IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 12 Ocak 2011, 12:07   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Sovyet Rusya'nın Çekoslovakya'yı İşgali




Stalin'in ölümünden sonra değil, fakat Kruşçev'in düşmesinden sonra, Çekoslovakya'da, sosyalizmin veya komünizmin yeni bir şekline doğru hızlı bir gelişme başlamıştır. Bu gelişmeyi, doğrudan doğruya Kruşçev'in düşmesine bağlamak yanlış olur. Hareket Kruşçev'in düşmesinden sonra hızlanmış ise, bunu sadece bir tesadüf olarak telakki etmek yerinde olacaktır. Zira, bu yeni gelişme, daha da geride kalan yılların biriktirdiği bir neticedir.
Diğer taraftan, Çekoslovakya'da 1967 yılında birdenbire su yüzüne vuran gelişme, bir "insancıl kömünizm" hareketidir ki, bu hareket mahiyeti itibariyle, Polonya gelişmelerinden, Macar milli hareketinden, Romanya'nın bağımsızlık politikasından ve Yugoslavya'nın Moskova'dan kopup bağlantısızlara katılmasından çok farklıdır. Aleksander Dubcek'in liderliğini yaptığı bu "insancıl komünizm" hareketi, ne Moskova'dan kopmayı, ne bağımsızlık politikası takibini ve ne de Varşova Paktı'ndan çıkmayı amaçlamaktaydı. Bu hareket, bunların hiç birini yapmadan, sadece Çekoslovakya'da komünist sistemin tatbikatını insan haysiyetine yaraşır bir şekle sokmak istemekteydi. Tabiatiyle, böyle bir tatbikatta insan hürriyetlerine de asgari bir yer verilecekti ki, Sovyetleri çileden çıkaran husus işte bu olmuştur.
Belirtilmesi gereken bir diğer nokta da, Macar "milli" hareketi gibi, Çeklerin "insancıl komünizm" hareketi de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Çünkü, Romanya'nın bağımsızlık politikasında Romen Komünist Partisi'nin kendi içindeki dayanışması, büyük bir başarı faktörü iken, Çek Komünist Partisi'nin kendi içinde bölünmesi ve iç mücadele, "insancıl komünizm" hareketinin altındaki zemini zayıflatmış ve bu da Sovyet Rusya'nın işini kolaylaştırmıştır.
Çekoslovakya'daki gelişmeler hemen 1968 yılında birdenbire ortaya çıkmış değildir. Gelişmelerin kökenini 1960'ların başına kadar götürmek gerekir. Ayrıca, bu gelişmelerin ortaya çıkmasında da bazı mühim faktörler rol oynamıştır. Bunları anahatlariyle şöyle sıralayabiliriz:
1) Çekoslovak aydınlarının geleneğinde Batı demokrasisinin derin izleri vardır. İkinci Dünya Savaşından önce Çekoslovakya'da hakim olan fikir sistemi "sosyal demokrasi" idi. Yani sosyal muhtevalı, fakat Batı'nın bütün hürriyetlerine sahip bir demokrasi kavramı, siyasi geleneğin temel unsuru idi. Bu ise komünizmin yanında, aydınlar için başka alternatifleri (seçenekleri) sunmaktaydı. Bu sebeple, komünistler içinde bile liberal, milliyetçi, demokrat, batı taraftarı her düşüncede insan vardı. Başka bir ifade ile, 1956 ihtilalinde komünizme karşı çıkan bilhassa Macar "milliyetçiliği" iken, Çekoslovakya'da komünizmin karşısına çıkan, Batı sosyalizminin hürriyetçi kavramları olmuştur.
2) Ekonomik sebepler Çekoslovak gelişmelerinde de son derece ağırlıklı tesirlere sebep olmuştur. Çekoslovakya 1948 de tamamen Stalin'in kontrolu altına girdikten sonra, Çek ekonomisi de aynı şekilde Sovyet modeline göre düzenlenmiştir ki, burada başlıca hususiyeti ağır sanayie ağırlık verilmesi teşkil ediyordu. Esasında Çekoslovakya'da savaştan önce de bir ağır sanayi vardı. Ağır sanayinin bu derece vurgulanmasının sonucu şu oldu ki, on yıl içinde Çekoslovak endüstrisi büyük bir gelişme göstermekle beraber, iki mühim netice ortaya çıktı: Bir defa, bu gelişmiş endüstri, mesela ne Doğu Alman endüstrisi ile rekabet edebilecek seviyede idi ve ne de Batı endüstrisi ile. İkincisi, endüstriyel gelişmeye verilen ağırlık, tarımın ve tüketime yönelik hafif endüstrilerin çok geride kalmasına sebep olmuştu. Fakat bir üçüncü netice vardı ki, o da Batı kavramlarına ve geleneklerine bağlı bir proletaryanın ortaya çıkması idi. Kısacası; ekonomide bir dengesizlik ve sosyal yapıda da problemler ortaya çıkmıştı.
3) Çekoslovakya'nın, Birinci Dünya Savaşı'nın sonundanberi daima ciddi bir etnik meselesi olmuştur: Bu da Slovaklar'dır. Genellikle katolik olan Slovakların da, Çekler gibi, daima kuvvetli milliyetçi duygulara mevcut olmuştur. Bu durum, yani Çeklerle Slovaklar arasındaki bu farklılık ve geçimsizlik komünist rejim altında da aynen devam etmiştir. Slovaklar, komünist rejimin ekonomik planlanmasının Çeklere ağırlık verdiğini, fakat Slovakyayı ihmal ettiğine inanıyorlardı ki, bunda büyük gerçek payı olduğunda şüphe yoktur, "İnsancıl Komünizm" lideri Dubçek'in 1963 yılında Slovak Komünist Partisi liderliğine gelmiş olduğunu da unutmayalım.
Mamafih, 1968 Çekoslovak hadisesinin başlangıcını ve esas sebebini, Romanya hadisesinde olduğu gibi, yine ekonomik gelişmelerdeki başarısızlıklar teşkil etmiştir. Mesela, Çekoslovak Komünist Partisi'nin 1962 Aralık ayında yapılan 12'inci Kongresinde, Devlet Başkanı ve Parti Birinci Sekreteri Antonin Novotny yaptığı konuşmada, 1958'deki son Kongre'denberi sınai üretimin % 44 artmasına mukabil, tarımsal üretimin hala savaş öncesi seviyesinde kaldığını söylüyor ve 1963 Eylülünde Başbakanlığa getirilen, Slovakya Milli Konseyi'nin Başkanı Josef Lenart da, Çekoslovak Milli Konseyi'nin önünde yaptığı konuşmada tarımsal üretimin azlığından şikayet ediyordu.
Ekonomik sıkıntılarla beraber, 1963'ten itibaren sosyalist rejimin tatbikatında da mühim gevşemeler yapıldı. Bunların başında, basına tanınmaya başlayan geniş hürriyetler gelmekteydi. 1964 Ağustosundan itibaren de özel mülkiyet ve hür teşebbüs istikametinde yeni tedbirler alındı. O tarihe kadar devletin elinde olan terzilik, ayakkabıcılık, marangozluk, berberlik, çamaşırcılık, yanında başkasını çalıştırmamak şartıyle, şahıslara bırakıldı. Hatta bu işleri; serbest zamanlarında devlet memurlarının dahi yapabilmesi esası kabul edildi. 1966 Kasımından itibaren de, vatandaş gruplarının müşterek mülkiyet halinde apartman yaptırmalarına müsaade edildi. İşte bu atmosfer içindedir ki, 1963 Şubatında Prag'daki Karis Üniversitesi Profesörlerinden Goldstücker "insancıl yüzü ile sosyalizm" kavramını ortaya atıyordu.
31 Mayıs-4 Haziran 1966 tarihleri arasında yapılan, Çekoslovak Komünist Partisi'nin 13'üncü Kongresi, bu gelişmeler içinde gayet mühim bir dönüm noktasını ifade eder. Zira bu Kongre'de kabul edilen 1966-1970 ekonomik kalkınma planı, ekonominin sevk ve idaresinde işletmecilerin yetkilerini arttırdığı gibi, beş yıllık toplam yatırımın beşte birini tarıma tahsis ediyor ve tarım için yıllık ortalama % 2.7'lik bir kalkınma hızını öngörüyordu. Bir diğer mühim nokta ise, beş yıllık planın, Slovakya için yıllık gayri safi hasıla (GNP) artışını ortalama olarak % 56.5 nisbetinde öngörmesiydi.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

13'üncü Kongrede kabul edilen beş yıllık plan bir "ekonomik reformlar" belgesi olduğu kadar, "Çekoslovak toplumunun demokratlaşması yolunda atılmış büyük bir adımdı."
Çekoslovak Yazarlar Birliği'nin 27-29 Haziran 1967 de Prag'da yaptığı 4'üncü Kongre ise, hürriyetçilik yolunda atılmış yeni bir adımı teşkil ediyordu. Kongrede kabul edilen bir kararla, basın ve yayın üzerindeki her türlü sansürün kaldırılması istendiği gibi, bu istekleri belirten bir mektup Komünist Partisi Merkez Komitesine ulaştırıldı ve bu isteklerin bir "siyasi muhalefet" telakki edilmemesi de istendi. Bu kongre, Yazarlar Birliği ile Novotny liderliğindeki Komünist Partisi arasında yeni bir mücadelenin başlamasına sebep oldu ve 13'üncü Kongre'de Komünist Partisi Prezidyumuna giren Alexander Dubçek ile Parti lideri Novotny arasında da bir mücadeleyi başlattı. Novotny, Dubçek'i, Slovakya'da yazarlara karşı sert tedbir almamakla itham ederken, Dubçek de, Slovakya'nın kalkınması için yeterli fon ayrılmamasından dolayı Novotny'yi tenkit ediyordu.
Bu mücadele devam ederken, 30 Ekim akşamı, Prag'daki Karls Üniversitesi öğrencileri ayaklandılar ve polisle çatıştılar. Öğrenciler akademik hürriyetler istiyorlardı.
Novotny-Dubçek mücadelesi 5 Ocak 1968 de noktalandı. Zira, Çekoslovak Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin 3-5 Ocak günlerinde yaptığı toplantıda, Novotny Parti Birinci Sekreterliğinden alınarak, yerine Dubçek getirildi. Novotny sadece Devlet Başkanı olarak kalıyordu.
Dubçek'in Birinci Sekreterliği ile beraber Çekoslovakya'da görülmemiş bir hürriyetler sistemi ortaya çıkmaya başladı. Sansür kaldırıldığı gibi, basın, radyo ve televizyona söz ve ifade hürriyeti tanındı. Dubçek ve reformcular bu yeni gelişmeye "Sosyalist Demokratik Devrim" demekteydiler.
Bunun arkasından ikinci bir adım daha atıldı ve Merkez Komitesinin 4 Nisan toplantısında, Novotny'nin ekibinden olan Lenart başbakanlıktan alındı ve başbakanlığa, Dubçek ekibinden Oldrich Cernik getirildi. Cernik, daha ilk konuşmasında, Çekoslovakya'nın, kapılarını yabancı sermayeye açacağını söylüyordu.
Fakat üçüncü adım en büyük adım oldu. Çekoslovakya Komünist Partisi 9 Nisan 1968 de, "Çekoslovakya'nın Sosyalizme Giden Yolu" adını alan, fakat genellikle "Harekat Programı" adı ile anılan 24.000 kelimelik bir belge yayınlandı. Bu belgede, amacın, sosyalizmin dinamik gelişmesini geniş bir demokrasi ile birleştirerek yeni bir siyasi sistem kurmak olduğu söylendikten sonra, Parti ile Devletin birbirinden ayrılacağı, Parti'nin Devlet idaresine müdahalesinin önleneceği, sosyalist Devlet iktidarının tek bir partinin tekeli altına konamıyacağı, toplanma ve dernek, söz ve ifade, inanç ve kanaat, basın ve seyahat hürriyetlerinin kabul edileceği, sansürün tamamen kaldırılacağı, Komünist Partisi'nin çok partili bir hayatın şartlarını hazırlıyacağı, tam manasiyle demokratik seçimlerin yapılmasını öngören bir seçim sisteminin kabul edileceği, v.s. belirtildikten sonra, "Çekoslovakya'nın şartlarına tamamen uyan bir sosyalist toplumun yoğun bir demokratik modelini inşa etmek istiyoruz" deniyordu.
Görülüyor ki, hareket "reformcu" mahiyette görünmesine rağmen bir reformun çok ötesine gidiyor ve Çekoslovakya'da yepyeni bir sosyalist devlet modeli kurmayı amaçlıyordu. Sovyetlerin, hemen yanıbaşlarında ve kendileri için stratejik ehemmiyeti büyük olan bir ülkede, Sovyet modelinin dışında, başını almış giden bir rejimin kurulmasına tahammül etmeleri tabiatiyle mümkün değildi. Bu sebeple Sovyetler, Mayıs-Ağustos aylarında, kah Çekoslovaklarla yaptıkları ikili görüşmeler yoluyla, kah Varşova Paktı ülkeleri komünist partilerini de yanlarına alarak yaptıkları baskılarla, Çekoslovakyayı bu yeni yolundan döndürmek istediler. Şayanı hayrettir, Dubçek ve arkadaşları bütün bu baskılara büyük bir cesaret ve inatla karşı koydular. Çekoslovak ve Sovyet liderleri arasında yapılan toplantıdan sonra ve daha işgalden yirmi gün önce bile, 2 Ağustosta, Dubçek radyoda halka hitaben yaptığı konuşmada, Ocak ayından itibaren tatbik edilen hürriyetçi politikadan vazgeçilmiyeceği hakkında teminat veriyordu.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Varşova Paktı'nın bu baskılarına karşılık Yugoslavya ve Romanya Çekoslovakyayı desteklemiştir. Ağustos ayı içinde Tito ve Ceausescu Prag'ı ziyaret ederek, Dubçek'i destekledikleri gibi, ona tavsiyelerde de bulundular. Çünkü onların başından da aynı tecrübeler geçmişti. Dikkati çeken bir diğer nokta da, Sovyetler, Mayıs-Ağustos aylarında Varşova Paktı üyeleriyle yaptıkları toplantılara Romanya'yı davet etmemişlerdir.
Bu gelişmeler içinde dikkati çeken bir başka nokta ise, Sovyetlerin, Çekoslovakyaya karşı herhangi bir sertlik teşebbüsünde bulunacaklarına dair hiç bir işaret vermemiş olmalarıdır. Bu da Çekoslovak liderlerini yanıltmış ve yollarını değiştirmemek hususundaki kararlılıklarını güçlendirmiştir. Halbuki Sovyetlerin herşeyi hazırlamış oldukları anlaşılıyor. Varşova Paktı üyeleri olan Sovyetler Birliği, Polonya, Doğu Almanya, Macaristan ve Bulgaristan birliklerinden meydana gelen 250.000 kişilik bir kuvvet 20-21 Ağustos gecesi Çekoslovakya'yı işgale başladı. Bu kuvvetin miktarı Ağustos ayı sonunda 600.000'i bulacaktır.
Çekoslovak liderliği işgali protesto etmekle beraber, halkı da karşı koymaya teşvik etmediler. Çünkü ortada bir Macaristan misali vardı. Karşı koymanın neticesi belli idi. Kaldı ki, 21 Ağustos günü Prag'a giren Sovyet kuvvetleri, ilk önce Çekoslovak Komünist Partisi genel merkez binasını işgal ederek, Birinci Sekreter Dubçek, Merkez Komitesİ Üyesi Smirkovsky, ve Başbakan Cernik'i tevkif ederek hemen Moskova'ya götürdüler. Devlet Başkanı General Svoboda da hemen arkalarından Moskova'ya gitti. Kendilerine tehdit ve baskılarla bir anlaşma imza ettirildi. Çekoslovak liderleri bu anlaşmayı imza etmek istemediler. O zaman, Sovyetler Birliği Komünist Partisi liderlerinden Boris Ponomarev kendilerine şunları söyledi: "Bunu bugün imzalamazsanız bir hafta içinde imzalarsınız. Bir hafta içinde imzalamazsanız iki hafta içinde imzalarsınız. İkt hafta da olmazsa bir ay içinde imzalarsınız... Fakat sonunda imzalayacaksınız." Ponomarev'in demek istediği şuydu ki, Çekoslovak liderleri bu anlaşmayı imzalayıncaya kadar Moskova'da kalacaklardı. Bu durum karşısında imzalamaktan başka çare görmediler.
İşgal sırasında Moskova'da bulunan İspanyol Komünist Partisi liderleri Santiago Carillo ile Dolores Ibarruri bu işgali protesto ettikleri zaman da, Sovyet liderlerinden Suslov kendilerine şu cevabı vermişti: "Unutmayınız ki, siz sadece küçük bir Partisiniz". Sovyetler bu derece kararlı idiler.
Moskova'da imza ettirilen anlaşma bir bildiri ile açıklandı. Bu bildiri ile Çekoslovaklar tamamen geriliyorlar ve "sosyalist birliği"ni ön plana alıyorlardı. 27 Ağustos günü Moskova'dan dönen Dubçek ve Svoboda halka hitaben yaptıkları konuşmalarda halkı yatıştırmaya çalıştılar. Nitekim, bir Macaristan hadisesi Çekoslovakya'da tekrar edilmedi. Fakat ne var ki, Eylül ayının başından itibaren basın hürriyetine yeniden konulan kısıtlamalarla, Ocak ayında başlayan hürriyetçi dönem tekrar geriye gitmeye başladı. Ocak ayında başlayıp Ağustos ayında sona eren ve "Prag Baharı" denen demokratik dönem artık sona ermişti.
