IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10 Kasım 2011, 10:43   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Konfüçyüsçülük




Konfüçyüsçülük,Çin’in büyük bilginlerinden ve filozoflarından olan Konfüçyüs’ün fikirlerinden oluşmuştur.Konfüçyüs,geçmişteki sosyal yaşantı ve törenlerle ilgili bilgileri biraraya getirerek ahlak ve geleneklerin yaşatılmasını sağlamak amacıyla bütün eski Çin yazılarını incelemiştir.O,böylelikle,atalar kültürüne dayalı köklü bir Çin medeniyeti meydana getirmek istemiştir. Yetiştirdiği öğrencilerine de bunun gerekliliğini anlatmıştır.Onun ölümünden sonra öğrencileri ona bağlılıklarını sürdürmüş ve onun sözlerini kitap haline getirmişlerdir.Bu kitaplar Konfüçyüsçülüğün kutsal kitapları olmuştur.(Beş Klasik ve Dört Kitap)
Konfüçyüsçülük bir dinden çok,bir ahlak sistemine benzemektedir.Bu sistemin amacı,milleti siyasi bir eğitimle mutluluğa kavuşturmaktır.Bunun için; iyilik,doğruluk,edeplilik,akıllılık ve güvenilirlikten oluşan beş erdemin yaygınlaştırılmasını öngörür.

Konfüçyüs,yeni bir din kurmamış,Çin’in eski dini anlayışını yaşatmaya çalışmıştır.Bu nedenle o,yüce bir varlık olarak ,Tao’yu kabul etmekle birlikte,eskilerin hayat,ölüm,huzur,şeref gibi erdemlerin kaynağı olarak gördükleri ve “Şang-ti” diye adlandırdıkları “Tien”’i benimsemiştir.
Konfüçyüsçülük,Çin’de bilginler,yazarlar,yüksek memurlar,prensler ve imparatorluk ailesi tarafından din olarak kabul edilmiştir.M.Ö. 140 yılından başlayarak 1912 yılına kadar devlet dini olarak tanınmıştır.Şu anda da Çin’de Budizm ve Taoizmle birlikte resmi niteliğe sahip bir dindir.
TAOİZM:Çin’in resmi ve milli dinlerinden ikincisidir.Kurucusu LAO-TSE’dur.Bir Çin filozofu olan Laot-zu’nun hayatı hakkında,kaynaklarda fazla bir bilgi yoktur.Konfüçyüs ile çağdaş olduğu ve onunla karşılaştığı bilinir.Laotzu’nun asıl adı Li-Tan’dır.İhtiyar bilgin anlamına gelen Laotzu ise onun lakabıdır.
Laotzu,dinini “Tao” felsefesi üzerine kurduğu için,bu dine “Taoizm” denir.Tao,alemden önce yaratıcı prensip olup görülemez,duyulamaz ve kavranılamaz niteliklere sahiptir.Taoizme göre Tao başlangıcı ve sonu olmayan ve her şeyin temeli olan bir varlıktır.Evreni o yaratmıştır ve besleyen de odur.

Taoizmin kutsal kitabı “Tao te king”dir.Laotzu bu kitabı bir öğrencisinin önerisi üzerine yazmıştır.Tao,yaratıcı prensibi,te insanın üstünlüğü,king ise,kitap anlamına gelir.Bu kitap mistik düşüncelerinin çokluğu nedeniyle anlaşılması çok zordur ve Çin’in en eski klasikleri arasındadır.Taoizmin din görevlileri;büyücüler,rahipler ve dini şeflerdir.İlkbaharın gelişi Taoizmde bayram olarak kutlanır.
Taoizme göre,insanın yücelmesi ve mutlu olması için,bazı ahlaki değerlere sahip olması gerekir.Buna göre örnek bir insan;merhametli,sadık,dürüst,alçak gönüllü,iyi ve fedakar olmalıdır.Kibirli ve bencil olmamalıdır.Asla kendiyle övünmemeli ve aşırı hırslanmamalıdır.Çünkü ihtiraslarının esiri olanlar,büyük bir yanılgıya düşerler ve hiçbir zaman başarılı olamazlar.Bu yüzden insan,tabiattaki düzeni takip etmeli ve kanaatkar olmalıdır.
Ancak bu şekilde iç huzuruna kavuşur ve mutlu olur.

HİNDUİZM:
Bu dinin başlangıç tarihi bilinmemektedir.Ama M.Ö.2000’li yıllarda ortaya çıktığı sanılmaktadır.Milli nitelikli bir dindir.Doğu Anadolu’dan gelen “Ari”ler Hindistan’a yerleşmişlerdir.Onların inançlarıyla,yerli halkın inancı karışmış ve ortaya hinduizm çıkmıştır.
Hinduizmin belli bir kurucusu,kitabı,ibadet yeri ve inanç sistemi yoktur.Herkes dilediği şekilde ibadet eder.Tapınakları vardır;ibadetler topluca yapılmaz.Hinduizimin ibadet şekillerinde olduğu gibi tanrı anlayışında da değişiklikler vardır.Her kişi veya topluluk, tanrıyı kendi kişiliğine göre tanımlar.Çok tanrılılığa,üçlemeye ve tek tanrılılığa da inananlar vardır.Bunların hepsinin aynı sonuca ulaştığı kabul edilir.Bu yüzden Hinduizm, hiçbir tanrı anlayışını yadırgamaz.Hinduizmin kutsal kitapları da çok çeşitlidir.Bunları vahye dayanan ve destan şeklinde olanlar olmak üzere iki grupta toplıyabiliriz.

Vedalar,Brahmanalar,Upanişadlar ve Aranyakalar, vahye dayanan kitaplardandır.Bunların hepsinin temeli Vedalar’dır.Vedalarda ilahiler,dualar,yaşantı kuralları,büyü ve tılsım gibi kurallar yeralır.Destan şeklinde olanalr ise Ramayana ve Mahabarata destanlarıdır.Bunların en önemlisi Mahabarata iki yüz kırk bin cümleden oluşan bu destan,dünyanın en uzun destanıdır.
Hindular,ruhun ölmezliğine,bir bedenden diğer bir bedene geçerek sürekli yaşadığına inanırlar.Bu geçişte bir önceki hayatında yaptığı iyilik ve kötülükler etkili olur.Dolayısıyla insan,geçmişte ne yapmışşa gelecekte onun karşılığını görür.

Hinduizmde,bütün canlıların saygınlığı vardır.İnsan,hayvan ve bitkilerden birini öldürmek katillik olarak nitelendirilir.Hinduizm,böylelikle tabiattaki doğal dengenin korunmasını amaçlamıştır.Hinduizmde,canlılar içerisinde ineğin ayrı bir değeri vardır.İnek kutsaldır.Bu yüzden inek eti yenmez.İnek yer ve gök aleminin anası sayılır.Hindistan’da bir inek öldürmek üst düzey bir insanı öldürmekle eşit tutulmuştur.Hindular,ruhun bir başka bedenle tekrar doğacağına inandıkları için ölülerini gömmezler.Ölenlerin cesetlerini yakarak GANJ nehrine dökerler.Bu nedenle Ganj nehri de,Hindularca kutsal sayılır.

BUDİZM:Hindistan’da M.Ö.6.yüzyılda kurulmuştur.Kurucusu Sidarta Gotama’dır.Evrensel bir dindir.Bu din adını kurucusun lakabı olan BUDA ‘dan almıştır.Buda;ilhama kavuşmuş,aydınlamış anlamına gelir.Budizmin bir kurucusu,kutsal kitabı,doktrini,cemaati,emir ve yasakları olmasına rağmen bir din olduğu tartışılmaktadır.Hindistan’da bulunan hükümdarlardan birinin oğlu olan Gotama,arada sırada babasına haber vermeden saraydan çıkar ve hastalık,açlık gibi durumlara şahit olmuştur.29 yaşında saraydan ayrılmış ve bir ormanda 6 yıl yaşar.Bir gün düşünceğe daldığı sırada aydınlanmış ve Buda olmuştur.Onun aydınlandğı bu yer budistler için kutsal sayılır.
Buda,dünyadan tamamen uzaklaşılarak veya bağlanılarakgeçirilen hayatı aşırılık olarak görmüş ve bu iki aşırılık arasında bir orta yol telkin etmiştir.Aşırı yollarda acı ve ıstırap,orta yolda ise huzur ve mutluluk olduğunu bildirmiştir.Orta yolun amacı kişiyi “NİRVANA”’ya ulaştırmaktır.Nirvana insanın bütün arzu ve hırslarının yok olduğu, ıstıraplarının bittiği durgun,lekesiz ve ölümsüz bir durumu belirtir.Kişi ıstırabı ve ıstırabın giderilmesi ile ilgili gerçekleri öğrenip iyi bir budist olarak yaşarsa “nirvana”’ya ulaşabilir.
Budizimin ahlak sistemini oluşturan bir takım emir ve yasaklar vardır.Emirlerden bazıları
a)Acılara sabırla katlanmak.b)Merhametli olmak.c)İyilik yapmak.d)İnsanların acılarını dindirmeye çalışmak ve ruhen olsa bile başkalarının acılarını paylaşmak.

Yasaklardan bazıları ise;
a)Cana kıymak.b)Zina etmek.c)Hırsızlık etmek.d)Yalan söylemek. e)Sarhoşluk veren içkileri içmek.
Budizimin kutsal kitabı M.Ö.1 yüzyılda yazılmış olan “Kutsal Pali Metni”’dir.Kutsal kitabında tanrı inancı hakkında net bir görüş belirtilmemiştir.Buda,puta tapmaya karşı çıkmıssa da daha sonra budistler onun heykellerini yaparak evlere ve tapınaklara koymuşlardır ve tapmışlardır.Bu gelenek halen sürdürülmektedir.

MANİHEİZM(MANİCİLİK):
M.S.3.yüzyılda Mani tarafından ortaya atılan düşüncelerin sonradan bir din niteliği kazanarak Maniheizm ortaya çıktı.Maniciliğe göre evren,iyilikle kötülüğün savaş alanıdır.Bu savaş alanlarından biri de evrenle eş yapıda olan insandır.Gerek evrenin gerekse insanın yapısını kuran, bu iki karşıt güçtür.İyilik her zaman ışık,aydınlık ve ruh olarak,kötülük ise karanlık,beden,şeytan ve madde olarak görünüş alanına çıkar.İyilikle kötülük arasında süregelen bu çatışma birliğe ulaşınca,mutluluğu sağlayan durgunluk başlar.Bu iki güçten hangisi üstün olursa insan o nitelikleri kazanır.İyi veya kötü,insanın kötüyü yenmesi kendi elindedir.İnsanın derin bir özlem duyulan mutluluğu birlik(iyilikle kötülüğün kaynaşması) sağlar.Birlik’e yalnız bilgi ve duyuşla ulaşılır.Yalandan,arabozuculuktan,gösterişten sakınan kimse birlik yolundadır.Birlik’e götüren irfan,akıl üstü derin bir güç olan sevgi ile kazanılır.Sevgi insanlar arasında eşitliğin,kardeşliğin kaynağıdır.Bu yüzden iyiyi,güzeli sevmek mutluluğu dilemektir.Mani ortaya attığı düşüncelerin bazılarını Erjenk adlı kitabındaki resimlerle yansıtır.Sonrada Manicilikte hristiyan,islam ve buda inançları birbiri içinde eridi.Bazı araştırmacılara göre Manicilikte sınırlı bir mal ortaklığı da vardır.Sinoplu gnostik filozof Markion’un(85-160) Manicilik üstünde etkili olduğunu ileri sürenler de vardır.

