IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 08 Nisan 2009, 00:54   #61
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




49.

Yazıcı o gün Davud'un mezmurunu okudu, (şöyle) diyordu Davud orada: «Bir zaman bulduğumda dosdoğru hükmedeceğim.» Ardından, peygamberleri okuduktan sonra İsa kalktı ve elleriyle sus işareti yapıp, ağzını açarak şöyle konuştu: «Kardeşler, babamız Davud'un, bir zaman bulduğunda dosdoğru hükmedeceğini söyleyen sözlerini duydunuz. Size gerçekten diyorum ki, pek çok hakim hükmünde, kendileri için uygun düşmeyen hüküm vermek ve kendileri için uygun düşene de zamanından önce hükmetmekten başka bir nedenle (yanılgıya) düşmez. Bu bakımdan, babalarımızın Allah'ı peygamberi Davud aracılığıyla bize şöyle7 bağırır: «Adaletle hükmedin ey insanoğullan.» Bundan dolayı, cadde köşelerinde oturup da, gelen geçen için, «Şu güzeldir, şu çirkindir, şu iyidir, bu kötüdür» demekten başka bir şey yapmayanlar zavallılardır. Yazıklar olsun onlara, çünkü onlar, «Ben şahidim ve hakimim ve şanımı kimseye vermem» diyen Allah'ın elinden hükmünün asasını kapıp alırlar. Bakın, size söylüyorum ki, bunlar görmedikleri ve gerçekten duymadıkları (şeylere) şahitlik ederler ve kendilerine yetki verilmeden hükümde bulunurlar. Bu nedenle, yerde olanlar Allah'ın gözüne iğrençtirler ve (Allah) son günde kendileri için korkunç hükmünü verecektir. Yazıklar olsun size, yazıklar olsun hayır ve şerden söz edip, hayrın yazarı olan Allah'a suç isnad ederek, şerre hayr diyenlere ve tüm şerlerin kaynağı olan şeytan'ı haklı çıkaranlara! Ne ceza göreceğinizi düşünün ve kötüyü para için haklı çıkaran ve yetimlerle dulların davasına bakmayanlar üzerine gelecek olan Allah'ın hükmüne düşmek ne korkunçtur, (düşünün)! Size diyorum, size, öyle korkunç olacaktır ki bu,-tüm şeytanlar bu hüküm karşısında titreyecektir. Ey sen, hüküm makamında oturan insan, hiç bir şeye bakma, ne yakına, ne dosta, ne şerefe, ne kazanca sadece, Allah korkusuyla, en büyük dikkatle araştıracağın gerçeğe bak, çünkü, Allah'ın hükmünde seni kurtaracak olan budur. Ben seni uyarıyorum ki, merhametsiz hükmedene, (yine) merhametsizce hükmedilecektir.»


 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 08 Nisan 2009, 00:55   #62
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




50.

«Söyle bana ey başkasını yargılayan adam, bütün insanların menşeinin aynı çamurdan olduğunu bilmez misin? Yalnızca Allah'tan başka hiç bir şeyin iyi olmadığını bilmez misin? Bu bakımdan, her insan, bir yalancı ve bir günahkârdır. înan bana ey adam, eğer sen bir hatadan dolayı başkalarını yargılıyorsan, kendi kalbinin de aynı nedenle yargılanması gerekir. Ah, ne tehlikeli bir şeydir yargılamak, ah, kaç kişi helak olmuştur yanlış yargılarından dolayı! şeytan, insanın kendinden daha değersiz olduğuna hükmetti de, yaratanı Allah'a karşı isyan etti ve kendisiyle konuşurken öğrendiğim gibi, bu davranışından dolayı da tevbekâr olmadı, ilk annebabamız şeytan'ın sözüne iyi hükmü verdiler ve bu nedenle Cennet'ten atılarak, tüm nesillerini de mahkûm ettiler. Bakın, size söylüyorum, huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, yanlış hüküm tüm günahların babasıdır. Öyle ki, kimse iradesi dışında günah işlemez ve kimse de bilmediği şeyi dilemez. Bu nedenle, günaha değerli ve sevaba değersiz hüjanü veren ve böylece sevabı reddedip günahı seçen hüküm sahibi günahkârlara yazıklar olsun! Emin olun ki, Allah'ın dünyayı yargılama zamanı geldiğinde katlanılmaz bir cezayı çekecektir o. Ah, kaç kişi helak olmuştur yanlış hüküm nedeniyle va kaç kişi daha helak olacaktır (aynı sebepten)! Firavun, Musa ve İsrail kavmine dinsizler hükmünü verdi; Saul Davud'un ölüme lâyık olduğuna hükmetti; Ahab îlya'-yı yargıladı, Buhtunnasır ise yalancı tanrılarına tapınmayan üç çocuğu (yargıladı). îki büyükler Susanna'-yı yargıladılar ve bütün putatapıcı reisler peygamberleri yargıladılar. Ah, Allah'ın azametli hükmü! Yargılayan helak olur, yargılanan kurtulur. Ve, ey insan, aceleyle değilse, neden suçsuz aleyhinde hükmederler? iyilerin yanlış hüküm vermeleri nedeniyle nasıl helake yaklaştıklarını, kendini Mısırlılara satan Yusuf'un kardeşleri ve kardeşlerini yargılayan Harun ve Musa'nın kız kardeşi Miriyam gösteriyor. Eyüb'ün üç arkadaşı, suçsuz arkadaşları Eyub'u yargıladılar. Davud Mefibeset ve Uriyah'ı yargıladı. Sirus Danyal'ın arslanlara et olmasını hükmetti ve daha pek çokları aynı sebepten helak olmaya yaklaştılar. Bu nedenle size diyorum, yargılamayın ki, yargılanmayasınız.» Ve sonra, îsa bu konuşmasını bitirince, pek çokları hemen tevbeye gelip, günahlarına ağladılar; ve onunla gelmek için her şeylerinden seve seve vaz geçeceklerdi. Fakat îsa dedi: «Evlerinizde kalın ve günahı bırakıp, korkarak Allah'a kulluk edin; böylece kurtulursunuz; çünkü ben kendime hizmet edilsin diye değil, aksine, hizmet etmek için geldim.»
Ve İsa bunu deyip, havradan ve şehirden çıkarak, ibadet .etmek için çöle çekildi, çünkü o yalnızlığı (ve tenhayı) çok seviyordu.


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Nisan 2009, 00:56   #63
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




51.

Rabb'e ibadet ettiğinde havarileri gelip dediler: «Ey muallim, bilmek (istediğimiz) iki şey var: Biri, tevbekâr değildir dediğiniz şeytan'la nasıl konuştuğunuz; diğeri de, Hüküm Günü*nde Allah hükmetmek için nasıl gelecektir?»
İsa cevap verdi: «Bakın, söylüyorum size, düştüğünü bildiğimden şeytan'a karşı merhametim vardı ve günaha ittiği insan cinsine karşı da merhametim vardı. Bu nedenle, Allah'ımız için namaz kılıp oruç tuttum ve O bana meleği Cebrail aracılığıyla dedi, «Ne ararsın ey Isa, istediğin nedir?» Cevap verdim: «Rabb (ım)/şeytan'ın ne serlere neden olduğunu ve onun iğvalanyla pek çoklarının helâka sürüklendiğini bilirsin; o, Sen'in yarattığın bir yaratığındır Rabb (im), bu nedenle Rabb(ım) O'na merhamet et.»
Allah cevap verdi: «îsa, bak O'nu bağışlayacağım. Yalnızca O'na, «Rabb (im) Allah, ben günah işledim, bana merhamet et» dedirt, o zaman O'nu bağışlayacak ve ilk durumuna iade edeceğim.»
«Bu barışı çoktan gerçekleştirdiğime inanarak, çok sevindim» dedi îsa.
«Bu nedenle şeytan'ı çağırdım ve gelip dedi: Senin için ne yapmam gerek ey îsa?»
Cevap verdim: «Kendin için yapacaksın, ey şeytan, çünkü senin hizmetlerini sevmiyorum, ama seni iyiliğin için çağırdım.»
şeytan cevapladı: «Sen benim hizmetlerimi arzulamıyorsan, ben de seninkileri arzulamıyorum; çünkü ben senden daha soyluyum,» bu bakımdan, sen bana hizmet edecek değerde değilsin sen çamursun, halbuki ben ruhum.»
«Bunu bırakalım» dedim, «ve söyle bana, ilk güzelliğine ve ilk durumuna dönmen iyi olmaz mı? Melek Mikâil'in Hüküm Günü'nde sana Allah'ın kılıcıyla yüz bin defa vurması gerektiğini, (vuracağını) ve her vuruşun sana on cehennem azabı vereceğini bilmelisin.»
şeytan cevapladı: «O gün kimin daha çok şey yapabileceğini göreceğiz; ben kesinlikle yanıma pek çok melek ye Allah'ı ta'ciz edecek en güçlü putatapıcıları alacağım ve O, pis bir çamur (parçası) uğruna beni sürgün etmekle ne büyük bir hata işlemiş olduğunu bilecektir.»
Sonra dedim: «Ey şeytan, sen zihnen sakatsın ve ne dediğini bilmiyorsun.»
Sonra, şeytan alay eder biçimde başını sallayarak dedi: «Gel şimdi, benimle Allah arasında bu barışı yapalım; sen madem zihnen sağlamsın, ne yapılması gerekiyor söyle ey İsa.»
Cevap verdim: «Yalnızca iki sözün söylenmesi gerekli.»
şeytan cevapladı: «Hangi sözlerin?»
Cevap verdim: «Şunlar: Günah işledim; bana merhamet et.»
Sonra şeytan dedi: «Eğer Allah bu sözleri bana söyleyecek olursa, ben şimdi bu banşı seve seve yapacağım.»
«Şimdi defol buradan» dedim, «Ey mel'un, sen bütün zulüm ve günahların habis yazarısın, fakat Allah, adil ve günahsızdır.»
şeytan çığlık atarak ayrıldı ve dedi: «Öyle değil ey İsa, ama sen Allah'ı memnun etmek için yalan söylüyorsun.»
«Şimdi zihninizde tartın (bakalım)» dedi İsa havarilerine, «o nasıl merhamet görecek?»
Cevap verdiler: «Asla, Rab, çünkü o tevbekâr değildir. Şimdi de bize Allah'ın hükmünden söz edin.»


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Nisan 2009, 01:08   #64
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




52. Kıyametin Kopuşu

«Allah'ın Hüküm Günü öylesine korkunç olacaktır ki, bakın size söylüyorum, günahkârlar, Allah'ın kendilerine kızgın kızgın konuşmasını, duymaktansa, hemen on cehennemi seçeceklerdir. Onlara karşı bütün yaratıklar şahitlik edecektir. Bakın, size diyorum ki, yalnızca günahkârlar korkmakla kalmayacak, Allah'ın seçilmiş (kulları) ve velîler (korkacak), öyle ki, İbrahim takvasına güvenmeyecek, Eyüp günahsızlığına itimad etmeyecek. Ve, ne diyorum? Allah'ın Elçisi bile korkacak, şu sebepten ki, Allah, ululuğunu bildirmek için, Allah'ın kendisine her şeyi nasıl vermiş olduğunu hatırlamasın diye Elçisini hafızadan yoksun bırakacak. Bakın, size diyorum ki, bütün kalbimle söylüyorum, dünya (dakiler) bana tanrı diyeceklerinden ve bundan dolayı açıklamada bulunmam gerekeceğinden ben titriyorum. Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, ben de diğer insanlar gibi ölümlü bir insanım; Allah beni, hastalar şifa bulsun, günahkârlar doğrulsun diye İsrail ailesi üzerine peygamber yapmışsa da, ben Allah'ın kuluyum ve siz, benim dünyadan ayrılmamdan sonra, şeytan'ın çalışmalarıyla benim kitabımdaki gerçeği iptal edecek olan şu habislere karşı nasıl konuştuğuma şahitsiniz. Fakat, ben sonlara doğru döneceğim ve benimle birlikte Enoh'la İlya da gelecek ve sonları meş'um olacak habisler karşısında delil ve şahit olacağız.» Ve, îsa böyle deyip, göz yaşı döktü, bunun üzerine havariler hüngür hüngür ağlayıp, seslerini yükselterek dediler: «Bağışla ey Rabb(ımız) Allah ve suçsuz kuluna merhamet et.» îsa karşılık verdi: «Amin, Amin.»

53.

«Bu günden önce» dedi İsa, «dünyanın üzerine büyük bir belâ gelecektir; öylesine amansız ve acımasız bir savaş olacak ki, insanlar arasındaki ayrılık ve gruplaşmalar nedeniyle, baba oğulu öldürecek, oğul babayı öldürecektir. Bu şekilde şehirler yerle bir edilecek ve kırlar çöl olacaktır. Öylesine salgın hastalıklar baş gösterecek ki, ölüleri taşıyacak kimse bulunmayacak ve hayvanlara yem olsun diye terk edilecekler. Yeryüzünde kalanlara Allah öylesine bir kıtlık gönderecek ki, ekmek altından daha kıymetli olacak ve her türlü pis şeyleri yiyecekler. Ey, hiç kimseden, «günah işledim, bana merhamet et ey Allah (im)» sözünün duyulmayacağı, fakat, korkunç seslerle, her zaman azametli ve Sübhan olan (Allah'a) küfredileceği zavallı çağ!»
«Bundan sonra, o gün yaklaşırken, yeryüzünün sakinleri üzerine, onbeş gün süreyle her gün korkunç bir işaret gelecek. İlk gün, güneş gökteki yörüngesinde ışıksız, fakat kumaş boyası gibi siyah olarak seyredecek; ve bir babanın ölmekte olan oğluna ah-vah ettiği gibi, ah-vah edecek. İkinci gün, ay kana dönecek ve kan yeryüzüne çığ gibi inecek. Üçüncü gün, yıldızların düşman orduları gibi, aralarında savaştıkları görülecek. Dördüncü gün, taşlar ve kayalar, vahşî düşmanlar gibi birbirleri üzerine hücum edecekler. Beşinci gün, her bitki ve ot kan ağlayacak. Altıncı gün, deniz (ler) yüzelli gez (kadar) yükselip, bütün gün öyle duvar gibi kalacaklar. Yedinci gün, tersine pek az görülebilecek kadar derine batacaklar. Sekizinci gün, kuşlarla yeryüzünün ve suların hayvanları bir araya gelip, feryat ve figan edecekler. Dokuzuncu gün, öylesine korkunç bir dolu fırtınası olacak ki, ancak canlıların onda biri kalacak şekilde her şeyi öldürecek.-Onuncu gün, öylesine korkunç yıldırımlar ve gök gürlemeleri meydana gelecek ki, dağların üçte bir parçası yarılıp kavrulacak. On birinci gün, her ırmak geriye doğru akacak ve su yerine kan akıtacak. On ikinci gün, her canlı figan edip, inleyecek. On üçüncü gün, gök kitap gibi dürülecek ve her canlının ölmesi için ateş yağdıracak. On dördüncü gün, öylesine korkunç bir deprem olacak ki, dağların tepeleri kuşlar gibi havada uçuşacak ve bütün yeryüzü bir ova haline gelecek. Onbeşinci gün, kutsal melekler ölecek ve Allah tek başına hayatta kalacak şan, şeref ve azamet O'-nundur.»
Ve Isa böyle deyip, her iki eliyle yüzünü tokatladı ve başını yere vurdu. Ve, başını kaldırıp, dedi: «Benim sözlerime, benim Allah'ın oğlu olduğumu katanlara lanet olsun.» Bu sözler üzerine havariler ölüler gibi yere kapandılar, bunun üzerine îsa onlan kaldırıp, dedi: «O günde korkuya kapılmak istemiyorsak, şimdi Allah'tan korkalım.»

54. Hüküm Günü

«Bu işaretler geçince, dünya üzerine kırk gün karanlık olacak, yalnızca yaşayan Allah'tır (o gün), şan ve azamet ebediyyen O'nadır. Kırk gün geçince Allah, tekrar güneş gibi, fakat bin güneş kadar parlak kalkacak olan Elçisi'ne hayat verecek. O, oturacak ve konuşmayacak, çünkü kendinden geçmiş gibi olacak. Allah, sevdiği dört meleği yeniden diriltecek ve onlar Allah'ın elçisini arayacak. Bulunca da, kendisine göz kulak olmak için (bulunduğu yerin) dört yanına yerleşecekler. Ardından, Allah tüm meleklere hayat verecek ve Allah'ın Elçisinin çevresinde arılar gibi dönerek gelecekler. Bundan sonra, Allah tüm peygamberlerine hayat verecek ve Adem'in ardından hepsi Allah'ın Elçisi'nin elini öpmeye gidecek ve kendilerini O'nun himayesine bırakacaklar. Sonra, Allah tüm seçkin (kullarına) hayat verecek ve (şöyle) bağıracaklar: «Ey Muhammed, bizi hatırından çıkarma!» Bu bağırışmalar üzerine Allah'ın elçisinde acıma duygusu uyanacak ve kurtuluşları için endişelenecek, ne yapması gerektiğini düşünecek. Bunun ardından, Allah her yaratılmışa hayat verecek ve önceki varlıklanna dönecekler, fakat herkes, aynca konuşma gücüne sahip olacak. Sonra, Allah tüm günahkârlara (fasık, facir, kâfir, münafık) hayat verecek, yeniden dirildiklerinde çirkinliklerine bakarak, Allah'ın tüm yaratıkları bağıracaklar: «Rahmetin bizi bırakmasın, ey Allah'ımiz Rabb.» Bunun ardından, Allah şeytan'ı diriltecek ve onu görünce, görünümünün iğrençliğinden korkarak, her yaratık ölü gibi olacak. «Allah razı olsun ki» dedi İsa, «bu canavarı ben o gün görmem, yalnızca Allah'ın Elçisi bu tür şekillerden korkuya kapılmayacak, çünkü O sadece Allah'tan korkacak.»
Sonra, surunun sesiyle herkesin dirileceği melek, suruna yeniden üfürüp, diyecek: «Hüküme gelin ey yaratıklar, çünkü Yaratıcı'nız sizi yargılamak diliyor!» Ardından, göğün ortasında, Yehoşafat vadisi üzerinde ışıldayan bir taht belirecek ve üzerine beyaz bir bulut gelecek, bunun üzerine melekler bağıracaklar: «Sen, bizi yaratan ve bizi şeytan'ın kaydırmasından koruyan Allah'ımızı tesbih ve ta'zim ederiz.» Sonra, Allah'ın elçisi korkacak, şu sebepten ki, kimsenin gerektiği kadar Allah'ı sevmemiş olduğunu algılayacak. Çünkü, karşılığında bir parça altın alacak olanın altmış akçesi olmalı; öyle de, eğer bir akçeden başka bir şey yoksa, karşılığında bir şey alamıyacaktır. Ya, Allah'ın Elçisi de korkacak olursa, kötülük ve pislik dolu dinsizler ne yapacak?»

55.

«Allah'ın Elçisi tüm peygamberleri toplamaya çıkacak, onlarla konuşup, kendilerinden mü'minler için birlikte Allah'a yalvarmaya gitmelerini rica edecek. Ve, hepsi de korkuyla özür dileyecek; Allah sağ ve diridir ki, bildiğim şeyi bilerek ben de gitmeyeceğim. Sonra Allah bu durumu görüp, Elçisi'ne her şeyi nasıl O'nun sevgisi için yarattığını hatırlatacak ve böylece korkusu gidecek ve melekler, «Ey Allah, Allah'ımız, Senin kutsal adını tesbih ederiz» diye söyleşirken, sevgi ve saygıyla tahta yaklaşacak.»
«Ve, tahta yaklaştığında, Allah Elçisi'ne, uzun zamandır bir araya gelmemiş bir dostun bir dosta (açtığı) gibi açacak. İlk konuşan Allah'ın elçisi olacak ve diyecek ; «Ey Allah'ım, seni seviyor ve sana ibadet ediyorum; bütün kalbim ve ruhumla, beni kulun olarak yaratmak lûtfunda bulunduğun ve her şeyde, her şey için ve her şeyin üstünde seni seveyim diye her şeyi benim sevgim için yarattığından dolayı sana hamd ederim; bu bakımdan, bütün yaratıkların Sana sena etsinler, ey Allah'ım.» Sonra, Allah'ın yarattığı her şey diyecek: «Sana hamd ederiz ey Rabb ve kutsal adını tesbih ederiz.» Bakın, size diyorum ki, şeytan'Ia birlikte cinler ve tevbe etmeyenler o zaman öyle ağlayacaklar ki, her birinin gözlerinden akan su, Erden ırmağının suyundan daha çok olacak. Ve Allah'ı da görmeyecekler.
«Ve, Allah Elçisi'ne konuşarak, diyecek: «Hoş geldin, ey benim imanlı kulum; şimdi ne dilersen iste benden, çünkü her şeyi elde edeceksin.»
Allah'ın Elçisi cevap verecek; *Ey Rabb (ım), hatırlıyorum ki, beni yarattığın zaman, benim sevgim için, ben kulun aracılığıyla Seni yüceltsinler diye dünyayı ve cenneti, melekleri ve insanları yaratmak istediğini söylemiştin. Bu bakımdan rahîm ve adil olan Rabb (ım) Allah, sana, kuluna yapılan va'dı hatırlaman için yalvarıyorum.»
Ve Allah, dostuyla şakalaşan bir dost gibi cevap verecek ve diyecek: «Buna şahitlerin var mı dostum Muhammed?» Ve, o saygıyla diyecek: «Evet Rabb (im).» Sonra, Allah cevap verecek, «Git, çağır onları ey Cebrail.» Melek Cebrail Allah'ın Elçisi'ne gelip, diyecek : «Efendi, şahitlerin kimdir?» Allah'ın Elçisi cevap verecek: «Adem, ibrahim, İsmail, Musa, Davud ve Meryem oğlu İsa.»
Sonra, melek gidecek ve adı geçen şahitleri çağıracak, korkuyla oraya gidecekler. Ve, hazır olduklarında, Allah onlara diyecek; «Elçimin iddia ettiği şeyi hatırlıyor musunuz?» Cevap verecekler; «Hangi şeyi ey Rabb (ımız)?» Allah diyecek: «Bütün şeyler kendi aracılığıyla bana sena etsinler diye, her şeyi O'nun sevgisi için yarattığımı.» Sonra, onların hepsi cevap verecekler: «Bizimle birlikte, bizden daha iyi üç şahit daha var, Rabb (imiz).» Bunun üzerine, Allah cevaplayacak : «Kimlerdir bu üç şahit?» Sonra, Musa diyecek : «Bana verdiğin kitab ilkidir»; ve Davud diyecek: «Bana verdiğin kitab ikincisidir»; ve size konuşan diyecek : «Rabb (ım), şeytan tarafından aldatılan tüm dünya, benim senin oğlun ve yoldaşın olduğumu söyledi ve fakat, bana verdiğin kitab, gerçekte benim senin kulun olduğumu söylüyordu; ve bu kitab, «Bana verdiğin kitap da böyle der, ey Rabb (im).» Ve, Allah'ın Elçisi bunu söyleyince Allah konuşup, diyecek: «Şimdi yapmış olduğum şeylerin hepsini herkesin seni ne kadar çok sevdiğimi bilmesi için yaptım.» Ve, böyle konuştuktan sonra, Allah Elçisine, içinde bütün seçilmiş kul (ların) adı yazılan bir kitab verecek. Bunun üzerine, her yaratık Allah'a saygı gösterisinde bulunup, diyecek: «Yalnızca Sanadır, ey Allah (imiz) şan ve izzet. Çünkü bize Elçi'ni Sen gönderdin.»

56."Ey Rabb Allah, Bizi De Şu Toprağa İade Et!"

Allah, Elçisi'nin elindeki kitabı açacak ve Elçisi oradan okuyup, tüm melekleri, peygamberleri ve seçilmiş (kul)ları çağıracak ve her birinin alnında Allah'ın Eİçisi'nin işareti yazılı olacak. Ve kitapta Cennet'in ihtişamı yazılacak.
Sonra, herkes Allah'ın sağına geçecek; (Allah'ın) yanına elçisi oturacak ve peygamberler O'nun yanına oturacaklar. Evliya peygamberlerin yanına oturacaklar. Asfiya velîlerin yanına (oturacak) ve melek sura üfürûp, şeytan'ı mahkemeye çağıracak.

57.

