IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 13 Mart 2014, 13:56   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Diyanet İşleri Başkanı Görmez: Zekat Parasıyla Gazete Çıkarılamaz





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


22. Uluslararası Güncel Zekt Sorunları Sempozyumu'nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, '' Zekatı kendi güç ve çoğaltma hakkımızın bir aracı haline getirmek; Allahın hududuna ve fakir kullarının haklarına alenen tecavüzdür '' dedi.



"Zekat parasıyla gazete çıkarılamaz, televizyon kanalı kurulamaz, İslam’ın da olsa reklamı, propagandası yapılamaz..."

22. Uluslararası Güncel Zekât Sorunları Sempozyumu İstanbul’da başladı. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Kuveyt Zekât Fonu işbirliğiyle düzenlenen sempozyumda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, “Zekât müessesinin temellerini değiştirerek fakirliği ve yoksulluğu ortadan kaldırma veya azaltma amacını bir kenara bırakarak, zekatı kendi düşüncemizin dünya görüşümüzün güç ve çoğaltma hakkımızın bir aracı haline getirmek hem Allah’ın hududuna hem de fakir kullarının haklarına alenen tecavüzdür” dedi.

Konuşmasında zekat müessesesinin işleyişi konusunda yaşanan sıkıntılara dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Görmez, şunları söyledi;

“Zekatı kendi güç ve çoğaltma hakkımızın bir aracı haline getirmek Allah’ın hududuna ve fakir kullarının haklarına alenen tecavüzdür…”

Zekât müessesinin temellerini değiştirerek fakirliği ve yoksulluğu ortadan kaldırma veya azaltma amacını bir kenara bırakarak, zekatı kendi düşüncemizin dünya görüşümüzün güç ve çoğaltma hakkımızın bir aracı haline getirmek hem Allah’ın hududuna hem de fakir kullarının haklarına alenen tecavüzdür.

Afrika’da açlıktan ölen insanların hakkıyla cami yapılmaz, zekat paralarıyla okul, köprü, han, hamam yapılmaz. Suriye’de ot kaynatarak hayatta kalmaya çalışan kadınların, çocukların hakkıyla fi sebilillah maddesine zorla tevil ederek gazete çıkarılamaz, televizyon kanalı kurulamaz, İslam’ın da olsa reklamı, propagandası yapılamaz. Aç komşularımızı ihmal ederek, yok sayarak öksüzleri ve yetimleri muhtaç bırakarak zekatla kendi dinimizin, vakfımızın, teşekkülümüzün gelişmesini önceleyemeyiz.

“Müslüman, mülk edinişinde ve ona tasarruf edişinde, daima asıl mülk sahibini hatırlamak zorundadır…”

Tarihsel İslami toplumlarda kendine mahsus bir iktisadi sosyal hayat var olmuştur. Bu hayatın temel yapısı İslam’ın hayat tasavvurudur. Öncelikle bu dünya kalıcı ve ebedi bir hayatın yaşandığı bir mekân değildir. İslam, gerek insana, gerek eşyaya baksın, Allah’ı, insanın da, eşyanın da yaratıcısı ve yaşatıcısı olduğunu asla unutmaz. Bu anlamda Tevhid anlayışı olaylara bakışının temel paradigmasını oluşturur. Mutlak anlamda eşya da insan da O’na aittir. Müslüman mülk edinişinde ve ona tasarruf edişinde, daima asıl mülk sahibini hatırlar ve hatırlamak zorundadır. En geniş daire Allah’ın hakkıdır. Mutlak hak O’nundur. Sonra insanın, sonra hayvanın, bitkinin ve eşyanın hakkı gelir.

İslami zihinde ve algıda, bu açıdan bakılınca, bir taşın bile bir hakkı vardır ki o hakkı ne insan ne de toplum elinden alabilir. Allah bu mülkte insanı kendisine halife kılmıştır. İslam, insana bir mülkiyet hakkı tanımıştır ama bu hakkın üzerinde, Allah’ın hakkı birinci sırada gelmektedir. Mülkiyet hakkı, kullanma usul, sınır ve gayesiyle birlikte tanınmıştır. İslam, üzerine dinin uhrevi damgasını da vurduktan sonra, kişinin mülkiyet hakkını tanımıştır. İnsana en üstün şan, bu dünyada Allah’ın halifesi olmak hak ve yetkisine sahip oluşudur; bu anlamıyla yeryüzü insana emanet edilmiştir.

“Dünyada açlıktan ölenlerin sayısı istatistiki rakamlar içerisinde yer alıyorsa hiçbir mümin kılı kırk yararak ve kırkta bir ölçüsüne göre zekâtını vermeyi hesaplayıp bunu ifa etmenin huzuruyla yatamaz…”

Mesuliyetleriyle mükellef olan insan bu emanet düşüncesinden bağımsız değildir. İnsan, sadece kendi benliğini var etmek ve bunun için çaba ve gayret içerisinde olarak tutkularının esiri olamaz. Sınanması için insanın potansiyelinde var olan mülkiyet duygusu bizatihi bir değer değildir. Mülkiyet duygusu ahlaki kaygıları bir tarafa bırakarak bir amaç ve tutku haline gelirse bu duyguyla hareket edenleri Kur’an, Kabil ile sınanmayı kaybedenler olarak bize anlatmaktadır.

İslami toplumsal hayatla ilgili genel ahlaki ilkeler bir birini tamamlar. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”, hadisi en meşhur bilinen hadislerin başında gelmektedir. Bugün İslam dünyasında veya başkaca dünyada açlıktan ölenlerin sayısı istatistiki rakamlar içerisinde yer alıyorsa hiçbir mümin kılı kırk yararak ve kırkta bir ölçüsüne göre zekâtını vermeyi hesaplayıp bunu ifa etmenin huzuruyla yatamaz.

“Bugün en stratejik doğal kaynakları bünyesinde barındıran İslam ülkeleri iyi bir akılla bu nimeti değerlendirmediği için maalesef birçok İslam beldesinde insanlar açlık, sefalet ve ölümle karşı karşıyadırlar…”

Bir taraftan reel halimizi her şeye rağmen İslami prensipler doğrultusunda yaşamaya gayret ederken diğer taraftan tarihsel dönemlerde olduğu gibi İslam’ı yaşanan bir medeniyet haline nasıl getireceğimizle ilgili tasavvur üzerine çaba göstermek gerekmektedir. Modernitenin getirdiği üretim biçimlerinin değişmesiyle yaşanan bugün ki sosyal hayat birçok geleneksel kalıpları değiştirmiş ve yeni bu durum karşısında Müslümanlar henüz güçlü söz söylemiş değildir. Yüz yıllardır dünyada gerek ekonomik, gerek siyasi ve gerekse bilimsel açıdan etken olmaktan uzaklaşan İslam ümmeti hep dışarıdan kendisine biçilen rollere göre hayatını idame ettirmekte tarihin yapıcı aktörü olma yerine maalesef edilgen faktörü olma halini yaşamaktadır.

Bugün en stratejik doğal kaynakları bünyesinde barındıran İslam ülkeleri iyi bir akılla bu nimeti değerlendirmediği için, egemen ülkeler bu zenginlikleri maksimum düzeyde ekonomiye dönüştürürken, maalesef birçok İslam beldesinde insanlar açlık, sefalet ve ölümle karşı karşıyadırlar.

“Zekât, ihtiyaç sahibi konumunda bulunanların diğer müminler üzerindeki hakkıdır…”

Allah yarattığı herkes için nimet vermiştir ve rızık Allah’tandır. Ancak bu nimetler bir kısım insanlar tarafından gasp edildiği ve adil bir paylaşım olmadığı için insanların bir kısmı bu rızkı elde edemediğinden açlıkla ve ölümle yüz yüze bırakılmaktadır. İslam sermaye hareketliğini gösteren ve bunun belli bir mutlu azınlığın elinde olmasını değil tabana yayılarak toplumsal bir yapının oluşmasını öngörür.

Zekât bütün bu ahlaki ilkelere rağmen toplumsal katman olarak ihtiyaç sahibi konumunda bulunanların diğer müminler üzerindeki hakkıdır. Bu durum, asgari ölçüler içerisinde zekâtı vermeyenler, ihtiyaç sahiplerinin hakkına ve hukukuna uymadıklarını gösteren bir sınırdır. İslam bu hakka riayet etmeyenleri hududullaha tecavüz olarak değerlendirir. Bu sınırın dışında Kur’an müminlere kendilerine rızık olarak verilenlerden infak etmeyi ahlaki olarak tavsiye ve teşvik etmektedir. Sadece zekâtı hesap ederek toplumsal vazifeler yerine getirilmez.

“Bugün yanı başımızda açlık ve sefalet içerisinde yığınlar yaşıyorsa, yaşamın koşullarına dayanamayıp cinnetler karşısında ölümler yaşanıyorsa ve bizler buna seyirci kalıyorsak hangi vicdandan ve hikmetten bahsedebiliriz...”

Zekât olmazsa olmazdır. Ancak zekâtın yanında sadaka da, infak da, karz-ı hasen de ibadettir. İbadetin şeklinden ziyade aslolan ibadetlerdeki amacı ve anlamı idrak etmek olmalıdır. Bugün İslam dünyasında hangi mallardan nasıl ve ne şekilde zekât verileceğiyle ilgili yapılan hesapları anlatan kitaplar kadar, zekâtın hangi gaye ve maksada binaen İslam’ın emri olduğunu anlatan ve bu yönüyle Müslümanın toplumsal sorumluluklarını hatırlatan eserlerin de var olması bir o kadar önemlidir. Bugün bizim kaybettiğimiz şey bilgi değil hikmettir. Bugün bilgiye erişmek kadar kolay bir şey yoktur.

Bilgiyi ansiklopedilerde ve kitaplarda bulabilir; bilgisayarlarda en güzel tasnif edebiliriz. Ancak hikmeti buralarda bulamayız, vicdanlarımızda olan kadardır. Bugün her birimizin yanı başında açlık ve sefalet içerisinde yığınlar yaşıyorsa yaşamın koşullarına dayanamayıp cinnetler karşısında ölümler yaşanıyorsa ve bizler buna seyirci kalıyorsak hangi vicdandan ve hikmetten bahsedebiliriz. Üzülerek belirtmek isterim ki, dünyevileşmenin geçici büyüsüne kapılarak İslam’ın toplumsal ahlaki kaygılarından bağımsız bireysel zenginleşmenin getirdiği yozlaşma bugünün Müslümanları için yeni bir durumdur.

Bu hal içerisinde hiçbir ahlaki kaygıya riayet etmeksizin kazanılan serveti yüzde iki buçuk hesaplamayla verilecek zekâtla temizleneceğini düşünmek İslami bir zihnin ürünü olamaz. Müslüman her şeyiyle helal ve temiz olana riayet etmelidir; helal olan kazancından zekât vermeli, infak etmelidir. Zekât malın haramlardan temizlenmesi değil, müminlerin mallarındaki başkaca müminlerin hakkının verilmesidir.

“Bugün İslam dünyası her şeyden önce bir zihniyet devrimine ihtiyaç duymaktadır…”

Elbette her türlü çaba önemlidir. İslam medeniyetinin inkişafı bilgiyle ve toplumsal hukukun var olması ve adaletin yaygınlaşmasıyla mümkün olmuştur. Yapılan tüm çabalarımız yeniden bu medeniyetin yeryüzünün tüm mazlum ve mağdur insanları için bir umut olmasına yönelik olmalıdır. Bugün biz Müslümanlar olarak önce kendi nefsimizden başlamak üzere zihnimizi, mala mülke, servete ve paraya bakışımızı değiştirmeli ve her türlü arınmalı yapmalıyız. Bu arınmayla birlikte toplumsal değişimin nasıl olacağı sünnetullahın bir gereğidir.

Bugün İslam dünyası her şeyden önce bir zihniyet devrimine ihtiyaç duymaktadır. İbadeti bir bütün halinde görmeyen, kendi içinde hayatı parçalayarak departmanlara bölen zihniyetin var ettiği toplumdan, her şeyi kuşatacak şekilde ahlaki prensiplere uygun hareket eden bir toplumsal yapı meydana gelmez. Bugün birçok şey güç ve servet tutkusu için istismar edildiği gibi İslami birçok kavramda bilerek veya bilmeden istismar edilebilmektedir. Fakirin hakkı olan zekât müessesesi iktisadi teşekküller haline dönüşebilmektedir.

Maalesef üzülerek belirtmek isterim ki, dini vecibe olarak yapılan mali ibadetlere yönelik hizmet yapma vadiyle ortaya çıkan bir kısım kuruluşlar, kolayca istismara kapı aralayacak hale bürünmektedirler. Özellikle dini vecibeler kapsamında olan mali ibadetlerle ilgili yani zekât, sadaka, kurban, infak vb yardımların toplanma ve harcanma usulleriyle ilgili kamu adına dini hassasiyetlere uygun bir denetim mekanizması kurulmalıdır.

Toplantımızın hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan diliyorum. Dün kaybettiğimiz Berkin Elvan kardeşimize de Allah’tan rahmet diliyorum. Allah bu ülkede barışı ve huzuru içimizden eksik etmesin.


Haber365

__________________

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.


Pırlantaların en değerlisini içimde taşıyorum o da VİCDANIMDIR.
BizimMekan.com
 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
 

Etiketler
başkanı, Çıkarılamaz, diyanet, gazete, görmez, parasıyla, İşleri, zekat


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Diyanet İşleri Başkanı "İftar Çadırları Amacını Aşıyor" Diyor Ama.. Rhytia Haber Arşivi 1 05 Temmuz 2013 12:25
Diyanet İşleri Başkanı Görmez'den Kadir Gecesi Mesajı.. Düş Haber Arşivi 0 14 Ağustos 2012 06:22
Diyanet İşleri Başkanı'ndan 1 Mayıs tweeti PassioN Haber Arşivi 0 01 Mayıs 2012 16:19
Diyanet İşleri Başkanı :kadına karşı şiddet suç ve günah Feronia Ah Kadınlar 0 19 Kasım 2009 13:31