baş sallamak: Karşısındakinin her sözünü uygun bulur görmek.Baş üstünde yeri olmak: Baş tacı gibi değerli görülmek.Başa geçmek: En üstün yeri almak.Başı dinç: Kaygısı ve tasası olmayan.Başı göğe ermek: Umulmayan bir mutluluğa ermek.Başı kazan olmak: Başında uğultulu bir sersemlik olmak.Başı nara yanmak: Başkası uğruna büyük bir zarara uğramak.Başı sıkılmak: Herhangi bir güçlük karşısında kalmak.Başına çalsın: Birine verilmek istenilen bir şeyin öfke ve tiksinme ile geriçevrildiğini anlatmak için söylenir.Başına dolamak: Musallat etmek.Başına devlet kuşu konmak: Büyük bir nimeti ele geçirmek.Başına hal gelmek: Pek çok güçlüklerle karşılaşmak.Başına iş açmak: Uğraştırıcı ve üzücü bir işin çıkmasına yol açmak.Başına taç etmek: Çok değer verip ilgi göstermek.Başında kavak yeli esmek: Toyca hülyalarca beslemek.Başından atmak: Yapılması güç bir işi yapmaktan kendini kurtarmak.Başından büyük işlere girişmek: Gücünün üstünde işlere karışmak.Başından korkmak: Canında veya ağır suçlu düşmekten korkmak.Başını bir yere bağlamak: Birini işe koymak yolu ile alaverelikten kurtarmak.Başını ezmek: Bir daha kötülük edemeyecek duruma sokmak.Başını koltuğunun altına almak: Ölümü göze alarak bir işe karışmak.Başını taştan taşa vurmak: Çaresiz kalarak çok pişman olmak.Baştan çıkartmak: Ayartmak, kötü yola sürüklemekBURUN

Burun kıvırmak: Önem vermeyip alay etmek.Burun bükmek: Aşağısamak.Burun şişirmek: Kibirlenmek.Burun yapmak: Üstünlük taslamak.Burnu havada: Kendini pek beğenmiş.Burnunda tütmek: Çok özlemek.Burnu sürtülmek: Büyüklenme huyundan vazgeçip uysal bir hale geçmek.Burnundan kıl aldırmaz: Kendisine söz söyletmez, huysuz ve gururlu kimse.Burnundan yakalamak: Hiçbir bahane ile kaçınamayacağı bahane ile yakalamak.Burnunu kırmak: Büyüklenmesini önlemek.Burnunu sokmak: Gerekmediği halde bir işe karışmak.Burnunun dikine gitmek: Öğüt dinlemeyerek kendi bildiği gibi davranmak.Burnunun direği kırılmak: Pis bir koku duyarak tedirgin olmak.Burnunun direği sızlamak: Çok acı sızlamak.Burnunun ucunu görmüyor: Çok sarhoş.Burnunun yeli harman savuruyor:Çok büyüklenenler hakkında söylenir.DİŞ*Diş bilemek: Öç almak için elverişli durum kollamak.Diş geçirmek: Güçlü bir kimseye sözünü geçirebilecek durumda olmak.Diş gıcırdatmak: Öfkesini haliyle göstermek.Dişine göre:Gücü göre olan.Diş kirası: Eskiden iftardan sonra çağrılılara verilen armağan.Dişine değmemek: Pek az gelmek.Dişinden, tırnağından artırmak: Yiyecek ve giyeceğinden keserek biriktirmek.Dişini tırnağına takmak: En zayıf çarelere bile baş vurmak.Dişten artırmak: Giderleri kısarak tutum sağlamak.EL*El altından: Gizlice.El atmak: Karışmak.El çekmek: Vazgeçmek.El ayak çekilmek: Herkes uykuya dalıp ortalık sessiz kalmak.El bebek gül bebek: Nazlı, şımarık.El kadar: Küçücük.Eli açık: Cömert.El elden üstün: Herkesin kedinden üstün biri bulunacağını anlatan deyim.El ermez, güç yetmez: Bir iş karşısındaki güçsüzlüğü anlatmak için kullanılır.El etek öpmek: Bir işi yaptırmak için yalvarmak.El koymak: Yetkili olanlar, bir sorun veya olayı ele almak.El pençe divan kurmak: Saygı için ellerini birleştirip ayakta beklemek.El üstünde tutmak: Bir kimseye çok saygı ve sevgi göstermek.Elde, avuçta bir şey kalmamak: Hiç malı, parası kalmamak.Elden ağza yaşamak: Günlüğü ancak günlük kazancını karşılayacak