Sonra, bu zavallı (yaratık) gelecek ve en büyük küfür ve hakaretlerle her yaratık tarafından suçlanacak Bu nedenle, Allah melek Mikâil'i çağıracak, o da Allah'ın kılıcıyla (şeytan'a) yüz bin defa vuracak. Şeytan'a vuracak ve her vuruş on Cehennem ağırlığında olup, (şeytan) Cehennem çukuruna atılanların da ilki olacak. Melek, şeytan'ın yoldaşlarını çağıracak ve onlar da aynı şekilde suçlanıp, hakarete uğrayacaklar. Bunun üzerine, melek Mikâil, Allah'tan aldığı yetkiyle bir kısmına yüz defa, bir kısmına elli, bir kısmına yirmi, bir kısmına on, bir kısmına da beş (defa) vuracak. Ve, sonra hepsi çukura inecekler, çünkü, Allah onlara diyecek: «Cehennem sizin mekânınızdır, ey mel'unlar.»
Bundan sonra, mahkemeye tüm kâfirler ve fasıklar çağırılacak, bunlara karşı önce insanın altındaki yaratıklar çıkacak ve Allah'ın önünde, bu insanlara nasıl hizmet ettiklerini ve bunların Allah'a ve yaratıklarına nasıl rezilce davrandıklarını (anlatıp), tanıklık edecekler. Ve peygamberlerin hepsi kalkıp, aleyhlerinde tanıklık edecek. Bunun üzerine, Allah tarafından cehennemi alevlere mahkûm edilecekler. Bakın, size diyorum ki, bu korkunç günde hiç bir boş söz veya düşünce cezasız kalmayacak. Bakın, size söylüyorum ki, at kılından gömlek güneş gibi parlayacak ve kişinin Allah aşkıyla taşıdığı her bit inciye dönüşecek. Gerçek yoksulluk içinde Allah'a yürekten kulluk eden fakirler iki kat, üç kat daha çok kutsanır. Çünkü onlar bu dünyada dünyevî hazlardan yoksundurlar. Ve bu nedenle pek çok günahlardan da azadedirler; o günde de, dünyanın zenginliklerini nasıl harcadıklan konusunda hesap vermek zorunda kalmayacaklar, tersine, sabırları ve yoksuîlukları nedeniyle ödüllendirilecekler. Bakın, size diyorum ki, eğer dünya bunu bilse, kaftandan önce at kılından gömleği, altından önce bitleri (ve) ziyafetlerden önce oruçlan seçer.
Her şey incelendiğinde Allah, Elçisi'ne seslenerek: «Bak, ey dostum, kötülükleri ne kadar da büyük, halbuki, yaratıcıları olan Ben, tüm yaratılmış şeyleri hizmetlerine verdim ve onlar her şeyde şanımı kırmaya çalıştılar. Bu nedenle, en adaletli şey, onlara merhamet etmememdir.»

Ve o bu sözleri söyledikten sonra, tüm melekler ve peygamberler Allah'ın seçilmişleriyle birlikte —hayır, neden seçilmişler diyorum?— bakın, size söylüyorum ki, örümcekler ve sinekler, taşlar ve kumlar dinsizlere karşı haykıracak ve adalet isteyecekler.
Sonra, Allah insanın altındaki tüm canlı ruhlan yeniden toprak edecek ve dinsizleri de cehenneme gönderecek. Giderlerken, köpeklerin, atların ve diğer çirkin hayvanların katılacakları toprağı tekrar görecekler. Bunun üzerine, diyecekler: «Ey Rabb Allah, bizi de şu toprağa iade et.» Fakat bu istekleri kendilerine bahşedilmeyecek.»

58.

îsa konuşurken havariler acı acı ağlıyorlardı. Ve, Isa da pek çok gözyaşı döktü.
Yuhanna ağlamasını bitirip sordu: «Ey muallim» öğrenmek istediğimiz iki şey var. Biri, merhamet ve acıma dolu olan Allah'ın Elçisi'nin kendisi gibi aynı çamurdan olduklarını bildiği halde, o gün tevbesizlere acımaması nasıl mümkün oluyor? Diğeri, Mikâil'in kılıcının on cehennem ağırlığında olmasını nasıl anlayacağız; sonra, birden fazla cehennem var mıdır? îsa cevap verdi: «Davud Peygamber'in, günahkârların helakine adaletli olanların nasıl güleceği ve, «ümidini gücüne ve zenginliğine bağlayıp Allah'ı unutan insanı gördüm» diyerek alay edeceğiyle ilgili sözlerini duymadınız mı? Bu bakımdan, bakın size diyorum ki, İbrahim babasıyla ve Adem tüm tevbesiz günahkârlarla alay edecek; ve bu olacak, çünkü, seçilmişler yeniden öylesine tam ve Allah'a müttefik olarak doğacaklar ki, zihinlerinde Allah'ın adaletine karşı en ufak bir düşünce beslemeyecekler; bu nedenle, hepsi ve hepsinin üstünde Allah'ın Elçisi adalet isteyecek. Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, ben şimdi insanlığa acıyarak ağlıyorum da, o gün, sözlerimi küçümseyenlere ve hepsinden çok kitabımı kirletenlere karşı acımadan adalet isteyeceğim.»

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Nisan 2009, 01:16   #65
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




59. Cehennemin Mahiyeti

«Cehennem birdir ey havarilerim, ve içinde melunlar ebediyyen ceza çekeceklerdir. Böyle de, biri diğerinden daha derin yedi odası veya bölümü vardır ve en derinine giden daha büyük azap çekecektir. Yine, benim Mikâil'in kılıcıyla ilgili sözlerim de doğrudur. Çünkü, bir günah işleyen bir cehennemi hak eder, iki günah işleyen iki cehennemi hak eder. Bu bakımdan, bir cehennemde günahkâr mel'unlar, on, yüz veya bin cehennemde azap çekiyormuş hissi duyacaklardır; ve Kadîri Mutlak Allah, gücü ve adaleti sebebiyle, Şeytan'a on, yüz, bin (bir milyon) cehennemdeymiş gibi ve geri kalanların her birine de kötülüklerine göre azap çektirecektir.»
Sonra Petrus karşılık verdi: «Ey muallim, gerçekten Allah'ın adaleti büyüktür ve bugün bu konuşma sizi üzdü; bu nedenle, sizden rica ediyoruz, dinlenin ve cehennemin nasıl olduğunu bize yann anlatan.»
Isa cevap verdi: «Ey Petrus, bana dinlenmemi söylersin; Ey Petrus, sen ne dediğini bilmiyorsun. Yoksa böyle konuşmazdın. Bakın, sana diyorum ki, bu dünya hayatında dinlenmek dindarlığın zehri ve her iyi işi tüketen (bir) ateştir. Hem, Allah'ın peygamberi Süleyman'ın bütün peygamberler gibi, üşengeçliği eleştirdiğini unuttun mu? (Ne kadar) doğru söylüyor o; «Haylaz, soğuk korkusuyla toprağı işlemiyecek ve yaz gelince dilenecektir!» Bundan dolayı, dedi: «Elinden ne geliyorsa, hepsini dinlenmeden yap.» Ve, Allah'ın en suçsuz dostu Eyüp ne diyor: «Kuşun uçmak için doğduğu gibi, insan da çalışmak için doğmuştur.» Bakın, size diyorum ki, her şeyden çok dinlenmekten nefret ederim.»

60.

«Cehennem birdir ve kış yazın, soğuk da sıcağın zıddı olduğu gibi, o da Cennet'in zıddıdır. Bu bakımdan, Cehennem'in alçaklığını tanımlayan, Allah'ın nimetlerinin Cennet'ini görmüş olmalıdır.

Ve, sonra îsa ağlatan bir inilti koyvererek, dedi: -«Cidden, hiç şekillenmemiş olmak, böylesine dehşetli işkencelerden daha iyi olurdu. Çünkü, vücudunun her yanında işkenceler çeken ve kendisine merhamet gösterecek olması şöyle dursun, herkes tarafından alay edilen bir insan düşünün; söyleyin bana, bu büyük bir azap olmaz mı?»
Havariler cevap verdiler: «En büyüğü.»
Sonra İsa dedi: «Şimdi bu cehenneme (oranla) bir sevinçtir. Size gerçekten diyorum ki, eğer Allah, tüm insanların bu dünyada çektikleri ve Hüküm Günü'ne kadar çekecekleri azabı bir kefeye ve cehennem azabının tek bir saatini da öbür kefeye koysa, fasık ve facirîer kuşkusuz bu dünyanın acılarını seçerler. Çünkü, dünyanın acıları, insanlann elinden gelirken, diğer (acılar) merhamet nedir bilmeyen cinlerin (zebanilerin?) elinden gelir (çekilir). Ne zalim (bir) ateş verecektir onlar zavallı günahkârlara! Ne acı, ama yine de alevleri hafifletmeyecek olan (bir) soğuk! Ne gıcırdayan dişler, hıçkırıklar ve ağlamalar! Öyle ki, Erden (Irmağı)ın suyu, onların gözlerinden her saniye dökülecek yaşlardan daha azdır. Ve, burada dilleri, anneleri, babaları ve ebedi Sübhan olan Yaratıcılanyla birlikte yaratılmış her şeye lanet okuyacaktır.»

61.

İsa böyle deyip, Musa'nın kitabında yazılı olan Allah'ın kanununa göre havarileriyle birlikte yıkandı; ve sonra namaz kıldılar. Ve, onu böyle üzgün gören havariler kendisiyle o gün hiç konuşmadılar, her biri, onun sözleri üzerine dehşetten dona kalmıştı.
Sonra İsa, akşam namazının ardından ağzını açıp dedi: «Hangi aile babası bir hırsızın evine girmek niyetinde olduğunu bilirse uyuyabilir? Emin olun, hiç biri; çünkü (etrafı) gözetler ve hırsızı öldürmek için hazır bekler. Öyle de, şeytan'ın yiyebileceği kişiyi bulmak için dolaşan azgın bir arslan olduğunu bilmez misiniz? O, insana günah işletmenin yolunu arar. Bakın, size diyorum ki, eğer insan (şu) tüccar gibi davranırsa, o gün hiç bir korkusu olmaz. Çünkü, hazırlığı iyidir. Ticaret yapmaları ve kârı adil bir şekilde bölüşmeleri için komşularına para veren bir adam vardı. Ve, bir kısmının ticareti iyi gitti ve parayı iki katına çıkardılar. Fakat, bir kısmı ise parayı, onu kendilerine veren adamı kötüleyip, düşmanının hizmetinde kullandılar. Şimdi söyleyin bana, (bu) komşu borçlularını hesap vermeğe çağırdığında, ne olacaktır? İnanın, o ticareti iyi gidenleri ödüllendirecek, fakat diğerlerine karşı kızgınlığı paylama biçiminde kendini gösterecektir. Ve, sonra onları kanuna göre cezalandıracaktır. Ruhum huzurunda duran Allah sağ ve diridir ki, komşu, kendisi sena olunsun ve insan Cennet'in ihtişamına ersin ve dünyada iyi yaşasın diye, insana hayatla birlikte sahip olduğu her şeyi veren Allah'tır. İyi yaşayanların örneği, paraları iki katına çıkanlardır. Çünkü, günahkârlar onların (gösterdiği örneğe bakarak) tevbeye gelirler, böylece iyi yaşayan insanlar daha büyük bir ödülle ödüllendirileceklerdir. Fakat, günahlarıyla (ve) Allah'ın düşmanı şeytan'ın hizmetinde geçen hayatlarıyla Allah'ın kendilerine verdiği şeyleri yarıya indiren, Allah'a küfreden ve başkalarına saldırılarda bulunan lânetli günahkârlar, söyleyin bana, bunların cezası ne olacaktır?»
«Ölçülemez (derecede) olacaktır» dedi havariler.

62.

Sonra îsa dedi: «îyi yaşayacak olan, dükkânını kilitleyip, onu gece gündüz büyük bir dikkatle koruyan tüccardan örnek almalıdır. Ve, aldığı şeyleri satarak kâr etmek isteyecektir, çünkü bu şekilde kaybedeceğini sezerse, kendi kardeşine bile satmayacaktır. Öyleyse sizin de böyle yapmanız gerekir. Çünkü, gerçekten ruhunuz bir tüccardır, beden ise dükkândır; bu bakımdan, duyular yoluyla dışandan aldığını, (ruhuyla) alır, satar. Ve para sevgidir. Bakın bakayım, sevginizi vererek kendisiyle kâr edemiyeceğiniz en küçük bir düşünceyi alıp satmazsınız. Ama, düşünce, söz, iş tümüyle Allah'ın sevgisi için olmalı,- çünkü, (ancak) bu şekilde o gün emniyette olursunuz. Bakın, size diyorum ki, pek çokları abdest alıp namaza gider, pek çokları oruç tutup zekât verir, pek çokları ilimle uğraşır ve başkalarına va'z verir, (ama) hepsinin sonu Allah katında kötüdür; çünkü, bedeni temizlerler, kalbi değil; ağızla ağlarlar, kalple değil; etlerden uzak dururlar, kendilerini günahlarla doyururlar; kendilerine iyi densin diye, başkalarına kendileri için iyi olmayan şeyler verirler; işe yarasın diye değil, konuşmayı bilmek için ilimle uğraşırlar. Kendilerinin tersini yaptıklan şeyleri başkalarına öğütlerler. Ve, böylece kendi dilleriyle kendilerini mahkûm ederler. Allah, sağ ve diridir ki, bunlar Allah'ı kalpleriyle tanımazlar; çünkü, tanımış olsalardı severlerdi; ve insan madem ki sahip olduğu her şeyi Allah'tan almıştır, Öyle de, her şeyi Allah'ın sevgisi uğrunda harcamalıdır.»

63.

Bir kaç gün sonra, îsa Samirîierin bir şehrine uğradi; (fakat) kendisini şehre almadıklan gibi, havarilerine ekmek de satmak istemediler. Bunun üzerine Yakup ve Yuhanna dediler: «Muallim, razı olur musun ki, Allah'a dua edelim de, gökten bu insanların üzerine ateş indirsin?»
îsa cevap verdi: «Hangi ruhun sizi çektiğini bilmiyorsunuz da, böyle konuşuyorsunuz. Hatırlayın ki,
Allah, içinde Allah'tan korkan kimse görmediğinden Ninova'yı yıkmaya karar vermişti. Burası, öylesine kötüydü ki, Allah Yunus peygamberi bu şehre göndermek üzere çağırdı. O da halktan korkusundan Tarsus'a kaçmak istedi. Bunun üzerine Allah O'nu denize attı ve bir balığa yakalanıp, Ninova yakınıra fırlatıldı. Ve, orada tebliğde bulundu, insanlar tevbeye geldiler ve Allah da kendilerine acıdı,»
«Öç için çağıranlara yazıklar olsun çünkü her insanın içinde Allah'ın öcünü çekecek bir neden bulunduğundan, (çağırdıkları) başlarına gelecektir. Şimdi söyleyin bana, bu şehri bu insanlarla birlikte siz mi yarattınız? Ey siz deliler, emin olun ki hayır. Çünkü tüm yaratıklar bir araya gelse, hiç yoktan yeni tek bir sinek yaratamazlar. Eğer, bu şehri yaratmış olan Sübhan ve Azim Allah şimdi onu yaşatıyorsa, siz hangi nedenle onu yıkmayı arzularsınız? Neden şöyle demediniz? «Razı olur musun ki muallim Allah'ımız Rabb'e dua edelim de, bu insanlar tevbeye gelsinler?» Kesinlikle, benim havarimin (yapacağı) doğru hareket budur. Kötülük yapanlar için Allah'a dua etmektir. Habil, Allah'ın lanetine uğrayan kardeşi Kabil kendisini öldürürken böyle yaptı. İbrahim, karısını kendisinden alan Firavun için de böyle yaptı ve bunun üzerine Allah'ın meleği (Firavun'u) öldürmedi de, vurup sakatladı. Dinsiz kralın iradesiyle mabette öldürülürken, Zekeriyya da böyle yaptı. Allah'ın tüm dostları ve kutsal peygamberlerle birlikte, Yeremya îşaya, Hezekiel, Danyal ve Davud böyle yaptılar. Söyleyin bana, eğer bir kardeş çıldırmışsa, kötü konuştu ve yanına varanlara vurdu diye onu öldürür müsünüz? Kesinlikle, böyle yapmıyacaksınız, bilakis, sakatlığına iyi gelecek ilaçlarla onu sıhhatına kavuşturmaya çalışacaksınız.»

64.

«Ruhum huzurunda duran Allah sağ ve diridir ki, bir günahkâr herhangi bir insana eziyet ederken, sağlam bir zihne sahip değildir, çünkü, söyleyin bana, düşmanının cübbesini yırtma uğruna başını kıracak bir kimse var mıdır? Şimdi, düşmanının bedenini incitmek için kendini Allah'tan, ruhunun başından ayıran kişinin nasıl salim bir zihni olabilir?
«Söyle bana ey insan, düşman kimdir? Kesinlikle bedeniniz, ve sizi öven herkes. Bu nedenle, eğer sıhhatli bir zihne sahipseniz, sizi kötüleyenlerin ellerini öper ve size eziyet edenlere ve vurup duranlara hediyeler verirsiniz; çünkü, ey insan, çünkü, bu hayatta günahlarınızdan dolayı ne kadar kötülenir ve eziyet çekerseniz, Hüküm Günü'nde o kadar az (kötülenip, eziyet çekeceksiniz). Fakat, söyle bana ey insan, eğer veliler ve Allah'ın peygamberleri, masum olmalarına rağmen eziyet çekmiş ve dünya tarafından lekelenmişlerse, ey günahkâr, sana yapılacak olan nedir; ve onlar kendilerine eziyet edenler için dua edip, tüm sabırlarıyla tahammül göstermişlerse, senin ne yapman gerekir, ey Cehennem'e lâyık olan insan? Söyleyin bana ey havarilerim, Şimei'nin Allah'ın kulu Davud Peygamber'e hakaretler edip, taşladığını bilmiyor musunuz? Öyleyken, Şimei'yi seve seve öldürecek olanlara Davud ne dedi?» Sana ne oluyor ki ey Yoab, Şimei'yi öldürmek istiyorsun? Bırak, bana hakaretler etsin o, çünkü bu, o hakaretleri nimete çevirecek olan Allah'ın iradesidir.» Ve, böyle oldu; Allah Davud'un sabrını gördü ve onu kendi oğlu Absalom'un zulmünden kurtardı.

İki havari cevap verdi: «Rab, biz günaha girdik, Allah bize merhamet etsin.»
Ve îsa cevap verdi: «Amin.»

65.

Fısıh bayramı yaklaştı ve îsa havarileriyle birlikte Kudüs'e gitti. Ve, «Probatika» denilen havuza vardı. Ve, her gün Allah'ın meleği havuzu bulandırdığından ve suya ilk giren (suyun) hareketinden sonra her türlü noksanlıktan kurtulduğu için banyoya böyle denirdi. Bu nedenle, beş çatılı bölmesi olan havuzun yanında çok sayıda hasta kalırdı. Ve, îsa orada otuzsekiz yıl bulunan, azap verici bir sakatlıkla ma'lûl güçsüz bir adam gördü. Bunun üzerine, durumu İlâhî ilhamla bilen îsa hasta adama acıdı ve şöyle dedi: iyi olmak ister misin?»
Güçsüz adam cevap verdi: «Rab, melek suyu bulatınca beni içine itecek kimsem olmuyor, fakat ben gelirken de, bir başkası benden önce inip oraya giriyor.»
Sonra, îsa gözlerini gök yüzüne kaldırıp, dedi: «Allah'ımız Rabb, babalarımızın Allah'ı, bu güçsüz adama merhamet et.»
Ve, bunu dedikten sonra İsa (yine) dedi: «Allah'ın adıyla kardeş, bütün ol; kalk ve yatağını al.»
Sonra, güçsüz adam kalktı, Allah'a hamdederek yatağını omuzlarına koydu ve Allah'a hamd ederek evine gitti.
Onu görenler bağırdılar: «Bugün yedinci gündür; yatağını taşıma meşru değildir.»

Sonra, kendisine sordular: «Kimdir o?»
O cevap verdi: «Adını bilmiyorum.»
Bunun üzerine, aralarında söyleştiler.- «Nasıralı îsa olmalı.» Diğerleri dedi: «Hayır, çünkü o Allah'ın kutsal bir (kul) udur, halbuki bunu yapan kötü bir adamdır, çünkü yedinci gün (ün) yasağını çiğnemiştir.»
Ve, îsa mabede girdi ve sözlerini duymak için büyük bir kalabalık yanına yaklaştı, bu durum karşısında, Ferisiler kıskançlıktan yanıp tutuşuyorlardı.

66.

İçlerinden biri öne gelip dedi: «îyi muallim, doğru ve güzel öğretirsin; bu bakımdan söyle bana, Cennet'te Allah bize nasıl bir mükafat verecektir?»
İsa cevap verdi: «Sen bana iyi dersin ve yalnızca Allah'ın iyi olduğunu bilmezsin. Allah'ın dostu Eyüp'-ün sözüne (bakın) : «Bir günlük çocuk temiz değildir; yaa, Allah'ın melekleri bile Allah'ın huzurunda hatasız değildirler.» Daha da dedi: «Beden günahı çeker ve toprağın suyu emdiği gibi kötülükleri emer.»
Bunun üzerine kafası karışan Ferisi sustu. Ve îsa dedi: «Bakın, size söylüyorum ki, hiç bir şey konuşmaktan daha feci değildir. Süleyman'ın sözüne (dikkat edin) .- «Hayat ve ölüm dilin kudreti içindedir.»
Ve, havarilerine dönüp, dedi: «Sizi kutsayanlara karşı dikkatli olun, çünkü onlar sizi aldatmaktadırlar. Dille şeytan ilk anne babamızı kutsadı, ama sözlerinin sonu kötü oldu. Mısır'ın önde gelenleri de aynı şekilde Firavun'u kutsadılar, Caİut Filistinlileri kutsadı. Yine, dörtyüz sahte peygamber Ahab'ı kutsadı; ama, övgüleri yalancıktandı ki, övülen övenlerle birlikte helak olup gitti. Bu bakımdan Allah İşaya Peygamber aracılığıyla boşuna, '«İnsanlarım, sizi kutsayanlar sizi aldatırlar» dememiştir.
Yazıklar olsun size yazıcılar ve Ferisîler; yazıklar olsun size kâhinler ve Levililer çünkü siz, Kurban kesmeye gelenleri Allah'ın bir insan gibi et yediğine inandırarak, Rabb'ın kurbanını berbat ettiniz.»

67.

Çünkü, onlara dersiniz: «Koyun, sığır ve kuzularınızı Allah'ın mabedine getirin ve (kendiniz) hiç yemeyip, bunları size vermiş olan Allah'a bir pay ayırın»; ve babamız İbrahim'in inancı ve itaatıyla birlikte, Allah'ın kendisine yaptığı va'd ve verdiği nimetler hiç bir zaman unutulmasın diye, babamız İbrahim'in oğluna bahşedilen hayata bir şahitlik olan kurbanın menşeini onlara anlatmazsınız. Fakat, peygamber Hezekiel aracılığıyla Allah der: «Kurbanlarınızı benden uzaklaştırın, sizin kurbanlıklarınız bana kerih geliyor.» Allah'ın Hoşea Peygamber'e söylediği sözün olacağı vakit yaklaşıyor: «İnsanların seçmediğine seçilmişler diyeceğim.» Ve, Hezekiel Peygamber'e de der; «Allah insanlarıyla, babalarınıza verip de gözetmedikleri ahde göre olmayan yeni bir ahid yapacak ve onlardan taş yürek (lerini) alıp, yeni bir yürek verecek;- ve bütün bunlar olacaktır, çünkü siz O'nun kanununda yürümüyorsunuz. Ve, elinizde anahtar varken açmıyorsunuz; tersine üstünde yürümek isteyenler için yolu kapatıyorsunuz.»
Kâhin her şeyi mabedin yanında duran başkâhine bildirmek için gidiyordu ki, İsa dedi; «Kal, çünkü soruna cevap vereceğim.»

68.

«Allah'ın bize Cennet'te ne vereceğini size anlatmamı istersin. Bakın, size diyorum ki, ücretleri düşünenler patronu sevmezler. Önünde bir koyun sürüsü bulunan bir çoban kurdun geldiğini görünce onları korumaya hazırlanır; (ama) tersine, ücretli kurdu görünce koyunları ve sürüyü terkeder. Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, eğer babalarımızın ALLAH'ı sizin Allah'ınız olmuş olsaydı, «Allah bize ne verecek» diye aklınızdan geçirmezdiniz. Tersine, Davud Peygamber'in dediği gibi derdiniz: «Bana verdiği bunca şeye karşılık ben Allah'a ne vereceğim?»
Anlayasınız diye, sözlerimi bir temsille anlatacağım. Kralın biri, yol kenarında hırsızlar tarafından soyulup, ölme derecesinde yaralanan bir adam gördü. Ve, ona acıyıp, bu adamı şehre götürerek (gerekli) bakımını yapmalarını kölelerine emretti ve onlar da bunu tüm dikkatleriyle yerine getirdiler. Ve, kral hasta adama karşı büyük bir sevgi duyup, kızını ona verdi ve varisi yaptı. Şimdi, bu kral mutlaka en merhametli (bir kraldı); fakat, adam köleleri dövdü, ilâçları küçümsedi, karısına kötü davrandı, kral hakkında ileri geri konuştu ve sipahilerini ona karşı ayaklandırdı. Ve, kral herhangi bir hizmet istediğinde, «Kral bana ödül olarak ne verecek» der dururdu. Şimdi, kral bunu işitince, böylesine dinsiz bir adama ne yapsın?»
Hepsi (birden) cevap verdiler. «Yazıklar olsun ona, kral onu her şeyden yoksun bırakır ve şiddetli , bir biçimde cezalandırır.» O zaman îsa dedi: «Ey kâhinler, yazıcılar, Farisîler ve siz, benim sözümü dinleyen başkâhin: «Size Allah'ın, peygamberi îşaya aracılığıyla söylediğini bildiriyorum: «Ben köleleri besledim ve yücelttim, fakat onlar beni küçümsediler.»
Kral, İsrail kavmini bu dünyada acılarla dolu bularak, onlara kulları Yusuf, Musa ve Harun'u verip, bakımlarını yaptıran Allah'ımızdır. Ve Allah'ımız onlara karşı öylesine bir sevgi duymuştur ki, İsrail kavmi uğruna Mısır'ı vurmuş, Firavun'u boğmuş ve Kenanîlerle Medyenliler'in yüz yirmi kralını darmadağın etmiştir; İsrail Kavmi'ne kanununu vermiş, onları insanlarımızın oturduğu (toprakların) tümüne varis kılmıştır.
«Fakat, îsrail Kavmi'nin yaptığı nedir? Ne kadar peygamberi öldürmüş, ne kadar peygamberliği bozup lekelemiştir; nasıl da Allah'ın kanununu çiğnemiştir; bu nedenle kaç tanesi Allah'tan kopup, sizin suçlarınız yüzünden ey kâhinler, putlara kulluğa koşmuştur!
Ve, yaşama biçiminizle Allah'ın şanını nasıl da hiçe sayarsınız! Ve, (sonra da) gelip bana sorarsınız; «Allah bize Cennet'te ne verecek» diye. Bana şöyle sormalıydınız : «Allah'ın bize Cehennem'de vereceği ceza ne olacaktır?» Ve, sonra da Allah'ın kendinize merhamet etmesi amacıyla gerçek tevbe için ne yapmanız gerektiğini (sormalıydınız). Size bunu söyliyebilirim ve sizi bu hedefe yöneltiyorum.»

69.

«Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, benden göklere çıkarma değil, gerçeği alacaksınız. Bu bakımdan size diyorum ki, babalarımızın günah işledikten sonra yaptığı gibi tevbe edip, Allah'a dönün ve kalbinizi sertleştirmeyin.»
Kâhinler bu konuşma üzerine kızgınlıktan bitip tükeniyorlardı ama, halktan korkularına tek bir ses çıkaramıyorlardı.
Ve, îsa sözlerini şöyle sürdürdü: «Ey fakihler, ey yazıcılar, ey Ferisîler, ey kâhinler, söyleyin bana, şovalyeler gibi atlar arzular, fakat savaşa gitmeği arzu etmezsiniz; kadınlar gibi güzel giysiler arzular, fakat eğirme ve çocuk beslemeği arzu etmezsiniz; tarlaların meyvelerini arzular, fakat toprağı işlemeği arzu etmezsiniz; denizin balıklarını arzular, fakat balığa gimeyi arzu etmezsiniz; şehirliler gibi şeref arzular, fakat cumhuriyetin yükünü arzu etmezsiniz; ve kâhinler olarak onda birleri (aşarı) ve ilk (toplanan) meyveleri arzular, fakat Allah'a gerçek kulluk etmeği arzu etmezsiniz. Böyleyken, burada şersiz - kötülüksüz her iyiliği arzuladığınızı gören Allah ne yapacaktır size? Bakın, size diyorum ki, Allah size, tüm iyiliklerden yoksun her türlü şerri bulacağınız bir yer verecektir.»
Ve, îsa bunları deyince, konuşup göremiyen ve işitme gücünden yoksun bir cin çarpmışı getirdiler kendisine. Bunun üzerine, inançlarını gören îsa gözlerini göğe kaldırdı ve dedi: «Babalarımızın Allah'ı Rabb, bu hasta adama merhamet et ve ona sıhhat ver ki, bu insanlar beni Sen'in gönderdiğini bilsinler.»
Ve, İsa böyle söyleyip, ruha ayrılmasını emrederek, dedi: «Rabbımız Allah'ın adının gücüyle adamdan ayrıl ey şerli olan!»
Ruh ayrıldı ve dilsiz adam konuştu, gözleriyle de gördü. Bunun üzerine herkes korkuya kapıldı, fakat yazıcılar dediler: «Cinlerin reisi Beelzebu'nun gücüyle cinleri çıkarıp atıyor.»
O zaman İsa dedi: «İçinde ayrılık olan her ülke yok olur, ev ev üstüne yıkılır; eğer, şeytan'ın gücüyle şeytan çıkarılıp atılıyorsa, bu ülke nasıl ayakta duracak? Eğer, sizin oğullarınız Süleyman Peygamber'in kendilerine verdiği kitapla şeytan'ı çıkarıp atıyorlarsa, benim şeytan'ı Allah'ın gücüyle çıkarıp attığımı doğruluyorlar (demektir). Allah sağ ve diridir ki, Kutsal Ruh'a karşı küfür, dünya ve Ahiret'te bağışlanmayacaktır. Çünkü, kendi kendine kötülük eden insan, günahını bile kendini günaha sokacaktır.»
Ve, İsa bunları deyip, mabetten çıktı. Ve, halk, toplayabildikleri tüm hastaları getirdikleri ve İsa da dua ederek, hepsine sıhhat verdiği için, ona ta'zimde bulundular. Bunun üzerine, o gün Kudüs'deki Romalı askerler şeytan'ın dürtmesiyle, İsa'nın, halkını ziyarete gelen İsrail Kavmi'nin Allah'ı olduğunu söyleyerek halk arasında fitne yaymaya başladılar.

70.

îsa Bayramdan sonra Kudüs'ten ayrılıp Filipus Kayseriyesi sınırlarından içeri girdi. Bu sırada, melek Cebrail halk arasında başlayan fesadı kendisine söyleyince, havarilerine sordu: «İnsanlar benim için ne diyor?»
Dediler: «Bir kısmı senin îlya olduğunu, bir diğer kısmı Yeremya, bir diğer kısmı da eski peygamberler­den biri olduğunu söylüyor.»
îsa cevap verdi: «Ya siz; benim için siz ne diyorsunuz?»
Petrus cevap verdi: «Sen Allah'ın oğlu Mesih'sin.»
O zaman, îsa kızdı ve kızgınlıkla onu azarlayıp, dedi; «Defol, ayrıl benden, çünkü sen şeytan'sın ve beni günaha sokmaya çalışıyorsun!»
Ve, onbir (havariyi) de tehdit edip, dedi: «Eğer böyle inanıyorsanız, yazıklar olsun size, çünkü ben böyle inananlara karşı Allah'tan büyük bir lanet kazandım.»
Ve, Petrus'u kovup atmak istedi; bunun üzerine onbir (havari) onun için Isa'ya yalvardılar. O da onu kovmayıp, yeniden azarlıyarak dedi: «Uyanık olun da, bir daha sakın böyle bir söz söylemeyin, çünkü Allah sizi reddeder.»
Petrus ağladı ve dedi: «Rab, ben aptalca konuştum; Allah'a yalvar da beni affetsin.»
O zaman İsa dedi: «Eğer, Allah'ımız kulu Musa'­ya, çok sevdiği îlya'ya veya herhangi bir peygambere görünmek dilemiş olsa, Allah'ın bu imansız nesle görünmesi gerektiğini mi düşüneceksiniz? Siz bilmez misiniz ki, Allah her şeyi hiç yoktan tek bir sözle yaratmıştır ve tüm insanların menşei bir çamur parçasıdır. Bu durumda Allah'ın nasıl olur da, insana benzeyen bir yanı bulunabilir? Yazıklar olsun, şeytan'a kanarak kendi kendilerine eziyet edenlere!»
Ve, îsa bunu deyip, Petrus için Allah'a yalvardı, on bir (havari)yle Petrus ağhyarak, dediler: «Amin, amin ey Allah'ımız Azîm ve Sübhan Rabb.»
Ardından îsa ayrıldı ve avamın kendisiyle ilgili olarak boş düşüncelerini söndürmek için Galile'ye gitti.

71.

İsa, kendi memleketine gelince tüm Galile yöresinde, îsa Peygamberin Nasıra'ya nasıl geldiği yayıldı. Bunun üzerine, büyük bir dikkatle hastaları araştırıp, kendisine getirdiler ve onlara elleriyle dokunması için yalvardılar. Ve, kalabalık öylesine büyüktü ki, tanınmış, felçli bir zengin kapıdan geçemiyerek İsa'­nın bulunduğu evin damına çıktı ve damın örtüsünü alıp, kendini İsa'nın önündeki yazgıların yanına bıraktı, îsa, bir an tereddüt edip durdu ve sonra dedi: «Korkma kardeş, çünkü günahların sana bağışlanmış bulunuyor.»
Herkes bunu duyunca incindi ve dedi: «Kimdir bu günahları bağışlayan?»
O zaman İsa dedi: «Allah sağ ve diridir ki, ben günahları bağışlayamam, bir başka kişi de (bağışlayamaz) , ama, yalnızca Allah bağışlar. Fakat, Allah'ın kulu olarak ben, başkalarının günahlan için Allah'a yalvarabilirim; ve, işte bu hasta adam için O'na yalvardım ve eminim ki, Allah duamı işitmiştir. Bu nedenle, gerçeği bilesiniz diye, bu hasta adama diyorum: «Babalarımızın Allah'ı, İbrahim'in ve oğullarının Allah'ının adıyla, iyileşmiş olarak kalk!» Ve, İsa bunu deyince, hasta adam iyileşmiş olarak kalktı ve Allah'ı ta'zim etti.
O zaman, halktan olanlar İsa'dan dışanda duran hastalar için Allah'a yalvarmasını rica ettiler. Bunun üzerine, îsa dışanya onların yanına çıktı ve ellerini kaldmp dedi: «Ey orduların Allah'ı, yaşayan Allah, gerçek Allah, hiç ölmeyecek olan kutsal Allah Rabb, onlara merhamet et!» Bunun üzerine, herkes cevap verdi: «Amin.» ve, böyle dedikten sonra hasta halkın üzerine ellerini koydu ve hepsi sıhhatlerine kavuştular.
Bundan dolayı Allah'ı ta'zim ettiler: «Allah bizi peygamberi aracılığıyla ziyaret etmiştir ve Allah, büyük bir peygamber göndermiştir bize.»

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Nisan 2009, 01:22   #66
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




72. Allah'ın Elçisiyle İlgili İşaretler

îsa geceleyin havarileriyle gizlice konuşup, dedi: «Bakın, size diyorum ki, şeytan sizi buğday gibi elemek arzu eder. Fakat ben sizin için Allah'a yalvardım ve benim için tuzaklar kurandan başka sizin için helak olmak yoktur.» Ve, bunu Yehuda hakkında dedi, çünkü, melek Cebrail ona Yehuda'nın kâhinlerle nasıl el birliği içinde olduğunu ve îsa'nın konuştuğu her şeyi onlara bildirdiğini söylemişti.
Bunu yazan göz yaşlarıyla Isa'ya yaklaşıp, dedi: «Ey muallim, bana söyle, sana ihanet edecek olan kimdir?»
İsa cevap verip, dedi.- «Ey Barnabas, şimdi senin için onu bilmenin zamanı değildir. Fakat, yakında kötü olan kendini ortaya koyacaktır. Çünkü, ben dünyadan ayrılacağım.»
O zaman, havariler ağlıyarak dediler: «Ey muallim, demek bizi bırakacaksınız? Sen bizi bırakmaktansa, biz ölelim, çok daha iyi!»
İsa cevap verdi: «Kalbiniz üzüntü çekmesin, korkmayın da; çünkü sizi ben yaratmadım, fakat sizi yaratmış olan yaratıcımız Allah sizi koruyacaktır. Bana gelince, ben şimdi, dünyaya selâmet getirecek olan Allah'ın Elçisi'nin yolunu hazırlamak için dünyaya gelmiş bulunuyorum. Fakat, sakın ola ki, aldatılmayasınız, çünkü, benim sözlerimi alıp, benim kitabımı kirletecek pek çok sahte peygamber gelecektir.»
O zaman, Arıdreâs dedi: «Muallim, bize bazı işaretler söyle ki, onu bilelim.»
İsa cevap verdi: .«Sizin zamanınızda gelmeyecek, fakat, sizden birkaç yıl sonra, kitabımın hükümsüz ki, kılınacağı, o kadar ki, ancak otuz kadar mü'minin kalacağı bir zamanda gelecektir. Bu zamanda Allah dünya(dakilere) acıyacak ve bu bakımdan Elçisi'ni gönderecektir; (Elçisi'nin) üzerinde bir bulut duracak, buradan onun Allah'ın seçilmiş bir (kul)u olduğu bilinecek ve O'nunla tanınacaktır. Dinsizlere karşı büyük bir güçle gelecek ve yeryüzünde putatapıcılığı yıkacaktır. Ve, ben de seviniyorum ki, onunla Allah tanınıp, ta'zim edilecek ve ben de gerçek olarak tanınacağım; ve, benim insandan öte olduğumu söyleyenlerden öç alacaktır. Bakın, size diyorum ki, ay çocukluğunda ona uyku verecek ve büyüdüğünde o (ayı) ellerine alacaktır. Bırakın, dünya onu çıkarıp attığını fark etsin, çünkü o, putatapıcıları öldürecek; Allah'ın kulu Musa ve yaktıkları şehirleri ve çocuklarını öldürdükleri şehirleri bağışlamayan Yuşa çok daha fazlasını öldürmüştü; çünkü eski bir yaraya kişi ateş tatbik eder.
«O, bütün peygamberlerinkinden daha açık bir gerçekle gelecek ve dünyayı yanlış yere kullananı azarlayacaktır. Babamızın şehrinin kuleleri neş'eyle birbirlerini selamlayacaklardır; ve işte, putatapıcılığın (yüz üstü) yere kapaklandığının görüleceği ve benim de başkaları gibi bir insan olduğumu itiraf edeceği zaman, bakın, size söylüyorum ki, Allah'ın Elçisi gelmiş olacaktır.»

73.

«Bakın, size diyorum ki, eğer şeytan sizin Allah'ın dostları olup olmamanız (konusunda) uğraşacak olursa —çünkü, kimse kendi şehirlerine saldırmaz,— eğer şeytan dileğini üzerinize korsa, size kendi zevklerinize kaydırmakla işkence eder; fakat, sizin kendisine düşman olduğunuzu bildiğinden, sizi helak etmek için her şiddete baş vuracaktır. Ama, korkmayın, çünkü, o size karşı zincire vurulmuş bir köpek gibi duracaktır. Çünkü, Allah benim duamı işitmiştir.»
Yuhanna cevap verdi: «Ey muallim, yalnız kendimiz için değil, fakat kitaba inanacaklar için de anlat; eski iğvacı insana nasıl tuzak kurar?»
İsa cevap verdi: «Bu mel'un dört yolla iğva eder. İlki, kendisi düşüncelerle iğva ettiği zamandır İkincisi, kulları aracılığıyla söz ve işlerle iğva ettiği zamandır. Üçüncüsü, sahte akideyle iğva ettiği zamandır. Dördüncüsü (de), sahte görüşlerle iğva ettiği zamandır. Şimdi, ateşi olanın suyu sevdiği gibi, günahı seven insan bedeni her şeyiyle onun yanındayken, insan nasıl tedbirli olmalıdır? Bakın, size diyorum ki, eğer bir insan Allah'tan korkarsa, (Allah) her şeye karşı ona zafer verir, ki Davud peygamber (şöyle) der: «Allah üzerinizde melekler görevlendirecek, (ve onlar) şeytan sizi yanıltmasın diye yollarınızı tutacaklardır. Bin (tanesi) sol kolunuz üzerine düşecek, bir on bin tanesi de sağ kolunuz üzerine düşecek ki, (şeytanlar) yanınıza yaklaşmasın.»
«Hattâ, Allah'ımız büyük sevgisinden, aynı Davud aracılığıyla bizi koruyacağını va'd etmiştir. «Öğretmenlik edecek anlayış veriyorum sana; ve yürüyeceğin yollannda kendi gözümü senin üzerine dikeceğim.»
Ama, ne diyeyim ben? O, İşaya aracılığıyla dedi: «Bir anne kendi rahminin çocuğunu unutabilir mi? Fakat, size diyorum,ki, o unuttuğu zaman, ben sizi unutmayacağım.»
«Öyleyse, söyleyin bana, gözetici olarak melekleri ve koruyucu olarak daim sağ olan Allah'ı varken Şeytan'dan kim korkar? Bununla birlikte, Süleyman Peygamber'ın dediği gibi, .(şu da) gereklidir: «Sen Rabb'-dan korkmak için gelen oğlum, iğvalara karşı ruhunu hazır et.. Bakın, size diyorum ki, insan paraları muayene eden bir banker gibi yapıp, düşüncelerini muayene etmeli ki, yaratıcısı Allah'a karşı günah işlemesin.»

74.

«Dünyada günah için(hiç) kaygı çekmeyen insanlar var olagelmiştir ve vardır; bunlar en büyük yanılgı içindedirler. Söyleyin bana, şeytan nasıl günah işledi? Onun insandan daha değerli olduğu düşüncesiyle günah işlediği ortada. Süleyman, bir ziyafete Allah'ın tüm yaratıklarını davet etmeği düşünerek günah(zelle) işledi de, bir balık hazırladığı her şeyi yiyerek onu doğrulttu. Bu bakımdan, babamız Davud'un sözü sebepsiz değildir: «Bir kimsenin kalbinde yükselmek için kişi gözyaşları vadisinde oturur.» Ve, bu nedenle Allah, peygamberi îşaya aracılığıyla bağırmaz mi: «Gözlerinden kötü düşüncelerinizi çekip, ayırın.» Ve, bu amaçla Süleyman der: «Tüm tutuşunla kalbini tut.» Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, düşünmeden günah işlemek mümkün olmadığından, her şey günaha götüren kötü düşünceler için söylenir. Şimdi, deyin bana, çiftçi bağ diktiği zaman, diktiklerini derine koymaz mı? Kesinlikle kor. İşte böyle de, şeytan günahı dikerken gözde veya kulakta durmayıp, Allah'ın mekânı olan kalbe geçer. Allah'ın kulu Musa aracılığıyla dediği gibi; «Benim kanunumda yürüsünler diye, ben içlerinde yerleşeceğim.»
«Şimdi söyleyin bana, eğer kral Hirodes içinde oturmak arzu ettiği bir evi korumanız için size verecek olsa, düşmanı Pilatus'un oraya girmesine veya içine eşyalarını koymasına katlanır mısınız? Emin olun ki, hayır. Öyle de, Allah'ın, mekânı olan kalbinizi korumanız için size verdiğini göre göre, Şeytan'ın oraya girmesine veya içine düşüncelerini yerleştirmesine hiç katlanmamanız gerekir. Bu bakımdan, nasıl banker, Kayser'in resmi doğru mudur, değil midir, gümüş sağlam mıdır, sahte midir ve gereken ağırlıkta mıdır diye paraya dikkat ediyor ve bu nedenle onu elinde evirip çeviriyorsa, siz de öylece dikkat edin. Ah, deli dünya! Kuşkusuz, kendi kulların Allah'ın kullarından daha ölçülü ve sakıngan olduğu için, son günde Allah'ın kullarını ihmal ve dikkatsizlikleri nedeniyle azarlayasın ve yargılayasın diye, kendi işlerinde ne kadar da akıllısındır. Söyleyin bana şimdi, kim bir düşünceyi, bankerin gümüş bir parayı (muayene ettiği) gibi muayene ediyor? Emin olun ki, hiç kimse.»

75.

Sonra, Yakup dedi: «Ey muallim, bir düşüncenin bir para gibi muayenesi nasıl olur?»
İsa cevap verdi: «Düşüncedeki sağlam gümüş dindarlıktır. Çünkü dine aykırı her düşünce şeytan'dan gelir. Doğru resim, peşlerinden gitmemiz gereken kutsal (kul)ları ve peygamberleri örnek (almak) tır; düşüncenin ağırlığı ise, her şeyin kendisine göre yapılması gereken Allah sevgisidir. Böyle oldu mu, düşman, komşuna karşı araya din dışı düşünceler getirecektir, bedeni bozmak için dünyaya uygun (düşünceler); Allah sevgisini bozmak için dünya sevgisiyle (ilgili düşünceler).»
Bartalemus cevap verdi: «Ey muallim, iğvaya kapılmayalım diye az düşünmemiz için ne yapmamız gerekiyor?»
İsa cevap verdi: «îki şey gereklidir sizin için. îlki, kendinizi çok eğitmeniz, ikincisi de, az konuşmanızdır; çünkü, tenbellik her türlü kirli düşüncenin toplandığı bir bataktır. Çok fazla konuşmak ise, kötülükleri biriktiren bir süngerdir. Bu bakımdan yalnızca çalışmanızın vücudu meşgul etmesi değil, aynı zamanda ruhunun da ibadetle meşgul olması gerekmektedir. Çünkü, (ruh) ibadetten hiç bir zaman uzak durmamak ihtiyacındadır.»
Temsil olsun diye anlatıyorum: «(Çalıştırdıklarının) hakkını vermeyen bir adam vardı, bu nedenle de, onu tanıyan kimse tarlalarını sürmeye gitmezdi. Bunun üzerine, lânetli bir adam gibi dedi: «Pazar yerine gidip, hiç bir şey yapmayan boş adamları bulacağım, onlar da boş olduklarından bağlıklarımı işlemeye gelecekler.» Bu adam evinden çıktı ve boş boş oturup, hiç paraları olmayan pek çok yabancı buldu. Kendileriyle konuşup, onları bağlığına şevketti. Fakat, onu tanıyan ve eli iş tutan hiç kimse o tarafa gitmedi.
«(Çalıştırdıklarının) hakkını vermeyen şeytan'dır, çünkü o iş verir ve insan bunun karşılığında hizmetine sonsuz ateşler alır. Bu nedenle, Cennet'ten sürülmüş ve işçiler aramaya çıkmıştır. O, işlerine mutlaka, boş boş oturanları, en çok da kendisini tanımayanları koşar. Her ne durumda olursa olsun, kötülüğü bilmek, ondan kurtulmak İçin yeterli değildir. Fakat, onu altetmek için iyiliklerle uğraşmak da gerekir.»
«Size bir temsil (daha) anlatıyorum. Üç bağ tarlası olan ve bunları üç çiftçiye icara veren bir adam vardı. Birinci adam bağları nasıl işleyeceğini bilmediğinden, bağlar yalnızca yaprak verdi, ikincisi üçüncüye, bağlara nasıl bakılması gerektiğini öğretti; o da onun sözlerini en iyi şekilde dinledi ve kendisine anlatıldığı şekilde kendininkini işledi; o kadar ki, üçüncünün bağı çok (meyve) verdi. Fakat, ikinci zamanını yalnızca konuşmakla geçirerek, bağını işlemeden bıraktı. İcarları ödeme zamanı gelince, bağ tarlalarının sahibine birinci (adam) dedi:. «Efendi, bağ tarlalarının nasıl işleneceğini bilmiyorum, bu bakımdan, bu yıl hiç meyve alamadım.»

76.

