IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 23 Mart 2021, 15:39   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Felsefe Tarihinin İlk Materyalist Okullarından: ATOMCULUK OKULU!





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Felsefe Tarihinin İlk Materyalist Okullarından: ATOMCULUK OKULU!

Elealılardan sonraki felsefenin temel problemi hareketin varlığını kanıtlamak, görünüşü kurtarmak ve algı dünyasındaki çokluğu ve değişimi temellendirmek olmuştur. Elea felsefesinde varlık “Bir”di ve cisimsel bir küre olarak düşünülmüştü. Yani belli mantıksal argümanlarla varlığın bir olduğu ve varlığın boşluk kalmayacak şekilde her şeyi doldurduğunu düşünüyorlardı. Tabii böyle bir durumda değişme olmazdı. Elealıdan sonraki filozoflar varlığın çok olduğunu söylemişlerdir. Empedokles sudan toprağın meydana gelmeyeceğini anlamıştı ama toprak da kemikten meydana gelmez. Anaksagoras bu sorunu gördüğümüz her şeyin bir tohumu olduğunu söyleyerek aşmaya çalıştı. Ama bu ekonomik değildi sorunlarımızı çoğalttı. Bu noktada Demokritos sorunu çözmek istedi. Parmenides’in cisimsel, kütlesel küresini parçalayarak en alt düzeye indirdi. Ona göre evren, ya da varlık gözle görülemeyecek kadar küçük parçacıklardan meydana gelmiştir. Parmenides’in varlığa atfettiği tüm özellikleri bu küçük parçacıkların her birine atfetmiştir.

Bir anlamda Parmenides’in yekpare bir bütün, dev bir küre olan varlığını ufalamıştır. Parmenides’in varlığı, değişmez, dönüşmez, ölümsüz, ezelî, ebedî, belli bir yeri dolduran, herhangi bir boşluk içermeyecek ölçüde sıkı bir yapıydı. Demokritos varlığın tüm bu özelliklerini evreni meydana getirdiğini düşündüğü küçük parçacıklara atfetti ve bu parçacıklara bozulmaz, parçalanmaz anlamına gelen atoma dedi. Bunlar sayıca sonsuz olan evrenin en temel yapı taşlarıydı. En temel özellikleri ise sıkılık, yani hiçbir boşluk içermeme, ezelîlik ve ebedîliktir. Bunlar evrende belli bir boşluğu ya da mekânı doldururlar yani sonsuz bir boşlukta hareket ederler. Bunlar birbirlerini meydana getirmemişlerdir çünkü hepsi birden ezelî biçimde mevcutturlar. Kendileri en küçük parçacıklar oldukları için daha küçük parçalara bölünmezler ve zaten tek parçadırlar. Bu yalınlık nedeniyle de asla bozulmaz ve parçalanmazdırlar. Başlangıçta ne iseler şimdi de öyledirler ve gelecekte de aynı şekilde kalacaklardır. Bu anlamda aslında varlığın korunumu gibi bir ilkenin ortaya konduğu söylenebilir.

Demokritos’un atomlarının hepsi aynı malzemeden yapılmıştır ve bu malzeme de doluluktur. Yani bir şeyi doldurmadır. Bu daha sonraki yıllarda madde anlayışının oluşmasında önemli bir ayrıntı olacaktır. Atomların bir diğer önemli özelliği ise birbirlerinden şekilleriyle ayırt edilebilmeleridir. Bunların kimisi cilalı taş gibi yuvarlak, kimisi pürüzlü ve köşeli, kimisi üçgen prizma şeklinde, çengelli, kimisi deliklidir. Aralarındaki bu ayrım sayesinde evrendeki yapıca farklı şeyleri meydana getirebilirler. Mesela katı bir masa da atomlardan yapılmıştır, ruh gibi devingen bir yapı da. Ama masayı meydana getiren atomlar şekilce köşeli, ruhu meydana getirenler ise kaygan, pürüzsüz ve yuvarlaktır. Ayrıca atomlar arasında büyüklük bakımından da farklar bulunur. Kendisi atomlara belirgin bir ağırlık yüklememişse de sonraki atomcular bunu kabul etmek zorunda kalmışlardır. Demokritos’ta değişimin temeli atomların birleşmeleri ve ayrılmalarıdır. Atomlar asla yok olmazlar ama birleşerek sonradan ortadan kalkacak bileşik yapılar meydana getirirler. Bu tabloda tüm değişim nicel bir temelde gerçekleşir.

Bu tabloyla varlığı meydana getiren nedir sorusuna cevap verilmiş olmaktadır. Şimdi kâinat, çokluk nasıl meydana geldi sorusuna cevap verilmesi gerekecektir. Demokritos’a göre atomlar ezelî ve ebedî bir düşüş, bir hareket içindedirler. Demokritos’a göre atomlarla beraber bir hareket de vardır ve bu hareket sonsuz bir düşüş şeklindedir. Öyle bir düşme ki merkezden yayılır. Bu atomlar başlangıçta çarpma ve itme (Bir araya gelme) ilişkisi içindedirler. Milyonlarca küçük parçacıklar bir yerlerden düşüyorlar ve birbirlerine çarpıyorlar. Bazıları bir araya gelip bazıları uzaklaşıyor. Bu noktada ezelî ve ebedî hareket ile atomları aynı zamanda düşünmüş, ikisinin birlikte ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Kendisi farkında olmadan mutlak mekânı da düşünüyor. Böyle bir durumda yayılma var ve bu durum sürekli olarak vardır. Bu atomlardan bir kısmı öyle bir yapı meydana getiriyor ki bizim kâinatımız meydana geliyor. O da kâinatı bir kule şeklinde düşünüyor.

KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI



__________________

English Preparatory Department
School of Foreign Languages
Assistant English Teacher
Ankara Baskent University
2017-18

“Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...”
C.A - 31.12.2010 - ∞

English Language and Literature
Faculty of Humanities and Letters
Ankara Bilkent University
2010-15
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
felsefe


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Felsefe Tarihinin İlk Okullarından: THALES'İN İYONYA OKULU! Kalemzede Felsefe 0 21 Aralık 2020 15:23
Felsefe Tarihinin İlk Materyalist Okullarından: ATOMCULUK OKULU! Kalemzede Felsefe 0 13 Ekim 2020 21:36