IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 13 Ocak 2009, 22:49   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Şeytanın Hileleri Ve İtirafları




İbni Abbas hazretleri anlatır:
Resulullah ile beraber iken birisi izin isteyip içeri girmek istedi.
Resulullah (O İblistir) dedi. Hz. Ömer, (Ya Resulallah izin verin onu öldüreyim) dedi. (Ya Ömer , biliyorsun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir. Kapıyı açın gelsin) buyurdu. Şeytan, içeri girince (Ben buraya mecburen geldim. Allah gönderdi beni. İnsanları nasıl kandırdığımı doğru olarak anlatacağım) dedi. Resulullah efendimiz sordu:

- Sevmediğin ve düşman olduğun kimseler kimlerdir?
- Dünyada en çok sevmediğim ve düşman olduğum kimseler, başta sensin, sonra adil sultanlar, tevazu sahibi ve şükreden ve zekatını veren zenginler, halinden şikayetçi olmayan sabırlı, kanaatkâr ve ihtiyacını bildirmeyen müslüman fakirler, doğru sözlü tüccarlar, ihlas sahibi ve ilmi ile amel eden, şüpheli işlerden kaçan âlimler, din-i İslamı yaymaya çalışan mücahidler, emr-i maruf ve nehy-i münker yapanlar, insanlara karşı merhametli olanlar, tevbe-i nasuh ile tevbe edenler, haramdan kaçınanlar, takva ehli gençler, daima abdestli bulunanlar, daima hayır ve hasenatta bulunan cömertler, hayâ ve edep sahibi güzel huylu olan ve insanlara faydalı olan müslümanlar, Kur'an-ı kerimi tecvide uygun olarak okuyan hafızlar, namazı vaktinde kılanlar ve herkes uyurken namaz kılan kimselerdir. Muhtaçları bulup sadaka verenleri de sevmem.

- Sevdiğin ve dost olduğun kimseler kimlerdir?
- Zalim idareciler, kibirli zenginler, hain tüccarlar, içki içenler, kötü yerlerde teganni eden, şarkı söyleyen, fuhuş yapanlar, yetim malı yiyenler, cimriler, yalan söyleyenler, gıybet edenler, kovuculuk edenler, hırsızlar, Allah’tan gayrisi üzerine yemin edenler, şart olsun diyerek ikide bir nikah üzerine yemin edenler, böylece nikahları gider, çocukları veled-i zina olur. Farz borcu dururken nafile ile iştigal edenler, zekat vermeyip sadaka verenler, namaza önem vermeyen ve geç kılanlar, temizlikte, abdestte, namazda vesvese edenler, tul-i emele [uzun dünya arzularına] sahip olanlar, hemen öfkelenip öfkesini yenemeyen kimseler benim dostum, sevdiğim kimselerdir.

- Kimleri nasıl aldatmaya çalışırsın?
- En kuvvetli adamlarımın bir kısmını âlimlere gönderirim. Bazısını gençlere, bazısını şeyhlere, bazısını da ihtiyar kadınlara musallat ederim. Bir kısmını âbidlere, bir kısmını da zahitlerin başına dert ederim. Önceki ümmetlerden bir âbid, tam 70 yıl ihlas ile Allah'a ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hâl ihsan edilmişti ki; dua ettiği her hasta, şifaya kavuşurdu. Onun peşine takıldım. Ona öyle numaralar yaptım ki, içki içirdim, zina ettirdim ve katil yaptım, sonunda küfre soktum onu.

- En çok neyi seversin?
- Yalanı ve kibri. Çünkü ilk yalan söyleyen ve ilk kibirlenen benim. Yalan söyleyen ve kibirlenen benim dostumdur. Yalan ve kibir benim sıfatlarımdandır, kimde ne kadar varsa, o kadar bana benzemiş olur.

- Sana göre en büyük günah hangisi?
- Dünya sevgisi ve baş olma sevdası…

- Bir müslüman namaz kılınca, Kur'an okuyunca, tevbe edince ne yaparsın?
- Namaz kılarken adeta beni bir sıtma tutar. Kur’an okuyunca, o zaman eririm, tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi. Tevbe edince, belim kırılır, saçımı başımı yolarım, bütün emeklerim boşa gitti diye feryat figan ederim.

Şeytanın tuzakları
İblis yeryüzüne indiği zaman Allahü teâlâya sordu:
- Ya Rab, beni kovdun ve yere indirdin. Benim evim yok.
- Evin hamamlardır.

- Toplantı yerlerim neresidir?
- Sokak, çarşı ve pazarlar.

- Yemeğim nedir?
- Besmelesiz yenilenler.

- İçeceğim nedir?
- Alkollü içkiler.

- Ezanım nedir?
- Çalgı aletleri.

- Kitabım nedir? Ne okuyacağım?
- Uygunsuz şiirler.

- Benim hadislerim nedir?
- Yalan sözler.

- Av aleti ve tuzağım nedir?
- Kötü kadınlar.

- Yatak arkadaşım kimdir?
- Besmelesiz yatağa girenler ve sarhoşlar.

- Yol arkadaşlarım kimlerdir?
- Yola çıkarken, benim rızamı kazanmak değil de nefsinin peşinde gitmeyi düşünenin yol arkadaşı olursun.

- Yardımcılarım ve elçilerim kimdir?
- Bid’at ehli senin yardımcılarındır, büyücüler elçilerindir.

- Kardeşlerim kim?
- Mallarını israf edenler ve kötü yolda harcayanlar senin kardeşlerindir.