Bağ sahibi cevap verdi: «Ey aptal, sen dünyada tek başına mı yaşarsın da, toprağı işlemesini çok iyi bilen ikinci bağcının fikrini sormazsın? Belli ki, bana (hiç bir şey) ödemeyeceksin.»
«Ve, böyle deyip, onu efendisine (borcunu) ödeyinceye kadar hapiste çalışmaya mahkûm etti; (fakat) sade dilliliğinden acıma (duyguları) harekete geçip onu salıverip, dedi: «Defol, benim bağımda daha fazla çalışmanı istemiyorum, senin borcunu ödemen için bu kadarı yeter.»
İkincisi geldi (ve) ona (bağ) sahibi dedi: «Hoş geldin benim bağcım! Bana borçlu olduğun meyveler nerede? Kuşkusuz sen, bağların nasıl budanacağını en iyi bilen olduğundan, sana icara verdiğim bağım çok meyve vermiş olmalı.»
İkinci (adam) cevap verdi: «Ey efendi, senin bağın öyle duruyor, çünkü, ben ne kök ve dalları budadım, ne de toprağı işledim; bu bakımdan, bağ meyve vermedi, ben de sana (borcumu) ödeyemiyorum.»
Bunun üzerine bağ sahibi, üçüncü (adamı) çağırdı ve hayret içinde sordu: «Bana, kendine ikinci bağı icara verdiğim şu adamın, sana icara verdiğim bağın nasıl işleneceğini sana tam olarak anlattığını söyledin. Öyle de, nasıl olur da ona icara verdiğim bağ, hepsi aynı toprakken meyve vermemiş olsun?» Üçüncü (adam) cevap verdi: «Efendi, bağlıklar yalnızca konuşmakla işlenmez, fakat, bağının meyve vermesini isteyen günde bir gömlek terletmelidir. Ve, hiç bir şey yapmaz, ama vaktini konuşmakla harcarken ey efendi, senin bağcının bağı nasıl meyve versin? Emin olun ey efendi, eğer o kendi sözlerini uygulamaya koymuş olsaydı, bu kadar çok konuşamayan ben sana iki yıllık icarı öderken, o beş yıllık bağ kirasını verirdi.»
«Efendi kızdı ve bağcıya sertçe çıkıştı: «Ve sen, kesilecek dalları kesmeyip, tarlayı düzlememekle büyük bir iş yaptın. Bu nedenle de, sana verilecek büyük bir ödül var!» Ve, hizmetçilerini çağırıp, onu acımadan dövdürdü. Ve sonra da, onu her gün döven zalim bir hizmetçinin gözetiminde hapse koydu. Ve arkadaşlarının ricalarına bakıp da, hiç bir zaman serbest bırakmak da İstemedi.»

77.

Bakın, size diyorum ki, Hüküm Günü'nde pek çokları Allah'a diyecek: «Rabb, biz senin kanununu va!z ettik ve öğrettik.» Bunlara karşı kuşlar bile haykırıp, diyecekler: «Siz başkalarına va'z ederken, kendi dilinizle kendinizi mahkûm ediyordunuz, ey günah işçileri!»
«Allah sağ ve diridir ki» dedi Isa, «gerçeği bilip de aksini yapan, öylesine feci bir ceza ile cezalandırılacak ki, hani neredeyse şeytan bile ona acır duruma gelecek. Şimdi söyleyin bana, Allah bize kanununu bilmek için mi verdi, uygulamak için mi? Bakın, size diyorum ki, tüm ilmin amacı, bildiğini yapan bir akıla sahip olmaktır.»
«Söyleyin bana, eğer bir kişi sofrada oturup, gözleriyle nefis etlere baksa, ama elleriyle kirli şeyleri seçse ve bunları yese bu bir deli değil midir?» «Kesinlikle öyle» dedi havariler. O zaman, İsa dedi: «Ey bütün delilerden de deli, sen ey adam, anlayışınla göğü bilir, ellerinle yeri seçersin; anlayışınla Allah'ı tanır, içinden dünyayı seçersin; anlayışınla Cennet'in zevklerini bilir, yaptıklarınla Cehennemin bayağılıklarını seçersin. Kılıcı Bırakıp da, savaşa kınıyla giden cesur asker! Şimdi, bilmezmisiniz ki, geceleyin yürüyen yalnızca ışığı görmek için değil, gerçekte, hana salimen varabilsin diye doğru yolu görmek için ışığı arzular? Ey, bin defa hakir görülüp, iğrenilmesi gereken dünya, çünkü, Allah'ımız kutsal peygamberleriyle hep kendi ülkesine ve dinlenme yerine giden yolu bildirmek istedi, fakat, sen şerli (yaratık), yalnızca gitmek istememekle kalmaz, daha kötüsü, ışığı hakir görürsün! Şu deveyle ilgili atasözü (ne) doğrudur: «Deve, kendi çirkin yüzünü görmek istemediğinden içmek için duru suyu beğenmezmiş.» îşte, kötülük yapan dinsizler de böyledir; kötü işleri bilinmesin diye ışıktan nefret ederler. Fakat, âklı olup da, iyi işler yapmamakla kalmayıp, daha kötüsü, (aklını) şerlerde kullanan, hediyeleri, (onları) vereni öldürmek için alet olarak kullanan gibidir.»

78.

«Bakın, size diyorum ki, Allah şeytan'ın düşüşüne acımadı, ama, yine de Adem'in düşüşüne (acıdı). Bırakın, artık bu, iyiliği bilip de kötülük yapanın mutsuz durumunu bilmeniz için yetsin.»
O zaman, Andreas dedi: «Ey muallim, böyle bir duruma düşmemek için, bilgiyi bir yana koymak iyi bir şey (o halde)!»
İsa cevap verdi: «Eğer, dünya güneşsiz, insan gözsüz ve ruh da anlayışsız iyiyse o zaman bilmemek de iyidir. Bakın, size diyorum ki, bilginin ebedi hayat için olduğu kadar, ekmek geçici hayat için iyi değildir. Öğrenmenin Allah'ın bir emri olduğunu bilmez misiniz? Şöyle diyor Allah: «Büyüklerinize sorun ve onlar size öğretsinler.» Ve, kanun hakkında Allah der: «Görün ki, hükmüm gözlerinizin önündedir; oturacağınız zaman, yürüyeceğiniz zaman ve her zaman onun üzerinde düşünün.» Öyleyse, öğrenmenin iyi olup olmadığını şimdi biliyorsunuzdur herhalde. Ah, mutsuzdur bilgeliği hakir gören. Çünkü o, ebedî hayatı kesinlikle yitirecektir.»
Yakup, karşılık verdi: «Ey muallim, Eyüb'ün bir hocadan ders almadığını biliyoruz, İbrahim de (aynı); öyleyken, Allah'ın kutsal (kulları) ve peygamber oldular.»
İsa cevap verdi: «Bakın, size diyorum ki, güveyin evinden olanın evlenme (törenine) çağırılmasına gerek yoktur, çünkü o, törenin yapıldığı evde oturmaktadır. Fakat, evden uzakta olanlar (çağırılır). Şimdi, bilmez misiniz ki, Allah'ın peygamberleri Allah'ın rahmet ve bereket evindedirler ve Allah'ın kanunlarını açık olarak içlerinde bulurlar. Babamız Davud bu konuda (bakın) ne der: «Allah'ımın kanunu kalbimdedir; bu nedenle, O'nun yolu kazmakla yapılmayacaktır.» Bakın, size diyorum ki, Allah'ımız insanı yaratırken, onu yalnızca doğru olarak yaratmakla kalmadı. aynı zamanda kalbine, Allah'a kulluk etmeye uygun olanı kendine göstermesi için bir ışık yerleştirdi. Bu bakımdan, bu ışık günahlar nedeniyle kararsa bile, yine de sönmez, Çünkü, her kavimde, Allah'ı yitirmiş olup, sahte ve yalancı tanrılara kulluk etseler bile, Allah'a kulluk etme arzusu vardır. Dolayısıyla, bir insanın Allah'ın peygamberlerinden ders alması gereklidir, çünkü onlar, Allah'a iyi kulluk ederek Cennet'e, vatanımıza giden yolu öğretmek için ışığı yakarlar; tıpkı, gözleri hasta olanlara yardım ve kılavuzluk edilmesinin gerekli olduğu gibi.»

79.

Yakup karşılık verdi: «Peygamberler ölüyse bize nasıl öğretecekler; ve peygamberler hakkında bilgisi olmayana da nasıl öğretilecektir?»
Isa cevap verdi: «Onların akidesi, incelenebilsin diye yazılır, çünkü (yazılanlar) peygamberden size (kalandır). Bakın, bakın size diyorum ki, peygamberliği hakir gören, yalnızca peygamberi hakir görmekle kalmaz, peygamberi gönderen Allah'ı da hakir görmüş olur., Fakat, (bazı) kavimler gibi peygamberliği bilmeyenlere gelince, size söylüyorum: Eğer, böyle yörelerde bir insan kalbinin kendine gösterdiği biçimde, başkalarından görmediğini başkalarına yapmadan ve başkalarından aldığını komşusuna vererek yaşayacak olursa, evet böyle bir insan Allah'ın rahmetinden uzak kalmayacaktır. Ölürken, daha önce olmazsa Allah kendisine öğretecek ve rahmetle kanununu verecektir. Belki de, Allah'ın kanun sevgisi için kanun verdiğini düşünüyorsunuz. Kesinlikle böyle değil, ama, gerçekte Allah kanununu, insan Allah sevgisi için iyilik yapsın diye verir. Ve, Allah Kendi sevgisi için iyilik yapan bir insan bulsa sanki onu hakir mi görecektir? Hayır, asla, ama daha da, onu kendilerine kanun verdiklerinden çok sevecektir. Bir örnek olarak anlatıyorum : «Büyük mal varlığı olan bir adam vardı; ve bölgesinde yalnızca meyve vermeyen çöl topraklar bulunuyordu, îşte, bir gün böyle bir çöl araziden geçerken, meyvesiz bitkiler arasında güzel meyveler yeren bir bitki buldu. Bunun üzerine, bu adam dedi: «Bu bitki nasıl olur da, böylesine güzel meyveleri verir? Onu kesinlikle kesmiyecek ve diğerleriyle birlikte ateşe vermeyeceğim.» Ve, hizmetçilerini çağırıp, o bitkiyi söktürerek bahçesine diktirdi. îşte böyle de size diyorum ki, Allah'ımız nerede olurlarsa olsunlar, salih amel işleyenleri Cehennem'in alevlerinden koruyacaktır.»

80.

«Söyleyin bana, putatapıcılar arasında Eyub Uz'-dan başka nerede kaldı? Ve, tufan zamanında Musa nasıl yazıyor? Bana söyleyin, O der: «Nuh gerçekten, Allah'ın önünde rahmet buldu.» Babamız İbrahim'in sahte putlar yapıp tapınan inançsız bir babası vardı. Lût, yeryüzünün en rezil insanları arasında yaşadı. Danyal, bir çocukken Hananya, Azarya ve Mişael'le birlikte Buhtunnasır tarafından öyle bir şekilde tutsak alındılar ki, o zaman daha sadece iki yaşında idiler; ve puta tapıcı hizmetçiler kalabalığı içinde yetiştirildiler. Allah sağ ve diridir ki, nasıl ateş zeytin, servi veya palmiye demeden kuru şeyleri yakar ve onları ateşe çevirir, öyle de Allah'ımız, Yahudi, Sisian, Yunan veya Ismaili demeden, salih amellerde bulunan herkese merhamet eder. Fakat, kalbin orada durmasın ey Yakup. Çünkü, Allah'ın peygamber gönderdiği yerde kendi hükmünü tümüyle reddedip peygamberi izlemek, «O neden böyle diyor?», «Neden böyle yasaklıyor ve emrediyor?» demeden, «Allah böyle istiyor», «Allah böyle emrediyor» demek gerekir. Şimdi, İsrail kavmi Musa'yı hakir gördüğünde, Allah Musa'ya ne demişti? «Onlar seni hakir görmediler, fakat onlar Beni hakir gördüler.»

81.

«Bakın size diyorum ki, insan tüm ömrünü konuşup yazmayı öğrenmeye değil, salih amel işlemeyi öğrenmeye de harcamalıdır. Şimdi söyleyin bana, tüm dikkatiyle hizmet ederek, kendini memnun etmeye çalışmayan Hirodes'in şu kulu kimdir? (Var mıdır böyle biri?) Yalnızca çamur ve gübre olan bir bedeni memnun etmeye çalışıp da, tüm şeyleri yaratan ve ebedi Sübhan ve Kuddüs olan Allah'a kulluk etmeye çalışmayıp unutan dünya(dakiler)e yazıklar olsun.» «Söyleyin bana, eğer kâhinler Allah'ın ahd sandığını taşırken bırakıp yere düşürmüşlerse, bu onların büyük bir günahı değil midir?»
Havariler bunu duyunca titrediler, çünkü, Allah'ın sandığına yanlış dokunduğu için Allah'ın Uzza'yı öldürdüğünü biliyorlardı. Ve dediler: «Böyle bir günah en feci olanıdır.»
O zaman İsa dedi: «Allah sağ ve diridir ki, Allah'ın onunla her şeyi yarattığı ve ona uymakla size sonsuz hayat sunduğu sözünü unutmak daha büyük bir günahtır.»
Ve Isa böyle deyip dua etti. Duasından sonra dedi : «Yarın Samiriye'ye varmamız gerekiyor, çünkü, Allah'ın kutsal meleği bana böyle dedi.»
Belli bir günün sabahında erkenden Isa, Yakub'un yaptığı ve oğlu Yusuf'a verdiği kuyuya yaklaştı. Seyahat nedeniyle yorgun düşen Isa havarilerini yiyecek satın almaları için şehre gönderdi. Kendi de kuyunun yanına, bir kuyu taşının üstüne oturdu. Ve, bir de ne görsün, Samiriyeli bir kadın su çekmek için kuyuya gelmiyor mu!
İsa kadına dedi: «İçmek için bana (su) ver!» Kadın cevapladı: «Şimdi, sen bir İbrani olarak, ben Samiriyeli bir kadından içecek istemeye utanmıyor musun?»
İsa cevap verdi: «Ey kadın, senden içecek isteyenin kim olduğunu bilsen, belki de sen ondan içecek isterdin.»
Kadın karşılık verdi: «Şimdi, kuyu derinken ve senin de su çekecek ne kovan, ne de ipin olmadığını görüp dururken, bana nasıl içmek için (su) verecekmişsin?»
Isa cevap verdi: «Ey kadın, kim bu kuyunun suyundan içerse, susuzluk ona yine gelir, fakat, kim benim verdiğim sudan içerse, artık bir daha susamaz; ama (bunu) susuz olanlara içmek için verirler, o kadar ki, sonsuz hayata ererler.»
O zaman, kadın dedi: «Ey Rab, bana bu suyundan ver.»
îsa cevap verdi: «Git, kocanı çağır, ikinize de içmeniz için vereceğim.»
Kadın dedi: «Benim kocam yok.»
îsa karşılık verdi: «Peki, doğruyu söyledin, çünkü senin beş kocan oldu, şimdiki ise kocan değildir.»
Kadın bunu duyunca şaşırdı ve dedi: «Rab, anlıyorum ki, sen bir peygambersin; bu nedenle söyle bana, yalvarırım : îbraniler, Kudüs'te Siyon dağı üzerinde, Süleyman'ın yaptırdığı mabette ibadet ederler ve derler ki, bir başka yerde değil (ancak) orada (insanlar) Allah'ın rahmet ve bereketini bulurlar. Ve, halkımız (ise) bu dağlar üzerinde ibadet eder ve derler ki, ibadet yalnızca Samiriye dağlarında yapılmalıdır. (Bu durumda) gerçek ibadet edenler kimler olmuş oluyor?»

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Nisan 2009, 01:28   #67
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




82.

O zaman İsa iç çekti ve ağlayıp, dedi: «Yazıklar olsun sana Yahudiye, çünkü, sen «Rabb'ın mabedi, Rabb'ın mabedi» diye büyüklenir ve sanki hiç Allah yokmuş gibi ömür sürer, kendini tümden dünyanın zevklerine ve kazançlarına verirsin; (işte) bu kadın Hüküm Günü'nde seni Cehennem'e mahkûm edecek; çünkü, bu kadın Allah önünde rahmet ve bereketin nasıl bulunacağını öğrenmeye çalışıyor.»
Ve, kadına dönerek dedi: *Ey kadın, siz Samiriyeliler bilmediğiniz şeye ibadet eder, fakat biz İbranîler bildiğimiz şeye ibadet ederiz. Bak, sana diyorum ki, Allah ruhtur ve gerçektir, ve öyle de, ona ruhtan ve gerçekten ibadet edilmelidir. Çünkü, Allah'ın va'di Kudüs'te, Süleyman mabedinde yapılmıştır, başka yerde değil. Ama, inan bana, bir gün gelecek ve Allah rahmetini bir başka şehre gönderecek ve her yerde O'na gerçekten ibadet etmek mümkün olacaktır. Ve, Allah her yerde gerçek ibadeti rahmet(iy)le kabul edecektir.
Kadın karşılık verdi: «Biz Mesih'e bakıyoruz; o geldiğinde bize öğretecek.»
İsa cevap verdi: «Biliyor musun sen kadın, Mesih'in geleceğini?»
Kadın cevap verdi: «Evet ya, Rab.»
O zaman İsa sevindi ve dedi: «Gördüğüm kadarıyla ey kadın, sen mü'minsin; bu bakımdan bil ki, Mesih'in inancıyla Allah'ın seçtiği herkes kurtulacaktır; dolayısıyla, Mesih'in gelişini bilmen gerekmektedir.»
Kadın dedi: «Ey Rab, belki de sen Mesih'sin.» İsa cevap verdi: «Ben, kuşkusuz İsrail ailesine bir kurtuluş peygamberi olarak gönderilmiş bulunuyorum; fakat, benden sonra Allah'ın tüm dünyaya gönderdiği Mesih gelecek; onun için yaratmıştır Allah dünyayı. Ve, o zaman tüm dünyada Allah'a ibadet edilecek ve rahmete erilecek, o kadar ki, şimdi yüz yılda bir gelen sevinç yılı Mesih'le her yerde her (bir) yıla inecek.»
Sonra, kadın su kabını bırakıp, İsa'dan duyduğu her şeyi bildirmek üzere şehre koştu.

83.

Kadın İsa ile konuşurken, havarileri gelmiş ye İsa'­nın bir kadınla bu şekilde konuşmasına şaşıp kalmışlardı. Yine de kimse ona, «Samiriyeli bir kadınla böyle niye konuşursun?» demedi.
Sonra, kadın ayrılıp gidince dediler: «Muallim, yemeğe gelin.»
İsa karşılık verdi: «Ben öbür yemeği yemeliyim.» O zaman, havariler birbirlerine dediler: «Belki, bir yolcu İsa ile konuşup ona yiyecek bulmak için gitmiştir.» Ve, bu (satırları) yazana sorup dediler: «Buraya muallime yemek getirebilecek kimse geldi mi ey Barnabas?»
O zaman (bu satırları) yazan cevap verdi: Gördüğünüz, şu boş kovayı suyla doldurmak için getiren kadından başka kimse gelmedi.».O zaman, havariler İsa'nın sözlerinin anlamını bekliyerek, şaşırıp kaldılar. Bunun üzerine îsa dedi: «Bilmez misiniz ki, gerçek yiyecek Allah'ın istediğini yapmaktır,- çünkü, insanı yaşatan ve ona hayat veren ekmek değil, daha çok, iradesiyle (gelen) Allah'ın sözüdür. Ve, işte bu nedenle kutsal melekler yemezler. Ama, yalnızca Allah'ın iradesiyle beslenerek yaşarlar. Ve, bu şekilde biz, Musa ve İlya ve yine bir başkası kırk gün kırk gece hiç yiyeceksiz (dururuz).
Ve, İsa gözlerini kaldırıp dedi: «Hasat (vaktine) ne kadar var?»
Havariler cevap verdiler; «Üç ay.»
İsa dedi: «Öyleyse bakın, nasıl dağ mısırlarla ağarmışsa, ben de size diyorum ki, bugün toplanması gereken büyük bir hasat vardır.» Ve, sonra kendisini görmeye gelen kalabalığa işaret etti. Şehre varan kadın, «Ey insanlar, gelin ve Allah'ın İsrail ailesine gönderdiği yeni bir peygamber görün» diyerek, tüm şehri ayağa kaldırmış ve İsa'dan duyduğu şeylerin hepsini anlatmıştı. (îsa'nın bulunduğu) yere gelip, kendileriyle kalması için ona yalvardılar; ve (İsa) şehre girip onlarla iki gün kaldı; hastaları iyileştirdi ve Allah'ın melekûtuyla ilgili dersler verdi.
O zaman, şehirliler kadına dediler: «Senin söylediğin zamankinden daha çok onun mucizelerine ve sözlerine inanıyoruz; çünkü, o kuşkusuz Allah'ın kutsal bir (kulu), kendine inananların kurtuluşu için gönderilmiş bir peygamberdir.
Gece yarısı namazından sonra havariler İsa'nın yanına vardılar ve (îsa) onlara dedi: «Bu gece Allah'ın elçisi Mesih zamanında —Şimdi yüz yılda bir gelirken her yıl gelen sevinç (gecesi) olacak. Bu bakımdan, istiyorum ki uyumayalım, ibadet edelim, yüz kez rükûya varıp, her zaman hamde lâyık Kadir ve Rahim olan Allah'ımızı ta'zim edelim ve her seferinde (şöyle) diyelim: «Sen yegâne Allah'ımız, kabul ve itiraf ederiz ki, Sen'in başlangıcın olmadı, sonun da olmayacak; çünkü Sen rahmetinle her şeye başlangıç verdin ve adaletinle de hepsine bir son vereceksin; Sen'in insanlar arasında hiç bir benzerin yoktur. Çünkü, sonsuz iyiliğin içinde Sen ne kımıldarsın, ne de herhangi bir arızaya uğrarsın.. Bize merhamet et, çünkü, bizi Sen yarattın ve biz Sen'in Ellerinin eseriyiz.»

84.

îbadet edildikten sonra îsa dedi: «Allah'a şükredelim, çünkü, bize bu gece büyük rahmet indirdi; çünkü, bu gece geçecek olan zamanı geri getirdi. Ve biz Allah'ın Elçisi'yîe birlikte ibadet ettik. Ve, ben onun sesini duydum.»
Havariler bunu duyunca çok sevindiler ve dediler: «Muallim, bize bu gece bazı hükümler öğret.»
O zaman İsa dedi: «Hiç balla karışık gübre gördünüz mü?»
Cevap verdiler: «Hayır Rab, çünkü, kimse bunu yapacak kadar deli değildir.»
«(Madem öyle), ben de size diyorum ki, dünyada daha deli insanlar vardır.» dedi îsa, «Çünkü, Allah'a kullukla onlar dünyaya kulluğu karıştırırlar. O kadar ki, lekesiz hayat yaşayanların pek çoğunu şeytan aldatmış ve ibadet ederlerken, ibadetleriyle dünya işlerini kanştirmışlar, bu nedenle de, bu zamanda Allah'ın gözünde çirkinleşmişlerdir. Söyleyin bana, ibadet için yıkanırken, hiç bir pis şeyin kendinize dokunmamasına dikkat ediyor musunuz? Evet, mutlaka. Ya ibadet ederken ne yapıyorsunuz? Ruhunuzu Allah'ın rahmetiyle günahlardan temizliyorsunuz. Öyleyse, ibadet ederken, dünyalık şeylerden söz etmek ister misiniz? (Aman) böyle yapmamaya dikkat edin, çünkü, her dünyalık kelime, konuşanın ruhu üzerinde şeytan'ın bir gübresidir.»
O zaman, havariler titrediler, çünkü, (İsa) ateşli bir ruhla konuşmuştu, ve dediler: «Ey muallim, eğer, biz ibadet ederken bir arkadaş bizimle konuşmaya gelirse ne yapalım?»
Isa cevap verdi: «Bekletin ve ibadeti tamamlayın.» Bartalemus dedi: «Ama, alınır da, kendisiyle konuşmadığımızı görünce çeker giderse?»
İsa cevap verdi: «Eğer alınırsa, bana inanın ki, o sizin bir arkadaşınız veya bir mü'min değil, gerçekte inanmayanın biri ve şeytan'ın yoldaşıdır. Söyleyin bana, eğer Hirodes'in bir seyis yamağıyla konuşmaya gitseniz ve onu Hirodes'in kulağına söz anlatırken bulsanız, sizi bekletti diye alınır mısınız?» Kesinlikle hayır; aksine, arkadaşınızı kralın sevdiğini görerek rahat edersiniz. Doğru değil mi?» dedi Isa.
Havariler cevap verdiler; «Doğruların doğrusu.» O zaman İsa dedi: «Bakın, size diyorum ki, herkes ibadet ederken Allah'la konuşur. Öyleyse, insanla konuşacağız diye, Allah'la konuşmayı bırakmanız doğru olur mu? Bundan dolayı, Allah'a kendinden çok saygı gösterdiğiniz için arkadaşınızın alınması doğru olur mu? İnanın bana, eğer beklettiğimiz zaman alınırsa, şeytan'ın iyi bir kulu (demektir) o. Çünkü, Allah'ın insan için bırakılması şeytan'ın arzusudur. Allah sağ ve diridir ki, her iyi işte, Allah'tan korkan kendini dünyanın işlerinden ayırmalı ki, iyi ameli bozulmasın.»

85.

«Bir adam kötü işte bulunduğu veya kötü sözler söylediği zaman, biri onu düzeltmeye gidip, bu tip işlerden men etse, bu adamın yaptığı nedir?» dedi İsa.
Havariler cevap verdiler: «İyi eder, çünkü, güneşin daima karanlığı sürüp çıkarmaya çalışması gibi, her zaman kötülüklerin men edilmesini isteyen Allah'a hizmet eder.»
İsa dedi: «Ben de size diyorum ki, aksine, bir insan iyilik yapar ve iyi (şeyler) konuşurken, kim onu daha iyi olmayan herhangi bir şeyi bahane ederek engellemeye çalışırsa şeytan'a hizmet eder. Hayır, hayır, onun yoldaşı (bile) olur. Çünkü şeytan, her iyi şeyi engellemekten başka bir işe bakmaz.»
«Şimdi ben size ne diyeyim? Allah'ın dostu ve mukaddesi Süleyman Peygamber'in dediği gibi diyeyim size: «Tanıdığınız bin kişiden biri arkadaşınızdır.»
O zaman Matta dedi: «Öyleyse, kimseyi sevemiyeceğiz.»
Isa cevap verdi: «Bakın, size diyorum ki, sizin için günah dışında herhangi bir şeyden nefret etmek meşru değildir; o kadar ki, şeytan'dan bile Allah'ın yaratığı olarak nefret edemez, ancak Allah'ın düşmanı olarak (nefret edebilirsiniz). Bu, neden böyle biliyor musunuz? Söyleyeyim size: Çünkü, o, Allah'ın bir yaratığı olup, Allah'ın yarattığı her şey iyi ve tamdır. Bu bakımdan, kim yaratılandan nefret ederse Yaratan'-dan da nefret eder. Fakat, arkadaş tek bir şeydir, kolayca bulunmaz, ama kolayca yitirilir. Çünkü, arkadaş sonsuz derecede sevdiğiyle zıtlaşmaya katlanamaz. Dikkat edin, tedbirli olun ve arkadaş olarak sevdiğinizi sevmeyeni seçmeyin. Arkadaşın ne demek olduğunu biliyor musunuz? Arkadaş; şu bu değil, yalnızca ruh doktoru demektir. Ve böyle de, nasıl kişi, hastalığı bilip de, ilâcını vermekten anlayan iyi bir doktoru çok seyrek bulursa, aynı şekilde, hataları bilip, doğruya yöneltmekten anlayan arkadaşlar da (çok seyrek bulunur.) Fakat, burada bir şer vardır; şöyle ki, arkadaşlarının hatalarını görmezlikten gelen arkadaşlara sahiptir pek çokları; diğerleri vardır, onları mazur görür; bir diğerleri onları dünyevî bahanelerle savunur; ve en kötüsü de, arkadaşını yanlışlara çağırıp yardım eden ve sonunu kendi kötü sonuna benzetendir. Dikkat edin ki, böylelerini arkadaş edinmeyesiniz, çünkü, gerçekten onlar düşmandırlar ve ruh katilleridirler.»

86.

«Arkadaşınız şöyle olsun: Sizi doğrultmak isterken bile, kendisi doğrulsun; sizin Allah sevgisi için her şeyden geçmenizi isterken bile, Allah'a hizmet için kendini bile feda etmeniz onu memnun etsin.
«Ama söyleyin bana, eğer bir kişi Allah'ı nasıl seveceğini bilmezse, kendini ne şekilde seveceğini nasıl bilir; kendini sevmeği bilmezken, başkalarını ne şekilde seveceğini nasıl bilir? Kesinlikle imkânsızdır bu. Bu bakımdan, kendinize arkadaş seçeceğiniz zaman (çünkü, hiç arkadaşı olmayan, oldukça yoksul olandır) , önce, onun güzel soyuna, güzel ailesine, güzel evine, güzel giysisine, güzel şekline ve güzel sözlerine bakmayın. Çünkü; kolayca aldanırsınız. Fakat, Allah'­tan nasıl korktuğuna, dünyalık şeyleri nasıl hakir gördüğüne, salih amelleri nasıl sevdiğine ve hepsinin üstünde kendi bedeninden nasıl nefret ettiğine bakın ki, gerçek arkadaşı kolayca bulasınız; eğer o her şeyin üstünde Allah'tan korkuyor ve dünyanın fani şeylerini hakir görüyorsa; her zaman salih amellerle meşgul oluyor ve kendi vücudundan zalim bir düşman gibi nefret ediyorsa. Yine de, böyle bir arkadaşı, sevgin onda kalacak şekilde sevmeyeceksiniz. Çünkü, (bu şekilde) bir puta tapıcı olursunuz. Ama, onu Allah'ın size verdiği bir hediye olarak sevin, çünkü, bu şekilde Allah (onu) daha büyük sevgiyle süsleyecektir. Bakın, size diyorum ki, gerçek bir arkadaş bulan Cennet'in zevklerinden birini bulmuştur; hayır, hayır, böylesi Cennet'in anahtarıdır.
Teddeus karşılık verdi: «Ya, bir adamın şans eseri, sizin anlattığınız gibi olmayan bir arkadaşı olacak olursa, ey muallim? Ne yapsın o? Ondan vaz mı geçsin?»
İsa cevap verdi: «Gemisini kârlı olduğu sürece kullanan, zararlı hale geldiğini gördüğü zaman da bırakan denizcinin yaptığı gibi yapsın. Senden daha kötü olan arkadaşını böyle yaparsın, senin için bir tehlike olduğu şeylerde eğer Allah'ın rahmetinden ayrı düşmeyeceksen onu terk et.»

87.

«Vay haline tökezlerden dolayı dünyanın. Tökezlerin gelmemesi olmaz, tüm dünya kötülükler içinde yüzüyor çünkü. Ama yine de, vay o adama ki, tökezler onun vasıtasıyla gelir. Eğer bu adam boynunda bir el değirmeni taşıyıp, denizin derinliklerine dalsaydı, komşusuna karşı suç işlemesinden daha iyi olurdu. Eğer, gözünüz sizin bir günah nedeniyse, onu çıkarıp atın; çünkü, tek bir gözle Cennet'e gitmek, ikisiyle birlikte Cehennem'e gitmekten daha iyidir. Eğer, eliniz veya ayağınız sizi günaha itiyorsa, (yine) aynı şekilde yapın; çünkü, göklerin melekûtuna bir ayak veya bir elle girmek, iki el veya iki ayakla Cehennem'e gitmekten daha iyidir.»
Petrus seslendi: «Rab, ben bunu ne yapayım? Muhakkak, kısa zamanda parça parça olacağım.»
İsa cevap verdi: «Ey Petrus, bedeni aklı bırak ve doğruca gerçeği bul. Çünkü, sana öğreten senin gözündür, sana işlerinde yardım eden ayağındır, sana bir~şeyler alıp veren de elindir. Bu bakımdan, bunlar senin için günah nedeni olursa, onları bırak; çünkü, Cennet'e bilgisiz, bir kaç amelle ve yoksul gitmek, Cehennem'e akıllı, büyük amellerle ve zengin gitmekten daha iyidir. Seni Allah'a kulluktan alıkoyan her şeyi, bir kişinin görmesini engelleyen her şeyi fırlatıp attığı gibi, kendinden çıkar at.»
Ve, îsa böyle söyleyip, Petrus'u yanına çağırdı ve ona dedi: «Eğer, kardeşin sana karşı günah işlerse, git ve onu düzelt. Eğer düzelirse sevin; çünkü, kardeşini kazanmış olursun. Ama, düzelmezse, yeniden git ve iki tanık çağırıp, onu yeniden düzelt; ve düzelmeyecek olursa git ve durumu kiliseye anlat; yine de düzelmeyecek olursa, onu kâfir yerine koy, bu bakımdan, onunla aynı çatı altında durmaz, onun oturduğu masada yemek yemez ve onunla konuşmazsın; o kadar ki, yürürken ayağını koyduğu yeri bilirsen, oraya kendi ayağını koymazsın.»

88.

Ama, aklında olsun ki, kendini daha iyi görmeyesin; bunun, yerine şöyle diyesin: «Petrus, petrus, eğer Allah nimetiyle sana yardım etmese, ondan daha kötü olursun.»
Petrus karşılık verdi: «Onu nasıl düzeltmeliyim?»
îsa cevap verdi: «Kendinin nasıl düzeltilmesini istiyorsan öyle. Başkalarının sana nasıl katlanmalarını istiyorsan, sen de başkalarına öyle katlan. înan bana Petrus, çünkü sana söylüyorum ki, merhametle kardeşini düzelttiğin her vakit Allah'ın merhametini çekersin ve sözlerin meyvesini verir; fakat, sert ve haşin olursan, Allah'ın adaleti tarafından sertçe cezalandırılırsın ve sözlerin hiç meyve vermez. Söyle bana Petrus: Şu, yoksulların içinde yemeklerini pişirdikleri toprak kaplar var ya, bunları onlar denk geldiğince taşlarla ve demir çekiçlerle mi yıkıyorlar? Emin ol ki hayır; ama, bunların yerine sıcak suyla (yıkamıyorlar mı?) Kaplar, demirle parça parça olur, yemek eşyası ateşte yanar; fakat, insan merhametle düzelir. Dolayısıyla, kardeşini düzelteceğin zaman kendi kendine şöyle diyesin: «Eğer Allah bana yardım etmezse, onun bugün yaptıklarının, ben daha kötüsünü yaparım yarın.»
Petrus karşılık verdi: «Kardeşimi kaç kez bağışlamalıyım, ey muallim?»
İsa cevap verdi: «Onun seni kaç kez bağışlamasını istiyorsan, o kadar.»
Petrus dedi: «Günde yedi kez mi?»
îsa cevap verdi: «Yalnızca yedi kez değil, onu her gün yetmiş çarpı yedi kez bağışlayacaksın; çünkü.-bağışiayan bağışlanacak, cezaya çarptıran ise cezaya çarptırılacaktır.»
O zaman bu (satırlar) ı yazan dedi: «Yanıklar olsun reislere! Çünkü, Cehennem'e gidecektir onlar.»
îsa, onu azarlıyarak dedi: «Böyle demekle aptallaşıyorsun, ey Barnabas! Bak, sana diyorum ki, reisin devlet için gerekli olduğu kadar, banyo vücut için, gem at için ve dümen gemi için önemli değildir. Ve, hangi nedenle Allah Musa'ya, Yuşa'ya, Samuel'e, Davud ve Süleyman'a ve gelip geçen daha pek çoklarına hüküm verdi? Bunlara Allah, kötülüklerin kökünden kazınması için kılıç vermiştir.»
O zaman, bu (satırları) yazan dedi: «Şimdi, cezaya çarptırma ve bağışlama hükümleri nasıl verilmeli?»
îsa cevap verdi: «Herkes hüküm verici değildir: -Çünkü, başkalarını cezaya çarptırma hak ve yetkisi yalnızca hakimlere aittir, ey Barnabas. Ve, nasıl baba, tüm beden çürümesin diye, çürümüş bir azanın oğlundan kesilip atılmasını emrederse, hakim de suçluları cezaya çarptırmalıdır.»

89.

Petrus dedi: «Kardeşimin tevbe etmesi için ne kadar beklemem gerek?»
İsa cevap verdi: «Seni ne kadar beklemelerini istiyorsan o kadar.»
Petrus karşılık verdi: «Herkes bunu anlamaz; bu bakımdan, bize daha açık konuşun.»
îsa cevap verdi: «Allah'ın seni beklediği kadar, sen de kardeşini bekle.»
«Bunu da anlamazlar» dedi Petrus. îsa cevap verdi: «Tevbe etmek için vakti olduğu sürece bekle.»
O zaman, Petrus üzüldü ve diğerleri de (üzüldüler) , çünkü, söylemek istenileni anlamadılar. Bunun üzerine, îsa cevap verdi: «Eğer sağlam anlayış sahibiyseniz ve kendinizin günahkâr olduğunuzu biliyorsanız, kalbinizi günahkâra karşı merhametten kesmeyi hiç bir zaman düşünmezsiniz. Ve, ben böyle açık açık söylüyorum size, ki günahkâr, dişlerinin altında nefes alıp verecek bir ruhu oldukça tevbe etsin diye beklenmelidir. Çünkü, Kadir ve Rahim olan Allah'ımız onu böyle bekler. Allah demedi ki, «Şu saatte günahkâr oruç tutacak, zekât verecek, namaz kılacak ve hacca gidecek ve ben de onu affedeceğim.» Pek çokları bunu yerine getirdiler de, ebediyen lanete uğradılar. Fakat, O dedi: «Şu saatte günahkâr günahlarına ağlasın, ben de, kendi payıma onun kötülüklerini daha fazla hatırlamam.» Anlıyor musunuz?» dedi îsa.
Havariler cevap verdiler: «Kısmen anladık, kısmen de anlamadık.»
îsa dedi: «Neresini anlamadınız?» Cevapladılar: «Oruçla birlikte namaz da kılan pek çok kişinin lanete uğramasını.»
O zaman, îsa dedi: «Bakın, size diyorum ki, münafıklar ve goyimler Allah'ın dostlarından daha çok namaz kılar, daha çok zekât verir ve daha çok oruç tutarlar. Ama, inançları olmadığından, Allah sevgisi için tevbe edemezler ve böylece lanete uğrarlar.»
O zaman Yuhanna dedi: «Bize, Allah aşkına imanı öğret.»
îsa cevap verdi: «Şimdi, sabah namazını kılma vakti.» Bunun üzerine kalkıp yıkandılar ve her zaman Sübhan ve Azîm Allah'ımıza ibadet ettiler.

90.

Namaz bitince, havarileri yeniden İsa'nın yanına geldiler, o da ağzını açtı ve dedi: «Yaklaş Yuhanna, çünkü bu gün, sorduğun her şeyi sana anlatacağım. İman, Allah'ın seçtiklerini mühürlediği bir mühürdür: mühür ki, Elçisi'ne vermiş ve O'nun ellerinden seçilmiş olan herkes imanı almıştır. Çünkü, nasıl Allah birdir, öyle de, iman da birdir. Bu nedenle, her şeyden önce Elçisi'ni yaratmış olan Allah, O'na her şeyden önce, sanki Allah'ın benzeriymiş (resmiymiş) ve Allah'ın yaptığı ve söylediği şeylerin hepsiymiş gibi imanı vermiştir. Ve, işte, mü'min imanla her şeyi birinin gözleriyle gördüğünden daha iyi görür; çünkü, gözler yanılabilir; hatta, hemen hemen her zaman yanılır; ama iman asla yanılmaz, çünkü, kaynak olarak Allah ve sözüne sahiptir. Bana inan, imanla Allah'ın tüm seçtikleri kurtulur. Ve, herhangi bir kimsenin iman olmadan Allah'ı memnun etmesinin imkânsız olduğu da kesindir. Bu nedenle şeytan, orucu ve namazı, zekâtı ve haccı hiçe indirmek için çalışmaz; inanmayanları daha bu işleri yapmaya iter, çünkü, insanın karşılığını almadan çalıştığını görmekten zevk alır. Fakat, tüm gayretiyle imanı hiçe indirmek için sancılanır durur. Bu bakımdan iman özenle bilhassa korunmalıdır; ve en emin yol da, «Neden?» sorusunun insanları Cennet'ten çıkardığını ve şeytan'ı en güzel bir melekten çirkin bir cine çevirdiğini görerek, «Neden'i bırakmak olacaktır.»
O zaman Yuhanna dedi: «Şimdi biz, ilmin kapısı olduğunu göre göre, «Neden» i nasıl bırakalım?»
İsa cevap verdi: «Öyle değil, «Neden» Cehennem'-in kapısıdır.»
Bunun üzerine Yuhanna sustu, Isa devam etti : «Allah bir şey söylediği zaman ey insan, sen kimsin ki, kuşkun kalmasın diye, «Neden böyle dedin ey Allah; neden böyle yaptın? diyecekmişsin? Toprak kap, olur ya, yapıcısına diyecek mi ki, «beni neden su tutmak için yaptın da, almak için yapmadın?» Bak, sana diyorum ki, her iğvaya karşı şu sözle kendini güçlendirmen gerekir: «Allah böyle dedi», -Böyle yaptı Allah»; «Allah böyle diledi»; çünkü, böyle yapmakla emniyet içinde yaşarsın.»

91.

Bu zamanda Yahudiye'nin her yanında, İsa hakkında büyük bir dedikodu vardı: Romalı askerler şeytan'ın çalışmalarıyla, İsa'nın kendilerini ziyaret etmeye gelen Allah olduğunu söyleyerek, İbranîler'i karıştırıyorlardı. Bunun üzerine, öylesine büyük bir fitne doğdu ki, kırk gün demeden tüm Yahudiye silahlandı; o kadar ki, oğul babasına, kardeş kardeşine karşı durdu. Çünkü, bazıları İsa'nın dünyaya gelen Allah olduğunu söylerken, diğerleri, «Hayır, O Allah'ın oğludur» diyor; bir diğerleri de, «Hayır, çünkü Allah insana benzemez, bu nedenle de, oğul edinmez; Nasıralı İsa ise Allah'ın bir peygamberidir» diyorlardı.»
Ve, bu (fitne) İsa'nın gösterdiği büyük mucizeler nedeniyle doğmuştu.
Bunun üzerine, halkı susturmak için, başkâhinin alnında Allah'ın kutsal adı, Teta Gramaton (aslından aynen alındı) olduğu halde kâhinlik cübbesini giyip at üzerinde merasimde görünmesi gerekti. Ve, benzer şekilde vali Pilatus ve Hirodes de ata bindiler.
Bu olaylar nedeniyle, Mizpeh'de, her biri kılıçlı ikiyüzbin kişiden oluşan üç ordu toplandı. Onlara karşı Hirodes konuştu, fakat susmadılar. Sonra, vali ve başkahin konuşup dediler: «Kardeşler, bu savaş şeytan'ın çalışmasıyla doğuyor, çünkü îsa hayattadır ve ona baş vurup, kendisi hakkında ifade vermesini istememiz gerekir. Sonra da ne derse ona inanırız.»
Bunun üzerine herkes sustu; silahlarını bırakıp, birbirlerini kucakladılar ve birbirlerine şöyle dediler: -«Beni affet, kardeş!»
O gün, kararlaştırıldığı biçimde herkes söyleyeceği şeye göre Isa'ya inanmayı kalbine koydu. Ve, vali ile başkâhin tarafından, İsa'nın bulunduğu yeri bildirecek olana büyük ödüller verileceği ilân edildi.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Nisan 2009, 01:33   #68
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




92.

Bu sırada biz, kutsal meleğin sözü üzerine Sina Dağı'na gitmiştik. Ve, îsa orada havarileriyle birlikte kırk gün kaldı. Bu (süre) geçince, Kudüs'e gitmek üzere îsa Erden ırmağına vardı. Ve, İsa'nın Allah olduğuna inananlardan biri tarafından görüldü. Bunun üzerine sevinçlerin en büyüğüyle, -«Allah'ımız geliyor» diye bağırıp, şehre varınca da, «Allah'ımız geliyor ey Kudüs, onu almaya hazırlan!» diyerek tüm şehri ayaklandırdı. Ve, İsa'yı Erden yakınında görmüş olduğuna tanıklık etti.
O zaman, küçük büyük herkes İsa'yı görmek için şehirden çıktı, o kadar ki, şehir boşaldı; çünkü kadınlar, çocuklarını kucaklarına almışlar, yemek için yiyecek almayı bile unutmuşlardı.
Bu durumu anladıkları zaman vali ve başkâhin atla çıkıp, halk arasındaki fitnenin yatışması için, aynı şekilde İsa'yı bulmak için atla çıkan Hirodes'e bir elçi gönderdiler. Bunun üzerine, iki gün Erden yakınındaki görülen yerlerde İsa'yı aradılar ve üçüncü gün öğleye doğru, havarileriyle birlikte Musa'nın kitabına göre ibadet için temizlenirken buldular.
îsa, yeri insanlarla dolduran kalabalığı görünce çok şaşırdı ve havarilerine dedi: «Belki de şeytan Yahudiye'de fitne uyandırmıştır. şeytan'dan günahkârlar üzerindeki egemenliğini Allah inşallah alır.»
Ve, bunu dediğinde kalabalık yaklaşıyordu ve kendisini tanıdıkları zaman, «Hoş geldinler sana ey Allah'ınız!» diye bağırmaya ve Allah'a yapıyorlarmış gibi saygı gösterilerinde bulunmaya başladılar. Bunun üzerine İsa büyük bir aah çekti ve dedi: «Gidin benim önümden ey deliler, çünkü, ben yerin açılıp da iğrenç sözlerinizden dolayı sizinle birlikte beni yemesinden korkuyorum!» Bunun üzerine insanlar dehşete kapılarak, ağlamaya başladılar.

93.

O zaman, İsa sus işareti olarak elini kaldırdı ve dedi: «Siz var ya siz, ey İsrailîler, bir insan olan bana Allah'ımız demekle büyük hata işlediniz. Ve, korkarım ki, Allah bundan dolayı kutsal şehir üzerine, onu yabancılara köle ederek ağır bir belâ indirir Ey, sizi buna iten bin kez lanetli şeytan!»
Ve bunu deyip, İsa iki elleriyle yüzünü tokatladı, bunun üzerine öylesine bir yas yükseldi ki, kimse îsa'nın ne dediğini duyamıyordu. Bu durum karşısında, Isa bir kez daha sus işareti olarak elini kaldırdı. Ve, halk ağlamayı bırakınca, bir kez daha konuştu: «Göğün huzurunda itiraf ediyor ve yer üzerinde oturan her şeyi tanıklığa çağırıyorum ki, ben sizin dediğiniz, şeylerin tümüne yabancıyım; görüyor (sunuz) ki, ben, ölümcül (bir) kadından doğmuş, Allah'ın hükmüne tabi, diğer insanlar gibi yeme ve uyuma, soğuk ve sıcak dertlerini çeken bir insanım. Bu bakımdan, Allah hükmünü vereceği zaman; sözlerim benim insandan öte olduğuma inananların her birini bir kılıç gibi delip geçecektir.»
Ve, böyle dedik (ten sonra) îsa, çok büyük bir atlı kalabalığı gördü ve bundan Hirodes ve başkâhinle birlikte valinin gelmekte olduklarını anladı.
O zaman İsa dedi: «Ne belli, belki onlar da delirmiştir.»
Vali, Hirodes ve başkâhinle birlikte oraya varınca, herkes atından inip, İsa'nın çevresinde bir çember oluşturdular, o kadar ki, askerler İsa'nın başkâhinle konuşmasını dinlemek isteyen halkı tutamıyorlardı.
îsa saygıyla kâhine yaklaştı, ama o İsa'nın önünde rükûya vanp, tapınmak istiyordu ki, İsa bağırdı; «Yaptığına dikkat et, ey yaşayan Allah'ın kâhini! Allah'ımıza karşı günah işleme!»
Kâhin karşılık verdi: «Şimdi, Yahudiye senin alâmetlerin ve öğretinle öylesine kaynıyor ki, senin Allah olduğunu haykırıyorlar; bu nedenle, halk sıkıştığından, Roma valisi ve kral Hirodes'le buraya gelmiş bulunuyorum. Bu bakımdan, sana yürekten rica ediyorum ki, senin yüzünden ortaya çıkan fitneyi kaldırmaya razı olasın. Çünkü, bazıları Allah olduğunu söylüyor, bazıları Allah'ın oğlu olduğunu, bazıları da bir peygamber olduğunu söylüyor.»
îsa cevap verdi: «Ve sen, ey Allah'ın başkâhini, neden sen bu fitneyi yatıştırmadın? Sen de mi yoksa aklını yitirdin? Allah'ın kanunu ile birlikte peygamberlikler öylesine nisyana(unutulmaya) terkedilmiş ki, ey şeytan'ın aldattığı lanetli Yahudiye!»

94.

Ve, îsa bunu söyleyip, yeniden dedi: «Göğün huzurunda itiraf ediyor ve yer üzerinde oturan herkesi tanıklığa çağırıyorum ki, insanların hakkımda dedikleri, yani, benim insandan öte olduğum (şeklinde söyledikleri) şeylerin tümüne yabancıyım ben. Çünkü, bir kadından doğma, Allah'ın hükmüne tabi, burada diğer insanlar gibi yaşayan, ve herkesin çektiği dertlere maruz bir insanım ben. Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, dediğin şeyi söylemekle büyük günah işledin, ey başkâhin. Bu günah nedeniyle kutsal şehir üzerine büyük intikam gelmez inşallah.»
O zaman, kâhin dedi: «Allah bizi bağışlasın ve sen bizim için dua et.»
Sonra, vali ve Hirodes dediler: «Efendi, insanın senin yaptığını yapması imkânsızdır; bu bakımdan, ne dediğini anlamıyoruz.»
îsa cevap verdi: «Dediğiniz doğru, çünkü, Allah insanda iyi şeyler yapar. Nasıl ki, şeytan kötü şeyler yapıyor. Çünkü, insan bir dükkân gibidir. Oraya rızasıyla giren çalışır ve orada satıcılık yapar. Fakat, söyleyin bana ey vali ve sen ey kral, siz böyle dersiniz, çünkü bizim kanunumuza yabancısınız. Eğer, Allah'ımızın ahdini ve va'dini okursanız, Musa'nın bir asayla suyu kana, tozu pireye, çiği fırtınaya ve ışığı karanlığa çevirdiğini görürsünüz. Yerleri kaplayan kurbağa ve fareleri Mısır'a getirdi, ilk doğanları öldürdü ve denizi yardı da, orada Firavun'u boğdu. Ben, bunlardan hiç birini yapmış değilim. Ve, Musa'ya gelince, herkes itiraf eder ki, o, şu anda ölmüş bir adamdır. Yuşa, güneşi yerinde durdurdu ve Erden (ırmağını) yardı, ben bunları da henüz yapmadım. Ve, Yuşa'ya gelince, herkes itiraf eder ki o şu anda ölmüş bir adamdır. îlya gökten görüne görüne ateş ve yağmur indirdi, ben, bunları da yapmış değilim. Ve, îlya'ya gelince, herkes itiraf eder ki, o bir insandır. Ve, (aynı şekilde) Allah'ın kudretiyle, Kadir ve Rahîm, her zaman Sübhan ve Kuddüs Allah'ımızı bilmeyenlerin akıllarının kavrayamayacağı şeyler yapan daha pek çok peygamberler, kutsal insanlar, Allah'ın dostları.»

95.

Ardından, vali, başkâhin ve kral, İsa'dan halkı susturması için, yüksek bir yere çıkıp halka konuşmasını rica ettiler. O zaman İsa, tüm İsrailîler kuru ayakkabılarla geçerlerken Yuşa'nın Ürdün'ün orta yerinden on iki kabileye aldırttığı oniki taştan birinin üzerine çıktı ve yüksek sesle dedi: «Kâhinimiz yüksek bir yere çıksın da, oradan benim sözlerimi tasdik etsin.» Bunun üzerine, kâhin oraya çıktı; İsa, herkes duysun diye, ona ayrıca dedi: «Yaşayan Allah'ın va'dinde ve ahdinde, Allah'ımızın başlangıcı olmadığı ve hiç bir zaman sonunun da olmayacağı yazılıdır.»
Kâhin, karşılık verdi: «Aynen böyle yazılıdır orada.»
İsa dedi: «Allah'ımızın yalnızca Kendi Sözü'yle her şeyi yaratmış olduğu yazılıdır.»
«Aynen öyledir» dedi kâhin.
îsa dedi: «Allah'ın değişmeyen cisimsiz ve hiç bir şeyden oluşmaması nedeniyle görünmez ve insan zihninden gizli olduğu yazılıdır.»
«Öyledir, gerçekten» dedi kâhin.
îsa dedi: «Allah'ımız sınırsız ve sonsuz olduğundan, gökler göğünün onu ihata edemiyeceği yazılıdır.»
«Süleyman Peygamber de böyle söyledi ey îsa» dedi kâhin.
İsa dedi «Allah'ın yemediğinden, uyumadığından ve her hangi bir eksiklikle ma'lûl olmadığından, hiç bir şeye ihtiyaç duymadığı yazılıdır.
«Öyledir» dedi kâhin.
îsa dedi: «Allah'ımızın her yerde olduğu ve vurup düşüren ve bütünleştiren ve razı olduğu her şeyi yapan O'ndan başka hiç bir ilâh olmadığı yazılıdır.»
«Öyle yazılıdır» diye karşılık verdi kâhin.
O zaman îsa ellerini yukarı kaldırarak dedi: «Allah'ımız Rabb, tersine inanacak herkese karşı şahit olarak, senin hükmüne getireceğim inancım budur.» Ve, halka dönerek dedi: «Kâhinin, Allah'ın ebediyete kadar ahdi olan Musa'nın kitabında yazılıdır dediği şeylere bakarak tevbe edin, ki günahınızı idrak edebilesiniz; çünkü ben görünen bir insan ve yeryüzünde yürüyen diğer insanlar gibi ölümlü bir çiğnem çamurum. Ve, benim bir başlangıcım oldu, sonum da olacak ve (ben) bir sineği (bile) yeniden yaratamayan biri(yim).»
Bunun üzerine, halk sesli sesli ağlayıp dedi: «Günah işledik sana karşı Allah'ımız Rabb; bize merhamet et.» Ve, kutsal şehrin güvenliği, Allah'ın kızarak onu milletlerin ayaklarının altına teslim etmemesi için Isa'ya dua et diye hepsi de yalvardı. Bu durum karşısında, îsa ellerini kaldırarak, kutsal şehir ve Allah'ın insanları için dua etti. Herkes bağrışıyordu: «Amin, amin!»

96.

Dua bitince kâhin yüksek bir sesle dedi: «Dur îsa, çünkü, milletimizi sakinleştirmek için senin kim olduğunu bilmemiz gerekiyor.»
İsa karşılık verdi: «Ben, Davud soyundan Meryem oğlu îsa, ölümlü ve Allah'tan korkan bir insanım ve şan, şeref ve azametin Allah'a verilmesine çalışıyorum.»
Kâhin cevap verdi: «Musa'nın kitabında, Allah'ın ne dilediğini bize ilân edecek ve dünyaya Allah'ın rahmetini getirecek olan Mesih'i Allah'ın bize herhalde göndereceği yazılıdır. Bu bakımdan, senden rica ediyorum, bize gerçeği söyle, sen beklediğimiz Allah'ın Mesihi misin?»
İsa cevap verdi: «Allah'ın böyle va'd ettiği doğrudur. Fakat ben kuşkusuz o değilim, çünkü o benden önce yaratılmıştır ve benden sonra gelecektir.»
Kâhin karşılık verdi: «Sözlerinden ve alâmetlerinden, biz ne olursa olsun inanıyoruz ki, sen Allah'ın bir peygamberi ve bir mukaddesisin. Bu nedenle, tüm Yahudiye ve İsrail adına senden rica ediyorum ki, Allah aşkına bize Mesih'in ne şekilde geleceğini anlatasın.»
îsa cevap verdi: «Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, Allah, babamız İbrahim'e, «Senin soyundan yeryüzünün tüm kabilelerini kutsayacağım» diye va'd etmişse de, ben yeryüzünün tüm kabilelerinin beklediği Mesih değilim. Fakat, Allah beni dünyadan çekip alınca, şeytan dinsizleri benim Allah ve Allah'ın oğlu olduğuma inandırarak, bu lânetli fitneyi yeniden çıkaracak, bu şekilde sözlerim ve akidem öylesine tahrif edilecek ki, ortada otuz mü'min ya kalacak, ya kalmayacak. Bunun üzerine Allah dünyaya acıyacak ve herşeyi kendisi için yaratmış olduğu Elçisi'ni gönderecek; O güneyden kuvvetle gelecek ve putatapıcılarla birlikte putları yok edecek; şeytan'-dan insanlar üzerindeki egemenliği (ni) alacak. Yanında, kendisine inanacak olanların kurtuluşu için Allah'ın merhametini getirecektir. Onun sözlerine inanacak olanlara (ne) mutlu.»

97. "MUHAMMED O'nun kutlu adıdır"

«O'nun ayakkabı bağlarını çözecek değerde değilsem de, Allah'tan O'nu görme rahmet ve bereketini aldım.»
O zaman, vali ve kralla birlikte kâhin cevap verip, dedi: «Üzme kendini ey îsa, Allah'ın mukaddesi, çünkü, bizim zamanımızda bu fitne bir daha olmaz, şundan ki, kutlu Roma senatosuna o şekilde yazacağız ki, împaratorluk iradesiyle kimse sana bundan böyle Allah veya Allah'ın oğlu demeyecektir.»
O zaman, İsa dedi: «Sözlerinizden teselli bulmuyorum, çünkü sizin ışık umduğunuz yere karanlık gelecektir; fakat benim tesellim, hakkımdaki her batıl düşünceyi yok edecek ve dini tüm dünyaya yayılıp, (tüm dünyayı) kontrolüne alacak olan Elçi'nin gelmesindedir, çünkü böyle va'd etmiştir Allah, babamız İbrahim'e. Ve, bana teselli veren, onun dininin sona ermeyecek ve Allah tarafından el değmeden korunacak olmasıdır.»
Kahin karşılık verdi: «Allah'ın Elçisi geldikten sonra, (daha) başka peygamberler gelecek mi?»
İsa cevap verdi: «Ondan sonra Allah tarafından gönderilen gerçek peygamberler gelmeyecek ama, pek çok yalancı peygamber gelecek; ki ben buna üzülüyorum. Çünkü, şeytan Allah'ın adaletli hükmüyle onları yerlerinden kaldıracak da, kendilerini, benim kitabımı bahane edinip gizleyecekler.»
Hirodes karşılık verdi: «Bu tür dinsizlerin huzuruna geleceği Allah'ın adaletli hükmü nasıl bir şeydir?»
İsa cevap verdi: «Ne adalettir ki, kurtuluşa götüren gerçeğe inanmayan, lanete götüren bir yalana inanır. Bu nedenle size diyorum ki, Mika ve Yeremya zamanında da görülebileceği üzere, dünya hep gerçek peygamberleri horlamış ve yalancıları sevmiştir. Çünkü, her benzer kendi benzerini sever.»
O zaman, kâhin dedi: «Mesih'e ne ad verilecek ve hangi işaret (ler) onun gelişini ortaya koyacaktır?»
İsa cevap verdi: «Mesih'in adı hayranlık uyandırır, çünkü Allah ruhunu yaratıp da, göksel bir nur içine koyduğu zaman ona (bu) adı kendisi vermiştir. Allah dedi: «Bekle Muhammed; çünkü senin uğruna Cennet'i, dünyayı ve yığınlarca yaratığı yaratacağım, içlerinden seni bir elçi yapacağım, öyle ki, kim seni kutsarsa kutsanacak, kim seni lanetlerse lânetlenecektir. Seni, dünyaya göndereceğim zaman, kurtuluşa elçim olarak göndereceğim ve senin sözün gerçek olacak. O kadar ki, gök ve yer düşecek. Fakat senin dinin düşmeyecek. MUHAMMED O'nun kutlu adıdır.»
O zaman, kalabalık seslerini yükseltip, dediler: «Ey Allah, bize elçini gönder! Ey Muhammed, dünyanın kurtuluşu için çabuk gel!»

98.

Ve, kalabalık böyle deyip, İsa ile ilgili ve akidesi ile ilgili büyük görüşmeler yapmış olarak, kâhin, vali ve Hirodes'le birlikte ayrıldılar. Bundan sonra kâhin, Roma'ya, Senato'ya tüm meseleyi yazmasını validen rica etti; vali bunu yerine getirdi. Bunun üzerine, Senato İsraililere acıyıp, Yahudilerin peygamberi Nasıralı Isa'ya 'Allah' veya 'Allah'ın oğlu' diyenin öldürüleceği hükmünü verdi. Bu hüküm, bakır üzerine kazınıp mabede kondu.
Kalabalığın büyük bölümü ayrıldığı zaman, kadın ve çocuk olmayan beşbin kadar kişi kaldı; yolculuktan yorgun düşmüş, Isa'ya olan özlemleri nedeniyle yanlarına almayı unuttuklarından iki gün ekmeksiz kalan ve bundan dolayı çiğ ot yiyen (kişilerdi) bunlar bu bakımdan, diğerleri gibi ayrılıp gidememişlerdi.
O zaman İsa, bu (durum)u sezince onlara acıdı ve Filipus'a dedi: «Açlıktan helak olmamaları için bunlara nereden ekmek bulacağız?»
Filipus cevap verdi: «Rab, her birinin birazcık tatması için bile, ikiyüz altın bu kadar ekmeği satın alma (ya yetmez)» O zaman Andreas dedi: «Burada beş somunu ve iki balığı olan bir çocuk ,var, fakat bu kadar (kişi) için nedir ki bu?»
İsa cevap verdi: «Kalabalığı oturtun.» Ellişer kırkar otlar üzerine oturdular. O zaman İsa dedi: «Allah'ın adıyla! (Bismillah)» ve, ekmeği alıp, Allah'a dua etti. Ve sonra ekmeği bölüp havarilere verdi, havariler (de) kalabalığa verdiler; ve balıkları da böyle yaptılar. Herkes yedi ve herkes doydu. O zaman İsa dedi: «Artanları toplayın.» Havariler parçaları toplayıp on iki sepet doldurdular. Bunun üzerine herkes elini gözlerine koyup, dedi: «Uyanık mıyım, yoksa düş mü görüyorum?» Ve, büyük mucize nedeniyle kendilerinden geçmiş gibi bir saat öyle kalakaldılar.
Ardından İsa, Allah'a şükredip, onları dağıttı, fakat ayrılmak istemeyen yetmiş iki kişi vardı; bu durum karşısında îsa, inançlarını anlayıp, onlan şakirdi olarak seçti.

99.

Erden yakınındaki Tire'de çölün boş bir parçasına çekilen İsa, yetmiş iki (kişi) yi, on ikiyle birlikte çağırdı ve kendisi bir taşın üzerine oturup, onlan da yanına oturttu. Ve, bir ah çekişle ağzını açtı ve dedi: «Bu gün Yahudiye'de ve İsrail'de büyük bir kötülük gördük, ve öyle bir (kötülük ki), göğsümün içinde kalbim Allah korkusuyla titreyip duruyor. Bakın, size diyorum ki, Allah kendi şanını kıskanır ve İsrail'i bir sevgili gibi sever. Bir genç bir hanımı sevdiğinde, o kendisini sevmez de, başkasını (severse), kızar ve rakibini öldürür, biliyorsunuz. Allah da böyle yapar, diyorum size: çünkü, İsrail herhangi bir şeyi sevip, bu nedenle de Allah'ı unutur, Allah da böyle bir şeyi hiçe indirir. Şimdi, hangi şey burada, yeryüzünde, Allah için din adamlığı ve kutsal mabetten daha kıymetlidir? Bununla birlikte, Yeremya peygamber zamanında insanlar Allah'ı unutmuşlardı ve tüm dünyada bir benzeri yok diye yalnızca mabetle öğünüyorlardi; o zaman Allah gazaba gelip, bir orduyla Babil kralı Buhtunnasır'a kutsal şehri aldırdı ve kutlu mabetle birlikte yaktırdı. O kadar ki, Allah'ın peygamberlerinin dokunmak (korkusuyla) titrediği tüm kutsal şeyler kötülük dolu kafirlerin ayakları altında ezildi
İbrahim, oğlu İsmail'i hak olandan biraz daha fazla sevdi; bunun üzerine Allah İbrahim'in kalbindeki bu şerli sevgiyi öldürmek için, ona oğlunu boğazlamasını emretti; bıçak kesmiş olsaydı, bunu yapacaktı.
Davud Abşelom'u şiddetle sevdi ve bu nedenle Allah, oğulun babasına isyan etmesine hükmetti ve (oğul) saçından asılıp, Yoab tarafından öldürüldü- Ey Allah'ın korkunç hükmü, Abşelom saçını her şeyden çok severdi de, bu (saç) kendisinin asıldığı bir ipe döndü!
Suçsuz Eyüp, yedi oğlu ve üç kızını (gereğinden fazla) sevecekti ki, Allah kendisini şeytan'ın eline verdi. (şeytan da) onu bir günde yalnızca oğullarından ve zenginliğinden yoksun bırakmakla kalmadı, Aynı zamanda onu acı bir hastalıkla çarptı. O kadar ki, yedi yıl süreyle bedeninden kurtlar çıktı.
Babamız Yakup Yusuf'u öteki oğullarından daha çok sevdi: bunun üzerine Allah onu sattırdı ve bu aynı oğullara Yakub'u aldattırdı; o kadar ki, kurtların oğlunu yediğine inandı ve böylece ağlaya ağlaya on yıl geçirdi.

100.

«Allah sağ ve diridir ki kardeşler, Allah bana kızar diye korkuyorum. Bu bakımdan, Yahudiye ve İsrail'e varıp, on iki İsrail kabilesine aldanmamaları için va'zlarda bulunmalısınız.»
Havariler korku içinde ağlayarak cevap verdiler: «Bize ne emredersen yaparız.»
O zaman îsa dedi: «Üç gün namaz kılıp oruç tutalım, bundan sonra da her akşam ilk yıldız görünüp, namaz bittiğinde, üç kez daha namaz kılıp, üç kez O'ndan merhamet isteyelim, çünkü; Israililer'in günahı başka günahlardan üç kez daha ağırdır.»
Öyle yapalım» diye karşılık verdi havariler.
Üçüncü günün bitiminde dördüncü günün sabahı, îsa tüm şakirtlerini ve havarilerini çağırıp, kendilerine dedi: «Barnabas ve Yühanna benimle kalsın yeter; siz diğerleri tüm Samiriye, Yahudiye ve İsrail yörelerine gidip, tevbeyi anlatın; çünkü, balta, kesip devirmek için ağaca inmek üzeredir. Ve, hastalar için de dua edin, çünkü Allah bana her hastalık üzerinde yetki vermiştir.»
O zaman, bu (satırlar)ı yazan dedi: «Ey muallim, eğer havarilerine tevbe etme şekli sorulursa, ne cevap versinler?»
İsa karşılık verdi: «Bir adam cüzdanını yitirdiğinde, onu görmek için yalnızca gözünü mü, veya almak için yalnızca elini mi, ya da sormak için yalnızca dilini mi öne sürer? Kesinlikle hayır, ama, tüm bedenini öne sürüp, onu bulmak için ruhunun tüm gücünü kullanır. Doğru değil mi?»
O zaman, bu (satırları yazan) cevap verdi: «Doğruların doğrusu.»

101. Günahkar Nasıl Tevbe Etmelidir?

Sonra İsa dedi: «Tevbe, kötü yaşantının ters yüzüdür; çünkü, her duyu günah işlerken yaptığının tam tersine dönmelidir. Sevinç yerine keder konmalı, gülme yerine ağlama, gülüp eğlenme yerine oruç, uyuma yerine gece ibadetleri, boş vaktin yerine faaliyette bulunma, şehvetin yerine arılık, masal söyleme ibadete, hırs ve tamah da sadaka vermeye dönüşsün.»
O zaman, bu (satırlar)ı yazan karşılık verdi: «Ama, kendilerine nasıl kederleneceğimiz, nasıl ağlayacağımız, nasıl oruç tutacağımız, nasıl faaliyet göstereceğimiz, nasıl arı-duru kalacağımız, nasıl namaz kılacağımız ve infakta bulunacağımız sorulursa ne cevap verecekler? Ve, nasıl tevbe edileceğini bilmiyorlarsa, doğru olarak nasıl keffarette bulunacaklar?»
İsa cevap verdi: «îyi sordun ey Barnabas, İnşallah her şeye tam olarak cevap vermek arzusundayım. Bu bakımdan, size bu gün genel olarak tevbeden söz edeceğim ve bir(iniz)e söylediğimi hep(iniz)e söylüyorum (demektir).»
«Öyleyse bil ki, tevbe bir başka şeyden daha fazla olarak salt Allah sevgisi için yapılmalıdır. Aksi halde tevbe etmek boşuna olacaktır. (Durumu) size bir benzetmeyle anlatayım.
«Her bina, temeli çekip alındığında yıkılıp, enkaz haline gelir; doğru mudur bu?»
«Doğrudur» diye karşılık verdi havariler.
O zaman İsa dedi: «Bizim kurtuluşumuzun temeli Allah'tır. O'nsuz kurtuluş olmaz. İnsan günah işlediği zaman, kurtuluşunun temelini yitirmiş olur; bu bakımdan, (işe) temelden başlamak gerekir.»
«Söyle bana, köleleriniz size karşı suç işleseler ve siz de, onların size karşı işledikleri suçtan dolayı değil de, ödüllerini yitirdiklerinden dolayı üzüldüklerini bilseniz, kendilerini bağışlar mısınız? Kesinlikle, hayır. (Öyle de,) size diyorum ki, Allah, Cennet'i yitirdiklerinden dolayı pişman olanlara işte böyle yapacaktır. Bütün iyiliklerin düşmanı olan şeytan, Cennet'i yitirip, Cehennem'i kazandığı için büyük pişmanlık gösterdi. Ama, hiç merhamet (yüzü) görmeyecek artık o, neden biliyormusun? Çünkü, onda Allah sevgisi yoktur; bırakın bunu, Yaratıcı'sından nefret eder o.»


Konu noLove tarafından (08 Nisan 2009 Saat 01:39 ) değiştirilmiştir.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Nisan 2009, 01:43   #69
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




102.

«Bakın, size diyorum ki, her hayvan tabiatı gereği, arzu ettiği şeyi yitirirse yitirilmiş olan (bu) iyilik için kederlenir. Bunun gibi, gerçekten tevbe edecek olan günahkâr da, içinde Yaratıcı'sına karşı yaptığı şeyi cezalandırma arzusu duymalıdır. O şekilde ki, ibadet ettiği zaman, Allah'tan Cennet dilenmeye veya Cehennem'den kurtulmayı (istemeye) kalkışmaz. Bunun yerine utanarak Allah önünde secdeye varır, der: «Ey Rabb, sana kulluk etmesi gereken zamanda, hiç yoktan sana karşı aşırı giden suçluya bak. Bu nedenle burada, yaptığının düşmanın olan şeytan'ın eliyle değil, Senin elinle cezalandırılmasını diliyor; şundan ki, dinsizler Senin yaratıkların karşısında sevinmesinler. İstediğin biçimde cezalandır, ceza ver ey Rabb, çünkü Sen bana hiç bir zaman bu hayırsızın hak ettiği kadar çok azap etmezsin.»
«Böylece, bu tevbe biçimine sarılan günahkâr, adalet isteğine oranla Allah'tan daha çok merhamet görecektir.»
«Emin olun ki, iğrenç bir saygısızlıktır günahkârın gülmesi; o kadar ki, bu dünya, babamız Davud'un haklı olarak söylediği gibi, bir göz yaşları vadisidir.»
«Kölelerinden birini oğul edinen ve mülkündeki her şey üzerine efendi yapan bir kral vardı. Şimdi, öyle oldu ki, şerli bir adamın kandırmasryla zavallı kralın gözünden düştü; yalnızca içten içe değil, aynı zamanda hakir görülüp, gün be gün çalışarak kazandığı her şeyden yoksun bırakılarak büyük acılar çekti. Siz sanır mısınız ki, bu adam şu veya bu vakit güle (bili) r?»
«Kesinlikle hayır» (diye) cevap verdi havariler, «çünkü, eğer kral bunu bilmiş olsa, gözünden düştügünü görüp onu köleleştirir. Ama, her halde o, gece gündüz (demeden) ağlar.»
O zaman İsa ağlayarak dedi: «Yazıklar olsun dünyaya, çünkü sonsuz azap kesindir onun için. Ey zavallı insanlık, Allah seni bir oğul(hikayecikteki mecaz anlamında) olarak seçip, sana Cennet'i bahşetti, ama sen orada, ey zavallı, şeytan'ın etkisiyle Allah'ın gözünden düştün ve Cennet'-ten atılıp, pis dünyaya mahkûm edildin; burada tüm şeyleri zahmetle elde edersin ve her iyi çalışma sürekli günah işlemekle senden, alınır. Ve, dünya sadece güler, ve daha kötüsü, en büyük günahkâr olan herkesten daha çok güler. Bu bakımdan dediğiniz gibi olacak, yani Allah, günahlarına gülen ve onlar için ağlamayan günahkarı ebedi ölüme çarptıracaktır.»

103.

«Günahkârın ağlaması, bir babanın ölmek üzere bulunan oğluna ağlaması gibi olmalıdır. Ah (şu) insanın deliliği (ah), kendinden ruh(u) ayrılan bedene ağlar da, günah nedeniyle Allah'ın merhametinden ayrılan ruha ağlamaz.
«Söyleyin bana, denizci, gemisi fırtınaya tutulup parçalandığı zaman yitirdiği şeyleri ağlamakla geri getirebilecek olsa ne yapar? Belli ki, (oturup) acı acı ağlar.. Ama, size diyorum ki size, insan ağladığı her şeyde günaha girer de, yalnızca günahına ağladığı zaman (girmez). Çünkü, insana gelen her belâ kurtuluşu için Allah'tan gelir ki, (daha) buna sevinmesi gerekir. Fakat, günah, insanın helaki için şeytan'dan gelir de, insan buna üzülmez. Mutlaka buradan fark ediyorsunuz ki, insan kayıp peşindedir, kâr değil.»
Bartalemus dedi: «Rab, kalbi ağlamaya yabancı olduğu için ağlayamayan kimse ne yapsın?»
İsa cevap verdi: «Gözyaşı dökenlerin hepsi ağlamıyor, ey Bartalemus. Allah sağ ve diridir ki, gözlerinden hiç yaş düşmeyen, (ama yine de) göz yaşı döken bin kişiden daha çok ağlayan insanlar bulunur. Bir günahkârın ağlaması, üzüntünün ağırlığı nedeniyle dünyevî sevginin tüketilmesidir. O kadar ki, nasıl güneş ışığı en üste konanı bozulup çürümekten korursa, aynen öyle de, bu tükeniş ruhu günahtan korur. Eğer Allah, gerçekten tevbe edene denizin suları kadar göz yaşı verecek olsa, o, çok daha fazlasını arzular; ve böylece bu arzu, yanan bir ocağın bir damla suyu tükettiği gibi, seve seve dökeceği bu küçücük damlayı da tüketir. Fakat, hemen hıçkırıklarını koyuverenler, yükü azaldıkça daha hızlı giden at gibidirler.»

104.

«Mutlaka, hem içte sevgisi, dışta göz yaşı olan insanlar da vardır. Fakat, bu şekilde o, bir Yeremya gibi olacaktır. Allah, ağlamada göz yaşından çok üzüntüye bakar.»
O zaman Yuhanna dedi: «Ey muallim, insan günahtan başka şeyler üzerine ağlamakla nasıl kaybeder?»
îsa cevap verdi; «Eğer, Hirodes sana tutman için bir gömlek verse ve ardından onu senden çekip alsa, bu senin için bir ağlama nedeni olur mu?»
«Hayır» dedi Yuhanna» O zaman, îsa dedi: «Şimdi, insan hiçbir şey yitirmediği zaman, ağlamasına neden yoktur, yitirdiği zaman da yoktur; çünkü, herşey Allah'ın elinden gelir. Öyleyse, Allah'ın istediği zaman eîindekini çıkarma kudreti olmasın mı, ey aptal adam? Madem senin olan senin, günah kendinin, öyleyse sen bunun için ağlayacaksın, bir başka şey için değil.»
Matta dedi: «Ey muallim, tüm Yahudiye önünde Allah'ın insana hiç benzemediğini itiraf ettin, şimdi de, insanın (herşeyi) Allah'ın elinden aldığını söylüyorsun; o halde, Allah'ın eli olduğuna göre, insana benzeyen bir yanı var (demektir).»
îsa cevap verdi «Yanılgı içindesin ey Matta, ve kelimelerin anlamını bilmeyen pek çokları da bu şekilde yanılmışlardır. însan, kelimelerin dış (biçim) ini değil, insan konuşmasını bizimle Allah arasında bir yorumcuymuş gibi görerek, anlamı göz önüne almalıdır. Bilmez misiniz ki, Allah babalarımıza Sina dağında konuşmak dilediği zaman, babalarımız, «Bize sen konuş ey Musa, Allah bize konuşmasın, yoksa ölürüz» diye haykırmışlardı? Ve, Allah İşaya peygamber aracılığıyla ne dedi (bilmez misiniz) ki, gök yerden ne kadar uzaksa, Allah'ın yol ve yöntemleri insanların yol ve yönteminden o kadar uzaktır.»

105.

«Allah Öylesine ölçümlenemezdir ki, O'nu anlatmaktan titriyorum. Ama, sizin için bir girişimde bulunmam gerekiyor. Size diyorum ki, gökler dokuz (tanedir) ve birbirlerine olan uzaklığı, birinci göğün yerle olan uzaklığı kadardır. Bu da yerden beşyüz yıllık bir yolculuk uzaklığındadır. Bu bakımdan, yer en yüksek gökten dörtbinbeşyüz yıllık bir yolculuk uzaklığında (olmakta) dır. Size diyorum ki, yine (yer) birince göğe oranla bir iğnenin ucu gibidir. Birinci gök aynı şekilde İkinciye oranla bir nokta gibidir ve bunun gibi tüm gökler bir sonrakinden daha küçüktür Fakat tüm göklerle birlikte yerin tüm büyüklüğü, Cennet'e oranla bir nokta gibidir, olmadı, bir kum taneciği gibidir. Bu büyüklük ölçülemez değil midir?»
Havariler cevap verdiler: «Evet, mutlaka.»
O zaman, îsa dedi: «Ruhumun huzurunda durduğu Alah sağ ve diridir ki, Allah'ın (Arşı?) önünde Kâinat bir kum taneciği kadar küçüktür. Ve Allah('ın Arşı?) Kâinat'tan, tüm gökleri, Cennet'i ve daha başka şeyleri doldurmak için gidecek kum taneleri sayısınca büyüktür. Şimdi, bakın bakalım; Allah, yeryüzü üzerinde küçük bir çamur parçası olan insanla herhangi bir şekilde oranlanabilir mi? öyleyse, dikkat edin de eğer ebedî hayatı elde etmek istiyorsanız, çıplak kelimelere değil, anlama bakın.»
Havariler karşılık verdiler: «Yalnızca Allah bilebilir kendini ve (durum) gerçekte İşaya peygamberin dediği gibidir: «O, insan duyularından gizlidir.»
İsa cevap verdi: «Evet, böylesi doğrudur; bu bakımdan, Cennet'te olduğumuzda, burada kişinin bir damla tuzlu sudan denizi tanıdığı gibi, biz de Allah'ı tanıyacağız.»
«Dersime dönecek olursam, size diyorum ki, insan yalnızca günahı için ağlamalıdır. Çünkü, günah işlemekle insan Yaratıcı'sını bir yana iter. Ya, eğlencelere ve ziyafetlere gidip duran insan nasıl ağlayacaktır? Bu ateş çıkaracakmış gibi ağlayacaktır o! Eğer nefisleriniz üzerinde hakimiyetiniz varsa, ziyafetleri oruca çevirmelisiniz. Çünkü böyle bir hakimiyete sahiptir Allah'ımız.»
Teddeus dedi: «Öyleyse madem, Allah'ın üzerinde hakimiyeti bulunan nefsi vardır.» îsa cevap verdi: «Yine mi geriye dönüp, «Allah'ın bunu vardır», «Allah böyledir» gibi (sözler) söylemek? Deyin bana, insanın nefsi var mıdır?»
«Evet» (diye) cevap verdi havariler.
îsa dedi: «Bir insan bulunabilir mi ki, içinde hayat olsun da nefsi çalışmasın?»
«Hayır» dedi havariler.
«Siz kendinizi aldatıyorsunuz» dedi İsa, «çünkü, kör, sağır, dilsiz ve kötürüm insan için nefis nerdedir? Ya, bir insan bayıldığı zaman?»
O zaman havariler şaşırdılar; îsa yine dedi: «İnsanı meydana getiren üç şey vardır; her biri kendi başına ayrı üç şey: Ruh, nefis ve ceset. Allah'ımız ruhu ve bedeni duyduğunuz gibi yaratmıştır, ama nefsi nasıl yarattığını henüz işitmediniz. Bu bakımdan, yarın inşallah size hepsini anlatacağım.»
Ve, îsa böyle deyip Allah'a şükretti ve halkımızın kurtuluşu için dua etti, hepimiz de «Amin» dedik.

106.

Sabah namazını bitirince İsa bir palmiye ağacının altına oturdu ve havarileri orada kendisine yaklaştılar. O zaman îsa dedi: «Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, hayatımız konusunda pek çokları aldanıyor. Ruh ve nefis birbirine öylesine bitişiktir ki, insanların büyük bölümü ruh ve nefsi bir ve aynı şey olarak görür ve onu özde değil de, yaptığı işe göre kısımlara ayırıp, duygusal, bitkisel ve zihinsel ruh diye adlar takar. Ama bakınn, size diyorum ki, ruh birdir, düşünür ve yaşar. Ey aptallar, hayat olmadan zihinsel ruhu nereden bulacaklar? Emin olun ki, hiç (bulamayacaklar) ama, duyular olmadan hayat, nefis kendisini terkettiği zaman bayılanda görüldüğü gibi hemen bulunabilir.»
Teddeus karşılık verdi: «Ey muallim, nefis hayatı terk ettiği zaman insanın hayatı olmaz.»
İsa cevap verdi: «Bu doğru değil, çünkü insan, ruh ayrıldığı zaman hayattan yoksun olur; çünkü ruh, mucize dışında bir daha bedene dönmez, fakat nefis duyduğu korku nedeniyle veya ruhun duyduğu üzüntü nedeniyle ayrılır. Çünkü, nefsi Allah zevk için yaratmıştır; ve nasıl beden yemekle yaşıyor ve ruh da bilgi ve aşkla yaşıyorsa, o da yalnızca bununla (zevkle) yaşar. Bu nefis şimdi, günah nedeniyle Cennet'in zevkinden yoksun bırakılmasının kızgınlığıyla ruha karşı isyan halindedir. Bu bakımdan, onun bedenî zevk (ler) -le yaşamasını istemeyen için, onu manevî zevk (ler) le beslemeye çok büyük ihtiyaç vardır. Anlıyor musunuz? Bakın, size diyorum ki, onu yaratan Allah, onu cehenneme ve acımasız kar (lar) a ve buz (lar) a mahkûm etti; çünkü, o kendisinin Allah olduğunu söyledi; fakat, Allah onu, yiyeceğini alıp da besininden yoksun bırakınca, Allah'ın bir kölesi ve O'nun ellerinin işi olduğunu itiraf etti Ve, şimdi söyleyin bana, nefis dinsizlerde nasıl çalışır? Emin olun ki, onlarda Allah gibidir o, Allah'ın kanununu bırakarak nefsin peşinden gittiklerini görüyorsunuz. Bu bakımdan, onlar iğrençleşirler ve hiçbir salih amelde bulunmazlar.»

107.

«Ve, günaha üzülmenin peşinden gelen ilk şey oruç tutmaktır. Belli bir yemeğin kendisini hasta ettiğini gören, ölmekten korkarak, yediğine üzüldükten sonra, hastalanmamak için bu yemeği bırakır. Günahkâr da böyle yapmalıdır. Zevkin kendisini, dünyanın bu iyi şeylerinde nefse uyarak yaratıcısı Allah'a karşı günaha sürüklediğini görür, bırakın böyle yaptığına üzülsün, çünkü, bu kendisini Allah'tan, hayatından yoksun bırakmakta ve sonsuz Cehennem ölümü vermektedir. Ama, insan yaşarken dünyanın bu güzel şeylerine ihtiyaç duyduğundan, burada oruç gereklidir. Öyleyse, bırakın da nefsi kırsın ve Rabb'ı olan Allah'ı bilsin. Ve, nefsin oruçtan nefret ettiğini görünce de, bırakın, sonsuz üzüntüden başka hiçbir zevkin olmadığı Cehennem'in durumunu koysun önüne; bir tek zerresi tüm dünyanın zevklerinden daha büyük olan Cennet'­in zevklerini koysun önüne. Bu şekilde kolaylıkla durgunlaşacaktır o; çünkü, çoğu elde etmek için azla yetinmek, azın içinde tepinip, bütünden yoksun kalmaktan ve azap içinde kalmaktan daha iyidir.
«İyi oruç tutmak için zengin ağırlayıcıyı hatırlamanız gerek. Çünkü, burada yeryüzünde her günü zevk sefa içinde geçirmek isteyen, tek bir damla sudan ebediyyen yoksun kaldı; öte yandan, burada, yeryüzünde kırıntılarla yetinen Lazarus Cennet'in dopdolu nimetleri içinde ebediyyen yaşayacaktır. Ama, pişman olan tedbirli olsun; çünkü şeytan her iyi işi, daha çok, başkalarından da öte, kendisine karşı inançlı bir köleden asî bir düşmana dönüştüğü için pişman olanın (iyi işlerini) yok etmenin yollarını arar. Bu bakımdan, şeytan, hastalık bahanesiyle ne olursa olsun ona oruç tutturmamaya çalışacak ve bundan bir yarar sağlayamadığı zaman da, hasta düşüp, ardından zevk sefa içinde yaşaması için onu aşırı derecede oruç tutmaya çağıracaktır. Ve, bunda da başarılı olamazsa, hiç yemek yemeyen, fakat daima günah işleyen kendisine benzemesi için, orucunu yalnızca bedensel yemeğe dayandırtmanın çaresini arayacaktır.»
«Allah sağ ve diridir ki, oruç tutmayanları hakir görüp, kendini onlardan daha üstün tutarak bedeni yemekten yoksun bırakmak ve ruhu gururla doldurmak iğrenç bir şeydir. Söyleyin bana, hasta olan adam, doktorun kendisine verdiği perhizden dolayı böbürlenip, perhizsiz olanlara deli mi diyecektir? Kesinlikle hayır. Aksine, kendisine, perhiz verilmesini gerektiren hastalıktan dolayı üzülecektir. Böyle de, size diyorum ki, pişman olan orucundan dolayı övünmemeli ve oruç tutmayanları hakir görmemelidir; bunun yerine, oruç tutmasına neden olan günahı için üzülmelidir. Pişman olup oruç tutan, lezzetli yemekler de yememelidir, kaba yemeklerle yetinmelidir. Şimdi, bir insan ısıran köpeğe ve tepen ata lezzetli yemek verir mi? Hayır, kesinlikle, ama tam tersini yapar. Ve, oruçla ilgili olarak bu (kadar) size yetsin.»

108.

«Bakın, (şimdi de) uyanık olmakla ilgili size söyleyeceklerime kulak verin. Nasıl, vücudun uyuması ve ruhun uyuması diye iki tür uyuma varsa, böyle de, uyanık olmakta, vücut uyurken ruhun uyumamasına dikkat etmelisiniz. Çünkü, bu en ağır bir hatadır. Deyin bana, benzetme olsun diye (söylüyorum) : Yürürken kendini kayaya çarpan ve ayağını kayaya vurmamak için kaçındıkça başını vuran bir adam var. Nedir böylesi bir adamın durumu?»
«Zavallı» diye cevap verdi havariler, «çünkü, böyle bir adam kendinde değildir.»
O zaman, Isa dedi: «îyi cevap verdiniz, çünkü, bakın size diyorum ki, vücuduyla uyanık olup, ruhuyla uyuyan kendinde değildir. Manevî kötürümlük maddî olandan daha çok ağırsa, iyileşmesi de daha zor olur. Bu bakımdan, böylesi bir zavallı, yaşamanın başı olan ruhuyla uyuma bedbahtlığının farkına varmayıp da, yaşamanın ayağı olan vücuduyla uyumadığı için övünecek midir? Ruhun uyuması, Allah'ı ve korkunç hükmünü unutmaktır. Öyleyse, uyanık olan ruh, her yerde ve her şeyde Allah'ı duyan ve daima her an Allah'tan rahmet ve bereket gördüğünü bilerek, her şeyde her şey kanalıyla ve her şeyin üstünde O'nun celal ve azametine şükür eden (ruh) tur. Bu bakımdan, O'nun celal ve azametinden korkan ruhun kulağında ~şu melekî söz yankılanır durur: «Yaratıklar, hükme gelin, çünkü Yaratıcı'nız sizi yargılamak diliyor.» Çünkü, o hep Allah'a kulluk eder durur. Söyleyin bana, daha fazlasını, bir yıldızın ışığıyla veya güneşin ışığıyla görmek istemez misiniz?
Andreas cevap verdi: «Güneşin ışığıyla; çünkü, yıldızınkiyle yakındaki dağları (bile) göremeyiz, ama günesin ışığıyla en minnacık bir kum tanesini görürüz. Bu nedenle de, yıldızın ışığında korkarak yürürken, güneşin ışığında güvenle yürürüz.»

109.

İsa karşılık verdi.- «Aynen öyle de, size diyorum ki, ruhla Allah'ımız (olan) adalet güneşiyle bakmalı, vücudun gördükleriyle övünmemelisiniz. Bu bakımdan, en doğru olan, vücudun uyumasından mümkün olduğu kadar kaçınmaktır, ama; (bundan kaçınmak da), nefis ve beden yiyecekle, zihin de işle ağırlaştığından hemen hemen imkânsızdır. Bundan dolayı, bırakın, çok fazla iş ve çok fazla yemekten kaçınmak için birazcık uyusun.»
«Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, her gece bir miktar uyumak meşrudur, fakat Allah'ı ve korkunç hükmünü unutmak asla meşru değildir; ve ruhun uyuması böylesi bir unutmadır.»
O zaman, bu (satırlar) ı yazan karşılık verdi: «Ey muallim, Allah'ı her zaman hatırda nasıl tutabiliriz? Emin olun, bize bu imkânsız görünüyor.»
îsa, iç çekerek dedi: «İnsanın çekebileceği en büyük ızdıraptır bu, ey Barnabas. Çünkü insan burada yeryüzünde yaratıcısı Allah'ı her zaman hatırda tutamaz; ancak kutsal olanlar bunun dışındadır. Çünkü onlar, Allah'ı unutamasınlar diye içlerinde Allah'ın bereketinin nurunu taşıdıklarından Allah'ı her zaman hatırda tutarlar. Ama, söyleyin bana, taş ocağında çalışanları gördünüz mü? (Bir yandan) başkalarıyla konuşurken, (öte yandan) yapa yapa demire bakmadan taşı işleyen demir aletle devamlı vurmayı, ama yine de ellerine vurmamayı nasıl da öğrenmişler! Şimdi, siz de bu şekilde yapın. Unutma hastalığını tümüyle yenmek istiyorsanız, kutsal olmayı arzulayın. Bakın ki, su uzun bir süre vura vura en sert kayaları tek bir damlayla yarar geçer.
«Bu hastalığı neden yenemediğinizi biliyor musunuz? Çünkü, bunun bir günah olduğunun farkına varmadınız. Öyleyse size diyorum ki, bir reis sana bir hediye verse ey insan, senin gözlerini kapayıp ona sırtını dönmen bir hatadır. Allah'ı unutanlar da işte böyle hata yaparlar. Çünkü, her vakit insan Allah'tan rahmet ve hediyeler alır.
«Şimdi söyleyin bana, Allah'ımız her vakitte size nimet (in) i bahşetmiyor mu? Kesinlikle evet; çünkü hiç durmadan, sayesinde yaşadığınız nefesi veriyor size. Bakın, bakın size diyorum ki, vücudunuzun nefes aldığı her an kalbiniz, «Allah'a şükürler olsun» demelidir.»

110.

O zaman Yuhanna dedi: «Dediklerin doğruların doğrusu ey muallim; bu bakımdan bu kutlu duruma ulaşmanın yolunu öğret bize.»
İsa cevap verdi: «Bakın, size diyorum ki, kişi böyle bir duruma, Rabb'ımız Allah'ın rahmeti olmadan insanî güçlerle erişemez. İnsanın, Allah'ın kendisine vermesi için iyiliği istemesi gerektiği doğrudur. Söyleyin bana, sofraya oturduğunuz zaman, görmek istemediğiniz etleri alır mısınız? Emin olun ki, hayır. Böyle de size diyorum ki, arzu etmediğiniz şeyi almayacaksınız. Eğer kutsallık arzu ederseniz, Allah göz açıp kapamadan daha az bir zaman içinde sizi kutsal yapmaya kadirdir, fakat, insan hediye ve (hediyeyi) vereni anlasın diye, Allah'ımız beklememizi ve istememizi diler.
«Bir hedefe atışta bulunanları gördünüz mü? Mutlaka pek çok kez boşa atarlar. Buna rağmen, hiç bir zaman boşa atmak istemezler, daima da hedefi vurma ümidindedirler. Şimdi, siz (de) böyle yapın. Allah'ımızı her zaman hatırda tutmak isteyen ve unuttuğunuzda kederlenen sizler; çünkü Allah, söylediğim şeylerin hepsini elde etmeniz için size bereket verecektir.
«Oruç tutmak ve ruhen uyanık bulunmak birbiriyle öylesine bir aradadır ki, eğer kişi uyanıklığı bozarsa, oruç da hemen bozulur. Çünkü, bir insan, günah işlemekle ruhun orucunu bozar ve Allah'ı unutur. İşte, uyanık olmak ve oruç tutmak ruh bakımından biz ve bütün insanlar için her zaman gereklidir. Çünkü, günah işlemek kimse için meşru değildir. Ama, vücudun oruç tutması ve uyanık kalması, inanın bana, her zaman ve herkes için mümkün değildir. Çünkü, hastalar ve yaşlılar, çocuklu kadınlar, perhiz yapan insanlar, çocuklar ve zayıf yapıda daha başka kişiler vardır. Kuşkusuz herkes, normal ölçülerine göre giyinmiş olsalar bile, kendi oruç tutma (biçimini) tesbit etmelidir. Nasıl, bir çocuğun elbiseleri otuz yaşlarında bir insan için uygun değildir, aynen öyle de, bir kişinin uyanıklığı ve orucu da bir diğeri için uygun değildir.»
«Ama, dikkat edin ki, geceleyin uyanık kalıp, ardından Allah'ın emri üzere namaz kılmanız ve Allah'ın sözünü dinlemeniz gerektiği zaman, uyuyasınız diye şeytan tüm gücünü kullanacaktır.»

111.

«Söyleyin bana, bir arkadaşınız eti yiyip de, kemikleri size verse razı olur musunuz?»
Petrus cevap verdi: «Hayır muallim, çünkü böylesine arkadaş değil, sahtekâr denmesi gerekir.»
îsa iç çekerek cevap verdi: «Tam gerçeği söyledin ey Petrus, çünkü kişi vücuduyla gereğinden fazla uyanık kalıp, ibadet edeceği veya Allah'ın sözlerini dinleyeceği zaman uyur veya uyuklayıp başı aşağı düşerse, böylesi bir bedbaht, Yaratıcısı Allah'la alay etmektedir ve böyle bir günah dolayısıyla da suçludur. Hatta, Allah'a vermesi gereken zamanı çalıp, istediği zaman ve istediği kadar harcadığı için de bir soyguncudur.»
«Bir insan, içinde en iyi şarap bulunan bir kâseyi, şarabın en iyi miktarı bitinceye kadar içmeleri için düşmanlarına, şarabın tortuları kalınca da, içmesi için efendisine verdi. Efendinin her şeyi öğrendiği zaman hizmetçisine ne yapacağını ve hizmetçinin onun önünde ne hale geleceğini düşünürsünüz? Mutlaka onu dövecek ve yerinde bir kızmayla dünyanın kanunlarına göre kendisini öldürecektir. Şimdi, zamanının en iyisini işlerinde ve en kötüsünü de ibadet ve kanunu incelemede geçiren bir adama Allah ne yapacaktır? Yazıklar olsun dünyaya, çünkü, bununla ve daha büyük günah (lar) la kalbi ağırlaşmıştır! Bu yüzden, size gülmek ağlamaya, ziyafetler oruca ve uyku uyanıklığa dönüşmeli dediğim zaman, duyduğunuz şeylerin tümünü üç kelimeye sıkıştırdım. Burada, yeryüzünde kişi her zaman ağlamalı ve bu ağlama yürekten olmalı, çünkü Yaratıcı'mız Allah'a karşı geliniyor; nefis üzerinde hakimiyet kurmak için oruç tutmalı ve günah işlememek için uyanık olmalısınız; ve bedenen ağlama, bedenen oruç tutma ve uyanık olma her bir kişinin bünyesine göre yapılmalıdır.»

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Nisan 2009, 01:49   #70
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




112.

îsa böyle söyleyip, (sonra) dedi: «Hayatımızı sürdürmemiz için tarlanın meyvelerinden aramaya çıkmalısınız, çünkü sekiz gündür hiç ekmek yemiyoruz. Bu bakımdan, Allah'ımıza dua edecek ve Barnabas ile birlikte sizi bekliyeceğim.
Bunun üzerine, tüm şakirtler ve havariler, İsa'nın sözüne göre dörder altışar yola koyuldular. İsa'nın yanında bu (satırlar)ı yazan kaldı; o zaman İsa ağlayarak dedi: «Ey Barnabas, sana büyük sırlar açıklamam gerekiyor, bundan sonra ben dünyadan ayrılacağım ve sen de onlan anlatacaksın.»
O zaman, bu (satırlar) ı yazan ağlıyarak dedi; «Beni ağlat ey muallim, başkalarını da (ağlat). Çünkü biz günahkârlarız. Ve, Allah'ın bir mukaddesi ve peygamberi olan sen, senin için bu kadar ağlamak uygun değildir.»
İsa karşılık verdi: «İnan bana Barnabas, ben (ağlamam) gerektiği kadar ağlayamıyorum. Çünkü, eğer insanlar bana Allah dememiş olsaydı, ben Allah'ı burada, Cennet'te görüleceği biçimde görecek ve Hüküm Günü'nden korkmama emniyetine erişecektim. Ama, Allah biliyor ki, ben suçsuzum, çünkü hiç bir zaman bir köleden öte tutulma düşüncesi beslemedim. Hem, sana diyorum ki, eğer Allah diye çağırılmamış olsaydım, dünyadan ayrılınca Cennet'e götürülecektim, ama şimdi Hüküm (Günü'ne) kadar oraya gitmeyeceğim. Şimdi, benim ağlamama neden olup olmadığını görüyorsun. Bil ki ey Barnabas, bu yüzden her halde büyük zulme uğrayacak ve havarilerimden biri tarafından otuz paraya satılacağım. Bu bakımdan, eminim ki, beni satacak olan benim adıma öldürülecek, çünkü Allah beni yeryüzünden çekecek ve herkes onun ben olduğuma inansın diye hainin görünümünü değiştirecek; yine de, o, şerli bir ölümle öldüğü zaman, ben uzun bir süre bu lekeyle dünyada kalacağım. Fakat, Allah'ın kutlu Elçi'si Muhammed gelince, bu rezalet silinip gidecek. Ve, Allah bunu yapacak, çünkü, bana bu canlı bilinme ve şu rezil ölüme yabancı olma ödülünü verecek olan Mesih gerçeğini itiraf etmiş bulunuyorum.»
O zaman, bu (satırlar)ı yazan karşılık verdi: «Ey muallim, söyle bana, kimdir bu alçak! Çünkü, seve seve boğar öldürürüm onu.»
«Sus, bir şey söyleme» diye cevap verdi îsa, «çünkü Allah böyle diliyor ve o(hain) başka türlüsünü de yapamaz. Fakat, gör ki, annem böyle bir olaya üzüldüğünde, rahatlaması için ona gerçeği anlatırsın.»
O zaman, bu (satırlar)ı yazan karşılık verdi: «înşallah bütün bunları yapacağım ey muallim.»

