IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 04 Şubat 2018, 17:21   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Tarihi Hoşça Kal Lokantası




Şermin Yaşar Tarihi Hoşça Kal Lokantası


“Zürafaların kalbi, kafalarından daha büyükmüş. Biz öyle değiliz. Bizim kafamız, kalbimizden büyük Zarif.”

Çocuk kitaplarıyla tanınan Şermin Yaşar’ın yazdığı 29 öyküden oluşan kitap günlük hayatta görebileceğimiz birçok kaybeden tip üzerine yazılmış bir öykü kitabı. Her öykü olmasa da birçok öykü yüreğinize dokunmayı başarıyor. Şermin Yaşar’dan okuduğum ilk kitap. Buna rağmen hikayelerden yayılan sıcaklığı hissettim. Kurgusu, dili ve anlatımıyla sade ama sıcak, içine çeken bir anlatımı var yazarın. Her okuduğunuz hikâyeden sonra diğerinin konusunu merak ediyorsunuz. Kitabın beni çeken bir başka özelliği ise hikayelerin isimleri oldu. Hikayelerin içeriğine uygun seçilmiş olsa da bazı başlıklar beni daha çok meraklandırdı. Örneğin “Şılafgut!” ve “Boncuklu Sineklik” gibi hikâye başlıkları “Acaba ne anlatıyor yazar bu hikâyede?” diyerek okumama neden oldu.

Kitabın adını veren hikâye de kitapta. Hikâye de kitabın adı kadar ilginç. Tarihi Hoşça Kal Lokantası, çıkmaz bir sokağın sonunda tek katlı bir bina. Lokanta sizin beklentiniz olan sürprizi, güzelliği veya sıcaklığı sağlamaktan çok uzakta; Soğuk, tek masa ve sandalyeden ve duvarlara takılı aynalardan oluşuyor. Mönüsü olmayan, sucuklu yumurta ve çay dışında bir şey satmayan bir mekân. Çünkü gelenlerin bir daha gelmesi gibi bir amacı yok lokanta sahibinin. Başarısızlığından mutsuzluk duymuyor. Tapu kadastrodan bulduğu dedesinden kalma bu lokantada çalışan tek kişi, hayatta çok terk edilip artık gidene kal demeyen biri. Herkesten “Hoşça kal” cümlesini duyan biri için pek iç açıcı bir hayat yaşamamış lokanta sahibi. Bir yerden sonra da kimseye kal dememiş zaten. Emekli olunca hayali olan lokantayı açmış ikramiyesiyle. Hikayesi ilk kez sorulmuş, ilk kez anlatılmış.

“Kaybetmek bizim işimiz. Gelecek gibi olursanız zahmet etmeyin. Paket servisimiz de var. 444 0 HİÇ.”

Hacanne, Onuncu Yıl ve 72 Saniye adlı hikayeler beni en çok etkileyen hikayeler oldu. Kalbinize dokunan, hüzünlü hikayeler bunlar. Onuncu Yıl, 10 yıl önce yaşanan birtakım olayları konu alıyor. Çiğdem, hamile olduğunu öğrenir öğrenmez annesini arayarak sevincini paylaşıyor ve hamileliğinin 6. Ayında da Türkiye’ye annesinin yanına taşınıyor. Annesi, felç geçiren annesine bakan sessiz bir kadın. Herkese ve her şeye yetişen bir anne. Fakat hayatı beynindeki tümör yüzünden mahvoluyor. Annesi ile birlikte Çiğdem’in hayatı da değişiyor. Annesinin evinden anne olarak çıkıyor. 72 Saniye adlı hikâye ise, kırmızı ışıkta mendil satan kadının hikayesini anlatıyor. Bir anda değişen hayatını mendil, kalem, yara bandı satarak kazanıyor. Kırmızı ışık, kitapçının önü, okul önü ve bunun benzeri birçok yerde iki yıl geçiriyor. Hikâyenin sonunda 72 saniyelik kırmızı ışıkta birbirinin gözlerine bakıp aşk yaşayan yaşlı bir çift görünce ağlayarak oradan uzaklaşıyor. Hacanne ise çok farklı bir hikâye. Hacanne çocukların korktuğu yaşlı bir kadın. Yaz kış demeden kat kat giyinen, üşümese bile üzerine sürekli bir şeyler saran bir kadın. Ölüne kadar herkesin üzerine sürekli bu kadar çok kıyafet giymesine dair senaryolar yazıyor. Fakat ölünce aslında üşüyenin bedeni olmadığını anlıyorlar.

“Beden üşüse çaresi vardı işte, eyvah ki ruh üşüyorsa…”

Hikayelerin çoğu hüzünlü olan kitap birçok hayata konu oluyor. Günlük hayatta karşılaşabileceğiniz 29 hikâye anlatılmış. Genelde kısa hikâye kitaplarında bir iki hikâye yazılmak için yazılır. Ben bu kitabın içindeki tüm hikayeleri güzel buldum. Her hikâyenin düşünülerek yazıldığını düşünüyorum. Fakat reklam yaptığı kadar, abartıldığı kadar da şaşırtıcı sonlu olduğunu düşünmüyorum. Her hikâye bir kaybediş öyküsü.

Hikayelerin bazıları sadece hikâye değil, günlük hayatta her yerde karşılaşamayacağımız bilgilerde içeriyor. Merak unsurunu barındırıyor kitap. Bu yönüyle de hoş bir kitap. İki günde biten ve bitince de içinizde hüzün bırakıp giden bir kitap.

“Acıyla bakıyorlar, gülen yaşlı göremiyorsun, nasıl bir hayatsa insanoğlunun yaşadığı, yaşlanınca öldüklerini sanıyorlar; oysa ölerek yaşlanıyorlar.”

Yazar: Sena AKSOY
Tarihi Hoşça Kal Lokantası Konusu

Şermin Yaşar son dönem popüler yazarlarının arasına girmiş, yazdığı çocuk kitapları ile ismini duyurmuş bir anne oldu. Şermin Yaşar’ın çokça beğeni toplayan çocuk kitaplarının yanı sıra yetişkinler için çıkarmış olduğu Tarihi Hoşça Kal Lokantası kitabı da çok satılanlar arasına girdi. Popüler kültür kitapları listesinde yer almaya başlayan kitabın içinde kısa kısa birçok hikaye bulunmaktadır.

Kitap aslında insanı çok etkileyen, çok şaşırtan bir kaleme sahip değil. Fakat içindeki hikayelerin kısa oluşu ve gerçek hayata yakınlığı kitabı okunulabilir kılıyor. Bu kitaba büyük beklentilerle başlamamak gerektiğini söylemeliyim.

Biraz hikayelerden bahsetmek gerekirse, kitapta toplam yirmi dokuz tane hikaye var. Bazılarını okurken çok bir hikaye değeri taşımadığını düşündüğüm kısımlar oldu. Bazı hikayelerin bitişleri de etkileyicilikten biraz uzaktı. Başka bir bakış açısı ile bakıldığında ise hikayelerin hemen hemen hepsi gündelik hayata belki kendi evimiz içinde belki sokakta her gün gördüğümüz insanların hayatında belki de hiç tanımayıp bilmediğimiz insanların hayatlarında olabilecek türden konular içeriyor. Bu yüzden içselleştirme yapmak ve benimsemek kolay oluyor.

Hikayelerden biri de kitaba ismini veren Tarihi Hoşça Kal Lokantası isimli hikayedir. Hikayede babadan kalma bir dükkanı enteresan bir gelenek ile işleten bir adam anlatılıyor. Birçok kez acı Hoşça Kal’lara maruz kalmış ve en son bu dükkan için de bu ismi bulmuş. Hikayeyi okurken derinden hissettiğiniz birçok noktası var. Okurken keyif aldığım başka bir hikaye de Bamya adlı hikayedeki olay akışı oldu. Hikayede annenin başına gelenler ve sonra annenin kaderi kıza dedikleri gibi kızlarından birinin de annesiyle aynı duruma düşmesi hikayeye bir etkileyicilik katıyor. Bütün bunlar olurken ailenin tek oğlu ise annesinin başına gelenlerden sonra ablasında gördüklerinin çaresizliği ve korkusunu okurken hissedebiliyorsunuz. Hikayenin komik yönlerinin yanı sıra içindeki endişe duygusu daha ağır basıyor. Diğer bir hikaye olan “Sıradan Anlar Fotoğrafçısı” ise sanırım en sevdiğim hikaye oldu. Düğün fotoğraflarını çektiren çiftleri uzaktan izleyerek fotoğrafçının yakalayamadığı en doğal ve güzel onları fotoğraflayan bir adamın hikayesi. Uzun ve sağlam bir ilişkinin evliliğe dönüşmesinden sonra bozulması ve kopmalarını anlatıyor. Adam da böyle fotoğraflar çekerek o kişilere belli bir süre sonra kendi fotoğraflarını göndererek, belki şu anda bu mutluluk fotoğrafını görmeye ihtiyaçları vardır diyerek hayatlarına çok güzel bir dokunuş yapıyor. Bunu yaparken bu çekimlerden birinde de kendi mutluluk fotoğrafını çektireceği insanı buluyor. Kısacası kitapta keyifli ve sıra dışı hikayelerden birinin bu olduğunu söyleyebilirim.

Okurken çok zevk almadığım hikayelerden biri ise “Şılafgut!” oldu. Hikaye örgüsü olarak da hikayenin sonunu düşündüğümde de okurken keyif almadığım ve pek anlamlandıramadığım bir hikaye oldu. Ama hikayeler kısa kısa olduğu için kitabı tamamlama arzusu ile buna benzer hikayelerde diğerleriyle birlikte arada kaynıyor ve kitabı tamamlıyorsunuz.

Tarihi Hoşça Kal Lokantası kitabının dili beklendiği üzere son derece sade ve okuması rahat bir tarzı var. Şermin Yaşar’ın çocuk kitaplarının alışkanlığı olabileceğini düşündüğüm bir alışkanlığından bahsetmek isterim. Bu kitapta gözlemlediğim anlatmak istediklerini, sade kelimeler ile çok da uzun olmayan cümleler kurarak anlatmış. O yüzden okurken yorulmuyor, dağılmıyor ve sıkılmıyorsunuz.

Özetlemek gerekirse, çok büyük bir beklenti ile bu kitaba başlamak hayal kırıklığı yaratabilir. Okuması rahat fakat çok da etkileyici ve sürükleyici olmayan bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Yoğun dönemlerde zihni boşaltmak ve sakinlemek için tercih edilebilir. İçindeki hikayelerden bazıları yüzünüzü gülümsetecek ve iyi hissettirecektir.

__________________
Eğer "dokuz" CanLı oLsaydın biLe En fazLa "sekiz" kez kaçabiLirdin öLümden..
BiLki "
yedi" düveLe suLtan oLsan dahi Yerin "aLtı" mekan oLacak sana
En fazLa "beş" metre kumaş götürebileceksin Kapatacaksın "dört" açsanda gözünü..
Bu dünya "
üç" günLük dünya , AzraiLin yanında "iki" kat oLup yaLvarsanda nafiLe
ELbet "
bir" gün öLeceksin İşte o gün herşey "sıfır"dan başLayacak..!
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
kitap


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Çin Lokantası / Küçük İskender Sevda Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 02 Ekim 2011 09:19
Hoşça kal Sır Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 03 Şubat 2011 10:28
Dünyanın En Dehşet Verici Lokantası Luis Esrarengiz Olaylar 0 20 Nisan 2010 17:04