IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 04 Nisan 2012, 08:03   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Evrim Kavramının Yükselişi




Özellikle 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın tümü, felsefede “evrim” kavramının zirveye çıktığı dönemdir. Bunu belirtirken, çok sık yapılan bir yanlışa; “evrim” kavramıyla “Evrim Teorisi” nin karıştırılmasının yanlışlığına tekrar dikkat çekmek faydalı olacaktır. “Evrim” kavramıyla aşamalı ve gelişmeci bir süreç kastedilir; bu, Schelling’te (1775-1854) doğa merkezli, Hegel’de (1770-1831) idealist ve insanlık tarihi merkezli, Marx’ta (1818-1883) materyalist ve ekonomik ilişkilerin belirlediği tarih merkezli, Darwin’de (1809-1882) bütün canlı türlerinin birbirinden oluşması (Evrim Teorisi) merkezlidir. Felsefe tarihinde “evrim” kavramına merkezi rolü veren en ünlü felsefecinin Hegel olduğunu söyleyebiliriz. Fakat, o, hiçbir yerde Evrim Teorisi’ne benzer bir yaklaşım sergilemez; türlerin birbirinden evrilmesi onun felsefesinin bir parçası değildir. Bu da gösteriyor ki felsefede “evrim” kavramına merkezi bir rol vermek, canlı türlerinin birbirlerinden oluştuğu fikrinin (Evrim Teorisi) kabul edilmesi ile özdeşleştirilemez. “Evrim” kavramı ile “Evrim Teorisi” elbetteki ilişkilidir, ama bu ilişki mutlak anlamda özdeşliği gerektirmemiştir. Aslında “evrim” kavramının her bir önceki aşamanın basit, daha kötü, daha aşağı durumunun, bir sonraki kompleks, daha iyi, daha üst duruma geliştiğini belirten anlamı, en az karşılığını Evrim Teorisi’nde, özellikle materyalist Evrim Teorisi’nde bulur. Hegel gibi idealist filozoflar, Tanrısal Zihni, gelişmenin arkasına koydukları için evrimi -neden sürekli gelişme olduğunu- temellendirebiliyorlardı. Nitekim Evrim Teorisi’ni savunan 20.yüzyılın Süreç Felsefecileri de -Hegel ile önemli benzerlikleri vardır (önemli ayrılıklara rağmen)- evrimin gelişme yönünde ilerleyen yapısını, Tanrı’nın bu yöndeki iradesiyle temellendirmeye çalıştılar. Marx’ın materyalist tarih anlayışında ise kapitalizm, sosyalizm ve komünizm gibi aşamaların insanların ekonomik ilişkileri sonucu oluşması ve bir kez bir aşamaya gelinince geriye dönülmemesi insan bilinci ve iradesi ile izah edilebilir. Fakat materyalist bir yaklaşım ile Evrim Teorisi savunulunca, her ne kadar doğal seleksiyon gibi mekanizmalar olsa da, gelişmeci “evrim” bir yasa olmaktan çıkar. Basit tek hücreliden kompleks canlıların oluşması Evrim Teorisi’nde savunulur; ama birçok materyalist evrimci, bu süreci tesadüfi buldukları için, canlıların daha basitlerinin daha komplekslerden de oluşabileceğini söylemişlerdir. Materyalist Evrim Teorisi’ni savunanların birçoğu tek yönlü gelişmeci evrime felsefeleri gereği karşı çıkmaları gerektiğini görmüşler ve karşı çıkmışlardır. Evrim Teorisi’ndeki, tek yönlü ve gelişmeci süreci reddetmek, aslında “evrim” kavramının gelişmeyi vurgulayan yapısını yani “evrimin” kendisini reddetmektir. Bu yüzden materyalist Evrim Teorisi savunucularında “evrim” kavramı, Hegel gibi felsefecilerde olduğu gibi genel ve mutlak bir yasa olamaz. Hegel ile aynı dönemde yaşamış ve Hegel’den birkaç yaş küçük Schelling, “evrim” merkezli doğa felsefesini Hegel’den önce ileri sürmüştür. Schelling, Doğa’nın başka bir deyişle total gerçekliğin, ancak süregelmekte olan gelişimle anlaşılabileceğini söyledi. Doğa başta cansızdı, sonra bitki, sonra hayvan, sonunda insan zihni şeklinde bu birlik -doğa- kendini gösterdi.[222] Doğadaki gelişme aşama aşama gerçekleşir ve bu süreç ancak Tanrı ile anlaşılabilir.[223] Ünlü tarihçilerden Arthur Lovejoy’a göre felsefeye ilk olarak “evrimci metafizik”, daha doğrusu “evrilen Tanrı” anlayışı Schelling ile girmiştir. Bu Tanrı, evren ile birdir (monism) ve nihai aşamada tam anlamıyla anlaşılır olacaktır. Schelling, filozof Jacobi ile tartışmasında Tanrı’nın hem ilk, hem son, hem Alfa, Hem Omega olduğunu söyleyerek “evrilen Tanrı” anlayışı ile Tanrı’nın mükemmelliğini uzlaştırmaya çalışmıştır.[224] Schelling’in kendisinin bilim alanında önemli bir katkısı olmasa da; Goethe gibi biyoloji alanında da önemli izleri olan birini etkilemesi[225], Burdach, Oken, Carus, Oersted, Steffens, G. H. Schubert gibi natüralistlerin yetişmesine katkısının olması ve metafizik ile bilimin kaynaşmasını sağlayan doğa felsefesi[226] ile felsefe açısından olduğu kadar bilim açısından da önemlidir. Hegel’in etkisi Schelling’inkinden çok daha büyük olmuştur. Hegel’in felsefesinde de “evrim” çok merkezi bir role sahipti; fakat artık burada Doğa’nın evrimi değil, insanlık tarihinin evrimi merkezdeydi. Bu evrimi gerçekleştiren Hegel’in, kimi zaman Mutlak, kimi zaman Tin (Geist), kimi zaman Akıl dediği Tanrı’dır. Hegel’de ontik olan ile mantıksal olan ve Tanrısal doğa ile insansal doğa aynıdır; bu yüzden Hegel’in epistemolojisinde “Tin” bilinç ile bilinebilir.[227] Görülüyor ki Hegel, insan aklını, sübjektif bir yargılayıcı olarak değil, objektif gerçekliğin bir kavrayıcısı olarak görmektedir. Hegel, Kant’ın gerçekliğin bilinemeyeceği, yalnızca fenomenin bilinebileceği düşüncesine karşı çıkar.[228] Kategoriler, Kant’ın sandığı gibi sadece varlık üzerine düşünmeye değil, aynı zamanda varlığı kavramaya yararlar; çünkü varlık ile özdeştirler. Düşünce kalıbına giren formlar Tanrısal yaratmanın aşamalarıdır.[229] Tanrısal yaratma evrimsel bir süreç içinde ortaya çıkar. Hegel’in felsefesinde Tanrı evrene içkin olup, tarihin evrimsel sürecinde kendini gerçekleştirir.[230] Hegel’de, Schelling’te olduğu gibi evrene içkin bir gayesellik fikri vardır. “Evrim” ile “Evrim Teorisi”nin ayırt edilmesi önemlidir, ama bunun yanında felsefelerinde “evrim” kavramına merkezi bir rol verenlerin, Evrim Teorisi’ni daha kolay kabul ettikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin Ernst Mayr, Almanya’daki doğa felsefecilerinin evrimci yaklaşımlarının; Darwin’in ve Evrim Teorisi’nin, Almanya’da diğer ülkelerde olduğundan daha kolay bir şekilde kabul edilmesini sağladığını söyler.[231] Ayrıca bu evrimci-idealist bakış açısı, biyolojide canlının özelliklerinin baştan oluştuğunu söyleyen önoluşumcu görüşe karşı canlının embriyodaki evrimsel aşamalarda oluştuğunu söyleyen sıralı oluşumcu görüşün, Wolff ve Von Baer gibi önemli biyologlarca savunulmasına da etki etmiştir.[232] Daha sonra bu gelişmeler, insan embriyosundaki gelişmeleri, dünya tarihi içindeki canlılığın gelişmesinin bir özeti olarak gören anlayışa kadar uzandı.[233] Ayrıca, evrimci-idealist doğa felsefecileri, Evrim Teorisi ortaya konduktan sonra, “Tanrı’nın yönlendirdiği teleolojik bir Evrim Teorisi’ni” savunanlara ilham kaynağı olmuşlardır.

Genbilim

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
evrim, kavramının, yükselişi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Renk Kavramının Öğretimi Ecrin Öğretmen Sorunları Ve Etkileşimi 0 17 Ocak 2012 23:49
Şekil Kavramının Öğretimi Ecrin Öğretmen Sorunları Ve Etkileşimi 0 12 Ocak 2012 21:25
Bilgi Kavramının Tanımı Kalemzede Felsefe 0 09 Ekim 2011 22:02
AMD'nin yükselişi! Slipknot Bilgisayar Donanımı 0 24 Temmuz 2010 17:01