IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 27 Ekim 2010, 10:17   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kurban (udhiye)




Udhiye veya idhiye; kurban bayramında kurban kesim günlerinde Allah (cc) ın rızasını ve sevap kazanmak maksadıyla kesilen hayvana denilir. Dahye, dihye veya edhat da aynı mânaya gelir. Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:
“Her ev halkının bir sene bir kurban ve atire kesmesi gerekir.” [1]
Atire; Receb ayında putlar için kesilen hayvandı. Ancak bu nesholundu. Geride sadece kurban vecibesi kaldı. Udhiye; kuşluk vaktine girme mânasına gelen (adha - yudhi) kökünden gelir. Kuşluk vaktinde kesildiği için kurbana udhiye denilmiştir. Fıtır sadakası ve beş vakit namazda olduğu gibi, bu vecibe de kendi vakti ile adlandırılmıştır. [2]

Kurban Kesmesi Vâcib Olanlar:


Varlıklı, mukîm ve hür olan her müslümanın kurban kesmesi vâcibdir: Vâcibliği ashabımızın görüşüdür. Ebû Yûsuf’dan rivayet edilen görüşe göre sünnettir. Tahavî dedi ki; 'kurban kesmek Ebû Hanîfe'ye göre vâcib, İmameyn'e göre sünnettir. Radıyüddin en- Nisabûrî de bu görüşü tercih etmiştir. Kurbanın sünnet oluşunun delili ise şu hadîs-i şerîfdir:
“Üç şey bana yazıldı ama size yazılmadı; vitir, kuşluk namazı ve kurban.” [3]Bu hadîs-i şerîfin başka bir rivayetinde de şu ifadelere rastlamaktayız:
“O sizin için sünnettir.” İnsanların vâcib sanmalarından korktukları için Hz. Ebûbekir (ra) ile Hz. Ömer (ra) in kurban kesmedikleri rivayet edilir. Şayet vâcib olsaydı, fıtır sadakası ile zekât gibi, seferî kimseye de vâcib olurdu. Çünkü malî vecibelerin yerine getirilmesine seferin tesiri olmaz.
Kurban kesmenin vâcibliğinin delili şu âyet-i kerîmedir;
“Rabbin için namaz kıl ve kurban kesiver.”[4] Bu âyet-i kerîmede namazın ardı sıra hemen yapılması gereken bir kesim emredilmektedir. Bu da ancak udhiye (kurban) dir. Âyet-i kerîmenin;
“Namazda ellerini kendi boğazının üzerinde bağla.” mânasına geldiği söylenecek olursa, biz deriz ki; bu dediğiniz bir emir olur ve emir de vâciblik ifade eder. Oysa bu dediğinizin vâcib olmadığı hususunda ittifak vardır. Şu halde tek yolun bizim söylediğimiz olduğu ortaya çıkmaktadır.
Rasûlullah (sas) ın;
“Kurban kesin. Çünkü o atanız İbrahim (as) in sünnetidir.” hadîs-i şerifi bir emirdir ve emir de vâciblik ifade eder. Başka bir hadîs-i şerîfde ise Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:
“Genişlik (malî imkân) bulup da kurban kesmeyen kimse namazgahımıza yaklaşmasın.” Bu hadîs-i şerîfde tehdit, kurban kesmeme şartına bağlanmıştır ki, bu da kurbanın vâcib olduğuna delalet eder.
Kurbanın kurban bayramı günlerine izafe edilmesi vâcibliğe delalet eder. Kurban mutlaka o günlerde kesilecek olmasaydı, kurbanın o günlere izafesi sahih olmazdı. O günlerde kesilmesinin mecburiyeti ise, ancak vaciblikle olur. Şu halde Ramazan bayramında ve fıtır sadakasında olduğu gibi, kurbanın o belli günlere izafesini tashih etmek; ancak kurbanı vâcib kılmakla olur.
Kurbanla alâkalı hadîs-i şerîfde;
“Ama size yazılmadı.” İfadesine gelince; biz deriz ki; yazılmadı sözü farz kılınmadığı mânasındadır. Zira yazma (kitabet) sözü farz kılma mânasındadır. Allah (cc) şöyle buyurmuştur:
“Doğrusu namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.”[5] Bu sebeple beş vakit namaza 'mektûbe' denmiştir. Böyle oluca nass kurbanın farziyetini sanki reddetmektedir. Biz de böyle demekteyiz. Tartışma konusu olan; vâcibliğin reddidir. Hadîs-i şerîfdeki;
“O sizin için sünnettir.” İfadesine gelince; bundan maksat şudur: Yani kurbanın vâcibliği sünnetle sabit olmuştur. Bunun sebebi de Kevser sûresinin 2. âyet-i kerîmesinin te'vilinde anlatmış olduğumuz tearuz halindeki görüşlerdir. Sünnet ile vâcib olan şeye 'sünnet' adı verilir ki; bunun benzerleri çoktur. Hz. Ebûbekir (ra) ile Hz. Ömer (ra) fakir idiler. Kestikleri takdirde insanların, kurban kesmenin fakirlere de vâcib olduğunu zannetmelerinden korkmuşlardı da, onun için kurban kesmemişlerdi. Kaldı ki bu sahabîler arasında, üzerinde ihtilaf edilen bir mes'eledir. Bazılarının bazılarına karşı söyledikleri sözleri delil kabul edilemez. Bunların arasından birini tercih edebiliriz. Çünkü bizim naklettiğimiz görüş; kurbanın vâcib olduğunu, onların naklettikleri görüş ise, vâcib olmadığını ifade etmektedir. Vâcib kılan vâcibliği reddedene tercih edilir. Bunun tamamı usûl-i fikıhda öğrenilebilir.
Seferinin kurban kesmesi vâcib değildir: Çünkü kurbanın vâcib olmasının bazı hususî sebepleri vardır ve seferînin bu sebepleri tahsili çok zordur. Kesme vaktinin geçmesiyle vücûbu da kalkar. Kurbanın vücûbu cuma namazı gibi değildir. Fıtır sadakasının ve zekâtın hükmü ise, bunun hilafınadır. Çünkü zamanın geçmesiyle bunların vâciblikleri ortadan kalkmaz. Bunlarda erteleme, kıymetlerinin ödenmesi vb. şeyler caiz olur. Hz. Ali (ra) nin şöyle dediği rivayet edilir; 'seferiye cuma namazı ve kurban vâcib değildir.' [6]

