IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 12 Şubat 2007, 19:41   #281
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




Sabah İstanbul trafiğini büyüteç altına aldı. Kenti göç kadar coğrafi özelliği de boğuyor. Dairesel büyüyemeyen kent tek hatlı trafikle sıkışıyor. Bin kişiye 137 araç düşüyor. Dur-kalk 306 milyon dolara patlıyor.

İstanbul'u göç kadar coğrafyası da boğuyor

Türkiye'nin dinamosu olmanın bedelini trafik ve çarpık kentleşme ile ödeyen İstanbul'da uzmanlar göçün önlenmesi kadar göçün iyi yönetilmesi gerektiğine işaret ediyor. Ancak kentin coğrafi yapısı da en büyük dezavantajı. Dairesel büyüyemeyen kent tek hatlı trafikle sıkışıyor.

İstanbul'da bugünkü ulaşım imkânlarının, şehrin kendisinden beklenen fonksiyonları hızlı, rahat, eksiksiz, güvenli ve ucuz şekilde yerine getirmesini kolaylaştırdığını söylemek mümkün değil. Her geçen gün artan ve çok büyük ekonomik kayıplara yol açan trafik sıkışıklığı, uzayan kentiçi yolculuk süreleri, bir türlü azaltılamayan trafik kazaları, insan sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşan hava kirliliği ve gürültü, ulaşım hizmetinin ne kadar kötü düzeyde olduğunun göstergeleri.

İSTANBUL HIZLI BÜYÜYOR
Eldeki kayıtlara göre Bizans döneminde 50 bin olan şehrin nüfusu İstanbul'un Osmanlı egemenliğine geçmesinin ardından Anadolu ve Rumeli'den getirilen etnik gruplarla 120 bine çıktı. Kanuni döneminde 500 bine, 17'nci Yüzyıl'ın sonlarında ise 700 bine ulaşan nüfusu ile İstanbul dünyanın en büyük kenti oldu. Cumhuriyetin ilk yıllarına bir milyona yaklaşan nüfusu ile giren İstanbul sonraki bir dönem nüfus azalması yaşadı. 1927'deki ilk nüfus sayımında kentin nüfusu 690 bin olarak belirlendi. İstanbul'un nüfusu daha sonra tekrar artmaya başladı ve 1945'te 900 bine ulaşıp, 1950'de de yeniden bir milyonu aştı. Bugün Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 15'inin yaşadığı İstanbul, Türkiye'nin en büyük kenti.

YILDA 400 BİN KİŞİ
Sanayi, ticaret, turizm ve kültür kenti olarak büyük bir çekim merkezi haline gelen İstanbul özellikle 1950'den sonra kırsal bölgelerden aldığı hızlı göçün etkisiyle uzun yıllar Türkiye nüfus artış oranının iki katı bir nüfus artışı yaşadı. Örneğin 2000 yılı istatistiklerine göre her yıl şehre 920 bin kişi gelirken şehirden gidenlerin sayısı sadece 513 bin oldu. Yani şehir her yıl yaklaşık 400 bin "göçmen" aldı. İstanbul'un yanı başındaki İzmit, Adapazarı, Tekirdağ gibi iller de göç sıralamasında ilk sıralarda yer alarak İstanbul'u etki altında bıraktı. İstatistiklere göre Batı Marmara Bölgesi olarak adlandırılan bu kesime her yıl 67 bin kişi göçtü. İstanbul'un nüfus artış hızında son yıllarda yavaşlama görüldüğü belirtilse de büyümenin süreceği, kentin nüfusunun 2010 yılında 13 milyonu aşacağı tahmin edilmekte. Hiç kuşkusuz bugün İstanbul'un trafik sorunundan söz açıldığında altı çizilen ilk olgugöç ve İstanbul'un hızlı nüfus artışı. Hemen herkes göç engellenmeden İstanbul'da sorunların temelden çözülemeyeceğine inanıyor. Örneğin eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan "Ankara'nın İstanbul için yapması gereken en önemli şey göç veren illerdeki ekonomik ve sosyal imkânları cazip hale getirmek ve göç nedenlerini ortadan kaldırmaktır" diyor.

GÖÇDE SINIFTA KALDIK
Bu görüşe tek alternatif eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve şimdiki CHP İstanbul Milletvekili Nurettin Sözen'in tezi. "Göç engellenmeden sorunlar çözülemez görüşü doğru ama bundan belki çok daha önemli bir konuyu bizler gözden kaçırıyoruz; O da göçün iyi yönetilebilmesi" diyen Sözen, şöyle konuşuyor: "Biz 'İstanbul'a kimse gelmezse, hatta şehirden ne kadar çok kişi gönderebilirsek sorunları o kadar kolay çözeceğiz' diyoruz. Başbakan'ın İstanbul'a vize ya da plakalara sınırlama önerileri hep bu felsefenin ürünü. Oysa burada gözden kaçırılan, problemlerin göçten değil, göçün de sonucu olan çarpık kentleşmeden kaynaklandığı. Şehrin planlı gelişimini bozan göçenlerin yaptığı gecekondu şehirler. 'Bu insanların İstanbul'a gelmemesini sağlayamıyoruz. O zaman, gelenleri bari planlı bir şekilde yerleştirelim' denmiş olsaydı, sorunun önemli bir kısmı önlenmiş olurdu."

COĞRAFİ ŞANSSIZLIĞI
Uzmanlar dünyadaki diğer metropollere göre İstanbul'un bir şansızlığının da kentin üzerinde bulunduğu coğrafi konum olduğunu belirtiyorlar. Dünyadaki pek çok metropol coğrafi olarak dairesel büyümeye elverişli. Ancak İstanbul, Büyükçekmece'den Gebze'ye ince bir hat boyunca uzanıyor. Üstelik şehrin kuzeyinde bulunan ormanlar nedeniyle yerleşime uygun alanlar iyice daralıyor. Halen E-5 olarak adlandırılan bu hat, şehirdeki bir yerden bir yere gitmek isteyen tüm trafiği yükleniyor. Şehir iki uca doğru büyüdükçe bu hattaki trafik de artıyor. İstanbul'a, E-5'e paralel ikinci bir yolun yapılması gündeme geldiğinde ilginç bir düşünceyle karar alındığını anlatan bir uzman, "Biz etüdü yapılan birkaç alternatiften ormanlara en yakın olanını seçtik. Amacımız bu yolla şehrin kuzeyine bir sınır çekmekti" diyor. İşte bu nedenle de şehrin yeni çevreyoluna ihtiyacı olduğunu ve bunun E-5 ve TEM'in arasından geçmesi gerektiğini söylüyor.

 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 12 Şubat 2007, 19:42   #282
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesi, ABD’nin Kuzey Irak’ı terk etmesi halinde “Türkiye ile İran çatışması olasılığı” büyük olduğunu öne sürdü.


Haaretz gazetesi yazarı Michalis Firillas imzasıyla yayınlanan yorumda, ABD Başkanı George W. Bush’un, Irak’tan çıkmaya hazırlandığı, Bush tarafından açıklanan yeni stratejinin sadece geri çekilişin mazeretini oluşturduğunu öne sürüldü. Çekilişin 2008 yılının ikinci yarısında başlayacağı iddiasında bulunan gazete, tam çekilişin işgalden daha büyük bir hata olacağını da savundu.

KUZEY IRAK’TA BİR ASKERİ VARLIK BIRAKILMALI

Buna karşın gazete, üçüncü bir seçeneğin bulunduğunu belirterek bu opsiyonun bir çok avantajı olduğunu, ABD kayıplarını asgari düzeyine indirilirken bölgeye daha büyük istikrar getirebileceğini belirterek şunları yazdı:

“ABD, Irak’tan tamamen çekilmemeli. Bunun yerine Irak’ın en istikrarlı kısmı olan Kürtlerin kontrolündeki kuzeyde, güçlendirilmiş, yarı kalıcı bir (askeri) varlık oluşturmalı. Yakındaki müttefik ülkelerde dağılmış olan hava gücü ile desteklenmiş, Özel Kuvvetler ve başka uzmanlardan oluşan, bir bölük büyüklüğünde karma bir güç yeterli olabilir.”

KÜRTLER İLE İTTİFAK ZARURİ

Haaretz, Kürtler ile bir ittifakın “yapılabilir ve zaruri” olduğunu savunurken de “Kuzey’de bir Amerikan varlığı, zaruridir çünkü Kürtlerin korunmaması halinde bir bölgesel çatışma için reel potansiyel var. Amerikan varlığı, Kürtlerin bağımsızlığı arayamayacağı garantisi olacak. Bu önemli çünkü Türkiye ve İran’ı uzakta tutacak. İlki (Türkiye) çok sık sık Kuzey Irak’ta maceraya atılma eğilimi gösterdi. Böyle bir şey, sadece Kürtler tarafından tolere edilmeyecek, İran da şimdiden kayıtsız kalmayacağını belirtmiş bulunuyor” diye yazdı.

İran’ın Kuzey’e doğrudan karışma konusunda pek tereddüt göstermeyeceğini öne süren gazete, bir süre öncesine kadar ortak çıkarlar ve Irak devletinin varlığı gibi faktörler arasındaki “hassas bir denge ayarı” ile engellenmiş olan “Kuzey’deki bir Türk-İran çatışmasının meydana gelmesi olasılığı, bölge, Amerika’nın (Irak’tan) çekilişi sırasında terk edilirse büyük olur” iddiasında bulundu.

 

Alt 12 Şubat 2007, 19:42   #283
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA, adı skandala karışan eski ajanı Valerie Plame\'e, CIA ile bağlantılı olarak başından geçenlerle ilgili kitap yazamayacağını bildirdi.

CIA'sal korku…
Newsweek dergisinin haberine göre Plame, bir avukat tutarak CIA\'nın, eski çalışanlarının yazdığı kitapların sakıncalı olup olmadığını inceleyen yayın değerlendirme kurulunun bu kararına karşı çıktı. Habere göre, Plame\'in CIA için çalıştığından bahsetmesi bile, "resmi olmayan bir kimlikle çalıştığı için" yasaklandı.

Dergiye konuşan Plame\'in eski meslektaşı Larry Johnson, CIA\'nın tutumunun Plame\'i cezalandırmaya yönelik olduğunu, başka CIA çalışanlarının kitap anlaşmalarına imza atmasına izin verildiğini kaydetti.

Newsweek, CIA sözcüsü Mark Mansfield\'in, Plame ile bu sorunu çözmeye çalıştıklarını söylediğini belirtti. Plame\'in yayıncısı Simon Schuster ise yorumda bulunmayı reddetti.







(Valerie Plame)



"Valerie Plame skandalı" olarak bilinen olay, ilk defa 14 Temmuz 2003 tarihinde, ABD Başkanı George Bush yönetimine yakın, muhafazakar gazeteci Robert Novak\'ın bir köşe yazısında Plame\'in CIA ajanı olduğunu deşifre etmesiyle patlak vermişti. Kimliği deşifre edilenlerin CIA ile ilişkisi kesildiği gibi, böyle bir deşifrenin yapılması da ABD kanunlarına göre suç sayılıyor. Amerikan yönetiminden Plame\'in gerçek kimliğini kimin basına sızdırdığını araştırmak üzere ABD Adalet Bakanlığı özel bir soruşturma başlatmış ve bu soruşturmanın sonunda, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney\'nin sağ kolu olan Scooter Libby suçlu bulunarak görevden ayrılmıştı. Bush yönetiminin, Plame\'in adını, emekli büyükelçi eşi Joseph Wilson\'dan intikam almak için sızdırdığı söyleniyordu.

Wilson, Bush yönetimi tarafından, Irak\'ın nükleer silah programı için bir Afrika ülkesinden uranyum almaya çalıştığı iddialarını araştırmakla görevlendirilmişti. Bu araştırmalarının ardından Irak\'ın kitle imha silahları olmadığı yönünde bir Amerikan gazetesinde makalesi yayımlanan Wilson, tepki çekmişti. Arkasından, eşinin CIA ajanı olduğu bilgisi basına sızdırılmış ve bu konuda haber yapan bütün gazeteciler de kaynaklarını açıklamaya zorlanmıştı.

Uzun süre kaynağını açıklamamakta direnen New York Times muhabiri Judith Miller, üç ay kadar hapis yattıktan sonra, haberi sızdıran kişinin Scooter Libby olduğunu söylemesinin ardından serbest kalmıştı.


kaynak haberim.com

 

Alt 12 Şubat 2007, 19:47   #284
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




Kanal D, CNN Türk, Star gibi ulusal kanallara sahip olan Doğan TV ve Radyo Grubu, şubat ayında televizyon izlemeyi daha zevkli, kolay ve ücretsiz hale getiren bir uydu sistemi olan D-Smart’ı piyasaya sürüyor.

D-Smart’a özel hazırlanmış Discovery Channel, Animal Planet, World Fashion, MovieSmart 1 - 2, ComedySmart ve dünyaca ünlü iki film kanalının yanısıra, çeşitli televizyon izleyici kitlelerinin zevklerine hitap eden 14 tematik kanal, tüm ulusal kanallar ve Türksat’ta yeralan yüzden fazla TV ve radyo kanalını içeren Türkiye’nin yeni dijital platformu D-Smart tüketiciden hiçbir aylık abonelik ücreti talep etmiyor. Üstün teknoloji ürünü olan D-Smart sayesinde, yazılım, şifreleme ve yayın sistemleri ve interaktif uygulamalar için, dünyanın güvenlikli dijital TV teknolojileri ve platformları konusunda lider bir kuruluş olan NDS; dijital uydu alıcısı üretiminde global pazarlara yön veren Coship, Kaon ve Humax; D-Smart uyumlu uydu alıcılarının satış ve dağıtımı için ise Türkiye’nin önde gelen uydu alıcısı markaları Arçelik, Beko, Botech, Goldmaster, Next & NextStar ve Sunny biraraya geldiler. D-Smart’taki akıllı Program Rehberi, izleyiciyi programlar hakkında hızlı ve doğru şekilde bilgilendiriyor, başlama/bitiş sürelerini bildiriyor, favori kanal listesi oluşturma ve istenilen kanalı şifreleyebilme gibi özellikleri sayesinde televizyonu "kişiye özel" yapıyor.

 

Alt 12 Şubat 2007, 19:48   #285
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, tartışmalara neden olan TCK’nın 301’inci maddesinin değiştirilmesi kararını Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesinden önce aldıklarını belirterek, "Bu madde değişecek" dedi.

Gül, Kuzey Irak'ta yuvalanan PKK konusunda da, "Siz Meksika'dan size saldırılar düzenleyen bir terör örgütünü tolere eder miydiniz" diye sordu.

Gül, ABD'ye yaptığı ziyaretin son gününde New York'ta Council On Foreign Relations isimli düşünce kuruluşunda bir konuşma yaptı. Sözlerine Irak ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak başlayan Gül, Irak'ın içinde bulunduğu şiddet ortamından biran önce çıkarılmasının önemine dikkat çekti. Türkiye'nin, ABD'nin yeni Irak stratejisini desteklediğini kaydeden Gül, Kuzey Irak'taki gelişmelere değindi. Türkiye'nin Kuzey Irak'taki Kürtleri Saddam'ın saldırılarından koruduğunu dile getiren Gül, "Barzani, Talabani ya da diğerleri Türk pasaportları ile dünyayı gezdi. Onlara bu imkanı kim verdi? Bugün Irak'ta çok sayıda Türk mühendisi ve teknisyeni görev yapıyor. Orada yeni yeni binalar inşa ediliyor" dedi.

Konuşmasında Kuzey Irak'ta yuvalanan terör örgütü konusuna da değinen Gül, "Düşünün ki, sizin komşunuzda, Meksika'da bir terör örgütü var. Siz onu nasıl tolere ederdiniz? Neler düşünürdünüz? Müttefikimizin kontrolündeki dost bir komşu ülkede, bize saldırılar düzenleyen bir terör örgütü var. Bunu anlamak kolay değil. Bu nasıl açıklanabilir?" diye konuştu. Irak ile ilgili diğer bir sorunun ise 'tek bir Irak' konusu olduğuna değinen Gül, söz konusu ülkede, Şii, Sünni, Arap, Türk ve Kürtlerin yaşadığına işaret etti. Kerkük'te yapılacak referanduma ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Gül, "Kerkük, Irak'ın parçasıdır. Aslında küçük bir Irak'tır. Mezhepsel ve etnik çatışmalar yaşanıyor. Şimdi orada bir referandum yapılmak isteniyor. Öyle bir referandum ki yüzde 55'i 'evet' diyecek geri kalanlar 'hayır'. Bu nasıl kabul edilebilir. Herkesin üzerinde anlaştığı bir çözüm bulunmalı" ifadesini kullandı.
Gül, İran konusundaki bir soruya ise, "Türkiye ile İran arasındaki sınır 1600'lü yıllardan beri değişmedi. Bu Amerika'nın tarihinden daha eski. Elbette ki Türkiye komşularında nükleer silah istemiyor. Bu konu büyük bir sorun" diye konuştu. Gül, Türkiye'nin diplomatik yoldan çözüme ulaşılmasından yana olduğunu vurguladı.

"301. MADDE DEĞİŞECEK"

301’inci madde ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Gül, "Biz bu maddenin değiştirilmesi yönündeki kararı Dink'in öldürülmesinden önce aldık. Bu madde değişecek. Ancak şunu da belirtmem gerekir ki, ne Dink, ne Orhan Pamuk ne de Elif Şafak bu madde dolaysıyla bir kez olsun hapse konulmadı. Bizden önce gazeteci ve entelektüeller hapis cezası aldı. Ama biz buna neden olan maddeleri değiştirdik. 301. maddeyi de değiştireceğiz" dedi. Birçok ülkede benzer maddeler olduğuna işaret eden Gül, Türkiye'deki durumun biraz da uygulama ile ilgisinin bulunduğunu belirtti. Bu maddenin AB reform sürecin baltalamasına izin vermeyeceklerini söyleyen Gül, "Dink'in katili 30 saat içinde yakalandı. Binlerce Türk, İstanbul'da Dink'in cenazesinde yürüdü. Hepsi Dink'in yasını tuttu. Ayrıca Ermeniler de cenaze törenine katıldı" şeklinde konuştu.

Gül, başka bir soru üzerine, Türkiye'nin AB reform sürecini devam ettireceğini kaydetti. Kıbrıs konusunun Türkiye'nin önünde bir engel olarak görüldüğünü söyleyen Gül, Türk tarafının Ada'da yapılan referandumda 'evet' oyu verdiğini hatırlatarak, "Eskide sizler Türk tarafını, barışı engelleyen, sürekli sorun çıkaran olarak göründünüz. Referandum bunun böyle olmadığını ortaya koydu" dedi.
Gül, Yunan olduğunu söyleyen bir katılımcının Türk askerinin Kıbrıs'ta bulunduğuna işaret ederek, "Bir AB ülkesi işgal altında bunu anlamak mümkün değil. Bu konuda bir şey yapacak mısınız?" yönündeki sorusuna şu cevabı verdi. "Türkiye, Ada'ya garantör ülke hakkını kullanarak girdi. Neden? Çünkü orada Türkler öldürülüyordu. Türk tarafı referanduma 'evet' Rum tarafı 'hayır' dedi. Eğer Rum tarafı da 'evet' deseydi Türk askeri Ada'dan çıkacaktı. Ama siz istemediniz. Yapacak birşey yok. Üzgünüm."
Gül, konuşmasının ardından BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ile görüşmek üzere BM’ye hareket etti.
kaynak haberalemi.net

 

Alt 12 Şubat 2007, 22:59   #286
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




Tuncay Özkan, Eskişehir'de katıldığı bir konferansta, CHP ve MHP için oy istedi. Türkiye'nin AKP iktidarından kurtulması gerektiğini savunan Özkan, "Peki yerine ne gelecek? İşte CHP, MHP. Sağcıysanız MHP'ye, solcuysanız CHP'ye oy verin." dedi

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Özkan, Atürkçü Düşünce ile Cumhuriyet Kadınları Derneği Eskişehir Şubesi tarafından düzenlenen "Cumhuriyetin Geleceği" konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Özkan'ın konferansına CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve Vedat Yücesan da iştirak etti.

Konuşmasında AKP iktidarını sert bir dille eleştiren Özkan, sık sık CHP ve MHP'ye yönelik destekleyici sözler sarfetti. Türkiye'nin AKP iktidarından kurtulması gerektiğini ileri süren Özkan, "AKP iktidarından kurtulmadıkça bu ülke menfur saldırılardan kurtulamayacaktır. Eğer AKP parti iktidarından kurtulursak ülkeye karşı menfur saldırılar da ortadan kalkacaktır, teslimiyet bitecek." diye konuştu.

AKP iktidarının yerine CHP ve MHP'nin altarnatif parti olabileceğini dile getiren Özkan, "Peki bana soruyorsanız AKP'nin yerine ne gelecek diye? İşte CHP. Eğer sağcıysanız MHP'ye, solcuysanız CHP'ye gidin oy verin. Ben, CHP ve MHP'nin üyesi değilim. Siyasetçi hiç değilim. Ama Türkiye'yi düşünelim. Geleceğimizi düşünelim." şeklinde konuştu.

"ANNEMİN BAŞI BAĞLIYDI AMA KARA ÇARŞAF HİÇ GİYMEDİ"

Türkiye'de her geçen gün insan yaşamının değiştiğini kaydeden Özkan, şöyle devam etti: "Hayatınızdaki sinmiş sembollere bir bakın. Mesela bu salondaki hiçbirinin neden başı kapalı değil? Mahallenize bakın. 5 yıl öncesi mahallenizde bu kadar çok türbanlı var mıydı? Devlet dairelerinde başörtülü görüyor muydunuz? İstanbul kara çarşaftan geçilmiyor. Benim annemin de başı bağlıydı. Ama kara çarşaf hiç giymedi. Biz, Türkiye'ye sahip çıkmazsak kurtarmamız mümkün değildir. Ben, CHP ve MHP'ye değil, onların savunduğu değerlere sahip çıkın. Bu nedenle onlara oy verin diyorum. Eğer bizler Türkiyeye sahip çıkmazsak çıkacak başka insanlar olacaktır."

Konuşmasında sık sık CHP'den "Allah razı olsun" diye bahseden Özkan, "CHP, 1 Mart tezkeresinden dolayı ülkemiz ve geleceğimiz için büyük bir iyilik yaptı. Ne yaptı? Tezkereye karşı çıktı. Allah, CHP'den bin kere razı olsun. Onların hakkını ödeyemeyiz." dedi.

Gerçeğin her şeyden daha değerli olduğuna inandığını ifade eden Özkan, "Eğer böyle giderse Türkiye 5 yıl sonra faşizmin egemen olduğu bir ülke olacaktır. Benim isteğim; faşizme karşı omuz omuza verip , mücadele etmektir." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanlığı konusuna da değinen ve mutlaka bunun için bir mücadele etmeleri gerektiğini işaret eden Özkan, "Eğer biz, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kayıtsız kalırsak, karşı çıkmazsak, bizim açımızdan, gelecek açısından bu ülke ile ilgili bir hayale gerek yoktur. Çünkü bir ülkemiz olmayacaktır. Komşumuzun kapısına gidip hemen gerçekleri anlatalım." şeklinde konuştu.

 

Alt 12 Şubat 2007, 23:00   #287
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




Başbakan Erdoğan'ın başdanışmanı Büyükelçi Ahmet Davutoğlu Washington'da ilginç açıklamalarda bulundu. "Stratejik Derinlik" kitabıyla uluslararası bir üne sahip olan Davutoğlu "Kürt yönetimini tanımaya hazırız" dedi. İşte o açıklama

Washington’da gerek Bush yönetimine, gerekse İsrail lobilerine yakın bazı çevreler, “büyükelçi” sıfatına da sahip olan Başbakan Başdanışmanı Prof. Ahmet Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” yaklaşımının Türkiye’yi ABD, hatta Batı’dan koparacağı, en iyi ihtimalle Malezya gibi bir ülkeye dönüştüreceği yolunda propaganda yaptılar. Bu suçlamalar Türk medyasının bir bölümü tarafından da benimsendi.

İşte derin mesajlar

Davutoğlu ise bunlara açık bir şekilde cevap vermekten kaçındı. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile defalarca ABD’ye geldi, ama geri planda kalmaya özen gösterdi. Ta ki perşembe gününe kadar... Washington’da Alman Marshall Fonu (GMF) adlı düşünce kuruluşundaki bir panelde yaklaşık bir saatlik bir konuşma yaptı ve sorulara cevap verdi. Davutoğlu ile Washington’da uzun uzun sohbet etme imkanı bulduk.

“Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki olmamasının tek nedeni Ermenilerin Dağlık Karabağ’ı işgal altında tutmasıdır” diyen Davutoğlu, Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan yeni kutuplaşmalardan uzak durmak istediğini söyledi. İran, Suriye ve devlet olmayan güçler arasında bir Şii işbirliği oluştuğunu bunların karşısına ABD ve İsrail destekli Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün gibi ülkeleri kapsayacak bir Sünni blokun oluşturulduğunu belirtip “Biz ne Sünni-Şii kutuplaşmasının, ne Amerikan yanlısı-Amerikan karşıtı kutuplaşmasının içinde yer almayacağız” dedi. “Kuzey Irak’ta tek istikrarsızlık unsuru PKK’dır” diyen Davutoğlu bu bölgede zaten çok sayıda Peşmerge bulunduğunu, ayrıca NATO güçlerinin gönderilmesinin anlamsız olacağını söyledi. Amerikan askerlerinin Kuzey’e çekilmesi şıkkına da “Irak’ın merkezinde yenildiğini kabul etmek anlamına geleceği için çok yanlış olur” diye yorumladı. Davutoğlu, Irak’ta yoğunlaşılması gereken bölgenin Bağdat olduğunu savundu.

Kürtlerle sorun yok

“Halkının çoğunluğu Sünni olmakla birlikte bir Arap ülkesi olmayan Türkiye Iraklı Sünnileri seçimlere katılmaya ikna edebilmiştir” diyen Davutoğlu Şiilerle de yoğun bir diyalog içinde olduklarını, bunların bir kısmının kamuoyu tarafından bilinmediğini vurguladı. Irak Kürtleriyle Türkiye’nin bir sorunu olmadığını söyleyen Davutoğlu şöyle konuştu: “Dışişleri Bakanımız Gül Irak Dışişleri Bakanı Zebari ile onlarca kez görüşmüştür ve aralarında çok samimi, dostça ve açık bir diyalog vardır. Celal Talabani Cumhurbaşkanı adayı olduğundaysa Başbakan Erdoğan, özel temsilcisi Osman Korutürk’ü Bağdat’a yollayıp adaylığını desteklediğimiz mesajını iletmiştir.”

Davutoğlu Kuzey’deki Kürt oluşumunu Türkiye’nin tanıyıp tanımayacağı sorusunu da “Biz kimsenin içişlerine karışmayız. Eğer Irak Meclisi Anayasaya son halini verir ve Kuzey’deki bir yönetimi açık bir şekilde tanımlanırsa, o zaman biz de tanırız” diye yanıtladı.

( Ruşen Çakır / Vatan )

 

Alt 12 Şubat 2007, 23:00   #288
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin gündemden çıkmaya başladığını ve bu tür platformlarda vurgulanan önemli bir unsur olmaktan çıktığını gördüğünü söyledi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Münih'teki Uluslararası Güvenlik Konferansı'nda Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin gündemden çıkmaya başladığını ve bu tür platformlarda vurgulanan önemli bir unsur olmaktan çıktığını gördüğünü söyledi.

Baykal, "Öyle anlaşılıyor ki Avrupa ülkelerinin gözünde Türkiye'nin AB'ye üyeliği, gerçekçi bir siyasi hedef olmaktan çıkmıştır. Türkiye, AB'ye tam üye olmayacaksa, bunu bilmemiz lazım" dedi.

Almanya'nın Münih kentinde bugün başlayan Uluslararası Güvenlik Konferansı'na katılan Baykal, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Rusya Devlet Başkanı Wladimir Putin'in konuşmaları ve katılımcıların yönelttiği soruların ardından verilen arada, basın mensuplarına toplantıya ilişkin izlenimlerini aktardı.

Bir gazetecinin, Merkel ve Putin'in Türkiye'yi de ilgilendiren sorunlara yaklaşımlarıyla ilgili sorusu üzerine Baykal, şunları söyledi:

"AB'nin genişleme uygulaması çerçevesinde Türkiye'nin konumu, Avrupa ve Ortadoğu'nun güvenliği açısından büyük önem taşıyor. Kosova'nın, Makedonya'nın durumuyla ilgili kapsamlı değerlendirmeler yapıldı ama AB'nin genişlemesi ve zaman içinde Türkiye'yi de kapsamı içine alma doğrultusunda en küçük bir işaret ortaya konulmadı. Yani Türkiye bir anlamda gündemde görülmüyor. Bunun sevindirici yanı, Türkiye'nin bir kriz konusu olmaması. Ama Türkiye'nin bölgedeki güvenlik açısından AB ilişkilerinin geliştirilmesi noktasında sağlayabileceği olumlu gelişmelerle kimsenin meşgul olmadığını gördük. Ne Merkel'in ne de Putin'in konuşmalarında Türkiye'ye yönelik bir referans yoktu. Bir anlamda Türkiye'nin AB işi unutulmaya başlamış gibi bir durum görüyorum.

Yani Türkiye'nin AB ilişkisinin gündemden düşmeye başladığını, böyle platformlarda vurgulanan önemli bir unsur olmaktan çıktığını buradaki konuşmalarda da gördük. Bizim burada yaptığımız temasların tümünde de bu konuyu biz gündeme getirdik ve muhataplarımız çok cesaret kırıcı tavırlar sergilediler."

Baykal, Türkiye'nin AB üyelik sürecine ilişkin gelişmeler, Akdeniz Birliği önerileri ve buna yönelik tartışmalarla ilgili bir soru üzerine de şöyle konuştu:

"Bize, 'imtiyazlı ortaklığa ciddi tepki gösteriyorsunuz. Yeni bir çözüm bulmamız lazım' diyorlar. Türkiye'nin AB'ye üyelik konusu netleşmeden yeni bir çözüm getirmeye kimse kalkmasın. Türkiye bugüne kadar AB'ye tam üye olacağını düşünerek politika götürdü. Öyle anlaşılıyor ki Avrupa ülkelerinin gözünde Türkiye'nin AB'ye üyeliği gerçekçi bir siyasi hedef olmaktan çıkmıştır. Önce bunu görelim. Bunun netleşmesi lazım. Türkiye, AB'ye tam üye olmayacaksa bunu bilmemiz lazım. Bu ortaya çıkar, çıktıktan sonra Türkiye ne gibi açılımlar yapar, onlar ne gibi teklifler getirir, bunu o zaman düşünürüz."


 

Alt 12 Şubat 2007, 23:00   #289
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




Demokratik Sol Parti (DSP) Uşak İl Başkanı Bekir Güneşhan, il yönetiminde yer alan 19 kişiyle birlikte görevlerinden istifa ettiklerini bildirdi.

