IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10 Ağustos 2011, 01:19   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kalb fıkhı, kalbin fıkhı ne demektir? Bizi Allahuteala’ya yaklaştırdığı söyleniyor?




Fıkıh kelimesinin sözlük anlamı, bilmek, anlamak, derin anlayış sahibi olmak, bir ifadenin, bir olayın arka planını görmek, sebep-sonuç ilişkisini kavramaktır.(krş Lisanu’l-Arab, FKH maddesi).

“Kalbin fıkhı” tabiri, fazla yaygın olmamakla beraber, Kur’an’ın ifadesine uygundur.

Bir ayette, cehennemlik olanların özelliklerinden söz edilirken mealen şu ifadelere yer verilmiştir:

“…onların kalpleri vardır, ama onlarla idrak etmezler; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır onlarla işitmezler.”(Araf, 7/179).

“İdrak etmezler” şeklinde mana verdiğimiz kelimenin aslı “fıkıh” kökünden gelen bir fiille ifade edilmiştir.

Kalp kelimesi, geniş anlamıyla aklı da içine alır. Buna göre, kalp ve aklın fıkhı, onların gerçeği kavramaları anlamına gelir.

Allah’a yaklaşmanın tek yolu, İslam dininin emir ve yasakları çerçevesinde bir hayat çizgisini takip etmektir. Bu çizgiyi takip etmek için, akıl ve kalbi vahyin ışığı altında eğitip, fakih/anlayışlı kılmak gerekir. Bunun -birinin diğerini tamamlayıcısı olan- iki yolu vardır: Birincisi ilim, ikincisi ameldir.

Çağımızın özel bir ihtiyacı olan iki kanatlı eğitim görmek; kalbi nurlandıran dinî ilimlerin yanında, aklı ışıklandıran fen bilimlerini de okumak, onlardan dersler çıkarmak suretiyle fakih olmak gerekir. Bilindiği üzere, kalbin ışığı dinî ilimlerdir, aklın ışığı ise müspet ilimlerdir. Bu iki kanatla kemalâtın zirvesine doğru uçmak mümkün olacaktır.

Burada kalbin fıkhına bir misal vermekte yarar vardır. Konuyu manay-ı ismî (her şeye maddeci bir nazarla bakma) ile mana-yi harfî (her şeyi Allah’a götüren bir pencere olarak görme) çerçevesinde değerlendirmekte fayda görüyoruz:

Söz gelimi, maddeci bir zihniyet, gözü bir fotoğraf makinesi, kulağı da bir fonograf gibi düşünür, onların fizikî yapılarından öteye çıkmaz. Ne aklı işin arka planını düşünecek kapasitede, ne de kalbi bunların sır perdelerini aralayabilecek bir kabiliyettedir. Çünkü, mana-yı ismî/ maddeci bakışları işlerin hikmet kapılarını yüzlerine kapatmıştır.

Mana-yı harfîyle/ vahyin ışığı altında kazanılmış bir perspektifle konuya bakanlar ise şöyle düşünürler: Bu göz gerçekten çok harika bir sanattır. Fakat bundan daha harikası, onun 150 milyon km. uzaklıktaki güneşle alış-veriş halinde olmasıdır. Çünkü, güneş olmazsa, gözün beş para değeri olmaz. Öyleyse, güneşi yaratan kudret benim gözümü de yaratan aynı kudrettir. Gözümün işlemesini güneşe bağlayan Allah, bununla kâinatta bir birlik nakşını dokumuş ve kendi birliğine bir işaret kılmıştır.

Yine vahiy penceresinden kulağa bakan şöyle tefekkür eder: Bu kulak hakikaten pek harika bir sanattır. Fakat kulağın işlemesinin anahtarını atmosfere/havaya bağlayan hikmet bundan çok daha harikadır. Demek ki, atmosferi yaratan kudret, kulağımı da yaratmıştır.

İlahî hikmet, yüzlerce tat alma ölçücüklerini damağımıza taktığı gibi, binlerce zevk alma ölçücüklerini de dimağımıza takmıştır. Birinin lezzeti maddidir, hissidir, fizikîdir; diğerininki manevîdir, ilmîdir, aklîdir, kalbîdir. Deyim yerindeyse, maddî zevkler nefsin fıkhıdır, manevî olanlar ise kalbin fıkhıdır.

Son olarak kalbin fıkhının ne anlama geldiğini gösteren başka bir ayet-i celileyi zikretmekte yarar vardır:

Allah, bazı münafıkların gerçekten uzak değerlendirmelerini anlatırken, onların fıkıhsız/anlayışsız olduklarına dikkat çekmiştir:

“Onlara bir iyilik ulaşınca ‘bu Allah’tandır’ derler. Bir fenalık gelince(Hz. Peygambere
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
’bu senin yüzündendir’ derler. Deki: hepsi de Allah’tandır. Fakat bu adamlara ne oluyor da, söz anlamıyorlar/gerçeği idrak edemiyorlar. Ey insan! Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her fenalık ise nefsindendir.”
(Nisa, 4/78).

Bu ayetten anlaşılıyor ki, iyilik ve kötülük/hayır ve şerrin iki yönü vardır. İnsana bakan kesp yönü, Allah’a bakan yaratma ciheti. Fenalıkların sebebi, insanın kendi nefsidir. Çünkü insanın nefsi fena şeylere meyillidir. Fakat yaratması ise Allah’a aittir. Hayırların sebebi Allah’ın rahmetidir. İnsanın onda itibar edilir bir payı yoktur. Yaratması da ona aittir.

İşte ayette bu incelikleri kavramayanlara “fıkıhsız, anlayışsız” denmiştir. Bu inceliklere vakıf olmak, fakih olmak anlamına gelir. Efendimiz (asv)'in, Abdullah b. Abbas için yaptığı “Allahumme fakkıhhu fid’din = Allah’ım! Onu dinde fakih kıl.” duasını da bu kalbî ve aklî fıkıh çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Nitekim Hz. Ali (ra), onun hakkında “İbn Abbas, gerçekleri anlatırken, sanki gaybın duvarlarının arkasına bakıp da öyle konuşur, zannedersiniz” demiştir. Rabbim, bize de bu fıkıhtan bir pey nasip etsin.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
allahuteala’ya, bizi, demektir, fıkhı, kalb, kalbin, ne, söyleniyor, yaklaştırdığı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Rabt-i kalb Desmont Osmanlı Türkçesi Sözlüğü 0 02 Kasım 2014 15:20
Kalb'n .. coquettishness Aşk ve Sevgi Köşesi 0 07 Kasım 2013 22:52
Kalb kırmak KarakıZ İslamiyet 0 31 Aralık 2011 11:22
Bİr kalb kİ by_C3zA Aşk ve Sevgi Köşesi 0 30 Ocak 2010 13:26