![]() | |
Cevap: İçinden geçeni söyle.. Baş eğmeziz edâniye dünyâ-yı dûn için, Allâh'adır tevekülümüz i'timâdımız. Bâkî Aynen!. |
Cevap: İçinden geçeni söyle.. Annelerimiz eşyalarını özenle korur, bozulduklarında ertesi gün yerine yenisinin gelmeyeceğini bilirlerdi. Hemen hepsinin elinde bir iğne iplik önlüklerin sökükleri okula gitmek üzereyken ayaküstü dikilirdi. Günlerinde kek, börek, "bir çay daha!", poğaça, "Ay! Komşu tatlıda mı yaptın!" derken başlarlardı şişmanlamaya. Evlerini yuva yapmaya çalışırken yorulurlar, ama asla yorgun olmazlardı. Sokağımızdaki teyzeler annelerimiz gibiydi. Susadığımızda evlerine girer su içerdik. Koşar, düşer, terleriz, burnumuz akar. Üzülür, ağlarız yine akardı. Kollarımıza silerdik burunlarımızı. Gömleğimizin, kazağımızın, gocuğumuzun, uzun kollu neyimiz varsa hepsinin uçları meşin gibi olurdu. Kelebekler konardı omuzlarımıza, uğurböcekleri en sevimli halleriyle kendilerine birinin mani söylemesini beklerlerdi. Her delikten bir kertenkele uzatır kafasını, başka bir deliğe saklanmadan önce ufak değneklerimizle kovalardık onları. Antenler yerlerini kapmadan önce leylekler yuvalarını çatılarımıza yapardı. Elimizde Japon Çekirdekleri sokaktan gelip geçenlere bakarken çitler, soranlara adres tarif ederdik. Hepimizin orada, uzakta köylerimiz vardı... Sadece sebze ya da tahıl ürünleri değil, yatılı misafirlerimiz de gelirdi köylerden. Bir gelen haftalarca gitmezdi. Evci askerlerin kıyafetlerinin kokusu sinerdi duvarlarımıza. Yedikleri dayaklardan yiyemedikleri yemeklerden bahseder, bir hafta sonra yine gelmek üzere giderlerdi. Böyle olduğu halde neden mektup yazarlar anlamazdım. Yoğurtçular, hurdacılar, kalaycılar, bileyiciler fuar alanı gibi kullanırlardı sokakları. Kendilerine has ezgileriyle bağırıp gezerlerdi. Bekçilerimiz vardı; kahverengi polislerimiz. Düdüklerini öttürür, bozacılarla beraber gecelerin sesi olurlardı. Şoförler: "Bundan iyisini ancak Allah yapar," derlerdi efsane otobüs 302 için. "Ne Anadol'u be! Babadol, Babadol," deyip dururdu dayım. "O zamanlar Kumburgaz bize çok uzak, fotoğraflarımız sepya, hayatımız siyah-beyazdı. Domatesler kesildiklerinde etrafa güzel kokular yayar, evlerimizin balkonunda ya da pencere önlerinde Vita marka yağ tenekelerinde biberler, fesleğenler, çilekler yaşardı. Balkondan uzansak erik, kayısı, kiraz veya vişne toplayabilirdik belki ama misafirliğe gittiğimizde elimiz muza kayardı." ''Seksenler'' adlı kitabın arka kapagından alıntıdır .. |
Cevap: İçinden geçeni söyle.. Zaman seni sevmek (ya da sizi) için müsait değil (ya da benmi ?) Belki zaman'ı suçlamak kolaydı (ya da kendimi) belki seni sevmek kolaydı (ya da sizi) ama olmadı (ya da olamadı) olsaydı güzel olurdu. Hayvansal bir duyguyla seviyorum seni bilsende bilmesende, görsende görmesende, duysanda duymasanda... |
Cevap: İçinden geçeni söyle.. Bir kere yanıltın beni. |
Cevap: İçinden geçeni söyle.. Huzur denilen o şeyin her santimine ihtiyacım var bu aralar. Bana biraz bahar gerekiyor. Çok üşüdüm |
Cevap: İçinden geçeni söyle.. Bir an önce saat 17:00 olsuun artık evime gitmek istiyorum. |
Cevap: İçinden geçeni söyle.. Kalanlar Bir Arpa Boyu. |
Cevap: İçinden geçeni söyle.. Yıpranmamş hayatlar büyük hüzünler bekler ve böylelikle yıpranmamış hayat kalmaz. |
Cevap: İçinden geçeni söyle.. Çaymı içiyoz, zehirmi belli değil |
Cevap: İçinden geçeni söyle.. Kuşkusuz ki en büyük ön yargı; etrafımızdaki herkesi insan sanmamızdır. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 17:13. | |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk