IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Felsefe (https://www.ircforumlari.net/felsefe/)
-   -   Kritisizm ve Kavramlar (https://www.ircforumlari.net/felsefe/403291-kritisizm-ve-kavramlar.html)

Kalemzede 12 Ağustos 2011 02:21

Kritisizm ve Kavramlar
 
Kavramlar"la nesneler asla kopmaksızın bağıntılı olmalıdır. Metafizik, bu bağıntıyı gerçekleştiremediği içindir ki metafizik bilgi olamaz. Yoksa, Kant"a göre; kesin, tümel, her zaman ve her verde geçerli bilgi elbette deneyüstü önsel bir bilgidir. Çözümsel yargıların tümü sonsaldır, deneyden sonra gerçekleşmişlerdir ve bu yüzden bilimsel ve kesin bir bilgi vermezler. Bireşimsel yargıların da önsel olanları vardır ama sonsal olanları da vardır. İşte asıl kesin ve bilimsel bilgi bu önsel bireşimsel yargı"lardadır.

Örneğin matematik yargıların tümü bu niteliktedir, "iki kez ikinin dört ettiği" yargısı hiçbir deneyden çıkarılmamıştır. Çünkü deney sınırlıdır, bin deney yaparız ama bin birinci deneyde ne elde edeceğimizi bilemeyiz. Matematik yargılar, deneyden çıkmamış önsel bireşimsel yargı"lardır ama bir bakıma bu karakterde olan metafizik yargılara benzemezler, çünkü her zaman deneye uzanabilirler. İki kez ikinin dört ettiği her zaman denenebilir, Tanrı"nın varlığı hiçbir zaman denenemez. (Kant, bu düşüncelerinden ötürü, 1794"te Gillaume II. hükümetinden bir ihtar almış ve din konusunda yazı yazması yasaklanmıştır).

Kant, usun önsel kalıplarını, Aristoteles"ten de yararlanarak, yargı biçimlerinden çıkarıyor. On iki yargı biçimi vardır, öyleyse bunlardan her birini meydana getiren —kendisiyle biçimlendiren— on iki kalıp olmalıdır. Bir yargı, ya "insanlar ölümlüdür" önermesinde olduğu gibi tümel (Os. Külli, Fr. Universel), ya "kimi insanlar erdemlidir" önermesinde olduğu gibi tikel (Os. Cüz"i, Fr. Particulier), ya da "Sokrates düşünürdür" önermesinde olduğu gibi özel (Os. Hususi, Fr. Singulier) olur.

Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Tümellik (Os. Külliyet, Al. Allheit), çokluk (Os. Kesret, Al. Vielheit), teklik (Os. Vahdet, Al. Einheit) kalıplarıdır ki nicelik (Os. Kemmiyet, Al. quantitaet) ana kalıbında toplanırlar. Bir yargı, ya "Herakleitos usludur" önermesinde olduğu gibi olumlu (Os. İcâbi, Fr. Affirmatif), ya "Diogenes uslu değildir" önermesinde olduğu gibi olumsuz (Os. Selbi, Fr. Négatif), ya "ruh ölmezdir" önermesinde olduğu gibi sınırlayıcı (Os. Tahdidi, Fr. Limitatif) olur.

Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Varlık (Os. Hakikat, Al. Realitaet), yokluk (Os. Selb, Al. Negation), sınırlıtık (Os. Mahdudiyet, Al. Limitation) kalıplarıdır ki nitelik (Os. Keyfiyet, Al. qualitaet) ana kalıbında toplanırlar. Bir yargı, ya "Tanrı iyilikçidir" önermesinde olduğu gibi kesin (Os. Hamli, Fr. Catégorique), ya "Tanrı iyilikçiyse kötüleri sevmez" önermesinde olduğu gibi varsayımsal (Os. Şartı, Fr. Hypothétique), ya "Tanrı ya iyilikçi, ya da kötülükçüdür" önermesinde olduğu gibi ayrık (Os. Munfasil, Fr. Disionctif) olur.

Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Tözlülülük (Os. Cevheriyet, Al. Substantialitaet), nedensellik (Os. İlliyet, Al. Causalitaet), karşılıklık (Os. Müşâreket, Al. Wecheelwirkung) kalıplarıdır ki ilişki (Os. İzâfet, Al. Relation) ana kalıbında toplanırlar. Bir yargı, ya "insanlık belki dik yurümeyle başlamıştır" önermesinde olduğu gibi belkili (Os. İhtimâli, Fr. Problématic), ya "Tanrının iyilikçi olması gerekir" önermesinde olduğu gibi zorunlu (Os. Zaruel, Fr. Apodictique), ya "dünya yuvarlaktır" önermesinde olduğu gibi savlı (Os. Tahkiki, Fr. Assertorique) olur.

Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Olanaklılık (Os. İmkân, Al. Möglichkeit), zorunluk (Os. Vücub, Al. Nothwendigkeit), gerçeklik (Os. Hâriyet, Al. Wirklichkeit) kalıplarıdır ki kiplik (Os. Darp, Al. Modalitaet) ana kalıbında toplanırlar. Görüldüğü gibi Kant, deney verilerinin ancak on iki biçimde birbirleriyle bireştirilebileceğini ileri sürmektedir. Bu on iki biçimi de dört ana biçimde (nicelik, nitelik, ilişki, kiplik) topluyor.

Bunlann içinde en önemli bulduğu ilişki"dir. Çünkü her bireşim bir ilişkiyi dilegetirir. Bu ilişkilerden de zorunlu olarak nedensellik ve süreklilik yasaları çıkar. Bu yasalar da, kendilerinden çıkarıldıkları kalıplar gibi, önseldirler. Kant, bu önsel, deneyden alınmamış, usun kendi malı olan kalıpların, ilkelerin ve yasaların uygu alanını sınırlarken sadece metafizik yolunu kapamakla kalmıyor; fizik yolunu da kapayarak bilinemezci üçüncü felsefe"nin kapılarını açıyor.

Kant"a göre us, deneyin verileriyle bağını koparıp metafizik yapamayacağı gibi deneyin verilerinin arkasına geçerek fizik de yapamaz. Çünkü deney bize sadece görünenler (Al. Erscheinung)"i vermektedir. Bizse bu görünürlerin ardında bir de kendilik (Al. Ding an sich) hayal ediyoruz ve yukarı sınırı aşmaya çalıştığımız gibi bu aşağı sınırı da aşmaya çalışıyoruz. Kant, bu her iki aşamayı da aynı aşma (Al. Transzendent) saymakta ve usun kalıplarının sadece şeyin görüneni (fenomen)"ne uygulayıp şeyin kendisi (numen)"ne uygulanamayacağını söylemektedir. Kant, böylelikle, usun sınırını kesinlikle çizmiş oluyor. Bu sınır şeyin kendiliği"dir ve hiçbir zaman aşılmamalıdır, çünkü bilinemez.

Kant"ın oluştuğu ortam, bir matematik-fizik-usçuluk ortamıdır. Nitekim genç Kant da üniversiteyi fizik doktora teziyle bitirmiştir. Matematiğin ve fiziğin ilkeleri usun ürünü sayılmakta, gerçeğe us yoluyla varılabileceğini savunan Antikcağ Elea"lılarının düşüncesi Leibniz-Wolff öğretisinde en yüksek aşamasına ulaşmış bulunmaktadır. İngiltere"den gelen yepyeni bir ses, David Hume"un sesi, usun eleştirilmesini ve yetilerinin gereği gibi belirtilmesini öğütlemektedir.

Tarihsel düşünce diyalektiği XVIII. yüzyıl sentezini us"ta gerçekleştirmiştir. Böyle bir ortamda Kant, zorunlu olarak yapması gerekeni yapmış ve şu sonuca varmıştır: "Bizler, gizlerle dolu bir evrende bir düşün düşünü görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Sezişlerimizin, kavramlarımızın, deneydışı ide"lerimizin içine gömülmüşük; bir şeyler kuruyoruz. Ne var ki, bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir nesneyle asla bilemeyeceğimiz bir öznenin birbirlerine olan ilişki"sinden doğmuştur". Nesneyi bilmiyoruz, özne"yi de asla bilemeyeceğiz, us"a zorunlu olarak bu iki bilinemez"in ortasindaki ilişki alanı kalıyor. Oysa us, özgür olma dileğindedir; aşma çabaları bu yuzdendir.

Salt Usun Eleştirisi"nde bu özgürlük dileğinin işe yaramadığı anlaşılmıştır; salt us deneyle olan bağını kopararak kuram yapamıyor, ama eylem de yapamaz mı?.. Kant"ın ikinci büyük yapıtı Uygulayıcı Usun Eleştirisi (Kritik Der Praktischen Vernunft, 1788) bu sorunun karşılığını arayacaktır. Zorunlukla olan"ın karşısında bir de özgürlükle olan var. Öteki bilim, buysa törebilim alanıdır. Us, salt olamıyor ama uygulayıcı olabilir. Ne var ki bu durumda adı değişerek irade olur. Doğru"nun duyusu nasıl nesneler düzeninden düşünce düzenine yükselip biçimlenmek zorundaysa, iyi"nin duyusu da öylece düşünce düzeninde biçimlenip nesneler düzenine inmek zorundadır. Özgürlükle olmayan iyiliğin hiçbir anlamı olamaz.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:49.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8 Beta 3
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2024 IRCForumlari.Net