MOĞOLLAR:Asya’da İ.S 3.yüzyılda bir etnik topluluk olarak beliren Sien-pilerin parçalanmasından sonra Çinghay bölgesinde Tuyughunlar,Lea-ho’da Kitanlar,Amur’da da Şı-veyler ortaya çıktı.Bunlardan Kitanların bir bölümü Çin ile ilişki kurarak kentleştiler.Bir bölümü ise “Kara Kitan” adıyla Aral’dan Hani’ye kadar olan bozkırlar üzerinde egemenlik kurdular.Şı-veylerin önderleri Yesügey Bahadır Moğol birliğini kurmaya çalıştı ama,ölünce bu çabalar sonuçsuz kaldı.Yesügey ölünce yerine 12 yaşındaki oğlu Timuçin geçti.Babasının başaramadığı Moğol birliğini kurmaya girişti.Merkitleri yenen Timuçin Kerayitlerde Timuçin’in yanında yer aldı ve öteki kabilelerde Moğollara katıldı.Harzemşahları yenen Timuçin,kurultayda han ilan edildi ve Cengiz sanını aldı.Orduyu güçlendirdikten sonra Tangutları yendi.Kuzey Çin’i işgal etti.Pekin’i kuşattı.(1211)Kin devleti,Çin’de yerleşmiş Kitanları kovarak kurulmuş bir devletti.Kin hükümdarı Çinli bir prensesi Cengiz Han’a vererek barış istedi.Ama barış sürekli olmadı.Cengiz Han 90 Çin kentini yerle bir ederek 1215’te Pekin’i aldı.Cengiz Han’ın Çin’i ele geçirmesi üzerine Harzemşahlar elçi göndererek dostluk gösterdi.Ancak bir Moğol kervanının Otrar’da saldırıya uğraması sonucu Cengiz Han Otrar’ın teslimini istedi.Harzemşahlar kabul etmeyince,1220’de Otrar’ı ele geçirdi.Oğulları Ogeday ve Çağatay’ı kentin yönetimiyle görevlendirdi.Buhara ve Semerkand’ı aldıktan sonra,bütün Harzem’i,Horasan’ı,doğudaki öteki İslam topraklarını ve Güney Rusya’yı aldı.Hindistan’dan Hazar denizine kadar olan bu bölgeyi fethetti.Cengiz Han ölmeden önce geleneğe uyarak toprakları oğulları arasında paylaştırdı.Veliaht olarak Ogeday’ı seçmişti .Ülke 4’e bölünerek Ogeday’ın önderliğinde Çağatay,Tuli,Batu ve Togay Timur tarafından yönetildi.

ÇİN-MOĞOL İMPARATORLUĞU:Moğol hükümdarı Mengü’nün kardeşi Kubilay Çin’de Ho-nan eyaletine egemendi ve Çinlileri vergiye bağlamıştı.Moğolistan’a dönerek 1260’ta han ilan edildi.Ogeday’ın torunu Kaydu’nun ayaklanmasını bastırıp,tahta tek başına egemen oldu.Hanbalık’ı ülkenin merkezi yaptı.1276’da bütün Çin’i ele geçirdi ve burada Yuen adıyla yeni bir sülale kurdu.1274-1292 yılları arasında Japonya,Cava,Birmanya ve Annam’a seferler düzenledi.Kubilay’dan sonra gelen hanlar başarısızlardı ve Moğolların görevlerini kısıtlayarak Çinlilere resmi görevler verdiler.1368’de Hung-Vu kendini imparator ilan ederek Ming sülalesini kurdu ve Moğolları egemenlik altına aldı.Dış Moğolistan 1921’de Çin’den ayrıldı ve 1925’te Moğolistan Halk Cumhuriyeti adını aldı.1945’te Çin,Moğolistan’ı tanıdı.İç Moğolistan ise Çin’in özerk bir ili oldu.

HİNDİSTAN:İndus havzasına ilk yerleşen Dravidlerdir.M.Ö 2000 ortalarında gelen Ariler onları güneye püskürttüler.Ari uygarlığıyla ve yerel uygarlıkların kaynaşmasıyla ilgili bilgiler VEDA adlı kitapta yer alır.Brahmanların dinsel egemenliği,Ataerkil yaşam biçimi,belli sınıfların egemenliği o dönemki Hint toplumunun özelliklerini oluşturur.M.Ö.7.yüzyılda bu uygarlıkların doğuya yayılarak geliştiği görüldü
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
ulama yapılmaya başlandı,dört kasta bölünmüş kent yaşamı çeşitli uğraşların belirginleşmesiyle ortaya çıktı.Halk diniyle kendini dine verenlerin inanışları arasında büyük bir uçurum açıldı.M.Ö.7.yüzyıl ortalarından başlayarak art arda gelen yabancı istilaları nedeniyle siyasi karşıklıklar çıkmasına karşın,uygarlığın gelişmesi sürdü.Bu istilaların başlıcaları Önce Keyhüsrev,Dera sonraları Kserkses ile Perslerin ülkeye sokulması oldu.Batı ile ilişkiler gelişti.Büyük İskender’in seferi sonrası Yunan dünyasıyla ilişki kuruldu. Yabancı etkisine tepki olarak Maurya ve oğlu Aşoka Maurya İmparatorluğunu kurdular.M.Ö. 2.yüzyıl başlarında Hindistan birçok kez istila edildi.(İskitler,Kuşanlar)Yine yabancı etkisine tepki olarak M.S.5-7.yüzyıllar arasında Gupta imparatorluğu kuruldu.Bu dönem de birçok gelişme oldu.Kültür,sanat alanalrında ve kentlerde büyük gelişmeler yaşandı.Ama yine yabancı akınları yüzünden kargaşalar çıkmıştır.Bu arada Müslümanlıkta yayılmaya başlamıştı.

MÜSLÜMAN HİNDİSTAN VE MOĞOL İMPARATORLUĞU:
12ve 13.yüzyıllarda Araplar tarafından başlanılan ama Abbasilerin devrilmesiyle duraksayan Müslüman fethini Gazneli Mahmud yeniden başlattı.Ama Pencap’tan ileri gidemedi.Daha sonra İranli Muhammed,Bihar ve Bengal’e kadar ilerliyerek fethettiği toprakları Müslümanlaştırmaya çalıştı.Ama bu ülkeler yabancı boyunduruğuna girdikleri zaman bile dillerini,geleneklerini ve dinlerini korudular.14.yüzyılda Timurlenk istilasıyla Hindistan yine siyasi açıdan parçalandılar.Müslüman valiler,sultanı dinlememeye başladılar.Bu çağ Hindistan için bir kalkınma ve refah dönemi oldu.Dış alışverişler arttı.Düşünce,bilim ve sanatta İslam dünyasıyla ilişkilerin yararlı etkisi görüldü.

Babür(Timur’un torunu) 16.yüzyılın başında Moğol imparatorluğunu kurdu.Ama imparatorluk altın çağını Ekber Şah zamanında yaşadı.Ekber kadar dindar olmakla beraber gene de hoşgörülü olan Evrengzib son büyük Moğol imparatoru oldu.Yaptığı savaşlar sonucunda ülke zayıfladı.Üçe ayrıldı ve Batılılar,Hindistan’ı sömürge haline getirdiler.1948’te İngiltere’den bağımsız hale geldi.