Kurban Vecibesinin Mahsus Olduğu Kimseler:


*Kurban vecibesi müslümana mahsustur. Çünkü bu bir kurbet ve ibadettir.
*Bu vecibe hür kimseye mahsustur. Çünkü köle mülk edinemez. Bu vecibe mukim kimseye mahsustur. Bunun gerekçesi daha evvel anlatılmıştı. Şehirde ikamet edenle, kırsal kesimde ikamet eden bu vecibede aynı hükme tâbidir. Çünkü bunların hepsi mukimdirler.
*Kurban kesmek varlıklı kimse için vâcibdir: Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:
“Sadaka ancak varlıklı olma halinde verilir.” Buradaki varlıktan kasıt sadaka-i fıtır vermeyi gerektirecek miktarda olan varlıktır. [7]

Çocuklar îçin Kurban Kesmek:


Kişinin kendi küçük çocukları için de kurban kesmesi gerekir mi? Hasan'ın Ebû Hanîfe'den rivayet ettiği görüşe göre, kişinin fıtır sadakasında olduğu gibi, kendi küçük çocukları için de kurban kesmesi vâcibdir. Ebû Hanîfe'den nakledilen başka bir görüşe göre, kişinin kendi küçük çocukları için kurban kesmesi vâcib değildir. Çünkü kurban kesmek sırf bir ibadettir. İbadet ise, başkası sebebiyle yüklenilmez. Ama fıtır sadakasında hüküm bunun hilâfınadır. Çünkü bu bir masraf ve nafakadır. Sebebi de kişinin geçimini temin ettiği bir baştır ve bunu da geçimi sağlayanın vermesi gerekir. Bu durumda küçük çocuklar köle gibi olup, babaları onların fıtır sadakalarını verir. Ama onlar için kurban kesmez. Şayet küçük çocuğun malı varsa, kurbanını onun adına babası veya vâsisi keser. İmam Muhammed ile Züfer bu görüşe muhaliftirler. Bu, fıtır sadakasındaki ihtilâfa benzemektedir. [8]

