IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Haber Arşivi (https://www.ircforumlari.net/haber-arsivi/)
-   -   Güneri Cıvaoğlu Ağca ile hapishanede konuştum (https://www.ircforumlari.net/haber-arsivi/312207-guneri-civaoglu-agca-ile-hapishanede-konustum.html)

Lucifer 19 Ocak 2010 18:27

Güneri Cıvaoğlu Ağca ile hapishanede konuştum
 
Mehmet Ali Ağca ile italya’daki Ancona cezaevinde konuşmuştum.
Önce Abdi İpekçi’nin öldürülmesinin planlandığını ancak kendisinin karşı çıktığını, “Ölürse iç savaş çıkar” dediğini, bunun üzerine Abdi İpekçi’nin hedef alındığını söyledi.
Aslında ilk fikir Abdi İpekçi’yi öldürmek değil “kaçırmak”mış.
Sonra “Kaçırmak zor olur” diye düşünmüş olmalılar ki “öldürmek” kararı alınmış.
Konuşma bu noktaya geldiğinde neler hissettiğimi bu köşede 2 Şubat 1997 tarihinde şöyle yazmışım:
Göz göze geldik.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Sorulara başlayacaktım ama bakışlarım ellerine çivilendi.
Sağ ve sol ellerinin parmaklarına birbirinin içine geçirmiş, kenetlenmiş ellerini masanın üzerine koymuştu.
Bu eller sevgili Abdi İpekçi’yi öldüren ellerdi.
Ürperdim.
20 yıla yakın içimde biriken tepkinin lav dalgaları gibi beynime yükselmekte olduğunu hissettim.
Başladım konuşmamıza:
“Mehmet Ali Ağca...
Çok değerli bir meslektaşımızı öldürdünüz.
Bana ve benim gibi tüm meslektaşlarıma büyük üzüntü verdiniz.
Hâlâ bu acıyı yaşıyoruz.
Şu görüşme dahi içime kolay kolay sinmiyor.
.......... günahınızın belki kefaretini ödeyebilmeniz için samimi cevaplar veriniz.”
Bu sözlerim sürerken Ağca zaman zaman ayağa kalkıyor, “Ben masumum. Hayır” diye direnmeye çalışıyordu.
......... bunun üzerine sordum:
“O halde -İpekçi gibi değerli bir insanı öldüren, aşağılık bir canidir- sözüme katılıyor musunuz? Bu sözü siz de tekrarlayın.”
Tekrarlamak istemedi.
Ancak üstelemiştim. (Bu bölümü de Kanal D’deki o zamanlar yapmakta olduğum DURUM programında yayınlandı.
Ne ilginçtir ki Abdi İpekçi’nin Milliyet’teki başyazı sütununun adı da DURUM‘du.)
Soruyu bir başka söylemle tekrarladım:
“Abdi İpekçi’yi öldürmediğinizi söylüyorsunuz.
Peki ona kıyan dünya çapında bir cani midir?”
Cevabı şöyle olmuştu:
“Yok yok, bu şekilde soruyu kabul etmiyorum.
Çünkü biz bir iç savaşın içinden geliyoruz.
Savaş suçlularıyız.
Savaş suçlularına bu şekilde soru kabul etmiyorum... Bizim kimseye hakaret etmeye hakkımız yok.”
Daha da üstüne gittim.
“İnsanları öldürenler bizim için canidir. Abdi İpekçi’yi öldüren cani midir, değil midir?”
Nihayet kabullenir gibi oldu.
“Evet katildir. Savaş suçlusudur ama... Savaşla ilgisi yok ama (İpekçi’nin) Türkiye savaş içinde.” (Programın yayınlandığı gece, Abdi İpekçi’nin eşi Sibel İpekçi telefonla aradı. Bu adama kimse sizin gibi konuşamamıştı. Teşekkür etti...)
Ayrıca hâlâ karanlıkta kalan kirli tezgâha da gönderme yaptı.
“İpekçi’yi öldürenler, öldürtenler özgür, belki onlara kesinlikle dokunulamaz.
Yani karar verenler, emir verenler onlar.”
Olayın arkasında Abdullah Çatlı var mı?
Aradan birkaç yıl geçti, Çatlı’nın Susurluk’ta ölümünü izleyen günlerde eşi Meral Çatlı’yla Yeşilköy ’deki evinde konuştum.
Dublex bir daire.
Girişte tam karşıda afiş ebadında bir Abdullah Çatlı fotoğrafı asılmıştı.
Meral Çatlı, “İpekçi’nin öldürüldüğü sırada Abdullah Çatlı’yla birlikte Kadıköy yakasında bir apartmanda kaçak yaşamakta olduklarını, eşinin TİP’li 7 gencin katli nedeniyle polis tarafından aranmakta olduğunu” söyledi.
İşte o günlerde bir akşam, Abdullah Çatlı yanında bol ve kabarık saçlı bir gençle gelmiş, Meral Çatlı’ya onu işaret ederek, “Bir süre bizde kalacak” demiş.
Genci salona almışlar Meral Çatlı mutfağa girmiş.
Bir ara tekrar salona geldiğinde bir bakmış televizyonlarda hapishaneden kaçtığı yolunda haberler yayınlanan Mehmet Ali Ağca karşısında.
Meğer eve gelirken tanınmamak için başına peruk takmışlar.
İçeride peruğu çıkarmış.
Meral Çatlı, eşine, “Kaçak kaçağın evinde, bu nasıl olacak?” demiş.
Abdullah Çatlı “Yaktılar çocuğu” cevabını vermiş.
Sonrası malum...
Sahte pasaportla Mehmet Ali Ağca yurtdışına kaçırıldı, Avrupa ’nın çeşitli ülkelerinde gizlice dolaştı.
Bu süre içinde 50 bin dolar harcadı.
Ve Roma ’da Papa'ya suikast girişiminde bulundu.
Yakalandı...
Bu suikast davasının savcısı Marini de programda konuğum olmuştu.
“Yargılanırken aslan kesiliyordu ama Abdullah Çatlı karşısında kedi gibi oldu. Ondan çok korkardı” dedi.
Ağca’ya, Çatlı’yı da sormuştum.
Ondan saygıyla söz etti.
“Çok iyi silah kullanırdı. Porto Riko’da yabancı istihbarat servislerinden eğitim almıştı. Sahte pasport ustasıydı, İngilizcesi iyiyiydi.”
Kendisinin ve Çatlı’nın yabancı istihbarat servisleriyle ilişkisini de ima etti. CIA değil, “Stand behind” diye bir örgüt...
Artık serbest.
Bakalım daha neler anlatacak?..


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:23.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8 Beta 3
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2024 IRCForumlari.Net