113.

Şakirtler dönüşlerinde, çam kozalakları getirdiler ve Allah'ın iradesiyle bir hayli de hurma bulmuşlar. Öğle namazından sonra îsa ile birlikte yediler. Bu sırada (bu satırları) yazanın üzgün yüzünü gören şakirtler ve havariler, İsa'nın hemen dünyadan ayrılması gerektiğinden korkuya kapıldılar. Bunun üzerine, îsa onları teselli ederek dedi: «Korkmayın, çünkü sizden ayrılma saatim henüz gelmiş değil. Yanınızda kısa bir süre daha kalacağım. Bu bakımdan, dediğim gibi, Allah'ın îsrailîler üzerine merhamet etmesi için, tüm İsrail'e varıp, pişman olmayı anlatmayı size öğretmeliyim. Öyle ki, herkes tenbelliğin farkına varsın ve çok daha fazla günahının kefaretini ödesin; çünkü, iyi meyve vermeyen her ağaç kesilecek ve ateşe atılacaktır.
«Bağ tarlası olan bir vatandaş vardı ve tarlanın ortasında, içinde güzel bir incir ağacı olan bir bahçe bulunuyordu. Üç yıldır mal sahibi ağaca geliyor ve üzerinde hiç meyve bulamıyordu; ve tüm öbür ağaçların meyve verdiğini görünce, bağcısına dedi: «Bu kötü ağacı kes, çünkü araziye yük oluyor.»
Bağcı karşılık verdi: «Değil efendim; çünkü, güzel bir ağaçtır o.»
«Ses etme» dedi mal sahibi, «çünkü, yararsız güzelliklere önem vermem ben. Palmiye ve pelesenk ağacının incirden daha soylu olduğunu bilmen gerek. Ama, evimin avlusuna bir palmiye ve bir de pelesenk ağacı fidanı dikmiş ve çevresine hayli para harcayarak duvar çevirmiştim. Fakat, bunlar meyve yerine yığılıp kalan yaprak verip, evimin önündeki araziyi de verimsizleştirince, ikisini de ortadan kaldırdım. Şimdi, diğer bütün ağaçların meyve verdiği bağ tarlama ve bahçeme yük olan evimin uzağındaki bir incir ağacını nasıl bağışlayayım? Emin ol ki, ona daha fazla katlanmayacağım.»
O zaman bağcı dedi: «Efendi, toprak oldukça zengin. Bu bakımdan, bir yıl daha bekle. Ben incir fidanının dallarını budayıp, kendinden toprağın verdiği tüm fazlalıkları alayım ve taşlı kuru bir araziye koyayım; böyle yapıca meyve verecektir o.»
-Mal sahibi karşılık verdi: «Şimdi git ve öyle yap; bekleyeceğim ve incir fidanı da meyve verecek.» Bu temsilî hikâyeyi anlıyorsunuz değil mi?»
Havariler cevap verdiler: «Hayır Rab, bu nedenle onu bize açıklayın.»

114.

îsa karşılık verdi: «Bakın, size diyorum ki, mal sahibi Allah'tır, bağcı da O'nun kanunu. Allah'ın Cennette palmiye ve pelesenk ağaçları vardı; şeytan palmiye ağacı, ilk insan da pelesenk ağacıdır. Allah, bunları çıkarıp attı. Çünkü, salih ameller meyvesi vermiyorlar, bunun yerine pek çok melekleri ve pek çok insanları ayıplayan dinsizce sözler sarf ediyorlardı. Şimdi, Allah insanı dünyaya, tüm emir ve yasaklarına göre Allah'a kulluk eden yaratıklarının arasına indirmiştir. Allah'ın meleği ve ilk insanı bağışlamayıp, meleği ebedi, insanı da bir süre için cezalandırdığını görerek diyorum ki, meyve vermeyen insanı Allah kesip, Cehennem'e mahkûm eder. Bu konuda Allah'ın kanunu der ki, bu hayatta insan için pek çok iyi şeyler vardır ve bu nedenle salih ameller işleyebilmesi için sıkıntılar çekmesi Ve dünyevî iyiliklerden yoksun kalması gerekmektedir. Dolayısıyla, Allah'ımız insanın Pişman olmasını bekler. Bakın, size diyorum ki, Allahımız insanı çalışmaya mahkûm etmiştir ki, Allah'ın dostu ve peygamberi Eyüp der: «Kuşun uçmak için, balığın da yüzmek için doğduğu gibi, insan da çalışmak için doğar.»
Allah'ın bir peygamberi olan Davud da şöyle der: «Elimizin emeğini yiyerek kutsanacağız ve bu bizim için iyidir.»
Bu nedenle, herkes niteliğine göre çalışsın. Şimdi söyleyin bana, babamız Davud ve oğlu Süleyman elleriyle çalışmışlarsa, günahkârın ne yapması gerekir?
Yuhanna dedi: «Muallim, çalışmak yerinde olan bir şey, ama bunu yoksullar yapmalı.»
İsa karşılık verdi: «Yaa, çünkü onlar başka türlü yapamaz. Ama, bilmez misin ki, iyilik iyi olmak için gereklilikten azade olmalıdır? Böyle de, güneş ve diğer gezegenler, başka türlüsünü yapamasınlar diye Allah'ın hükümleriyle güçlendirilmişlerdir ve bu nedenle de, herhangi bir liyakatleri yoktur. Söyleyin bana, Allah çalışma hükmünü koyduğu zaman, «Yoksul insan yüzünün teriyle yaşayacaktır» mı dedi? Ve, Eyüp, «Kuş uçmak için doğar, yoksul insan da çalışmak için doğar» mı dedi? Hayır, Allah insana, «Ekmeğini yüzünün teriyle yiyeceksin» ve Eyüp de «İnsan çalışmak için doğmuştur» demiştir. Bu bakımdan, (yalnızca) insan olmayan bu hükmün dışındadır. Emin olun ki, her şeyin pahalı olmasının nedeni, pek çok haylaz insanın bulunmasıdır. Eğer, bunlar çalışacak olsalar, bazısı toprağı sürse, bazısı da sularda balıkçılık yapsa, dünyada bolluk üstü bolluk olur. Ve, yokluklar nedeniyle, korkunç Hüküm Günü'nde hesap vermek gerekecektir.»

115.

«Bırakın, insan bana bir şeyler desin. Dünyaya ne getirdi ki, bu nedenle haylaz haylaz yaşasın? Çıplak ve hiç bir şey yapamıyâcak biçimde doğduğu ortada. Bundan dolayı da, bulduğu şeylerin tümünün sahibi değil, dağıtıcısıdır o. Ve, o korkunç günde bunların hesabını verecektir. İnsanı vahşi hayvanlar gibi yapan iğrenç şehvetten çok korkmak gerekir; çünkü, düşman kişinin kendi evi içindedir. Bu bakımdan, düşmanın gelemiyeceği herhangi bir yere gitmen mümkün değildir. Ah, niceleri şehvet yüzünden helak olup gittiler! Şehvet yüzünden tufan oldu, o kadar ki, dünya Allah'ın merhameti önünde silinip gitti de, yalnızca Nuh ve seksen üç insan kurtuldu.
Şehvet yüzünden Allah üç lânetli şehri yerle bir etti (ve) içlerinden yalnızca Lût ve iki oğlu kurtuldu. «Şehvet yüzünden Bünyamin'in kabilesi tümüyle sönüp yok oldu. Ve, bakın size diyorum ki, şehvet yüzünden ne kadar insanın helak olduğunu size anlatacak olsam, beş günlük süre yetmez.»
Yakup karşılık verdi: «Ey üstad, şehveti simgeleyen nedir?»
İsa cevap verdi: «Şehvet, gem vurulmamış bir aşk arzusudur; akıl tarafından yönlendirilmezse, insan zihin ve duygularının sınırlarını aşar,- öyle ki, insan kendini bilmeden, nefret etmesi gereken şeyi sever. İnanın bana, insan, böyle bir şeyi Allah kendisine verdi diye değil de, sahibi olarak bir şeyi severse, bir zani olur; çünkü, Yaratıcı'sı Allah'la birlikte olması geieken ruhu yaratıkla birleştirmiştir. Ve, işte Allah Işaya peygamber aracılığıyla ağlayarak der: «Sen pek çok aşıklarla zina ettin; buna rağmen bana dön, seni kabul edeceğim.»
«Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, eğer insanın kalbinde içten bir şehvet olmazsa, dışta (kötülüklere) düşmez; çünkü, kök giderse ağaç hemen ölür.»
«Bu nedenle insan, Yaratıcı'sının kendisine verdiği hanımla yetinsin ve başka bir kadını unutsun.»
Andreas karşılık verdi: «însan, yaşadığı şehirde o kadar çok varken, kadınları nasıl unutur?»
«Ey Andreas, şehirde yaşayan insana, şehrin zarar vereceği ortada; görülüyor ki, şehir her kötülüğü emen bir süngerdir.»

116. Göze Gem Vurmak

«Nasıl asker, kale çevresinde düşmanlar olduğu zaman, vatandaşlar adına her zaman ihanetten korkarak ve kendini her (türlü) saldırıya karşı koruyarak yaşıyorsa, insana da şehirde yaşamak yaraşır. Aynen böyle de, diyorum ki size, insan dıştan gelen her türlü günah dürtüsünü itsin ve nefisten korksun, çünkü onun kirli şeylere karşı aşın bir arzusu vardır. Ama, her türlü şehevî günahın kaynağı olan göze gem vurmazsa, kendini nasıl korusun? Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, maddi gözleri olmayan, üçüncü dereceye kadar olan cezaları görmekten emindir; halbuki, gözleri olan yedinci dereceye kadar cezalandırılır.
«îlya peygamber zamanında, îlya iyi yaşantısı olan kör bir adamı ağlarken görüp, ona sordu: «Niye ağlarsın, ey kardeş?» Kör adam cevap verdi: «Ağlarım, çünkü Allah'ın mukaddesi İlya Peygamber'i göremiyorum.»
O zaman, îlya kendisini azarlayıp dedi: «Bırak ağlamayı ey adam, çünkü ağlamakla günaha giriyorsun.»
Kör adam karşılık verdi: «Söyle bana şimdi, ölüleri kaldıran ve gökten ateş indiren Allah'ın kutsal bir peygamberini görmek günah mıdır?»
îlya cevap verdi: «Gerçeği konuşmuyorsun; çünkü îlya senin dediklerinin hiç birini yapamaz. Senin gibi bir insandır o. Dünyadaki tüm insanlar, tek bir sineği meydana getiremezler.»
Kör adam dedi: «Sen böyle dersin ey adam, çünkü, îlya herhalde bazı günahların nedeniyle seni azarladı da, bu bakımdan ondan nefret ediyorsun.»
Îlya karşılık verdi: «Înşallah gerçeği söylüyorsundur; çünkü, ey kardeş, eğer îlya'dan nefret edersem Allah'ı severim ve îlya'dan ne kadar nefret edersem, Allah'ı o kadar çok severim.»
Bunun üzerine, kör adam çok kızdı ve dedi: «Allah sağ ve diridir ki, sen dinsizin birisin! însan Allah'ın peygamberinden nefret ederken, Allah sevilebilir mi? Defol git, seni daha fazla dinlemek istemiyorum çünkü!»
îlya karşılık verdi: «Kardeş, şimdi bedenle görmenin nasıl kötü olduğunu zekânla görebiliyorsundur. Çünkü, llya'yı görmek için göz istersin, ruhunla da îlya'dan nefret edersin.»
Kör adam karşılık verdi: «Hemen defol git, çünkü sen şeytan'sın. Allah'ın mukaddesine karşı beni günaha katacaksın.»
O zaman îlya ah çekti ve göz yaşları içinde dedi: «Gerçeği söyledin ey kardeş, çünkü, görmeği arzu ettiğin benim bedenim seni Allah'tan ayırır.»
Kör adam dedi: «Seni görmek istemiyorum; hem, gözlerim olsa, seni görmemek için kaparım.»
O zaman îlya dedi: «Bil ki kardeş, ben îlya'yım!» Kör adam karşılık verdi.: «Doğruyu söylemiyorsun.»

117.

O zaman îlya'nın havarileri dediler: «Kardeş, o Allah'ın peygamberi îlya'nın ta kendisidir.»
«Söyleyin bana» dedi kör adam, «Eğer o peygamberse, ben hangi soydanım ve nasıl kör oldum?»
îlya cevap verdi: «Sen Levî kabilesindensin; ve Allah'ın mabedine girerken, mabedin yanında bir kadına şehvetle baktığından Allah'ımız görme gücünü aldı.»
O zaman, kör adam ağlayarak dedi: «Bağışla beni ey Allah'ın kutsal peygamberi; sana dediklerimden dolayı günaha girdim; seni görmüş olsaydım, günah işlemiyecektim.»
îlya karşılık verdi: «Allah'ımız bağışlasın seni ey kardeş, çünkü benim hakkımda bana doğruyu söylediğini biliyorum; çünkü kendimden ne kadar çok nefret edersem, o kadar çok Allah'ı severim; ve eğer beni görsen, Allah'ın razı olmadığı arzun yatışır. Çünkü senin Yaratıcın îlya değil, Allah'tır; bu bakımdan ben senin için şeytan'ım» dedi îlya ağlayarak; «çünkü, sana Yaratıcı'dan yüz çevirttim. O halde ağla kardeş, çünkü, senin hakkı batıldan ayırt ettirecek ışığın yok. Ama olsaydı, benim akidemi hor görmiyecektin. Bu nedenle, sana diyorum ki, pek çokları beni görmek arzular ve uzaklardan beni görmeye gelirler, (ve) bunlar sözlerimi hor görürler. Dolayısıyla onlar için, kurtuluşları için, gözlerinin olmaması daha iyi, çünkü kendileri gibi yaratılandan zevk alan ve Allah'tan zevk almaya çalışmayan herkes kalbinde bir put yapıyor ve Allah'ı bırakıyor.»
Sonra îsa iç çekerek dedi: «îlya'nın dediklerinin hepsini anladınız mı?»
Havariler cevap verdiler: «Gerçekten anladık ve burada, yeryüzünde putatapıcı olmayan pek az kisi bulunduğunu görüp, ne diyeceğimizi bilemiyoruz.»

118. İbadet Ruhun İlacı ve Avukatıdır

O zaman îsa dedi: «Doğru söylüyorsunuz, çünkü, şimdi îsrailîler beni Allah yerine koyarak, kalblerindeki putatapıcılığı yerleştirmek arzusundaydılar; pek çokları Allah olduğumu söylersem tüm Yahudiye'ye hakim olabileceğimi ve sürekli nefis bir yaşantı içinde reisler arasında kalmayıp, çöllük, yerlerde yoksulluk içinde yaşamak istediğimden deli olduğumu söyleyerek, öğretimi hakir görmektedirler. Ey, sineklerde ve karıncalardaki ışığa değer verip, yalnızca meleklerde, peygamberlerde ve Allah'ın mukaddeslerinde bulunan ışığı hor gören talihsiz insan!
«O halde, göz korunmayacak olursa ey Andreas diyorum ki sana, baş aşağı şehvetle düşmemek mümkün değildir. Bu konuda, Yeremya peygamber ağlaya ağlaya gerçeği söylüyordu: «Gözüm ruhumu çalan bir hırsızdır.» Böyledir, çünkü babamız Davud da Rabb'ımız Allah'a en büyük özlemle, yararsız şeylere bakmaktan gözlerini çevirmesi için dua ediyordu. Gerçekten sonu olan her şey boşunadır. Öyleyse, söyleyin bana, bir kimsenin ekmek aİacak iki kuruşu olsa, onu duman almak için harcar mı? Kesinlikle hayır; şundan ki, duman gözleri incitir ve vücuda hiç bir gıda vermez. İşte insan da aynen böyle yapsın, çünkü o gözlerinin bakışı ve kalbinin bakışıyla (basiret) Yaratıcısı Allah'ı ve iradesinin verdiği temiz lezzeti tanımaya çalışmalı ve Yaratıcı'yı yitirmeye neden olan yaratılanı amaç edinmemelidir.»

119.

însan, bir şeye baktığı ve o şeyi insan için yaratan Allah'ı unuttuğu her vakitte günah işlemiş olur. Çünkü, eğer bir arkadaşın kendisini hatırda tutması için sana herhangi bir şey verse ve sen de onu satıp, arkadaşını unutsan, arkadaşına karşı suç işlemiş olursun, îşte, insan da böyle yapar; çünkü, yaratılana bakıp, onu insanın sevgisi için yaratmış olan Yaratıcıyı hatırda tutmadığı zaman, akılsızlığından yaratıcısı Allah'a karşı günaha girer,
«Bu bakımdan, kadınlara bakıp, kadını erkeğin iyiliği için yaratan Allah'ı unutan kişi. kadını sevecek ve arzulayacaktır. Ve, bu şehveti o dereceye zorlayıp gelecektir ki, sevilen şeye benzeyen her şeyi sevecek, bu şekilde hatırlanması bir utanç olan bu iş (in) günahı doğacaktır. O halde, eğer insan gözlerine gem vuracak olursa, nefsinin üzerinde hakim olacak, o da kendisine sunulmayan şeyi arzulayamayacaktır. Çünkü, böylece beden ruha tabî olacaktır. Nasıl gemi rüzgârsız hareket edemezse, beden de nefs olmadan günah işleyemez.
«Sonra, pişman olanın masal söylemeyi ibadete çevirmesi gerekir. Bu Allah'ın bir hükmü olmasa bile, akıl bunu gösteriyor. Çünkü, her haylaz kelimede insan günaha girer ve Allah'ımız günahı ibadetle siler. Çünkü, ibadet ruhun avukatıdır; ibadet ruhun ilâcıdır; ibadet kalbin savunmasıdır; ibadet inancın silâhıdır, ibadet nefsin gemidir; ibadet bedenin, günahla bozulmasını önleyen tuzudur. Size diyorum ki, ibadet hayatımızın elleridir; bununla, ibadet eden kişi hüküm gününde kendisini koruyacaktır çünkü, ruhunu burada, yeryüzünde günahtan uzak tutacak ve kalbini kötü arzuların değmesinden koruyacaktır; nefsini Allah'ın kanunu içinde tutup, istediği her şeyi Allah'­tan alarak bedeni de takva yolunda yürüdüğü için şeytan'ı kızdıracaktır.
«Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, ibadet etmeyen insan, derdini köre açan dilsiz bir adamdan; merhemsiz iyileştirilebilen fistülden, hareket etmeden kendini savunan veya silahsız olarak bir başkasına saldıran, dümensiz kürek çeken veya tuz olmadan ölü bedeni koruyan bir adamdan daha çok salih amel sahibi değildir. Çünkü, bakın, eli olmayan alamaz. Eğer insan gübreyi altına ve çamuru şekere çevirebilecek olsa, ne yapar?»
Sonra, İsa sustu, havariler cevap verdiler: «Kimse, altın ve şeker yapmaktan başka bir işe kendini koşmaz.»
O zaman îsa dedi: «Şimdi, neden insan aptalca masal anlatıcılığı ibadete dönüştürmez? Zaman kendine Allah tarafından Allah'a karşı gelsin diye mi verilmiştir yoksa? Hangi reis kendi üzerine savaş açsın diye bir şehri tebasına verir? Allah sağ ve diridir ki, eğer insan boş konuşmakla ruhunun ne hallere girdiğini bilmiş olsa, konuşmaktansa hemen dilini dişleriyle koparır. Ey zavallı dünya! Bugün insanlar ibadet için toplanmazlar da, mabedin verandalarında ve mabedin ta içinde şeytan boş konuşma kurbanlarını alır ve utanç duymadan sözünü edemediğim şeylerden daha kötü olan da budur.

120. Boş Konuşmanın Meyvesi

Boş konuşmanın meyvesi budur ki, zihni gerçeği anlamayacak biçimde zayıflatır; nasıl, yarım kiloluk pamuk yükünü taşımaya alışmış bir at on kiloluk taşı taşıyamazsa, aynen öyle.
Fakat, bundan daha kötüsü, insanın zamanını şaka matrakla geçirmesidir, İbadet etmek istediği zaman, şeytan aklına şu aynı şakaları getirir, o kadar ki, Allah'ın merhametini çekip, günahlarının afvını sağlamak için günahlarına ağlaması gerektiği zaman, gülmekle Allah'ın kızgınlığını çeker; O da kendisini cezalandıracak ve fırlatıp atacaktır.
«Öyleyse, yazıklar olsun şaka matrakla boş vakit geçirenlere! Ama, Allah'ımız şaka edip boş vakit geçirenleri iğrenerek alırsa, ya komşusuna iftira edip, mırıldanıp duranı nasıl alacak ve çok gerekli bir işle uğraşır gibi günahla uğraşanların durumu ne olacaktır? Ah murdar dünya, senin Allah'ın nasıl elem verici bir cezasına çarpılacağını tasavvur edemiyorum! Öyle de, pişman olan, diyorum ki o sözlerini altın fiyatına vermelidir.»
Havarileri karşılık verdiler: «Ama, bir insanın sözlerini altın fiatına kim alır? Kesinlikle hiç kimse ve nasıl pişman olacaktır? Mutlaka aç gözlü olacaktır o!»
îsa cevap verdi: «Öylesine ağır kalbleriniz var ki, ben on (lar) ı kaldıramıyorum. Bu, bakımdan, her sözde size anlamı da söylemem gerekiyor. Ama, size sırlarını öğrenme lûtfunda bulunan Allah'a şükredin. Pişman olan, konuştuğunu satsın demiyorum. Konuştuğu zaman, altın çıkarıyormuş gibi düşünsün diyorum. Çünkü, kuşkusuz böyle yapmakla, nasıl altın gerekli şeyler için harcanırsa, o da (yalnızca) konuşması gerektiği zaman konuşacaktır. Ve, nasıl kimse altını vücudunu incitecek bir şey için harcamazsa, o da ruhunu incitebilecek bir şeyin sözünü etmesin.

121.

«Vali bir mahpusu yakalayıp da sorguya çekerken zabıt kâtibi de (konuşulanları) kayda geçiyorsa, söyleyin bana, böyle bir adam nasıl konuşur?»
Havariler cevap verdiler: «Yerinde ve korkarak konuşur ki, kuşku uyandırmasın; ve valiyi sinirlendirebilecek herhangi bir şey söylememek, aksine serbest bırakılabilecek şekilde konuşmanın yollarını aramak için dikkat eder.»
O zaman, Isa karşılık verdi: «Ruhunu yitirmemek için, pişman olanın da yapması gereken budur. Çünkü, Allah her insana zabıt kâtibi olarak, biri yaptığı iyilikleri, diğeri de kötülükleri yazan iki melek vermiştir. Öyleyse, eğer bir insan merhamet görmek istiyorsa, altını ölçtüğünden daha çok konuşmasını ölçsün.»

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
barnabas, calistiklari, etmeye, gercekler, hristiyanlarin, incili, ortbas


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Barnaba (Barnabas) İncili 194-222. Bölüm Elysian Hristiyanlık 0 26 Nisan 2014 09:43
Barnaba (Barnabas) İncili 157-193. Bölüm Elysian Hristiyanlık 0 25 Nisan 2014 17:31
Barnaba (Barnabas) İncili 82-121. Bölüm Elysian Hristiyanlık 0 24 Nisan 2014 19:54
Barnaba (Barnabas) İncili 52-81. Bölüm Elysian Hristiyanlık 0 24 Nisan 2014 19:32
Barnabas İncîli Flora Dini Sözlük 0 03 Temmuz 2013 12:46