Malı Olan Çocuğun Kurban Kesmesi:


Bir görüşe göre denildi ki; esahh olan şudur ki, malı olan çocuğun malından kurban kesilmesi vâcib değildir. Bu hususta icmâ vardır. Çünkü kurban bir ibadettir. Çocuk ise, ibadet emrine muhatap değildir. Fıtır sadakasında ise hüküm bunun hilâfınadır. Bu daha evvel anlatılmıştı. Zira vâcib olan, kan akıtmaktır. Kurban etini sadaka olarak vermek vâcib değildir. Bunu çocuğun malı ile yapmak ise, caiz değildir. Çünkü çocuk kendi malı ile alınan kurbanın etinin tamamını normalde yiyemez. Bu eti satması da caiz olmadığı için, kurban kesmesi vâcib değildir.
Kudûrî kendi şerhinde dedi ki; 'sahih görüşe göre, mal sahibi çocuğun kurban kesmesi gerekir. Bu kurbanın etini sadaka olarak da vermez. Çünkü bu nafile bir kurbandır. Ancak çocuğun kendisi ve aile efradı bu hayvanın etini yiyebilirler. Mümkün olduğu kadarıyla onun için saklarlar. Artanını da onun için satarlar. Deri gibi kendisinden yararlanılan bir şeyden baliğ kimsenin faydalanması nasıl caiz ise, küçük çocuğun da yararlanması caiz olur. [9]

Kurbanlık Hayvanlar ve Kurban Kesenler:


Koyun ve keçi bir kişi için kurban olur: Hedy bahsinde de anlattığımız gibi, bunlar, kan akıtmanın en aşağı mertebesindeki hayvanlardır.
Hepsi de müslüman olup kurban kesmek istediklerinde yedi kişinin bir sığır veya deveyi kurban etmesi caiz olur: Hatta bu kişilerden biri kâfir olsa veya ibadet etmek niyyetiyle değil de, et elde etmek maksadıyla kurban kesen arkadaşlarına ortak olursa, hiç birinin kurbanı geçerli olmaz. Çünkü kan parçalara ayrılmaz ki, bir kısmı ibadet, diğer kısmı da ibadetten başka maksatlı olsun. Kanın bir kısmı ibadet maksadı hâricinde olursa, kalan kısmı da ibadet maksadının hâricine çıkar.
Birden fazla kimsenin kurban kesmek maksadıyla büyükbaş hayvana ortak olmalarının delili; Câbir (ra) den gelen rivayettir:
“Rasûîullah (sas) ile beraber yedi kişi için bir deve ve yine yedi kişi için bir sığır kurban ettik.”[10] Yediden daha az kimse için büyük baş bir hayvanı kurban etmek evleviyetle caiz olur. Çünkü kıyasa göre büyükbaş hayvan da sadece bir kişi için kurban edilebilir. Zira büyükbaş da olsa, sadece bir kan akıtılmış olmaktadır. Ancak Câbir (ra) in rivayeti dolayısıyla biz kıyasın hükmünü terk ettik. Ve büyükbaş hayvan da ancak yedi kişi için kurban edilebilir. Yediden fazlası için olamaz. Büyükbaş hayvanı iki kişinin yarı yarıya ortak olarak kurban etmeleri caizdir. Çünkü böyle bir hayvanın yedide üç hissesine ortak olmak caiz olduğuna göre, yedide üçbuçuk hissesine ortak olmak haydi haydi caiz olur. Ama ortaklardan birinin yedide birden daha az hisseye sahip olması caiz olmaz.
Bir kimse kurban için bir sığır satın alır da, sonra altı kişiyi ortak ederse, istihsanen caiz olur: Kıyasa göre caiz olmaz. Çünkü onu satın alan kimse onu ibadet için temin edip hazırlamıştır. Satması caiz olmaz. Başkalarını ortak etmesi satmak demektir. 'İstihsanen caiz olur' demiştik: Çünkü buna ihtiyaç vardır. Şöyle ki; öyle zamanlar olur ki, kişi kurban olarak sadece bir sığır bulur. Onu satın alırken de ortaklar bulamayabilir de mecbur kalıp satın alır, ondan sonra da ortak arar. Bunu, ihtiyaç sebebiyle caiz gördük. Ama en iyisi satın almadan ortak aramaktır ki, kurbet ve ibadetten geri dönmüş olmasın. Ebû Hanîfe'den rivayet edilen bir görüşe göre; kurbanlığı satın aldıktan sonra ona başkalarını ortak etmek mekrühtur.
Bir görüşe göre denildi ki; satın alırken başkalarını ortak etmeğe niyyetlenirse, mekrüh olmaz. Başka bir görüşe göre denildi ki; kurbanlığı satın alan fakir ise, onu satın almakla tamamını kurban etmesi vâcib olduğundan, artık başkalarını ortak etmesi caiz olmaz. Şayet ortak ederse caiz olur, ancak ortakların hissesini tazmin eder.
Zengin kimse satın aldığı kurbanlığa başkalarını ortak ederse, ortaklardan aldığı parayı sadaka olarak verir, diyenler de vardır. Çünkü yedide birden fazlasını kurban etmesi kendisine vâcib değildir. Ancak satın aldığı için o, bu hayvanın tamamını kurban etmeyi kendisine vâcib kılmıştır. Dolayısıyla ortaklardan aldığı parayı sadaka olarak vermesi gerekir.
Ortaklar eti tartı ile bölüşürler: Çünkü bu tartılır şeylerdendir. Etleri tahmine göre bölüşmezler. Ancak beraberinde parçaları ve derisi varsa, satış bahsinde de söylediğimiz gibi caiz olur.
Hedy bahsinde de geçtiği gibi; kurban sadece deve, sığır, koyun ve keçiden olur: Ayrıca sahabîler dediler ki; kurbanlıklar deve sığır koyun ve keçiden olur. Yani bunların küçükleri değil de, büyükleri kurban edilebilir. Hedy, yani haccda kesilebilen hayvanlar kurban için yeterli olurlar: Bu da 'seni' denilen yaşta olmalarıdır. [11]

Kurbanlıkların Yaşı:


Koyun ve keçi bir yaşını, sığır iki yaşını, deve ise beş yaşını doldurmuş olmalıdır. Devenin, sığırın ve keçinin yavrusu kurban edilemez. Zira bu hususda Ebû Bürde (ra) nin şöyle bir rivayeti vardır:
“Yâ Rasûlaîlah (sas) ben kurbanımı bayram namazından evvel kestim. (Bunun kurban sayılmayacağını buyurdunuz. Öyle ise) bende sekiz -dokuz aylık bir keçi vardır. Eti iki koyununkinden daha fazladır. Onu kurban etmem yeterli olur mu? dedim. Buyurdu ki; bu senin için yeterli olur ama, senden sonra hiç bir kimse için yeterli olmaz.” [12]
Kıyasa göre bir yaşını doldurmayan koyun da kurban edilemez. Ancak;
“Koyundan altı aylık olanı ne güzel bir kurbandır.”[13]hadîs-i şerifinden dolayı biz kıyasın hükmünü terk ettik. [14]

Kurbanlıklarda Kusur:


Sonra kurban adı ayıpsız ve kusursuz hayvanları kapsar. Ayıplı ve kusurlu hayvanı kurban etmek caiz olmaz. Bu daha evvel anlatılmıştı. Bu hususdaki ihtilâf Allah (cc) ın yardımıyla hedy bahsinde anlatılmıştır. Ancak kurbanlık hayvanın az miktarda kusurlu ve ayıplı olması affedilir. Çünkü hayvanların az miktardaki ayıp ve kusurdan salim olmaları nâdirâttandır. Bunları nazar-ı itibara almak sıkıntı verir. Dolayısıyla bunlar nazar-ı itibara alınmaz. Kulakta yarık olması, hayvanın dağlı olması ehemmiyet verilmeyen kusurlardandır. Hayvanın yuları ve çulu sadaka olarak verilir. Hedy bahsinde de açıkladığımız gibi, kasabın ücreti kurbanın etinden veya bir parçasından verilemez. [15]

Kurban Kesim Günleri:


Kurban ancak eyyâm-ı nahr denilen kurban bayramının ilk üç gününde kesilir. Bu günler Zilhicce ayının 10., 11. ve 12. günleridir. Birinci gün kesmek daha iyidir: Hz. Ömer, Hz. Ali, İbn Abbâs, İbn. Ömer, Enes ve Ebû Hüreyre (r. anhum) nin şöyle dedikleri rivayet olunur; 'kurban kesme günleri üçtür. En faziletlisi de birincisidir.' Bu akılla elde edilebilecek bir bilgi değildir. Bu, işitme ile elde edilebilir. Sanki onlar bunu Peygamber Efendimiz (sas) den naklederek söylemişlerdir.
Rivayet ettiğimiz haberden ve hayır ve ibadete koşmak mânasını taşıdığından dolayı birinci gün kesmek daha iyidir. Hayırlı bir işi geciktirme mânasını taşıdığından dolayı son gün kesmek, en az faziletli olanıdır. Kesim günlerinin gündüzlerinde de gecelerinde de kesmek caiz olur.
Hz. Zekeriyya (as) nın kıssasından da anladığımız üzere ve nezir mes'eleside olduğu gibi, yevm (gün) kelimesi çoğul olarak eyyam (günler) şeklinde telâffuz edildiğinde bu günlerin geceleri de kastedilmiş sayılır.
Kesim vakti geçer de, kişi henüz kurban kesmemişse ve fakir biri olduğu halde kurbanlık satın almışsa, o hayvanı canlı halde sadaka olarak verir: Çünkü fakirin kurban kesmesi vâcib değildir. Fakir kimse kurban niyyetiyle bir hayvan satın alırsa, o hayvanı kesmesi vâcib olur. Kan akıtmak belli bir zamanda ibadet olarak bilinir. O zaman geçtiği için o hayvanı sadaka olarak vermek gerekir.
Zengin ise; ister bir kurban satın almış olsun, ister almamış olsun; parasını sadaka olarak verir: Çünkü onun kurban kesmesi vâcibdir. Kurbanda ibadet vakti geçince, mes'ûliyetten kurtulmak için, kurban parasını sadaka olarak verir. Nitekim cuma namazı ve oruç bahislerinde demiştik ki; cuma namazını vaktinde kılamayan bir kimse onun yerine öğlen namazını kılar. Oruç tutamayan bir kimse de fidye verir ki, mes'ûliyetten kurtulsun.
Kurban kesiminin vakti; bayramın birinci günü fecrin doğuşu ile başlar. Ancak şehirde oturanlar bayram namazı kılınmadan evvel kurban kesemezler: Bunu Peygamber Efendimiz (sas) şöyle beyan buyurmuştur:
“Namazdan evvel kurbanı kesen yeniden kurban kessin. Namazdan sonra kesen ise, kurban ibadetini tamamlamış ve müslümanların sünnetine isabet etmiştir.” [16]
“Bu günde (bayramın ilk gününde) ilk ibadetimiz namaz, sonra kurbandır.”[17] Bu bayram namazı kılmakla mükellef olanların yerine getirmeleri gereken bir şarttır. Kırsal kesimde yaşayıp da bayram namazı kılmakla mülellef olmayanlara gelince; bunların fecir doğduktan sonra kurbanlarını kesmeleri caiz olur. Çünkü şehirde bulunmak veya başka yerde bulunmakla ibadetin vakti değişmez. Ama ibadetin şartının değişmesi mümkün ve caizdir. Bilinmez mi ki; cuma günü imamın cuma namazını kıldırmasından evvel bir kimsenin kendi başına öğle namazını kılması memnüdur. Ama kırsal kesimde böyle bir memnûiyet yoktur. Sahradakilerin bayram namazından evvel ve mescid ehlinden bayram namazmdan sonra kurbanı kesen kimsenin kurbanı kıyasa göre geçerli olmaz. Çünkü o, kurbanını muteber bir namazdan evvel kesmiştir. Ama muteber bir namazdan sonra kestiği için de istihsana göre caiz olur ve bununla yetinilir.
Mescid ehlinin namazdan evvel ama sahradakilerin namazdan sonra kesmelerindeyse; Kerhî'ye göre hüküm aynıdır. Bir görüşe göre denildi ki; bu kurban bütün şekillerde caiz olur. Çünkü aslolan sahradakilerin kıldıkları bayram namazıdır. Şehir halkı ise mazeret sebebiyle oraya gitmeyip namazlarını şehirde kılarlar. Başka bir görüşe göre ise denildi ki; bu kurban hiç bir şekilde caiz olmaz. Zira diğer namazlarda olduğu gibi, aslolan şehirdekilerin kıldıkları bayram namazıdır. Diğerleri ise, şehir mescidinin darlığı mazeretine binâen sahraya gidip bayram namazlarını orada kılarlar.
İmam mazeret sebebiyle ilk günde bayram namazını kıldıramazsa, zeval vaktine girilmeden evvel kurban kesilemez. İkinci günde ise bayram namazmdan evvel de, sonra da kesilebilir. Kudurî bu görüşü İmam Muhammed'den nakletmiştir. Burada esas olan kurban sahibinin bulunduğu yer değil, kurbanın bulunduğu yerdir; tıpkı zekâtta olduğu gibi. Hasan'dan rivayet edildiğine göre; o fıtır sadakasında olduğu gibi, kurban sahibinin bulunduğu yeri esas almıştır. Şehirde bulunan bir kimsenin ailesi köyde ise, ailesinin bayram namazından evvel onun kurbanını kesmesi caiz olur. Ama bunun aksi caiz olmaz. Hasan'ın rivayetinde anlatılan hüküm bunun hilâfınadır.
Kurbanın vâcibliği kesim günlerinin sonunda kesinleşir. Hatta bir kimse kesim günlerinde fakirleşirse, kurban vecibesi üzerinden kalkar. Ama kesim günlerinde kesmeyip de, daha sonra fakirleşirse; bu vecibe onun üzerinden kalkmaz. Açıkladığımız gibi, kurban parasını sadaka olarak verir.
Aynı şekilde kesim günlerinde ölen bir kimsenin üzerinden kurban vecibesi kalkar. Ama daha sonra ölen bir kimsenin üzerinden kalkmaz. Kurban bedelinin kendisi adına sadaka olarak verilmesini vasiyyet etmesi gerekir.
Fakir bir kimse bir hayvan satın alıp kurban eder, sonra da kesim günleri içerisinde zenginleşirse; bir görüşe göre yeniden kurban kesmesi gerekir. Çünkü esas olan kesim vaktinin sonudur. Başka bir görüşe göre ise; yeniden kurban kesmesi gerekmez. Çünkü bayramın ilk günü fecir doğunca kurban vâcib olur. Zaten o da bu vücûb vakti girdikten sonra kesmiştir. [18]

Kurbanın Etleri ve Derisi Ne Olacaktır?


Sahibi kurbanın etinden yer. Zenginlere ve fakirlere yedirir. Etin bir kısmını da daha sonra yemek üzere alıkoyar: Bununla alâkalı olarak Allah (cc) şöyle buyurmuştur:
“Artık ondan hem kendiniz yiyin, hem de yoksula, fakire yedirin.” [19]Peygamber Efendimiz (sas) de şöyle buyurmuştur:
“Sizi mezarları ziyaretten menetmiştim. Artık oraları ziyaret edebilirsiniz. Kurban etlerini de yiyip saklamanızı menetmiştim. Artık onu da yiyip saklayabilirsiniz.” [20]
Kişinin kendi kurbanının etini zenginlere yedirmesi caizdir. Kendisi zengin olduğu halde kurbanının etini yemesi caiz olduğuna göre, başkasının yemesi de aynı şekilde caizdir. Sadaka olarak dağıtılan kısmının üçte birden az olmaması müstehabdır. Çünkü nasslar; kurbanı yeme, sadaka olarak verme ve evde alıkoyma şeklinde üçe taksim etmişlerdir. Şu halde bunlardan her birine kurbanın üçte birini ayırmak uygun olur.
Kurbanın derisinden şu şekillerde yararlanılabilir; yaygı olarak serilebilir. Üzerinde yatılabilir. Ondan kırba, kova, sofra gibi evde kullanılan bir âlet yapılabilir. Zira Hz. Âişe (ra) nin kendi kurban derisinden bir su kabı yaptığı rivayet edilmiştir. Yukarıdaki âletleri yapabildiği gibi, onunla kalbur ve elek gibi bir âlet de satın alabilir. Kendisinden yararlanılamayacak şeyleri onunla satın alamaz. Ancak tüketilerek kendisinden faydalanılan baharat vb. şeyleri onunla satın alabilir. Bu hususdaki nakillerden anlaşıldığına göre, aynı baki kalmakla birlikte derinin ya kendisinden ya da bedelinden faydalanılabilir. Deriyi satmak caiz olmaz. Zira Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse kurbanının derisini satarsa, o kurban kesmemiştir.”[21] Deriyi parayla satarsa, aldığı parayı sadaka olarak vermesi gerekir. Kurban ibadetinin vakti geçtiğinden dolayı, onu sadaka olarak vermesi icab eder. İmam Muhammed böyle rivayet etmiştir. [22]

Kurbanı Ehl-i Kitabın Kesmesi:


Kurbanı ehl-i kitabdan birinin kermesi mekrüh olur: Çünkü kurban bir ibadettir. Ama keserse, caiz olur. Çünkü o kesme ehliyetine sahiptir. Ama en iyisi eğer kesmeyi biliyorsa sahibinin kesmesidir. Çünkü bu bir ibadettir. Diğer ibadetlerde olduğu gibi, bizzat sahibi keserse; daha faziletli olur. Enes (ra) in rivayetine göre; Rasûlullah (sas)
“Bismillahi Allahü ekber.” diyerek iki alaca koçu kesip kurban etmişti. Câbir (ra) in rivayetine göre; Rasûlullah (sas) iki koç kurban etmiş ve yüzlerini kıbleye çevirirken de şöyle demişti:
“Ben hanif ve müslûman olarak yüzümü; gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah (cc) a çevirdim. Allah (cc) ım! Bu Sendendir, Senin içindir. Muhammed'in ve Onun ümmetinin adınadır. Allah (cc) ın adıyla, Allah (cc) en büyüktür.” [23]

Kurbanı Sahibinin Kesmesi veya Hazır Bulunması:


Kurban sahibi kesme işini iyi yapamıyorsa, onun yerine başkasının kesmesi daha iyi olur. Başkası kesse bile, kesim esnasında orada kendisinin hazır bulunması müstehab olur. Zira Peygamber Efendimiz (sas) Fâtıma anamıza şöyle buyurmuştur:
“Ey Muhammed'in kızı Fâtıma! Kalk da kurbanının kesiminde hazır bulun. Çünkü onun kanının yere damlayan ilk katresi ile senin bütün günahların bağışlanır. Onun kanı ve eti yetmiş kat fazlasıyla getirilip senin terazine konulur.” Orada bulunan Ebû Saîd el- Hudrî (ra) dedi ki; 'yâ Rasûlallah (sas), bu sadece Muhammed ailesine mi mahsustur? Zira onlar kendilerine verilen hususî hayır ve iyiliğe lâyıktırlar. Yoksa bu hem Muhammed ailesine ve hem de bütün müslümanlara mı mahsûstur?’ Peygamber Efendimiz (sas) ona şöyle buyurmuştur:
“Bu Muhammed ailesine ve bütün müslümanlara mahsûstur.”
Sahibinin izni olmadan bir kimse başkasının kurbanını keserse istihsanen caiz olur (İmam Züfer): Ama kıyasen caiz olmaz. Bu Züfer'in kavlidir. Çünkü o, izni olmaksızın başkasının koyununu kesmiştir; değerini tazmin etmesi gerekir. Bu, kasaba âit bir koyunu başkasının kesmesine benzer. Tazminat alınca da artık kesilen bu hayvan, sahibi için kurban olamaz. Bunun istihsanen caiz olacağını söylemiştik.
Bir kimse kurbanlık için bir hayvan satın alınca, artık onun kurban olarak kesilmesi belirlenmiştir. Onu kurban etmesi vâcib olur. O hayvanı kesme hususunda, kesmeye ehil olan herkesten, delaleten yardımcı olmaları istenmiş ve onlara izin verilmiş sayılır. Çünkü her hangi bir arıza ve mâniâ dolayısıyla onu kesmekten âciz kalabilirler. Bu durumda o, kasabın kesmek üzere ayağını bağladığı bir hayvanı kesmiş gibi olur. Bu takdirde sahibi kesmese ve kesiminde hâzır bulunmasa bile, belirlediği hayvanı kurban etmekle maksadını gerçekleştirmiş, hayır ve iyiliğin husulünü çabuklaştırmış olmaktadır. O zahiren bu kesime razı olmuştur. [24]

Yanlışlıkla Başkasının Kurbanını Kesmek:


Kurban sahibi iki kimse yanılır da her biri diğerinin kurbanını keserse; caiz olur: Evvelce de açıkladığımız gibi bunda hem kıyas, hem de istihsan vardır. Her biri kurbanını kesilmiş ve yüzülmüş olarak alır ve tazminat ödetmez: Çünkü evvelce de açıkladığımız gibi o, delaleten kendisinin vekilidir. Birbirlerinin kurbanlarını yanlışlıkla kesip yerler ve yanlışlıkla yaptıklarını sonra anlarlarsa, helâlleşirler ve bu onlar için yeterli olur: Çünkü onlardan her biri başlangıçta da diğerine yemek yedirirse, caiz olur. Anlaşamazlarsa, her biri etinin kıymetini diğerine tazminat olarak öder: Kurban onun arkadaşı için kesilince, et de onun olur. Başkasının kurban etini telef eden kimse bu etin kıymetini sahibine tazminat olarak öder. Sonra onlardan her biri aldığı kıymeti sadaka olarak verir. Çünkü bu kurban etinin bedelidir. Bu durumda o kurbanını satmış gibi olur.
Fakir bir kimse bir kurbanlık aldıktan sonra bu hayvanı kaybeder; gidip bir kurbanlık daha satın alır; ancak bundan sonra ilk kurbanlığı bulursa, her ikisini de kesmesi gerekir. Çünkü fakir bir kimse kurbanlık niyyetiyle bir kurbanlık satın alınca, onu kesmeyi kendisine vâcib kılmış olur ki; bu örfen nezir gibidir ve burada satın almalar birden fazla olmuştur. Zengin ise, böyle değildir; onun kurban kesmesinin vâcibliği, Şeriatin vâcib kılmasıyladır. Şeriat de, onun sadece bir kurban kesmesini vâcib kılmıştır.
Zâferânî'nin anlattığına göre; bu kimse ikinci olarak satın aldığını eskisinden bağımsız bir vâciblikle kendisine vâcib kılarsa, her iki hayvanı da kurban etmesi gerekir. Ama onu öncekinin bedeli olarak kurban etmeyi kendisine vâcib kılarsa ve evvelkini de bulursa, ikisinden dilediğini kurban eder. Vâcib kılma aynı olduğu için, kesmesi vâcib olan hayvan sayısı da bir olur. Doğruyu en iyi bilen Allah (cc) dır. [25]






[1] Bu hadîsi Tirmizî, Ebû Dâvud, Neseî, İbn. Mâce, Taberânî veAhmed rivayet etmiştir.

[2] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/223.

[3] Bu hadîsi Beyhakî rivayet etmiştir.

[4] Kevser: 108/2.

[5] Nisa: 4/103.

[6] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/223-225.

[7] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/226.

[8] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/226.

[9] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/226-227.

[10] Bu haberi Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvud, Neseî, İbn. Mâce, Dârimî ve Ahmed rivayet etmiştir.

[11] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/227-229.

[12] Buharî; Kurbanlar, c: 2, s: 832. Müslim; c: 2, s: 154.

[13] Tirmizî; Kurban, c: 4, s: 194.

[14] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/229-230.

[15] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/230.

[16] Bu hadîsi Buharî, Müslim ve Neseî rivayet etmiştir.

[17] Bu hadîsi Buhari, Müslim, Neseî ve Ahmed rivayet etmiştir.

[18] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/230-233.

[19] Hacc: 22/28.

[20] Bu hadîsi Tirmizî rivayet etmiştir.

[21] Bu hadîsi Hâkim ve Beyhakî rivayet etmiştir.

[22] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/233-234.

[23] Bu hadîsi Ebû Dâvud ve İbn. Mâce rivayet etmiştir. Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/235.

[24] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/235-236

[25]Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/236-237.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
kurban, udhiye


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Udhiye Desmont Osmanlı Türkçesi Sözlüğü 0 04 Kasım 2014 19:35
Geleneksel kurban bayramı yemeklerinden olan -Kurban Kavurması- Et Kavurması(Resimli) Sevda Et Yemekleri 0 06 Kasım 2011 11:56
Kurban ve Kurban Bayramı Hakkında Genel bilgi VaLerKa Genel Paylaşım 0 08 Aralık 2007 10:19