__________________
Rakı geçmişe, bira şimdiye, şarap geleceğe içilir..
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 13 Ocak 2009, 22:50   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Şeytanın Hileleri Ve İtirafları




ŞEYTANIN HİLELERİ


Muhyiddin-i Arabi İbn-i Abbas (r.a) Hz.' inden naklen Muaz b, Cebel rivayet ediyor :

-Bir gün Resullullah (s.a) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık.
Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada, dışarıdan bir ses geldi :

-Ev sahibi..... içerdekiler... Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var. Bunun üzerine , herkes Resullullah (s.a)efendimizin yüzüne bakmaya başladı.Orda ve her zaman büyük oydu... İzin ondan çıkacaktı. Resullullah (s.a) Efendimiz, duruma vakıf oldu ve :

-" Bu seslenen kimdir bilir misiniz?" buyurdu.... Biz hep birden şöyle dedik :

-" En iyi bilen ALLAH ve Resuludur."

Bunun üzerine Resullullah (s.a) Efendimiz :

-" O, lain iblistir. –Şeytandır– Allah'ın laneti onun üzerine olsun..." Buyurunca; hemen Hz. Ömer :

-" Ya Resullullah , bana izin veriniz onu öldüreyim." dedi.... Resullullah (s.a) Efendimiz bu izni vermedi; şöyle buyurdu:

-" Dur ya Ömer , biliyomusun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir... Öldürmeyi bırak." sonra şöyle buyurdu
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
undan sonrasını yani Ravi' den dinleyelim ;

Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü. Birde baktık ki, şekli şu : Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu. Sonra, şöyle bir selam verdi ;

-"Selam ya Muhammed ; selam size ey cemaat-i müslimin. Onun bu selamına Resullullah (s.a) Efendimiz şu mukabelede bulundu ;

-"Selam Allah'ındır ya lain" sonra şöyle buyurdu :

"-Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş?" Şeytan şöyle anlattı ;

-"Benim buraya gelişim kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim."

Resullullah (s.a) Efendimiz sordu ;

-"Nedir o mecburiyetin ?" Şeytan anlattı ;

-"İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki ; Allah-ü Taâlâ sana emir veriyor : Muhammed 'e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın.Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona. Sonra o sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin."

Sonra ... Allah-ü Taâlâ buyurdu ki :

-"Söylediklerine bir yalan katarsan , doğruyu sölemezsen .... seni kül ederim ; rüzgara savurur ... Düşmanlarının önünde , seni rüsvay ederim." İşte ... böyle ; ya Muhammed , o emir üzerine sana geldim. Arzu ettiğini bana sor . Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem ;düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki , düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur. Bundan sona Resullullah (s.a.) Efendimiz şöyle sordu :

-"Madem ki , sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat : Halk arasında en çok sevmediğin kimdir ? "

-"Şeytan şu cevabı verdi : Sensin ya Muhammed. Allah' ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur.Sonra senin gibi kim olabilirki?"

Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu :

-"Benden sonra , en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?"Şeytan anlattı :

-"Müttaki bir gence ki ... varlığını Allah yoluna vermiştir." Bundan sonra , sual cevap aşğıdaki şekilde devam etti. Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu ; şeytan anlattı :

-"Sonra kimi sevmezsin ?"

-"Kendisini sabırlı bildiğim , şüpheli işlerden sakınan alimi ...

-"Sonra ?"

-"Temizlik işinde ... yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi.

-"Sonra ?"

-"Sabırlı olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz... Halinden şikayet etmez."

-" Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ?"

-"Ya Muhammed , ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez.Hasılı , onun sabrını ; halinden , tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım."

-"Sonra kim ?"

-"Şükreden zengin."

-"Peki, ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın ? ...

-" Onu görürsem ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki : şükreden bir zengindir."

Resullullah (s.a.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu :

-" Peki, ümmetim namaza kalkınca , senin halin nice olur? .."

-" Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar . Titrerim."

-"Neden böyle olursun ; ya lain ? .. "

-"Çünkü bir kul , Allah için secde edince bir derece yükselir."

-"Peki ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun ?..."

-"O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar. "

-"Peki ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun ? "

-"O zaman da çıldırırım."

-"Peki, ya Kur'an okudukları zaman nasıl olursun ? .."

-"O zaman da, eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm."

-"Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır ? .."

-"Ha, işte.. o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren , bir testere alır eline , ve beni ikiye böler."

Resullullah (s.a.) Efendimiz sebebini sordu :

-"Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya Ebamürre ? "

Bunun üzerine iblis :

-"Onu da anlatayım .. Dedikten sonra anlatmaya başladı : Çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki ; 1 - Allah-ü Teala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler. 2 - O , sadaka veren kimseyi halkına sevdirir. 3 - Allah-ü Teala, onun verdiği sadakayı , cehennemle arasında bir perde yapar. 4 - Allah-ü Teala, belayı sıkıntıyı ve ahları ondan defeder."

Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz ashabı hakkında bazı sorular sordu :

-"Ebubekir için ne dersin ?"

-"İblis ise şu cevabı verdi : O bana cahiliyet devrinde bile itaat etmedi... İslam'a girdikten sonra nasıl bana itaat eder ?"

-"Peki, Ömer b. Hattab için ne dersin ? .. "

-"İblis ona da şu cevabı verdi : Allah'a yemin ederim ki ; her gördüğüm yerde ondan kaçarım. "

-"Peki , Osman b. Affan için ne dersin ? "

-"Ondan utanırım ... hem de çok ... Nasıl ki , Rahman' ın melekleri de ondan utanırlar.."

-"Peki, Ali b. Ebutalib için ne dersin ? "

İblis onun için de şöyle dedi :

-" Ah onun elinden bir kurtulsam... O, kendi başına kalsa ; ben kendi başıma kalsam... O beni bıraksa.... ben de onu bıraksam .. Ben onu bırakırım ; ama o beni bırakmaz. "

Resullullah (s.a.) Efendimiz , yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği cevaplar kısmen bittikten sonra , şöyle buyurdu :

-"Ümmetime saadet ihsan eden ; seni taa, belli bir vakte kadar şaki kılan Allah'a hamd olsun. "

Resullullah (s.a.) Efendimiz ' in o cümlesini duyan lain iblis şöyle dedi :

-"Heyhat, heyhat... Ümmetin saadeti nerede ? Ben , o belli vakte kadar diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın ?.. Ben , onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar , benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah'a yemin ederim ki: Onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve alimlerini ... Ümmilerini ve okumuşlarını ... Facirlerini ve abidlerini ... Hasılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz. Fakat , Allah'ın halis kullarını ... Evet, bunları azdıramam."

Bunun üzerine Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu :

-"Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir ? "

Bu suale İblis şu cevabı verdi :

-"Bilmez misin ? ya Muhammed , bir kimse ki , dirhemini ve dinarını sever ... O Allah için bir ihlasa sahip değildir. Bir kimseyi görürsem ki ; dirhemini dinarını sevmez ; övülmekten, medhedilmekten hoşlanmaz.. bilirim ki o : ihlâs sahibidir... Hemen onu bırakır kaçarım. Bir kul malı ve övülmeyi sevdiği süre , kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddet , o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir. Bilmez misin ki : mal sevgisi , büyük günahların en büyüğüdür. Bilmez misin ki ya Muhammed , baş olma sevgisi yine büyük günahların en büyükleri arasındadır." İblis anlatmaya devam etti :

-"Ya Muhammed , bilmez misin ? ... Benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra ... o her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır. Onların bir kısmını ulemaya gönderdim. Bir kısmını gençlere yolladım.Bir kısmını da , meşayihe saldım. Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ettim. Gençlere gelince , aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Çocuklara gelince ... onlarla da , bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zahidlerin. Onlar bunların yanına girer.; halden hale sokarlar. Bir tepeden öbürüne ... hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki ;başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye... İşte ... böylece , onlardan ihlası alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları ibadeti, ihlassız yaparlar gayrı .. Ama , bu hallerin farkında olmazlar. "

İblis, bundan sonra , aldattığı bir rahibin hikayesini anlatmaya geçti. Ve şöyle dedi :

-"Bilmez misin ; ya Muhammed, Rahip Borsisa : tam yetmiş yıl ihlas ile Allah ' a ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki ; Her dua ettiği hasta , duası ve bereketi ile şifayap oluyordu. Onun peşine takıldım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi. Bu o kimsedir ki ; Allah-ü Teala aziz kitabında , ona şöyle anlatır : << .... Şeytan hali gibidir ki ; o insana : – Kafir ol .. Dedi. Vaktaki o kafir oldu. : bu defa ona şöyle dedi : Ben senden uzağım . . Ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım .>>

ŞEYTANIN HİLELERİ

1- Engelleme


Şeytan ilk olarak insanın ibadetine engel olmak ister. Eğer Cenab-ı Hak kendisin şeytandan korursa, şu sözlerle şeytanı reddeder:
“– Ben ibadete gerçekten muhtacım. Çünkü bu fani dünyada sonsuz olan ahiret hayatı için mutlaka azık hazırlamam gerekir!”

2- Erteleme:


Birincisinde başarılı olamayan şeytan sonra:
“Acele etme, ileride yaparsın, daha yaşın çok genç!” diyerek ibadeti ertelemeyi, geriye atmayı emreder. Allah’ın yardımı ile onu:
“– Ecelim benim elimde değil. Eğer bugünün işini, ibadetini yarına ertelersem peki yarının işini ne zaman yapacağım? Zira her gün için yapılacak yeterince iş vardır...” diyerek onu reddeder.

3- Acele


Şeytan bu sefer de acele etmesini isteyerek ona:
“Acele et, acele et! Şu işi bitir, şunu yapmaya da vaktin olsun!” der. Allah’ın inayetiyle şeytanı şu sözlerle susturur:
“– Tam ve kusursuz olarak yapılan az iş, kusurlu olarak yapılan çok işten hayırlıdır!”

4- Riya


Bu sefer ibadetini tam ve mükemmel yaparak insanlara karşı gösteriş yapmaya teşvik eder. Yine Allah’ın yardımı ile onu şu sözlerle savuşturur:
“– İnsanların görmesiyle ne kazancım olabilir? Allah’ın görmesi benim için yeterli değil mi?”

5- Ucub/Kendini Beğenme


Bu sefer şeytan:
“Sen ne büyüksün, ne uyanık ve ne faziletli bir kişisin!” diyerek insanı kendini beğenme uçurumuna yuvarlamak ister. Allah’ın himayesi ile bu tehlikeyi de şu sözlerle savar:
“– Bütün nimetlerin gerçek sahibi Allah Teala’dır. Bu da Cenab-ı Hakk’ın bana ihsan ettiği başarının sonucudur. O, kendi lütfu ile benim değersiz amelime kıymet vermiştir. Eğer Allah’ın lütfu olmasaydı, Cenab-ı Hakk’ın üzerimdeki sayısız nimetleri ile birlikte benim işlediğim günahlara karşılık bu ibadetin ne değeri olabilirdi?”

6- Gizleme


Şeytan şimdi altıncı ve en tehlikeli hilesine başvurur. Uyanık kişilerden başkası buna karşı koyamaz.
Şöyle der:

“İbadetini gizli yap. Allah yaptığın ibadeti ortaya çıkaracak ve karşılığını verecektir.” Böylece seni bir tür riyaya düşürmek ister. Uyanık kişi Allah’ın yardımı ile şeytanı şu sözlerle defeder:
“– Ey mel’un! Şimdiye kadar ibadetime engel olmaya, ifsad etmeye çalışıyordun! Şimdi ise ıslah etmek, düzene sokmak için geliyorsun. Ama asıl maksadın yine bozgunculuk. Ben Allah’ın kuluyum, O benim efendimdir.

– Dilerse benim ibadetimi açığa çıkarır, dilerse gizli tutar. İsterse beni hatırı sayılır biri, isterse değersiz biri yapar. Bunların hepsi kendi elindedir. Bunları insanlara açıklamasına ve onlardan gizli tutmasına aldırış etmem. Çünkü insanların elinde bir şey yoktur.”

7- Terk

Şeytan yedinci ve son hilesiyle gelir şöyle der:
“Senin bu ibadetlere ihtiyacın yok. Eğer bahtiyar/said yaratıldıysan, ibadeti terk etmek sana bir zarar vermez. Yok bedbaht/şaki olarak yaratıldıysan ibadet de sana bir fayda vermez!”
Allah’ın yardımıyla bu hileyi de şu sözlerle savar:

“– Ben Allah’ın kuluyum. Kula yaraşan, emre uyup kulluk ve ibadet etmektir. Rab ise efendiliğin icaplarını en iyi bilendir. Dilediği gibi hükmeder; istediğini yapar. Her halükarda ibadetin bana faydası vardır.

– Eğer said isem, sevabımın artması için ibadete muhtacım. Şaki isem de, ileride keşke ibadet etseydim diye kendi kendime pişmanlık duymamak için ibadet etmeliyim.

– Kaldı ki, ibadet ettiğim için asla Cenab-ı Hak beni cezalandırmayacak, ibadet bana bir zarar vermeyecektir. Ayrıca itaatkar olarak cehenneme girmek, asi olarak girmekten benim için daha sevimlidir. Kaldı ki Cenab-ı Hakk’ın vadi hak değil mi?

– O, ibadet yapanlara sevap vereceğini, iman ve itaat ile Allah’a kavuşanları kesinlikle cehenneme sokmayacağını, mutlaka cennete sokacağını vadetmiştir.”

Amelinin karşılığı olarak cenneti kazandığı için değil, Cenab-ı Hakk’ın sadık vadinin karşılığı olarak cennete girecektir. Bu manada Cenab-ı Hak saidlerin lisanıyla şöyle buyurur:

“Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna varis kılan Allah’a hamd olsun. İyi amelde bulunanların mükafatı ne güzelmiş! derler.”( 39 Zümer, 74.7 )
Uyan ey ibadet yolcusu, Allah sana merhamet buyursun. Gördüğün gibi işin aslı bundan ibarettir. Diğer fiilleri ve durumları da buna kıyas et.

Allah’tan yardım talep et ve ona sığın. Zira bütün işler onun elinde, başarı da ondandır. Yüce ve kudretli Allah’ın dışında ne bir güç ne de kuvvet vardır.

__________________
Rakı geçmişe, bira şimdiye, şarap geleceğe içilir..
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Ocak 2009, 22:50   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Şeytanın Hileleri Ve İtirafları




İşte Şeytanın Hileleri :
Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun... Salat ve selam, efendimiz Emin Peygamber Muhammed'e... Sonra, onun ak aline... ve ashabının tümüne olsun.
İbn-i Abbas (r.a.) Hz.'inden naklen Mu-az b. Cebel rivayet ediyor
- Bir gün Resülullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık... Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada, dışarıdan bir ses geldi;
- Ev sahibi... İçerdekiler.. Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var. Görülecek bir işim var.
Bunun üzerine, herkes Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin yüzüne bakmaya başladı. Orada ve her zaman büyük oydu... izin ondan çıkacaktı. Resülullah (s.a.v.) Efendimiz, duruma vakıf oldu ve:
- "Bu seslenen kimdir, bilirmisiniz?.." Buyurdu... Biz hep birden şöyle dedik:
- En iyi bilen Allah ve Resulüdür. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz:
- "O, laîn İblistir. -Şeytandır-. Allah'ın laneti onun üzerine olsun..."
Buyurunca; hemen Hz. Ömer:
- Ya Resülullah, bana izin veriniz onu öldüreyim.
Dedi... Resülullah (s.a.v.) Efendimiz bu izni vermedi; şöyle buyurdu:
- "Dur ya Ömer, bilmiyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir.. Öldürmeyi bırak."
Sonra şöyle buyurdu:
- "Kapıyı ona açın gelsin... O, buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz..."
* * *
Bundan sonrasını ondan dinleyelim; yani Ravi'den. Şöyle anlattı:
- Kapıyı ona açtılar, içeri girdi ve bize göründü. Bir de baktık ki, şekli şu: Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu.
Sonra, selam verdi, onun bu selamına Resulullah (s.a.v.) Efendimiz şu mukabelede bulundu:
- "Selam Allah'ındır ya laîn..."
Sonra ona şöyle buyurdu:
- "Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş?"
Şeytan şöyle anlattı:
- Benim buraya gelişim, kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz sordu:
- "Nedir o mecburiyet?" Şeytan anlattı:
- İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki:
- Allah-ü Teala sana emir veriyor: Muhammed'e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl al dattığını söyleyeceksin bir bir ona. Sonra o; sana ne sorarsa doğrusunu di yeceksin.
Sonra... Allah-ü Teala buyurdu ki:
- Söylediklerine bir yalan katarsan, doğruyu söylemezsen... seni kül ederim; rüzgar savurur.. Düşmanların önünde, seni rüsvay ederim.
İşte... böyle; ya Muhammed, o emir üzerine sana geldim.
Arzu ettiğini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem; düş manlarım benimle eğlenecek. Şu muhak kak ki, düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur.
* * *
Bundan sonra, Resüiullah (s.a.v.) Efen dimiz şöyle sordu:
- "Madem ki, sözlerinde doğru olacak sın. O halde bana anlat: Halk arasında en çok sevmediğin kimdir?"
Şeytan şu cevabı verdi:
- Sensin, ya Muhammed... Allah'ın ya rattıkları arasında senden daha çok sevme diğim kimse yoktur. Sonra, senin gibi kim olabilir ki? Resulullah (s.a.v.) Efendimiz sordu:
- "Benden sonra, en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?.." Şeytan anlattı:
- Müttaki bir gence ki... varlığını Allah yoluna vermiştir.
Bundan sonra, sual cevap aşağıdaki şe kilde devam etti. Resülullah (s.a.v.) Efendimiz sordu; şeytan anlattı:
- "Sonra kimi sevmezsin?"
- Kendisini sabırlı bildiğim, şüpheli iş lerden sakınan alimi...
-"Sonra?.."
- Temizlik işinde... yıkadığı yerleri üç defa yıkamaya devam eden kimseyi.
-"Sonra?.."
- Sabırlı olan bir fakiri ki; ihtiyacını hiç kimseye anlatmaz... Halinden şikayet et mez.
- "Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu ne reden bilirsin?.."
Ya Muhammed, ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu
sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı, onun sabrını; halinden, tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım.
- "Sonra kim?.."
- Şükreden zengin.
- "Peki, ama o zenginin şükreden oldu ğunu nasıl anlarsın?.."
- Onu görürsem ki, aldığını helal yol dan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki:
O şükreden bir zengindir.
* * *
Resülullah (s.a.v.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sor du:
- "Peki, ümmetim namaza kalkınca, se nin halin nice olur?.."
- Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar. Titrerim.
- "Neden böyle olursun; ya laîn?.."
- Çünkü bir kul, Allah için secde edince bir derece yükselir.
- "Peki, ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun?.."
- O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar.
- "Peki, ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun?.."
- O zaman da, çıldırırım.
- "Peki, ya Kuran okudukları zaman nasıl olursun?.."
- O zaman da, eririm. Tıpkı ateşte eri yen bir kurşun gibi eririm.
- "Peki, ya sadaka verdikleri zaman ha lin nasıldır?.."
- Ha, işte... o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir testere alır eline ve beni ikiye böler.
Resülullah (s.a.v.) Efendimiz sebebini sordu:
- "Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya Eba mürre?"
Bunun üzerine İblis:
- Onu da anlatayım...
Dedikten sonra anlatmaya başladı:
- Çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki:
1- Allah-ü Teala, sadaka verenin malına ihsan eyler.
2- O sadaka, veren kimseyi halkına sev dirir.
3- Allah-ü Teala, onun verdiği sadakayı, cehennemle arasında bir perde yapar.
4- Allah-ü Teala, belayı, sıkıntıyı ve ah ları ondan defeder.
* * *
Bundan sonra, Resülullah (s.a.v.) Efen dimiz ashabı hakkında ona bazı sorular sor du:
- "Ebubekir için ne dersin?.." İblis buna şu cevabı verdi:
