IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

6Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 31 Mart 2009, 20:41   #21
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kıssadan Hisseler




DOĞRULUĞUN MAKBUL OLANI:

Aralarında Allah yolunda ilerlemeye karar veren iki kardeşten biri, bu amacına ancak kırlık bir yerde, bir dağ başında ulaşabileceğini düşündü ve bunun için bir dağ başına çekilip çobanlık yapmaya başladı. Diğeri zorluklarına rağmen insanların kalabalık olarak yaşadığı bir yerde bu niyetini gerçekleştirmenin daha doğru ve sevaplı olacağını düşündü ve şehre yerleşip ayakkabı tamircisi oldu. Sonra aradan yıllar geçti İki kardeş de sözlerini tuttular. İşlerinde dürüstlükten ibadetlerinde ihlastan (samimiyetten) ayrılmayarak, haramlardan dikkatle kaçınarak Allah yolunda küçümsenmeyecek mesafe aldılar. Artık herkes biliyor ve inanıyordu ki bu iki kardeş Allah'ın veli kulları arasındadır.
Durum bu aşamada iken birgün çoban olan kardeş şehirdekini ziyaret etmek istedi. Bez bir torbaya birkaç litre süt koyup şehrin yolunu tuttu. Kardeşinin dükkanını bulup içeri girdi ve selam verdikten sonra elindeki içi süt dolu torbayı bir çengele astı. İki kardeş hasretle kucaklaştıktan sonra derinden derine sohbete daldılar. Bu sırada dükkana bir kadın geldi. Ayakkabısının sallanan topuğuna çivi çaktırmak istiyordu. Kadın ayakkabısını çıkartırken, giyerken ona bakmakta olan çoban kardeşin kalbi bozuldu. O âna kadar bir keramet işareti olarak torbada duran süt şıp şıp diye akmaya başladı. Kadın işi bitip ayrıldıktan sonra ayakkabıcı olan tam fırsattır diye çoban olana önemli bir gerçeği açıkladı:
- Ey kardeşim, gerek din, gerek dünya bakımından insanlardan uzak yaşamak kolaydır. Böyle, insanlardan soyutlanmış bir yaşayışta günaha girme tehlikesi yoktur. Allah yolunda daha rahat ilerlenir. Fakat önemli olan insanlarla sıkı ilişkiler sürdürürken dürüst kalabilmek, ortamın elverişli olmasına rağmen günaha düşmemektir. Allah katında dürüstlüğün makbul olanı budur.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 31 Mart 2009, 20:44   #22
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kıssadan Hisseler




GERÇEK TEVEKKÜL:


Vaktiyle zeki, çalışkan bir medrese (üniversite) talebesi, rüyasında çok sevdiği, feyz aldığı, bağlandığı hocasının cehennemlik olduğunu gördü. Rüyayı ilk gördüğünde sıradan bir rüya diye aldırmadı. Ama aynı rüyayı birkaç defa üst üste görünce gerçekçi bir rüya olarak yorumladı ve bundan dolayı üzüntüye kapıldı. Üzüntüsü dışardan da farkedilecek haldeydi. Herkes gibi hocası da bunu gördü ve sordu:
- Oğlum senin neyin var, son günlerde yüzün hiç gülmüyor?
Delikanlı başlangıçta söylemek istemeyip geçiştirmeye çalıştıysa da ısrar karşısında açıklamak zorunda kaldı:
- Hocam, ben kaç defadır rüyamda sizin cehennemlik olduğunuzu görüyorum ve buna çok üzülüyorum.
Hoca öğrencisine ve onun şahsında herkese ibret olacak şu açıklamada bulundu:
- Oğlum, ben senin gördüğün rüyayı (kendimin cehennemlik olduğunu) kırk yıldır görüyorum. Ama yine de ümitsiz ve isyankâr değilim. Doğru bildiğim yolda yürüyor, Allah'a kulluğumu eksiksiz yerine getirmeye çalışıyorum.
Bana düşen de budur Gerisi Allah'ın bileceği iştir.