Bu geri dönüşe rağmen, Çekoslovak halkını tahrik etmemek için Sovyetler, Dubçek'i hemen Parti Birinci Sekreterliğinden almadılar. Lakin Merkez Komitesi üyelerini değiştirerek kendi adamlarını getirdiler. Dubçek 1969 Eylülünde Partiden atılacaktır.
Çekoslovak liderleri Dubçek, Svoboda ve Cernik ile Slovakya Komünist Partisi Birinci Sekreteri Gustav Husak (ki daha sonra Dubçek'in yerini alacaktır), Ekim başında tekrar Moskova'ya çağrıldılar. 4 Ekimde Çekoslovakya ile Sovyet Rusya arasında yeni bir anlaşma imzalandı. 15 maddelik bu anlaşmaya göre, Çekoslovakya, 26 Ağustos tarihli Moskova anlaşmasını aynen tatbik etmeyi, Komünist Partisi'nin öncü rolünü arttırmayı, "anti-sosyalist" unsurlarla mücadele gayretlerini hızlandırmayı, Parti ve Devlet organlarını Marksizm Leninizme ve Proleter Enternasyonalizmine sımsıkı bağlı insanlarla doldurmayı taahhüt ediyordu. Yine bu anlaşma, Çekoslovakya'daki Sovyet kuvvetlerinin "geçici" olarak bu ülkede "kalması"nı öngörüyordu. Diğer sosyalist ülkelerin kuvvetleri ise tedricen çekilecekti. Sovyetleri böyle bir anlaşmayı Çekoslovakyaya imza ettirerek durumu sağlama bağlamaya sevkeden sebep, dış dünyanın tepkileri idi. Batı dünyası ve NATO Çekoslovakya'nın Sovyetler tarafından işgalinden büyük endişe duydu. Hadisenin insan haklarına, Milletlerarası Hukuk'un ve Birleşmiş Milletler Antlaşmasının ve hatta barış içinde birarada yaşamanın temel prensiplerine aykırılığı bir yana, Çekoslovakyaya 600.000 kişilik bir kuvvetin yığılması yeni bir Sovyet tehdidinin ortaya çıkması demekti. Bu sebeple NATO, kendisini askeri bakımdan güçlendirme tedbirlerini gevşetmemeye karar verdi.
Çekoslovakya'nın işgali komünist dünyasını da bölmüştür. Yugoslavya, Romanya ve Arnavutluk dahil 18 komünist partisi işgalden ötürü Sovyet Rusyayı mahkum ettiler. Bilhassa İtalyan Komünist Partisi Moskova'ya en şiddetli tenkitleri yöneltti.
Buna karşılık, Varşova Paktı dışında, Batı Berlin ve Batı Almanya komünist partileri, Lüksemburg, Portekiz, Kıbrıs (AKEL) komünist partileri ile gizli ve yasa dışı Türkiye Komünist Partisi Moskova'yı desteklediler. Çekoslovakya'nın Sovyet Rusya tarafından işgali ise, Yunanistan Komünist Partisi'ni ikiye böldü. "İç" komünistler Moskova'yı kınarken, "Dış" komünistler Moskova'yı desteklediler.
Çekoslovakya'nın işgali milletlerarası komünizm hareketini böldüğü gibi, Sovyet Rusya'nın prestiji için de ağır bir darbe teşkil etmiştir. Bilhassa bağlantısız Üçüncü Dünya Ülkeleri nezdinde Sovyetlerin mühim prestij kaybına uğradıkları bir gerçektir. Bununla beraber, bu durumun Sovyetler üzerinde pek de fazla bir tesir yaptığı söylenemez. Onlar için mühim olan, sosyalist blokun bütünlüğünün korunması ve bu bütünlüğün Moskova'nın kontrolu altında bulunması idi. Bu amaçladır ki, işgalden birkaç ay sonra Sovyetler Brejnev Doktrini'ni ortaya attılar. Brejnev Doktrini, Çekoslovakya'nın işgalinin bir mazereti olduğu kadar, sosyalist blokun diğer üyelerine ilersi için bir uyarma mahiyetinde idi.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Brejnev Doktrini'nin ilk işaretlerini 26 Eylül 1968 günlü Pravda'da yayınlanan bir makale vermiştir. Bu makalede, Çekoslovakya'yı işgal eden yabancı kuvvetlerin, "Çekoslovakya halklarının self-determination ilkesi için mücadele verdikleri", "kanunların ve hukuk kurallarının sınıf mücadelesi kanunlarına tabi olduğu", "Her sosyalist ülkenin egemenliğinin, dünya sosyalizminin ve dünya ihtilalci hareketinin menfaatlerine aykırı olamıyacağı" yazılıyordu. Görüldüğü gibi makale sosyalist ülkeler için yeni bir egemenlik kavramı getirmekteydi. Sovyet lideri Brejnev ise, Polonya Komünist Partisi'nin 5'inci Kongresinde, 12 Kasım 1968 günü yaptığı konuşmada, Brejnev Doktrini adını alacak olan bu yeni egemenlik kavramını, şu sözleriyle daha açık bir hale getiriyordu: "Gayet iyi bilinmektedir ki, sosyalizmi inşa etmenin müşterek tabii kanunları vardır ve bu kanunlardan sapma, sosyalizmden de sapma neticesini verir. Ve sosyalizme karşı olan iç ve dış kuvvetler, belirli bir sosyalist ülkenin gelişmelerini, kapitalist sistemin tesisi istikametine döndürmeye çalışırsa, bir ülkede sosyalizm davasına yönelik bir tehlike ortaya çıkarsa, -ki bu aynı zamanda bir bütün olarak sosyalist milletler topluluğunun güvenliğine de yönelik bir tehlikedir- bu artık sadece o ülkenin bir meselesi değil, bütün sosyalist ülkeleri ilgilendiren ortak bir mesele olur."
Görüldüğü üzere, Brejnev'e göre, bir sosyalist ülkenin iç gelişmeleri sadece o ülkeye ait bir mesele değil, bütün sosyalist ülkeleri ilgilendiren ve dolayısiyle diğer ülkelere müdahale hakkı veren bir mesele idi. Tabiatiyle burada ortaya bir başka mesele çıkıyordu? Bir sosyalist ülkedeki gelişmelerin sosyalizmden bir sapma olduğuna ve ayrıca bütün "sosyalist ülkeler topluluğu" (socialist commonwealh) için tehlike teşkil ettiğine kim karar verecekti? Brejnev bu hususta bir şey söylemiyordu. Lakin Çekoslovakya'nın işgali, bu hususlara ancak Sovyet Rusya'nın karar vereceğini göstermişti.
Diğer taraftan, Brejnev "sosyalist ülke" kavramına da açıklık getirmemişti. Bununla kasdedilen sadece Varşova Paktı üyeleri mi idi? Yoksa Yugoslavya, Küba, Arnavutluk ve Çin gibi gerçekten sosyalist ülkelerle, Mısır ve Cezayir gibi kendilerini "sosyalist" sayan ülkeler de, Brejnev'in bu "sosyalizmde sınırlı egemenlik"" kavramına dahil mi idi?
Brejnev Doktrini, Sovyet Rusya'nın gerek sosyalist blok, gerek milletlerarası komünizm üzerindeki kontrolu pekiştirmek için ortaya atılmış olmakla beraber, hemen tamamen aksi netice verdi. Çünkü, 5-17 Haziran 1969 da Moskova'da yapılan üçüncü Komünist Partiler Konferansını 17 komünist partisi boykot ettiği gibi, Konferansın sonunda alınan kararları, katılanlardan bazıları büyük kısmı ile imzalamadılar ve bir kısım komünist partileri de ancak bazı ihtirazi kayıtlarla (çekince) imzaladılar. Bundan da mühimi, 1970'lerin başından itibaren, öncülüğünü İtalyan ve İspanyol komünist partilerinin yaptığı ve Moskova'dan bağımsız bir "Avrupa Komünizmi" (Eurocommunism) hareketinin ortaya çıkmasıdır.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
çekoslovakyayı, sovyet


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ege'nin İşgali Zen Tarih 0 21 Mayıs 2014 06:48
Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti efLatun Tarih 0 17 Nisan 2012 20:45
Astronomik Saat / Prag - Çekoslovakya Damla Dünya üzerindeki yerler ve tarihi mekanlar 0 11 Eylül 2011 13:20
Astronomik Saat / Prag - Çekoslovakya Ruj Dünya üzerindeki yerler ve tarihi mekanlar 0 25 Aralık 2010 13:16
Türkiye - Sovyet Rusya İlişkileri YapraK Tarih 0 04 Ocak 2010 19:01