Güneşhan, iş yerinde düzenlediği basın toplantısında, istifa dilekçesini DSP Genel Başkanı Zeki Sezer'e sunduğunu belirtti.

DSP'nin Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit ile üye kayıtları konusunda ters düştüklerini kaydeden Güneşhan, yaklaşık 3 yıldır Uşak'ta il başkanlığı görevini sürdürdüğünü hatırlattı.

Son 6 aydır il ve ilçe teşkilatında tasvip etmedikleri olaylar yaşandığını ifade eden Bekir Güneşhan, şu bilgiyi verdi: ''Hasan Macit, buradan gönderdiğimiz üye kayıtlarını onaylamadı. Bu nedenle bazı sıkıntılar yaşadık. Uşak teşkilatımızda da bazı arkadaşların yanlış davranışları bizi üzdü. Yaşanan olumsuzlukları düzeltemediğimiz için 27 Ocak 2007 tarihinde istifa dilekçemi genel merkeze sundum. Genel Başkan Zeki Sezer dün, istifa dilekçemizi kabul etti. DSP'den değil, sadece il başkanlığı görevimden istifa ettim. Parti içerisinde bundan sonra da çalışmaya devam edeceğim.'' Güneşhan, kendisinden sonra görev alacak yeni yönetime de destek vereceklerini ifade ederek, başarılar diledi.

 

Alt 12 Şubat 2007, 23:01   #290
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Türkiye ve Dünyadan Haberler ( 2007 )




Hükümet, Emniyet teşkilatında değişiklikler için düğmeye bastı. İlk etapta Emniyet Genel Müdürü ve üç büyük ilin emniyet müdürleri değiştirilecek. ‘İmaj’ operasyonu kapsamında Cerrah açığa alınacak

Hükümet, Emniyet teşkilatında değişiklikler için düğmeye bastı. İlk etapta Emniyet Genel Müdürü ve üç büyük ilin emniyet müdürleri değiştirilecek. ‘İmaj’ operasyonu kapsamında Cerrah açığa alınacak

Hrant Dink cinayetinin ardından ortaya çıkan istihbarat skandalı, tetikçi Samast’ın “poster” görüntüleri, muhalefet partilerinin baskıları ve medyada yer alan haberlerle, eleştiri oklarının hedefi haline gelen Emniyet teşkilatı, önemli değişikliklerle imaj yenilemeye hazırlanıyor. Radikal görev değişiklikleri için harekete geçen AKP hükümeti, Emniyet Genel Müdürlüğü görevini vekaleten yürüten Necati Altıntaş ile İstanbul, Ankara ve İzmir Emniyet Müdürleri’ni değiştirme kararı aldı.

VALİ KÖKSAL GELİYOR

“Trabzon’dan gelen ihbarı üstlerime iletmedim” diyen İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ile Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’ın görevden alınması, suların durulmasına yetmedi. Kamuoyu baskısı karşısında zor durumda kalan hükümetin, Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner’in yaş haddinden emekli olmasının ardından vekaleten getirilen Altıntaş’ın yerine, İzmir Valisi Oğuz Kaan Köksal’ı getirme kararı aldığı öğrenildi.

GÜLER YERİNDE KALACAK

Aydıner’in emekliliğinin ardından İstanbul Valisi Muammer Güler, Konya Valisi Atilla Osmançelebi ve Aydın Valisi Mustafa Malay’ın da isimleri gündeme gelmişti. Sızan bilgiler arasında, Muammer Güler’in görevinde kalacağı bilgisi de yer alıyor.

İstanbul, Ankara ve İzmir Emniyet Müdürlerinin görev yerlerinin de değiştirileceği ifade ediliyor. İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın, Ankara Emniyet Müdürlüğü görevine; Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’ın, İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevine; İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın da soruşturma sürecinde açığa alınacağı belirtiliyor. Çapkın’dan boşalacak İzmir Emniyet Müdürlüğü görevine ise Antalya Emniyet Müdürü Feyzullah Arslan’ın getirileceği konuşuluyor. En geç bu ay içinde gerçekleştirilmesi beklenen değişikliklerin, üç büyük ille sınırlı kalmayacağı da sızan bilgiler arasında.

 

 

Etiketler
2007, dunyadan, haberler, ve


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
HABERLER Türkiye'nin uçuş ağı 203 noktaya ulaştı Chelt Havacılık Haberleri 0 11 Şubat 2011 15:16
Türkiye kardiyolojide dünyadan geri değil Juventus Sağlık Köşesi 0 16 Haziran 2009 11:39
2007 Komik Haberler BLaCK_and_WHiTe Komedi ve Mizah 1 26 Aralık 2007 21:20