[Luis]

- La Fontaine, masalları ile bir neslin bilinçaltını yağmaladı. Neymiş karınca gibi stokla, sonra yazın dans edene, karı kız peşinde koşana bir ton artizlik yap. Yani Ezop efendi diyor ki: Stokçuluk yapın, karaborsa işine girin ve dans edip eğlenmeyin, ot gibi adam olun. Ezop akıllı olsun.

- ‘Kadın olsam x’ e verirdim lan’ gibi bir kalıbın kullanımına şahit olmuşsunuzdur.Oysa kadın olana kadar gay olsan çok daha kolay olmaz mı? ‘Gay olsam burus vilıs’ a veririm’ desen incilerin mi dökülür? 'Uzaklarda arama, çünkü sen içimdesin' şarkısı bu arkadaşlara gitsin o zaman. Bu arada şarkı da fenaymış.

- twitter diye bir zımbırtı dünyayı ele geçirdi. Olay 140 karakterle o an ne yaptığını söylemekten ibaret. Tabi siz 140 karakterle roman yazarsanız reddetmiyor. Ünlülerin de burada hesapları var ve hayranları bu kişinin ne yaptığını takip ediyorlar. Keşke Şebnem Ferah twitter hesabı açıp ‘artık sike sike kısa cümleler kuruyorum’ diye tivitlese. (her bir mesaja tivitlemek deniyor, google it gibin) Hastası olurum, göbek pamukçuklarını yalarım.

- Evde sigara içtiğim için kendime 69 tl ceza kestim, makbuz istedim. Makbuz veremediğim için uyardım. ‘Bir daha olmasın len’ dedim. Tam bir ipnetor.

- Atanalırspor sisteminin olduğu mahalle futbolu devam ettikçe dünya çapında forvetimiz olmaz. Gençler kaleye şut çekmekten korkuyorlar, ta ebesinin nikahına gidiyor top. Bir de ‘aynı hızla aynı hızla’ var ki şimdi bile aklıma gelince tüylerim ürperdi.

- tak-ma-ya-cak-sın, tak-a-ça-cak-sın, öl-dür-me-ye-cek-sin.

- 3G olayıyla birlikte ülkede çok şey değişti. En önemlisi ‘Merak negzel şey, negzel şey merak’ cümlesi hayatımıza girdi. Oysa biz yıllarca başımıza gelen kötü olayları hep iki şeye bağlardık ki bunlardan birisi de meraktı. (holivud filmlerinde aptal seyirci de anlasın diye yazılan gereksiz diyaloglara benzemesin diye diğerini söylemiyorum.) Bu değişim aklıma yattı yani hoşuma gitti.

- ''ars longa vita brevis'' yani sanat uzun, hayat kısa. Bu sözü söyleyip kız tavladığım gün geldi aklıma, daha onyedi onyedi onyedi onyediydim.

- İngilizcede ‘i mean’ diye bir kalıp var. Yani demek istiyorum ki gibi bir şey ve kendisi ağzı biraz yavşatarak ‘aymin’ diye okunur. Tüm ortaokul ve lise hayatımda her tahtaya kalkan iki cümlede bir ‘aymin’ diyordu ve ben ‘amin’ dediklerini düşünüyordum. Buna kesinlikle bir anlam verememekle birlikte, utancımdan ‘ne demek lan bu ‘aymin’ diye de soramadım. Lisenin son senesinde olayı kendi kendime çözdüm. Sabrımın ödülünü aldım ve ilk tahtaya kalktığımda ben de iki cümlede bir ‘i mean’ dedim. İşte ‘ulan çözdün sen bu İngilizceyi’ dediğim an o andır.

- Haftanın ilk günü pazartesi diyorlar. Nahımı yesin onlar. Pazartesi nedir? Pazarın ertesi. Yani demek ki pazar, pazartesinden önceki bir gün. Eee cumartesi de cumanın ertesi olduğuna göre neymiş haftanın ilk günü cumaymış. Hangi ara katakulliye getirip pazartesi ilk gün yapıldı bilmiyorum ama dil bilimi yanılmaz. İşte ben bu sebeple hep ‘cuma sendromu’ yaşarım, İçime sıkıntılar gelir, pis pis öğürürüm.

- 18 yaşıma kadar arkadaşlarımdan ayrılıp akşam yemeğine eve gitçeğimde arkadaşlarıma ilerden ‘ iyakşamlar, tavşanlar’ diye bağırdım. Onlar ne demek istediğimi anlıyorlardı. Bir çocukluk böyle leşliklerle geçti.


Kaynak: Alkışlarla yaşıyorum