[Numune]

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Çocukken bahçede sümüklüböceklerin (salyangoz) duvar dibinde, ağaç altında ve çimenlerde bıraktığı izleri takip ederdik. Gündüz erkenden, henüz kimseler yürümeden güneş altında parlayan sümüklüböcek sümüğü nedense çok ilgimizi çekerdi. Elinde sümüklüböcek hoplatan birkaç haylaz tanıyorum ama ben hiç elime almamıştım.

Artık sümüklüböceğin geride bıraktığı ize sümük demiyorum. Çünkü geçenlerde okuduğum bir yazıda bu salgıdan “jel” olarak söz ediliyordu. Sümüklüböceğin çıkardığı jelatinimsi maddenin kırışıklıklara karşı yeni bir antidot olduğu iddia ediliyor.

Çoğu kez açıkça ifade etmesek de ne yaşlanmak ne de yaşlı görünmek istiyoruz. Kozmetik endüstrisinin de çok iyi bildiği bu gerçek, jelatinin popülaritesine tavan yaptırmışa benziyor. Belki de bundan böyle güzellik kremi alırken, ana maddesinin sümüklüböcek jelatini ihtiva edip etmediğini soracağız.

Şili’de sümüklüböcek çiftliklerinde çalışanlar, bu yaratıkların bıraktığı jelatinin insan derisinde belirgin bir gerginlik, yumuşaklık ve tazelik yarattığını iddia ediyor. Ayrıca deride oluşan kesiklerin ve sıyrıkların da bu jel sayesinde daha çabuk iyileştiğini farketmişler.

Aslında bu çeşit ürünlere Güney Amerika ülkelerinde rastlamıştım. Dominik Cumhuriyeti’ni ziyaretim sırasında pazarlarda küçük kavanozlar içinde, pek hijyenik görünmese de, satıldığına tanık olmuştum. Köylü kadınları bu ürünleri satarken sivilceye, yaralara, yara izlerine, hamilelikte göbek bölgesinde oluşan çizgilere ve yüzde kırışıklıklara iyi geldiğini söylüyorlardı. Yanıklara da iyi geldiğini duyduğum bu jelden yapılmış ürünler pek yakında bütün dünyada popüler olacağa benziyor.

Sümüklüböcek jelatini glikolik asit, elastin ve çeşitli proteinler içeriyor. Bütün yararlarına ek olarak deforme cildi gerdiği, enfeksiyonlara iyi geldiği ve nemlendirdiği de iddia ediliyor.