![]() |
![]() |
![]() | #1441 |
Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Burçların Dünyaya Geliş Amaçları Kovanın dünyaya geliş amacı, doğruları önceden görerek geleceği bu güne taşımak, bunu yaparken bağımsız kişi bireyselliğini ön plana alarak doğru bildiği yolda gerekirse tek başına devam etmektir. Kova insanı için "Elli yıl sonrasını yaşar." denilir. Bu nedenle bugünün insanının farkına varamadığı gerçekleri, olayları görebilme yeteneğine sahiptir. Ancak bunu başarabilmesi için, içinden doğan ışık karşısında apışıp kalmaması ve toplumun, kuralların, formüllerin etkisinden kurtulması, olması gerektiği gibi olması gerekir. "Baskıya diren, taviz verme, kendi yolunu seç." Kovada, bunu üstesinden gelebilecek saf akıl (deha), inatçılık ve başkalarının alaycı tavırlarına aldırmazlık gibi özellikler de bulunmaktadır. Ancak Kovalar, sırf karşıt olmak uğruna farklılık sergilemek yanlışına ve telaşına düşebilir. Ya da gelecekteki olayları hissetmesi karşısında şaşırıp, ne olduğunu anlayamadığı için donma psikolojisi içine girerek durağan hale dönüşebilir. Toplumun ve özellikle sevdiklerinin baskısına direnemeyen ve onların kurallarıyla oynamaya başlayan Kova, yine de farklılığını ortaya koyabilmek için tuhaf davranışlar ve aykırı giyim tarzları geliştirdiğinde komedyen durumuna düşecektir. aykırı giyim tarzım yok ama yah :)
__________________ “karma exists karma works folks.” |
| ![]() |
![]() | #1442 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Doğum Haritasındaki Zorluklar DOĞUM HARİTASINDAKİ ZORLUKLAR Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bazı haritalar zor açılar veya burçların yerleşimleri ile ön plana çıkar. Böylesi bir haritaya sahip birisi için yaşam içinden çıkılmaz terslikler yada negatif durumları da beraberinde getirir. Oysa bir astrolog için her harita doğru okunduğu takdirde yaradılışın mucizesine ayna tutmaktadır. Öte yandan böylesine zor koşullardan sonra ulaşılabilecek güzellikler, her anlamda daha değerlidir. Önemli olan zıtlıklardan dengeye, negatifliklerden sevgiye ulaşmaktır. İşte bu yüzden astroloji her koşulda yolu gösterir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Örneğin Oğlak burcu ve yükseleni Koç olan birisini ele alalım. İlk bakışta zıt olarak görünen bu yaklaşım aslında zodyağın ta kendisidir. Böyle bir harita orijinal Zodyak konumunu gösterir. Birinci ev koç ve onuncu eve yerleşen Oğlak. İşte ilk çıkış noktası. O halde böylesi bir haritaya sahip kişi, öncelikle doğal Zodyak dengesini içinde barındırıyor demektir. Önemli olan yaşam enerjilerini doğru alanlarda ve durumlarda kullanabilmek. Bu örnekte birinci evde başka bir gezegenin olmadığını varsayarsak, 10. evdeki güneş, kişiye içinde bulunduğu toplumdaki yerin önemini işaret ederken; yükselen koç kendini ifade etme konusunda cesur davranmasını söylemektedir. Ama burada dikkat çeken nokta Oğlak ve Koçun (toprak- ateş) dengesinin nasıl kurulacağı. Aslında harita bize bunun nasıl yapılacağı hususunda da yol gösteriyor. Kendimizi tanımlarken bunu iki açıdan değerlendirebiliriz. Birincisi kendimizi, kendimizle birebir tanımladığımız alanlar gelir ki; bunlar bizim kendi iç dünyamızın dışa vurumudur. Birde yaptığımız işlerimiz ve görevlerimizle bütünleşen bir kimliğimiz vardır ki bu, konumumuzun bize kazandırdığı kimliğimizdir. O halde bu örneğimizde, kendimizi yakın çevremizde ve kendimize ait alanlarda bir koç olarak ifade ederken, yaptığımız iş ve üretimimizle topluma kattığımız değerler açısından taşıdığımız rolde, bir oğlak olmamızın enerjimizi doğru kullanmamıza yol açacağını düşünebiliriz. Burada kendimizi ikiye bölmekten değil enerjilerimizi yaşamla uyumlu kullanma esnekliğinden söz ediyorum. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Güneşin hangi burçta ve evde olduğu yaşam enerjimizin nerede ve nasıl kullanılmasına bir işaret olduğundan, bu örnekte onuncu evde, Oğlakta olan güneş, toplumsal kimliğimizin bizim için daha hayati öneme sahip olduğuna da dikkat çekmektedir. Bu açıdan koçun dürtüsel isteklerini ne kadar onaylasak da, verimli olduğumuz bir alanda kendimizi ifade etmenin bizim için daha önemli olduğunu söyleyebiliriz. Böylece yaşam alanımızı buna göre düzenler, dürtüsel ihtiyaçların önüne bilinçli tercihlerimizi rahatlıkla koyabiliriz. Elbette bu çok genel bir tanımlama. Her harita eşsiz bir yaşamın, amacına ulaşması için yol işaretlerini içinde barındırır. Ancak bu genel tanımlamalarda anayollar gibi kendi patikalarımıza ulaşmamızda bize hizmet ederler. Rastlantısal bir şekilde bu yaşamda yer almıyoruz. Tıpkı her sanat eserinin zaman bilgi ve özenli bir emekle tamamlanması gibi, bizde kendi üzerimizde bireysel varoluşumuzu gerçekleştirmek için özenle sabırla emek vererek çalışmalıyız. Genel tanımlamalara girsek bile her birimiz içimizde eşsiz bir varoluşu barındırıyoruz. Birey olmak kendiliğinden oluşacak bir şey değil. Yaşamımızın bize getirdiklerinin hakkını verip, her adımda biraz daha gelişen bir sanat eserine tanıklık ederek bireysel gelişimimize önem vermeli, kendi üzerimizde çalışmalıyız. Kimi haritalar gezegenlerin uyumlu açılarıyla kolay bir gelişmeyi işaret ederken; kimi haritalar zıtlıkları, gerginlikleri ve tüm engellemeleriyle zor bir gelişimi işaret eder. Ancak burada esas olan haritanızın ne kadar zor olduğuna hayıflanmak değil, bu zorlukları aşmanızı sağlayacak gücünde içinizde olduğunu hissetmek olmalıdır. Gücünüzün açığa çıkması için bu zorluklar vardır ve bu güç açığa çıktıktan sonra zorluklar kolay olur. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bana göre yapılması gereken ilk şey, "evet benim yaşam koşullarım zor!" demekle yola çıkıp, kendi tercih ve isteklerinizi netleştirip; emek, gayret ve kararlılıkla bu yolda yürümek olmalıdır. Yaşadığımız çağın alışkanlıkları, kolay ve çabuk elde edilenlere bizi yöneltse de, sizin zor yaşam koşullarınızı bir öncelik olarak kabullenmeniz, onların değiştirilmesi için vereceğiniz savaşta ilk adımdır. Bu zor koşulların sardığı yolda ilerledikçe kendinizi var etmeye başladığınızı ve yaşam amacınızın daha da netleştiğini göreceksiniz. Gürgün Eylül 2006 (astroset) |
| ![]() |
![]() | #1443 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Burçlarla İlgili Komiklikler Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. KOÇ: Daha elinizi sürmeden yalvarmaya başlar,daha sonra durmanız için her tür rüşveti teklif edecektir. BOĞA :Yuvarlanarak,kendisini size atar yani resmen üstünüze oturur ve öyle kalır.malum ya,o bir öküz yani boğadır. İKİZLER :Yerlere düşer,gıdıklanmaya bayılır ama seans bitince hemen olanı unutur ve sorar "NEREDE KALMIŞTIK?"konumuz neydi?. YENGEÇ :Hiç tepki vermez,bişey söylemeden öylece bakar sonra kapıyı çarparak çıkıp gider ve saatler sonra geri gelir.on yıl sonra bir kavga sırasında,bu yaptığınızı yüzünüze vuracaktır. ASLAN :Önce anlamaz,sonra küser ve bunu neden yaptığınızı açıklamanızı bekler.Acıklamdan yani bunun bir şaka olduğunu anladıktan sonra gıdıklamaya devam etmenıze izin verir. BAŞAK :Siz bıkıp duruncaya kadar,hiç gülmeden sabit bakışlarla yüzünüze bakıcaktır. TERAZİ :Hoşuna gidecektir ama dış görünüşü bozduğunuz anda başınız derde girecektir. AKREP :Önce gıdıklanmaya dayanamaz sonra birden tüm gücünü kullanır,tekrar soğukkanlılığına bürünerek insiyatifi ele alır ve gözlerinize dikerek,kaşlarını çatar ve "kes şunu hemen...."der. YAY :Çok eğlenir sonra aradan zaman geçer ve siz bir misafirinizle otururken,birden üzerinize saldırarak,gıdıklamaya başlar.öcünü almayı asla unutmayacaktır. OĞLAK :Asla gıdıklanmaz çünkü evde deyildir,muhakkak geç saatlere kadar çalışıyodur. KOVA :Sessizce kendisini kurtarmaya çalısırken,yüzüne hafif bir tebessüm belirtir,bu arada bir gıdıklanma örgütünün kurulup,kurulmayacağını düşünmektedir. BALIK :Önce nefret eder sonra hoşlanmaya karar verir çünkü bunu başkalarının da yapmak isteyeceğini düşünmüştür. |
| ![]() |
![]() | #1444 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Burçlarla İlgili Komiklikler BOĞA :Yuvarlanarak,kendisini size atar yani resmen üstünüze oturur ve öyle kalır.malum ya,o bir öküz yani boğadır. cok teşekkürler, teveccühünüz efendim (a) |
| ![]() |
![]() | #1445 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Burçlarla İlgili Komiklikler Buda Burçların Farklı Açıdan Yorumlarıymış She, Benimkide İyi Sayılmaz Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. |
| ![]() |
![]() | #1446 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Burçlarla İlgili Komiklikler BAŞAK :Siz bıkıp duruncaya kadar,hiç gülmeden sabit bakışlarla yüzünüze bakıcaktır. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. )))) |
| ![]() |
![]() | #1449 | ||||
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Doğum Haritasındaki Zorluklar
Yükselen koç olarak 2. ev maddiyat, kazanç evinde Jüpiter transiti önümüzdeki bir yıl boyunca kazançlar anlamında seni destekleyecek. Maddi anlamda rahat olabileceğin bir sene var. Uranüs 1. evinde transitine başlamış özellikle son zamanlarda kendin de özgürleşme hissinin yoğun olduğunu farketmişsindir. Daha önceye göre oldukça farklı bir sen oluşmaya başlamıştır. Tepkilerin farklılaşıyor dışarıya karşı, kendini gösterme biçimin, hareketlerin daha özgürlükçü, farklı olacaktır. Tabii diğer transitlerle etkileşimini ancak haritaya bakarak yorumlayabiliriz Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. | ||||
| ![]() |
![]() | #1450 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Astroloji ve Mutluluk Astroloji ve Mutluluk Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. "Bireysel Gelişim ve Mutluluk" üzerine yazılanların bugünlerde daha çok okunmasının, konuşulanların büyük bir dikkatle dinlenmesinin nedeni gezegenimizi saran mutsuzluk dalgalarının bizi bir salgın hastalık hızıyla etkisi altına almaya başlamasından başka ne olabilir ki?... Hayatımızın gerçek amacı mutluluğu aramak olmasa bile mutluluğun herkesçe farklı tanımları olduğu ve farklı mutluluk anlayışları olduğunu gözlemlememek de mümkün değil ! O nedenle mutluluğa giden yolda ilk basamak, ‘Bireysel Gelişim’ basamağıdır. Kendini tanımayan, ne aradığını bilmeyen insan ne bulduğunu anlamaz ki… Gerçek mutluluğa ulaşmak Batı’da her zaman ulaşılmaz, anlaşılmaz, ele geçmez bir şey gibi görülmüştür. Doğu ise bu konuda her zaman daha esnek ve rahat davranmış, mutluluğun 8 doğruluk basamağında, insanın içinde daha doğrusu kendinde olduğunu işaret eden ruhsal öğretileri ile bizleri kendimizi aramaya çağırmışlardır. Varlığımızın esas anlamı elbette salt mutluluk olamaz, çünkü Doğu’nun kadim Çin öğretilerinin temelini oluşturan Yin Yang felsefesi, yaşamın mutlulukla mutsuzluk, siyahla beyaz gündüzle gece arasında gidip gelen bir denge içinde olduğunu anlatır. Ve gerçek mutluluğun aydınlanmadan geçtiğini savunur; aydınlanamayan insan mutlu olmayı da bilemez ve mutlulukları çok gelip geçicidir. Aydınlanma Batı’da anlaşıldığı gibi sürekli mutluluk ve gülümseyen bir yüz demek değildir. Aydınlanma günlük yaşamın içindeki tüm devinimlere ‘evet’ deme gücüdür ama bu evetin ardında bireyin kişisel mutluluğu için kendine has ödülleri de saklıdır. Bir zen deyişinde aydınlanma için şunlar söylenir ve ne kadar da anlamlıdır. Shogen sorar; “Aydınlanmış kimse ne diye ayağa kalkıp anlatamaz kendisini ? Konuşmak için ille de dil gerekmez.” Mumon ’un yorumu; Shogen çok açıkça anlatmış ama kaçınız anladı dediğini ? Her kim anladığını sanırsa, gelsin yanıma, indireyim koca sopamı başına. Tabii, altın gerçek mi değil mi, ateşten geçirerek anlaşılır. Aydınlanma bir ayak kımıldatsa, taşardı koca derya; Ve başını bir eğse, görürdü tüm evreni. Nasıl dursun bir yerde böyle kimse… Başkası tamamlasın bu şiiri.” Mutluluk için neye ihtiyaç var?Mutlu olmak için pek çok şeye ihtiyacımızın olduğunu düşünebiliriz ama ihtiyaç duyduğunuz o şeylerin çoğunun aslında doğuştan sahip olup sonradan kaybettiğimiz şeyler olduğunu pek fark edemeyiz her zaman! Her insanı mutlu edecek öğeler, hobiler, çıkış noktaları zaten kendi haritasında saklıdır. Hayat kalitemizi bozan güncel sorunlardan çoğunun kaynağı mutsuzluğumuzdur; Uyku sorunları, yorgunluk yakınmaları, çarpıntı atakları, mide-bağırsak spazmları, kas ve eklem ağrılarımızın, göğüs sıkışmaları ve nefessiz kalmalarımızın, kırgınlık ve alınganlıkların, hiddet ya da öfke patlamalarına kapılmamızın, eşimize, işimize, arkadaşımıza bile güvensizlik duymalarımızın, endişe ve korkularımızın arkasında çoğu kez mutsuzluk sorunu yatmaktadır. Mutsuzluk bulaşıcı mıdır? Mutsuzluk bulaşıcı bir hastalık gibidir. Hastalığın kişisel olmaktan çıkıp toplumsal bir sorun haline dönüştüğünü düşünenlerin sayısı haklı olarak her gün artmaktadır. Kavgacı, gürültücü, suç oranı yüksek, yardımlaşma, şefkat, hoşgörü oranı düşük bir toplum haline gelmemizin sebebi mutsuzluk ve kendine yabancılaşmadır. Aşktan, dostluk ve arkadaşlıktan, sevgi, başarı, takdir ve iltifattan çok çelme takmayı, kazıklamayı, kıskançlık, düşmanlık, kin, nefret ve aşağılamayı daha çok kullanmamızın nedeni de büyüyen toplumsal huzursuzluk ve mutsuzluktur. Oysa gezegenimizin içinde bulunduğu dönem ve "astrolojik" kesişmeleri açısından da toplumsal nitelik kazanan huzursuzluklarımızdan ve mutsuzluklarımızdan yeni kazanımlar elde etme imkanımız vardır. Daha doğrusu tüm bunların kendi özümüze, benliğimize dönmek, unutmuş olduğumuz manevi değerlerimizi yeniden anımsamak için olduğudur. Ne kadar çabuk uyanır ve derlenip toparlanırsak o kadar zaman kazanır ve boşu boşuna yolu uzatmamış oluruz. Konunun sosyolojik yanı bizim işimiz değil ama astrolojiyi de yakından ilgilendiren bireysel gelişim yönü bir hayli önemlidir. Aslında biz Türkler toplum olarak, özellikle yoğun duygusallığımız ve sevme kapasitemizin gücüyle orantılı şekilde mutlu olmaya hazır bir toplumuz. Duygusal, heyecanlı, hareketli ve inançlı bir toplumuz. Ama, yazık ki hayatımızdan memnun değiliz! Eğer mutluluk ölçümü yapılabilse ülke olarak çok arka sıralarda yer bulabileceğiz. 20-30 yıl öncesine oranla refah düzeyimiz, sağlık sistemimiz, yaşam kalitemiz daha iyi gibi görünüyor ama kişisel ve toplumsal mutsuzlukta en üst noktalardan birindeyiz. Çünkü bizde henüz ‘Bireysel Gelişim’ kavramı önem kazanmadı; herkesle birlikte mutlu olup yine herkesle birlikte mutsuz olacağımızı zannedebiliyoruz. Oysa insan belli bir gelişim aşamasına geldiğinde kendi kararları ve seçimleri konusunda bireysel de davranabilmelidir ki, asıl rengi, kokusu, tadı belirmeye başlasın. Sürü psikolojisi belirli bir yere kadar yararlıdır ama bir aşamadan sonra bireye zarar vermeye başlar. Neden yaygınlaşıyor? Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Mutsuzluğun dalga dalga yayılmasının pek çok sebebi var. Bakın Zen Bilgeliği, zen deyişlerinde bunun için neler diyor; "Sakin ve barış dolu bir zihinsel durumu koruyabilirseniz, sağlığınız kötü iken de mutlu biri olabilirsiniz. Olağanüstü zengin biri de olsanız, yoğun bir öfke ve hiddet anında sahip olduklarınızın tümünü kırıp atmak da isteyebilirsiniz. O anda elinizdeki zenginliklerin hiçbir anlamı yoktur. Büyülü bir refah örtüsünün altında, hayal kırıklığına, gereksiz kavgalara, uyuşturucu ve alkol bağımlılığına kadar götüren ciddi ruhsal huzursuzluk vardır. Varlığın, zenginliğin, aradığınız tatmini ve neşeyi getireceğinin garantisi yoktur. Diğer yandan eğer içsel niteliğe, sakin-dingin bir ruha ve içinizde belirli bir dengeye sahipseniz dışsal olanaklarınız eksik olsa bile mutlu ve neşeli bir yaşam sürmeniz mümkündür." Mutsuzluk virüsünü yaygınlaştıran nedenlerin en önemlisi doyumsuzluk ve başkalarının yaşamlarına özenmek gibi görünüyor. Erich From’un “Olmak ya da sahip olmak” adlı eserinde belirttiği gibi, olan ile yetinmemek, olgunlaşmak yerine sahiplenmeye öncelik vermek, eskilerin deyimi ile hırsın aklın önünde gitmesi en önemli sorundur. Daha büyüğünü, yenisini, hızlısını, güçlüsünü, farklısını istemek mutluluğun önündeki en büyük engel değil de ne? Oyuncaklarını yarıştıran büyük çocuklara döndürdü bu tüketim toplumu bizi!... Ne yapabiliriz? Mutlu olmak her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Mutluluk daha huzurlu ve doyumlu, küçük şeylere sevinmeyi bilen insanların; yaşama yolculukları olmaktan çıkıp, ulaşılması güç bir tepe, geçilmesi olanaksız bir çöl haline getirilmeye çalışılıyor ve bu maksatlı bir yöntem izleme şekli. Öyleyse bizde bu maksatlı yöntemlere karşı durma yollarını neden aramayalım? Bu yöntemde bizlerin günlük yaşam ile ilgili hırsları kullanılıyor çünkü hiç doymayan bir hırsımız, tüketmek ve birbirimizle yarışmak konusunda hiç yorulmak bilmeyen bir egomuz var ve bu yönümüzü çoktaaan nitelik değerlerinin önüne geçti bile. Günümüzde artık şu soru daha önemli "kaç para?" Yani niteliği tanımlayan ne, nerede, nasıl soruları yerine sadece nicelik belirten tanımlamalar var. ‘Kaç paralık adamsın ki” gibi… Kaç tane? Kaça aldın? Kaça verdin? gibi… Mutlu olmak için biraz yavaşlayıp, soluklanıp, gülün, kirazın, baharın ve aşkın tadına daha çok bakmalıyız. Kötüyü unutmalı, iyiye sarılmalı, birbirimize daha çok yaklaşmalı, yaslanmalıyız. Birbirimize ve hayata daha çok inanmalı, güvenmeli, paylaşmalıyız. Kızmamalı, öfkelenmemeli, darılmamalıyız. Yaşamaktan daha çok hoşlanmalı, "keşke"lere ,"oysa"lara "ben"lere daha az takılmamalıyız. Pişman olmamalı, pişmanlık duyacağımız şeyleri yapmamalıyız. Geride kalan keyifsiz, neşesiz ve acılı zamanlara takılıp kalmamalı, üzülmemeli, yanmamalıyız. Yaşayan ve var olan her şeye hayranlık duymalı, kucaklamalıyız. Daha az istemeli, daha çok vermeli, daha az küsüp daha çok sevmeliyiz. Üzüntüleri fazla uzatmamalı, hükmünü icra ettikten sonra o üzüntüyü zarifçe bir köşeye bırakmalı, hatta ondan hızla uzaklaşmalı, kendini bilmeli, fazlalıklarımızı atıp hafiflemeli, köşelerimizi, sivriliklerimizi törpülemeliyiz. Yani Bireysel Gelişimimizin yaşamımızdaki raflarını değiştirmeli, ön sıralara almalıyız. Olumlu düşünmeli, güzel ve hoş şeyler düşlemeli, zihnimize bize iyi ve güzel gelecek beklentiler yüklemeliyiz. Sosyal ilişkilerimizi geliştirip güçlendirmeli, aidiyet duygusuna önem vermeli, inanç dünyamızı güçlendirip geliştirmeliyiz. İnanç insanoğlunun en büyük desteğidir. İnanç önce kendine inanmaktan başlar, varoluşa kadar yükselir ama her aşamada inancın önemi yadsınamaz. İnanmazsak yapamayız, belimiz baştan bükük olur. En zor zamanlarda bile "Bu da geçer" deyip dik durmayı becerebilmeliyiz. Kendimize ve ailemize zaman ayırmalı, bireysel gelişimimizi sürdürmeyi bir yaşam felsefesi haline getirmeliyiz. Astroloji mutsuzluğa engel olur mu? Kendimizi daha iyi tanımak için karşımıza çıkan fırsatları tepmemeli, sezgilere, karşılaşmalara ve yaşamımızda olup biten olaylara karşı daha hassas ve daha duyarlı olmalıyız. Bu konuda terapilere katılmaktan, alternatif tıbbın olanaklarından yararlanmaktan ve Astrolojinin bize sunduğu kendini tanıma fırsatından yararlanmalıyız. Astroloji kendi bütünlüğü içinde yaşamımızın küçük bir modelidir ve neden böyle bir yaşamımız olduğuna dair temel nedenleri aydınlatma gücü olan kadim bir disiplindir. Bu temel verilerin özünde de insanın dengesi, özgürlük alanları ve belki de henüz fark edemediği yaratıcı kapasitesi yer alıyor. Yani olası potansiyel gücü. Yaşamımızdaki bazı baskın olay ve kişilerin nedenlerini araştırmaya başladığımızda, metafizik ve astrolojinin verdiği yanıtları göz ardı etmemiz pek mümkün gibi görünmüyor. Doğum haritası Astrolojinin en önemli görevi, “Özgür Seçimler” imizde bize destek olmak, doğum haritamızı inceleyerek, uygun zaman-mekan şartlarını araştırmaktır. Özgür iradeden ziyade özgür seçimler olduğu için seçimlerimiz yaşamımızı çepeçevre saran sınırlarla belirlenir. Zeka-sezgi-akıl üçgenini de harekete geçirerek, yeni seçimleri tam gerektiği anda ve gereken yerde yapabilmek bir yetenektir. Kör atışı yapmayı zaten herkes biliyor. Önemli olan insanın kendi yaşamına sahip çıkması ve hak ettiğini düşündüğü olanaklarla karşılaşması ya da kendi yaşam planını ilgilendirmeyen olasılıklar için boşu boşuna üzülmemesi az kazanç değildir. Olası seçimlerimiz ve Astroloji Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Olası seçimler özgürlüğümüz her zaman vardır ve yeni olasılıklarla bizi bekler. Astrolojiden de destek alarak, daha mutlu, daha başarılı ve bizi biz olarak daha fazla tanımlayan; özgür seçimlerimizle yaratılmış bir yaşamı sevinç içinde, hüznünü ve kederini de reddetmeden dolu dolu yaşamak, bu gezegene doğan her insanın doğuştan hakkıdır. Doğum haritası ve yaşam planının sınırladığı alanlar zaten baştan bellidir. Ama ya sonra özgür seçimle yaratılacak alanlar… İşte önemli olan o alanları doğru tespit edip, huzur ve mutlulukla yürümek!… Başarıyı kaçınılmaz kılmak… Neyi, neden, niçin, nasıl, nerede yapacağını bilen ya da bilmek isteyen insan özgürlüğe giden yolda yeni bir kapının önünde sayılır. Tek yapacağı şey biraz cesaretle kapıyı aralamak ve başını hafifçe ileriye doğru uzatıp bakmaktır. Göreceği şey, bu gezegende sadece ona ait olduğundan, gerekenleri yapmanın vereceği huzur ve mutluluğu başka hiçbir şeyin vermesi de mümkün gözükmemektedir... (astroset) |
| ![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 37 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 37 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Ergenlerin açacağı/açtığı başlıklar | Hesna | IF Sözlük | 0 | 11 Eylül 2022 23:31 |
Pamukkale'de yer altına açılan "Cehennem Kapısı"nın gizemi sonunda çözüldü | NurSima | Güncel ve Son Dakika Haberler | 0 | 30 Haziran 2021 12:49 |
Google sonunda buraya da girdi | Pargali | 0 | 12 Mart 2012 15:49 | |
İlginç başlıklar | Nur | Genel Paylaşım | 0 | 16 Aralık 2010 17:33 |
Hayvan saçlı başlıklar | Heidi | Ah Kadınlar | 0 | 26 Mayıs 2008 10:00 |