25 Kasım 2008, 13:46 | #11 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Klasikler. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Çocukluğum Gorki Yedi yıllık siyasi sürgünden dönen Gorki, 1913 yılında, 1923’te Benim Üniversitelerim’le bitecek üçlemesinin ilki olan Çocukluğum’u kaleme alır. Anlattıklarının kendisine değil, geçmişte ve yaşadığı günlerdeki sıradan Rus halkının hayatına ait korkunç izlenimlerin kasvetli çerçevesinden ibaret olduğunu söyleyen Gorki, hayatının ayrıntılarına, tesadüflerine; tarihinin en büyük dönüşümüne doğru evrilen Rusya’nın gerçekliğini yansıtan temsili bir güç kazandırır. Çocukluğum: Hayatın dikenli yollarında. Gorki (1868-1936) Rus öykü, oyun ve roman yazarı. Serserileri ve toplumdışı insanları anlattığı öyküleriyle tanındı; ardından, Rus toplumunun sosyalist düzene geçiş sürecini yansıtan eserler verdi. 1905 Devrimi’ne büyük etkileri oldu. 1906-1913 arasında sürgüne gönderildi. Lenin ve Stalin dönemlerine tanıklık etti. Önemli eserlerinden bazıları, ilk romanı Foma Gordeyev, otobiyografik üçlemesini oluşturan Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim ile Ana, "Taşralı Oblomov" Matvey Kojemyakin, Artamonovlar ve Klim Sangin’in Hayatı’dır. |
|
25 Kasım 2008, 13:46 | #12 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Klasikler. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Daisy Miller Henry James Henry James, ayrı sosyal katmanlara ait iki insan arasındaki ürkek, temkinli ilişkinin görünmez, ama sert duvarlara çarpmasını, alt sınıfı hor gören Amerikan aristokrasisinin eleştirisine dönüştürüyor. Sessiz bir eleştiri bu; tıpkı İsviçre’nin sakin gölleri gibi durgun; gürültüsüz bir dünyada ritüellere bağlanmış insan ilişkileri gibi. Bu ortamdan kaçan Daisy Miller Roma’da, Collosium’un sivrisinekleri gibi üzerine üşüşen İtalyan erkeklerinde de aradığı aşkı bulamayacaktır. Daisy Miller: Aşk ile ölüm arasında. Henry James ABD´li romancı, New York´ta doğdu. İlk gençlik yıllarında Cenevre, Paris ve Londra´ya giderek yabancı dil öğrenme fırsatı buldu. Roman türünde ürünler vermeden önce öyküler, kitap eleştirileri ve makaleler yazdı. James, Amerikan edebiyat tarihinin en verimli ve en etkili yazarlarından biri oldu. Eserlerinden bazıları: Amerikalı, Bir Kadının Portresi, Bostonlular, Yürek Burgusu, Büyükelçiler, Güvercin Kanatları, Washington Meydanı. |
|
25 Kasım 2008, 13:47 | #13 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Klasikler. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Değirmenimden Mektuplar Alphonse Daudet 19. yüzyılın sonunda Fransız edebiyatı “yüzyıl sonu” atmosferini yansıtır. Anormal, hastalıklı olana eğilim; olağanüstü uyarımlara, algılara kendini açma; kusurlu olana ilgi duyma; kısacası “romantizmin” edebiyatına bir geri dönüş söz konusudur. Fransa’nın sanayileşmiş kuzeyi ile kırsal güneyi arasındaki gerilimde kendine uygun konular arayan, Paris hayatıyla ilgili ahlaksal romanları Balzac ve Zola’nın gölgesinde kalan Daudet, Değirmenimden Mektuplar’da taşra dünyasında “eski yaşam biçiminin yeniye direnen izlerini sürerken”, kalemini bir ressamın fırçası gibi kullanıyor. Bu tablonun konturları yumuşak; sanatçının algıları, en ince ses, renk titreşimlerine ve ruh çalkantılarına duyarlı. Yer yer fabl tekniğinin kullanıldığı, kıssadan hisselerin çıkartıldığı, artık işlevini yitirmiş (sanayiye yenik düşmüş) bir “un değirmeninde üretilmiş” masal tadındaki bu eser, taşranın modernleşme sancıları çektiği ülkemizde ayrı bir önem taşıyor olmalı. Yakındaki “Uzak.” Alphonse Daudet Fransız edebiyatının önemli adlarındandır. E. L’Épine ile birlikte yazdığı ilk oyunu Son İlah 1862’de Paris’teki Odéon Tiyatrosu’nda sahnelendiğinde büyük yankı uyandırdı. 1869’da çıkan romanı Değirmenimden Mektuplar, büyük başarı kazandı. Üç yıl sonra yayımlanan romanı Taraskonlu Tartarin ise hiç ilgi görmedi, ancak romanın kahramanı saflığın simgesi olarak ünlendi ve günümüze kadar ulaştı. 1874’te Fromont Kardeş ve Risler Ağabey adlı romanıyla Académie Française Ödülü’nü aldı. Yaşamı boyunca genç yazarların koruyucusu olmayı sürdüren Daudet’nin diğer önemli eserleri arasında Bir Çocuğun Hayatı, Pazartesi Hikâyeleri, Jack ve Sapho bulunmaktadır |
|
25 Kasım 2008, 13:47 | #14 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Klasikler. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Demir Ökçe Jack London Günümüzde Jack London, daha çok Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş, Deniz Kurdu romanları ve macera öyküleriyle hatırlanır. Ancak London’ın, bir maceracı olmanın yanı sıra, sosyal ve politik olaylarla da yakından ilgilendiği bilinmektedir. Demir Ökçe, didaktik bir roman. 20. yüzyılın başında, sosyalizmin kavram ve görüşlerini Platon diyalogları tekniğini hatırlatan bir yoldan “öğretiyor”. Öte yandan metin, yazılışından yaklaşık 20-30 yıl sonra Avrupa’da ete-kemiğe bürünen faşizmin de “ayak seslerini” duyuruyor okura. Sosyalist Ernest Everhard’ın eşi Avis, olayları, geçmişe bakan bir tanık gözüyle anlatıyor; onun varlığı, ayrıca romanın duygusal boyutunu da tamamlıyor. Metne ‘sözde’ 2700’lü yıllarda “eklenmiş” dipnotlar, romanı bilimkurgu türüne de yaklaştırıyor. Demir Ökçe: Bir dönemin tanıklığı. Jack London San Francisco da doğdu. Çocukluğu ve ilk gençlik çağı yoksulluk içinde geçti. Maceralı bir hayat sürdü, denizcilik yaptı. Gençlik yıllarında dünya edebiyatının başyapıtlarının neredeyse tamamını okumuştu. İlk kitabı 1900 de yayımlanan yazar, üç yıl sonra basılan Vahşetin Çağrısı ile büyük bir ün kazandı. Sosyalist Parti üyesi de olan Jack London 40 yaşında öldü. Eserlerinden bazıları, Beyaz Diş, Deniz Kurdu, Vahşetin Çağrısı, Yanan Gün Işığı ve Uçurum İnsanlarıdır. |
|
25 Kasım 2008, 13:48 | #15 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Klasikler. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Elektra Sophokles Klasik Yunan tragedyalarının olduğu gibi “Elektra” tragedyasının seyircisi de, kraliçe Klytaimnestra’nın, donanmasından rüzgârı esirgeyen tanrılara öz kızı Iphigenia’yı kurban eden Agememnon’dan korkunç bir intikam aldığını ve sonrasını bilmekteydi. Çünkü Yunan tragedyası, toplumsal inancın temeli olan dinsel-mitolojik söylencenin kendine çizdiği sınırların dışına çıkamaz, yarı tarihsel, yarı mitolojik kahramanların başına gelenleri ilkece değiştiremezdi. “Şimdi ne olacak?” merakını pek taşımayan seyirci, “Yazar, hepimizin bildiği bu temayla bize ne demek istiyor?” sorusuyla antik tiyatronun basamaklarını doldururdu. Mitolojik-tarihsel kişilikler içindeki psikolojik, insani, gerçekçi boyutu yakalayan Sophokles, intikamı bir tür adalet uygulaması olarak yorumlayıp Agamemnon ailes i trajedisine ilginç bir yaklaşım getirir. Elektra: İntikamlar zinciri. Sophokles Yunan tragedya şairi. Atina yakınlarındaki Kolonos´ta doğdu. Bir silah yapımcısının oğluydu. İyi bir eğitim gördü. İÖ 468´e doğru tiyatroya başladı. Uzun yaşamının sonuna kadar sahneye bağlılığını sürdürdü ve parlak başarılar kazandı. Sayıları yüzden fazla olan tragedyalarından günümüze ancak birkaçı gelebilmiştir. Eserlerinden bazıları şunlardır: Aias, Antigone, Kral Oidipus, Oidipus Kolonos´ta. |
|
25 Kasım 2008, 13:49 | #16 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Klasikler. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Demiryolu Serserileri Jack London London, Demiryolu Serserileri’nde serseriliği, başıboşluğu ve suça yatkınlığı 19. yüzyılın son çeyreğinde Amerika’da yaşanan ekonomik bunalımın fonunda, Amerikan yaşama tarzının ince, çarpıcı bir eleştirisine dönüştürüyor. Bu otobiyografik metin, iş bulma ya da seslerini duyurma kaygısıyla dönemin en modern ulaşım aracı olan trenleri kullanarak umuda yolculuk yapan insanları ironik bir üslupla anlatırken, okuru da adeta gerçekliğin katlanılmazlığından koruyor. Demiryolu Serserileri: Trenlerin gittiği yere kadar… |
|
25 Kasım 2008, 13:49 | #17 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Klasikler. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Deniz Kurdu Jack London Jack London’ın roman kişileri, insan ile doğa arasında bir zamanlarki birlikteliği arar, onun izlerini bulur, içlerindeki doğaya çarpar, onu yüzeye çıkartabildikleri ölçüde vahşileşir, insanlıklarından uzaklaşırlar. Bir yanda doğal yanları, vahşilik çağırır onları, bir yanda da insan yanları. Bu kez doğa denizdir; insan yanını çoktan yok edip doğanın (denizin) bir parçasına dönmüş olduğunu sanan kişi de kaptan Larsen. London bize; –Beyaz Balina’nın kaptan Ahab’ı gibi denizin beyaz ‘ruhuyla’ birlikte sulara karışmayacaksak– doğayla birlikte olmanın insan yanımızı yok etme şartına dayanmaması gerektiğini hatırlatıyor. Deniz Kurdu: Doğaya insan kalarak direnmek. |
|
25 Kasım 2008, 13:50 | #18 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Klasikler. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Devlet Platon Devlet, Diyaloglar’a bölüştürülmüş Platon felsefesinin bu Diyaloglar’ı birbirine bağlayan orta ve ana halkasıdır; bu özelliğiyle en başta Platon felsefesini anlama çabasında bir kilit metin özelliği taşır. Aynı metin, İÖ 4. yüzyılın başında gerileme dönemine girmiş olan Atina devletinin politik, sosyal, kültürel ihtiyaçlarına cevap ve çözüm arayan bir metin olarak yüzünü tamamen pratiğe dönmüştür. Pratik ile felsefi teorinin bu birlikteliği, adaletin ne olduğu, devletin doğuşu, en iyi devlet, en iyi insan, en büyük ‘iyi’, devletin bekçileri, yöneticileri, filozof kral, bilgi biçimleri, İdealar öğretisi, karakter tipi ile devlet biçimleri ilişkisi vb. üzerinden cennet ile cehennem tasvirlerine ayrılmış bir mitosa kadar götürür bizi. İdeal devlet, içinde, toplumun ahlaki birlikteliğinin kurulduğu, felsefe ile politikanın, teori ile pratik hayatın bütünleştiği, ideal bir cemaatin düşünülebilecek en üst biçimidir. Devlet: Hiçbir yerde gerçekleşmeyen Platon’un "ideal devleti." Platon (İÖ 427-348/347) Soylu bir ailenin oğluydu. Sokrates’in ölümüne kadar onun derslerini izledi. Ardından Mısır ve Güney İtalya’yı da kapsayan uzun bir yolculuğa çıktı. İÖ 387’de Atina’ya dönerek Akademia adlı okulu kurdu. Kendisinin olduğu kabul edilen 28 diyalogda, hocası Sokrates’in konuşmalarını bir araya getirir. Bunların en önemlilerinden bazıları şunlardır: Phaidon, Gorgias, Menon, Politikos. |
|
25 Kasım 2008, 13:50 | #19 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Klasikler. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Dinamit B.Traven B. Traven, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından Almanya’da vatan haini suçlamasıyla tutuklanıp ölüme mahkûm edilmek üzereyken son anda kaçıp kurtulur. Bundan sonra İngiltere üzerinden Meksika’ya giden ve adını gizli tutarak yıllarca yerli halkın yaşantısını yansıtan öykü ve romanlar yazan Traven’in oradaki ilk yıllarında kaleme aldığı öyküler Almanya’da dergi ve gazetelerde yayımlandıktan sonra kitap haline gelmiştir. Ölüm Gemisi adlı ünlü romanından önce kaleme alınan bu metinlerin hepsi Meksika’da geçiyor ve dönemin gerçekçi bir panoramasını sunuyor. Geleneğe bağlı, cehalet ve çaresizlik içinde kıvranan bir halkın kara mizah öyküleri, yazarın romantik halk yakınlığıyla birleş bir solukta okunacak hayat mozaikleri çıkıyor. Dinamit: Uygarlığın cangılda patlaması. B.Traven (1890?-1969) Kimliğini saklayan, yaşamına dair bilgi vermeyen Traven, kitaplarında genellikle Meksika’yı anlattı. I. Dünya Savaşı’nın son zamanlarında, cumhuriyet toplantılarına katıldı. 1919’da tutuklandı; son anda ölümden kurtuldu. 1925’te yerleştiği Meksika, yapıtlarının esin kaynağı oldu: Altına Hücum, Asılmışların Ayaklanması, Araba gibi romanlarında devrim öncesi Meksika’da yaşayan yoksul yerlilerin yaşamını anlatan Traven’in diğer önemli yapıtları Dinamit, Kanlı Oyun, Köprü, Hükümet, Gece Ziyaretçisi ve Pamuk İşçileri’dir. |
|
25 Kasım 2008, 13:51 | #20 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Klasikler. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Dorian Gray’in Portresi Oscar Wilde İngiliz Estetikçi akımının en önemli temsilcisi olan Oscar Wilde, kişiliğini romanın üç baş kişisine bölerek zaman-geçicilik ve sanatın ölümsüzlüğü konusunda felsefi-estetik bir anıt sunuyor. Wilde, 20. yüzyılın hemen eşiğinde yayımlanan bu metnin yarattığı skandal atmosferinin rüzgârıyla iki yıllık hapis cezasına çarptırıldı. Mahkûm Oscar Wilde, Londra tren istasyonunda, hükümlü giysileri içinde, kendisini cezasını çekeceği Reading’e götürecek treni beklerken, yazarı tanıyanlar istasyonda onu parmaklarıyla birbirine gösteriyorlardı. Oscar Wilde’ın, Queensberry markisine açtığı davada Dublin’deki okul yıllarından tanıdığı arkadaşı E. Carson, davalı avukatı olarak onu köşeye sıkıştıracak ve şöyle diyecekti: "Böyle bir öyküyü onaylayan birinin, uygunsuz davranışlarından ötürü suçlu görülebileceğini sanırım kabul edersiniz." Dorian Gray’in Portresi: Ruhu yansıtan portre. Oscar Wilde İrlandalı şair ve oyun yazarı. Eleştirmenlik ve yayın yönetmenliği de yaptı. Ünlü yapıtlarının çoğunu yaşamının son on yılında yazdı. 1892’de, Lady Windermere’in Yelpazesi ile tiyatro alanındaki ilk başarısını yakaladı. Eşcinsellikle suçlandı; iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasını çektikten sonra gittiği Fransa’da Reading Hapishanesi Baladı’nı yazdı. Önemli eserleri arasında Mutlu Prens, Narlı Ev, Dorian Gray’in Portresi, İşte İnsan ve Ciddi Olmanın Önemi Üzerine yer alır. |
|
Etiketler |
klasikler |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Klasikler - Starcraft | inFerno | Online Oyunlar | 0 | 12 Nisan 2008 00:01 |
Klasikler - FLASHBACK | inFerno | Online Oyunlar | 0 | 11 Nisan 2008 23:59 |