IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
1Beğeni(ler)
  • 1 Post By Sevda

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 19 Aralık 2011, 15:15   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Zemzem Suyu




ZEMZEM SUYU

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Medine'ye geldiğimizde Mescid-i Nebevi 'de bidonlar içerisinde ziyaretçilere sunulan zemzemi ilk gördüğümde çekinerek içmiştim. Biter de diğer ziyaretçilere kalmaz diye... Ancak bidonların sürekli yenilendiğini görünce ileri ki günlerde içebildiğim kadar içmeye başladım. İçiyorsunuz içiyorsunuz yine de içmeye doyamıyorsunuz. Tam doydum dediğinizde bir bardak daha içesiniz geliyor. Allah azze ve cellenin bu en kıymetli rızkı diğer sular gibi sizi kandırmıyor. Vücudunuz aldıkça alıyorsunuz. Berrak, tertemiz bir su... Bidonların yanında dizili plastik bardaklar onca içene rağmen tükenmiyor. Sürekli görevliler yeniliyor.
Aynı düzen Mekke'de de mevcut. Buradan farkı Mekke'de çeşmelerden bile zemzem akıyor.
Abdest alın , banyo yapın , kana kana için.. Zemzem tükenmeyen bir nimet.
Zemzem duası
Zemzemden içerken şöyle dua edilir: Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: [Zemzem suyundan içen şifa bulur.]
[Allahım! Senden faydalı ilim, bol rızk ve her türlü dert için şifa niyaz ediyorum. (Allahumme innî es’eluke ılmen nâfia ve rızgan vâsia ve şifâen min kulli dâe.)]

[Allahım! Beni, azap görmeden ve hesaba çekmeden Cennetine koy ve Firdevs Cennetinde Peygamberin ve efendimiz Muhammed (s.a.v)’e arkadaş kılmakla rızıklandır. (Allahumme edhılnî el-cennete biğayri azâbin velâ hısâbin ve erzıknî murâfigati nebiyyike ve seyyidinâ Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme fi’l-firdevsi’l-a’lâ.)]
Zemzem'in özellikleri
Zemzem Cennet pinarlarindandir
Cenab-i Hakkin Ibrahim (a.s.)´a ikram ettigi bir nimettir
Harem-i Serif´deki Ayat-i Beyyinat´dandir
Hacilarin musáhede ettikleri en büyük nimet ve menfaatlerdendir
Yeryüzündeki en hayirli sudur
Cibríl-i Emin vasitasiyla zihir etmistir
Yeryüzünde en mukaddes topraktan kaynayan sudur
Peygamber Efendimiz (s.a.s.)´in kalb-i serifin´in defalarca yikandigi sudur
Rasúlüllah Efendimizin mübárek tükürügü ile bereketlenen sudur
Açları doyuran sudur. Dünya devam ettiği müddetçe bu vasfı devam edecektir
Her derde devadır
Hususîyle humma (sıtma)ya şifadır
Bas ağrısı giderir. Gözün görmesini ziyadeleştirir
Ne niyetle içilirse ona devadır
Ona bakmak ibadettir
Ondan içmek günahlara kefarettir
Kaburgalarını gerdirinceye kadar içmek iman alameti ve nifaktan kurtulmaktır
Misafirlere ikram edilecek en güzel hediyedir
Mekke-i Mükerreme´den diğer beldelere taşınması sünnettir
Ebrar´in içeceğidir
İçilmesi sünnettir
Misafire önce ikram edilir.
Onunla abdest almak sünnettir
Küçük çocukların ağzına vermek sünnettir
İçmekte büyük sevap vardır
Ne kadar içilir ve ne kadar taşınırsa bitmez
Bedene kuvvet verir
Zemzem içmenin âdâbı
Dünyadaki en sağlıklı içme suyu olan zemzem içilirken ayağa kalkıp kıbleye dönülmeli sağ eldeki zemzem her defasında besmele çekilerek üç nefeste içilmeli sonunda 'Elhamdülillah 'denilmeli Efendimiz'in (sas) "Zemzem suyundan içen şifa bulur." sözü de hatırlanmalıdır
Suyu içerken imkân nispetinde kıbleye yönelip oturarak besmele çekip bardak sağ ele alınarak içilmelidir. Resûlüllah (sas) Efendimiz suyu oturarak içme konusundaki ikazı sırasında; "Sakın sizden biriniz suyu ayakta içmesin!.. " buyurmuştur. Bununla beraber Efendimiz'in ayakta su içtiği ve bununla ayakta su içmenin de caiz olduğuna işarette bulunduğu da ifade edilmiştir. Nitekim bir keresinde Hazreti Alî (ra) Kûfe Mescidi'nin kapısına gelmiş ve orada ayak üzeri su içmiş toplanan halka da; "Bazı kimseler ayak üstünde su içmeyi mahzurlu görürler. Halbuki ben Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem)'in benim ayakta su içtiğim gibi ayakta su içtiğini gördüm." diyerek ayakta su içmenin de caiz olduğu konusunda bilgi verdiği görülmüştür. (Buhari) Bütün bu örneklerden sonra zannederim artık zemzem içerken bir anlaşmazlık söz konusu olmaz. Caiz olanı uygulamak isteyen oturarak içer biraz fazla sevap kazanmak isteyen de ayakta kıbleye yönelerek içmeyi tercih eder. Bir bakıma fetva-takva tercihi diye hoşgörü ile bakarlar birbirlerine. Bilindiği üzere fetva basamağı ilk basamaktır. Mecburidir ondan aşağısı olmaz. Ama takva basamağı ihtiyaridir yükselmede ısrar olmaz.
Zemzem Suyunun Esrarı