kadar olmak.Ele avuca sığmamak: Söz dinlememek, baskı altına alınmamak.Ele bakmak: Avuç içindeki çizgilere bakıp kişinin geleceğini okumak.Ele vermek: Suçlu bir kimseyi haber verip yakalatmak.Eli ağır: Yavaş iş gören.Eli ayağı bağlı: İstediğini yapamayacak durumda olan.Eli boş: O sırada işi olmayan.Eli sıkı: Çok tutumlu.Eli uz: Usta,becerikli.Eli böğründe kalmak: Bir işi yapmaya meydan bulamamak.Eli darda: Geçimini sağlayacak parası olmayan.Eli hafif: Acıtmadan iş gören.Eli dursa ayağı durmaz: Kıpırdak, hareketli.Eli ekmek tutmak: Geçimini kendi emeğiyle sağlayacak hale gelmek.Eli genişlemek: Bolca paraya kavuşmak.Eli kalem tutar: Düşündüğünü yazabilir.Eli kolu bağlı kalmak: Bir engel dolayısıyla hiçbir iş yapamaz hale gelmek.Eli uzun: Fırsat buldukça öteberi aşıran.Eli maşalı: Şirret, edepsiz.Eli varmamak: Bir işi yapmaya gönlü razı olmak.Elini sallasa ellisi, başını sallasa tellisi: Bir işaretim üzerine dilediğim kadarve dilediğim gibi istek çıkarabilir.Eline eteğine sarılmak: Çok yalvarmak.Elinden hiçbir şey kurtulmamak: Her şeyi becerebilmek.Eline eteğine doğru: Temiz, her türlü kötülükten uzak olan.Eline kalmak: Ondan başka yardımcısı olmamak.Elini ayağını kesmek: Uğramaz olmak.Elini çabuk tutmak: Çabuk davranmak.Elini eteğini çekmek: Uzun zaman yapageldiği bir işten çekilmek.Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak: Pek nazlı yetişmiş olmak.Elinin körü!: Ortaya sürülen saçma bir düşünceye karşı azar olarak söylenir.Elden vefa,zehirden şifa: Zehirden şifa beklenemeyeceği gibi, yabancılardan da vefa beklemek boştur.GÖZ**Göz almak: Göz kamaştırmak.Göz aşinalığı: Birbirini ara sıra uzaktan görmekle doğan tanışıklık.Göz atmak: Kısaca bakıvermek.Göz boyamak: Gösterişle aldatmak.Göz dikmek: Bir şeyi ele geçirmek arzusuna kapılmak.Göze gelmek: Bakışları karşılaşmak.Göz önüne getirmek: Tasarımlamak.Göz hakkı: Görülüp de imrenilebilecek ufak şeylerden görenlere çıkarılan pay.Göz hapsine almak: Bakışlarını üzerinden ayırmamak.Göz kamaştırmak: Hayran etmek.Göz kesilmek: Bütün dikkatiyle bakmak.Göz koymak: Bir şeyi ele geçirme isteğini gütmek.Göz önünde tutmak: Hesaba katmak,dikkate almak.Göz yummak: Kusurları görmezlikten gelmek.Gözden düşmek: Sevgi ve ilgiyi kaybetmek.Gözü açık: Uyanık ve becerikli.Gözden sürmeyi çekmek: Çalamayacağı hiçbir şey bulunmayacak derecede becerikli hırsız olmak.Gözden uzaklaşmak: Ayrılıp başka yere gitmek.Göze almak: Gelebilecek her türlü zararı önceden kabul etmek.Göze batmak: Bakanları tedirgin edebilecek gibi aykırı, uygunsuz görünmek.Göze çarpmak: Üzerine dikkati çekmek.Gözü keskin: Çok iyi gören.Gözleri bayılmak: Uyku, arzu gibi herhangi bir hal gözlerine vurmak.Gözleri çakmak: Ateşli hastalıkta gözleri kızarmış ve parlak.Gözleri fal taşı gibi açılmak: Hayretten gözleri fırlamak.Gözleri kan çanağına dönmek: Gözleri çok kızarmak.Gözleri velfecri okuyor: Gözlerinden kurnaz bir zeka belli oluyor.Gözlerinin içi gülmek: Çok sevindiği yüzünden,gözlerinden belli olmak.Gözlerinin içine kadar kızarmak: Utancından yüzü çok kızarmak.Gözü aç: Kanmak bilmez, açgözlü.Gözüne kestirmek: Başarabileceğini ummak.Gözü açılmak: İyiyi kötüyü veya kendine yarayanı ayırt eder hale gelmek.Gözü arkada kalmak: Arkada bırakılan bir şeye merak ve ilgi ile bağlanmak.Gözü doymak: Çok istenen bir şeyin yeter miktarını elde ettikten sonra artık çoğunu istememek.Gözü gönlü açılmak: Ferahlamak.Gözü ısırmak: Bir kimseyi tanır gibi olmak.Gözü kaymak: İstemeyerek bakıvermek.Gözü sönmek: Kör olmak.Gözü toprağa bakmak: Ölmek üzere olmak.Gözünü korkutmak: Yıldırmak.Gözü yüksekte: Yüksek emel peşinde olan.Gözünde büyümek: Bir şey birine olduğundan büyük veya önemli görünmek.Gözünde tütmek: Çok özlemek.Gözünü doyurmak: Bol bol vermek.Gözünü dört açmak: Çok dikkatli ve uyanık olmak.Gözünü kan bürümek: Adam öldürecek derecede öfkelenmek.Gözünün kuyruğu ile bakmak: Belli etmemeye çalışarak yandan bakmak.KAŞ**Kaş göz etmek: Kaşlarını,gözlerini oynatarak işaret etmek.Kaş yapayım derken göz çıkarmak: İşi düzelteyim derken hepsini bozmak.Kaşla göz arasında: Kimsenin sezmesine meydan vermeyecek kadar kısa birzaman içinde.Kaşlarını çatmak: Öfkelenmek üzere bulunmak.Kaşlarının altında gözün var dememek: Doğru ve zararsız da olsa, hiçbir şey söylememek, her yaptığını hoş görmek.KOL*Kol atmak:*Etrafa yayılmak.Kol gezmek: Karakol dolaşmak.Kol kanat olmak: Yardım etmek ve korumak.Kol vurmak: Dolaşmak.Kollarını sallaya gelmek: Hiçbir şey getirmeden gelmek.Kolu kanadı kırılmak: Bir şey yapamayacak hale gelmek.KULAK**Kulak asmamak: Önem vermemek.Kulak kabartmak: Belli etmemeye çalışarak dinlemek.Kulak kesilmek: Büyük bir dikkatle dinlemek.Kulak kesilmek: Büyük bir dikkatle dinlemek.Kulak misafiri olmak: Yanında konuşulan bir şeyi dinlemek.Kulak vermek: Merak edip dinlemek,işitmeye çalışmak.Kulağı delik: Olup bitenleri çabuk haber alan.Kulağı kirişte: Ne söyleneceğini işitmek için çok dikkatli.Kulağına kar suyu kaçmak: Sıkışık bir duruma düşmek.Kulağına koymak: Bir hale veya söze hazırlamak üzere önceden anlatmak.Kulağına küpe olmak: Başa gelen bir halden alınan dersi hiç unutmamak.Kulağını bükmek: Bir sorun karşısında dikkatli davranmasını söylemek.Kulakları dolmak: Aynı şeyleri dinlemekten usanç gelmek.Kulakları paslanmak: Çoktan beri müzik dinlememiş olmak.Kulaktan dolma: Şurada burada işitilerek edinilen bilgi.PARMAK**Parmak atmak: Mesele çıkarmak.Parmak bozmak: Ahbaplığı bozmak.Parmak basmak: O nokta üzerine dikkati çekmek.Parmak ısırmak: Şakalaşmak.Parmak yalamak: Kendine, hakkı olmaksızın bir çıkar sağlamak.Parmağı ağzında kalmak: Şaşakalmak.Parmağı var: İlgisi var.Parmağına dolamak: Bir şeyi ele alıp ilgilileriyle sürekli uğraşmak.Parmağında oynatmak: Ona her zaman istediğini yaptırmak.Parmağını bile oynatmamak: Hiç aldırış etmemek.Parmakla gösterilmek: Eşi az bulunmak.Parmaklarını yemek: Bir yiyeceğin çok lezzetli olması.SAÇ**Saç ağartmak: Uzun süre emek vermek.Saçı başı ağarmak: Yaşlanmak.Saç saça baş başa: Sıkı bir kavgaya tutuşarak.Saç sakal ağartmak: O işte uzun zaman çalışmış olmak.Saçı bitmedik: Doğalı çok olmamış.Saçına ak düşmek: Saçı ağarmaya başlamakSaçını başını yolmak: Üzüntüsünü gürültülü olarak açığa vurmak.Saçları iki türlü olmak: Yaşı ilerlemiş bulunmak.Saçını başını süpürge etmek: Özveri ile çalışıp hizmet etmek.TIRNAK**Tırnak göstermek: Gözdağı vermek, tehdit etmek.Tırnak sürüştürmek: Kavgayı körüklemek.Tırnak takmak: Musallat etmek.Tırnaklarını sökmek: Elindeki güçten yoksun bırakmak


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:42.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk