IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 30 Kasım 2011, 21:32   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kadın Şahsiyetler




KUR'AN-I KERİM'DE önceki peygamberler döneminde ortaya çık*mış değerli bir takım kadın şahsiyetlerden bahsedilmektedir. Sünnette de Hz. İbrahim'den günümüze kadar kadınların şahsi yönlerini yansıtan, sahabe hanımlarından söz eden birçok hadisler gelmiştir. Umarım anlataca*ğımız kadın şahsiyetler islamm geliştirdiği müslüman kadının şahsiyetiyle ilgili öğretileri daha iyi açıklayacaktır. Öyle ki, örnek kadın şahsiyetler, sayıca fazla, olgunluk açısından da çok üstündür. [306]


Hz. İbrahim'in Hanımı Sâre



Seçkin güzelliği:

Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Sâre ile yola giden Hz. İbrahim, meliklerden birinin veya zorbalardan birinin şehrine uğradı. Bunu duyan halk, İbrahim kadınların en güzelini[307] buraya getirdi' dedi. Melik ona bir elçi gönderdi."[308]

Sıkıntı anlarında Sâre'nin sebatı:

Yukardaki hadis devam ediyor: "Melikin gönderdiği elçi İbrahim'e sorar: 'İbrahim yanındaki kim?' Hz. İbrahim: 'Kız kardeşimdir' dedi. Arkasından Sâre'nin yanma vardı ve ona: 'Beni yalancı çıkarma, onlara kız kardeşim olduğunu söyledim. Vallahi seninle benden başka yeryüzünde mü'min yoktur' dedi. Daha sonra Sare'yi, Melik'in sarayına gönderdi."

Sare'nin Allah'a yönelişi:

Hadis devam ediyor: "Sare, Melik'in yanına varınca, Melik, Sare için ayağa kalktı. Sare de abdest aldı, namaz kıldı ve duasında: 'Ey Allahım! Sana va Rasulüne iman ettiğimi, namusumu kocam dışında herkesten koruduğu*mu biliyorsun. Bana kâfiri musallat etme!1 deyince, kâfirin nefesi kesilmeye, horlamaya, hatta ayağı ile yere vurmaya başladı."

Bir işin akıbetini önceden sezmesi:

Hadisin devamında şu bilgileri okuyoruz: "Nefesi kesilerek ayağını yerlere vuran kralın durumunu gören Sâre: 'Ey Allah'ım! Bu ölürse benim öldürdüğümü söylerler. Ona şifa ver' dedi. Melik, ikinci defa Sare'nin yanına gelince Sâre kalktı, abdest aldı, namaz kıldı. Duasında: 'Ey Allah'ım! Sana ve Rasulüne iman ettiğimi ve namusumu kocam hariç herkesten koruduğu*mu biliyorsun. Bana şu kâfiri musallat etme1 deyince kral yine sar'a hastalığı*na tutulmuş gibi inlemeye ve ayağıyla yerlere vurmaya başladı. Bunun üze*rine Sâre: 'Ey Allah'ım adam ölürse benim öldürdüğümü zannederler' dedi. Bunun üzerine Melik, ikinci veya üçüncü kez sar'adan kurtuldu.

Allah'ın Sâre'yi mükâfatlandırması:

Yine hadis devam ediyor: "Bunun üzerine adam sar'a hastalığından i-kinci defa yahut üçüncü defa kurtuldu. Bu durum karşısında kral: 'Vallahi siz bana bir şeytan göndermişsiniz. Bu kadını İbrahim'e geri götürün, Hacer'i de Sare'ye hibe edin' dedi. Daha sonra Sare, İbrahim peygamberin yanına dö*nüp geldi. Olayı anlattıktan sonra: 'Anladın mı, Allah, kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi' dedi.[309]

Sare'nin misafirleri karşılaması ve meleklerin müjdesine nail olması: Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Elçilerimiz, İbrahim'e müjde getirdikleri zaman 'selam', dediler. O da 'selam' dedi; çok durmadan hemen (elçilere) kızarmış bir buzağı getirdi. Ellerinin ona uzanmadığını görünce, durumlarını beğenmedi ve (olanlardan dolayı) içine bir korku düştü. "Korkma, biz Lût kavmine gönderildik" dediler. Ayakta durmakta olan karısı güldü. Biz de ona İshak'ı ve İshak'ın ardından Yakub'u müjdeledik. (İbrahim'in karısı) 'Vah, dedi, ben bir koca kan, bu kocam da bir ihtiyar iken doğuracak mıyım? Bu, cidden şaşılacak bir şey." (Elçi melekler) dediler ki: 'Allah'ın işine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizde ey ev halkı! O, Öğülmeye layıktır, iyiliği boldur." (Hud, 69-73). [310]

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 30 Kasım 2011, 21:33   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Hz. İsmail'in Annesi Hacer



Allah'a tevekkül etmesi:

İbn Abbas der ki: "Kuşak kullanan ilk kadın, Hz. İsmail'in annesidir. Sare'ye karşı hamileliğini belli etmemek için bir kuşak edinmişti. Hz. İbrahim karısı ve emzikli bulunan İsmail ile Mescid'in biraz yukansında Zemzem kuyusunun üstünde büyükçe bir ağacın yanına gelmişlerdi. O günlerde Mekke'de kimse yoktu. Mekke'de İsmail için su yoktu. Hanımının yanına içerisinde su ve bir miktar hurma olan bir kap bıraktı. Sonra Hz. İbrahim yola çıktı. Korkuya kapılan Hacers defalarca: "Ey İbrahim, bizi hiç kimsenin olmadığı bir çöle bırakarak nereye gidiyorsun?" dedi. Fakat Hz. İbrahim ona kulak asmadı. Hacer: 'Böyle yapmanı Allah mı emretti?' diye sorunca Hz. İbrahim: 'Evet' dedi. Hacer: 'Öyleyse o bizi zayi etmez' dedi, geri döndü. Diğer bir rivayette[311] 'Ey İbrahim,bizi kime bırakıyorsun?' diye sordu. Hz. İbrahim 'Allah'a' deyince, Hacer 'tamam ben O'na razıyım' dedi."[312] Hacer'in bölgenin zor şartlarına rağmen sebat etmesi: Hadis devam ediyor: Hz. İbrahim ayrıldı. Ailesinin kendisini göreme*yeceği kadar uzaklaşınca yüzünü beyte çevirdi. Elini semaya kaldırdı ve şöyle dua etti: "Ey Rabbımız! ben çocuklarımdan kimini namaz kılabilmele-ri için senin mukaddes evinin yanında çorak bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz, insanların gönüllerini onlara meylettir. Şükretmeleri için onları meyvalarla rızıklandır."

İsmail'in annesi bir taraftan İsmail'i emziriyor diğer taraftan da İbra*him'in kendilerine bıraktığı sudan içiyordu. Su bitince Hacer ve oğlu susadı-lar. Hacer endişe içerisinde İbrahim'e bakındı. Çocuğun başına birşey gel*mesinden korktuğundan, İbrahim'i aramaya çekinerek gitti. Yakınında bu*lunan Safa tepesine çıktı, etrafta "kimseyi görebilir miyim?" diye çevreye baktı. Bir müddet sonra Safa tepesinden indi. Çöle varınca belindeki kuşağı*nı gevşetti. Güçlü bir erkek gibi koşmaya başladı. Oradan Merve tepesine vardı, kimseyi görebilir miyim diye sağa sola bakındı. Yedi defa Safa ile Merve arasında telaşla koştu. Rasulullah diyor ki: "Bu nedenle insanlar Safa ile Merve arasında sa'y ederler."

Allah'ın Hacer'e ikramı:

Hacer, Merve'ye varınca: "Bir ses duyar ve kendi kendine 'sus' der ve kulak kesilir. Aynı sesi tekrar işitir. Devamla Hacer: 'Sen yardıma ihtiyacın olduğunu işittirdin1 diyen bir ses duydu. Tam bu sırada Meleğin zemzemin bulunduğu yeri ayağıyla veya kanadıyla su çıkıncaya kadar eştiğini gördü. Hemen suyun etrafını çevirdi. Etrafım çevirmesine karşın su yine de üstten taşıyordu. İbn Abbas diyor ki: Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Allah, İsmail'in annesine merhamet etsin. Eğer o, zemzem kuyusunu aynen bırak-saydı veya kaynağın ağzını daraltmasaydı şimdi zemzem bir nehir olurdu. Ravi diyor ki: 'Hacer ve çocuğu suya kanınca melek ona 'kaybolmaktan korkmayın, Allah'ın şu Beytini şu çocuk ve babası yapacaktır. Allah, Beytullah çevresinde kalanları kaybetmez."

Hayata katılması ve güzel tedbiri

Mekke'de yaptıkları ev yerden birazca yüksekte idi. Ev sağdan, soldan gelen rüzgarlardan etkilenirdi. Birgün Curhum kabilesinden bir grup, Mekke'nin yüksek kısımlarından aşağıya doğru iner, havada dönüp dolaşan bir kuş görürler. Bu kuş yakınlarda bulunan bir suya gidiyor, âcrler. Mekke vadisinde nelerin olup bittiğini öğrenmek için bir veya iki kişiyi gönderirler. Mekke'ye gidenler, Mekke'de su olduğunu söyler. Bunun üzerine onlar da Mekke'ye giderler. (Ravi anlatıyor: ) "İsmail'in annesi Hacer suyun başında Mekke dışından gelenler Hacere müsaade edersen biz de suya varalım" derler. Hacer: 'Buyurun gelin, ama bu suda, herhangi bir hakkınız yoktur' der. Onlar da "tamam" diyerek suyun başına inerler. İbni Abbas Rasulul-lah'ın şöyle dediğini nakleder: "Böylece İsmail'in annesini buldular. O (Hacer) insanlığı, kardeşliği, seven biriydi. Onlar suyun başına indiler, ardından da ailelerine haber gönderdiler. Sonunda Hacer'le Curhum'lu aile*ler arasında yakın bağlar kuruldu. Hz. İsmail büyüyünce yeni tanıştıkları kişilerden ve ebeveyninden Arapça öğrendi. Gençlik çağma geldiğinde Mekke'ye yeni yerleşen bir ailenin kızıyla evlenmiştir.[313]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:34   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Rasulullah'in Hanımı Huveylid'in Kızı Hz. Hatice



Ali b. Ebi Talib'in bildirdiğine göre Rasulullah: "İsrail oğullarının en hayırlı kadım İmran kızı Meryem, bu ümmetin en hayırlı kadını ise Hz. Hatice'dir, buyurmuştur.[314]

Hz. Hatice'nin Rasulullah'ı çok sevmesi:

Ümmü'1-mü'minin Hz. Aişe diyor ki: "Rasulullah'a gelen ilk vahiy, uykuda gördüğü salih rüyadır. Rüyada gördükleri sabah aydınlığı gibi aynen ortaya çıkardı. Ayrıca ona yalnızlık sevdirildi. Hira mağarasına gider, birçok geceler ailesine dönmeksizin orada ibadet ederdi. Bunun için yanında azık götürürdü. Azığı bitince Hz. Hatice'nin yanına gelir erzak alırdı. Günler böyle akıp giderken Hira mağarasında O'na vahiy geldi."[315]

Hz. Hatice'nin yüksek zekası ve güzel tevekkülü:

Hadis devam ediyor: "Nihayet Rasulullah Hira mağarasındayken ken*disine vahiy geldi. Melek, "Oku!" dedi. Rasulullah (s.a.v.): 'Ben okuma bil*mem' dedi. Rasulullah diyor ki 'Bunun üzerine melek beni tuttu, takatımke-silinceye kadar beni sıktı, sonra bıraktı ve: 'Oku' dedi. Ben de: 'Ben okuma bilmem' deyince, ikinci defa takatim kesilinceye kadar beni sıktı ve yine bı*raktı. Arkasından yine: 'Oku' dedi. "Ben okuma bilmem" deyince üçüncü de*fa beni sıktı ve bıraktı. Daha sonra şu âyetleri getirdi: "Yaratan Rabbının a-dıyla oku! O, insanı alak'tan yarattı. Oku! Senin Rabbın kerem sahibidir." Bu olay üzerine Rasulullah'ın kalbi çarparak Hz. Hatice'nin yanına döndü ve "Beni Örtün! Beni örtün!" dedi. Rasulullah'ın kalb çarpıntısı kesilene kadar örttüler. Rasulullah kalkınca olayı Hz. Hatice'ye: 'Kendimden korktum' diyerek anlattı. Hz. Hatice ise: 'Hayır! Vallahi, Allah sana asla kötü karşılık vermez. Çünkü sen, akrabalarını ziyaret eder, işini tam yaparsın, fakiri doyu rursun, misafire ikram eder, gerçekten zor durumda kalmışlara yardım eder*sin."[316]

Hz. Hatice'nin şefkatle Rasulullah'a destek olması ve Ona güzel davranması:

Hadis yine devam ediyor: "Hz. Hatice Rasulullah'ı amcasının oğlu Varaka b. Nevfel b. Esed b. el-Uzza'nın yanına götürdü. Varaka, cahiliye döneminde hristiyan olmuştu. İbranice yazar, gücü yettiği Ölçüde de İncil'i İbranice olarak kaleme alırdı. Varaka, kör, çok yaşlı biriydi. Hatice ona dedi ki: 'Ey amcamın oğlu, kardeşinin oğluna kulak ver.' Varaka: 'Ey kardeşimin oğlu, gördüklerini anlat' dedi. Rasulullah gördüğü şeyleri anlatınca Varaka 'O gördüğün, Yüce Allah'ın Musa'ya gönderdiği Cebrail'dir. Keşke ben güç*lü biri olsaydım. Kavmin seni memleketinden çıkardığında keşke hayatta olsaydım' dedi. Varaka'nın bu sözlerini duyan Rasulullah: 'onlar beni memlekelimden de mi çıkaracaklar?' diye sordu. Varaka: 'Evet, senin getirdiğin şeyleri getiren hiç kimse yok ki memleketinden çıkarılmamış olsun. O gün*lere kalırsam sana çok yardımım dokunur' demiştir."

İmam Ahmed'in rivayetinde ise: "Rasulullah: 'insanlar bana inanmaz*ken, Hatice iman etmiştir. însanlar beni yalanlarken, o beni tasdik etmiştir. İnsanlar benden mallarını esirgerken, o beni malıyla desteklemiştir* buyurmuştur.[317]

Hz. Hatice'nin Rasulullah'a salih evlat vermesi:

Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah'a 'dünyada Hatice'den başka kadın yok mu?' dediğim zaman, Rasulullah: 'O bir başkadır. Bana evlat verdi' demiştir."[318]

İmam Ahmed'in rivayetinde ise şöyle geçer: "Diğer kadınlardan çocu*ğum olmadığı halde, Yüce Allah bana ondan çocuk vermiştir."[319] Rasulullah'ın Hz. Haticeyi sevmesi:

Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre: "Rasulullah 'Onun (Hatice'nin) sevgisiyle dolduruldum' buyurmuştur."[320]

Rasulullah'ın Hz. Hatice'ye verdiği değer:

Hz. Aişe diyor ki: "Rasulullah, Hatice ölünceye kadar başka hiçbir kadınla evlenmemiştir."[321]

Rasulullah'ın Hz. Hatice'yi anması

Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah'm hanımlarından Hatice'yi kıskandı*ğım gibi hiç kimseyi kıskanmadım. Onun gibisini görmedim. Rasulullah onu çok anardı. Her koyun kestiğinde önce parçalar, Hz. Hatice'nin dostları*na birer miktar gönderirdi."[322]

Yine Hz. Aişe anlatıyor: "Hatice'nin kardeşi Hale bint Hüveylid, Rasulullah'm yanına girmek istedi. Rasulullah, Hz. Hatice'nin içeri girmek istediğini bir an hatırlayarak sıçradı ve: 'Allah'ım, Hale..." dedi. Hz. Aişe diyor ki: 'Artık kıskandım, dişleri dökülüp diş etlerinin kenarlarından başka bir beyazlığı kalmayan,ölüp gideli hayli zaman olmuş Kureyş kadınlarından bir kocakarının nesini anarsın? Allah, onun yerine sana daha hayırlısını ver*miştir' dedim."[323]

İmam Ahmed'in rivayetinde ise Rasulullah, Hz.Aişe'ye: 'Allah ondan daha iyisini bana vermedi' şeklinde karşılık verdi.[324]

Yüce Allah'ın Hz. Hatice'yi övmesi:

Ebu Hureyre anlatıyor: "Cebrail Rasulullah'a geldi: 'Ey Allah'ın Rasu-lü, içerisinde katık yahut yemek veyahut da içecek bulunan bir kapla sana gelecek. Hatice yanına varınca: 'Rabbım'dan ve benden ona selam söyle. Onu cennette içerisinde gürültü ve meşakkat bulunmayan bir köşkle müjde le'dedi."[325]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:35   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Rasulullah'ın Kızı Fatımatu'z-Zehra



Babasını gözetmesi - Küçüklüğünde:

Abdullah anlatıyor: 'Rasulullah Ka'be'de namaz kılarken, Kureyş, meclislerinde toplandı. Onlardan biri: 'şu riyakâr adamı görmüyor musu*nuz? İçinizden kim filancanın devesini keser, işkembesini, kanını ve ceninin eşini, onları buraya getirir, Muhammed secdeye varınca onları omuzları arasına kor?, dedi. Bunun üzerine en azgınlarından biri işi üzerine aldı. (Bu kişi Utbe b. Ebi Muayt'tır). Rasulullah secdeye varınca devenin pis artıklan-nı Rasulullah'ın omuzları arasına koydu. Rasulullah secdeden kalkamaz. Bunu gören kureyşliler birbirlerine bakarak gülüşürler. Bu esnada küçük bir cariye durumu Fatıma'ya bildirir. Fatıma koşarak geldi. Secdeden kalkama-yan Rasulullah'ın omuzlarından koyduktan pislikleri aldı. Kureyş müşrikle*rine dönüp hakaret etmeye başldı."[326]

~ Gençliğinde:

Selh (r.a.)'den rivayet edilmektedir: "Ona, Rasultıllah'ın Uhud günü aldığı yaralardan soruldu da Sehl: 'Rasulullah'm yüzü yaralandı, iki Ön dişi kırıldı, başındaki miğfer de kırıldı. Farıma, Rasulullah'ın yarasından akan kanı siliyor onu tutuyordu, Kanın durmadığını görünce bir hasırı yaktı külünü Rasulullah'm yarasına basınca kan durdu."[327]

Hz. Fatıma'nın, AH b. Ehi Tatib ile evlenmesi Ali b. Ebi Talib anlatıyor: "... Rasulullah'm kızı Fatıma ile yuva kurma*ya karar verdiğinde Kaynukaoğullanndan boyacılık yapan biriyle boya malzemesi olarak kullanılan izhir otu satmak üzere anlaştım. Onu satarak elde ettiğim parayla da düğün yemeği hazırlamayı düşünmüştüm."[328]Hz. Fatıma'nın sabrı ve kocasının evini koruması: Hz. Ali'nin bildirdiğine göre: "Hz. Fatıma, Rasulullah'a bazı kölelerin geldiği haberini alınca, un öğüttüğü eldeğirmeninin kendisine verdiği rahat*sızlıktan şikayet ederek, Rasulullah'm bir köle vermesini arzu eder. Ne var ki Rasulullah'ı bulamaz. Durumu Hz. Aişe'ye anlatır. Rasulullah gelince Aişe, kızı Fatıma'nın kendisine geldiğini söyler. Hz. Ali der ki; 'Eve geldik. Yatağımıza girmiştik. Rasulullah gelince yataktan çıkmak istediysek de bi*ze 'yerinizde durunuz' dedi. Benimle Fatıma'nın arasına oturdu. Rasulullah'm ayaklarının soğukluğunu göğsümde hissettim. Bize dedi ki; 'Size istediğinizden daha hayırlı şey öğreteyim mi?' Yatağınıza girince veya yatağınıza varınca otuz üç defa 'sübhanallah', otuzüç defa 'elhamdülillah' otuzdört defa da 'Allahüekber1 deyin. Böyle yapmanız sizin için köleden daha hayırlıdır."[329]

Ebu Davud'un rivayetinde ise Hz. Ali şöyle demiştir: "Rasulullah'm kızı Fatıma yanımdaydı. Değirmen çekmekten elleri incindi. Su tulumuyla çok su çekmekten boynu ağrıdı. Ev kirlenince elbiseleri toz içiresinde kaldı. Ebu Davud'un diğer bir rivayette ise ekmek pişirmekten yüzünün rengi değişti."[330]

Rasulullah'm ona kızması:

Misver b. Mahreme anlatıyor: "Ali, Ebu Cehl'in kızına talip oldu. Fatıma bunu duyunca babasının yanına geldi ve: 'Herkes seni, kızlarına da-rılmış da onlara bakmıyor sanıyor. Bak işte Ali, Ebu Cehl'in kızıyla nikahlanıyor" dedi. Bunun üzerine Rasulullah, derhal kalktı hutbe okudu. Teşehhüdden sonra 'Ben Zeyneb'i, Ebu'l-As b. Rebia'ya nikahladım. O, Zeyneb üzerine evlenmeyeceğine söz verdi ve bu sözünü tuttu. Biliniz ki Fatıma benden bir parçadır. Ona kötülük yapılmasını istemem.' Diğer bir ri*vayette ise: 'Dininden dönmesi için kızıma baskı yapılmasını istemem.1 Bir başka rivayette ise: "Vallahi onun dininden fitneye düşürülmesinden korku*yorum. Kesinlikle ben helal olan birşeyi haram, haram olan bir şeyi helal ya*pamam. Allah'a yemin olsun ki Rasulullah'm kızıyla Allah düşmanının kızı bir erkeğin yanında asla birleştirilemez." demiştir. [331]Artık Hz. Ali Ebu Cehl'in kızıyla evlenmekten vazgeçti.[332]

Rasulullah'm, kızına, damadına ve torunlarına ikram etmesi:

Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah, bir sabah üzerinde siyah kıldan yapıl*mış dikişsiz bir elbise olduğu halde evinden çıktı. Hz. Hasan gelip huzuruna girdi. Arkasından Hz. Hüseyin geldi, o da içeri girdi. Daha sonra Fatıma gel*di, o da huzuruna girdi. Son olarak da Hz. Ali geldi ve o da içeri girdi. Rasulullah "Ey ehli beyt, yüce Allah sizden ricsi (kötülüğü) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor."[333]

Hz. Aişe diyor ki: "Biz Rasulullah'm hanımları hepimiz O'nun yanındaydık. Yanında hiç birimiz ayrılmadan Hz. Fatıma geldi. Rasulullah Fatıma'nın geldiğini görünce: 'Hoş geldin kızım' dedi. Sağına veya soluna o-turttu. Ona gizlice birşeyler söyledi. Hz. Fatıma ağlamaya başladı. Fatıma'nm üzüntüsünü gören Peygamberimiz, ikinci defa kulağına birşeyler fısıldadı. Fatıma bu sefer gülmeye başladı. Hz. Aişe diyor ki: 'Rasulullah ya*nımızdan ayrılınca Fatıma'ya: 'Sana ne dedi?, diye sordum. Fatıma: 'Rasululah'ın verdiği sırrı kimseye açamam' karşılığını verdi. Rasulullah'ın vefatından sonra birgün Fatıma'ya: 'Rasulullah'ın sana söylediği şeyi bana anlatmadığın için benim sende hakkım var. Şimdi tam zamanı, bana anlat' dedim. 'Fatıma anlatmaya başladı: 'Kulağıma ilk fısıldadığında Cebrail'in kendisine Kur'an'ı her sene bir defa arz ederken bu sene ise iki defa arzettiği-ni söyledi. Rasulullah bana: 'herhalde ecelim yaklaştı, Allah'tan kork ve sabret. Çünkü ben senin en güzel selefinim1 dedi. Fatıma diyor ki bunu duyunca gördüğünüz gibi ağladım. Endişemi gören Rasulullah ikinci defa kulağıma fısıldadı ve: 'Ey Fatıma! Mümin kadınların, yahut bu ümmetin kadınlarının efendisi olmaya razı değil misin?' dedi." (Diğer bir rivayette:[334] Böyle deyince de güldüm.)[335]

Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin rivayetinde ise Fatıma, Rasulullah'ın yanma girince Rasulullah ayağa kalktı, kızını öptü ve yanına oturttu. Rasulullah, kızı her geldiğinde böyle yapardı. Rasulullah hastalanınca Fatı*ma, yanına vardı, yatakta bulunan Rasulullah'a sarıldı ve onu öptü, şeklinde geçmektedir.[336]

Ebu Hureyre anlatıyor: "Rasulullah gündüz evinden çıktı. O bana birşey söylemiyordu ben de O'na. Bu Kaynuka çarşısına varıncaya kadar sürdü. Oraya varınca Fatıma'nın evinin avlusunda oturdu ve "Yavrucak burada mısın?" (Yani Hasan burada yok mu?) diye seslendi. Fatıma, Hasan'ı biraz geç gönderdi. Ravi diyor ki: Herhalde annesi, saçını yıkıyor, elbisesini giydiriyordu. Hasan kaçarak geldi. Rasulullah onu kucakladı, öptü ve "Ey Allah'ım onu sev, onu seveni de sev diye dua etti."[337]

İbn Ömer, Rasulullah'ın "onlar (Hasan ve Hüseyn) dünyadaki iki gü-lümdür" dediğini rivayet etmiştir.[338]

Fatıma'nın ve oğlunun Rasulullah'a benzemeleri:

Hz. Aişe: "Fatıma yürüyerek geldi. Yürüyüşü Rasulullah'ın yürüyüşü gibiydi" demiştir.[339]

Hz. Enes: "Rasulullah'a, Hasan'dan daha fazla benzeyen kimse yok-tu."[340]

Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin rivayetinde ise: "Duruşunda, oturuşunda» hal hareket ve vakar itibariyle Rasulullah'a 'Fatıma'dan daha fazla benzeyen hiç kimseyi görmedim" şeklinde geçmektedir.[341]

Yüce Allah'ın Fatıma'ya ikramı:[342]

Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Rasulullah Fatıma'ya şöyle demiştir: "Cennet kadınlarının efendisi olmayı istemez misin?" [343]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:35   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Müminlerin Annesi Hz. Aişe



Amr b. As, Rasulullah'a: "En sevdiğin insan kimdir?" diye sorar. Rasulullah "Aişe" karşılığını verir. Amr b. As diyor ki: "Erkeklerden en çok sevdiğin kimdir? diye sordum. Rasulullah: "Aişe'nin babasıdır" cevabını verdi.[344]

Hz. Aişe'nin yetiştiği özel çevre:

Urve b. Zubeyr, Rasulullah'ın hanımı Aişe'nin şöyle dediğini nakleder: "Babamla anamın İslam dini ile mütedeyyin olmayarak yaşadıklarını hiç hatırlamadım. O zamanlar da Rasulullah her gün sabah ve akşam bize gelir*di. Müslümanlar, eza ve işkenceye uğrayınca (Rasulullah, Habeşistan'a hicret izni vermişti) Ebu Bekir de Habeşistan'a gitmek üzere Mekke'den ay*rıldı. Ebu Bekir, Berk'ul-Gımad'a (Yemen'de bir yer) varınca, Kare kabilesi reisi İbnu'd-Duğunne ile karşılaştı. Ebu Bekir'e:

— Nereye gitmek istiyorsun? diye sordu, Ebu Bekir:

— Beni kavmim Mekke'den çıkardı. Tenha bir yere çekilmek ve orada Rabbıma ibadet etmek istiyorum deyince, İbnu'd-Duğunne:

— Ey Ebu Bekir, senin gibi biri ne yurdundan çıkar ne de çıkarılır. Şüphesiz sen kimsede olmayan şeyi ihsan eder, eşini dostunu ziyaret eder, aile çevresinin yükünü çeker, misafire ikram eder hayır işlere yardım eder*sin. Ben senin koruyucun olayım. Mekke'ye dön de yurdunda Rabbına iba*det et, dedi.

Bunun üzerine İbnu'd-Duğunne ile beraber Mekke'ye geri dönmüştür. O akşam İbnu'd-Duğunne, Kureyş eşrafını dolaşarak:

— Ey Kureyş, Ebu Bekir gibi biri ne Mekke'den çıkar ne de zorla çıkarı*lır. Hayır işlere yardım eden, akrabayı ziyaret eden, aile yükünü çeken, misafir ağırlayan ve en kıymetli malı ihsan eden birini mi Mekke'den çıkar*mak istiyorsunuz? İbnu'd-Duğunne, Ebu Bekir'i emanına aldı. Ebu Bekir hakkında söylediklerini yalanlayarak:

— Ebu Bekir'e söyle evinde Rabbına ibadet etsin, istediğini okusun, namazını kılsın. Okuduğu ile bize zarar vermesin. Biz, onun kadınlarımızı ve çocuklarımızı dinlerinden vazgeçirmesinden endişe ediyoruz.

Kureyş'in bu sözlerini Ebu Bekir'e anlattı. Ebu Bekir de bu şartlara göre Rabbına ibadet etmek, namazını aşikare kılmamak, evinin dışında Kur'an okumamak üzere evinde ikamet etti. Daha sonra Ebu Bekir, evinin yanında bir mescid yaptı. Orada namaz kılmaya, Kur'an okumaya başladı. Hz. Ebu Bekir'in ibadetini beğenen müşrik kadınları ve çocukları ona bakmak için birbirleriyle okuyunca göz uçlarını tutamazdı. Bu durum Kureyş müşrikleri*nin eşrafını korkuttu. İbn'ud-Duğunne 'ye haber yolladılar. İbn'ud-Duğunne gelince ona dediler ki:

— Ebu Bekir, Rabbine evinde ibadet ettiği müddetçe emanında kalma*sına müsade etmiştik. Ebu Bekir ise haddi tecavüz ederek evinin önünde bir mescid yapmış aleni namaz kılmaya, Kur'an okumaya başlamış. Kadın ve çocuklarımızın yoldan çıkarılmasından korkuyoruz. Ebu Bekir'i bu işten vazgeçir. Eğer Ebu Bekir sadece evinde Rabbına ibadet etmekle yetinirse bunu yapsın. Yok eğer buna karşı çıkarak alenen namaz kılmak alenen Kur'an okumak isterse verdiğin emanı sana iade etmesini iste. Sana verdiği*miz sözden caymayı çirkin gördük. Fakat biz onun açıktan ibadet etmesine kesinlikle söz vermiş değiliz.

Hz. Aişe der ki: Bunun üzerine İbnu'd-Duğunne Ebu Bekir'e geldi de:

— Ey Ebu Bekir! Benim sana hangi konuda söz verdiğimi pek iyi bilir*sin. Şimdi sen ya o hususa rivayet edersin yahutta verdiğim emanı geri verir-sin.Bir kimseye verdiğim emammdan vazgeçmiş olduğumu Arap milletinin işitmesini arzu etmem, dedi.

Bunun üzerine Ebu Bekir:

— Öyleyse senin himayeni bırakıyor, yüce Allah'ın himayesine giriyo*rum, dedi.

O sırada Rasulullah, Mekke'de idi. Rasulullah müslümanlara şöyle di*yordu:

— Sizin hicret edeceğiniz şehirin iki kara başlık arasında içerisinde hurmalıklar bulunan bir yer olduğu bana gösterildi! Bunun üzerine halk, grup grup Medine'ye hicret etti. Ayrıca Habeşistan'a hicret edenlerin bir kıs*mı da Medine'ye gelmişlerdi. Hz. Ebubekir, Medine'ye hicrete hazırlanınca Rasulullah: "sabret, bana da hicret etme izni verilmesini umarım" dedi. Hz. Ebubekir ise: 'Ey Allah'ın Rasulü babam anam sana kurban olsun. Böyle bir müsadeyi sen de umar mısın?' diye sordu Rasulullah 'evet, umarım' karşılığını verdi. Bunun üzerine Ebubekir, Rasulullah'la beraber hicret et*mek için kararından vazgeçti. Hicret için evinde bulunan en kuvvetli iki he*cin devesini dört ay ağaç yaprağıyla evinde besledi.

Hz. Aişe der ti: "Birgün zeval vaktinin ilk saatinde Ebu Bekir'in evinde oturuyorduk. Ev halkından biri Ebubekir'e: İşte Rasulullah, başını bir sar*gıyla sarmış bir halde genelde gelmediği bir vakitte geliyor' dedi. Hz. Ebubekir de:

— Babam anam ona kurban olsun, mühim bir hadise olmadıkça bu saat*te gelmek âdeti değildi' dedi. Hz. Aişe anlatmaya devam ediyor: Rasulullah geldi. Eve girmek için izin istedi sonra da içeri girdi. Ebu Bekir'e dönerek:

— Yanında kim varsa dışarı çıkar, buyurdu. (Musa b. Ukbe'nin rivaye*tinde, Hz. Aişe demiştir ki: 'Ebubekir'in yanında ben ve Esmadan başka kimse yoktu)[345] dedi. Hz. Ebubekir: Babam anam sana feda olsun. Onlar se*nin ehlindir, karşılığını verdi.

Rasulullah:

— Bana Mekke'den çıkma izni verildi, dedi. Ebu Bekir de:

— Ey Allah'ın Rasulü! Babam sana kurban olsun, ben de senin yanında bulunmak isterim, dedi.

Rasulullah 'olur' karşılığını verdi. Ebubekir:

— Ey Allah'ın Rasulü, babam sana feda olsun. Şu iki deveden birini seç al, teklifinde bulundu. Rasulullah:

— Parasıyla alabilirim, buyurdu.

Hz. Aişe diyor ki: 'Biz, Rasulullah ile Ebu Bekir'in yolculuk ihtiyaçlanm çarçabuk hazırladık. Her ikisi için bir dağarcık içinde bir miktar azık düzenleyip koyduk. Ebubekir'in kızı Esma, kuşağından bir parça yırttı, onunla dağarcığın ağzını bağladı. Bu nedenle Esma'ya 'iki kuşaklı' manasında 'Zat'ün-Nitakayn' denildi. Hz. Aişe der ki: "Sonra Rasulullah ile Ebubekir (evimizin arkasındaki bir pencere deliğinden çıkarak) Sevr dağın*daki bir mağaraya ulaştılar."[346]

Fethu'l-Bari'de şunlar kayıtlıdır: Hz. Aişe, Ebu Bekir es-Sıddık'in kızı es-Sıddıka'dır. Annesi Ümmü Rüman'dır. Hicretten yaklaşık sekiz sene önce İslam'ın gelişinden sonra doğmuştur. Rasulullah'm vefatında on sekiz yaşındaydı. Vefatı Muaviye dönemine rastlar. Hicri 58'{len sonra olduğu söylenmiştir. [347]

Yüce Allah'ın Hz. Aişe'yi Rasuiullah'a eş seçmesi:

Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Sen, rüyamda (iki)[348] veya (üç) [349]defa bana gösterildin. Melek seni ipekten bir parça içeri*sinde bana getirerek: 'îşte hanımın!' dedi. Yüzündeki örtüyü kaldırdım bak*tım ki sensin. Seni görünce: 'Eğer bu Allah'ın takdiri ise kabul ediyorum' dedim.[350]

Hz. Aişe'nin düğün töreni:

Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Ben altı yaşında bir kız iken Nebi (s.a.v.) beni kendisine nikahladı. Medine'ye hicret ettik. Haris b. Hazre'çoğullarının yur*dunda konakladık. Bu ara sıtmaya tutuldum. Bu yüzden saçım döküldü. (Hastalıktan sonra) saçım gürleşti, uzayıp omuzlanma döküldü. Bir kere ben, arkadışlarımla beraber salıncakta oynarken annem Ümmü Ruman beni çağırdı. Ben de annemin yanına geldim. Bana ne yapacağını bilmiyordum. Annem elimi tuttu evin kapısının önüne geldiğimizde beni durdurdu. Ben de yorgunluktan kaba kaba soluyordum. Nihayet solumam biraz yatıştı. Sonra annem biraz su aldı. Onunla yüzümü başımı ovdu. Sonra beni eve koydu. Evde Ensar'dan birtakım kadınlar hazır bulunuyordu. Beni: 'Hayır ve bere*ket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdin* diye (alkışladılar). Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar da benim kıyafetimi düzelttiler. Bir anda habersiz bir şekilde Rasulullah ile karşılaşmam beni ürpertti. Ensar kadınları beni Rasuiullah'a takdim ettiklerinde ben dokuz yaşında bir kızdım."[351]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:37   #6
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Hz. Aişe'nin ilmi seviyesi:

1. İlim öğrenme hırsı: Ebu Melike'nin bildirdiğine göre: Rasulullah'ın hanımı Hz. Aişe bilmediği bir şey duyduğunda onu öğrenene kadar tekrar ederdi. Rasulullah "hesaba çekilen kişiye azab çektirilir" buyurmuştur. Hz. Aişe: "Rasululah'a 'yüce Allah kolay bir hesapla hesaba çekilecek buyurmu-yor mu?, diye sordum.' Rasulullah bana şöyle karşılık verdi: 'Âyette geçen hesap verme işi, insanların mizana sunulması ile ilgilidir. Kim de inceden inceye hesaba çekilir ve helak olur."[352]

Rasulullah'ın hanımı Hz. Aişe, Peygamberimize: "Uhud gününden da*ha sıkıntılı bir günle karşılaştın mı?" diye sordu. Rasulullah senin kavmin*den pek çok sıkıntı gördüm. Bunların en zorlusu Akabe günüydü." O gün kendimi İbn-u Abdi Yaleyl b. Abdi Kulal'e arzettim de o benim isteğime kar*şılık vermedi. Kederli olarak oradan ayrıldım. Kendimi çok uzaklarda bul*dum. Kafamı kaldırdım, baktım ki üzerimde bir bulut duruyor. Kafamı bulu*ta çevirince bana hitabeden Cebrail'i gördüm. O şöyle dedi: "Bilesin ki Yüce Allah, kavminin sana söylediklerini senin de onlara söylediğini işitmiştir. Şimdi yüce Allah sana onlardan dilediğini yerle bir etmen için dağlar mele*ğini gönderdi. Bu melek bana nida etti. İstersen Mekke'nin iki dağını kavuş*turarak onları yok edeyim' dedi. Rasulullah da: 'Hayır, Yüce Allah'tan nesil*lerinden yalnızca Allah'a ibadet eden, ona hiçbir şeyi ortak koşmayan kişiler çıkarmasını isterim."[353]

Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Rasuiullah'a Hicr-i İsmail'in -Kabe'nin eski duvarı- Kabe'den olup olmadığını sordum. Rasulullah:

— Evet, buyurdu. Ben yine:

— Kureyş için ne engel vardı da Hicri Beyt'e dahil etmemişler,' diye sordum.

Rasulullah: "Kureyş'in bu Hicri Kabe'ye katmaya bütçeleri yetmedi, cevabını verdi. Ben: 'Kabe'nin kapısı niçin bu kadar yüksektir?' diye sordum. Rasulü Ekrem: 'Senin kavmin dilediklerini Beyt'e koymak, dilediklerini de koymamak için' cevabını verdi. Sonra Rasulullah: 'Ey Aişe! Eğer kavmin Kureyş, cahiliye devrine yakın olmasaydı, ben, cidarı (Hicr'i) Beyt'e kat*mak, Beyt'in kapısını da zemin seviyesine indirmek isterdim. Fakat böyle yapıldığında kavminin kalbinin kırılmasından endişe ederim' buyurdu. Müslim'in rivayetinde: 'Eğer kavmin için benden sonra Kabe'yi yeniden yapma durumu ortaya çıkarsa, gel de yapmadıkları kısmı sana göstereyim" diyerek, Aişe'ye yedi zira'a yakın bir yer gösterdi.[354]

Mesruk diyor ki: "Aişe'nin yanında bir yere yaslanmıştım. Aişe dedi ki: 'Ey Aişe'nin babası! kim şu üç şeyden birini söylerse Allah'a büyük bir yalan isnat etmiş olur. Mesruk diyor ki: 'Onlar nedir diye sordum' Aişe: "Kim Muhammed Rabbını görmüştür derse Allah'a büyük yalan isnat etmiş olur." Ravi Mesruk diyor ki: 'Aişe'nin bu sözünü duyunca hemen doğruldum', Ey Müminlerin annesi! Bana bak, benim hakkımda acele hüküm verme. Yüce Allah "Mahummed onu açıkça ufukta görmüştür" ve yine "Allah'ın büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür" buyur muyor mu?' dedim. Hz. Aişe dedi ki: 'Bu konuyu Rasulullah'tan soran ilk kişi benim. Bunu bana şöyle açıkladı. "Gördüğüm Cebrail'di. Gerçek suretini bu ikisinin dışında daha önce hiç görmemiştim. Bu gördüğümde semadan iniyordu. Cüssesi yer ile göğün arasını kaplamıştı. Ayrıca "Gözler ona erişemez, o gözlere erişir. O çok lütuf sahibi ve herşeyden haberdardır" ve "Allah, bir insanla konuşmaz. Ancak ilhamla yahut perde arkasından konuşur; yahut bir elçi gönderip izniyle dilediğine vahyeder. O yücedir hikmet sahibidir" âyetlerini duymadın mı?' dedi. (İkincisi) Kim Muhammed, Allah'ın kitabından birşey gizlemiştir derse Allah'a büyük yalan isnat etmiş olur. Çünkü yüce Allah; "Ey Rasul! Sana Rabbinden indirileni tebliğ et. Şayet böyle yapmazsan O'nun risaletini tebliğ etmiş olmazsın" buyurmuştu. (Üçüncüsü) Kim, Muhammed Yarın ne olacağını bildirir derse Allah'a büyük yalan isnat etmiş olur. Çünkü yüce Allah 'Ey Habibim de ki: Allah'ın dışında kimse göklerde ve yerde olan gaybı bilemez.1 buyurmuştur. "[355]

Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur. "Kim Allah'a kavuşmayı arzularsa Allah da ona kavuşmayı ister, kim de Allah'a kavuşmayı istemezse AUah'da ona kavuşmayı istemez." Hz. Aişe diyor ki: Rasulullah'a, "Ey Allah'ın Rasulü! Ölümü istememek de böyle mi? Hepimiz ölümden hoşlanmayız." diye sordum. Rasulullah "Hayır. Mümin Allah'ın rahmetiyle, rızasıyla ve cennetiyle müjdelenince Allah'a kavuşmak ister. Dolayısıyla AUah'da o kuluna kavuşmayı ister. Kafir de Allah'ın azabıyla, gadabıyla müjdelenince Allah'a kavuşmayı istemez, Allah da ona kavuşma*yı istemez." Bu Müslim'in rivayetidir.[356]Hz. Aişe'den şöyle nakledilir: "Rasulullah yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak hoşrolunacaksınız" buyurdu. Hz.Aişe "Ey Allah'ın Rasulü! Erkekler ve kadınlar birlirlerine bakmazlar mı?" diye sordu. Rasulullah "(o günkü) durum onların bununla ilgilenmelerinden çok daha önemlidir." buyurdu.[357]

Hz. Aişe diyor ki: "Rasulullah'a: 'O gün yer başka yere gökler de başka göklere çevrilir1 âyetinde belirtilen günde insanlar nerede olacaklar?' diye sordum da 'sırat üzerinde olacaklar' karşılığını verdi.[358]

Urve diyor ki, hacceden Abdullah b. Amr yanımıza geldi. Ondan şunu işittim. " Rasulü Han'ın şöyle dediğini duydum." Allah, ilmi size verdikten sonra sizden çekip almaz. Fakat, alimleri almak suretiyle ilmi çekip alır. Geriye cahil insanlar kalır. Bunlardan fetva istenir onlar da kafalarına göre fetva verirler; hem kendileri sapar, hem de başkalarını saptırırlar" Bu hadisi Rasululuh'ın hanımı Hz. Aişe'ye anlattım.. Daha sonra Abdullah haccını yaptı. Aişe dedi ki: "Ey kız kardeşimin oğlu, Abdullah'a git, ondan bana nak*lettiğin hadisi araştır." dedi. Ben de Abdullah'ın yanına gittim, hadisi sor*dum; bana söylediği hadisin aynısını rivayet etti. Derhal Aişe'nin yanına var*dım, durumu ona haber verdim. Bu işi beğenen Aişe: 'Vallahi, Abdullah b. Amr hadisi iyi zabtetmiş" dedi.[359]

Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre, Rasulullah'ın vefat ettiği sırada Pey*gamberimizin hanımları miraslarını istemek için Osman'ı Ebubekir'e gön*dermeyi düşündüklerinde Aişe onlara şöyle demiştir: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle demedi mi? "Biz miras bırakmayız bizim bıraktığımız sadakadır."[360] 2. Hz. Aişe'nin ilminden örnekler:

Urve, Rasulullah'ın hanımı Aişe'ye şunu sorar: "Ta ki Rasuller ümitleri*ni kestiklerinde ve kendilerinin yalancı çıkarıldıklarını sandıklarında..." âyeti hakkında ne dersin? Hz. Aişe der ki: 'Rasulleri yalanlayan kavmidir. Dedim ki: 'Rasuller, kavimleri tarafından yalanlandıklarını kesin olarak bildiler, zan ile değil, dediğimde Hz. Aişe: 'Ey Urvecik! Bunu rasuller elbet*te kesin olarak anlamışlardı' dedi. Aişe'ye dedim ki: 'belki de âyet, Rasullerin yalanlanması değil aldatılmasıyla ilgilidir." (Ayette geçen 'küzzibû', yalanlamak; 'küzibû' ise aldatılmak manasındadır). Hz. Aişe dedi ki: 'Allah korusun. Hiçbir Rasul, Allah tarafından aldatıldığını düşünmez.' Peki bu âyet hakkında ne diyorsun? diye sordum. Hz. Aişe: 'Yalanlandıklarını sa*nanlar, Rablarına iman eden, peygamberlerini doğrulayan, uzun süre sıkıntı*ya düşüp kendilerine yardımın geç ulaştığı Rasullere uyanlardır. Rasuller, kavminden kendilerini yalanlayanlardan ümitlerini kesince, Rasullere u-yanlar kendilerinin yalanlandıklarını sandılar da hemen peşinden Allah'ın yardımı geldi1 karşılığını verdi."[361]

Urve şöyle anlatıyor: "Ben Hz. Aişe'ye: "Yüce Allah'ın 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır. Kim Ev'i (Kabe'yi) hacceder, ya da umre yaparsa, onları tavaf etmelerinde kendilerine bir günah yoktur. Kim kendiliğinden bir iyilik yaparsa bilsin ki, Allah karşılığını verir, (yaptığını) bilir' (Bakara, 158) âyeti hakkında ne dersin? diye sordum. Ve yemin ederim ki Safa ile Merve arasında sa'y etmek hiç kimse üzerine bir günah olmaz' dedim. Aişe:

— Ey kardeşimin oğlu, sen fena söz söyledin. Eğer bu âyetin hükmü senin te'vil ettiğin gibi olsaydı, âyet "Safa ile Merve arasında sa'y etmemekte günah yoktur" şeklinde olurdu. Şu kadar ki bu âyet Ensar hakkında indiril*miştir. Ensar müslüman olmalarından önce Müşellel mevkii yanında bulu*nup kendisine ibadet edegeldikleri Menat putu için ihrama girip telbiye eder*lerdi. İşte Ensardan ihrama giren kimseler Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi günah sayarlardı. Ensar müslüman oldukları zaman müşkil saydıkla*rı bu vaziyeti Rasulullah'a şöyle sordular:

- Ey Allah'ın Rasulü! Bizler Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi gü nah sayıyorduk, (bu iş bize ağır geldi) dediler.

Bunun üzerine Yüce Allah "Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın alametle-rindendir" âyetini indirdi. Hz. Aişe anlatmaya devam ediyor: 'Rasulullah, Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi kendi fiili ile kanunlaştırmıştır. Artık bu iki tepe -arasında dolaşmayı yani sa'yı terketmek kimse için caiz değildir' dedi. Ravi Zühri diyor ki: 'Aişe'nin bu hadisi hakkında Abdurrahman'ın oğlu Ebu Bekir'in fikrini sordum, cevaben şöyle dedi:

- Aişe'nin cahiliye devrinde Safa ile Merve arasında sa'yı günah sayan bir zümre bulunduğunu haber vermesi şüphesiz ki bir ilimdir. Fakat ben bunu işitmiş değilim."[362]

Şureyh b. Hani dedi ki: "Ebu Hureyre Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu bize haber verdi: 'Her kim Allah'a kavuşmayı dilerse Allah da ona kavuşma*yı diler, ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmezse Allah da ona kavuşma*yı hoş görmez.' Bunun üzerine ben Hz.Aişe'ye gelerek:

- Ey mü'minlerin annesi! Ben Ebu Hureyre'yi Rasulullah'tan bir hadis rivayet ederken dinledim. Eğer (mesele) öyleyse biz helak olduk demektir1 dedim. Aişe; Helak olan Rasulullah'ın sözüyle helak olmuştur! Ne o?' dedi.

Rasulullah 'Her kim Allah'a kavuşmayı dilerse Allah'da ona kavuşmayı diler, ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmez ise Allah da ona kavuşmayı hoş görmez' buyurmuş. Halbuki bizde ölümden hoşlanan hiçbir kimse yoktur' dedim. Bunun üzerine Hz. Aişe:

- Bunu Rasulullah söyledi ama o senin anladığın manada değildir. Lakin gözü yukarıya dikildiği, göğsü hırıldamaya başladığı tüyler diken di*ken olduğu ve parmaklar yumulduğu zaman o anda her kim Allah'a kavuş*mayı dilerse Allah da ona kavuşmayı diler; ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmezse Allah da ona kavuşmayı hoş görmez manasınadır' dedi."[363]

Amir b. Sa'd b. Ebi Vakkas, babasından naklen rivayet etmişti. Babası Abdullah b. Ömer'in yanında oturuyormuş. Birden etrafı taş duvarla çevril*miş evin sahibi Habbab çıkagelmiş ve:[364] "Ey Abdullah b. Ömer! Ebu Hurey-re'nin ne söylediğini duyuyor musun? (Baksana) Rasulullah'ı 'Her kim cena*ze ile birlikte onun evinden çıkar, cenazenin namazını kılar, sonra defhedilinceye kadar cenazenin arkasından giderse o kimseye iki kırat ecir vardır. Her bir kırat Uhud dağı kadardır. Cenazenin namazını kılıp da dönen kimse*ye ise Uhud dağı kadar bir ecir vardır' buyururken işitmiş." Bunun üzerine İbn Ömer, Habbab'ı Ebu Hureyre'nin söylediklerini sorarak gelip kendisine haber vermesi için Aişe'ye göndermiş. İbn Ömer mescidin çakıllarından bir avuç almış onları elinde evirip çeviriyormuş. Nihayet-elçi dönüp gelmiş ve Aişe'nin: 'Ebu Hureyre doğru söylemiş' dediğini bildirmiş. Bunun üzerine İbn Ömer, elindeki çakılları yere vurarak: 'Vallahi biz bir çok kıratlarda kaçırmışız' demiş."[365]

Hz. Aişe anlatıyor; "Kureyş ile onların dininde bulunanlar müzdelife'de vakfe yaparlardı. Kendilerine Hums denilirdi. Diğer Arap kabileleri ise Arafat'ta vakfe yaparlardı. İslam gelince, Allah, Rasulullah'a, "Arafat'a gi*derek orada vakfe yapmasını sonra oradan akın etmesini emretti. Bu ise Allah Teala'nin: "Sonra siz de başka insanların akın ettiği yerden akın edin" âyeti kerimesidir."[366]

Yusuf b. Mahek şöyle anlatıyor: "Ben, mü'minlerin annesi Aişe'nin ya*nındaydım. Tam bu sırada Onun yanına Irak'lı biri çıkageldi. Ona: 'Kefenin hangisi daha hayırlıdır?' diye sordu. Hz. Aişe; 'Yazık sana! (ölümden sonra hissedemeyeceğin için sana hangi şey zarar verebilir ki' dedi. Bu sefer o I-rak'lı kişi: 'Ey mü'minlerin annesi, bana kendi mushafını göster1 dedi. Hz. Aişe: 'niçin' diye sordu. Adam: 'Ben ümit ederim ki Kur'an'ı senin mushafına göre telif ederim. Çünkü Kur'an telif edilmiş olmayarak okunuyor' dedi. Bunun üzerine Hz. Aişe diğer sûrenin kıraatından önce Kur'an'ın hangi sûresini okumuş olsan sana ne zarar verir ki? Kur'an'dan ilk nazil olan sûrelerde uzunca cennet ve cehennem konusu işlendi. Nihayet insanlar İs*lam'a döndükleri zaman, helal ve haram ile ilgili âyetler nazil oldu. Şayet ilk önce 'Şarap içmeyin' yasağı inseydi insanlar elbette 'Biz ebeden şarabı bırakmayız' derlerdi. Ve şayet yine ilk önce 'zina etmeyin' yasağı inmiş ol*saydı insanlar muhakkak 'Biz zinayı ebediyyen bırakmayız', diyeceklerdi. 'Yeminle söylüyorum ki ben henüz oyun oynayan bir kız çocuğu iken Mek*ke'de Muhamed'e 'Hayır, buluşma zamanları o (uyarıldıkları) saattir. O saat cidden çok feci ve acıdır' âyeti inmişti. El-Bakara ile En-Nisa sûreleri ancak ben Rasulullah'ın yamndayken inmişlerdir' dedi. Ravi diyor ki: Bun*dan sonra Hz. Aişe, o Irak'lı için mushafı çıkardı. O şahsa surelerin âyetlerini imla ettirdi."[367]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:39   #7
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Hz. Aişe'nin evindeki ilim meclisleri:

Zürare şöyle anlatıyor: "Sa'd b. Hişam b. Amir, Allah yolunda gazaya niyet ederek Medine'ye geldi ve Medine'de kendine ait olan bir akar'ı sata*rak, bedeli ile silah ve at satın almak, böylece ölünceye kadar Bizanslılar'a karşı cihadda bulunmak istedi. Medine'ye gelince Medinelilerden bazı kimselere rastladı.Onlar kendisini bu işten nehyettiler ve ona 'Rasulullah'ın hayatında altı kişilik bir cemaatın bunu yapmak istediğini fakat Rasulul*lah'ın onları bundan nehyettiğini ve kendilerine 'Benim şahsımda sizin için güzel bir örnek yok mu?' buyurduğunu haber verdiler. Onlar bunu söyleyin*ce Sa'd daha önce boşadığı karısına ric'at etti ve ric'at ettiğine şahid de getir*di. Peşinden İbn Abbas'a gelerek ona Rasulullah'ın vitir namazını sordu.

İbn Abbas: "Ben sana Rasulullah' in vitrini yeryüzünde yaşayanlardan en iyi bileni göstereyim mi?1 dedi. Sa'd 'kimdir o?' diye sordu. İbn Abbas 'Aişe'dir. Hemen ona git de sor. Sonra gel ve sana verdiği cevabı bana haber ver' dedi. Sa'd 'Bunun o üzerine ben, Aişe'ye gitmek üzere yola çıktım ve Ha*kim b. Eflah'a vararak Aişe'ye beraber gitmek üzere onu yanıma almak iste*dim. Hakim: 'Ben ona yaklaşmam. Çünkü ben, onu şu iki fırka hakkında bir şey söylemekten nehyettim de o bana razı olmayarak bildiğini yaptı...' dedi. Ben Hakim'e yeminle ısrar ettim. Bunun üzerine benimle geldi. Beraberce Hz. Aişe'ye gittik. Yanına girmek için izin istedik. Aişe, bize izin verdi; yanına girdik. Hakim'i görünce tanıyarak: "Sen Hakim misin?" dedi. Hakim: 'Evet' cevabını verince Hz. Aişe: 'Yanındaki kimdir?' diye sordu. Hakim: 'Sa'd b. Hişam'dır' dedi. Hz. Aişe: 'Hangi Hişam?' diye sordu. Hakim: 'Amr'ın oğlu' dedi.

Bunun üzerine Hz. Aişe ona rahmet okudu ve: 'Hayırdır inşaaHah1 dedi. (Katade: "Hişam, Uhud harbinde vurulmuştu" der.) Ben de: 'Ey mü'minlerin annesi! Bana Rasulullah'ın ahlakını anlat!' dedim. Hz. Aişe de: 'Sen Kur'an okuyorsun değil mi?' dedi. Ben de: 'Evet okuyorum' dedim. Hz. Aişe: 'İşte Rasulullah'ın ahlakı Kur'an'dı.' dedi. Bunun üzerine ben kalkmaya davran*dım ve ölünceye kadar hiç kimseye birşey sormamaya niyet ettim. Sonra ak*lıma geldi de: 'Bana Rasulullah'ın gece namazını anlat' dedim. Hz. Aişe: 'Sen Müzzemmil süresini okuyorsun değil mi?1 diye sodu. Ben: 'evet okurum' cevabını verdim. Hz. Aişe: 'işte Allah bu sûrenin başında gece namazını farz kıldı. Bunun üzerine Rasulullah ve ashabı bir sene gece namazına kalktılar. Allah, bu sûrenin sonunu oniki ay semada tuttu. Nihayet bu sûrenin sonunda tahfifi indirdi de artık gece namazı farzdan sonra kılman bir nafile oldu...' dedi. Daha sonra: 'Ey mü'minlerin annesi, Rasulullah'ın vitrini bana haber ver1 dedim. Hz. Aişe: 'Biz, onun misvakını ve abdest suyunu hazırlardık. Allah da onu geceleyin ne zaman uyandırmak dilerse, uyandırırdı. Bunu mü*teakip misvak kullanır, abdest alır ve dokuz rek'at namaz kılardı.

Bu rek'atların yalnız sekizincisinde oturur Allah'ı zikreder; ona hamd eder ve duada bulunurdu. Sonra selam vermeden ayağa kalkar, dokuzuncu rek'atı da kılardı. Sonra oturarak Allah'ı zikreder, ona hamdeder ve duada bulunurdu. Sonra bize işittirecek derecede selam verirdi. Selam verdikten sonra oturduğu yerde iki rek'at namaz kılardı. İşte yavrum bu namaz onbir rek'attır. Rasulullah yaşlanıp biraz kilo alınca, vitri yedi rek'at kılmaya baş*ladı. Bu iki rek'atı yine eskiden kıldığı gibi kıldı. Böylece bu da dokuz rek'at oldu yavrucuğum. Rasulullah bir namazı kıldı mı artık ona devam etmeyi severdi. Şayet kendisine uyku veya bir sızı galebe çalar da gece namazını kılmazsa gündüzün oniki rekaz namaz kılardı. Rasulullah'ın bütün Kur'an'i bir gecede okuduğunu bütün bir gece sabaha kadar namaz kıldığını ve Ramazandan başka tam bir ay oruç tuttuğunu bilmiyorum' dedi.

Bunun üzerine ben, İbn Abbas'a giderek Hz. Aişe'nin söylediklerini o-na anlattım. İbn Abbas "Aişe doğru söylemiş! Ona yakın olsam mutlaka o-nun yanına gider, bunları ağzından dinlerdim" dedi. Bunun üzerine ben: "Eğer senin, onun yanına girmediğini bilseydim, onun hadisini sana söyle*mezdim'dedi."[368]

Abdurrahman b. Şemmase şöyle anlatıyor: "Hz. Aişe'ye birşey sorma*ya geldim 'sen kimsin?' diye sordu. Ben de "Mısırlılardan biriyim" dedim. Sonra Hz. Aişe "bu gazanızda sizin valinizin size mualemesi nasıldır?" diye sordu. O da "Kendisinden bir fenalık görmedik. Bizden birimizin devesi ölse hemen ona deve verir; kölesi ölse köle verir, yiyeceğe muhtaç olsa yiyecek verir." dedi. Bunun üzerine Hz. Aişe; "Doğrusu, Rasulullah'tan işittiğim bir-şeyi sana haber vermekten, onu kardeşim Muhammed b. Ebi Bekir'e yaptık*ları beni men'edemez! Şu evimde Allah'ım! Bir kimse ümmetimin işlerinden bir vazife alırda onlara zorluk gösterirse sen de ona zorluk göster! Bir kimse ümmetimin işlerinden bir vazife alır da onlara hoş muamele ederse sen de onlara hoş muamele eyle" buyurdu."[369]

Mesruk şöyle anlatıyor: "Biz, Hz. Aişe'nin huzuruna girdik. Yanında Hassan b. Sabit vardı. Hassan kendine ait olan bir takım beyitleri aruz veznine uydurarak şöyle şiir söylüyordu:

"Namuslu, iffetli, zeki ve şüpheli bir şeyle itham edilmeyen."

Hz. Aişe de ona: "Lakin sen böyle değilsin. (Yani gıybet ettin ve iftiracı*ların sözüne daldın) dedi. Mesruk Hz. Aişe'ye: "Hassan'ın senin yanına gir*mesine neden izin veriyorsun? Halbuki Yüce Allah "Onlardan onun büyü*ğünü üzerine alan kimseye büyük bir azab vardır" buyuruyor, dedim. Bunun üzerine hz. Aişe bana "Hangi azab körlükten daha şiddetli ve daha büyük*tür?" dedi. Ve onun lehine "Şüphesiz Hassan, Rasulullah adına İslam'ı mü*dafaa eder yahut müşriklerin hicivlerine karşılık verirdi, sözlerini de söyler*di" dedi.[370]

Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe anlatıyor: "Hz. Aişe'nin yanına girdim ve kendisine: "Bana Rasulullah'ın hastalığından bahsetmez misin?" dedim. Aişe "Hayhay" dedi ve devam ederek: "Rasulullah'ın hastalığı ağırlaşü. Bir ara "cemaat, namazı kıldılar mı?"diye sordu. Biz: "Hayır, seni bekliyorlar ey Allah'ın Rasulü" dedik. Rasulullah "Öyleyse benim için leğene su koyun" buyurdular. Dediğini yaptık, Rasulullah yıkandı, sonra kalkmak için dav*randı, fakat bayıldı. Sonra ayılarak "Cemaat namazı kıldılar mı?" diye sordu. "Hayır seni bekliyorlar ya Rasulullah" dedik. Yine benim için leğene su ko*yun" buyurdu. Dediğini yaptık ve yıkandı. Sonra kalkmak için davrandı fakat yine bayıldı sonra ayılarak "Cemaat namazı kıldılar mı?" diye sordu. Biz: "Hayır seni bekliyorlar Ey Allah'ın Rasulü" dedik. Cemaat, mescide ka*panmış Rasulullah'ı bekliyorlardı. Bunun üzerine Rasulullah cemaata na*maz kıldırması için Ebubekir'e haber görderdi. Gönderilen zat Ebubekir'e vararak "Rasulullah cemaata namaz kıldırmanı emrediyor" dedi. Ebubekir yumuşak kalpli birisiydi. Hz. Ömer'e "Ey Ömer cemaata namazı sen kıldır" dedi. Ömer "Buna sen daha layıksın" karşılığını verdi. Böylece o günlerde cemaate namazı Ebu Bekir kıldırdı. Sonra Rasulullah kendinde bir parça hafiflik hissederek biri Abbas olmak üzere iki kişinin arasında öğle namazına çıktı. Ebubekir cemaata namaz kıldırıyordu.

Ebubekir onu görünce geri çekilmeye davrandı. Fakat Rasulullah, geri çekilmemesini işaret etti. Yanındaki iki kişiye "beni onun yanına oturtun de*di. Onlar da kendisini Ebubekir'in yanıbaşına oturttular. Ebubekir ayakta Peygamber (s.a.v.) namazına uymuş, cemaat da Ebubekir'in namazına uy*muş olarak namaz kılıyorlar, Peygamber (s.a.v.) ise oturuyordu. Ubeydullah diyor ki: "Daha sonra Abdullah b. Abbas'ın yanına girerek Rasulullah'ın hastalığı hakkında Aişe'nin bana anlattıklarını ona arzettim. Onlar da hiçbir-şey inkâr etmedi. Yalnız "Abbasla birlikte Rasulullah'ın koluna giren zatın adını Hz. Aişe sana söyledi mi? dedi. Ben de hayır, dedim. İbn Abbas "O A-li'ydi."dedi.[371]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:41   #8
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Hz. Aişenin sahabe'nin hatalarını düzeltmesi

Ubeydullah b. Umeyr şöyle anlatıyor: "Abdullah b. Amr'ın, kadınlara gusledecekleri zaman saçlarının örgülerini çözmelerini emretmesi Hz. Aişe'ye ulaşınca: 'Bu İbn Amr hayret birisi! Kadınlara, gusledecekleri za*man saçlarını çözmelerini emrediyor, niçin saçlarını traş etmelerini emret*miyor? Ben ve Rasulullah tek bir kaptan (su alarak) guslederdik, başıma üç defadan fazla su dökmezdim' dedi."[372]

Umre bint Abdurrahman anlatıyor: "Ziyad b. Ebi Süfyan, Hz. Aişe'ye İbn Abbas'ın: 'Kim, kesilmek üzere bir kurbanlık gönderirse, gönderdiği kurbanlık kesilinceye kadar hac yapana haram olan şeyler kurbanlık ona da haramdır' sözünü bildiren bir mektup yazdı. Bunun üzerine Hz. Aişe: 'İş İbn Abbas'ın dediği gibi değil. Ben, Rasulullah'ın kurbanının ipini kendi elimle çözdüm sonra Rasulullah onu eliyle bağladı ve babamla gönderdi. O kesilinceye kadar Allah'ın helal kıldığı hiçbirşey Rasulullah'a haram olmadı' buyurdu."

Muhammcd b. el-Menteşjr şöyle anlatıyor: "Hz. Aişe'ye İbn Ömer'in: 'Üzerimde koku izi ile ihramli olmayı hoşgörmem' sözünü zikrettim. Bunun üzerine Hz. Aişe: 'Ben Rasulullah'a güzel koku sürdüm, sonra o, kadınlarını dolaştı, sonra da üzerinde koku izi varken ihrama girdi' dedi.

Mücahid diyor ki: "Ben, Urve b. ez-Zübeyr ile beraber Medine mesci*dine girdim. Abdullah b. Ömer'i Aişe'nin hücresine dayanıp oturmuş halde bulduk. Bazı insanlar da mescidde kuşluk namazı kılıyorlardı. Biz, İbn Ö-mer'e bunların kuşluk vaktinde mescidde toplanıp kıldıkları namazların hükmünü sorduk. İbn Ömer: 'Kuşluk namazı için bu şekilde mescidde top*lanmaları bid'attır1 dedi. Sonra Urve, İbn Ömer'e Rasulullah (s.a.vO kaç kere umre yaptı diye sordu. İbn Ömer: 'Birisi Recep ayında olmak üzere dört umre yaptı' dedi. Biz, İbn Ömer'in bu son cevabındaki hatayı kendisine reddetmek istemedik. Bu sırada biz, mü'minlerin anası Hz. Aişe'nin, kendi odasında dişlerini yıkamasından çıkan hışırtıyı duyduk. (İzin alarak yanına girdiği*mizde, Urve teyzesi sıfatıyla Aişe'ye: 'Ey Anne! Ey müminlerin annesi! Ebu Abdurrahman Abdullah b. Ömer'in söylediği sözü işitiyor musun?' dedi. Aişe ne söylüyor?1 dedi. Urve b. Zubeyr: 'İbn Ömer: Rasulullah birisi Recep ayında olmak üzere dört umre yaptı diyor" dedi. Bunun üzerine Hz. Aişe: "Allah, Abdurrahman'a rahmet etsin! Halbuki Rasulullah'ın yaptığı umrele*rin hepsine tanık olmuştur. Rasulullah Recep ayında katiyyen umre yapma*mıştır' dedi."[373]

Abdullah b. Ubeydullah b. Ebi Melike şöyle anlatıyor: "Osman'ın kızı Ümmü Eban Mekke'de vefat etmişti. (Namaz ve defninde) hazır bulunmak için bizler de bu cenazeye gelmiştik. îbn Ömer ile İbn Abbas da bu cenazede hazır bulundular. Ben İbn Ömer ile İbn Abbas'ın arasına oturmuştum. (Veya ravi) şöyle dedi: Yahut ben bu ikisinden birinin yanına oturmuştum da diğeri de gelip benim yanıma oturmuştu, (bu sırada evden kadınların feryadı yük seldi). Bunun üzerine İbn Ömer, yanında bulunan Osman'ın oğlu Amr'a "şu kadınları ağlamaktan nehyetmez misin? Çünkü Rasulullah, "şüphesiz ölü, ailesinin kendisine ağlamasından dolayı azab duyar' buyurdu" dedi. Buna karşı Abdullah b. Abbas da: 'Bu sözü Ömer (r.a.) da bazen söylerdi1 dedi. Devamla İbn Abbas, Ömer vefat ettiğinde bunu Aişe (r.a.)'ya hatırlattım. O da; Allah Ömer'e rahmet etsin! Valahi, Rasulullah (s.a.v.), "Allah mü'mine ailesinin ona ağlamasından dolayı azap eder" demedi. Rasulullah (s.a.v.); "Allah ailesinin ona ağlamasından dolayı kafirin azabını artırır" buyurdu. Devamla, "size Kur'an yeter. Onda; "hiç kimsenin günah yükü başkasına yüklenmez" buyrulur. İbn Abbas bu noktada: "Vallahi! Güldüren de ağlatan da O'dur" dedi.[374]

Uruc, Hz. Aişe'nin şöyle dediğini rivayet ediyor: Hz. Aişe "Buraya fila*nın babası (Ebu Hureyre) geldi. Odamın şu tarafına oturdu. (Sözüne hiç ara vermeksizin devamla) Rasulullah'tan hadis söyleyip, bunları bana duyur*mak istiyordu. Halbuki ben teşbih ediyordum. Ben ibadetimi bitirmeden kalktı gibi. Eğer ona yetişebilseydim muhakkak onu böyle aralıksız söyle*mekten men ederdim. İyi bilin ki, Rasulullah sözü sizin sözünüzü zincirledi*ğiniz gibi birbirine ekleme suretiyle söylemezdi" dedi.[375] Başka bir rivayette Rasulullah öyle tek tek konuşurdu ki saymak isteyen onu sayabilirdi.) dedi.[376]

Bedreddin ez-Zerkeşi yalnızca Hz. Aişe'nin sahabe rivayetlerini dü*zeltmesini konu alan "el-îcabe li iradi ma İstedrakethü Aişetü ale's Sahabeti" adlı bir eser kaleme almıştır. Zerkeşî kitabın mukaddimesinde: "Bu kitapta, sadece Hz. Aişe'den gelen hadisleri veya başkalarına muhalif görüşlerini veya sadece Aişe'nin bildiği açık sünnet veya sağlam ilmi açıklamalarını veya zamanının alimlerine karşı ileri sürdüğü hadisleri veya kendi zamanındaki meşhur kişilerin yanlarındaki hadisleri bırakıp Hz. Aişe'den aldıkları hadisleri veya verdiği fetvaları, veyahutta doğruluğuna inandığım ictihadlarını topladım" demiştir.[377]

Zerkeşi, Hz. Aişe'nin Ömer b. Hattab, Ali b. Ebi Talib, Abdullah b. Abbas gibi meşhur yirmi üç sahabinin rivayet ettiği hadisleri düzeltmiştir. Bazen bu sayı ellidokuza kadar ulaşmıştır.

el-İcabe'nin muhakkiki Prof. Said el-Afganî: "Hz. Aişe konusunda senelerce çalıştım. Öyle ki onu anlatacak bir kelime bulamıyorum. Özellikle Hz. Aişe'nin susuz bir ortamda, dalgaları birbiri ile boğuşan engin bir deniz gibi bilgi yığınlanyla karşına çıkmasına şaşarsın. Fıkıh, hadis, tefsir, hukuk, edebiyat, şiir, ahbar, ensab, mefahir, tıp ve tarih gibi başarılması zor olan bir çok konular karşısında Hz. Aişe'yi bulursun. Bununla da kalmaz. Bütün bu bilgileri henüz onsekiz yaşına varmadan elde etmesi daha da calibi dikkat*tir.[378]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:45   #9
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Hz. Aişe'nin tevaazuu ve ilmî anlayışı:

Şureyh b. Hâni diyor ki: "Hz. Aişe'ye mest üzerine mesh etmeyi sor*dum. Bana: 'Benden daha bilgili olan Ali'ye git' dedi. (Başka bir rivayette de: 'Rasulullah'la beraber yolculuk ederdi, şeklindedir.') Ravi diyor ki: "Hz. Ali'ye gittim. O, Rasulullah'tan naklen, mesh müddettinin yolcu için üç gün üç gece, mukim için ise birgün bir gece olduğunu söyledi..."[379]

Kerib şöyle anlatıyor: "İbn Abbas, Misver b. Mahreme ve Abdurrah-man b. Ezher, Kerib'i Hz. Aişe'ye gönderdiler ve: 'Hepimizden ona selam söyle ikindi namazından sonra iki rekat namaz kılınıp kılınamayacağını sor' dediler. Ayrıca Rasulullah'ın nehyettiği bize ulaştığı halde senin bu namazı kıldığını duyduk' de. İbn Abbas: 'Ömer'le beraber insanlar arasında bu iki rekata en düşkün bendim, demiştir.1 Kerib: 'Bunun üzerine Aişe'nin yanına gittim. İstedikleri şeyi ona sordum' dedi. Aişe: 'Ümmü Seleme'ye sor' dedi. Daha sonra beni gönderenlerin yanına dönüp Aişe'nin dediğini onlara anlat*tım. Bunun üzerine beni Aişe'nin yanına gönderdikleri gibi Ümmü Sele me'ye gönderdiler. Ümmü Seleme: 'Rasulullah'ın bu namazı yasakladığını duydum ancak kendisinin ikindi namazı ile beraber bu namazı kıldığını gör*düm1. Sonra Ensar'dan Haram oğullarından kadınlarla otururken Rasulullah geldi. Rasulullah'a bir cariye gönderip şöyle tenbihledim: 'Git Rasulullah'ın yanına otur ve: 'Ey Allah'ın Rasulü, Ümmü Seleme, bu namazı yasakladığı*nızı duydum ve aynı zamanda o namazı kıldığınızı görüyorum diyor,' de. Eğer eliyle işaret ederse gerisinde dur. 'Cariye bunları aynen yaptı. Cariye Rasulullah eliyle işaret eder etmez arkasına geçti. Rasulullah namazı bitirin*ce cariyeye dönüp: 'Ey Ebu Ümeyye'nin kızı, ikindiden sonra kıldığım iki re*kat namaz, Abdulkays'tan bir kısım insanların gelip beni meşgul etmelerin*den dolayı kılmadığım öğlen namazından sonraki iki rek'atıdır buyurdu."[380]

İbrahim diyor ki: "Esved'e, Hz. Aişe'ye hangi kapların içinde şıra (nebiz) yapmanın mekruh olduğunu sordun mu? dedim. "Evet" dedi. Öyleyse Rasulullah hangi kaplarda şıra yapılmasını nehyetti? diye sordum? İçi boşaltılmış kuru kabak kabında ve ziftle sıvalı küp ve testide' diye cevap verdi. Ben çanak çömleği de sordun mu? dedim. Aişe: 'Ben Rasulullah'dan yalnızca duyduklarımı söylerim. Duymadıklarımı da mı size söyleyeyim?' dedi."[381]

(Hicab emrinden önce) Aişe'nin mükemmel işlere girmesini Enes anlatıyor: "Uhud günü, hezimete uğrayan müslümanlar Rasulullah'ın etra*fından dağılmışlardı... Bu sırada Ebu Bekir'in kızı Aişe ile Ümmü Süleym ayaklarını, halhallan görünecek kadar sıvamışlardı. Sırtlarına yüklendikleri su kırbalarından susayanlara su verdiklerini, kırbalar boşaldığında onları tekrar doldurduktan sonra tekrar susayanlara su verdiklerini gördüm."[382]

Hz. Aişe'nin perde arkasından sonra daha büyük işlere teşebbüsü:

Hz. Aişe diyor ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Cihadı biz en büyük amel görü*yoruz. Biz de cihad edelim mi? Rasulullah: 'Sizin en güzel cihadınız şartları*na uyarak yaptığınız haçtır' buyurdu. Diğer bir rivayette[383] ise: 'Sizinle beraber biz de savaşa katılıp cihad etmeyelim mi?' deyince Rasulullah: 'sizin için en güzel cihad hacdır, haccı mebrurdur' demiştir. Aişe diyor ki: 'Rasulullah'tan bunu duyduktan sonra haccetmekten hiç geri durmadım.'[384]

Hz. Aişe anlatıyor: "Hac aylarında hacca niyet ederek evimizden ayrıl*dık. Şerefe (Mekke'den altı mil uzaklıkta bir köy) varınca Rasulullah ashabına: 'Yanında kesilecek hayvanı olmayanların sadece umre yapmasını arzularım. Eğer yanında hayvanı olan varsa umre yapmasın' buyurdu. Bu esnada Rasulullah yanıma geldi: Bana: "Niçin ağlıyorsun?' diye sordu. Dedim ki: 'Ashabına söylediklerini duydum. Hayvanı olanları umre yap*maktan vazgeçirdin.' Diğer bir rivayette ise Hz. Aişe: 'Ey Allah'ın Rasulü! İnsanlar iki ecir alıp dönerlerken ben bir ecirle mi döneyim? diye sorar. [385]Diğer bir rivayette de: 'Ey Allah'ın Rasulü! İnsanlar Allah'ın iki hakkını (ibadetini) yaparlarken ben sadece bir tanesini yapıyorum'[386] deyince, Rasulullah: 'Sende ne var?' diye sorar. Hz. Aişe: 'Namaz kılamıyorum' karşılığını verince, Hz. Peygamber: 'Adem'in kızı Aişe, bu sana zarar ver*mez. İnsanlara yazılan sevap sana da yazıldı. Haccını yap. Umulur ki Yüce Allah seni de umreye kavuşturur' demiştir."[387]

Hz, Aişe'nin, faziletli kişinin faziletini anlatması

Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah'ın hanımlarından Hatice'yi ve onda gördüklerimi kıskandığım kadar kimseyi kıskanmadım. Rasulullah Hati*ce'yi çok anar, koyun kesince onu parçalara ayırır; muhakkak Hatice'nin dostlarına birer parça gönderirdi. Birgün Rasulullah'a: "Sanki dünyada Hati*ce'den başka kadın yok1 diye kıskançlığımı belirtince, Rasulullah: 'O bir başkaydı. Benim ondan çocuğum oldu' buyurmuştu."[388]

Hz. Aişe diyor ki: "Daha sonra Rasululah'ın hanımları Zeynep binti Cahş'ı gönderdiler. Zeyneb evde Rasulullah'la daha çok kalırdı. Dindarlıkta Zeyneb'den daha hayırlı kimse görmedim. Allah'tan daha çok korkan, sözü doğru, akrabasını ziyaret eden, çok sadaka veren ve Allah'a yaklaşmasına yarayacak amellerde kendisinden fedakârlık eden biriydi. Kararından he*men dönmesi dışında hiçbir kusuru yoktu. Aişe diyor ki: 'Zeyneb, Rasulullah'tan içeri girmek için izin istedi. Bu esnada Rasulullah Fatıma gel*diğinde üzerinde bulunan dikişsiz elbiseye bürünmüş olarak Aişe ile bera*berdi. Rasulullah, Zeyneb'e izin verdi. Zeyneb içeri girdi: 'Ey Allah'ın Rasu*lü! Ebu Kuhafe'nin kızı Aişe konusunda adaletli olmanı söylemem için ha*nımların beni sana gönderdi' dedi. Aişe dedi ki: 'Sonra Zeyneb üzerime gel*di, hakkımda ileri-geri laflar ediyordu. Ayrıca karşılık vermeme müsaade e-der mi diye de Rasulullah'ın gözüne bakıyordum. Zeynep daha konuşuyor*du. Baktım ki Rasulullah Zeyneb'e karşılık vermemi yadırgamayacak; ben de Zeyneb'e cevap vermeye başladım ve ona galip gelinceye kadar da bırak*madım."[389]

Hişam'ın babasından bildirdiğine göre İfk Olayında Aişe'nin üzerine en fazla gelen Hasan b. Sabifti. Kadınlardan biri Hasan b. Sabit'e sövünce Hz. Aişe: "Ona sövme! Çünkü o, 'Rasulullah'ı müdafaa eden biridir" demiştir.[390]

Urve b. Zübeyr'in bildirdiğine göre; Aişe, yanında Hasan b. Sabit'e sövülmesine razı olmazdı. Çünkü o şu beyiti okumuştur dedi:

Benim ve onun babası, benim ve Muhammed'in namusu sizden korun*muştur.[391]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Kasım 2011, 21:46   #10
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kadın Şahsiyetler




Hz. Aişe'nin zühdü ve cömertliği

Abdullah b. Eymen babasından şunları nakleder: "Bir gün Aişe'nin yanına vardım. Üzerinde beş dirhem değerinde dikişsiz yünden yapılmış bir elbise vardı. Dedi ki: 'Şu cariyene bak. Bu elbiseyi evde giymekten gurur duyuyor. Rasulullah döneminde aynısından bir elbisem vardı. Medine ka*dınları onunla süslenmek istediklerinde bana kira ücretini gönderirlerdi."[392]

Hz. Aişe'nin yeğeni Avf b.Tufeyl onun annesine şöyle der: "Anlatıldığına göre Abdullah b. Zübeyr'le Aişe arasındaki bir alış-veriş ya-hud Abdullah b. Zübeyr'in Aişe'ye verdiği bir hediye olayında Abdullah: "Vallahi Aişe'yi ya bu işten vazgeçirirsin, yahutta ben ona hacr korum, (alış*verişten men ederim)' demiştir. (Rivayete göre Rasulullah ve Ebu Bekir'den sonra insanlar arasında Aişe'yi en çok seven Abdullah b. Zübeyr'di. Aişe'ye iyilikte bulunur. Allah'ın kendisine verdiği şeylerden muhakkak Aişe'ye de ikram ederdi.[393] Abdullah b. Zübeyr'in bu sözünü duyan Aişe: 'Gerçekten o böyle mi dedi?' diye sordu. Yanındakiler: 'evet, aynen öyle söyledi' deyince, Aişe: 'Allah'a yemin olsun ki, Abdullah b. Zübeyr'le asla konuşmayacağım' diye yemin etti.

Aişe'den uzun süre uzak kalan İbn Zübeyr, Aişe ile konuşmak için bir aracı aradı. Bunu duyan Âişe: 'Vallahi ne aracı istiyorum ne de yeminimi bozacağım1 diye yemin etti. Uzun süre Aişe'den uzak kalan İbn Zübeyr, Zühre oğullarından Misver b. Mahreme ile Abdurrahman b. Esved b. Abdiyeğus'un yanlarına vararak: 'Allah için beni Aişe'ye götürün. Benimle konuşmamak için Aişe'nin yemin etmesi vallahi helal olmaz dedi. İbn Zübeyr'in teklifini kabul eden Misver ile Abdurrahman elbiselerini giyip, doğruca Aişe'nin yanına gittiler ve Aişe'yle görüşmek için izin istediler. Ona: 'Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun. İçeri girelim mi?1 dediler. 'Girin' dedi. 'Hepimiz mi girelim?1 dediler. Aişe de: "Evet hepiniz gi*rin' dedi. Aişe, İbn Zübeyr'in kendileriyle beraber olduğunu bilmiyordu.

İbn Zübeyr, onlarla beraber içeri girince perdenin arkasına geçti. Aişe'ye sarıldı, ağlayarak Aişe'den kendisiyle konuşmasını istedi. Bu arada Abdurrahman da: 'Allah aşkına konuş!' diye ısrar ediyordu. Aişe, İbn Zü*beyr'le konuşmayı kabul etmedi. Ona Rasulullah'ın insanlar arasında soğuk*luk olmaması gerektiği sözünü, üç geceden fazla müslüman kişinin kardesiyle dargın kalamayacağı uyarısı hatırlatıldı. Yoğun ısrarlardan ve Öğütler*den sonra Aişe ağlayarak: 'Ben yemin ettim. Yeminden dönmek zor' dedi. Yeniden Aişe'ye ısrar etmeye başladılar. Sonunda Aişe, İbni Zübeyr'le ko*nuştu. Yeminine karşılık kırk köle azad etti. Aişe, bu yeminini hatırlayınca ağlar, gözlerinden akan yaş, başörtüsünün boynunu örten kısmını ıslatıldı.[394]

Hz. Aişe'nin verası

Amr b. Meymun el-Evdi diyor ki: "Ömer b. Hattab oğluna: 'Ey Abdul*lah, mü'minlerin annesi Aişe'ye git ve: 'Ömer b. Hattab sana selam söylüyor" dedikten sonra ona, Beni (öldükten sonra) dostumun (Rasulullah'ın) yanma defnedip, defnetmeyeceğini sor, dedi. Aişe dedi ki: 'Rasulullah'ın yanına ben defnedilmek isterdim. Ama bugün onu kendime tercih ediyorum'.S Abdullah babasının yanına dönünce, Hz. Ömer 'Ne oldu?' diye sordu. Abdullah: 'Bu konuda sana izin verdi.' karşılığını verdi. Hz. Ömer: 'Benim i-çin en önemli konu öldükten sonra nerede kalacağım konusudur. Ben ölün*ce, beni Aişe'nin yanına taşıyın. Ona selam verin. Sonra Aişe'ye: 'Ömer b. Hattab senden izin istiyor1 de. Eğer müsaade ederse beni Rasulullah'ın yanı*na gömün. Razı olmazsa müslümanlann kabristanına defnedin' demiştir. (Bu olay, Hz. Ömer'in yaralanmasından sonra vukubulmuştur.)[395]

İbn Ebi Melike anlatıyor: "îbni Abbas henüz ölmemiş olan bitkin halde bulunan Aişe'ye Rasulullah'ın yanına gömülmesini teklif edince, Aişe 'insanların bana övgü yağdırmasından korkarım' demiştir. İbni Abbas'ın he*men arkasından İbn Zübeyr girer. Aişe: 'Biraz önce İbn Abbas geldi. Beni ö-ven sözler sarfetti. Artık, unutulmak istiyorum' dedi.[396] Aişe, Abdullah b. Zübeyr'e: 'Beni diğer arkadaşlarımın yanına defnedin. Rasulullah'ın yanına defnetmeyin. İnsanların beni layık olmadığım şeylerle övmesini istemiyo*rum' demiştir." [397]

Hz. Aişe'nin cesareti

Enes anlatıyor: "Uhud günü insanlar hezimete uğramış, Rasulullah'ın etrafından dağılmışlardı. Ebu Bekir'in kızı Aişe ile Ümmü Süleym halhalları görünecek kadar ayaklarını sıvamış, sırtlarına su kırbalarını almışlardı. Kırbalardaki suyu insanların ağızlarına döküyorlar, su bitince kırbaları tek*rar doldurup, askerlerin ağızlarına döküyorlardı."[398]

Henüz onbir yaşında olan Aişe'nin, Uhud günündeki durumu bu. Oniki yaşında olan Aişe'nin Hendek günü ne durumda olduğunu bir düşünün. Aişe diyor ki: "Hendek günü askerlerin durumunu incelemeye çıktım. Arkamdan arzın yani toprağın iniltisini duydum. Dönüp baktım ki Sa'd b. Muaz'la kardeşinin oğlu Haris b. Evs kalkan taşıyorlardı. Yere oturdum. Sa'd'ın üze*rinde demir bir zırh vardı. Gözleri zırhtan dışarı çıkmıştı. Sa'd'ın gözlerine ; birşey olmasından endişelendim. Sa'd yürürken:

Keşke deve bu hicvi biraz anlasa

Ecel zamanı gelince ölüm ne güzeldir, diyordu.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
kadın, Şahsiyetler


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Nokia E6 İle Tarihi Şahsiyetler Günümüze Geliyor Rüzgar Cep Telefonlar 0 12 Kasım 2011 17:10
Kadın Gibi Yaşamak Değil Gerçek Bir Kadın Olabilmek YapraK Ah Kadınlar 0 14 Nisan 2009 19:07
Tarihi,Edebi,Manevi Şahsiyetler Julw Genel Paylaşım 10 27 Kasım 2007 20:34