12 Ekim 2011, 09:41 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Mızıka Çalındı Düğün mü Sandın? Bize yıllarca savaşı öyle şenliklerle anlatmışlardı ki, herkesin de savaşa güle oynaya gittiğini sanır olmuştum. Çocuktum. O zamanın tek yaygın iletişim aracı radyo açtı gözümü. Kore Savaşı yıllarıydı. Bir emekli asker konuşuyordu. Üst rütbeliydi. Kimi halk edebiyatı ürünlerinin ulusal direnci kırdığını, pasifist olduğunu falan söylüyordu. Verdiği ilk örnek, asker yollamalarda, düğünlerde, gelin göndermelerde çalınan bir halk ezgisinin sözleriydi: “Ey gaziler, yol göründü” diye bilinen bu havada meğer, “yine garip başına” yol görünmesinden şikayet varmış. Yerin göğün gidecek olanın feryadına katıldığı anlatılıyormuş. İnanasım gelmedi. Ama Köroğlu ile ilgili yergilerini, Kerem ile Aslı için alaylarını dinleyip bu konuları bir de ben öğreneyim dedim. Öğrendim de. O günlerdedir, Tokat türküsündeki “onbeşli”lerin “son kura” olduğunu öğrenmem. Kimse sağ salim dönememiş 1. Cihan Harbi’nden. Ya şehit, ya sakat... Bir de esir kampları... Onları “onyedililer” izlemiş: “Mızıkalar çalınıyor Asker olan gelsin deyi Onyedili asker olmuş Topluyorlar ölsün deyi Şu görünen el değil mi Bayrağımız al değil mi Onyedili dedikleri Yeni açılan gül değil mi?” Kültür Bakanlığı’nın 1994’te yayımladığı “Öyküleriyle Ağıtlar” (Ahmet Z. Özdemir) adlı kitapta bu ağıt 19 dörtlükten oluşur. Ana ayrı söyler, eş ayrı. Ana altı oğlunu asker etmiştir: “Çantamı sırtıma aldım Şubenin önüne vardım Altı oğlum asker deyince Orda bir aferin aldım” Bu aferini izleyen söz hangisidir acaba? Çünkü ana teslim ettiği oğlunu sağ ister: “Ağzında ışıldar dişi Alnında parlar başı Ben getirdim teslim ettim Geri ver bana yüzbaşı” Anaların şikayeti hem savaştandır, hem de yoksulluktan: “Gittikleri yol takırdan Karavanası bakırdan Zengin olan bedel verir Hep ölen böyle fakirden” Birinci Dünya Savaşı’na gizli anlaşmalarla giriveren Osmanlı devletinin yokluğa, yoksulluğa, hazırlıksızlığa verdiği insan malzemesine çok ağıt yakılmıştır. Bu “gonca gülün tazeleri” kimi zaman gönüllü mü olmuşlar ki, anaları, eşleri, darılmış, sitem etmiş, bacıları uyarmış. “Gitme Yemen’e Yemen’e Yemen sıcak dayanamam Tan borusu el vurulur Sen cahilsin dayanamam” Anadolu gence cahil der... Genç ölmeli değil, uyumalı. Anadolu’nun yurt toprakları dışında “Yemen” denen bir çöle gönderilen oğulları ardından yükselen ağıtları bugün bile yürek sızlatıyor. Kimbilir, hangi genç kızın ya da genç kadının kendi düğününe gider gibi hevesle savaşa giden kocasına, nişanlısına seslenişi yankılanıyor. “Mızıka çalındı düğün mü sandın Al yeşil bayrağı gelin mi sandın Yemen’e gideni gelin mi sandın Dön gel ağam dön gel dayanamıyom Uyku gaflet basmış uyanamıyom” Oğullarının güneş altında çürüyüşlerini, gözlerini karıncanın oyuşunu görmüş gibi anlatan kadınlarımızın acısı ağıtlarda boş kalan toprakların getirdiği yoksulluğa karışır. “Adamı olan”ın toprağının başında olduğu anlatılır. Aynı yılların Amerika Birleşik Devletleri’nde, Amerikan yoksullarını anlatan “Bir Gençkız Yetişiyor” adlı romanda, kıta aşırı asker yollama sahnesi vardır. Dinsel nedenlerle savaşa karşı olan bir mezhebin üyelerinin ilahilerini sorar: “Eğer anneler, ‘ben oğlumu asker olsun diye doğurmadım’ derlerse kim savaşır?” Belki bu yüzden o şarkılı danslı Amerikan savaş filmleri çekilmiş; piyadesi, bahriyelisi, havacısı çeşit çeşit şarkılarla övülmüştür. (Şu günlerde bizim çeşitlı kanallarımızda oynatılıp duruyor. Gören de bu pırıl pırıl askerlere hayran oluyordur) “Dokuz oğlan anasıyım, elden orakçı aradım” diye yakınır bir kadınımız. Gidenin üşüyüp üşümediği bile tasadır, ölüm söze dökülmek istemez çoğunca: “Sizin oralarda bahar mı yaz mı Yoksa şimdilerde kar mı ayaz mı Bir fotoğraf yolla gönlüm ısınsın Giydiğim urbalar kara mı boz mu?” Topkapı Sarayı Kitaplığı yazmaları arasında Cahit Öztelli’nin bulduğu bir türkü 1645-1669 yılları arasındaki Girit Savaşı’na katılan bir askerin karısının sorusunu yansıtır: “Sefer döndü mü döner mi?”. Kocasını Girit’ten dönen herkese tek tek sorar kadıncağız: “Girit’ten gelen ulaklar Yeniçeriler, solaklar Kabul oldu mu dilekler Sefer döndü mü döner mi? Girit’in taşı kayası Atlıdan çoktur yayası Yeniçeriler ağası Sefer döndü mü döner mi?” Huzursuz olduğunu söyleyip, Girit’in yıkılmasını isteyen kadıncağız sonunda savaşın komutanı Hasan Paşa’ya sorar kocası Sefer’i. Öyle çok savaşmış ki bu toprağın insanı... Öyle çok ağıt yakmış ki... Daha sırada “gençliğim eyvah”lar, “ölmeden mezara koydular” var. Bir de; “Kore dağlarında oldum bir kuş / Uçun kuşlar İzmir’e doğru” var. | |
|
Etiketler |
çalındı, mü |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Düğün Ayrıntıları - davet masası tasarımları - düğün masası - düğün organizasyonları | yoSun | Aile Evlilik ve Çocuklar | 0 | 18 Nisan 2011 00:06 |
Mızıka | Frozen | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 04 Şubat 2011 00:43 |
Ağız Armonikası-Mızıka Nedir? | Ein | Genel Paylaşım | 0 | 30 Aralık 2010 16:32 |
Ne Sandın | Sır | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 18 Ekim 2010 23:34 |
Sokaklarda mızıka çalma çocuk | Sevda | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 19 Temmuz 2010 19:35 |