![]() |
O harfi ile başlayan deyimler ve anlamları O harfi ile başlayan deyimler ve anlamları O bu : Herkes, öteki beriki (Kars. El İtern.) Ocağına düşmek : Bir kimseye korunması için sığınmak ya da ondan yardım istemek. Ocağına incir dikmek, (ocağına darı akmak, ocağını söndürmek): Bir insana büyük kötülüklerde bulunmak, evini barkını, soluğunu ço cuğunu yok etmek, darmadağın etmek. Ocağını söndürmek : Evinin, ailesinin dağılmasına yol açmak. Odsuz ocaksız: Çok yoksul, aç ve barın aksız. Oflayıp puflamak : Herhangi bir şey ya da kimseden ötürü büyük sı kıntı duymak. O gün bugün: Söz konusu durumun olduğu günden bu yana. Oh canıma değsin :Birinin başına gelen kötü bir olaydan duyulan se vinci anlatır. Oh çekmek : Bir başkasının düştüğü kötü bir duruma sevinmek. Oh demek: Sonunda rahata kavuşmak, rahat bir duruma geçmek. Oh olsun : Söz dinleyemeyerek,, yanlış işler yaparak kötü duruma dü şenlere “Çok iyi olmuş.” anlamında söylenir. Okkalı kahve : Bol kahve ile yapılan ve büyük fincana konulup sunu lan kahve. Okkalı küfür : Ağır küfür. Okkanın altına gitmek: Doğrudan sorumlu olmadığı bir işte güç duru ma düşmek, kusurlu sayılmak, zarar görmek. Okuyup üflemek: Bir hastalığı, belayı ortadan kaldırmak için birtakım dualar okuduktan sonra, üfleyerek ruhlara yollamak. (Kars. Nefes et mek.) Ok yaydan çıkmak: Belli bir noktadan sonra olayları oluruna bırak mak; geri dönülmeyecek İşler yapmak, çok sinirlenmek. Olacak gibi değil: “Olacağı benzemiyor, olamaz, olmuyor.’ anlamın da. Ola ki: Belki, olabilir, bir ihtimal; muhtemelen . Olan biten (olup biten) : -1 Meydana gelen olaylar. -2. Elde ol anın hepsi, tümü: Olan oldu : “İş işten geçti, artık yapacak bir şey yok,” anlamında. Olay çıkarmak : Hoş olmayan bir duruma neden olmak; hadise çıkar mak, kavga çıkarmak. Oldu olacak : “Artık çekinecek, sakınacak bir durum kalmadı.’ anlamın da. Oldu olacak kırıldı nacak: “Her şey olup biti, is işten geçti.’ anlamın da. Oldu olanlar: “İstenmeyen birtakım olaylar oldu, durumlarla karşılaşıl dı.” anlamında. Olmayacak duaya amin demek: Gerçekleşmesi mümkün olmayan girişimleri uygun görmek. Olmaz olsun : “Keşke olmasaydı, doğmasaydi.” anlamında ilenme sö zü. Olsa olsa (olsun olsun): Son olasılık olarak, nihayet, aşağı yukarı. Olupbittiye getirmek: bk. Oldubittiye getirmek. Olup olacağı: -1. En son olabileceği. -2.Hepsi, tümü. Olur olmaz: -1. Doğru mu yanlış mı, iyi mi kötü mü olduğuna bakı I ma dan “yapılan şey, söylenen (söz). -2. Sıradan, rasgele (kimse). Olur şey (iş) değil: Olabileceği akıldan geçirilmeyen, olması olanak sız olan şeyler için kullanılır. Oluruna bırakmak (bir şeyi): Bir olayın ya da bir durumun kendi ko şullarında oluşmasını beklemek, yapılabildiği kadarıyla yetinmek. Omuz silkmek: İlgi göstermemek, önem vermemek Omuz vermek (birine) : Ona destek olmak, yardım etmek. Ona göre hava hoş : “Nasıl olursa olsun onun için fark etmez.’ anla mında. On ikiden vurmak : -1. Büyük bir başarı elde etmek. -2. Umulmadık bir mutluluğa, gönence kavuşmak. On paralık etmek (birini): Onu sözle ya da davranışlarla küçük dü şürmek; beş paralık etmek. On paralık olmak : Küçük düşmek; beş paralık olmak. On parmağım yakasında : “Bu işin ya da kimsenin peşini hiç bırak mayacağım” anlamında. On parmağında on hüner (marifet) : Çok becerikli ve işbilir (kimse). On parmağında on kara : Herkese iftira atan, her olaya olumsuz açı dan bakan kimse için söylenir. Onu benim külahıma anlat : anlatyor.” anlamında. Onur kırıcı: Kişinin toplumca benimsenen sa/gıniiğını hiça indiren {söz, davranış). Onuruna dokunmak :Bir söz ya da davranış gururunu incitmek, izzetinefsine dokunmak. Onuruna yedirememek (bir şeyi): -1. Onur kıran, küçültücü nitelikte olan işleri yapmamak-2. Başkalarının küçültücü, onur kına davranış larına karşı tepkide bulunmak; kendine yedirememek, nefsine yedire memek; izzetinefsine yedirememek. Oralı (oralarda) olmamak: Yaptığı kötü işlerden dolayı bir üzüntü duy mak, olumsuz durumlara hiç aldırmamak, önemsememek. Orman kanunu: İşleri, sorunlar zorbalıkla çözme yöntemi, yasadışı ka ba güç: Orman kibarı: İnsan için “ayı” anlamında alay yollu söylenir. Ortada bırakmak (birini): Onu güç bir durumdayken terk etmek; meydanda bırakmak. Ortada fot yok yumurta yok: “Konu ile ilgili hiçbir belirti yokken var mış gibi bir havaya giriliyor.” anlamında. Ortada kalmak:-1. Bir şey söz konusu olduğunda kimse üzerine alma mak. -2. Yatıp kalkacağı, barınacağı yeri olmamak; meydanda kal mak. -3- iki kişinin ya da şeyin arasında kalmak, karar verememek. Ortadan kaldırmak (bir şeyi) (birini): -1. Onu saklamak gizlemek. -2. Onu yok etmek öldürmek; meydandan kaktırmak. Ortadan kalkmak: -1. Yok olmak, bulunmaz olmak; meydandan kalkmak. -2. Öldürülmek. Ortadan kaybolmak : Birdenbire yok olmak, kimseye duyurmadan çı kıp gitmek, nerede olduğu bilinmemek. Ortadan konuşmak (söylemek): Belli bir kişiyi ya da şeyi hedef al madan, birtakım iddialar da ya da suçlamalarda bulunmak Orta direk : -1. Dar gelirli insanların oluşturduğu topluluk. -2. Bu toplu luktan kimse. (Kars. Dar gelirli.) Orta halli: Ne çok İyi, ne de çok kötü; ne zengin, ne yoksul. Ortalığa düşmek : bk Ortaya düşmek. Ortalığı (bir şey) almak: Çevreyi (o şey) kaplamak. Ortalığı birbirine katmak : Herkesi birbirine düşürmek,-huzursuzluğa yol açmak. Ortalığı curcunaya vermek : Ortalığı, bir yeri karmakanştk, gürültülü duruma getirmek. Ortalığı (bok) götürmek : Çevreyi (bok, pislik} kaplamak Ortalığı telaşa (gürültüye) vermek : Söz ve davranışlarıyla çevresin dekileri heyecanlandırmak, paniğe sürükleme Ortalığı tutmak (bir şey): 0 şey yayılmak herkesçe konuşulmak Ortalık sütliman (olmak): bk Sütliman olmak. Ortalık malı: -1. Herkesin yararlandığı, kullandığı şey. -2. Her isteyenin cinsel ilişkide bulunabileceği kadın. Ortasını bulmak: Uzlaştırmak, ılımlı bir yol bulmak Orta şekerli: Ne iyi, ne de kötü. Ortaya atılmak: -1. Kendini göstermek. -2. Bir sav, düşünce ileri sürül mek, söylenmek. Ortaya atmak (bir şeyi) : Bir düşünceyi herkesin bilgi ve tartışmasına sunmak; meydana atmak. Ortaya çıkarmak (bir şayi) : Onun kesinliğini, varlığını kanıtlarıyla göstermek; meydana çıkarmak. Ortaya çıkmak: -1. Belli olmak. -2. Kim olduğunu göstermek; meyda na çıkmak. Ortaya dökmek (bir şeyi): -1. Ne var ne yok meydana çıkarmak, her kese göstermek. -2. Onu açıklamak, herkesçe bilinir duruma getir mek; meydana dökmek. Ortaya (ortalığa) düşmek: (Kadın) Orta malı olmak, herkesle cinsel ilişki kurmaya başlamak. Ortaya koymak (bir şey) (bir şeyi) (kendini): -1. Olan biten her şe yi göstermek. -2. Onu yapmak, yaratmak -3. Tüm maddi varlığını gözler önüne sermek; meydana koymak. Osuruğu cinli: Otur olmaz şeylere çabucak sinirlenen (kimse). O takdirde : Bu durum göz önünde bulundurulursa. O taraflı olmamak: Hiç aldırmamak, ilgisi yokmuş gibi davranmak. O tarakta bezi olmamak: Söz konusu edilen şeyle, işle ilişiği olma mak, onunla ilgilenmemek Oturup kalkmak (biriyle) : Onunla birlikte hareket etmek davranışları nı onunkine benzetmek Ot yoldurmak (birine) : Onu çok zor bir işe koşmak, çok uğraştırmak Oy birliği: Bölün oyların aynı doğrultuda elması durumu. O yolda : öyle, sor konusu gidiş ya düşene uygun O yolun yolcusu: Olumsuz bir düzen içinde bulunan kişinin ilerde dü şebileceği kötü durumları anlatmak için kullanılır Oyuna gelmek: Aldatılmak, kandınlmak. Oyuna getirmek (birini): Onu aldatmak, tuzağa düşürmek. Oyun bozanhk etmek : Birlikte yapılması kararlattın İmiş bir işten cay mak. Oyuncağı olmak (birinin) : İrade zayıflığı yüzünden birinin buyruğuna, boyunduruğuna girmek. Oyuncak etmek (birini): Birini kendi isteği, çıkan uğrunda kullanmak. Oyun çıkarmak: -1. Sporcular iyi ya da kötü oynamak. -2. Yeni bir oyun bulmak. Oyun “etmek (oynamak, yapmak) (birine) : Onu kurnazca yöntemler le aldatmak, tuzağa düşürmek. (Kars. İş etmek.) Oyununu bozmak (birinin): Onun hilesini boşa çıkarmak, önlemek. Oyunu kurallarına göre oynamak : Bir işi, o İşin kurallarına uyarak gerçekleştirmeye çalışmak. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:46. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk