IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

2Beğeni(ler)
  • 2 Post By Afrodit

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 24 Ekim 2011, 11:16   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Eski İstanbul Meyhaneleri




Meyhanenin Geçmişi

Meyhane kültürü Liman kültürünün bir parçası olarak süre gelmiştir.Çünki Gemiciler indikleri limanda bekardır,ve içerek geçirecekleri vakitleri ve nakitleri vardır.Türkler İstanbul ve Galatayı aldıkları zaman zaten liman olan bu şehrin meyhaneleride dünya ölçülerindeydi. 16 yy yazarlarından Kastamonulu Latifi Tarifname-i İstanbul adlı eserinde İstanbul meyhanelerinin özellikle Tahtakalede toplandığını,Galatanın ise serapa meyhane olduğunu kaydeder.

Müslüman Halk genel olarak içki konusundaki dinsel yasaklara bağlıydı ama Müslüman olmayanların adetlerine karışılmazdı. Galata başta olmak üzere gayrimüslimlerin yoğun olduğu mahallelerde birçok meyhane vardı. ve bu meyhanelerin müşterilerinin bir kısmı kaçamak yaparak gelen Müslümanlar oluşturuyordu. Keyif için içilip yenilen yerler olan meyhaneler de bütün işyerleri gibi lonca düzenine bağlıydı.


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Fatihin Saltanat dönemi ( 1451-1481 ) İstanbulun imarıyla ve yerleşimi ile geçmişti.Oğlu II Beyazıt ( 1481-1512 ) zevk ve eğlenceye düşkünlüğü dolayısiyle sanatı teşvik etmişti. Bu dönemde meyhaneler fazlalaşmıştı.II.Beyazıtın oğlu Yavuz Selim ( 1512-1520 ) sırasında meyhaneler daha da fazlalaşmış,sarhoşluk,İstanbul da daha da yaygınlaşmıştır.Sultan Süleyman ( 1520-1566 )tahta çıktıktan sonra içki kullanımını yasakladı.II.Selim zamanında ( 1566-1574 ) Damat İbrahim Paşa ve çevresinin de teşvikiyle meyhaneler yeniden açılmış zevk ve eğlence dönemi yeniden başlamıştır. Nitekim 7 Ekim 1573 de Müslüman mahallelerine dahi meyhane açıldığı bildirimine karşılık bunun durdurulması için ferman çıkarılmıştır.

Saray hamamındaki bir zevk aleminde düşerek yaşamını yitiren II. Selimden sonra tahta çıkan oğlu III.Murat zamanında (1574-1595 ) 13 Mart 1576 da çıkarılan ferman ile Müslüman Mahallelerinde olmaması kaydiyle meyhaneler yine işlevlerine serbestce devam ediyorlardı. III. Murat bu defa müslümanların hristiyan mahallelerindeki meyhanelere dadandığına bizzat şahit olunca içki yasağı koydu.( 14 Mart 1583 ) Ancak bir süre sonra Askerlerin içki içme yasağı,Askerlerin dayatmaları sonucunda kaldırılınca asker olmayanlar da içki içmeyi sürdürdüler. Komutan içkiyi yasakladı ve duvara Alkol öldürür diye yazdırdı. Ertesi sabah bu yazının altına bir cümle eklenmişti. Asker ölümden korkmaz.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Eremya Çelebi Kömürcüyan 17 yy da İstanbul Tarihi adlı kitabında Kasımpaşayı anlatırken, ileride yahudi evleri ve onların iki tarafında odalar görülür,bu evler sahildedir.ve altlarında dükkanlar vardır.Burada misafirler için balık pişirilir.ve onlara turşu ve kurutulmuş mersin ve morina balıkları ikram edilir,yahudi kasapları ve misket Arak ının ( Rakının ) satıldığı koltuklar da oradadır.Anlamaktayız ki şimdinin benzerleri boğaz Lokantaları eskiden haliç kıyısında yer alırmış ve 17 yy da rakı hemde misket üzümünden yapılma olarak bu evlerde demcilere sunulurmuş.

Büyük büyük dedemiz aşağıda demini aldıktan sonra belki de yukarıdaki odalara çıkardı.İstanbul meyhaneleri bulundukları yerlere,sahiplerine dükkanın üzerine levhası yerine asılan tahta veya madeni kayık,kule,hançer,gibi alameti farikaları yada içinde havuz fıskiye bulundurma özelliklerine göre adlandırılırdı.Söz gelimi hançerli,kürkçü hanı,yahudi kandili,vs.Bu alametlerden bazıları yeniçeri ocaklarının alametleriydi. Bu meyhanelerin akşamcı müşterileri ve semtlerine göre yeniçeri akşamcıları,Dayı ünvanıyla herkesten daha fazla hürmet görürlerdi.


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Tersanecilerle Topçular Kasımpaşadan fındıklı ve salıpazarına kadar uzanan meyhanelerin müşterileriydi.Kayıkçı,Hamal,Tellak takımı ve İstanbulun baldırıçıplak külhanları bu meyhanelere giremezdi. Uğrasalar da meyhane akşamcılarının bulunmadığı zamanlarda ayakta içip giderlerdi. Bu meyhanelere gedikli meyhaneler denirdi.

Abdülaziz döneminin sonlarına doğru bunlara Selatin Meyhaneler denmeye başlandı.Meyhane gedikleri kurulduktan sonra ayak takımının gittiği yerler koltuk meyhanesi denilen kaçak yerler,gizlice içki satan ara sokak bakkalları ve manavlarıydı.koltuk meyhanelerinin bir kısmı ise kibar koltuklarıydı. Buralara evine içki sokmayan memur ve katip takımı gelirdi.Ayak takımı için küçük koltuklardan başka birde ayaklı meyhaneler vardı.

Ayaklı meyhaneler seyyar içki satıcılarıydı.Çoğunluğu Ermeniydi.Bunların Dükkanı, tezgahı, fıçısı,ustası,sahibi kendisiydi.Bellerine ucu musluklu,rakı veya şarapla doldurulmuş gayet uzun bir koyun barsağı sararlar sırtlarında bir cüppe,cüppenin iç cebindede bir kadeh olurdu.Omuzlarına da alamet olarak birer peşkir atarlardı.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ayaklı meyhaneler en çok Bahçekapı,yemiş iskelesi,Galata ve cıvarında dolaşırlardı.Müşterilerini gördükleri zaman etrafı kolluyarak bir bakkal veya manav dükkanına girer,kuşağının arkasından kadehi doldurup peşisıra gelen müşterisine vücudunun sıcaklığıyla ısınmış içkiyi sunarlardı.

Kadehi bir yudumda yuvarlayan baldırı çıplak ayyaş,bir üzüm tanesini ya da mevsimine göre başka meyveyi meze yapardı.Çoğuda elinin tersiyle ağzını silip gider,buna da yumruk mezesi denirdi. İstanbulun gedikli meyhaneleri mutfaklarının temizliği ve ahçılarının da özellikle balık ve et yemeklerindeki hüneri ile meşhurdu. Gediklilerin sunduğu külbastı ve etli türlüsünü ( Güveç ) konak ahçıları yapamaz denilirdi.Gediklilerin geniç ve yüksek tavanları genelde direklerle tuttu rulurdu.Orta direğin dibinde bulunan büyük bir tuzlubalık ( Sardalya ) fıçısı da bu tür meyhanelerin özelliklerinden biriydi.Tuzlu balıklar fıçılarla Malta veya Ege Adalarından getirilirdi.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Gediklilerin Tezgahbaşı müşterileri dört kaşlı denilen ve akşamcı olan ağaları,ustaları ile karşılaşıp yüzgöz olmak istemiyen esnaf kalfaları ve çıraklarıydı.Fasulye piyazı,Lahana turşusu, ve kırık leblebi gibi meze ve çerezler tezgah başında sürekli bulunurdu.Rakı ve Şarap önce kabaktan,sonra ise metalden veya camdan yapılmış,karnından işeyen ibriklerle sunulurdu.

Müşteri meyhaneye geldiğinde masa meze tabaklarıyla donatılmış,içki kadehleri yerleştirilmiş olurdu.Meyhanecinin masaya buyur etmesi ile ısınan fakat ancak masadaki mumu yaktıktan sonra başlayan bu demlenme saatler sürerdi.Masaya müşteri oturduğunda hazır bulunan mezeler için para alınmaz içki ve ayrıca sipariş edilen mezelerin parası alınırdı.Ramazanda meyhaneler kapatılırdı.Bayram arifesinde meyhaneciler gedikli müşterilerinin evlerine midye veya uskumru dolma gönderirlerdi.Buna unutma bizi dolması denilirdi.

Meyhane kapanma vakti geldiğinde ise müdavimlerin gönderilmesi ayrı bir meyhanecilik yeteneği gerektirirdi.Masalara eğilerek yaylanmak vakti hatırlatılır Küfelik olanlar için dışarıda bekleyen hamallar işe davet edilirdi.Eve gitmek için küfeye ihtiyacı olmak dut gibi olduğunun kanıtı olurdu.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Samatya'dan Yedikule'ye giderken yol üzerinde solda ( Safa ) meyhanesi işte zamanımıza Osmanlının son döneminden,meyhane yapı şekli ve iç düzenlemesiyle kalmış yegane meyhane olarak hala faaliyetini sürdürmektedir. Gelin yazımızı hoş bir fıkrayla noktalayalım.

Meyhaneci geç vakit meyhaneyi kapatıp evine gitti.Bitkin bir halde yatağına gireceği sırada telefon çaldı. Telefondaki sarhoş sesi:
- Meyhaneci dedi,kaçta açacaksın meyhaneyi ?
- Yahu daha yeni kapadım,istediğim zaman açarım,hem açsamda seni içeri almam.
Telefondaki Sarhoş:
- Ben içeri girmek değil,dışarı çıkmak istiyorum.


