IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 26 Haziran 2015, 11:00   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Beldenin birinde bir Leylâ varmış.




Bir gün demiş ki tellâla:
“-Halka haber ver. Yarın meydanda kazan kuracak ve herkese çorba dağıtacağım. Toplansınlar, gelsinler.”
Bunu duyan halk, ertesi gün büyük bir heyecan ve sevinç içinde, söylenen yere akın etmiş. Kiminin elinde tas, kiminde tencere, kiminde kova… Herkes, daha fazla çorba almak sevdâsıyla, toplanmış meydana… Gelenler, kazanın önünde sıraya girmişler. Pek muazzam, uzunca bir kuyruk oluşmuş ki, görmeye değer…
Bekleyenlerin kimi yanındakiyle havadan sudan konuşmaya, kimi ise kendi tenceresiyle bir başkasınınki arasında büyüklük kıyaslamaya durmuş. Halk, sırada beklemeyi pek sevmez. İşte bunun için, sıkılmayalım diye herkes, kendince bir meşgale bulmuş. Durum böyle olunca, koca kuyruktan bir uğultulu ses duyulmuş.
Herkes duyar da hiç, Mecnûn duymaz mı? Konu Leylâ’nın dâveti olunca, şüphesiz o da duymuş. Tellâlın sesi ulaştığı vakit, yüzünde bir tebessümle, demiş ki, kendi kendine:
“-Ah benim Leylâ’m! Canım! Güzelim! Görüyor musun bak, yine cömertliğini göstermiş, ikram edecekmiş. Elbet halka verirken, benden de esirgemez. Alayım da şu küçük kâseyi, Leylâ’mın elleriyle dağıtacağı çorbadan nasipleneyim.”
Gele gele o da gelmiş meydana, kuyruğun sonuna ilişmiş. Deyin hele, hiç Mecnûn’un bekleyişi halkınkine benzer mi? Tabiî ki benzememiş. Halktan kimileri:
“-Bu sıra da ilerlemedi gitti!” diye sızlanmaya başlamışken Mecnûn, kalbinde bambaşka bir titreyişle mahcup; ama ümitli, mahzun; ama mütebessim, sızlanmadan beklemiş. Onu gören bazıları, elindeki kâsenin küçüklüğüyle alay etmiş:
“-Ne enayi adamsın be, bedava çorbaya geliyorsun, şu elindeki küçücük kâseye bak. Aklın olsa, bizim gibi yapar, evindeki en büyük kaplarla gelirdin ya, akıl sende ne gezer!” demiş.
Bazıları ise:
“-Yahu, dik dursana, ne o öyle sümsük sümsük!” diyerek küçümsemiş.
Diyeceksiniz ki, “Ne de sabırlı bu Mecnûn; onca laf işitiyor da, ses etmiyor.” Yok be yahu, vermesine verir cevabını ya, Mecnûn, o söylenenlerin bir kelimesini bile duymamış. Deyin ki, nasıl duyacak sesleri? Dolu dolu ve yerdeymiş gözleri… Ne zaman çağırsa Leylâ, böyle olur, halk da onun bu vaziyetiyle kafa bulurmuş.
Bu arada, sırası gelen çorbasını almış. Leylâ, her gelen için ayrı, pek büyük bir şefkatle ve mütebessim, büyücek kepçesini, kocaman kazana daldırmış. Halk, tasını tenceresini doldurmanın sevinciyle kenara çekildikçe, sıra Mecnûn’a yaklaşıyormuş.
Ee, her şeyin sonu var. O koca kuyruk da böylece küçülmüş, küçülmüş, sonunda kala kala bir Mecnûn kalmış.
Hani kalbi, avcısına yakalanmış bir ceylan gibi çarpıyordu ya Mecnûn’un... Hani bekleyişi diğerlerininkine hiç benzemiyordu ya… O, işte bu hâlin etkisiyle başı eğik, gözleri yerde, anlamış ki, sıra onda, heyecandan titreyerek, elindeki küçük kâseyi, Leylâ’sına uzatmış.
Herkese sevgiyle ikram eden Leylâ, Mecnûn’u karşısında bu vaziyette görünce, birden kaşlarını çatmış. Âh, öyle bir celâlle bakmış ki, görenler şaşmış. Mecnûn yere baka, millet şaşadursun; Leylâ, o herkese çorba ikram ettiği kepçeyi kaldırmış, Mecnûn’un kafasına indirmiş! Ama ne indiriş!!
Mecnûn, hiç beklemediği bu davranışın ardından, âni bir hareketle yerden almış gözlerini, Leylâ’nın gözlerinin en derinine bırakmış. Uzun uzun bakmış, bakmış… O bakarken, başından aşağı çok kan akmış. Aldırmamış Mecnûn buna, yine, bir daha, bir daha bakmış.
O kadar ki, ikisinin bakışları sanki birbirinde yok oldu sanırsınız. Sanki öylece dondu da kaldılar zannedersiniz. Epeyce sonra Mecnûn, sanki o gözlerde bir müjde okumuşçasına gülümsemiş.
“-Leylâm! Yine Leylâm!” demiş, sürûr içinde kenara çekilmiş.
Bunu gören halk, galeyâna gelmiş. İnsanlar:
“-Sen” demişler, “sen gerçekten de delinin tekisin. Adını Mecnûn koymakla pek de isabet etmişiz. Vallâhi, senden adam olmaz. Yâhu kafana kepçeyi indirdi, başını yardı, kanını döktü, sen hâlâ «Leylâ’m, Leylâ’m!..» diye sayıklayıp duruyorsun. Ne biçimsin ki, bir lokmacık onurun da yok. Seni gören, ikramlandı sanır! Oysa Leylâ, senden çorbasını esirgemekle kalmamış, bir de sana zulmetmiştir.
Bu Leylâ, böyle zâlimlik etmişken, senin şu hâline de bak! Evet, evet, sen resmen zır delisin! Zaten öyle olmasan, daha «Leylâ» der misin?! Bak sana neler etti!..”
Anlayacağınız halk, Mecnûn’a kızacağım derken, Leylâ’yı kötülemeye durmuş. Âh ah! Gaflete bakın ki, Leylâ’yı, Mecnûn’a yeriyorlar.
Nankörlüğe bakın ki, iki dakika önce elinden çorba alıp sevindikleri kimseyi, zâhirine aldandıkları bir hâdise yüzünden hemen yerin dibine sokuyorlar. Biliyorum, çok kızdınız.
“-Bu ne biçim insanlık, hiç insan elinden nîmetlendiği kimse hakkında böyle konuşur mu?” dediniz.
İşte zaten Mecnûn da, buna dayanamamış. Hiçbir şeye değil, halkın Leylâ hakkında ileri geri konuşmasına kızmış. İki elini, beline öyle bir koymuş ki… Kaşlarını Leylâsı gibi öyle bir çatmış ki… O sümsük (!) adam gitmiş, yerine heybetli mi heybetli bambaşka biri gelmiş de, dönüp halka demiş ki:
“-Bana bakın, bana! Oncanız arasında, seçti de benim başımı yardı, onu çekemediniz değil mi!? Kıskanmayın a dostlar, Leylâm belki bir gün lutfeder, sizin de başınızı yarar!”
Böylece susmuş tüm sesler... Ne diyeceğini bilmez hâlde kalakalmışken halk, “Leylâm!” diye diye, uzaklaşmış Mecnûn meydandan…

__________________
Lucifer dediler bana, kötülüğü anlatmak için. Halbuki, ışık ve güzelliği anlatırdı Lucifer. Ben kötüyüm bu düzen için; ama değilim asla kötülük.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
beldenin, bîr, birinde, leyla, varmış


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Artemis günün birinde Desmont Felsefe 0 05 Aralık 2014 19:21
Günün Birinde Burce Aşk ve Sevgi Köşesi 0 23 Nisan 2014 23:33
Her iki telefondan birinde o var! DaDaS Bilim Dünyasından Son Haberler 0 15 Şubat 2012 20:25
Faturalar ödenmeyince Başkan beldenin suyunu kesti Dilara Haber Arşivi 0 14 Haziran 2010 12:23