IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 30 Kasım 2011, 22:24   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Nebi (s.a.v.)'in Hanımlarının Erkeklerle Konuşması




Hicab'ınfarz kılınmasından sonra Nebi (s.a.v.)'in hanımlarının erkeklerle konuşması:

Nebi (s.a.v.)'in hanımlarına örtü farz olmasına rağmen etraflarındaki hayattan kendilerini soyutlamadılar; bilakis Rasulullah'ın çalışmalarına katılıp takip ettiler. Hatta bunu onun vefatından sonra bile devam ettirmeleri insanın dikkatini çeken ve hayretini arttıran bir durumdur.

Perde arkasından da olsa değişik işler için kadınların erkeklerle konuş*maları ve kendilerini kuşatan hayatla ilişkilerini sürdürmeleri yanında onların müslümanların eğitimi konusunda çok büyük rolleri vardır.

Yani Örtü olayı hayata olan katkılarının yolunu kapatmadı, sadece alanını daralttı. Erkeklerle buluşmayı yasaklamadı. Ama bu peygamber (s.a.v.)'in hanımlarına mahsus olup diğer müslüman hanımları kapsamayan özel bir karşılama şekliydi,[929] Sosyal hayatta kadının ortaklığı sosyal ilişkilere katılması Nebevi toplumda bile hiçbir zaman değişmeyen böylece sürüp giden bir sünnetti. Çok Özel durumlarda bile herşeyi en iyi bilen Allah kadınların toplumdaki ilişkilerinin sınırlarını daraltmamış veya şartlara bir şart daha eklememiştir. İşte size yukarıda söylediklerimize ait bazı deliller:

Rasulullah'ın meclisinde konuşmalara katılmaları Aişe 'den(ra) rivayete göre:

Peygamber (s.a.v.)'e fetva sormak için bir adam gelmiş. Konuşulanları Aişe kapının arkasından işitiyormuş. Gelen zat:

- Ya Rasulullah bazen ben cünüb iken namaz vakti geliyor o gün oruç tutayım mı?1 diye sormuş. Rasululah (s.a.v.):

- Ben cünüb iken de namaz vakti geliyor, Ama ben oruç utuyorum ce*vabını vermiş. O zat:

- Sen bizim gibi değilsin ya Rasulullah, Allah, senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını affetmiştir, demiş. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

-Vallahi ben Allah'tan en ziyade korkanınız ve ondan neyle korktuğunu en iyi bileniniz olmayı cidden ümid ederim, buyurmuşlardır.[930]

Ebu Musa (r.a.) şöyle demiştir:

Peygamber (s.a.v.)'in yanında idim. Kendisi Mekke ile Medine arasın*daki Cirane'ye inmişti. Yanında Bilal vardı. Derken Rasulullah (s.a.v.)'e Bedevi biri gelerek: "Bana vadettiğini yerine getirmeyecek misin dedi?" Rasulullah (s.a.v.) de ona:

- Müjde! dedi. Bedevi:

- Bana bu müjde kelimesini çok söyledin! dedi.

Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) öfkeli bir edayla Ebu Musa ve Bilal'e dönerek:

- Bu adam müjdeyi reddetti. Siz bari kabul edin! buyurdu. Onlar:

- Kabul ettik, dediler. Sonra Rasulullah (s.a.v.) içinde su bulunan bir tas istedi ve elleriyle yüzünü onun içinde yıkadı, içine de püskürdü, sonra:

- Bundan için ve yüzlerinize ve göğüslerinize serpin, size müjdeler olsun, buyurdu. Ebu Musa ile Bilal tası alıp Rasulullah'ın emrettiğini yaptılar. Müteakiben Ümmü Seleme perdenin arkasından:

- Kabmızdakinden anneniz için artırın! diye seslendi. Onlar da kendisi*ne bir miktar (su) arttırdılar.[931]

Aişe (r.a.)'dan:

Nebi (s.a.v.)'e İbni Harise ile Cafer ve İbni Revaha'mn öldürüldüğü haberi gelince oturdu, üzüntülü oduğu belliydi. Ben, kapının aralığından bakıyordum. Derken ona bir adam geierek:

- "Cafer'in kadınları..." diyerek onların ağladıklarını söyledi. Rasulullah (s.a.v.) ona gidip kadınları nehyetmesini emir buyurdu, o zat da gitti, Sonra ikinci defa geldi. İtaat etmediler, dedi. Rasulullah (s.a.v.) ikinci defa giderek kadınları nehyetmesini emir buyurdu, o zat üçüncü defa gele*rek:

- Vallahi bu kadınlar bize galebe çaldılar. Ya Rasulullah, dedi (ravi dedi ki): Aişe Rasulullah (s.a.v.)'in o adama: "Onların ağızlarına toprak saç!" buyurduğunu söyledi. Aişe (r.a.): Allah burnunu yere sürtsün. Vallahi ne Rasulullah (s.a.v.)'in sana emrettiğini yaptın! Ne de onu kederiyle başbaşa rahat bıraktın! dedim. [932]

İbni Ömer de rivayete göre şöyle demiştir:

İçlerinde Sa'd da olduğu halde Peygamber (s.a.v.)'in ashabından bazı kimseler bulunuyormuş. Onlar et yemeğe gittiklerinde Peygamber (s.a.v.)'in kadınlarından biri; Bu keler etidir, onu tutunuz diye seslenmiş, bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

"Yeyin veya yedirin! Çünkü o helalir. Lakin benim yiyeceğim bir şey değildir" buyurmuşlar.[933]

Nebi (s.a.v.)'in hanımı Ümmü Seleme'nin rivayetine göre; Rasulullah (s.a.v.) kapısının önünde davacı gürültüsü işitmiş de yanlarına çıkmış ve;

"Ben ancak bir insanım! Bana gerçekten davacılar geliyor. Ama belki bazılarınız bazılarından daha beliğ (daha iyi derdini anlatır) olur da ben onu doğrucu zanneder işittiklerime göre hüküm vermiş olabilirim. İmdi her kime bir müsltimamn hakkını hükmetmişsem bu ancak ateşten bir parçadır, onu ister üzerine alsın; yahut dilerse terketsin."[934]

Aişe (r.a.)'dan:

"Rasulullah (s.a.v.) kapısının Önünde yüksek sesle konuşan davalıları işitti. Birisi diğerine borcunun bir kısmını bırakmasını istiyor. O ise; vallahi ben bunu yapmam diyor. Bunun üzerine Rasulullah onların yanına çıktı ve: - 'Allah üzerine mübalağalı bir şekilde yemin edip iyilik yapmayan nerede? dedi. O zat da: Benim Ey Rasulullah bu adam için hangisi daha sevimlidir ,"[935]

Ubade İbni Samit'in Nebi (s.a.v.)'den rivayetine göre şöyle dedi: Her kim ki Allah ile buluşmayı severse Allah da onunla karşılaşmayı sever. Her kim de Allah ile beraber olmayı sevmezse Allah da onunla beraber olmayı sevmez. Aişe veya Rasulullah'ın hanımlarından bazısı biz ölümden hoşlanmıyoruz, deyince Rasulullah Ölüm öyle değildir. Ama mü'min kişiye ölüm geldiğinde Allah'ın rızası ve kerameti ile müjdelenir. Onun için Önündekilerden hiçbir şey ondan daha sevimli değildir. O Allahla beraber olmayı sevdi Allah da onunla beraber olmayı daha sevimli buldu. Kafır'e ise ölüm gelince, Allah azabı ve cezası kendisine müjdelenince, artık onun için hiçbirşey ölümden daha kötü değildir. Kafir Allah'a kavuşmayı hoş görmedi, Allah da ona kavuşmayı hoş görmedi.[936]

Aişe (r.a.)'dan:

Rasulullah (s.a.v.)'in yanma iki adam girdi. Ve onunla ne olduğunu bilmediğim bir şey konuştular da öfkelendirdiler. O da kendilerine lanet ve sitem etti. Çıktıkları vakit ben:

- Ya Rasulullah! Şu iki adamın kazandığı hayır gibi kim birşey kazana*bilir dedim:

- Ne o buyurdu?"

- Sen onlara lanet ve sitem ettin! dedim.

- Sen benim Rabbime koştuğum şartı biliyor musun? Allah'ım! Ben ancak bir beşerim, müslümanlardan hangisine lanet ve sitem edersem bunu onun için bir zekat ve ecir kıl, dedim buyurdular.[937]

Aişe (r.a.)'dan:

Bir adam Peygamber (s.a.v.)'in yanına girmek için izin istemiş. O da:

- Ona izin verin. Bu aşiretin kardeşi ne fenadır. Yahut bu aşiret oğlu ne fenadır buyurmuş. Adam yanına girince Rasulullah (s.a.v.) onunla yumuşak konuşmuş. Ben de şöyle dedim: Ya Rasulallah onun hakkında söylediğini söyledin. Sonra kendisiyle yumuşak konuştun.

- Ya Aişe, şüphesiz ki insanların en şerlisi, insanların şerrinden korkarak veda ettiği yahut kendi başına bıraktığı kimsedir, buyurdular.[938]

Aişe (r.a.)'dan, şöyle dedi:

Nebi (s.a.v.)'e mescidde bir adam gelerek: 'Ben yandım' dedi. Rasulullah (s.a.v.) ise: 'Niçin yandın?' dedi. Adam da: 'Ramazan gününde hanımımla cima ettim' dedi. Rasulullah (s.a.v.) ona; sadaka ver deyince; benim verilecek bir şeyim yok deyip oturdu. Bu arada Nebi (s.a.v.)'e bir insan bereberindeki eşekle yiyecek getirdi. (Hadisin ravilerinden olan Ab-durrahman bu gelen yiyeceğin ne olduğunu bilmiyorum, dedi). Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.): 'Nerede o yanan?' dedi. O da: 'Ben burada*yım' dedi. 'Bunları al ve sadaka olarak ver' buyurdu. O zat: 'Benden daha fakirine mi? Ailemin yiyeceği yok.1 Peygamberimiz (s.a.v.) de: 'Bu yiyeceği yeyiniz' dedi.[939]

Aişe (r.a.)'dan:

Nebi (s.a.v.): Bedevilerden bazı kaba görgüsüzler geli:p 'Kıyamet ne zaman kopacak?' derlerdi. O da onlardan en küçük olanına bakarak: "Eğer bu zat yaşarsa ona ihtiyarlık erişmeden sizin üzerinize kıyametiniz kopar1 buyurdular. Hişam ise 'yani onların ölümü1 dedi."[940]

Cabir İbni Abdullah'tan: "Evimde oturuyordum; bana Rasulullah (s.a.v.) uğrayarak işaret etti. Hemen kendisinin yanına gittim. Elimden tuttu ve yürüdük. Nihayet kadınlarının evlerinden birine gelerek içeri girdi. Sonra bana izin verdi. Ben de perdeye kadının yanma girdim. Derken Rasulullah (s.a.v.): 'Yiyecek birşey var mı?' diye sordu. (Evdekiler):

- Hayır! cevabım verdiler. Ve kendisine üç parça ekmek getirdiler. Bunları sofranın üzerine koydular. Müteakiben Rasulullah (s.a.v.) bir parça alarak onu da benim önüme koydu. Sonra üçüncüyü alarak ikiye kırdı ve yansını kendi önüne, yarısını da benim önüme koydu. Sonra: Katık namına birşey var mı?1 diye sordu.

- Hayır! Yalnız biraz sirke var, dediler.

- Getirin onu! Ne güzel katıkdır o' buyurdular.[941]

Enes (r.a.)'dan: "Nebi (s.a.v.) hanımlarından birinin yanındaydı; mü'minlerin annelerinden birisi içinde yemek olan bir kap gönderdi. Nebi (s.a.v.)'in evinde bulunduğu hanımı hizmetçinin eline vurdu. Kap düştü ve parçalandı. Nebi (s.a.v.) de kabın parçalarını toplayıp sonra da tabaktaki yiyeceği toplamaya başladı. Bir yandan da 'annen kıskandı1 diyordu. Arkasından hizmetçiyi evinde bulunduğu hanımandın bir tabak getirinceye kadar hapsetti. Getirilen sağlam kabı ise kabı kırılana gönderdi. Kırık kabı ise evinde kırılan hanımının yanında bıraktı."[942]

Sad ibni Ebi Vakkas (r.a.)'dan:

Ömer Rasulullah (s.a.v.)'in yanına girmek için izin istedi. Onun yanında Kureyş'den bir takım kadınlar vardı. Kendisi ile yüksek sesle konu*şuyor ve ondan çok şeyler istiyorlardı. Ömer izin isteyince kalkarak perdeye koştular. Rasulullah (s.a.v.) de ona izin verdi. Rasulullah (s.a.v.) gülüyordu. Ömer:

- Allah neşeni arttırsın ya Rasulullah! dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

- Şu benim yanımda olanlara şaştım, senin sesini işitince perdeye

koştular1 dedi. Ömer:

- Ya Rasulullah! Onların çekinmesine sen daha layıksın! dedi. Sonra kadınlara dönerek:

- Ey nefislerinin düşmanları, Rasulullah (s.a.v.)'dan çekinmiyorsunuz da benden mi çekiniyorsunuz? dedi.

Kadınlar:

- Evet! Sen Rasulullah (s.a.v.)'dan daha sert ve haşinsin, dediler. Rasulullah (s.a.v.):

- Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, şeytan sana bir caddede rastlamış olsa, mutlaka yolunu değiştirirdi' buyurdular."[943]

2. Rasulullah (s.a.v.)'e yolculuklarında hanımlarının eşlik etmeleri; Nebi (s.a.v.)'in hanımı Aişe (r.a.) şöyle dedi:

Rasulullah (s.a.v.) bir yolculuk istediğinde kadınlarının arasında kur'a çekerdi. Kur'a kime çıkarsa, Rasulullah (s.a.v.) onunla birlikte sefere çıkardı.

Aişe şöyle demiştir: "Yapacağı bir gaza için aramızda kur'a çekti de gazada kur'a bana isabet etti. Ben de Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte çıktım. Bu iş hicab âyeti indirildikten sonra oldu. Ben hevdecimin içinde deveye bindi*riliyor, gideceğimiz yere onun içinde indiriliyordum. Nihayet Rasulullah (s.a.v.) gazasını bitirip geri döndüğü ve Medine'ye yaklaştığımız zaman bir gece yürüyüşü bildirdi. Yürüyüşü bildirdikleri vakit ben hemen kalktım, yürüdüm, hatta orduyu geçtim hacetimi gördüğümde eşyamın yanına yönel*dim. Göğsüme dokundum, bir de baktım ki Zıfar* boncuğundan yapılan gerdanlığım kopmuş. Derhal dönerek gerdanlığımı aradım. Onu aramak benim epey vaktimi aldı. Benim hayvanımı yükleyen cemaat hevdecimi yüklemiş ve gitmişler. Onu benim bindiğim deveme yüklemişler. Benim de içinde olduğumu zannetmişler, dedi."[944]

Aişe (r.a.)'nın rivayetine göre: "Gerçekten Nebi (s.a.v.) bir yolculuk arzu ettiğinde kadınları arasında kur'a çekerdi. Bir defa kur'a Aişe ile Hafsa'ya düştü, onunla beraber ikisi birden çıktılar. Rasulullah (s.a.v.) gece ldu mu, Aişe ile birlikte yürür; onunla konuşurdu. Derken Hafsa, Aişe'ye: 'Bu gece benim deveme binmez misin? Ben de senin devene bineyim. Sen de gör, ben de göreyim' dedi. Aişe:

- Hay Hay! cevabını verdi. Ve Hafsa'nın devesine bindi..."[945]

Misver İbni Mahrame ve Mervan her ikisi birbirlerinin hadisini doğrulayarak şöyle dediler:

Hudeybiye zamanında Rasulullah (s.a.v.) çıktı. Onlardan hiç kimse kalkmadığında Rasulullah, Ümmü Seleme'nin yanına girdi ve ona insanlardan gördüğü tepkiyi söyledi."[946]

Nebi (s.a.v.)'in hanımı Aişe'nin rivayetine göre, şöyle dedi: "Rasulullah (s.a.v.) ile beraber bazı yoculuklara çıktık. Beyda veya Zatülceyş'e kadar gittiğimizde gerdanlığım koptu. "[947]

3. Resuî'un (s.a.v.) hanımına Ahhaş oyununu seyrettirmesi:

Aişe (r.a.)'dan: "Bir bayram günü idi. Sudanlılar kalkan ve mızrak oyunu oynuyorlardı. Ya ben Rasulullah (s.a.v.)'den bakmak için izin istedim yahut o kendiliğinden:

- Bakmak ister misin? dedi. Ben:

- Evet, cevabını verdim. Bunun üzerine beni yanağım yanağına değecek şekilde arkasına durdurdu.

Sudanlılara da:

- Haydi bakayım Erfide oğulları(yani Habeşliler) oynayın!1 diyordu. Nihayet ben bıkınca:

- Artık yeter mi? diye sordu.

- Evet, dedim.

- Öyle ise haydi git, buyurdular."[948]

Diğer bir rivayetinde Aişe (r.a.) şöyle dedi: "Siz eğlenceye düşkün genç

yaştaki bir tazenin buna ne derece can alacığını takdir buyurun."[949]

4. Rasulullah'ın hanımlarının toplumla ilgili işlere önem vermeleri

Ümmü Seleme ve onun imamın insanlara yönelik olarak yapmış olduğu konuşmayı dinlemeye özen göstermesi.

Peygamber (s.a.v.)'in hanımı Ümmü Seleme (r.a.)'dan:

Halkın havzdan bahsettiklerini işitiyordum, ama bunu Rasulullah (s.a.v.)'den işitmemiştim. Yine bundan bahsedilen bir gündü. Cariye başımı tarıyordu. Rasulullah (s.a.v.)'i işittim:

- Ey insanlar! diyordu. Hemen cariyeye:

- Benim işimi sonraya bırak, dedim.

- Ama o erkekleri çağırdı, kadınları çağırmadı ki! dedi.

- Ben havzın başına sizden önce varacağım. Bana bakın! Sakın biriniz gelip de şeve deve kovulur gibi benden uzaklaştırılmasın. Bende:

Bu neden dolayı demiyeyim. Arkasından:

- Sen hakikaten bunların senden sonra neler icad ettiklerini bilmezsin! denilmesin. Ben de:

Uzak olsun! demiyeyim, buyurdular."[950]

Zeyneb binti Cahş 'in gelirini teberru etmek için bir iş edinmesi;

Aişe (r.a.)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

Bir kere Nebi (s.a.v.)'in bazı kadınları:

- Hangimiz evvel ölüp de en çabuk sana kavuşacaktır? diye Rasul-i Ekrem'e sormuşlardı. O da cevaben:

- Eli uzun olanınız, buyurmuştu. Bu defa peygamberin kadınları bir kamış endaze alıp kollarını ölçmeye başladılar. İçlerinden en uzun kadın şevde (Binti-Zem'a) idi. Fakat Rasuiullah'ın vefatından sonra öğrendik ki kolu uzun olan kadın, sadakası bol, eli açık kadın demek imiş, ve hakikaten içimizde Şevde, aleyhisselatü vesselam'a ilk iltihak eden kadın oldu. Ve Şevde sadaka vermeyi çok severdi. [951]

Aişe (r.a.)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

Din hususunda Zeyneb'den daha hayırlı bir kadın görmedim. Allah'tan onun kadar korkan, onun kadar doğru söyleyen, onun kadar sılayı rahim yapan, ondan çok sadaka veren, verdiği sadaka nefsini onun kadar horlayıp, o amelle Allah Tealaya yakınlık gösteren yoktu.[952]

Hafız İbni Hacer: "Hakim Müstedrek'inde Menakib'de Aişe'nin şöyle söylediğini rivayet etti:

"... Zeyneb (r.a.) el sanatlarında çok maharetli bir kadındı. Deri tabak*lıyor ve onu dikip Allah yolunda harcıyordu.

Hakim bu hadis için "Müslim şartına göredir" de[953] Ümmü Seleme'nin Budeybiye krizinin çözümü konusunda görüş bildirmesi:

Misver bin Mahreme ve Mervan'ın rivayet edip her ikisinin birbirini doğruladıkları hadiste şöyle dediler:

"Hudeybiye anlaşmasının olduğu vakit Rasulullah (s.a.v.) çıktı... Yanına Süheyl İbni Amr geldi ve: 'Gel bir anlaşma yapalım1 dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) katibini çağırıp ona 'yaz' dedi. Yazma işlemi bittikten sonra Rasulullah (s.a.v.) ashabına, 'kalkın hemen kurban kesip tıraş olunuz' dedi. Ravilerden birisi: Alah'a yemin olsun ki üç kere aynı sözü tekrar etmiş olmasına rağmen hiç kimse kalkmadı. Hiç kimsenin kalkmadığını gören Rasulullah (s.a.v.) Ümmü Seleme'nin yanına girdi. Kendi emrine karşı insanların takındığı tavrı ona hatırlattı. Ümmü Seleme kendisine: 'Ey Allah'ın nebisi sen de durumu seviyor musun? O halde buradan şimdi çık, sonra kurban edeceğin hayvanını kesinceye ve traşını yapacak kişiyi çağırıp o seni traş edinceye kadar onlardan hiçbirisiyle konuşma' dedi. Ümmü Seleme'nin bu tavsiyesi üzerine Rasulullah hiç kimseyle konuşmadan onun dediği gibi yaptı. Kurbanını kesti, berberini çağırdı traş oldu. Ashab da bu durumu görünce kalkıp kurbanlarını kestiler ve birbirini traş ettiler."[954]

Ümmü Seleme'nin sıkıntıda bulunan erkeklere şefkat göstermesi: Abdurrahman b. Abdullah b.Ka'b b. Malik, babasından naklen haber verdi:

"Babam Ka'b b. Malik'ten dinledim; o tevbeleri kabul edilen üç kişiden biridir. Anlatıyordu ki; kendisi Rasulullah (s.a.v.)'in yaptığ gazalardan ikisi hariç hiçbirinden geri kalmamış. Tebuk gazası ve Bedir gazası. Kuşluk vaktinde Rasulullah (s.a.v.)'in arkadaşları toplandı. Rasulullah (s.a.v.) çıktığı seferlerden çoğunlukla duha vaktinde dönerdi. Gelir gelmez ilk önce mescide gidip iki rekaz namaz kılardı. Nebi (s.a.v.) benimle ve arkadışma konuşmayı yasak etti. Bizim dışımızdakilerden Tebuk savaşına katılmayan*lardan hiç kimse ile insanlar konuşmasını yasaklamadı, insanlar bizimle konuşmaktan sakındılar. Bu vaziyette uzun bir müddet geçirdim. Bu halde iken benim için Rasulullah'ın bana dua etmeden ölmemden veya Rasulul-lah'ın (s.a.v.) vefat edip insanlar arasında bu konumda olmaktan dolayı on*lardan kimsenin benimle konuşmaması ve bana dua etmemelerinden daha önemli birşey yoktu. Bir müddet sonra Allahu Teala tevbemizi Nebisi (s.a.v).'e gecenin son üçte biri kaldığında Ümmü Seleme'nin yanında iken indirdi. Ümmü Seleme benim konumum için oldukça ihsanda bulunan ve benim işime yardımcı olan birisiydi. Rasulullah (s.a.v.): Ey Ümmü Seleme Ka'b'ın tevbesi kabul oldu, dedi. Ümmü Seleme ona birini gönderip müjdeyi versen iyi olmaz mı? dedi. Rasulullah, insanlar arasında izdiham olur ve ge*cenin geri kalan kısmında sizin uyumanıza engel olurlar, dedi. Rasulullah sabah oluncaya kadar bekledi. Ta ki sabah namazını kıldıktan sonra insanla*ra bizim tevbemizin Allah tarafından kabul olunduğunu bildirdi. Rasulullah birşeyi müjdeleyeceği zaman yüzü öylesine aydınlanırdı ki sanki aydan bir parça gibi olurdu. Biz, Allahu Tealanın bizim için tevbe indirdiği zaman ö-zür beyan eden tevbesi kabul olunan harbe katılmayıp geri kalan "üç kişiden idik" Rasulullah'a (s.a.v.) harbe katılmayıp geri duranların yalan söyleyen*lerin gerçek bahaneler öne sürmedikleri bildirilince hiç kimsenin başına gel*meyen en şerli bir şekilde adlan anıldı.

Allahu Subhanehu şöyle buyurdu:

"Seferden geri dönüp onların yanına geldiğiniz zaman sizden özür dilerler. De ki: Hiç özür dilemeyin, size inanmayız. Allah bize sizin haberinizden (bize karşı çevirdiğiniz entrikalardan, bir çok şey bildirdi. Yaptığınızı Allah da görecek, elçisi de." (Tevbe, 94).[955]

Aişe ve müslümanların durumlarını -vatanları uzak bile olsaaraştırması:

Abdurrahman b. Şernmase'den:

- Aişe'ye birşey sormaya geldim:

- Sen kimlerdensin? diye sordu. Ben de:

- Mısırlılardan bir adamım! dedim. Müteakiben Aişe:

- Bu gazanızda sizinkinin size karşı muamelesi nasıldı? diye sormuş o da:

- Kendisinden bir fenalık görmedik. Bizden birimiz devesi ölse hemen ona deve verir; kölesi ölse köle verir; yiyeceğe muhtaç olsa yiyecek verirdi, demiş.

Bunun üzerine Aişe şunu söylemiş:

- Beri bak! Rasulullah (s.a.v.)'den işittiğim bir şeyi sana haber vermek*ten, onun kardeşim Muhammed b. Ebi Bekr'e yaptıkları beni men edemez! Şu evimde:

"Allah'ım! Bir kimse ümmetimin umurundan bir vazife alır da onlara zorluk gösterirse sen de ona zorluk göster! Bir kimse ümmetimin umurun*dan bir vazife alır da onlara hoş muamele ederse, sen de ona hoş muamele

eyle!" buyurdular.[956]

Hafsa ve onun raşid halifelik müessesine isabet eden kriz konusundaki endişesi:

İbni Ömer'den: "Hafsa'nın yanına girdim de:

- Biliyor musun baban halife bırakmıyor, dedi.

- O bunu yapacak değildir, dedim.

- Muhakkak yapar! dedi. Bunun üzerine onunla bu hususta konuşmaya yemin ettim ve sustum. Hatta sabahleyin eve gittim, ama onunla konuşma*dım. Sağ elimle bir dağ taşıyor gibi idim. Nihayet dönerek yanına girdim. Bana insanların halini sordu. Ben de kendisine haber verdim. Sonra ona:

- Ben halkın bir söz söylediklerini işittim de onu sana söylemeye yemin ettim!

Diyorlar ki, sen kendine halife bırakmayac akmış sın. Gerçekten senin bir deve çobanın veya koyun çobanın olsa da onları bırakarak sana gelse, çobanın davarı kaybettiğine kail olurdun. İnsanlara riayet ise daha çetindir, dedim. Benim sözüm ona muvafık geldi. Ve bir müddet başını indirdi. Sonra başını kaldırarak şöyle dedi:

- Muhakkak Allah (azze ve celle) dinini koruyacaktır. Ben kendime halife bırakmamişsam, Rasulullah (s.a.v.) de halife bırakmamıştır. Halife bırakmış olsam, Ebu Bekir halife bırakmıştır. İbni Ömer demiş ki:

- Vallahi babam, Rasulullah (s.a.v. )'le Ebu Bekir'i anmaktan başkabir şey yapmadı. Ve anladım ki Rasulullah'ı (s.a.v.) hiç kimse ile değişecek değil ve kendine halife bırakacak değildir.[957]

Aişe ve onun büyük bir sahabinin cenazesinin kılınması konusundaki isteği:

Abbad b. Abdullah b. Zübeyr'den:

"Aişe Sa'dubnü Ebi Vakkas'ın cenazesinin mescide getirilerek namazı*nın orada kılınmasını emretmiş; fakat halk kendisine itirazda bulunmuştu. Bunun üzerine Aişe: 'Bu insanlar Rasulullah (s.a.v.)'in Süheyl b. Beyda'nın cenaze namazını mescidden başka yerde kılmadığını ne çabuk unutmuşlar, dedi."[958]

Aişe ve onun Hz. Osman'ın katillerinden kısas taleb etmek için ortaya çıkışı:

Ebi Meryem Abdullah b. Ziyad Esedi şöyle dedi: Talha ve Zübeyr ve Aişe'nin Basra'ya yürü dükler [959] zaman Ali, Ammar b. Yasir ve Hasan b. Ali'yi gönderdi ve o ikisi de Kufe'de minbere çıktılar. Hasan b. Ali minberin üstünde en üst yerinde idi. Ammar ise Hasan'dan daha aşağı bir yerde ayağa kalktı. Onun yanında toplandık. Ammar'ın şöyle dediğini işittim: Gerçekten Aişe Basra'ya gitti. Vallahi o dünyada ve ahirette sizlerin peygamberinin hanımıdır. Fakat Allahu Tebareke ve Teala sizleri Aişe'ye mi yoksa onlara mı itaat ettiğinizi Öğrenmek için imtihan etti.[960]

Fethul Bari'de bu konuda şöyle denildi:

"Aişe'nin bu konudaki Özrü onun Talha ve Zübeyr olayın açığa çıkarıl*ması için başı çekmeleriydi, bundan hedefleri ise insanların arasını düzelt*mek idi. Bunun yanında Osman (r.a.)'in katillerine kısasın uygulanması da hedefleniyordu. Bu konuda Ali'nin görüşü ise herkesin itaat üzre olması ve şartlar sabit olup öldürdüğü belirlenenlere kısasın uygulanmasıydı."[961]

Üstad Muhammed El-Gazâlî'nin Takdimi

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
erkeklerle, hanımlarının, konuşması, nebi, savin


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Peygamberin Hanımlarının Müslümanlara Rasulullah'ın Saadetini Öğretmesi efLatun İslamiyet 0 30 Kasım 2011 22:21
Nebi Ne Demektir ? Freedom İslamiyet 0 21 Eylül 2010 08:10
Mikail - Ey Nebi Sır İslamiyet 0 28 Nisan 2010 21:25
Ey Nebi - Umut Mürare Lucifer İslamiyet 0 18 Ocak 2010 06:44
Nübüvvet, Nebi Ve Resul BaRoN İslamiyet 1 10 Mart 2009 06:04