IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07 Ekim 2011, 15:09   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kim Tarafından Ölçütü





İnsanlar, Dogmatikçilerin söyledikleriyle yola çıkarsak, sadece kavranamaz değil, düşünülemezdirler de.
Ancak tartışma uğruna bir taviz vererek insanın düşünülebileceğini kabul etsek de, onun kavranamaz olduğunu anlarız. Çünkü insan ruh ve bedenden oluşur, ancak belki de, ne beden ne de ruh kavranamazdır. Dolayısıyla insan da kavranamazdır.

Dogmatikçiler bu tartışmanın karara bağlanamayacağını söylerlerse, ruhun kavranamazlığını hemen kabul edeceklerdir. Karara bağlanabileceğini söylerlerse, neye göre karar vereceklerini açıklamalıdırlar. Algıyla karar veremezler, çünkü ruhun düşüncenin nesnesi olduğu söyleniyor. Akıl ile karar vereceklerini söylerlerse, biz de şunu söyleriz ki, akıl ruhun en belirsiz parçası olduğundan, (bu bazı insanların ruhun gerçekliği konusunda anlaşıp, akıl konusunda anlaşmazlığa düşmelerinden bellidir), ruhu akıl yoluyla kavramak ve tartışmayı böyle karara bağlamak istiyorlarsa, daha az sorgulanan bir şeyi daha çok sorgulanan bir şeyle karara bağlamak ve teyid etmek istiyorlar demektir, ki bu da saçmadır. Dolayısıyla, ruh ile ilgili tartışma akıl ile karara bağlanamaz. Dolayısıyla hiçbir şeyle karara bağlanamaz. Ancak durum böyleyse, ruh kavranamaz olur. Dolayısıyla insan da kavranamaz olur.


İnsanların kavranabilir olduğunu kabul etsek de, şeylerin insanlar tarafından yargılanması gerektiğini göstermek mümkün olmaz. Çünkü şeylerin insanlar tarafından yargılanması gerektiğini söyleyenler, bunu ya kanıtsız ya da kanıtla söyleyeceklerdir. Kanıtla olmaz çünkü kanıtın doğru olması ve yargılanmış olması gerekir, bir şeye dayanarak yargılanmış olması gerekir. Şimdi, anlaşmaya dayalı olarak kanıtın kendisinin neye göre yargılanabileceğini söyleyemeyeceğimize göre, (çünkü ölçütün kime göre olduğunu hala araştırıyoruz), kanıtı karara bağlayamayız. Bu nedenle ölçütü şu andaki açıklamamızla ilgili bir şeyle kanıtlayamayız. Şeyleri insanların yargılaması gerektiğini kanıt olmadan söylersek de, bu ikna edici olmayacaktır. Dolayısıyla, kime göre ölçütünün insanlar olduğunu söyleyemeyiz.


Ayrıca kime göre ölçütünün insanlar olduğu kime göre yargılanacak? Bunu bir yargıda bulunmadan ortaya atacaklarsa ikna edici olmazlar. Eğer bunun insanlar tarafından yargılanacağını söylerlerse, sorgulanan şeyin kendisini varsaymış olacaklar. Başka bir hayvan tarafından yargılanacaksa, bu hayvanın, ölçütün insanlar olduğunu yargılayabileceğini nasıl belirleyeceğiz? Eğer bu yargısız olacaksa… ikna edici bulunmayacaktır. Eğer bir yargıyla olacaksa, bir şey vasıtasıyla yargılanmak durumunda olacaktır. Eğer kendisi tarafından yargılanacaksa, aynı saçmalık devam edecektir, (sorgulanan şey sorgulanan şey tarafından yargılanacaktır). Eğer insanlar tarafından yargılanacaksa, döngüsel duruma girilmiş olunacak. Bunlardan farklı bir şey tarafından yargılanacaksa, kim tarafından ölçütünü yine sormalıyız ve bu da böyle sonsuza dek gider. Bu nedenle de, şeylerin insanlar tarafından yargılanması gerektiğini söyleyemeyiz.


Ancak şunu varsayalım ki ve bu konuda ikna olunduğunu düşünelim ki, şeyler insanlar tarafından yargılanmalıdır. Şimdi insanlar arasında bir çok farklılık olduğuna göre, Dogmatikçilerin önce, bu insana katılmamız konusunda kendi aralarında anlaşmaya varmalarını beklemeliyiz ve sadece o zaman bize, ona katılmamızı söylemelerine izin vermeliyiz. Ancak bu konuda, deyimde olduğu gibi, “Su aktığı sürece ve ağaçlar büyüdüğü sürece”, tartışmaya devam edeceklerse, herhangi birisine aceleyle katılmamızı nasıl beklerler?


