![]() |
![]() |
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Thomas Hobbes: Leviathan Thomas Hobbes: Leviathan Bir giriş olarak şunlar söylenebilir: Hobbes’a göre devlet, yapma bir cisimdir. Devlet de, toplum da ancak bireylerle gerçekleşir. Devlet, bireylerin bir araya gelerek bütünleşmelerinden meydana gelir. İnsan aslında asosyal bir varlıktır. Fakat içinde bulunduğu düzensiz, kargaşalı doğal durumdan kurtulmak için toplum halinde yaşamaya razı olur. Bütün ahlaki ve siyasi kanunlar insanlar arasında iradi bir yolla kurulan sözleşmeye dayanır. İnsanlar arasındaki asıl durum, bir savaş halidir. Aslında ‘İnsan insanın kurdudur.’ Bunun önüne ancak devlet geçer, Hobbes’a göre. Konuya zihinsel bir hazırlık olarak, “özgürlük” üzerine düşünelim. Genel olarak insanlar ne anlar, biz ne anlıyoruz, bunu ortaya koymaya çalışalım. Örneğin şunun üzerine düşünelim: Kararlarımızı niye başkalarına bırakmıyoruz da biz veriyoruz. Çünkü kendimiz için iyi olanı herkesten iyi bildiğimize inanıyoruz ve bu nedenle kararlarımızı başkalarına bırakmıyoruz. (Bu öğretilmiş bir inanç değildir. Herkeste vardır. Olsa olsa sonradan, baskıyla, eğitimle törpülenir, zarara uğratılır. Ancak asla yok edilemez) Özgürlük, kişinin kendisiyle ilgili kararları kendisinin vermesidir. Özgürlük bizim kendimizi için iyi olana ulaşmamızı sağlayan değerdir. Kararlarımızı başkaları verirse iyi olmaz, çünkü benim için neyin en iyi olduğunu hiç kimse benim kadar iyi bilemez. Özgürlüğü talep ediyoruz çünkü kendimiz için en iyi olanı talep ediyoruz. Bu doğal bir yönelimdir. Ama günlük yaşamda kendi kararlarımızı kendimiz aldığımızda, tepki görürüz. Biz özgürce karar alabilmeyi, kendimiz için en iyi şeyi bildiğimiz için talep ediyoruz ama ne zaman özgürce karar alsak elde edeceğimiz yarardan çok daha fazla tepki görüyoruz. Özgürlük denen olanağı ne zaman kullanmaya kalkışsak tepkiyle karşılaşırız. İnsanların bir yanı özgürlüğü isterken diğer yanı bertaraf etmeye çalışır. Özgür davranışlarda bile başkalarının kararını alırız. Toplumsal yaşam içerisinde özgürlük, kendi kararımızı kendimiz vermek değildir; bizim adımıza kimin karar vereceğini seçmektir. Örneğin seçimler. Yasa yapma iradesini kime devredeceğimizi seçeriz. Bu özgürlüğünü devredeceğin kişiyi seçmektir, bir açıdan bakılınca. * Genelde felsefe tarihinde yapılan beden-ruh ayrımına Hobbes katılmaz. Çünkü Hobbes’a göre ruh yoktur. İnsan en temelde bir canlıdır, dolayısıyla doğal yapısı gereği canlı gibi hareket eder. Kendisinin bütün evrenin merkezinde olduğuna inanır ve her şeyin buna göre şekil almasını ister ve buna göre hareket eder. Bunu bozan her varlığı ortadan kaldırmaya çalışır. Yapısı gereği diğer bütün varlıklar gibi insan da bencildir. Dolayısıyla eylemlerimizin yönü de buna göre belirlenir. Kendisi için yararlı olanı elde etmeye, kendisi için zararlı olanı yok etmeye çalışır. Eylemleri kendi yararına, zararına göre ayrımlaşır. Hobbes’da şu ayrım vardır. 1) Doğa durumu (eşittir savaş durumu) 2) Toplum durumu (eşittir barış durumu) Doğa Durumu: İnsanın doğal durumu (yani henüz ahlakın, dinin, hukukun, devletin olmadığı durum) hayvanlarınkiyle benzerlik gösterir. Bir savaş durumudur. Birbirleriyle mücadele ettikleri bir durum. Bu durum dış bir müdahaleyle sonlandırılmazsa, sonsuza kadar gider. Hobbes’a göre doğa durumunda insanların savaşması gerekir. Rousseau ve Locke ise tam tersini düşünür. Onlar doğa durumunun bir barış durumu olduğunu söyler. Peki savaş durumunun neden sonu yoktur? Hobbes birkaç varsayımından dolayı böyle düşünür: 1) İnsanların özellikleri biribirinden farklı olsa da toplamda özelliklerle donatılmışlardır. 2) Eşitlikten güvensizlik doğar. Herkes birbirine eşit olduğundan bir barış ortamı hiçbir zaman kurulamaz. Bu eşitlik ortamı bir güvensizlik yaratır. Hepimiz eşit güçte olduğumuza inandığımız için amaçlarımıza ve isteklerimize ulaşmada da eşit görürüz. Örneğin 2 kişi aynı şeyi isterse hiçbiri ondan vazgeçmez. Hiç kimse diğerine bırakmaz bu onun hakkıdır demez. a) Hepimiz kendimizi eşit görürüz. b) Hepimiz kendimizi diğerleriyle eşit hakta görürüz. 3) Güvensizlik mücadele (savaş) doğurur. Doğa durumunda dünya insan için güvensiz bir dünyadır. Bu güvensizlik durumunda kendi güvenini sağlamak için savaş olur. Yani ‘insan insanın kurdu’ olmaya başlar. Kendimizi korumanın en iyi yolu karşı tarafı yok etmektir. Hobbes’e göre insanları savaşa sokan 3 temel kavga nedeni vardır: 1) Rekabet 2) Güvensizlik 3) Şan ve Şeref 1) Rekabet: Kendi varlığımızı sürdürmek için nesneleri elde etmek arzusundan doğar. 2) Güvensizlik: Başkaları karşısında kendi varlığımızı korumak, güvenliğimizi sağlamak amacıyla mücadele etmektir. Başkalarına yem olmamak için yapılır. 3) Şan ve Şeref: başkalarına boyun eğdirmek için yaptığımız şeref kavgalarıdır. Hobbes’a göre insan varlığını sürdürmek için bir yandan nesneleri elde etmeyi, diğer yandan kendini korumayı, şan olarak da diğer insanları köleleştirip onları araçlaştırmayı amaçlıyor. Doğal durum; biraz dinsel bir bakış. Dünya’nın bütün insanlara ortaklaşa verildiğini kabul ederek başlar. Dünya bütün insanlara ortaklaşa verildiyse herkes bu dünyadaki herşey üzerinde herkes kadar hakka sahiptir. Tanrı için bir insan diğerinden üstün değildir. İhtiyaç sahibi bir varlığız ve ihtiyacımız olan şey bizim hakkımız olmalıdır. Örneğin, acıkınca karnımızı doyuracak şeyler hakkımız olmalıdır. Bütün canlılar ihtiyaç sahibidir ve ihtiyaç duyduğu her şeye hakkı vardır. Bu kutsal kitapta böyle yazmasaydı, dinen kabullenilmeseydi bile insanlar bunu biyolojik olarak, bir canlı olarak düşünmek, varsaymak zorunda kalırdı. Hobbes, doğa durumundaki insanlar böyle düşündüğünü varsayar. O zaman doğa durumunda hakkımızı almamızda engellenmemiz gerek. Doğa durumu, herkesin her şeye hakkı olduğunu düşündüğü yerdir. Aslında bunun tersi de doğrudur. Herkesin her şeyde hakkı olduğuna göre, hiç kimsenin hiçbir şeye ve hiçbir şeyde hakkı yoktur. Doğa durumu aslında hem mutlak bir haklılık ve mutlak bir özgürlük durumudur hem de mutlak bir haksızlık ve mutlak bir özgür olmama durumudur. Doğa durumu varlığımızın sürekli tehlikede olduğu bir durumdur. Doğa durumunda hak ve adalet diye bir şey yoktur. Dolayısıyla hak ve adaletten söz edemediğimiz için, hiçbir eylem adaletsiz ya da haksız değildir. Ahlak, hukuk, özgürlük de yoktur. Bunlar ancak toplumun içinde anlam kazanır. Doğa durumunda çalışmaya yer yoktur. Hak, mülkiyet, hukuk olmadığı için insanlar çalışma ve üretme isteği hissetmeyecektir. Çalışma ve üretme olmadığından, dünyanın kaynakları da her zaman herkese yetmeyeceği için, dünya insan için yaşanılmaz bir yer olur. İnsanın bencilliğinin kaynağı kendi varlığını sürdürmek arzusu. Kendi varlığımızı sürdüremeyeceğimiz bir noktaya çok kısa sürede geliyoruz. Her halükarda uzlaşma sağlamak için bir üst hakeme ihtiyaç duyarız. Bu da toplumsallaşmaya iter.
__________________ ~ P .İ .R ~ | |
| ![]() |
Etiketler |
felsefevetoplumilişkisi, hobbesagöredevletvetoplum, letvian |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Thomas Baines Biyografisi - Thomas Baines Kimdir - Thomas Baines Hayatı | AftieL | Ressamlar | 2 | 12 Ocak 2024 08:24 |
Leviathan - 16 Ocak 2015 Vizyon da | AngeL | Film Tanıtımları | 0 | 13 Ocak 2015 01:46 |
Hobbes, Thomas | PySSyCaT | Felsefe | 0 | 11 Kasım 2014 03:17 |
Thomas Robert Malthus Kimdir-Thomas Robert Malthus Biyografisi-Thomas Malthus Hayatı | AftieL | Bilim Adamları | 0 | 18 Mayıs 2014 19:59 |