IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 23 Nisan 2012, 03:34   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Gaye-i Hayal





Bediüzzaman hazretleri “Gâye-i hayal olmazsa veyahut nisyan ve tenâsi edilse, ezhan enelere dönerek etrafında gezerler” (Sözler, 2001, s. 648) buyurur. Bu vecizeyi açacak olursak içindi insanının terakki ve tekâmülüne yönelik büyük hakikatlerin gizli olduğunu görürüz.


İnsanın her aza ve duygunun ibadeti vardır. Her aza ve duygunun ibadeti yaratılış amacına uygun amel etmektir. Hayalin ibadeti tefekkür, aklın ibadeti her şeyin hakikatini anlayıp idrak etmeye çalışarak Allah’ın varlığına iman etmek, azaların ibadeti Allah’ın emrine uygun hareket etmektir.


Hayal de akıldan sonra insanın en değerli duygusudur. Hayali güzel bir şekilde kullanan bir insan hayal ettiği kadar manen yükselir ve buna göre büyük ibadet ve sevaba kavuşur. Bediüzzaman hazretleri hayali çok güzel bir şekilde kullanmanın yollarını göstermiştir. Namazda “İyyake na’büdü ve iyyake nestaîn” derken hayalen bütün dünyayı nazara alarak bütün mü’minlerin kabeye yönelerek ibadet ettiklerini dikkate almak gerektiğini ifade eder. Daha ileriye giderek bütün mahlûkatın “Sana ibadet eder ve senden yardım isteriz” diyerek Allah’a yöneldiklerini hayal eder. (Mektubat, 2001, s. 382-383) Hayalen “Ceziretü’l-Araba” gider ve peygamberimizi vazife başında ziyaret eder. (Sözler, 215) Tesbihatta hayalen tefekkür eder.


Hayalin ibadeti tefekkürdür. İslam bilginleri “Tefekkür gibi ibadet yoktur.” Demişler ve peygamberimizin (sav) “Bir saat tefekkür bir sene ibadetten hayırlıdır” (Keşfu’l-Hafa, 1:278) hadisini nakletmişlerdir.


Hz. Ali (ra) “Tefekkür edilmeden okunan kur’anda hayır yoktur” derken İslam bilginleri de “Tefekkür beş nevidir: Allah’ın ayetlerini tefekkür etmek. Cenneti tefekkür etmek. Cehennemi tefekkür etmek. Ölümü tefekkür etmek ve günahlarını tefekkür etmek” demişlerdir. Allah’ın ayetlerini tefekkür etmek imanın artmasına, cenneti tefekkür onan rağbete ve ibadete yönlendirmeye, cehennemi tefekkür günahlardan kaçmaya, ölümü tefekkür ona hazırlanmaya, günahlarını düşünmek ise insanı tövbe etmeye sevk eder” demişlerdir.


Hayatta başarılı olabilmek için de hayalimizi çalıştırmalıyız. Sıkıntılarımızı gidermek ve işlerimizi geliştirmek için de hayalimiz mükemmel bir kaynaktır. Bunun içindir ki bir kısım düşünürler “İnsan hayal ettiği kadar vardır” derler. İnsan hayal ettiği kadar büyüktür. Hayali büyük olanın hedefi ve amaçları da büyüktür. Bu hedefine ulaşmak için çalışan bir insan dünyanın basit ve süflî işleri ile uğraşmaz.


Hayal duygusunu bize veren Allah elbette bunu büyük gaye ve amaçlara yöneltmemiz için vermiştir. Bunların başında da hayatta insanın ulaşmak istediği hayalî bir hedef koyması ve bu hedefe insanı ulaştırmak için akıl, kalp ve duyguları, bedeni ve azaları çalıştırmasıdır. Yüce Allah hayal duygusunu insana vermesinin en önemli hikmeti insanın yüce gayeleri hayal ederek bu amaçlara ve hedeflere yönelmesini istemesi hikmetindendir. İnsan gerek kendi şahsî hayatına ve gerekse sosyal hayatta çok büyük şeyleri gâye-i hayal edinmelidir. Hayali olmayanın hedefi, hedefi olmayanın da gayreti olmaz. Küçük hedeflere bağlı olan ve bunu gerçekleştirmek için çalışan insan küçük insan, büyük hedefleri olan ve bunları gerçekleştirmek için çalışan insan da büyük insandır. İnsan gâye-i hayali, yani amacı kadar büyüktür. Bu hedefine ulaşıp ulaşamaması ayrı bir husustur. Bu şartlara bağlıdır; ama hedefin büyüklüğü insanın ruhen büyüklüğünü, aklen ve kalben yüceliğini gösterir.


Yüce Allah ahirette mükafatını insanın hayal etmesine göre verir. Böyle olmasa idi cenneti ve ebedi saadeti kazanması mümkün olmazdı. Nitekim Bediüzzaman insanın Allah’a karşı olan ibadet ve zikrinde “kâmil bir iman, küllî bir niyet ve kâinatı içine alan muhabbet, tefekkür ve hayali ile had ve hesaba gelmez sayıda keyfiyette külli bir ibadete mazhar olacağını” ifade eder. (Sözler, 324-325)


Hayali aklın ve dininin emrine verirseniz insana çok geniş bir ufuk ve ibadet sahası açarken nefs-i emarenin hizmetine verirseniz süflî arzu ve isteklerin oyuncağı olur. Yüce gaye ve hedeflere yönelmiş bir insan basit amaçlar ve gereksiz basit işler ve su-i ahlak dediğimiz çirkin ve kötü huylar peşinde koşmaz. Bunlar malayanı ve gereksiz görür. Peygamberimiz (asv) bize “Mâlâyaniyi ve gereksiz işleri terk etmek müslümanın güzelliklerindendir” buyurarak böyle mü’minleri övmüştür. Batılılar “Yıldızları hedeflemelisiniz ki yüksek bir tepeye çıkabilesiniz” derler. Bu söz insanın hedefini büyütmesinin mutlaka kendisine faydası olduğunu ifade etmektedir.


Gaye ve amacı olmayan ve yüksek amaçlar ve hedefler peşinde koşmayan bir insan bencilleşir. Artık enaniyeti kalınlaşmaya ve vicdanı daralmaya ve hodgamlığa götürür. Sadece cismâni ve bedensel zevkler peşinde koşan ve amacı bunu gerçekleştirmek olan bir insan aklı, ruhu ve bütün hissiyatı ile bu basit amaçlarını gerçekleştirmek için çalışacaktır. Bu durumda onda kendini düşünme, kendi geleceğinden endişe etme, kendi menfaatini takip etme gibi basit duygular gelişecek ve bunun için başkalarına zarar vermeye, düşmanlığa, hasede, gıybet ve dedikoduya başlayacaktır. Duyguları da buna göre basitleşecek ve gaye-i hayali olmadığı için de bütün zihniyeti ile bencilliğe yönelecektir. Her şey kendine ve kendi menfaatine alet etmeye ve çevresine zarar vermeye başlayacaktır. İste “ezhanın enelere dönmesi” bu suretle gerçekleşmiş olacaktır.


Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Kim Allah’ın zikrinden gafil olursa biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık şeytan onun sadık dostu olur ve onu doğru yoldan saptırır; o ise kendisini doğru yolda sanır” (Zuhruf, 43:36-37) ayeti ile bu durumu bizlere açıklamıştır. Allah’ı unutan ve Allah’ın zikrinden gafil olanlara Allah yüce gaye ve amaçlarını unutturur. O zaman o da basit gaye ve amaçlar uğruna kendisini helak eder. Bu hususu da yüce Allah “Allah’ı unutan ve bu sebeple de Allah’ın kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasıkların ta kendileridir.” (Haşr, 59:19) ayeti ile bize ihtar eder. Allah’ın kendisini ve duygularını yaratılış amacını unutan ve bu duyguları yaratılış amacına göre değil de kendi basit nefsani arzu ve isteklerine yönlendirenlerin halini yüce Allah “Allah’ı unuttukları için Allah da onlara kendilerini, yani kendi amaçlarını unutturdu” ayeti ile ifade etmektedir. İşte bu duruma da “Tenâsî” yani unutturmak denilmektedir. Bu durum insanın hislerine mağlup olması ve nefsanî arzu ve isteklerine teslim olması demektir.


Evet, “Gâye-i hayal olmazsa veyahut nisyan ve tenâsi edilse, ezhan enelere dönerek etrafında gezerler.”







 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
gayei, hayal


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
İnsanın Yaradılışındaki Gaye ve Sırları Düşünmemek Kalemzede İslamiyet 0 07 Ağustos 2011 01:44
Hikmet Ve Gâye Delîli Kalemzede İslamiyet 0 09 Temmuz 2011 02:29
Bir hayal kur. Ocean Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 1 01 Temmuz 2008 15:45