Eğer bilge olanı ikna edici bulmamız gerektiğini söylerlerse, onlara “hangi bilge?” diye sormalıyız. Epikuros’a göre bilge olan mı, Stoacılara göre bilge olan mı, Kirene bilgesi mi, yoksa Kinik mi? Bunun yanıtı konusunda anlaşamazlar. Ve birisi, bilge olanı aramayı bırakıp sadece şu anda en zeki olanı en ikna edici bulmamız gerektiğini söylerse, o zaman, ilk olarak, kimin diğerinden daha zeki olduğunu tartışmaya başlayacaklardır. İkinci olarak, günümüzde ve geçmişte, kimin en zeki olduğu konusunda anlaştıklarını kabul etsek de, yine ikna edici olmayacaktır. Çünkü çok sayıda, nitekim oldukça sonsuz derecede çok sayıda zekilik dereceleri ve aşamaları olduğuna göre, biz de, günümüzde ve geçmişte olanlardan daha zeki birisinin doğabileceğini söyleriz... Ve bu kişi doğduğunda, ondan daha zeki başka birisinin de doğmasını beklemeliyiz ve ondan da zekisinin doğmasını ve sonsuza dek bu böyle gider… Onun için, geçmişte ve günümüzdekilerin içinde birisinin en zekisi olduğuna izin verilecek olsa bile, ondan daha zekisinin olamayacağını olumlayarak iddia edemeyeceğimize göre, (çünkü bu belirsizdir), daha sonra var olacak daha zeki insanın yargısını her zaman beklemek zorunda kalırız ve şu anda daha üstün olana hiçbir zaman katılamayız.


Taviz vererek, bu hipotetik zeki insandan daha zekisinin şu anda ve geçmişte olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını kabul etsek bile, yine de bu kişiyi ikna edici bulmak yerinde olmaz. Çünkü zeki insanlar, bir şeyi oluşturmaya çalışırken, akla yatkın olmayan bir şeyi akla yatkınmış ve doğruymuş gibi göstermekte ustadırlar. Onun için, bizim uyanık insanımız bir şey söylediğinde, nesneyi doğasında olduğu gibi mi, yoksa yanlış olduğu halde doğruymuş gibi mi betimlediğini bilemeyiz; yanlış bir şeyin doğru olduğuna bizi ikna etmeye çalışıp çalışmadığını bilemeyiz. Çünkü o herkesin en zekisidir. Onun için bizim tarafımızdan çürütülemez. Dolayısıyla ona bile şeyleri doğru yargıladığına dair onay vermemeliyiz, çünkü onun doğruyu söylediğini düşünürken, aşırı uyanıklığından dolayı, yanlış şeyleri doğru gibi ortaya koymak tutkusundan dolayı bunları söylediğini düşünürüz. Bu nedenlerle şeyleri yargılarken, herkesten daha uyanık olanı da ikna edici bulmamalıyız.


Eğer birisi, çoğunluğun anlaştığı şeye katılmamız gerektiğini söylerse, bunun da yararsız olduğunu söylemeliyiz. Çünkü, öncelikle “doğru olan” şüphesiz ki nadir olandır ve bu nedenle bir kişinin çoğunluktan daha akıllı olması mümkündür.


Bunun da ötesinde, skeptisizmin ikinci tartışma noktasında da söylediğimiz gibi, yargılar arasındaki sayısal farklar kavranamazdır. Çünkü sonsuz sayıda bireyler, insanlar vardır ve onların bütün yargılarını gözden geçiremeyiz. Çoğunluğun neyi iddia ettiğini, azınlığın neyi iddia ettiğini kestiremeyiz.



__________________

English Preparatory Department
School of Foreign Languages
Assistant English Teacher
Ankara Baskent University
2017-18

“Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...”
C.A - 31.12.2010 - ∞

English Language and Literature
Faculty of Humanities and Letters
Ankara Bilkent University
2010-15
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
kim, ölçütü


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Doğruluk ölçütü var mıdır? Kalemzede Felsefe 0 07 Ekim 2011 15:08
Skeptisizmin Ölçütü Kalemzede Felsefe 0 07 Ekim 2011 14:58
Bot tarafından Ban Acılımı . Skys mIRC Scripting Sorunları 5 16 Haziran 2010 19:50