IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Tarih (https://www.ircforumlari.net/tarih/)
-   -   Hitler'in Yardımcıları; Ekonomik Kriz Ve Hugenberg (https://www.ircforumlari.net/tarih/372123-hitlerin-yardimcilari-ekonomik-kriz-ve-hugenberg.html)

Deinonychus 17 Aralık 2010 18:20

Hitler'in Yardımcıları; Ekonomik Kriz Ve Hugenberg
 
Hitler'in 1923'teki darbe girişiminden kısa bir süre sonra hükümet para reformu yaparak ekonomik ve siyasi bir istikrar sağladı. İşsizlik sigortası gibi reformlarla ve gelişen sanayi ile birikte halkın refah düzeyinde de geçici bir yükselme oldu. Ancak bu uzun sürmedi. 1929'daki dünya bunalımından doğrudan etkilendi. Wall Street'teki borsanın çökmesinin ardından ABD'li tekeller Almanya'ya verdikleri onbeş milyon mark tutarındaki kredi borcunu geri çekmeye başladılar. İflaslar birbirini izledi. Böylece Almanya'daki işsiz sayısı 1930'da 3 milyona, '32'de 6 milyona ulaştı. Fabrikalar yüzde 50 kapasite ile çalışmaya başladı. 1.Paylaşım Savaşından yenik çıkması nedeniyle ödediği savaş tazminatı ve işsizlik sigortası yüzünden artan ekonomik çıkmaz 1930'da koalisyonun dağılmasına neden olmuştu. Yeni bir koalisyon hükümeti kurulamadığı için de parlementer demokrasi son bulmuştu.
Tüm bu yaşananlar halkın memnuniyetsizliğinin gün geçtikçe artması demekti. Üst boyutta olan işsizlik ve sefalet NSDAP'ın gelişimini hızlandırır. Geçim sıkıntısı yaşayan halk kestirme çözüm önerilerine kanabiliyordu. Bu süreçte Hitler, sağ partilerden Alman Ulusal Halk Partisi (DNVP) başkanı ve aynı zamanda basın ve sinema sanayisi kralı Hugenberg tarafından milliyetçi propagandayı yürütmekle görevlendirildi. Hitler hem halkın memnuniyetsizliğini hem de elindeki geniş propaganda araçlarını kendi ırkçı amaçları için kullandı. Herşeyin sorumlusu olarak Yahudileri göstererek kendi ırkçı-kafatasçı düşüncelerini yaymaya başladı. O dönem sanayide ağırlığı olan Yahudileri herşeyden sorumlu tutarak bir çok taraftar buldu. Hitlere göre "ırkçılık, dünyayı yöneten ebedi iradeye uyarak, en iyinin ve en kuvvetlinin zaferini kolaylaştırmak, kötü ve zayıf olanların boyun eğmesini sağlamak görevi ile yukümlüdür" (Kavgam, Hitler syf: 386)
"İyi" ve "en kuvvetli" olan Alman ırkı, kötü, ve "zayıf" olan diğer dünya halklarıydı. Ve onları yeryüzünden silmek kutsal bir görevdi. Hitler kitlelerin önüne çıktığında anti-kapitalist bir söylem kullanıyordu. Ama kapalı kapılar ardında tekelci patronları "özel mülkiyeti bolşevizme karşı korumanın öncelikli görevleri" olduğuna çoktan ikna etmişti. Bu propaganda ile birlikte üye sayısı 1929'da 170 bin olan Nazi Partisi'nin 1932'deki üye sayısı 1 milyon 378 bine yükseldi. Aynı günlerde NSDAP'ın SA örgütlenmesi, halka yönelik terör eylemleri ile yalnızca 1931'de 300 insanı katleder. 1932'de bunalım derinleşmeye devam ederken eyalet seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Yeniden adaylığını koyması için zorla ikna edilen eski Cumhurbaşkanı Hindenburg seçimi kazanırken rakibi Hitler oyların yüzde 37'sini aldı. Mayıs 1932'de Hindenburg başbakanlığına Franz Von Papen'i getirdi. Ancak yapılan seçimlerde Papen başarılı olamayınca yerine bir başkası atandı. Nazi Partisi ise ilk seçimlerde yüzde 37, ikinci seçimlerde yüzde 33 oy aldı.
Alman tekelci burjuvazisi siyasi istikrarı sağlamak için bir arayış içine girer. İşsizlik ve derinleşen ekonomik krizin mevcut olduğu bu koşullarda otoriter bir hükümet gereklidir. Alman burjuvazisi böyle bir iktidar için NSDAP'tan başkasını düşünmez. 1932 Kasım ayında Kirdorf, Krupp ve Thyssen gibi tekel patronları cumhurbaşkanı ile görüşüp Hitler'in başbakan olması için baskı yaparlar. Bir takım ayak oyunları ile Hitler 30 Ocak 1933'te başbakanlığa getirilir. 5 Mart 1933'te seçimler olacaktır. Hitler seçimlere kadar olan kısa süre içinde özellikle sosyal demokrat ve komünistler başta olmak üzere tüm muhalif güçler üzerinde azgın bir terör dalgası estirir.
27 Şubat'ta Parlamento Binası'nın (Reichstag) Naziler tarafından kundaklanıp komünistlerin üzerine atılmasının ardından "komünist avı" başlar. Ve yüzbinlerce insan tutuklanır. Yine aynı bahane ile "Temel Hakların Askıya Alınması"na ilişkin bir yasa çıkarılarak dernekler kapatılır, basın ve haberleşmeye sansür konulur, birçok hak ve özgürlük askıya alınır. Alman Komünist Partisi, faşizmin bu terörü ve şiddeti karşısında direnişi örgütlemek için Sosyal Demokrat Partisi'ne "Ortak Anti-faşist eylem çağrısı" yapar ancak sosyal demokratlar Nazi Partisi'ni hala parlamento içinde mücadele verebilecek bir güç olarak gördükleri için bu çağrıya olumsuz cevap verirler.
5 Mart'ta yapılan seçimlerde Nazi Partisi oyların yüzde44'ünü kazanır. Ama bu oran tek başına iktidar olması için yetersizdir. Milliyetçi Parti (DNUP) ile koalisyon yaparak iktidara yerleşir. 23 Mart 1933'de "Halkın Devletin Korunmasına ilişkin Devlet Başkanlığı" kararnamesi yasallaştırılarak Hitler iktidarını sağlamlaştırır. Mevcut anayasa fiilen tasfiye edilmiş, parlamento devre dışı bırakılmıştır. Artık Nazi Partisi istediği yasayı çıkarabilir, istediği devletle anlaşma yapabilir. Hitler federal eyaletleri kaldırmakla işe başlar. Demokratları, sosyalistleri ve Yahudileri devlet dairelerinden, üniversitelerden çıkarır. Prusya siyasal partisini gizli bir polis örgütüne dönüştürüp Gestapo'yu kurar. 2 Mayıs'ta ise SA'lar sendikaları basarak sendika kasalarına ve mallarına el koyar. Alman Sendikaları Birliği yöneticilerinin bir çoğu toplama kamplarına gönderilir. Bunun yerine Hitler'in belirlediği ilkelere uygun "Alman Emek Cephesi" kurulur. Bu cepheye tüm işçilerin katılımı zorunlu tutulur. Alman Gaziler ve Cumhuriyetçiler Birliği, Alman Sosyal Demokrat Partisi gibi muhalif kurumlar kapatılır, mallarına elkonulur. Alman Komünist Partisi ilk kapatılan partidir. Ardından Temmuz 33'te çıkarılan "Partilerin Yeniden Kuruluşu Yasası" ile Nazi Partisi kendini tek işçi partisi ilan eder. Diğer burjuva partiler ise kendi kendilerini feshetmek zorunda bırakılır. Yine aynı dönemde Nazi Halk Mahkemeleri kurulur. Nazi Partisi'ne muhalif olan birçok insan bu mahkemelerde yargılanarak idam edilir, toplama kamplarına gönderilir.
Hitler faşizmi iktidara yerleştikten sonra emekçilerin kazançlarına el koymaya başlar. Faşistlerin hem ekonomik, hem politik terörü emekçilerde olduğu gibi orta tabakada da huzursuzluğa, hoşnutsuzluklara yol açar. Diğer yandan Hitler'in iktidar olması tekelci burjuvazi arasındaki çelişkilerin çözümünü de sağlamamış tersine çelişkiler derinleşerek farklı biçimlerde ortaya çıkmaya devam etmiştir.
Hitler faşizminin gerçek yüzünü o günlerde gerçek anlamda teşhir eden Bulgaristan Komünist Partisi önderi Georgi Dimitrov'dur. Alman Parlamento Binasının kundaklanmasının ardından estirilen tutuklama terörü sırasında Almanya'da bulunan ve aynı zamanda Komintern üyesi olan Dimitrov da tutuklanır. Dimitrov'un yaptığı savunma Alman faşizmini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer. Bu nedenle Reichstag duruşmaları Dimitrov'un savunması ile anılır. Dimitrov savunmasıyla duruşmaları büyük bir Anti-komünist gösteriye dönüştürmeye çalışan Nazilerin oyunlarını bozar. Onun cesur ve güçlü savunması faşizmi mahkemede yenilgiye uğratır. Dimitrov'un savunması yalnızca davayla sınırlı değildir. O faşizmi çözümler ve sınıfsal özünü ortaya koyar. Alman faşizminin, Alman tekelci sermayesinin diktatörlüğü olduğunu, gerçek efendilerin silah kralları, ağır sanayinin egemenleri (Thyssen'ler, Krupp'lar vb.) olduğunu anlatır. Bu tarihi savunma karşısında köşeye sıkışan ve iyice teşhir olan faşist hükümet Dimitrov'u beraat ettirmek zorunda kalır.
Dimitrov'un Alman faşizmine ilişkin değerlendirmelerinden bir bölümü şöyledir: "Alman tipi faşizm, faşizmin en gerici bir türüdür. O sosyalizmle uzak yakın hiçbir ilgisi bulunmadığı halde kendine küstahca "Nasyonal sosyalizm" adını vermiştir. Alman faşizmi; yalnızca burjuva milliyetçiliği (nasyonalizm) dir. Canavarca şovenizmdir, politik haydutluğun hükümet biçimidir. İşçi sınıfına, köylülerin devrimci kesimine küçük burjuvaziye ve aydınlara karşı provakasyonlar ve işkence düzenidir. Ortaçağ barbarlığı ve canavarlığıdır. Diğer halklara ve ülkelere karşı çılgınca saldırganlıktır. Alman faşizmi dünya gericiliğinin vurucu gücü, emperyalist savaşın baş kundakçısı..."
Evet, Alman faşizmi tüm hızıyla terörünü sürdürmeye devam eder. Hitler, 2 Ağustos 1934'te Cumhurbaşkanı Hindenburg ölünce cumhurbaşkanlığının bütün yetkilerini devralır. Şubat 1938'de ise Alman ordusunun komutasını üstlenerek herşeyin hakimi tek adam haline gelir.
1935'te çıkarılan Nürnberg Yasaları'yla Yahudiler ikinci sınıf vatandaş ilan edilir. SA'ların, Yahudiler üzerindeki şiddet eylemleri artarak devam eder. Yahudilerin işten atılmaları, dükkanlarının yağmalanması ve mallarının boykot edilmesi, 33-38 arası 250 bin Yahudi'nin göç etmesine neden olur.
Hitler'in dış politikadaki asıl hedefi ise SSCB'dir. "Hitler'e göre Alman ırkı Slav halklarından üstün, Bolşevikler de dünya çapındaki Yahudi komplosunun öncüsüydü. Almanya bu toprakları ele geçirerek Avrupa'da ekonomik ve askeri egemenlik kuracak, hatta sonunda dünyaya egemen olabilcekti." (Ana Britannica 2.cilt syf:30) Bu bir savaş hazırlığının başlangıcıydı. Görünürde üstün Alman ırkının dünyaya egemen olma isteği söz sonusu iken asıl gerçek neden ekonomik darboğazdan kurtulmanın başka yolunun kalmaması ve devrimlerin burjuvazinin iktidarını tehdit etmesiydi. Bu nedenle de esas hedef halkın iktidar olduğu sosyalist ülkelerdi


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:45.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8 Beta 3
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2024 IRCForumlari.Net