1-) Avrupa`da laboratuarlarda yapılan araştırmaya göre Zemzem suyu diğer sulara göre çok daha az kükürt taşımaktadır.

2-) Yine ayni araştırmaya göre diğer sulara göre çok daha besleyicidir ve çok daha fazla mineral barındırmaktadır.

3-) Kaynağı henüz bulunamamıştır. Nereden geldiği su anki teknolojiye göre bile bilinemiyor. Yakınlarında hiçbir kuyu yok ve denize de 80 km uzaklıkta. Bu şartlarda suyunu denizden veya başka bir kuyudan alması imkansız. Nasıl oluyor da yıllardır suyu bitmiyor, bunu kimse bilmiyor.

4-) Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını, susuzluğunu gidermek için içenin susuzluğunu giderir.

5-) Sadece 1,5 metre derinliğindeki ufacık bir kuyudan çıkan su, hac mevsimi boyunca milyonlarca hacının tüm su ihtiyacını karşılamaktadır ve hiçbir zaman ne azalma ne de kuruma göstermemektedir.

6-) Dünya Sağlık Örgütü (WHO)`nün raporlarına göre Dünya`da ki en içilebilir ve sağlıklı sulardan biri.

7-) Amerika`da yapılan test sonuçlarına göre Dünya`da içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan TEK SU zemzem suyu.

ZEMZEM SUYU TARİHİ

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Mekke ve çevresinin idaresi İsmail Aleyhisselam'ın vefatı ile oğlu Sabit'e kaldı. Sabit'in ölümünden sonra halk arasında bölünmeler meydana geldi. Mücadeleler Cühümiler kabilesinin üstünlüğü ile bitti. Ancak bir zaman sonra iktidara sorumluları, adaleti ve tarafsızlığı terk ederek zulme sapmıştı. Milletin malını bile elinden almaya kalkışan Cürhümilerden dolayı gün geldi şikayet ve feryatlar ayyuka çıkmaya başladı. Haksızlıklar dayanılmaz ölçülere varınca; İsmail Peygamber nesli, tekrar derlenip toparlandı ve yapılan bir savaşta Cürhümileri mağlup etti. Yenik taraf, aman dileyince eşyalarını alıp asıl vatanları olan Yemen'e gitmelerine izin verildi... Ancak iş başında iken zulüm yapan ve bu yüzden beddua alan bu kabile mensupları, az bir zaman sonra bulaşıcı bir hastalığa yakalanarak teker teker ölüp gittiler.
Cürhümiler, aman dileyip beldeyi İsmail Peygamber soyuna teslim etmeden hemen önce ve son an ve son dakikada huyları icabı bir kötülük işlediler. Yabancı devletlerden birinin hediye ettiği altın bir ceylan heykeli ve kılıç, kalkan, gürz, zırh... gibi Kabe hazinesine mahsus kıymetli eşya namına ne var ne yoksa hepsini zemzem kuyusuna doldurdular ve ağzını taş toprakla kapatarak yerini belirsiz hale getirdiler. Herhalde dönüp Mekke'yi geri alacaklarını düşünüyor ve bu sebeple hazinenin ele geçmemesi için böyle hareket ediyorlardı.
İsmail Aleyhisselam evladı, nihayet Mekke ve civarında hükümran oldu ama hafızalardan silinen billur sulu zemzem kuyusu kaybolup gitti. Mekke ve Kabe, asıl sahiplerine dönmüştü.. Şifa pınarı zemzem ise kim bilir kaç yıl gözlerden saklı, besmeleli mümin ağızlara hasret, için için kaynayıp duracaktı?
Cürhümilerin yığdığı taş, toprak senelerin geçmesi ile katmerleşti ve altta kalan ilahi armağanı gözlerden büsmütün sakladı. Bu şartlarda canlara can katan zemzemin yerini bulmak mümkün değildi... yalnız bu imkansız zannedilen aklın çerçevlediği sebep-sonuç münasebetine göre. Ya aklı aşan sebepler, aklın kavuşamadığı bölge?.. Allah, isterse hangi imkansız gerçekleşmez ki?
Zaman bir müjdeye, toprak, sökmesi yakın bahtlı şafağa hazırlanıyordu... Mekan, ilahi fermanla, gelmekte olan "Adı güzel kendi güzel Muhammed" aleyhisselam için yeniden donatılıyordu...
-Ey Abdülmuttalip, kalk ve zemzem kuyusunun üzerinde taş toprak ne varsa kaldır!..
Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib, Kabe'ye komşu olan evinde uyurken bu hitap üzerine yatağından korku ile doğruldu. Bir müddet gördüğü rüyanın ne manaya geldiğini sökmeye çalıştı; fakat bir şey anlamadan yeniden uyudu. Ancak rüyadaki ses, emri tekrarladı. Yine uykudan sıçradı. Zihninde izaha kavuşturulmayan sorular birbirini takip ediyordu.. Buna rağmen uyumaktan başka çaresi yoktu. Ses, emri üçüncü defa verince gördüklerini yorumlatmak için kalkıp Kureyş'in tanınmış tabircilerine gitti ve olanları anlattı. Bu kişiler:
-Rüya rahmani ise yine görürsün, dediler.
Aradan bir iki gün geçtiği halde Abdülmuttalib, o garip rüyayı bir daha göremedi. Bundan dolayı merak ve üzüntüsü günden güne artıyordu:
—Acaba rüya rahmani miydi, değil miydi?
Zihnini günlerce bu soru meşgul etti. Nihayet bir gün rüyayı gördüğü odada uykudan önce ellerini kaldırarak:
-Ey merhametli Allahım! Bu rüyanın sırrını neler yapmam gerektiğini bana bildirmeni diliyorum, diyerek can evinden yalvardı ve az sonra uyuya kaldı.
Abdülmuttalib'in isteği, bütün zamanların ve bütün mekânların en üstünün hürmetine kabul olmuştu. İşte aynı ses...
-Ey Abdülmuttalib kalk ve zemzem kuyusunu ortaya çıkar!
Abdülmuttalib:
-Zemzem suyu nedir?
-Cebrail'in ayağını vurduğu yerden çıkmıştır. Peygambere ait bir mucizedir. Dünyanın dört tarafından gelecek hacılara yetecek kadar bereketlidir. Zemzem'den içen susuzlar kanar, açlar doyar,hastalar iyileşir.
Kuyunun yerini bulmam için bir iz, işaret var mı?
-Mescid-i Haram'a yakın iki put vardı. Kafirler, bu putlar uğruna hayvan kestiklerinde işkembesini çukurca bir yere dökerler. Sen orada iken kırmızı gagalı bir karga gelecek ve işkembe artıklarını yemek için toprağı gagalayacaktır. Az sonra gagalanan yerin altından bir de karınca yuvası çıktığını göreceksin... İşte orası zemzem kuyusunun ağzıdır.
Sabah olduğunda Abdülmuttalib, doğruca putların bulunduğu yere gitti. Biraz sonra puta tapanlar gelip tanrıları için kurban kestiler ve işkembe ve barsakları rüyada tarif edilen yere attılar. Derken kırmızı gagalı karga göründü ve yeri gagalamaya başladı; az sonra karınca yuvası da ortaya çıktı. Her şey aynen rüyadaki gibi gerçekleşmişti. O halde olanlar hayırlı ve rüya doğru idi.
Oradakiler uzaklaşınca sevgili Peygamberimizin sevgili dedesi, rüyada söylenen yeri kazmaya başladı.
Kazı işi biraz ilerlemişti ki haberi alan Kureyşli müşrikler oraya koştu:
-Biz, taptığımız putların yanına kuyu kazdırmayız! diyerek Abdülmuttalib'e mani olmak istiyorlardı. Bir sürü münkir içinde kalan Abdülmuttalib, yaptığı işin büyüklüğünü anlatmaya çalışıyordu:
-Bu, öyle her hangi bir kuyu değildir. Bu, ilahi kıymet taşıyan suya "Zemzem" denir. İsmail Peygamberin yadigârıdır.
Putperestler, fena diş biliyorlardı. Ne var ki kaba kuvvet gösterileri sökmedi; Kureyş'in bu soylu insanını bir adım şöyle dursun, bir ayak boyu bile geriletemediler. Bunun üzerine kuyuya ortak olmak istediler; bu telifleri de reddedildi.
-Öyle ise, dediler, ünü bütün ülkeleri tutmuş aklı ve ilmi hepimizce kabul edilen Şam kahinine gidelim; ihtilafımızı anlatalım, vereceği karara her iki taraf da uysun!
Abdülmuttalib, bu hal tarzına "Peki" dedi. Bunun üzerine her kabileden bir temsilci ve Peygamber efendimizin dedesi develere binerek Şam yoluna düştüler... Mevsim yaz, hava sıcak. Güneş, kavurdukça kavuruyor. Çöller, avını yutmaya hazır alev dilli ejderha.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Şam yolcuları bu manzara kum denizlerini aşmaya çalışıyor. Ne var ki geride kalan mesafelerle beraber su ve her türlü serinletici nesne tükenmiştir. Nihayet Nihayet öfkeli çöller bu cüretli yolcuları teslim aldı.
Dermansız kalan dizler çözüldü ve oldukları yere külçe gibi yığıldılar. Saniyeler, saat gibi uzun ve geçmeyen cinsten. Sadece dudaklar değil, belki diller de yol yol çatlamış. Kimsede suya dair bir ümit yok. Olması da mümkün değil.
Ancak bu halde ne vakte kadar beklenecektir? Abdülmuttalib:
-Böyle durmakla elimize hiç bir şey geçmez! Az daha gidelim. Rabbimden ümitli olalım; olur ki su buluruz, dedi.
Çökmüş olan develere nerede ise sürünerek bindiler. Hayvanların sırtında bile zor duruyorlardı. Henüz hareket etmişlerdi ki, o şanslı dedenin devesinin ayağı bir taşa takıldı ve yerinden söküp attı... Tablo inanılacak gibi değildi. Devenin çıkardığı taşın yuvasından tatlı ve serin bir su akıyordu.
Sudan kana kana içip kaplarını doldurdular ve ölümün eşiğinden yeniden hayata döndüler. Bir farkla ki kabile temsilcileri sadece hayata dönmemiş, ezik ve mahcup olarak Şam yolunda da geri dönmüşlerdi.
Bu inanılmaz vak'ayı hep birlikte yaşayan yol arkadaşları Abdülmuttalib'e:
-Ey Abdülmuttalib, o kuyuyu kazmak senin hakkındır. Bunu geç de olsa anladık Kimse mani olamaz. Dönelim herkes işine baksın! Demek zorunda kaldılar ve hep beraber Mekke'ye geldiler.
Abdülmuttalib, kuyuyu kazmaya, kaldığı yerden devam etti. Zemzem kuyusunu tekrar ortaya çıkarma işinde yalnız oğlu Haris'ten yardım görüyordu. Bu sebeple Cenab-ı Hak'tan Haris'ten başka kendisine on oğul daha vermesini diledi:
......
Abdülmuttalib'in bu duası kabul olmuş erkek evlat sayısı zamanla onbiri bulmuştu.
Oğulları ile beraber kuyuyu kazan Abdülmuttalib, yıllar sonra zemzem suyunu ve Cürhümilerin kuyuya doldurduğu hazineyi buldu. Kureyşliler bu defa da:
-Kuyu, dedelerimizin mirası; içinden çıkanlar bizimdir, diye direttiler.
Abdülmuttalib:
-Siz bu kuyuyu kazarken bana yardım etmeyip bilakis zorluk çıkardınız. Şimdi hangi hakla mirasçılık iddia ediyorsunuz? diyerek onları azarladı ve ilave etti, bununla beraber, "Kur'a çekelim, hangi mal kime çakırsa onun olsun" dedi.
Kılıç, kalkan gibi savaş malzemelerini bir tarafa, altın ceylanı bir tarafa ayırdılar ve Kabe-i Şerif, Kureyşliler ve Abdülmuttalib adına kur'a çektiler.
Altın Ceylan Kabe'ye, harp aletleri Abdülmuttalib'e çıktı. Kureyşlilere bir şey isabet etmedi.
Altın ceylanı Kabe kapısına astılar; uzun yıllar, kapıda asılı kaldıktan sonra bir gece Ebu Leheb sarhoş iki arkadaşıyla gelip heykeli çaldı ve götürüp sattı.
Zemzem kuyusunu bulmak Abdülmuttalib'in şan ve şerefini daha da yükselmişti.
Zaman, ırmaklar misali büyük müjdeye doğru akıyordu.
Tabii bu olay Zemzem'in ikinci kez ortaya çıkarılışının hikâyesiydi. Ancak Allah azze ve celle o mübarek suyu Hz. İsmail'in topuğunda tüm insanlara sunmuştu.
Hz. İbrahim, Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen peygamberlerden biridir. Nemrut tarafından ateşe atıldı fakat ateş onu yakmadı. Bu olaydan sonra İbrahim, memleketi olan Urfa’dan ayrılıp Şam’a, sonra da Mısır’a geldi. Mısır kralı, İbrahim’in çok güzel olan eşi Sare’ye sahip olmak istedi. Sare’nin Allah’a yalvarması neticesinde kral titremeye başladı. Başına bir hal geleceğinden korktu. Sare’yi İbrahim’e geri gönderdi ve kendisine Hacer isimli cariyeyi de hediye etti. Sare de Hacer’i İbrahim’e bağışladı. Buhari’nin Abdullah b. Abbas’tan rivayet ettiği uzun bir hadis-i şerifin devamı şöyledir.
“... İbrahim, Hacer ile evlenip İsmail doğduktan sonra emzirmekte olduğu bu oğlu ile birlikte Mekke’ye geldi. Hacer ile İsmail’i, Mescid-i Haram’ın bugün bulunduğu yerin yukarısındaki büyük bir ağacın yanına bıraktı. O tarihte Mekke’de hiç bir kimse yoktu. Hatta içecek su bile yoktu. İşte İbrahim, Hacer ve oğlunu buraya bıraktı. Sonra İbrahim, Şam’a gitmek üzere oradan ayrıldı. Ayrıldığı sırada İsmail’in annesi Hacer, peşine takılıp ona şöyle diyordu:
--- Ey İbrahim, bizi bu vadide bırakıpta nereye gidiyorsun ? Öyle bir vadi ki ne görüp görüşecek bir insan var, ne de hayat eseri başka bir şey var.
Hacer bu sözleri ne kadar tekrar ettiyse de İbrahim dönüp ona bakmadı. Nihayet Hacer ona: Bizi burada bırakmanı Allah mı emretti ? diye sordu. İbrahim de: Evet Allah emretti, diye cevap verdi. Bunun üzerine Hacer: Öyle ise Allah bizi unutmaz, O bizi korur dedi.
Artık İsmail’in annesi oğlunu emziriyor ve kendisi de kırbadaki sudan içiyordu. Nihayet kırbadaki su bitince hem Hacer hem de çocuğu susadı. Hacer, çocuğun susuzluktan toprak üzerinde sızlanarak yuvarlandığına bakmaya başladı. Fakat çocuğun bu elim haline bakmaktan fenalaşarak onun yanından kalkıp biraz öteye gitti. O mıntıkada Kabe’ye en yakın tepe olarak Safa tepesini buldu ve onun üstüne çıktı. Sonra vadiye karşı durup kimseyi görebilir miyim diye bakmaya başladı. Bu defa Safa tepesinden indi. Vadiye inince ( ayağına dolaşmasın diye ) entarisinin eteğini topladı. Sonra müşkil bir işle karşılaşan bir insan azmiyle koştu, vadiyi geçti. Sonra Merve tepesine çıktı.
Orada da biraz durdu ve kimseyi görebilir miyim diye baktı. Fakat hiç kimseyi göremedi. Hacer, bu suretle ( Safa ile Merve arasında ) yedi sefer gitti, geldi.
Hacer, son defa Merve üzerine çıktığında bir ses işitti ve kendi kendine ‘Sus, iyice dinle’ dedi. Sonra dikkatle dinledi. Bu sesi evvelki gibi bir daha işitti. Bunun üzerine Hacer: Ey ses sahibi, sesini duyurdun. Eğer sen bize yardım edebilecek güce sahipsen, bize yardım et, dedi.
Hacer böyle der demez, hemen ZEMZEM kuyusunun yerinde bir melek göründü. O melek, ayağının topuğu ile yahut kanadıyla yeri kazıyordu. Nihayet su göründü. Hacer, su başka tarafa akmasın diye suyu eliyle çevirdi, havuz gibi yaptı. Hacer hem eliyle böyle yapıyor, hem de kırbasını doldurmaya devam ediyordu. Su ise yerinde kaynıyordu.
Abdullah b. Abbas bu arada şöyle dedi: “ Resulullah (S.A.V.), Allah, İsmail’in annesi Hacer’e rahmet etsin. O, zemzemi kendi haline bıraksaydı, suyu avuçlamasaydı, muhakkak ZEMZEM akar ve bir ırmak olurdu, buyurdu. “
Hacer, bu sudan içti ve çocuğunu emzirdi. Melek Hacer’e: Helak oluruz, kayboluruz diye korkmayın. İşte şurası Allah’ın evidir, o evi şu çocukla babası yapacaktır. Muhakkak ki Allah, o işin ehlini zayi etmez, dedi.
Mekke şehrinin idaresini İsmail’den sonra oğlu Nabit, ondan sonra da Cürhüm Kabilesi devam ettirdi. İşte bu sırada Yemen’den kuzeye doğru güç eden EZD kabilesinin bir kolu olan HUZAA Kabilesi Harem bölgesinde kalmak için Cürhüm Kabilesinden izin istedi. Cürhüm Kabilesi onlara izin vermeyince aralarında başlayan savaş Huzaa Kabilesiın kesin zaferiyle neticelendi. Bunun üzerine Cürhüm Kabilesi Mekke’yi terk etmek zorunda kaldı. Şehirden ayrılırken de ZEMZEM kuyusunu kapattılar. Kuyunun en dibine altından yapılmış iki ceylan heykeli, bir takım silahlar, kılıçlar, zırhlar koyarak; sonra da çakıl, kum ve taşlarla kuyuyu doldurup yerini belli olmaz hale getirdiler. Bu şekilde kapatılan ZEMZEM kuyusu, Abdülmuttalib’in onu bulup ortaya çıkarmasına kadar kapalı kaldı. Kimse onun yerini bulamadı.





Hz. Peygamberin dedesi Abdülmuttalib, gördüğü bir rüya üzerine, oğlu Haris ile birlikte, rüyada kendisine gösterilen yeri kazarak ZEMZEM’i buldu. ZEMZEM’in bulunması ile Haşimoğulları kendilerine ait olan “hacılara su dağıtma “ işini daha kolaylıkla yerine getirdiler. “
Zemzem her yıl 5 milyon hacıya yetecek kapasitede




Hz. İbrahim zamanından beri Kâbe’nin yanı başından yeryüzüne çıkan zemzemin miktarında hacı sayısı 5 milyona ulaşıncaya kadar herhangi bir sıkıntı yaşanması beklenmiyor.

İki yıla yakın Suudi Arabistan Petrol Bakanlığı Zemzem Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü başkanlığını yapan İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekai Şen, zemzemin bir yıllık kullanım miktarının 800 bin metreküp olduğunu belirterek, “Zemzem sadece içme suyu olarak kullanılıyor. Hac döneminde hacı sayısı beş milyona çıkana kadar hiçbir sorun yaşanmasını beklemiyorum.” diyor.

Zemzem, 4 bin yıllık geçmişi ile dünyanın en önemli kutsal sularından. Hac görevini yerine getirenler ve umre ziyaretinde bulunanların dönüşte ‘Hoş geldiniz’ ziyareti için gelenlere bir yudumluk fincanlarda verilen zemzem, yine kendine has bir hürmetle ayağa kalkılıp kıbleye dönülerek büyük bir saygı içerisinde içilir. Özellikle İslam dünyası için bu kadar önemli olan bir suyu korumakla görevli enstitüde iki yıl başkanlık yapan ve şu an İTÜ’deki görevine geri dönen Prof. Dr. Zekai Şen, yaptığı çalışmalarla kendisinden önce görevde bulunan Fransız ve Amerikalı araştırmacıların zemzem suyunun “kötü ve kalitesiz” olduğu tezini çürütmüş.

Zemzem kuyusu, Mescid-i Harâm içinde Kâbe’nin Hacer-i Esved taşının bulunduğu köşesinden on dört buçuk metre uzakta, yeraltında bir odada bulunuyor. Su kaynağına Harem-i Şerif çevresindeki binalardan, otellerden hiçbir şeyin sızmaması için önlemler alınıyor. Son 35 yılda değişik çalışmalar yapılmış. Bu çalışmaların daha çok Batı kaynaklı ve onların onayıyla yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Şen, “Ben müsteşar olunca, zemzem suyu hakkında geçmiş bütün raporları gözden geçirdim. Birtakım bilimsel yanlışlıklar olduğunu gördüm ve tartıştım.” diyor. Zemzem ile ilgili aslı astarı olmayan raporlar hazırlandığını dile getiren Prof. Şen “Biz de tahlil ettik. Ancak kalitesi oldukça iyi. Batılılar yanlış hesaplamış. Temel hatalardan bir tanesi; zemzem kuyusuna gelen suların bilimsel modellenmesi tamamen yanlış. Biz bunu dünya terminolojisinde olmayan bir yöntemle modelledik. Bir bilim adamı olarak iddia ediyorum ki, zemzem, çıkış noktası ve yapısıyla bir mucize.” şeklinde konuşuyor.

Zemzemin dünyanın her yanına rahatlıkla giden tek su olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Şen şu tespitleri yapıyor. “Hacılar her yere götürüyor ve bu kadar açık analiz edilebilir bir su kimliğinde. Kalitesini inceledim. 80’lerden itibaren kalitesinde iyileşme var. Çünkü gün geçtikçe koruma altına alınmış bir su. Bir kere çok zengin bir su. Jeolojik olarak üç tabakası var. Üst tarafta bir sedimentasyon denilen daha ziyade çökelek tabaka var. Onun altında esas suyun geldiği çaprazlı bir tabaka var. Su üç yerden geliyor. Biri Kâbe’nin Hacerü’l Esved taşının hizasından geliyor ve miktarı da en bol olan damar. Diğeri Sefa Tepesi yönünden gelen Mazo Tepesi’nden gelen, üç kaynaklı suların karışımından oluşuyor zemzem suyu. Sadece Kâbe’deki kuyunun suyu zemzem olarak isimlendiriliyor ve kullanılıyor. Aynı yerde 30-40 metre yakınındaki kuyunun suyu tamamen farklı ve zemzem olarak isimlendirilmediği gibi içilmesi de mümkün değil.”

Zemzemin taşıdığı kimyasal muhtevasında da özellikler bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Şen, zemzemin kimyasal bileşenleri bakımından kendisine özgü bir yapısı bulunduğunu belirtiyor. “Yaptığım çalışmalarda çok karakteristik bir su olduğunu gördüm.” diyen Şen, zemzemin karakteristik özelliğini şöyle anlatıyor: “Zemzemi bilimsel olarak araştırmak bize kısmet oldu. Yaptığımız çalışmalarda zemzemin kendine özgü karakteristik bir özelliğinin olduğunu tespit ettik. İçinde kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum, klor, sülfat, bikarbonat, karbonat, çok doğal olan bileşenler var. Zemzem kuyusuna en yakın olan 30-40 metre mesafedeki kuyularda da aynı yöntemi uyguladığınızda görüyorsunuz ki zemzem suyu bambaşka bir özelliğe sahip. Kuyuların suyu sürekli izlenerek zemzem kuyusunu kirletecek etkenler inceleniyor. Bu kuyulardan sürekli numuneler alınıyor. Kirlenmelere müdahale ediliyor.”

Para ile satılmıyor

Suud devleti tarafından zemzem suyunun para ile satılmasına yasaklama getirilmiş. Bu nedenle zemzemin satılmasının mümkün olmadığını kaydeden Şen, “İstanbul’da dahi zemzem satıldığını söyleyenler oldu. Böyle bir şey olamaz. Kimse inanmasın. Suyun Arabistan’da satılması yasak. Cidde Havaalanı’nda çok kontrollü bir şekilde satılıyor. O da turistik olarak ve çok sınırlı miktarlarda.” açıklamasında bulunuyor.




OKUMA PARÇASI :
Zemzem suyu, imanını artırdı




Mekke'de zemzem suyu hakkında araştırmalar yapan Prof. Zekai Şen, ''Bilimin açıklayamadığı çok şey var. Arabistan'ın en kurak vadisinde bu bollukta çıkması mucize'' diyor.
(Gülizar Baki / Zaman)
Manevî sularda kimyevî araştırmalar

Su, başlı başına azizdir. Bir de ‘zemzem’ gibi özel bir su olursa, azizliği kat kat artar. Müslümanlar için kutsal olan zemzem kuyusunun yaklaşık 4 bin yıllık bir geçmişi var. Her yıl hacı olmaya gelen milyonlarca Müslüman’ın ülkelerine taşıdığı milyonlarca metreküp zemzem suyunun ne özelliği var da bu kadar önemli? Kutsal olmasının sebebi ne? Bilimsel olarak incelendiğinde zemzem kuyusu ve suyu hakkında ne gibi bilgilere ulaşıldı? Suudi Arabistan’da 35 yıl önce kurulan Zemzem Araştırmaları Enstitüsü’nün başında şu anda bir Türk profesör bulunuyor. Prof. Dr. Zekeriya Şen’le zemzem kuyusu ve suyu hakkında görüştük.
Bilim adamlarını hayrete düşürüyor
Peki kutsal sayılan zemzem kuyusu ve suyunun özellikleri ne? Bilim zemzem suyu ve kuyusu için ne diyor? Zemzem kuyusu hakkında bilimsel araştırmalar yapması için 35 yıl önce bir enstitü kuruldu. Bu süre zarfında kuyunun ve suyun özelliklerini araştıran enstitü, Müslüman olmayan bilim adamları tarafından yönetilmiş. Ama Mescid-i Harâm’a Müslüman olmayanların girmesi yasak olduğu için görmedikleri kuyudan gelen suya yabancılar su hakkında polemik üretmişler. Ancak son iki yıldır dünyanın sayılı yeraltı suları uzmanlarından birisi olan Prof. Dr. Zekai Şen, Zemzem Araştırmaları ve Geliştirmeleri Enstitüsü’nün yöneticiliğini yapıyor. Şen, 500 kişilik bir ekiple, ilk tarihinden bu güne zemzem kuyusu ve suyunun kalitesi ve özelliklerini araştırıyor. Enstitüdeki görevine Kur’an’a el basıp, stratejik bilgileri ve araştırmaların detaylarını anlatmamak üzerine yemin ederek başlayan Şen, “İmanlı bir insandım. Zemzem kuyusu hakkında araştırmalar yaptıkça imanım daha da arttı. Zira bilimin açıklayamadığı çok fazla şey var. Bilimin açıklayamadığı noktada iman devreye giriyor.” diyor.
Dünyanın en kurak bölgelerinden birisi olan Arap Yarımadası’nın da en kurak vadisinde bu kalitede ve bollukta bir suyun 1,5 metre çapındaki bir kuyudan çıkmasının mucizevi bir olay olduğunu dile getiren Şen, zaman zaman içindeki mineral oranları değişse ve debisi kısmen azalsa da zemzem kuyusunun yüzyıllardır su vermeye devam ettiğini söylüyor. Çok büyük motorlarla hac dönemlerinde yılda bir milyon metreküpten fazla su çekilmesine rağmen suyun bitmediğine ve çok fazla azalmadığına dikkat çeken Şen, zemzem kuyusunun kaynağı hakkında bilgi toplamaya çalıştıklarını anlatıyor. Üç ana hattan zemzem kuyusuna su geldiğini tahmin ettiklerini; ama tam olarak kaynağının neresi olduğunu bilemediklerini açıklayan Şen, suyun kaynağı hakkında yaptıkları araştırmada yüksekliği iki bin metreyi bulan Taif’e kadar gittiklerini, bu dağın her gün yağmur aldığını ve kuyunun kaynaklarından birisinin burası olabileceğini tahmin ettiklerini söylüyor.
Dünyada çok az sayıda bilim adamının yeraltı suları hakkında Şen kadar bilgisi ve birikimi var. Şen aynı zamanda Türk Su Vakfı’nın da başkanlığını yapıyor, su ve yeraltı suları hakkında uluslararası birliklerin yönetim kadrosunda bulunuyor. Bunun yanında dünyada bulunan yeraltı kuyularını inceleme yetkisine sahip çok az bilim adamından birisi. Bu kadar yetkin bir birikime sahip olan Şen, zemzem kuyusunun şeklinin kendisini çok şaşırttığını belirtiyor. Hiçbir kuyuda böyle bir şekille karşılaşmadığını, kabaca huniye benzeyen Zemzem kuyusunun bu şeklinin bile bir hikmeti olduğunu anlatıyor. Çünkü bu şekli suyun debisini düzenliyor. Artık büyük bir metropol olan Mekke’deki kanalizasyon ve su şebekesinin zemzem kuyusunu etkilememesi için devletin özel tedbirler aldığına değinen Şen, kuyunun 25-50 yıl sonrasına dair tahminler yapıldığını ve şimdiden buna göre planlar hazırlandığını aktarıyor.
Zemzem binlerce yıllık bir mucize
1,5 metre genişliğinde olan Zemzem kuyusundan binlerce yıldır milyonlarca metreküp su çekiliyor, kaynağının ise hala tam olarak bilinmemesi mucize olarak değerlendiriliyor. Zemzem kuyusunun yakınlarında irili ufaklı (birisinin adı Davut) birçok kuyu var. Ama bölgenin jeolojik yapısı gereği bu sular ya çok aşırı mineralli ya da tuzlu. Hiçbiri zemzem kadar mineral oranı dengeli ve kaliteli değil. Prof. Dr. Zekai Şen’e göre bu kuyular birbirine bu kadar yakın olmasına rağmen, hiçbirinin zemzemin normal değerlerine yaklaşamamasının bile bir mucize. Zemzem suyunun son yıllarda artan hacı sayısı sebebiyle bitme tehlikesi geçirdiğine dair söylentiler çıkmasına ise Şen, “Uzun süreyi kapsayan bilimsel öngörülerimize göre bitme ihtimali yok. Tabiri caizse kuyu derya gibi.
Daha kaynağını bile tam bilmiyoruz; ama çok iyi miktarda su gelmeye devam ediyor. Ne kadar çekiyorsak kuyu o kadar su veriyor.” diyor


10 Nisan 2005 08:10 zaman gazetesi

Kaynak: Alıntılar Zaman Gazetesi

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
suyu, zemzem


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Zemzem'in Müthiş Sırrı! Düş Haber Arşivi 1 18 Kasım 2011 20:15
Zemzem Suyu Hakkında Bilinmeyenler Lady Genel Paylaşım 0 24 Ağustos 2010 22:59