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


SULUKULE - MÜZİK VE NEŞENİN DAİM OLDUĞU TARİHİ SEMT

Sulukule ismini İstanbul da surların en alçak olduğu bölge olan ve Bayrampaşa Deresinin bu bölgede bulunması nedeniyle bu adı almıştır. Tarihçesi Bizans dönemine kadar uzanan bu bölgeye yerleşimleri 10 yy a dayanmaktadır. Bizans döneminde Hindistandan geldiği iddia edilen Romanlar,Ortadoks kilisesi tarafından Falcılık ve Sihirbazlık gibi faaliyetlerle suçlanınca kara surlarının dışında yaşamaya zorlanırlar.

Osmanlı dönemindeyse 1453 te İstanbulun fethinden sonra şehri canlandırma amaçlı olarak,farklı bölgelerde yaşayanları İstanbula çekme politikası ile Romanlar davet edilince bir kısmı Ayvansarayda Lonca Mahallesine bir kısmı da Sulukuleye yerleşmiştir. İstanbulun fethinden sonra müslüman olan Romanlar dans ve müziğin yanı sıra kente pek çok yönden katkıda bulunmuş,sarayın mehter takımını kurmuşlardır.

Dönemin en iyi en zengin katırcıları,sepetçileri sulukuleden çıkmıştır.Cumhuriyetin ilk dönemlerinde sulukulede henüz eğlence evlerine ait bir ize rastlanmaz. Eğlence Evlerinden ilk kez 1946 yılında Turan Aziz Beylerin Beyoğlu piliçleri kitabında rastlanmıştır. Beler kitabında Dekoru sade,temiz bir oda içinde sazlarını çalan,şarkı söyliyen ve dans eden genç kadınlardan bahseder, Sulukulenin en görkemli yılları 1950 ile 1960 yıllarıdır.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Bu dönemde Sulukuledeki üç eğlence evine ancak randevu ile gelmenin mümkün olduğu söylenir. Zeki Müren, Müzeyyen Senar gibi birçok ünlü ses sanatçısı eğlenmek amacıyla Sulukuleye gelirken, Bugünün popüler isimleri olan Hüsnü Şenlendirici,Adnan Şenses, Kibariye gibi isimlerde Sulukulede eğlence evlerinde kendini yetiştirirler.

Menderes döneminde Vatan Caddesi yapılırken, Edirnekapıda surların bir bölümü ve sulukulede 29 ev yıkılır. Sulukule biraz daha surlara doğru kayarak, sur boyuna yerleşmiş olan Hatice sultan ve Neslişahsultan mahalleleri ile kaynaşır.1985 yılına gelindiğinde Sulukuleliler Turizm Bakanlığına ( Gösteri evleri projesi ) ile başvurup olumlu yanıt almışlardır.

Yerel Belediye tarafından onaylanmadığı için yasalaşmamakla birlikte eğlence evleri faaliyete geçer,üç tane olan eğlence evlerinin sayısı 34 e çıkar. yarı yasal olarak çalıştırılan işletmelerde 3500 cıvarı kişi çalışmaktadır. Bu dönemde Mahalle ekonomik olarak kalkınma sağlar yeni apartımanlar yapılır.

1990 yılında Sadettin Tantanı Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş kurulu İstanbul Bölge Başkanlığına seçilmesiyle Sulukuledeki Eğlence Evlerine baskınlar başlar. 1992 de Eğlence Evlerinin büyük bir çoğunluğu kapanır. Sadettin Tantanın 1994 te Fatih Belediye Başkanı seçilmesi ise kalan birkaç tane Eğlence Evininde boşaltılmasına neden olur,ve bölge tekrar fakirliğe teslim olur.


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Roman Kültürünü Surdibinde yaşatmak isteyen Sulukuleliler için Şehir planlamacıları,sosyologlar ve Mimarlar alternatif çözüm projesi hazırladı,Proje kapsamında eğlence kültürünü Sulukulede sürdürülecek ,bölge turizme açılarak yeni işkolları yaratılacak,Alternatif proje bugün yarın Fatih Belediyesine sunulacak ,hedef Sulukule Romanlarını yaşam alanlarından koparmamak suçtan,yıkımdan,ranttan arınmış hayat dolu bir Sulukule yaratmak Bizimde temennimiz Turizm açısından gelen turistlere gösterdikleri neşeli dakikaların kesilmemesi,ve Roman vatadaşlarımızın tekrar kalkınmaları için imkan tanınması temennilerimizdir.İnşallah aklıselim bir çare bulunacaktır.




 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
eski, istanbul, meyhaneleri, İstanbul


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Eski İstanbul Gravürleri Afrodit Kültür ve Sanat 3 17 Eylül 2010 16:05
İstanbul TV eski sahibi öldürüldü Angel Haber Arşivi 0 12 Aralık 2008 21:20