![]() |
![]() |
|
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Kıssadan Hisseler KISSADAN HİSSELER: PEYGAMBERE BAĞLILIK: Mekke'nin fethinden sonra İslâm'ı kabul edenler arasında Hz. Ebû Bekir'in babası Ebû Kuhâfe de bulunuyordu. Yaşı sekseni aşmış, âmâ bir kişi olan Ebû Kuhâfe, Hz. Peygamber'in huzurunda hidayete ermekte geç kalmışlığını telâfi edercesine aşkla kelimei şehadet getiriyordu. Bu esnada sevinmesi gereken "Sıddıyk" (yürekten tasdik edip, sorgusuz sualsiz bağlanan) lakaplı Ebû Bekir ağlıyordu. Fakat bu ağlayış bir sevinç ağlayışı değil üzüntü ağlayışıydı. Bu, meclisteki herkesin hayretine sebep olmuştu. Sordular: - Ey Ebû Bekir, neden sevinilecek bir günde gözyaşı döküyorsun? Cevap verdi: - Allah'ın Resulünün en büyük arzusu amcası Ebû Talibin müslüman olmasıydı. Fakat bu dileği bir türlü gerçekleşmedi. Ben isterdim ki şu anda benim babamın yerinde şehadet getiren Ebû Talib olsun, babamın Müslüman olmasından dolayı benim gönlüm hoşnud olacağına, amcasının Müslüman olmasından dolayı Allah Rasûlünün gönlü hoşnud olsun. İşte bu olmadığı için ağlıyorum. | |
| ![]() |
![]() | #2 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kıssadan Hisseler O NE YAPARSA DOĞRUDUR: Peygamberimiz (s.a.v) azadlı kölesi Zeyd bin Hârise'yi çok severdi. Oğlu Üsame'yi de. Babayı da oğulu da gerektiğinde kollardı. Hz. Ömer bir gün ganimet malı dağıtıyordu. Oğlu Abdullah'a üç verirse Üsame'ye dört veriyordu. Abdullah bunun sebebini öğrenmek istedi: - Ben Üsame'nin katılıp da benim katılmadığım tek gaza (savaş, cihad) hatırlamıyorum. Neye dayanarak ona benden fazla veriyorsun? Hz. Ömer şöyle açıklamada bulundu: - Hz. Peygamber onun babasını senin babandan, Üsame'yi de senden çok sever ve kollardı. O'nun her işinde muhakkak bir hikmet vardır. Ben O'nun sevdiğini kendi sevdiğime tercih ederim. |
| ![]() |
![]() | #3 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kıssadan Hisseler BAL ŞERBETİ: Bir Ramazan'da Medineli bir müslüman Halife Hz. Ömer'i iftar yemeğine davet etti. Yemek sırasında yalnız Hz. Ömer'e bir kab içinde bir içecek sunuldu. Hz. Ömer sordu: "Bu nedir?" Ev sahibi cevab verdi: "Bal şerbetidir efendim, sizin için ayırmıştık da..." Hz. Ömer onu içmeyi reddederek şöyle dedi: "Benim yönetimini üstlendiğim halkın çoğu içmek için henüz kuyu suyunu bile bulamazken ben burada bal şerbeti içemem." |
| ![]() |
![]() | #4 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kıssadan Hisseler EN BÜYÜK CÖMERT: Önemli bir sefer hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz herkesten yapabileceği yardımı en üst sınırda yapmasını istedi. Hz. Ömer bu isteğe uyarak büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Hz. Peygamber sordu: - Ya Ömer, malının ne kadarını yardım olarak getirdin? Hz. ömer cevap verdi: - Tam yarısını getirdim ya Resulallah, size getirdiğim kadar da geride var. Biraz sonra Hz. Ebû Bekir geldi. O da büyük bir yardımda bulundu. Hz. Peygamber ona da sordu: - Malının ne kadarını getirdin? Cevap verdi: - Tamamını getirdim ya Resulallah, evimde Allah ve Resulünün sevgisinden başka bir şey bırakmadım. Bunun üzerine Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: - Allah yolunda fedakarlıkta Ebû Bekir'i kimse geçemeyecek. |
| ![]() |
![]() | #5 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kıssadan Hisseler BİR MUSİBET... Kumandanlarından biri bir zafer dönüşü Halife Hz. Ömer'in huzuruna çıktı. Yanında kısa boylu, tıknaz biri bulunuyordu. Hz. Ömer "Bu kim?" diye sordu. Kumandan anlattı: "Efendim bu benim sağ kolumdur. Hangi görevi verdimse başarı ile tamamladı. En gizli haberleri yerine ulaştırdı. Bazen bir orduya bedel hizmet gördü. Zaferlerimi onun sayesinde kazandım diyebilirim." Aradan zaman geçti, aynı kumandan halifenin huzuruna yeniden çıktı. Ama mağlup bir kumandan olarak Halife sordu: - Hani sağ kolun nerede? - Sormayın ya Ömer, ihanet etti, düşman tarafına geçti. Hz. Ömer bu defa konuştu: - Allah'tan başka hiç kimseye dayanmamak gerektiğini geçen sefer söyleyecektim vazgeçtim. Bir musibet bin nasihattan yeğdir diye düşündüm. |
| ![]() |
![]() | #6 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kıssadan Hisseler ADAMIN ÖNEMİ: Halife Hz. Ömer bir mecliste hazır bulunanlara sordu: - Eğer dileğiniz hemen kabul ediliverecek olsa ne dilerdiniz? Birisi, "Benim falan vadi dolusu altınım olsun isterim. Onu harcayarak İslâm'a daha çok hizmet edeyim diye" dedi. Bir başkası, "Şu kadar sürüm (davar, koyun, keçi), mal ve mülküm olsun isterdim. Gerektikçe onları sarfederek dine yararlı olayım diye" dedi. Herkes buna benzer şeyler söyledi. Hz. Ömer hiçbirini beğenmedi. Bu defa meclistekiler, Hz. Ömer'e sordu: - Ya Ömer peki sen ne dilerdin? Cevap verdi: - Ben de Muaz, Salim, Ebû Ubuyde gibi müslümanlar yetişsin isterdim. İslâm'a onlar vasıtasıyla hizmet edeyim diye. |
| ![]() |
![]() | #7 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kıssadan Hisseler Konu Uygun Bölüme Taşınmıştır.
__________________ Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. |
| ![]() |
![]() | #8 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kıssadan Hisseler Kötü Huy Diken Gibidir Mevlânâ hazretleri, Mesnevi’de kötü huyun insanın nefsine ve çevresine nasıl bir eziyet yaptığı hakkında şöyle bir hikaye anlatır: Huysuz adamın biri bir gün herkesin gelip geçtiği yol üzerine dikenli çalılar diker. Yoldan geçenler her ne kadar “Bunları buradan sök at” dese de o bunların hiçbirine kulak asmaz. Yine kendi bildiğini okur. O dikenli çalılar büyür yoldan geçen halkın ayağına takılır, onlara eziyet eder. O yoldan geçenler perişan olur. Bu durum valiye kadar intikal edince vali onu yanına çağırır. Dikenleri sökmesi için emreder. O da sökerim diye söz verir; ama bugün yarın diye ertelemeye devam eder. Ne sökmem der ne de sökmeye teşebbüs eder. Bir gün vali onu yanına çağırır; “Verdiği sözde durmayan adam, emrimi uygula!” diye sıkı sıkı tembihler. Ağır ikazlarda bulunur. Çalıları diken huysuz adam da şöyle der: “Önümde hayli günler var. Merak etme nasıl olsa günün birinde sökerim.” Vali ise çabuk olmasını söyler ve onu uyarmaya devam eder. Ama adam sözden anlamaz. Dikenler de kök salıp büyümeye devam eder. Mevlânâ, hikayenin bu kısmında bir işi yarına ertelerken zamanın su gibi akıp gittiğini söylüyor ve; “Her gün sen yarın bu işi görürüm diyorsun ama günler geçip gittikçe o dikenler daha da kuvvetleniyor. Onu sökecek olan da ihtiyarlıyor, kuvvetten düşüyor. Sen de her bir kötü huyunu bir diken bil. O dikenler kaç keredir senin ayaklarına battı. Kaç kere oldu seni kötü huyun yaraladı. Sen kendi tabiatından hastalandın da duygusuzluğun yüzünden habersizsin. Çirkin huyunun da başkalarını rahatsız ettiğini bilmiyorsun. Sen şu dikeni gül fidanı haline getir. Gül fidanı ile onu aşıla. Böylece sendeki dikenler gül fidanı haline gelsin. Eğer sen de şerri gidermek istiyorsan, ateşin gönlüne hakkın rahmet suyunu dök.” Mevlânâ, burada nefsinin kötü arzularına düşmeyi dert edinmeye dikkat çekiyor ve diyor ki: “Nefsinin ateşi söndüren sonra, gönül bahçesine dikersen biter. Laleler, ak güller, güzel kokulu çiçekler yetişir. Sözün kısası; işini yarına bırakma. Çabuk tövbe et de istiğfarı yarına bırakma. Yıl geçti ekin vakti geldiğinde sende yüz karalığından başka bir şey kalmaz. Beden ağacının köküne kurt düştü. Onu söküp ateşe atmak, kulluk yaparak iyi işlerle onu öldürmek gerek.” |
| ![]() |
![]() | #9 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kıssadan Hisseler Halil İbrahim Bereketi Zamanın birinde birbirini çok seven Halil ve İbrahim adında iki kardeş yaşarlar. Kardeşlerden Halil evli ve çocuklu, İbrahim ise bekârdır. İki kardeş de geçimlerini sahibi oldukları ortak tarladan sağlamaydılar. Çıkan mahsulü ikiye pay ederek, geçinir giderler. Yine bir hasat zamanı, buğdayı harmanlarlar ve eşit bir şekilde ikiye ayırırlar. Bundan sonra sıra buğdayları ambarlara taşımaya gelir. Halil bu sırada iş bölümü yaparak, “Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.” der. Bunun üzerine İbrahim de “Peki Ağabeyciğim.” der. Halil çuvalları getirmeye gittiğinde İbrahim düşüncelere dalar. Kendi kendine “Ağabeyim evli ve çocuklu. Bir sürü boğaz O’nun eline bakar. O’nun evine benden daha çok buğday lazım.” der. Ardından da küreği kaptığı gibi kendi payından O’nun payına ek yapar. Kısa bir süre sonra Halil çıkagelir ve der ki: - Haydi İbrahim…! Önce sen doldur çuvalları da taşı ambara. - Peki abi…! İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola. İbrahim yola koyulunca bu sefer de Halil dalar düşüncelere; “Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Daha uzun bir yolu var.” der ve bu düşüncelerle kendi payından O’nun payına birkaç kürek ekler. Velhasıl birbirlerinden habersiz biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine. Bu, böyle sürüp gider…Nihayet akşam olur. Karanlık basar. Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile…. Hak Teala Onlar’ın bu halini çok beğenir. Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki …Günlerce taşır iki kardeş bitiremezler. Şaşarlar bu işe.. Aksine çoğalır buğdayları. Dolar taşar ambarları. Bugün “Bereket” denilince, bu kardeşler akla gelir. Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketidir… ALLAH HEPİNİZE HALİL İBRAHİM BEREKETİ VERSİN! kissadanhisse |
| ![]() |
![]() | #10 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kıssadan Hisseler TEVEKKÜL BÖYLE Mİ OLUR? Büyük velilerden Şakik Belhi (VIII. yyıl) bir kıtlık senesinde, herkesin kara kara düşündüğü bir ortamda, zengin bir adamın kölesinin şakır şakır oynadığına şahit oldu. Yanına yaklaştı ve sordu: - Herkes kıtlıkla, açlıkla karşı karşıya olmaktan inler dururken sen neye güvenerek böyle oynayabiliyorsun? Köle cevap verdi: - Herkesten bana ne? Benim için bir tehlike söz konusu değil. Benim efendimin 7-8 tane köyü var, her ihtiyacımız o köylerden sağlanıyor. Bu açıklama Şakik'i adeta bir şamar gibi sarstı. Çünkü kendisi de kıtlıktan dolayı endişe içindeydi. Ama köle onu uyandırdı ve kendi kendine şöyle dedi: - Hey Şakik kendine gel! Şu köle nihayet bir insan olan efendisine bunca güveniyor, kendini emniyet içinde hissediyor. Sen ki bütün canlıların rızkını garanti eden Allah'a inanıyor, tevekkül ediyorsun, Bu nice tevekküldür ki rızık endişesi içindesin? |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
hisseler, kissadan, kıssadan |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Kıssadan Hisse | GeN | Kıssadan Hisse | 0 | 11 Nisan 2020 16:13 |
Kıssadan hisse nedir, Kıssadan hisse ne demek? | SimHa | Kıssadan Hisse | 0 | 30 Mart 2018 02:30 |
Osmanlıdan Kıssadan Hisseler " 3 " | CleanBlue | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 08 Nisan 2008 01:46 |
Osmanlıdan Kıssadan Hisseler " 2 " | CleanBlue | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 08 Nisan 2008 01:44 |
Osmanlıdan Kıssadan Hisseler " 1 " | CleanBlue | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 08 Nisan 2008 01:43 |