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2009, 20:48   #23
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kıssadan Hisseler




KİMSENİN GÖRMEDİĞİ YER:

Eski zamanda bir hoca, talebelerinden birini, çalışkanlığından, zeka ve anlayışından dolayı diğerlerinden daha çok seviyor ve takdir ediyordu.
Hocanın bu sevgi ve takdiri diğer öğrenciler tarafından biliniyor ve için için kıskanılıyordu "Hoca neden yalnız bu arkadaşa ilgi ve yakınlık gösteriyor, aramızdaki tek zeki ve çalışkan o mu?" şeklinde laflar ediyorlardı.
Hoca da onların bu tür düşüncelerinin farkındaydı.
Hoca efendi bir gün derse gelirken yanında öğrencilerinin sayısınca kuş getirdi.
Her öğrenciye bunlardan bir tane vererek,
"Haydi yavrularım, bu kuşları hiç kimsenin görmediği bir yerde kesin getirin, ama dikkat edin hiç kimse görmesin haa!" dedi.
Bunun üzerine talebeler sağa sola dağıldılar. Bir müddet sonra da kuşları kesip kanlarını akıta akıta dönmeye başladılar Kimileri övünüyordu: "Ben falan yerde kestim, hiç kimse görmedi" gibi. Hoca da böyle övünenlere bir "aferin" çekiyordu. Biraz sonra bütün öğrenciler kuşları kesmiş olarak döndüler.
En sonra Hocanın sevdiği öğrenci geldi, üstelik kuşu da kesmemişti Hoca sordu:
- Oğlum, kuşu niçin kesmedin, bak arkadaşlarının hepsi kestiler, yoksa kimsenin göremeyeceği biryer bulamadın mı?
- Evet hocam, insanların göremeyeceği yer ben de bulabilirdim, ama Allah'ın görmeyeceği yer bulamadım. O nedenle kuşu kesmeden döndüm.
Bu cevap diğer öğrencilerin akıllarını başlarına getirdi. Yaptıkları dikkatsizliği anladılar. Hepsi biliyordu Allah'ın göremeyeceği yer olmadığını, ama önemli olan onu düşünebilmekti.
Bundan sonra arkadaşlarının farkını anlayıp hocalarının ona ilgisine hak verdiler.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2009, 20:53   #24
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kıssadan Hisseler




BORCUN VÂDESİ:

İyi yürekli bir vezir, yoksul ve muhtaçlara devlet hazinesinden borç para veriyor, borç alanlar, "Bunu ne zaman geriye ödeyeceğiz?" diye sorduklarında, "Padişahımız ölünce ödersiniz" diye cevap veriyordu.
Bu duruma tanık olan bir adam bir gün Padişaha, "Efendimiz sizin veziriniz devletinizin hazinesinden muhtaçlara borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyor. Demek ki niyeti kötü, sizin bir an önce ölmenizi istiyor, siz ölünce de paraları zimmetine geçirecek" diye gammazladı. Bu gammazlık üzerine padişahın vezirine karşı kalbi bozuldu.
Kendisini huzuruna çağırıp söylenenlerin doğruluk derecesini ve maksadının ne olduğunu sordu.
Vezir sıradan bir vezir değildi. Görevinin dışındaki bir takım incelikleri de biliyor ve yerinde bunlardan yararlanıyordu. Padişahı yatıştıran ve yüreğini ferahlatan şu açıklamada bulundu:
"Padişahım, söylenen doğrudur. Ben hazineden muhtaçlara borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyorum. Ama bunu sizin ölmenizi değil, tersine daha çok yaşamanızı istediğim için yapıyorum.
Bilirsiniz ki her borçluya borcunun vadesi kısa gelir, vade dolmasın diye bakar, bunun için dua eder. Bu demektir ki borçlarını siz ölünce verecek olanlar, borçlarının vadesi dolmasın diye sizin ölmemeniz için dua edeceklerdir.
Allah katında en makbul dualardan biri de borç altındaki kullarının duasıdır. Benim de maksadım ömrünüzün uzunluğu, sağlık ve afiyetinizdir"



 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2009, 20:57   #25
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kıssadan Hisseler




MERTLİK:

Geçmişin büyük bilginlerinden biri, yorgun bitkin bir halde uzun bir yolculuktan dönmüş, ter ve kir ağırlığı da buna eklenmişti. Yurduna yuvasına kavuşan bilginin ilk işi hamama gidip kendisine en fazla rahatsızlık vermiş olan kir ve terden kurtulmak oldu. Hamamda kendisini yıkayan tellak görgüsü kıt biriydi. Yıkanma kesesine dolan avuç avuç kirleri suya tutacağına "Ne kadar kirlisin" der gibi bilgin zatın önüne yığıyordu. Keseleme işi devam ederken, tellak keselediği şahsın ilim sahibi biri olduğunu öğrenince, "Efendim madem siz derin bir bilginsiniz 'mertlik nedir?' bana açık seçik anlatır mısınız?" dedi Yıkanmakta olan büyük bilgin tellaka bir incelik dersi vermenin fırsatını yakalamıştı. Şöyle dedi:
"Mertlik, kimesinin ayıp ve kusurlarını yüzüne vurmamak, kirlerini kendisine göstermemektir"

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2009, 21:31   #26
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kıssadan Hisseler




DEĞİŞEN SİZİN KALBİNİZ:

Bir padişah, bir iki vezirini ve diğer erkandan birkaçını yanına alarak payitahta (başkente) yakın yerleşim merkezlerinde bir gezintiye çıkmıştı. Payitahttan ayrılıp bir kaç saatlik bir yol katettikten sonra yolları üzerindeki bir nar bahçesinin kıyısında dinlenme molası verdiler. Olgunlaşmış, tam kıvamını bulmuş olan narlar insanın iştahını kabartıyordu. Padişah bahçe içinde çalışmakta olan yaşlı bir adamı yanına çağırdı sordu:
- Bu güzel nar bahçesi kimin?
- Bu nar bahçesi benimdir efendim, babamdan miras kaldı.
- Oğlun, uşağın var mı?
- Allah bize oğul uşak vermedi efendim, bir karı kocadan ibaret iki kişilik bir aileyiz.
- Peki ben de bu ülkenin hükümdarıyım, şuradan bir nar şerbeti sıksan da içsek.
İhtiyar "başüstüne" dedi ve hemen gidip bahçe içindeki kulübeden kalaylı, tertemiz bir tas getirdi. En yakındaki ağaçtan iki nar kopardı ve sıktı. İki nar tam bir tası doldurdu. Padişah içti ve
çok beğendi. Bütün vücuduna bir zindelik ve ferahlık yayılmıştı. İhtiyar çiftçi padişahın beraberindeki herkese sırayla nar şerbeti ikram etti. Padişah ve adamları bedenlerinin kazandığı bu zindelikle biraz yol almak için ihtiyara veda edip yola koyuldular. Yolda şeytan padişahın kafasını karıştırmaya başladı.
"Madem birer ayakları çukurda olan bu yaşlı karı-kocanın mirasçıları yok, ne yapacaklar böyle güzel nar bahçesini, karşılığında bir kaç kuruş verip de bu bahçeyi ellerinden alayım" diye düşündü.
Padişah ve adamları akşama doğru geri dönerlerken aynı bahçenin yanında yine konakladılar. Padişah ihtiyardan bir tas daha nar şerbeti yapmasını istedi. İhtiyar sabahki kadar candan ve gönülden olmasa da bir tas nar şerbeti yapıp sundu. Fakat padişah bu defa nar şerbetinin tadını pek beğenmedi. Sabahkine hiç benzemiyordu. Sordu:
- Baba ne oldu böyle, bu nar şerbeti sabahki ile aynı nardan değil mi? Bunun tadı hiç de hoş değil.
- Aynı nardan evlat, aslında tadında da bir değişiklik yok, asıl değişen sizin kalbiniz. Tebaanızın malına göz koydunuz, bunun için de narların tadı değişti.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2009, 21:36   #27
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kıssadan Hisseler




İYİLİĞİ DÜŞÜNMEK YAPMAK GİBİ SEVABTIR:


Geçmiş peygamberlerden biri zamanında ortaya çıkan şiddetli bir kıtlık, insanları kasıp kavuruyordu. O kadar ki, bir lokma ekmek, bulmak, bir kese altın bulmaktan daha sevindirici oluyordu.
İnsanların çektiği açlık merhamet sahibi kimselerin yüreklerini paralıyordu. Böyle bir ortamda yoksul bir derviş, çölde yaptığı bir yolculuk sırasında dağ gibi bir kum yığınına rastladı.
Kum yığınınınönünde durup içinden:

"Ey Rabbim, ne olurdu şu yığın kumdan oluşacağına undan oluşsaydı da ben onu büyük bir zevk ve cömertlikle aç insanlara dağıtsaydım" diye geçirdi.

Bunu o kadar samimi olarak düşünmüştü ki, zamanın peygamberine Allah Teâlâ şöyle vahyetti:

"Falan dervişe haber ver ki onun halisane niyeti, gördüğü kum yığını, ona ait bir un yığını imiş de onu benim rızam için açlara dağıtmış gibi kendisine sevap yazmama vesile olmuştur."

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2009, 21:52   #28
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kıssadan Hisseler




BASİT BÎR TERCİH:


İlk Müslüman Türk Devletlerinden biri olan Gazneliler devletinin en büyük ve değerli hükümdarlarından biri olan ve tarihte ilk defa "sultan" adını alan Sultan Mahmud, İslamı yaymak için Hindistan'a on sekiz sefer düzenlemişti. İşte bu seferlerden birinde çok şiddetli bir direnme ile karşılaşmış, zafer kazanacağından şüpheye düşmüştü.

Tam bu zor durumda iken Allah'a şöyle yalvardı:

"Ey Rabbim, bu savaştan galip çıkarsam, aldığım bütün ganimetleri yoksullara dağıtacağım."

Neticede Sultan Mahmud galip geldi ve çok kıymetli ganimetlere sahip oldu. Gazne'ye döndüklerinde elde ettikleri bütün ganimetleri yoksullara, muhtaçlara dağıtmaya başladı.
Fakat bazı vezir ve komutanlar araya girip,
"Aman Sultanım ne yapıyorsunuz, bunca değerli ganimetler, altınlar, inciler fakir fukaraya dağıtılır mı? Hem onlar bunların kıymetini ne bilecek? Üstelik devletin hazinesinin bunlara ihtiyacı var" diyorlardı. Sultan Mahmut bunu Allah'a verdiği sözün gereği olarak yaptığını, kendisi için bir adak olduğunu söyledi.
Adamları yine itiraz ettiler:

"Efendimiz önemsiz olanları dağıtın, değerli olanları hazineye ayırın, bütün memleketin bunlara ihtiyacı var" dediler.

Sultan Mahmut'un kafasını karıştırdılar. O zamanda Gazne'de yaşayan, doğruyu ve hakki kellesi pahasına söylemekten çekinmeyen âlim ve fâzıl büyük bir zat vardı.
Sultan Mahmud onu çağırtıp durumu anlattı ve fikrini sordu. O büyük zat şöyle dedi:

"Sultanım bunda kararsızlığa düşecek bir taraf yok. Çok basit bir tercih karşısındasınız. Eğer Allah'a bir daha işiniz düşmeyecekse hemen adamlarınızın dediğini yapın, ganimetleri hazineye koyun. Ama Allah'a tekrar işiniz düşecekse verdiğiniz sözü tutun, adağınızı yerine getirin, ganimetleri yoksullara dağıtın."


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2009, 22:01   #29
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kıssadan Hisseler




İMTİHAN:


Geçmişin herkesin saygısını kazanmış derin hocalarından biri, yıllarca ders verdiği bir öğrencesini birgün karşısına aldı ve şöyle dedi:

- Sen artık yılların tahsil ve terbiyesi sonucu belirli bir düzeye geldin. Gerekli bilgileri nazari olarak kavradın. Ama bu öğrendiklerinden sonuç çıkaracak yorum yapacak, gerektiğinde bunlardan yararlanacak hâle geldin mi bunu öğrenmek için sana bir soru soracağım. Doğru cevap verdiğin takdirde sana icazet (diploma) vereceğim Öğrenci:

- Peki hocam, sorunuzu sorun, bilirsem beni serbest bırakın, ben de zaten bunu istiyorum, dedi

Hoca sorusunu şöyle yöneltti:

- Diyelim ben seni serbest bıraktım, ilk önce bir sıla-i rahim (yakın akraba ziyareti) yaparsın Memleketine giderken elbette köylerden yaylalardan geçeceksin Yolun üstünde davar sürülerine, çoban köpeklerine rastlayacaksın.

Varsayalım ki böyle bir yerde beş altı tane köpek birden sana saldırdı. Nasıl kurtulursun?
Öğrenci cevap verdi:

- Elimdeki sopa ile karşı koyarım.

- Sopa ile beş altı köpekle baş edemezsin.

- Köpekleri taşa tutarım.

- Yine kurtulamazsın.

- Silahımı çeker öldürürüm.

- O zaman köpek sahipleri seni oradan sağ salim bırakmazlar. Öldürmeseler bile iyice döverler, pestilini çıkarırlar ve köpeklerin parasını da tazmin ettirirler.
Öğrenci pes etti:

- Hocam bilemeyeceğim. Anlaşılıyor ki bir süre daha sizden feyz almam gerekecek. Fakat nasıl kurtulabileceğimi siz söyler misiniz?
Hoca açıkladı:

- Dağda, bayırda, yaylada nerede olursa olsun böyle birkaç köpeğin birden saldırısına uğrayınca ilk yapılacak şey köpeklerin sahiplerine veya köpekler kimin denetiminde ise ona haber vermektir. Çünkü köpekler daima sahiplerine yakın yerlerde bulunurlar ve sahiplerinin bir sözüyle, bir ıslığıyla saldırıdan vazgeçerler.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2009, 22:09   #30
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kıssadan Hisseler




ALLAH RIZASI:


Vakti zamanında odunculukla geçinen, çalışkan, dürüst, dindar bir adam vardı. O zamanda yaşayan bazı insanlar, yakın bir çevrede bulunan ve nadir yetişen bir ağaca kutsallık izafe etmişlerdi. Adaklarını, dileklerini o ağaç aracılığıyla yapıyorlardı. Bu oduncu anılan ağacı şirk (Allah'a ortak koşma) sebebi olarak görüyordu ve bunun için kesmeye karar verdi.

O zamana kadar kimse buna cesaret edememişti.
Oduncu bir gün baltasını aldı ve verdiği kararı uygulamak üzere yola koyuldu. Yolda karşısına acayip görünüşlü, insana güven vermeyen biri çıktı.
Oduncu "sen kimsin?" diye sordu,
o da "Ben şeytanım" diye cevap verdi.

Oduncu: "Vay alçak, vay hain demek insanları yoldan çıkaran sensin, şimdi seni geberteyim" diye söylenip üstüne çullandı.
Bir anda şeytanı altına alıp boğazına abandı. "Demek ki insanları kandırıp o ağacı kutsallaştıran da sensin alçak herif" dedi.

Şeytan: "Boşuna uğraşma, çabalama, beni öldüremezsin, çünkü Allah tarafından kıyamete kadar insanları saptırmak için bana mühlet verildi. Sen o ağacı kesmekten vazgeç sana bir öneride bulunacağım" diye karşılık verdi. Oduncu "Kabule şayan ne önerin olabilir muzır herif?" diye çıkıştı .
Şeytan şu öneride bulundu:
- Sen o ağacı kesmekten vazgeçersen sana her sabah bir altın getirir yastığının altına koyarım. Böylece seni geçindirmeye bile yetmeyen odunculuktan kurtulmuş olursun.

Oduncu biraz yumuşar gibi oldu ve sordu:
- Peki vadettiğin bir altını getirmezsen ne olacak?
- O zaman bana dilediğini yap.

Oduncu öneriyi, kabul etti, ağacı kesmeden geri döndü. O gece yattı. Sabah olunca yastığının altına baktı ve gerçekten bir altın konmuştu. Buna çok memnun oldu. Merakla ertesi günü bekledi.

Ertesi gün oldu ama yastığının altına para konmamıştı. Belki başka bir yere koymuştur diye her yanı alt üst etti yine altın çıkmadı. Buna çok içerleyen oduncu hemen bıçağını baltasını alıp şeytanı bulup öldürmek üzere yollandı. Aynı yerde şeytanla yine karşılaştılar. Oduncu şeytanı görür görmez hemen üzerine atıldı.

Ama öncekinin tersine şeytan kendisini bir un çuvalı gibi savurdu. Adam kalktı, şeytanın üzerine yeni bir hamle yaptı. Ama elini bile süremedi. Artık insiyatif şeytana geçmişti. Şöyle dedi:


- Boşuna uğraşma arkadaş, sen geçen sefer beni neredeyse haklıyordun, çünkü o zaman Allah rızası için yola çıkmıştın. Şimdi ise bana kızgınlığın kendi nefsin için. Bundan dolayı artık bana gücünü geçiremezsin, aksine sen mağlup olursun.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
hisseler, kissadan, kıssadan


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kıssadan Hisse Süslü IF Ekstra 0 20 Şubat 2010 18:03
Osmanlıdan Kıssadan Hisseler " 3 " CleanBlue Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 08 Nisan 2008 01:46
Osmanlıdan Kıssadan Hisseler " 2 " CleanBlue Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 08 Nisan 2008 01:44
Osmanlıdan Kıssadan Hisseler " 1 " CleanBlue Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 08 Nisan 2008 01:43