- O bana, cahiliyet devrinde bile itaat etmedi... İslam’a girdikten sonra nasıl bana itaat eder?
- "Peki, Ömer b. Hattab için ne der sin?.."
İblis buna da şu cevabı verdi:
- Allah'a yemin ederim ki, her gördü ğüm yerde ondan kaçtım.
- "Peki Osman b. Affan için ne dersin?.."
- Ondan utanırım... hem de çok... Na sıl ki, Rahman'ın melekleri de ondan uta nırlar. ..
- "Peki, Ali b. Ebutalib için ne dersin..."İblis onun için de şöyle dedi:
- Ah, onun elinden bir kurtulsam... O, kendi başına kalsa; ben de kendi başıma kalsam... O, beni bıraksa... ben de onu bıraksam... Ben onu bırakırım; ama o beni bırakmaz.
Resülullah (s.a.v.) Efendimiz, yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği ce vaplar da kısmen bittikten sonra, şöyle buyurdu:
- "Ümmetime saadet ihsan eden; seni de taa, belli bir vakte kadar şaki kılan Al lah'a hamd olsun."
Resülullah (s.a.v.) Efendimiz o cümlesini duyan laîn İblis şöyle dedi:
- Heyhat, heyhat... Ümmetin saadeti nerede? Ben, o belli vakte kadar diri kaldık ça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın?..
Ben, onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar, benim bu halimi göremez ve bilemezler, beni yaratan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah'a yemin ederim ki:
Onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve alimlerini... Ümmilerini ve okumuşlarını... Facirlerini ve abidlerini... Hasılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz.
Fakat... Allah'ın halis kullarını... Evet, bunları azdıramam.
Bunun üzerine Resülullah (s.a.v.) Efen dimiz sordu:
- "Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir?.."
Bu suale İblis şu cevabı verdi:
- Bilmez misin? ya Muhammed, bir kimse ki, dirhemini ve dinarını sever... O Allah için bir ihlasa sahip değildir.
Bir kimseyi görürsem ki; dirhemini ve dinarını sevmez; övülmekten, medh edilmekten hoşlanmaz... bilirim ki o: İhlas sahi bidir... Hemen onu bırakır kaçarım.
Bir kul, malı ve övülmeyi sevdiği süre, kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müd det, o size vasfım yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir.
Bilmez misin ki; mal sevgisi, büyük gü nahların en büyüğüdür.
Bilmez misin ki; ya Muhammed, baş ol ma sevgisi yine büyük günahların en büyük leri arasındadır.
İblis, anlatmaya devam etti:
- Ya Muhammed, bilmez misin?.. Be nim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra... o her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır.
Onların bir kısmını ulemaya gönderdim.
Bir kısmını gençlere yolladım.
Bir kısmını da, meşayiha saldım.
Bir kısmını da, ihtiyar kadınlara musal lat ettim.
Gençlere gelince; aramızda hiçbir anlaş mazlık yoldur. Onlarla gayet iyi geçiniriz.
Çocuklara gelince... onlarla da, bizim kiler istedikleri gibi birlikte oynarlar.
Bizimkilerin bir kısmını da, abidlerin ba şına dert ettim. Bir kısmını da zahidlerin.
Onlar, bunların yanına girer; halden ha le sokarlar. Bir tepeden öbürüne... hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki; baş larlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye...
İşte... böylece, onlardan ihlası alırım... Onlar, bu haller ile, yaptıkları ibadeti, ihlassız yaparlar gayrı... Ama, bu hallerinin farkında olamazlar.
İblis, bundan sonra, aldattığı bir rahibin hikayesini anlatmaya geçti. Ve şöyle dedi;
- Bilmez misin, ya Muhammed, Rahip Barsisa; tam yetmiş yıl ihlas ile Allah'a iba det etti.
Bu ibadetleri sonunda, ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki: Her dua ettiği hasta, duası bereketi ile şifayap oluyordu.
Onun peşine takıldım; hiç bırakma dım... Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küf re girdi.
Bu o kimsedir ki; Allah-ü Teala aziz kitabında, ona şöyle anlatır:
- "... Şeytanın hali gibidir ki; o insana:
-Kafir ol...
Dedi. Vaktaki o kafir oldu; bu defa ona şöyle dedi:
- Ben, senden uzağım... Ben alemlerin
Rabbi olan Allah'tan korkarım." (59/16).
* * *
İblis, bundan sonra, bazı kötü huylar üzerinde durdu. Ve onların her birinden na sıl istifade ettiğini anlattı...
YALAN:
- Bilmez misin ya Muhammed, yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen de benim.
Her kim yalan söylerse... o benim dos tumdur.
Her kim yalan yere yemin ederse... o da benim sevgilimdir.
Bilmez misin ya Muhammed, ben Adem'e ve Havva'ya yalan yere Allah adına and içtim.
- "Muhakkak, ben size nasihat edi yorum." (7/16).
Dedim... Bunu yaparım; çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir.
GIYBET- KOĞUCULUK:
Gıybet ve koğuculuğa gelince... Onlar da, benim meyvelerim ve şenliğimdir.
NİKAH ÜZERİNE YEMİN ETMEK:
- Her kim, talak üzerine yemin eder se... günahkar olacağından endişe edilir. İsterse bir defa olsun. İsterse doğru bir şey üzerine olsun.
Her kim, talakı ağzına alırsa... taa, ha kikat belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Onlar bu halleri ile, kıyamete kadar meydana getirecekleri çocuklar, hep zina çocuğu olur. Ağza alınan o talak kelimesi yüzünden, hepsi cehenneme girer.
NAMAZ:
- Ya Muhammed, namazı an bean tehir edene gelince... onu da anlatayım.
O, her ne zaman ki, namaza kalkmak ister; tutarım. Ona vesvese veririm.
Derim ki:
- Henüz vakit var. Sen de meşgulsün. Hele şimdilik işine bak. Sonra kılarsın.
Böylece o: Vaktinin dışında namazını kılar... Ve bu sebepten onun kıldığı namaz yüzüne atılır.
Şayet o kimse, beni mağlup ederse... ona insan şeytanlanndan birini yollarım... Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan alı koyar.
O, bunda da, beni mağlup ederse... bu sefer onun hesabını namazından görmeye bakarım. O namazın içinde iken:
- Sağa bak... sola bak...
Derim... O da, bakar... O ki böyle yap tı... yüzünü okşar alnından öperim. Bundan sonra ona:
— Sen, ebedi yaramaz bir iş yaptın.
Derim ve böylece onun huzurunu boza rım.
Sen de bilirsin ki ya Muhammed, her kim namazda sağa ve sola çokça bakarsa, Allah onun namazını kabul etmez.
Bunda da ona mağlup olursam. Yalnız başına namaz kıldığı zaman yanına gide rim. Ve ona: Çabuk namaz kılmasını emre derim. O da, başlar; namazını çabuk çabuk kılmaya. Tıpkı horozun, gagası ile, yerden bir şeyler topladığı gibi...
Bu işi, ona yaptırmakta da, başarı kaza namazsam; bu sefer cemaatle namaz kılar ken onun yanma varırım.
Orada onun başına bir gem takarım... Başını imamdan evvel secdeden ve rukû'dan kaldırırım... İmamdan evvel de, secde ve rukû yaptırırım.
işte... o böyle yaptığı için, kıyamet gü nü Allah onun başını eşek başına çevirir.
O kimse, bunda da beni yenerse... Bu defa, ona namazda parmaklarını çıtlatmasını emrederim. Böylece o: Beni teşbih edenlerden olur. Ama bu işi ona namaz içinde yaptırmaya muvaffak olursam.
Bunda da, ona mağlup olursam. Bu se fer ona tekrar giderim. Namaz içinde iken burnuna üflerim. Ben üfleyince, o esnemeye başlar.
Şayet o, bu esneme esnasında elini ağzına kapamazsa... onun içine küçük bir şey tan girer, dünya hırsını ve dünyevî bağlarını çoğaltır.
İşte... bundan sonra o kimse: Hep bize itaat eder. Sözümüzü dinler. Dediklerimizi
yapar.
* * *
Şeytan bundan sonra, konuşmasına de vam etti:
- Sen, ümmetin hangi saadetinden fe rah duyarsın ki?..
Ben onlara, ne tuzaklar kurarım... ne tuzaklar.
Miskinlerine, çaresizlerine ve zavallılarına giderim. Namazı bırakmalarını emrede rim. Ve onlara derim ki:
- Namaz size göre değil... O, Allah'ın afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler içindir.
Sonra da hastalara giderim:
- Namaz kılmayı bırak. Derim... Çünkü Allah-ü Teala:
- "Hastalara zorluk yok..." (24/61)
Buyurdu... İyi olduğun zaman çokça kı larsın. Ve böylece o, namazını bırakır. Hat ta küfre de gidebilir.
Şayet o, hastalığında namazını terk ederek ölüp giderse... Allah'ın huzuruna çıkarken, .Allah-ü Teala'yı öfkeli bulur.
Sonra şöyle dedi:
-Ya Muhammed, eğer bu sözlerime yalan kattımsa, beni akrep soksun... Sonra... eğer yalan varsa... Allah (CC) beni kül eylesin.
İblis bundan sonra, konuşmalarına de vam etti ve şöyle dedi:
-Ya Muhammed, sen ümmetin için fe rah mı duyuyorsun? Halbuki ben onların al tıda birini dininden çıkardım.
* * *
Bundan sonra... Resulullah (s.a.v.) Efendimiz ona, yani İblis'e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi:
- Ya laîn, senin oturma arkadaşın kim?"
- Faiz yiyen.
- "Dostun kim?"
- Zina eden.
- "Yatak arkadaşın kim?"
- Sarhoş.
- "Misafirin kim?"
- Hırsız.
- "Elçin kim?"
- Sihirbazlar.
- "Gözünün nuru nedir?"
- Karı boşamak.
- "Sevgilin kim?
- Cuma namazını bırakanlar. *
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bu defa başka bir mevzua geçti ve şöyle sordu:
- "Ya laîn, senin kalbini ne kırar?"
- Allah yolunda cihada koşan atların kişnemesi...
- "Peki, senin cismini ne eritir?"
- Tevbe edenlerin tevbesi.
"Peki, ciğerini ne parçalar, ne çürütür?"
- Gece ve gündüz, Allah'a yapılan bol bol istiğfar.
- "Peki, yüzünü ne buruşturur?"
- Gizli sadaka.
- "Peki, gözlerini kör eden nedir?"
- Gece namazı.
- "Peki, başını eğdiren nedir?
- Çokça kılınan cemaatle namaz.
* * *
Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz tekrar bir başka mevzua geçti ve şöyle sordu:
- "Sana göre insanların en saadetlisi kimdir?"
- Namazlarını bilerek kasten bırakan lar.
- "Peki, sana göre insanların en şakisi kim?"
- Cimriler.
- "Peki, seni işinden ne alı koyar?"
- Ulema meclisleri.
- "Peki, yemeğini nasıl yersin?"
- Sol elimle parmaklarımın ucu ile.
- "Peki, sam yeli estiği zaman ve ortalı ğı sıcaklık bastığı zaman çocuklarını nerede gölgelendirirsin?"
- İnsanların tırnakları arasında.
* * *
Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz bundan sonra, bir başka mevzuu sordu. İblis de ce vap verdi.
- "Rabbinden neler talep ettin?"
- On şey talep ettim.
- "Nedir onlar, ya laîn?"
- Şunlardır:
1- Allah'tan diledim ki, beni adem-oğullarının malına ve evladına ortak ede... Bu, ortaklık talebimi yerine getirdi. Ki bu:
- "Onlara ortak ol... Mallarına ve çocuklarına. Onlara vaad et. Halbuki şeytan onlara en çok gurur vaad eder..." (17/64) Ayet-i Celilesi ile sabittir.
Her besmelesiz kesilen hayvan etinden yerim faiz ve haram karışan yemekten de yerim.
Şeytandan Allah'a sığınılmayan malın da ortağıyım.
Cinsi münasebet anında; Allah'a şey tandan sığınmayan kimse ile birlikte hanımı ile birleşirim... Ve o birleşmeden hasıl olan çocuk, bize itaat eder. Sözümüzü dinler.
Her kim hayvana binerken, helal yola gitmeyi değil de, aksini isteyerek binerse, ben de onunla beraber binerim. Yol arka daşı ve binek arkadaşı olurum.
Bu da Ayet-i Kerime ile sabittir. Allah-ü Teala bana şu emri verdi:
- "Onlar üzerine süvarilerinle, piyadelerinle yaygara çıkart..." (17/64)
2- Allah-ü Teala'dan diledim ki: Bana bir ev vere... Bu dilediğim üzerine hamam ları bana ev olarak verdi.
3- Diledim ki; bana bir mescid vere. Pa zar yerlerine bana birer mescid yaptı.
4- Benim için bir okuma kitabı vermesini istedim. Şiirleri bana okuma kitabı yap tı.
5- İstedim ki; benim için bir ezan vere. Mezmurları verdi.
6- Diledim ki; bana bir yatak arkadaşı vere... Sarhoşları verdi,
7- Diledim ki; bana yardımcılar vere... Bunun için de kaderiye mensuplarını verdi.
8- İstedim ki; bana kardeşler vere. Mal larını boş yere israf edenleri verdi. Bir de masiyet yoluna para harcayanları. Bunlar da şu Ayet-i Kerime ile sabittir:
- "O kimseler ki; mallarını boş yere har carlar... Onlar şeytanın kardeşleri olmuşlar dır..." (17/27)
Bir ara Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:
- "Eğer söylediklerini, Allah'ın kitabın daki ayetlerle isbat etmeseydin. Seni tasdik etmezdim."Bundan sonra İblis devam etti:
9- Ya Muhammed, Allah'tan diledim ki, ademoğullarını ben göreyim; ama onlar be ni göremeyeler. Bu dileğimi de yerine ge tirdi.
10- Diledim ki; ademoğullarının kan mecralarını bana yol yapa... Bu da oldu. Böylece ben, onlar arasında akıp gide rim... gezerim... hem nasıl istersem...Bütün bu isteklerimi verdi.
- Hepsi sana verildi.
Buyurdu... Ve ben bu hallerimle iftihar ederim. Sonra... Şunu da ekleyelim ki; benimle beraber olanlar, seninle beraber olanlardan daha çoktur. İşte... böylece kıyamete kadar, ademoğullarının ekserisi benimle beraber olurlar. Bundan sona İblis şöyle anlattı:
- Benim bir oğlum vardır... Adı: ATEME'dir. Bir kul, yatsı namazını kılmadan uyursa... gider; onun kulağına bevl eder... Eğer böyle olmasaydı; imkan yok, in sanlar, namazlarını eda etmeden uyuyamazlardı.
Benim bir oğlum daha vardır ki; onun adı da; MÜTEKAZİ'dir... Bunun vazifesi de; yapılan gizli amelleri yaymaya çalışmaktır.
Mesela: Bir kul, gizli bir taat işlerse... ve bu yaptığını da gizlemeye çalışırsa... MÜTEKAZÎ onu dürter... En sonunda o gizli amelin yayılmasına ve açığa çıkarmaya mu vaffak olur. Böylece: Allah-ü Teala o amel sahibinin yüz sevabının doksan dokuzunu imha eder... biri kalır. Çünkü, bir kulun yaptığı gizli bir amel için tam yüz sevap verilir.
Sonra... benim bir oğlum daha vardır ki; onun adı da KÜHAYL'dir. Bunun işi de insanların gözlerini sürmelemektir. Bilhassa, ulema meclisinde ve ha tip hutbe okurken.' Bu sürme onların gözüne çekildi mi uyuklamaya başlarlar. Ulemanın sözlerini işitemezler. Böylece hiç sevap alamazlar. Bundan sonra İblis şöyle anlattı:
- Hangi kadın olursa olsun... Onun kalktığı yere şeytan oturur. Sonra... her kadının kucağında mutlaka bir şeytan durur... Ve onu, bakanlara güzel gösterir. Sonra o kadına bazı emirler verir. Mesela:
- Elini kolunu dışarı çıkar; göster. Der... O da, bu emri tutar... Elini, kolu nu açar, gösterir. Bundan sonra, o kadının haya perdesini tırnakları ile yırtar.
iblis, bundan sonra Resûlullah (s.a.v.) Efendimize kendi durumunu anlatmaya başladı:
- Ya Muhammed, bir kimseyi delalete sürüklemek için elimde bir imkan yoktur.
Ben, ancak vesvese veririm ve bir şeyi güzel gösteririm... o kadar.
Eğer delalete sürüklemek elimde olsay dı; yeryüzünde: Allah'tan başka ilah yoktur ve Mu hammed Allah'ın resulüdür.
Diyen herkesi, oruç tutanı ve namaz kı lanı hiç bırakmazdım. Hepsini dalalete düşürürdüm. Nasıl ki, senin elinde de, hidayet nevin den bir şey yoktur. Sen ancak Allah'ın resûlüsün. Ve tebliğe memursun. Şayet hidayet elinde olsaydı; yeryüzün de tek kafir bırakmazdın.
Sen, Allah'ın halkı üzerinde bir huccet sin... ben de, kendisi için ezelde şekavey yazılan kimselere bir sebebim.
Said olan kimse, taa, ana karnında iken saiddir. Şaki olan da, yine ana karnında iken şakidir. Saadet ehli kılan Allah... Şekavet ehli kılan da Allah. Bundan sonra... Resülullah (s.a.v.) Efendimiz şu iki Ayet-i Kerimeyi okudu: - "Bunlar, taa, sonuna kadar böyle de ğişik şekilde devam edecek... Ancak Rabbın esirgedikleri hariç..." (11/119)
- "Allah'ın emri behemehal yerini bulan bir kaderdir..." (33/38) Bundan sonra, Resülullah (s.a.v.) Efen dimiz, İblis'e şöyle buyurdu:
- "Ya Ebamürre, acaba senin bir tevbe etmen ve Allah'a dönmen mümkün değil mi? Cennete girmene kefil olurum... Söz veririm..." Bunun üzerine İblis şöyle dedi:
- Ya Resûlullah, iş verilen hükme göre oldu... Kararı yazan kalem de kurudu... Kıyamete kadar olacak işler olacaktır.Seni peygamberlerin efendisi kılan, cennet ehlinin hatibi eyleyen ve seni halkı içinden seçen ve halkı arasında bir gözde yapan, beni de şakilerin efendisi kılan ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah'tır. Ve o: Bütün noksan sıfatlardan münezzeh tir.Ve İblis, cümlelerini şöyle tamamladı:
- İşte... bu söylediklerim, sana son sözümdür... Ve bütün söylediklerimi de doğru söyledim.
Evvel, ahir, zahir, batın, alemlerin Rabbı olan Allah'a hamd olsun.
Efendimiz Muhammed Nebiye Allah salat eylesin. Keza onun aline de... ashabına da... Amin!
Bütün peygamberlere selam... Alemlerin Rabbı olan Allah'a da, -tekrar- hamd olsun.

__________________
Rakı geçmişe, bira şimdiye, şarap geleceğe içilir..
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 21 Eylül 2009, 22:25   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Şeytanın Hileleri Ve İtirafları




Allah razı olsun hanımn kardeşim, çok değerli bir konu paylaşmışsın. Mevlam Şeytan ve Şeytan kılıklı insanların şerrinden bizleri uzak eylesin (amin)

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
hileleri, itiraflari, seytanin, ve, şeytanın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Bir Hostesin İtirafları - Marisa Mackle xena Ne Okumalıyım? 0 02 Ocak 2013 16:20
Bir Alışverişkoliğin İtirafları - Sophie Kinsella Liaaa Ne Okumalıyım? 0 20 Şubat 2012 14:52
Sony'den Demon's Souls İtirafları KarakıZ Oyun Dünyasından Son Haberler 0 11 Şubat 2012 20:49
Şeytanın Hileleri MasteR06 İslamiyet 0 28 Kasım 2010 14:52
Rüşvet ıtirafları Ankara'yı Ayağa Kaldırdı. Gravity Haber Arşivi 0 27 Eylül 2008 06:25