IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20 Aralık 2009, 15:10   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Şems-i Tebrîzî-Dost






Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Günlerdir boğucu bir sıcaklık, gri bir gökyüzüyle bunalmış olan Konya'da o gün güneş pırıl pırıl parlamaktadır. Bu güneşle birlikte bir can, bir aşk kokusu musallat olmuştur dümdüz, bereketli topraklara. Bir fevkaladelik, bir hayırlı olay kapı eşiğinde beklemektedir. Siyah harmanisiyle heybetli bir adam yürümektedir sokaklarda. Daha yeni gelmiştir şehre. Şekerciler Hanı’na yerleşmiştir. Başına örttüğü örtüsü yalnızca gözlerini açıkta bırakmaktadır. Yanından kim geçse, kim o gözlerle temas kursa bir titremeye yakalanır. Sanki o gözlerin delici bakışları insanın içindeki tüm sırları görür de, çırılçıplak bırakır gibi...

Konya Konya olalı böyle bir adam görmemiştir. Kıyafetinin yoksulluğu yürüyüşünün ihtişamı yanında görünmez kalır. Belli ki bir şey aramaktadır. Kimseyle konuşmadan, sağa sola fazla bakmadan belli bir yere doğru gitmektedir. Gökten taş yağacak olsa ona değmeden geçecekmiş gibi bir aldırmazlık halinde...
Henüz çocuk yaştayken günlerce yemeden içmeden kaldığı zamanların birinde onun bu haline dertlenen babasına: "Babacım, seninle benim halim neye benziyor biliyor musun? Ben bir tavuğun altına koyulmuş ördek yumurtası gibiyim. Gün gelip de tüm yavrular yuvalarından çıktıklarında ördek yavrusu kendini ilk iş olarak suya atar. O zaman anne tavuk yavrum boğulacak diye telaşa düşer. Oysa ki ördeğin tüm arzusu yüzmektir" demiş olduğu, o gün, onunla aynı sokakta yürüyenler tarafından bilinmese de adamki farklılığı en cahil kişi bile sezmiştir. Kimi hayranlık kimi haset içinde süzer yabancıyı; merak derler 'Kimdir?' diye. Bu heybetli adam Melikdad oğlu Tebriz'li Muhammed Şemseddin'den başkası değildir. Doğduğu kentte çok seyahat etmesinden dolayı Şems-i Perende (Uçan Şems) ya da Kamil-i Tebriz-i olarak da bilinir.
Bir zaman sonra karşıdan atına binmiş halde medrese öğretmeni, Konya müftüsü, pek sevgili Celaleddin'in gelişi gözükür. Etraftakilerin ona saygıyla karışık hayranlıkla bakışları kaçmaz Şemseddin'in gözünden. Bu adam, atının üstünde şefkatli bakışlarıyla esnafı selamlayan, peşinden koşanları, kendisiyle konuşmaya çalışanları en samimi bir nezaketle karşılayan adamın aradığı kişi olduğunu bilir. Rum şehrinden Celaleddin. Uzun zamandır ona kavuşmak için seyahat etmektedir. "Bana gizli velilerinden birini gönder, teşekkür olarak başımı veririm" diye dua etmiştir Rab'bine. İşte bu arzusu gerçek olmak üzeredir. Hızlı adımlarla yaklaşır Celaleddin'e, atının yularından tutar, şaşkınlıkla kendisine bakan bu adamın gözlerini kendisininkilere kilitler. Yüzünü örten peçesini açar. Hem herkese benzeyen, hem hiç kimseye benzemeyen; kimisi için uğrunda ölünecek kadar şahane, kimisi içinse katledilmesi gerekecek kadar korkutucu bir yüz çıkar peçenin altından. Onun yüzüne bakan iki kişinin asla aynı şeyi görmedikleri söylenmiştir sonraları. "Söyle bakalım Bayezid Bestami mi daha büyük yoksa Peygamber'mi?" diye sorar. Celaleddin hiç tereddüt etmeden: "Bu ne sorudur? Hazreti Muhammed peygamberlerin sonuncusu ve en yücesidir. Onuna Bayezid nasıl karşılaştırılır?" Bunun üzerine Şemseddin: "O halde neden Hz. Muhammed 'Yarabbi biz seni layıkıyla bilemedik' derken Bayezid 'Beni ululayın şanım ne yücedir, zira her zerremde Allah'tan başkası yoktur' diye övünmüştür. " Celaleddin'nın cevabı Şems'e seyahatinin amacına ulaştığını ispat edecek şekildedir. Der ki: "Bayezid'in susuzluğu bir yudum su ile diner, o zaman suya kandığından söz eder. Onun idrak hazinesi için bu kadarı kafidir. Ama Hz. Muhammed'in susuzluğu o kadar derindir ki, hep bundan dem vurur. Bayezid kendini Hakk'a ermiş görünce daha fazlasına bakmaz ama Peygamberimiz her gün daha fazla Hakk'ı görür bu görüşle daha çok ilerler. Bunları gördükçe hayreti artar ve ondan dolayı da hep özlem duyar."


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Kuzeyi kuzey yapan bir güney muhakkak ki vardır. Tebriz'den gelen Şemseddin, Celaleddin'i Mevlana yapacak olan adamdır. Şems der ki: "Şüphe yok ki her kimle düşüp kalkarsan onun huyunu kaparsın; hangi tarafa baksan sana olgunluk telkin eder. Yeşilliğe, güle bakarsan incelik duygusu gelir; çünkü yoldaşların seni kendi alemlerine çekerler." Şems-i Tebrizi, Tebriz-in Güneşi, Celaleddin Rumi ile eşine pek ender rastlanacak bir dostluk, gönüldaşlık ilişkisine girer. Sözün ötesinde, maddedin ötesinde olanı, mana aleminde olanı birlikte keşfe çıkarlar.
Öyle zamanlar olur ki bu iki adam aylarca, sadece yaşamalarına yetecek kadar yiyerek, kimseyle görüşmeden başbaşa kalırlar. Bu başbaşa kalışlar kimi zaman hararetli sohbetlerle, kimi zaman da aynı hararete içrek susuşlarla sürer gider. Celaleddin diğer bütün işlerini bir kenara atmıştır. Medresedeki dersleri, müftülüğü ya da dışarıdaki dünyaya dair herhangi bir şey Şemseddin'in ışığı yanında önemsizleşmiştir. Bu durum Konya ahalisini huzursuz eder. Mevlana'yı kıskanan ve onun sohbetinden eksik kalan kişiler Şemseddin hakkında dedikodu yapmaya başlarlar. Bu çulsuz görünüşlü, bu sivri dilli, delici bakışlı adamın nasıl olur da sevgili Celaleddin'lerini onlardan aldığını konuşur durur ve onu bir türlü sevmezler.

Şemseddin Konya'dan ayrılarak Şam'a gider. Onun yokluğu Mevlana Celaleddin için dayanılması güç bir haldir. Şems'in varlığını kabullenememiş kimseler Mevlana Celaleddin'e onun hakkında ileri geri laflar ederler. Mevlana'nın bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir: "Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nağmeyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım.Ben onun avucunda bağlar, bahçeler, ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucundan çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim.Lakin siz bunların hiçbirini göremezsiniz." Bu ayrılık esnasında Divan-ı Kebir ya da Divan-ı Şems diye bilinen eserini yazar. Bir süre sonra Şam'dan bir mektup gelir. Mektupta: "Mevlana'ya malum olsun ki, bu zaif hayır duasıyla meşguldür. Hiç bir yaratıkla ilgisi yoktur" diye yazar. Celaleddin, Oğlu Sultan Veled'i Şam'a gidip Şems'i geri gelmeye ikna etmesi için görevlendirir. Şam'a gittiğinde onu Salihiye semtindeki meşhur handa bulacağını. Bulduğu zaman ise şu dizeleri okumasını öğütler:

Gidin ey yoldaşlar, dostumuzu bu tarafa çekmeye bakın! Nihayet o kaçak sevgiliyi tekrar bana getirin
Tatlı teraneler, renkli bahanelerle o güzel yüzlü ay parçasını o hoş çehreli sevgiliyi eve doğru yürütmeye çalışın
Eğer başka zaman gelirim derse aldanmayın! Bütün sözleri hile ve kaçamaktır. O sizi atlatır.
...
Bir kere onun cemali parlayınca, güzellerin güzelliği hiç kalır. Onun güneş gibi parlayan yüzü karşısında bütün ışıklar söner.
Ey hafif kanatlı gönül kuşu, git bensiz benim dilberime uç; o değer biçilmez mücevhere selam ve sevgiler götür

Sultan Veled'in mesajıyla dönmeye ikna olan Şems'in Konya'ya geri gelişi Mevlana Celaleddin'de çok büyük bir mutluluğa sebep olur. Onun gelişini anlatan şu şiiri yazar:

Güneşim, ayım geldi.
Gözüm, kulağım geldi.
Gümüş bedenlim geldi.
Altın madenim geldi.
Başımın sarhoşluğu geldi.
Gözümün nuru geldi.
Başka bir şey dilediysen işte o başka bir şeyim geldi.
Yolumu vuran geldi.
Tövbemi bozan geldi.
Gümüş bedenli güzel kapımdan ansızın çıkageldi.
Onu şehre bağlaması umuduyla bir kızla evlenmesini rica eder. Bu kız Celaleddin'in evinde evlatlık olarak yetişmiş Kimya Hatun'dur. Şems Mevlana'nın hatrını kırmamak için kızla evlenmeyi kabul eder. Bu evlilikle Celaleddin'in oğlu Alaaddin'in düşmanlığını kazanır. Alaaddin babasına bu kadar yakın olan, onun sohbetini yalnızca kendine ayıran bu adamdan zaten pek hoşlanmazken, gizliden gizliye aşık olduğu Kimya Hatun ile evlenişini duyunca iyice hiddetlenir; Şems aleyhtarlarının yanında yer almaya başlar.

1247 yılının Aralık ayında Mevlana Celaleddin, Sultan Veled ve Mevlana Şemseddin bir arada otururlarken kapı çalınır. Şems "Ayrılık zamanı geldi, bize müsaade" diyerek kapıyı açmaya gider ve orada sekiz on kadar silahlı adamın saldırısına uğradığı rivayet edilir. Kapıdaki gürültüyü ve ardından gelen 'Allah' haykırışını duyan Mevlana kapıya gelir ama bir kaç damla kan izinden başka bir şeye rastlayamaz. O geceden sonra ne kadar arasa da Şemseddin'in ne ölüsünü ne de dirisini bulmayı başaramaz. Buna rağmen son nefesine kadar onun geleceğini umut etmekten vazgeçmez. Onun dolaştığı, oturup kalktığı, başını koyup uyuduğu ya da dokunduğu ve bakışının değdiği, kokusunun sindiği yerlere uğra***** vakit geçirir.

"Benim aklım şuurum, benim gözüm kulağım hep sensin. Benim dilime gelen her şey sensin Şemseddin. Senin gözlerinde yarın bugündür, dün şimdi ve şimdi daima. Gel ey Tebriz'in kızıl gülü.Gel çıkar kalbimden şu elem yanığı dikeni. Gel ey Tebriz'in güneşi. Ya gel ya da bizi yanına al..."

Mevlana Celaleddin, Şems-i Tebrizi'nin vesilesiyle Allah aşkına ulaşmıştır.
'Şems-i Tebrizi, Mevlana Celaleddin'in kalbindeki ateşi yakan kibrittir' diye benzetir bazıları. Mevlana'nın 'Hamdım, piştim, yandım' lafında: Şems'le tanıştığı zamanki durumu, ondan ilk ayrılışı ve ondan ikinci ayrılışındaki hallerinden bahsettiği söylenir.


Alıntı

__________________
Rakı geçmişe, bira şimdiye, şarap geleceğe içilir..
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
semsi, tebrîzîdost, şemsi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Şems-i Tebrizi Kimdir? Sevda Edebi Şahsiyetler 1 31 Ocak 2013 23:27
Benim Gurbetimin Adı Ne Şems ? (Mevlana - Şems-i Tebrizi) Sevda Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 17 Ekim 2012 05:00
Şems-i Tebrizi'nin 40 Kuralı Kalemzede İslamiyet 1 22 Ağustos 2011 20:21
Şems-i Tebrizi Luis Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 2 19 Mart 2010 23:50