JAPONYA:Japonya’nın kuruluş tarihi ile bilgiler,ilk imparatorun M.Ö 7.yüzyılda yaşadığını gösteren efsanelerden çıkarılır.Çin’le ilk ilişki M.S 1.yüzyılda kuruldu,3.yüzyılda sıklaştı.Kore ile ise 7.yüzyılda barışçıl bir dönem geçirilmiştir.Japon öğrenciler,eğitim için Çin’e gittiler.Çin yazısı,sanatı ve tarım sistemi benimsendi.Japonya klanlardan oluşuyorduve bu yüzden Çin hükümet sistemi kabul görmedi.8.yüzyılda imparator,manevi ve cismani önderdi.Şinto(din sorunlarıyla ilgili),devlet konseyi imparatora bağlıydı.Önemli görevler soyluların erkek çocuklarına bırakılmıştır.Halk vergiyle ezilir ve en az 3 yıl askerlik yapmak zorundaydı.Bu arada Şintoizimle beraber Budacılıkta Japonya’da yayıldı.İmparator,yurtluklarını tam anlamıyla bağımsız askeri tımarlar haline getiren vergiden bağışık tuttuğu eski klanlarla işbirliği yaptı.Şoenler Japon feodalitesinin temelini oluşturdu.8.yüzyılda Japonya,güçlü bir iktisadi ve toplumsal çatıya kavuştu.1160-1185 iç savaşının sonunda merkezi iktidar güçlendirildi ve şogunluk sistemi kuruldu.Eyaletlerde daimyo adı verilen ve çok geçmeden sivil güçleri de kendinde toplayan askeri bir vali tarafından temsil edilen şogun, imparatoru himayesi altına aldı.Başkent Kamukura idi.13.yüzyılda Moğolların fetih girişimleri sonuçsuz kaldı.Hoco şogunları yönetimin başındaydılar.2.Daigo imparatorluğu eski gücüne getirmeye çalıştı ama başaramadı.İç karışıklıklar başladı.Bu dönem bir tür askeri başbakan olan Bakufu’nun yetkiyi ele geçirmesiyle son buldu.Askeri rütbe sıralamasında en altta bulunan ve köylüleride aralına alan samuraylar vergi toplamak zorundaydılar.Aşikaga Yoşima döneminde yayılmalar başladı.Avrupalılar,Japonya’ya geldi ve Japon korsanlar Kore ve Çin kıyılarında görülmeye başlandı.

16.yüzyılda 3 şogun Japonya’nın birliğini sağladılar ve imparatorun yetkilerini kendi üzerlerine aldılar.Nobunaga(1534-1582),budacı derebeyleri ve rahiplerle savaştı.Hideyoşhi onun girişimlerini daha geniş alanlara yaydı.Ardından şogunluk Tokugavalara geçti.Bu devrim imparatoru yalnızca ruhani yetkilerle yetinmek zorunda bıraktı ve Bakufu bürokrasisinin egemenliğini onaylamış oldu.Sanat alanında gelişmeler oldu.Japon yayılmacılığı başladı ve Japonya kendi içine kapandı.Kapısını Dejima adasında ticaret yapan Hollandalılar haricince tüm yabancılara kapadı.Cizvitlerin ülkeden sürülmesi sonucu hristiyanlık yayılamadı.Şogunluk zamanla bir askeri diktatörlük olmaktan çıktı.Yoşimune(1716-1746) ile birlikte,yönetim ve bürokrasi hükümet mekanizmasının temeli haline geldi.Ülke refah içindeydi.Sanat,Çin etkilerinden sıyrılarak gelişti.Bu dönem estamplar dönemi oldu.Japonya’nın kendini yalıtma isteği Ruslarla anlaşmazlıklar,A.B.D.’nin sızma girişimleri,İngiliz,Fransız ve Hollanda girişimleri gibi sorunlarla karşılaştı.(1844 ve 1846)

1850’lerden 1920-25’li yıllara kadar Japonya çok gelişti,Avrupalılaştı.Şogunluk kaldırıldı.Yerine Avrupadakilere benzer bir mutlak hükümdarlık getirildi.1926’da Hirohito imparator oldu.O dönemde çok büyük bir sanayi devleti haline gelen Japonya şiddetli toplumsal sorunlarla(grevler,işçiler,yoksulluk) karşı karşıyaydı.Japonya dışa karşı yayılmacı bir siyaset izledi.Bu siyaset yüzünden 2.Dünya Harbine girdi.Pearl Harbor’a ani bir bombalama yaparak tarihe geçtiler.Ama Hiroşima ve Nagazaki ‘ye atılan iki atom bombası sonrası barış istedi ve savaştan çekildi.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
konfüçyüsçülük


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık