IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 13 Mayıs 2012, 18:35   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ruhsal Bilgiler ve Yaşam Formüller




Ruhsal Bilgiler ve Yaşam Formülleri

Sırlı sözler, ruhsal akışlar, ayetler, kutsal metinler insan için, insanlık için çok doğru ve önemli şifreleri, hayat ve yaşam ile ilgili formülleri sembollerle kapalı olarak, bizim yorum yapmamız için aktarılmış. Tek bir cümle, sayfalar dolusu yorum çıkabilecek özellikler taşır. Ama anlayabilene ve yorum yapabilene. Bunca formül varken, hala arayış, teşevvüş ve kurtarılacak beklentilerin peşinde, çaresiz çırpınışlar içerisinde olmak niye? Oysa yaşam anahtarları, yaşam formülleri zaten bizlere yeterince verilmiştir.


Çünkü ne aradığını bilmeyen insan için, dünyanın en değerli hazinesini de verseniz onun bir işine yaramayacaktır. Yaşam formülleri olacak nitelikteki bir takım bilgiler, akışlar, ayetler, özlü sözler, kutsal metinler tarzında aktarılmış. Bunun dışında daha ne bekliyoruz ve ne olmasını diliyoruz? Bize düşen ancak ve ancak onları araştırmak, anlamak, anlayışımıza ve düşünce yapımıza yerleştirmek ve bu formülleri layıkıyla hayatımızda yer etmesini sağlamak olmalıdır.

Ve sanırım bu bize iki bin yıl önce şu söz ile aktarılmıştı: “Yüzün önünde olanı bil! Sana gizli olanın üstü açılacaktır. Zira ortaya çıkmayacak saklı hiçbir şey yoktur!” (Hz. İsa’nın Gerçek Sözleri-Thomas’ın İncili 1.Bölüm 5)

Gerçek Sözler, Akışlar ve Yorumlarımız

Genel anlamı itibari ile ilk anlam üzerinde yoğunlaşılır. Dünyasal anlamı üzerinde, biraz duygusal, biraz mantıklı yorumlar yapılır. Fakat daha ileri gidilerek, ikinci hatta üçüncü anlamını kavrayabilirsek, gerçek yorumu yapabilir ve gerçekte ne anlatılmak istendiğine ulaşabiliriz. Bu cümleler içinde, öyle gizlenmiş ama baskın kelimeler vardır ki, onları yakalamak ve yorumu, o doğrultuda yapabilmek önemlidir. Bazen uzun cümle, karmaşa ve anlaşılmazlık yaratsa da, siz o cümle içinde tek bir sembolü yakaladığınızda gerçek bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yorumları, dünyasal, toplumsal, ailesel bilgiler ışığında yorumlamanın dışına çıkarak, biraz daha determenizm (sebep-sonuç) yasaları çerçevesinde yorumladığınızda çok iyi sonuçlar elde edebiliriz. Hem insan için, hem insanlık için.


Evrensel Bilgiler, yaşam formülü niteliğinde, şifrelerle ve sembollerle aktarılmış

Bilgi bize, dosdoğru ve apaçık verilmiyor. Şifrelerle, kodlarla ya da sembollerle kapatılarak aktarılıyor. Bunun amacı, insanın iradesi ve yorum yapabilme yetisinin kazandırılabilmesi olabilir. “Bilenle bilmeyen bir olmuyor”, “Anlayan, anlamayanlara anlatsın” mı hedeflenmiş? Yoksa, çaba gösterin, aklınızı kullanın, yorumlayın, gerçek bilgiye ulaşın mı denmiş? Bu formüller size yaşam içerisinde güven versin, zorlukların üstesinden gelmeniz için ışık tutsun? mu denmek istenmiş.

Belki de soruların cevabı bindörtyüz yıl önce verilmişti: “Aklını kullanan bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren) deliller vardır. (Diyanet İş.Bşk. Meali, Ra’d Suresi 4)

“Andolsun biz, aklını kullanacak bir kavm için o memleketten ibret alınacak apaçık bir delil bıraktık. (Ankebut Suresi 35 Diyanet İş.Bşk. Meali)

“Şuphesiz bunda aklını kullanan bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum Suresi 24 Diyanet İş.Bşk. Meali)

“Aklını kullanan bir toplum için deliller vardır.” (Casiye Suresi 5 Diyanet İş.Bşk. Meali)

Bir çok yerde tekrarlanan aklı kullanmak ile ilgili ayet, özellikle dikkat çekmektedir. Özellikle vurgulanmak istenen mananın tekrarlanması anlatılmak istenilenin önemini vurgulamaktadır.

Mevlana’ya göre akıl, insanın doğruyu bulmasında bir rehberdir.

“Akıl eğer yüz gösterip de bir görünüverse: Gündüz onun nurunun karşısında kapkaranlık kalırdı” (Mesnevi IV:2181)

“Aklın sözü, akıllılarca makbuldür ve birçok faydaların kaynağıdır.” (Eflaki II:103)

İşte bu noktada, dünyada kaç milyar insan varsa, o kadar yorum vardır. Herkes kendi yorumunu en doğru şekilde yapabilir. Ve bu yorumdan, kendi hayat felsefesini, formülünü keşfedebilir. Kendi yolunu çizebilir. Her yol insana aittir ve bu yolda ne kadar geliştiği ve tecrübeleri onun için önemlidir. Tüm yollar tekliğe ve birliğe çıkacaktır.

“Arayan, (aradığını) bulana kadar aramayı bırakmasın!” “Arayan bulacak” “Arayın bulacaksınız” (Hz.İsa, Thomas’ın İncili 1.Bolum-2)(*)

Arayan aradığını bulana kadar bırakmamalıdır. Mücadele, çaba insan içindir ve sonsuza kadar sürecektir. Her insanın düşünce sistemi ile bir bütün halinde olan Aurası, onun dünyası, onun realitesi yani gerçekliği olmuştur. Dünyanın hangi coğrafyasına giderse gitsin, hangi kutsal mekana ya da herkesin uğrak olan yer onun için hiç farketmez. O heryere kendi dünyasını taşır ve o dünyadan bakar, fakat gördüğü şey yine kendi dünyası yani kendisidir ve yorumu buna göredir.

Gurdjieff, “Objektif bilgiye ait en temel fikirlerden biri, her şeyin birliği, farklılık içindeki birliktir.” Biz bütün olduğumuzu bir olduğumuzu biliyoruz, fakat bu farklılığın, çeşitliliğin nedenine ulaşamadığımız için, yorumlarımız yarım kalıyor. İşte bu cümlede farklılık içinde birlik var demesi aslında konuya tam bir açıklık getiriyor. Farklıyız ama biriz. Benzer bir cümle Şems-i Tebriz 21. kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı.‘da karşımıza çıkıyor.


Pek çok sembolün içeriğini özetleyen formüller arasında bir tanesi özel bir öneme sahiptir: Hermes Trismegistus’un Zümrüt Tabletleri’ndeki ‘Aşağısı yukarısı gibidir’. Bu formül kozmosun tüm kanunlarını atomda veya belirli kanunlara göre tamamlanmış sayılan herhangi başka bir olguda bulabileceğimizi belirtiyordu. Aynı anlam mikrokozmos-insan ve makrokozmos-kainat arasında kurulan benzerlikte de mevcuttu. Üç kanunu ve oktavlar kanunu her şeye nüfuz eder ve dünyada ve insanda eşzamanlı olarak incelenmelidir. Ancak kendisiyle ilişkisi bakımından insan, kendisi dışındaki olgular dünyasına göre daha yakın ve daha ulaşılabilir bir inceleme ve bilgi konusudur. Bu yüzden, kainata dair bilgiye ulaşma çabasında insan işe kendisiyle ve kendi içindeki ana kanunları farketmekle başlamalıdır.

Dünyaya doğmuş ve peşinden kitleleri sürüklemiş, verdiği ya da kanal olduğu bilgilerle insanlığa ışık tutmuş, yollarını aydınlatmış, kimi zaman takdir ve itibar görmüş, ismi dünyaya nam salmış; kimi zaman da anlaşılamadığı için zulüm görmüş Zat’ların tek bir kelime, bir cümle ile tüm kainat bilgisini anlatmaya çalıştığı o muazzam bilgiler, akışlar, aslında hayatımıza ışık tutmakta ve yaşam formülü OL’maktadır.

Bu açıdan, başka bir formül olan ‘Kendini bil’ formülü özellikle derin bir anlama sahiptir ve gerçeğin bilgisine götüren sembollerden biridir. Dünyanın ve insanın incelenmesi birbirine yardımcı olur. Dünyayı ve onun kanunlarını incelerken insan kendisini inceler ve kendisini incelerken dünyayı inceler. Ve Allah’ı bilmenin yolu ancak ve ancak kendini bilmekten geçtiğini vurgulayan sayısız akış ve özlü söz bulunmaktadır.

“Kendini Bil, Rabbini Bil, Tekamül Et” (Delphoi tapınağının girişinde yazan öğüt)

“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır” (Yunus Emre).

“Kendini Bilen, ancak Rabbi’ni Bilir” (Hz. Muhammed. Diyanet İşl.Bşk.).

Başka bir gizli türü, söylenen ve yapılanın sembolleştirilmesidir. Genellikle ruhsal öğretilerde daima sembolik ifadeler kullanılmıştır. İfadesi pek güç, zihinsel imajları olmayan bazı öyle kavramlar vardır ki, onların içerdiği hakikati ifade etmek için semboller kullanılır. O sembol, farklı anlayışlara ve farklı zihin seviyelerinde bulunan insanlar arasında, belirli bir anlam birliğini ifade edebilir.

Yaşamsal en büyük şifrelerden ve hayatımızı kolaylaştıracak en büyük ışık tutan ruhsal bilgilerden bir kaçı insanlığa şu ayetlerle belirtilmiş:

Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar.” (Diyanet İşleri -Bakara, 286).

Elbette güçlükle beraber şüphesiz bir kolaylık vardır. (Diyanet İşleri-İnşirah Suresi 94:5)


Yolumuzu aydınlatan şifrelerden birini de Şems-I Tebriz(1185-1247) şöyle ifade etmiş: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda görmesende dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var.

Bu bize doğduğumuzdan ölümümüze kadar olan zaman dilimi içerisinde, yaradana güven duygumuzun gelişmesini, her zorluk yanında kolaylıkla birlikte geldiğini, güvenmemiz gerektiğini özellikle vurgulamaktadır. Şükretmek ve teslimiyetin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bu bilgiler, bize hayatımızda önemli ışıklar tutacak ve yol gösterecektir.

Hz. İsa’nın işitme ile ilgili önemle vurguladığı mesaj neydi?

“Kulağı olan işitsin!” (Matta 13:43), “İşitecek kulağı olan işitsin!” (Luka8), “Kulakları olan işitsin” (Thomas İncili 65)


Burada fiziksel kulak, duyma ve işitme ile ilgili mesajin ötesinde, daha kavramsal bir anlam yatmakta olduğunu düşünebiliriz. Çünkü işitme, anlama ve anlayış ile eş tutulursa, anlama ve anlayış bize farkındalık yolunu açar. Farkındalık da bizi aydınlığa götürür. Farkındalık ve aydınlanma için, kulağımızın işitmesi gerekir. Yani içses, vicdan sesi dinlenmesi, farkındalığın artması, anlayışın çoğalması. İşitme ve anlama aynı anlamda yorumlanabilir. Anlama, kavrama, yorumlayabilme, muhakeme ve sonuçta bilmek demektir.

İste ama ölçülü iste, bir otun, bir dağı çekmeye kudreti yoktur. 1/0140 (Mesnevi) (*)

Özlü sözünde, içinde ne ihtivalar barındıran anlamları mevcuttur. Her zaman dengeli ve ölçülü istememiz gerektiğini, çünkü isteklerimizin, arzularımızın bir sınırı olmadığını anlatmaktadır. Sen hayat planı içerisinde ancak ve ancak, o hayat planına dahil olabilecek, tekamülünü gerçekleştirecek ve ihtiyaca uygun nitelikteki isteklerini çekebilirsin. Daha fazlasına kudretin zaten yoktur ve boş yere de zaman kaybetme.

Yaradana güven duymamız, O’nun bizim her saniye yanımızda olduğunu, bizi gördüğünü, gözetlediğini anlatan, en önemli yaşam şifrelerinden biri ayette şöyle belirtilmiş:

“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız (Kaf Suresi 16).

Bundan daha ötesi olabilir mi? Oysa bunu gözardı eden ve unutan insan, kendini aydınlatacak sözde ŞEY’lerin peşinde koşup durmakta ve kula kulluk etmektedir. Oysa Allah şah damarımızdan daha yakınımızdadır.


Ve kutsal kitap Kur’an-ı Kerimde burada aktarılamayacak kadar çok ayette geçen çarpıcı bir kelime vardır. Ve önemle vurgulanmak istenmiştir: Şükür. Ne kadar az şürkettiğimizi, şükür halinde olmamız gerektiğini vurgulayan önemli ayetler, bize bir yaşam formülü daha sunmaktadır. Yaşamımız boyunca şükür hali içerisinde olmanın ne kadar önemli olduğunu vurgular. Şükür, şuurlu kabullenme, şuurlu sabır ve hoşgörüyü, sevgiyi de içinde barındırır.

“Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz.” (A’raf Suresi 10.ayet)

Genelde insanlar, iyi durumlarına, sahip olduklarına ve imkanlarına şükr ederler. Oysa, hayat boyu her duruma şükr etmek gerekir. Çünkü mutlaka her zorluğun arkasında bir kolaylık, her zor yolun yanında patika yollarla huzura açılan kapılar yer almaktadır.

Şükür sahip olduğun, olmadığın herşeye yapılmalıdır. Oysa günümüzde insanlar, hep bana diyor. Bana gelsin, bana aksın. Şükür eden, rahmeti ve bolluğu zaten kendisine çeker. Daha fazlasını neden insan ister ki? Zaten OLması gereken onunladır. Hangi sahip olduğunu zannettiği şeyler gerçekten kendisinindir? İnsanlar bu yolla ancak kendilerini aldatıyor ve teşevvüşe düşüyorlar. Sürekli bana aksın, bana gelsin insanı sadece bocalamaya teşevvüşe düşürür. Gelsin ama ne için, aksın ama ne için? Zaten herşey Yaradan'ın, biz de O'nun yarattıkları değil miyiz? Hangi döngü içinde, ait OL'anı ister dururuz. Zaten bütün değil miyiz? Bütün diyen, hep bana aksın, bana gelsin diyemez. Bütünün içinde, herşey zaten BİZ'e ve O'na ait değil midir?

Tasavvufta şükür çok önemli bir prensiptir.

“Nimet insana gaflet verir, şükür ise uyanıklık getirir” (Mesnevi Beyitler 4).

Bir başka yaşam formüllerinden ve bizi doğru yola sevk eden şifrelerden biri şu şekilde ayet olarak verilmiştir. “Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha Suresi 5). Oysa günümüz insanların bazıları kula kulluk etmekte, kuldan medet ummakta, hatta maddeye, maddenin verdiği tüm göz kamaştırıcı zevklere taparak, put edinmektedir. Başına üzücü bir olay geldiği zaman Yaradanını hatırlamaktadır. Oysa her zaman hatırlamalı ve O’ndan dilemeliyiz.

En dikkat çekici ve en önemli formüllerden biri şu ayetle verilmiş:

“Gerçekten biz, herşeyi bir ölçü ve dengede yarattık” (Kamer Suresi 49.Ayet).


Bize sunulan bu yaşam formülü, sırların sırrını aslında çok net bir şekilde açıklıyordu. Evrendeki çeşitliliğin, çokluğun aslında bir ölçü ve denge içerisinde bir bütün halinde, Büyük Zeka unsuru olduğunu açıkça anlatıyordu. Bilim, Kuantumun keşfiyle, şu anda vardığı bazı temel bilgilerle, bunu kabul ediyor ve binlerce yıldır aktarılmış bilgilerin bilimsel ispatlarına yeni yeni varılmaya başlanıyor.Varılan nokta, her şeyin aslında bütün ve şaşmaz bir düzen içerisinde varolduğudur.

Binlerce yıldır tek bir kaynaktan, peygamberler, vazifeli insanlar, yüce zatlar vasıtasıyla aktarılmış olan bu özel ve kutsal bilgiler, bizlere yaşam formüllerini, yaşam sırlarını vermiş. Yorum yapabildiğimiz, anlayabildiğimiz ve paylaşabildiğimiz ölçüde. Evrenle, kainatla, insanla, yaşamla ilgili her türlü bilgi bizlere verilmiş.

Ve insanlar hala neden şüphe duyuyorlar?


Yazar: Kevser Yalçın
Kaynaklar:
* P. D. Ouspensky’nin In Search of the Miraculous: Fragments of an Unknown Teaching (Mucizevi Olanın Peşinde: Bilinmeyen bir Öğretinin Parçaları) adlı kitabından çeviren: Işıl Çetin
* Bilyay Vakfı -Temel bilgiler..
* Şems-i Tebriz 40 Kural
* Mesnevi. Mesnevi, vecizeler açısından oldukça zengin bir eserdir. Mevlana Celaleddin-i Rumi (1207-1273)’nın birçok beyti, hem az sözle çok mana ifade eder.
* Thomas’ın İncili-İsa’nın Gerçek Sözleri - Ruh ve Madde Yayınları. Hz. İsa’nın havarilerinden Thomas’a bizzat yazdırdığı rivayet edilen sözlerdir. 1945 yılında yukarı Mısır’da Nag Hammadi bölgesinde köylüler tarafından bakır levhaya sarılı 12 el yazması halinde bulunmuştur. Hz İsa zamanında konuşulan Aramaic lisanında yazılmıştır.
* Yunus Emre (1238-1321) Risaletü’n-Nushiyye (Öğütler Kitabı) 1307’de yazıldığı sanılmaktadır.
* Diyanet İşleri Bşk. Sitesi. Kur-an’ı Kerim Türkçe Meali.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
bilgiler, formüller, ruhsal, ve, yaşam


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
"Egzersizler" Bacak ve Kalçalar İçin Bilgiler.."Spor ile Sağlıklı Yaşam" Sevda Ah Kadınlar 0 28 Aralık 2010 03:48
“Acısız yaşam sevinçsiz; hüzünsüz yaşam neşesizdir.” AngeLus IF Ekstra 0 17 Eylül 2010 18:37
Çillere ve Lekelere Karşı Formüller YapraK Güzellik, Sağlık ve Bakım Önerileri 0 27 Aralık 2009 05:26
Güzelliğe ev yapımı formüller YapraK Güzellik, Sağlık ve Bakım Önerileri 0 27 Eylül 2009 05:34