[N999]

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Erdogillerin tarihi(!) görevi belli oldu: Küresel şebekeye yemeye hazır “patates nesil” yetiştirmek…

Patates nesil nasıl yetişir?


1-Tarihine saldırıp köklerinden koparırsın.
2-İnançları ile oynar sapkınlaştırırsın.
3-Dilini körleştirip tarzanca yaparsın ki konuşamasın.
4-Tehlike kodları ile oynayıp düşmanı dost, dostu düşman sanacak algı yaratırsın.
5-Dedelerini katil, kahramanlarını yalancı yaparak; suçluluk kompleksine sokarsın.
6-Öz güven aşılayan, güç kazandıran milli bayramlarını yok edersin.
7-Hafıza kaybına uğrattığın nesilleri köksüz bırakarak “oluşturduğun suni rüzgarlarda” savrulacak hale getirirsin.
8-Hafıza kaybına uğrayan nesilleri yeniden kodlayarak kimliğini “patates insan, Genetiği Değiştirilmiş Organizma” olarak çipli nüfus cüzdanlarına işlersin.


Geçmişinden kopmuş, ulusal kimliğini kaybetmiş, hedefi olmayan, tehlike kodları yok edilmiş bu “patates nesil”, yenidünya düzeni kurucusu şeytanların sofralarında “KUMPİR” TADINDA MEZE OLACAKTIR.


23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 30 Ağustos Milli bayramlarımız “patates nesil yetiştirme” hedefi önünde büyük bir engeldir. O zaman bu engeller kaldırılmalı ki, GDO’lu patates nesillerin tohumları engelsiz ekilebilsin. Ekilsin de büyüsün(!).. Büyüsün de Mc Donalds’larda patates kızartması olsun(!)..


Erdogiller küresel şeytanların sofralarına “patates nesil” yetiştirme görevini büyük bir azimle yerine getirme kararlılığını sürdürüyor.

KABA-dayı(!)…

Bir omzumuz hafiften kalkarken, diğerini düşürmüşüz. Şartlar gereği omzumuza ceketi atıp ayakkabıların topuğuna basamasak da, saltanat koltuğundan höykürmekle köpürmek arası “camdan” naralar atmaya devam ediyoruz.

“Tarih de benim, gelecekte… Ordu da benim, poliste… Hakim de benim, yargıçta… İstihbaratta benim, istihbarat alıp veren de… Yazamasam da yazarda benim gazeteci de, gazete patronu da… Tüccar da benim, pazarlamacıda… Merkez Bankası da benim, altın-elmas koleksiyoncusu da… Mağdur da benim, mağdur edecek olan da… İmamda benim, Hahamda benim, Papazda… Sultan da benim, kralda… Ulan hala mı bana yan bakıyorsunuz? Canınıza mı susadınız?(!).. O salladığınız parmağı ben… Parmak sallama hakkı sadece bana aittir(!).. Öfkem sanat, kinim yargıdır!.. Bilmiyor musunuz lan?(!).. ”

Gözleri yuvalarından fırlamış zat-ı kindar’ı ve dahi zat-ı KABA-Dayıyı gördüğümde zamanda yolculuk yapıp “PATRONA Halil’in” çilingir sofrasına düşüverdim. Allahtan düşerken o devrin kılığında düştüm de, 282 yıl ileriden geldiğimi çakozlamadı serseriler.

Patrona Halil kim mi? Hatırlayalım:


“Patrona Halil ve arkadaşları 2 Eylül 1730 tarihinde Beyazıt’taki hamamda son bir toplantı yaptılar ve 28 Eylül Perşembe günü isyan etmeyi kararlaştırdılar. 28 Eylül günü özellikle seçilmişti. Çünkü o gün başta padişah olmak üzere diğer devlet adamları Seferi Hümayun için Kuzey Irak’a; aman gene karıştırdım, Üsküdar’a geçeceklerdi. Perşembe sabahı devlet adamlarının Üsküdar’da bulunduğu sırada Beyazıt Camii önünde toplanan isyancı grup esnafı ve halkı şeriatı(Kuran-ı üç defa öpmeyi unuttu) tatbik etmek için isyana davet ettiler, kendilerine katılmaya çağırdılar. Halktan ve TÜSİAD-MÜSİAD’tan, pardon, esnaftan alınan destek ile isyan kısa sürede büyüdü. 30 kişiyle başlayan isyan birkaç saat sonra binlerce kişiden oluşan bir kalabalık halini aldı. Eee.. Zaten biz de 10 binlerle meydanlara çıkarız dememiş miydi? Of, ben gene 2012 ile 1730’u karıştırdım. Neyse, 1730’da devam edelim:
Patrona Halil ve arkadaşları kozmik odaya, aman şey; Yeniçeri Ocağına da girerek burada bulunan askerleri de yanına çekti.”

Ben şaşkınlıktan 2012 yılında 1.Mahmut ararken gene 1730’a şutlandım ve bakın 1.Mahmut’un hangi kararını izledim:
“I.Mahmut da başta yeniçeriler olmak üzere isyandan zarar gören devlet adamalarını kendi yanına çekmesini bildi. “2012 de devlet adamı kaldı mı? O zaman varmış”. Sonrasında Patrona Halil’i Rumeli Beylerbeyliğine tayin etti ve Hil’at giymesi için 25 Kasım 1730’da Topkapı Sarayı’na davet etti. Revan Köşkünde padişahı bekleyen Patrona Halil’i yeniçeriler karşıladı. Yeniçerilerin saldırısı ile Patrona Halil öldürüldü. Sonrasında dışarıda bekleyen asiler de teker teker içeri alındı ve hepsi öldürüldü. Böylece isyancılar ortadan kaldırıldı. Devlet otoritesi yeniden tesis edildi.”

Ben de 2012’ye Rücu ederek “korku filmi” izlemeye kaldığım yerden devam ettim…
Patrona Halil… Patrona Halil… 1. Mahmut… 1. Mahmut…

İLK KURŞUN
Zahide Uçar