Selamunaleykum kardeşlerim, yazımı paylaşmazdan önce kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Bu konuyu ilk öğrendiğimde araştırmaya başladım. Ve Mehmet Okuyan, Abdülaziz Bayındır, Mustafa İslamoğlu gibi Kur'anı esas alıp çalışmalar yapan hocaların bu şekilde söylediklerini gördüm. Bir çok -----lar izledim, yazılar okudum, ve en önemliside aşağıda aktardığım şekilde Kur'anla haşır neşir olmaya başladım. Ve bir süre sonra kendimdeki değişim ve gelişmeyi, Kur'an Sünnet bütünlüğünün ne olduğunu, Kur'ani hayatı nasıl yaşayabileceğimi gördüm. Şehadet getirirken elimle tutmuş, gözümle görmüş gibi şahidim demenin tam olarak ne olduğunu öğrendim Elhamdulillah. Kalben inandım ki Allah'tealanın bizlerden istediği Kur'anı öğrenme şekli bu. Konunun daha net anlaşılması için önce Abdulaziz Bayındır hocanın bir açıklamasını, sonrada bu bilgiler çerçevesinde anladıklarımı, dilim döndüğünce anlatabilmek ümidiyle yazımı ekliyorum İnşaAllah.

Kur’an’daki ayetler arası ilişkilerden yola çıkarak doğru bilgilere ulaşmaya hikmet denir.Hikmeti elde etmeyi çorba yapmaya benzetebiliriz. Çorba yapan kişi biraz yağ, biraz tuz, biraz su biraz un vs.. kullanır. Bunları doğru ve dengeli kullanırsa ancak lezzetli bir çorba ortaya çıkabilir. Ama çorbayı sadece sudan yapmaya kalkarsa bu çorba olmaz. İşte tarihte böyle yapılmış. Sadece bir ayet alınmı
ş, ayetler arası ilişkiler göz ardı edilmiş ve bir hüküm ortaya konmaya çalışılmış. Bu ortaya konan hüküm de haliyle eksik olacağı için eksiklikler çeşitli şekillerde kapatılmaya çalışılmış. Halbuki Allah bir ayeti diğeriyle, onu da başka ayetlerle açıklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de ikili sistem vardır. Bu sistemle inebildiğin kadar ayrıntıya inebilirsin. İşte o ikili sisteme uyulmadığı için her konuda olduğu gibi burada da hatalar ortaya çıkmıştır.
Prof.Dr.Abdulaziz BAYINDIR

Bismillahirrahmanirrahim

Ey örtüsüne bürünen; Gecenin birazı müstesna kalk. Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt. Veya onun üzerine artır ve Kur'an'ı güzelce tertil ile açıkça oku. Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız. Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır. Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır. (MÜZEMMİL: 1-7)
Meallerin çoğunda bu ayetlerde namazdan bahsedildiği idda edilse de, ayetlerde namazdan bahsedilmez, ayrıca bu ayetler Sallallahu Aleyhi Vessellem efendimizin peygamberliğinin henüz ilk yılında inmişti ve namaz henüz farz olmamıştı. Müzemmil suresinin yirminci ayeti medinede inmiştir ve konuya son şeklini verir.

Allah’teala buyurmuş ki: Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir. (MÜZEMMİL: 20)

Mealen baktığımız bu ayetler ve tarihi kaynaklar doğrultusunda Peygamberimizin (s.a.v.) bir grup sahabe ile yaklaşık onbeş yıl boyunca her gece kalkıp Kur’anı anlamak ve hüküm çıkarmak için çalışmalar yaptığını görüyoruz. Bu çalışmaları neden ekiple yaptığını anlamak için yine Kur’ana bakmamız lazım.

Allah’teala buyurmuş ki: Bilen bir topluluk için, âyetleri ayrılıp açıklanmış Arapça bir Kur'ân'dır. (FUSSİLET: 3)

Bu ayetten anlıyoruz ki, Kur’andan hüküm çıkarabilmek için Kur’anın grup olarak okunması ve grupta iyi derecede arapça bilen insan olması şartı var. Birbirinden farklı bir çok tefsirler okuyoruz, maalesef bir çok kişi farklı yöntemlerle tefsirler yapmışlar. Oysa Allah’teala Kur’anı açıklama müsaadesini kimseye vermemiş, bunu sadece kendisinin yaptığını ve bu açıklamaları ortaya çıkarabilmenin yolunu Fussilet:3. ayette belirttiği gibi topluluk halinde okumak olduğunu belirtmiştir. Kur’anı açıklama iznini kimseye vermediğini anlayabilmek için yine Kur’ana bakmamız gerekir.

Allah’teala buyurmuş ki: Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra da herşeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. (Şöyle ki : Allah'dan başkasına kulluk etmeyin. Ben size O'nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim. (HUD:1-2)

Kur’anı Kerimin muhkem ayetleri vardır, kesin hüküm ifade eder. Müteşabih ayetleri, yani muhkem ayetlerin benzerlerini bulup birleştirince konuyu detaylı açıklar. Birde mesani ayetler vardır, müteşabihin benzerleri, onlarıda bulup birleştirince Kur’anın hükümleri ortaya çıkar ve konu hakkında en ince ayrıntılara ulaşabilirsiniz. Müteşabih ayetlerin anlaşılmaz, ayet olduğu iddası sahabeden sonra ortaya çıkmış ve hem Kur’ana hem arapçaya aykırıdır. Müzemmil suresinin ilk ayetleri ve son ayeti Kur’anda nesihe bir örnek teşkil eder. Ve neshedilmiş ayetin Kur’anda durmasının faydası da, bu ayetleri okuyup tarihi kaynakları da araştırınca Sallallahu Aleyhi Vessellem efendimizin bir grup sahabe ile yaklaşık 15 yıl boyunca geceleri Kur’an çalıştıklarını, Cenab’ı Hakkın emrettiği şekilde Kur’an eğitimi alıp Kur’anı nasıl anladıklarını öğreniyoruz.

Buraya kadar okuduklarımızı, sahabenin nasıl bir Kur’an eğitimi aldığını şöyle bir süzgeçten geçirip bu eğitimle en iyi şekilde yetiştirilmiş sahabenin neler yaptığına bakalım. Bu ashap arap yarımadasından çıkıp, Suriyeye, Kuzey Afrikaya, Azerbaycan, Doğu Türkistan, İran vs. Kayseriye, İstanbula kadar gelmişler. Gittikleri yerlerde sorunları ne kadar adil ve güzel çözdükleri görülünce oraların halkları tabi oldukları dinlerini bırakıp akın akın İslama geçmişler, ve bu ülkeler hala Müslüman. Bu işin sırrı gittikleri her yere Kur’andaki İslamı götürmüşler. Osmanlının asırlarca hüküm sürüp geri çekildiği ülkelerle bir kıyaslama yapabiliriz kafamızda. Aradaki fark o zaman çok net ortaya çıkar.

Ve bakılırsa bu sahabe Medineden çıkmamıştır, baştan beri Peygamberimiz (s.a.v.) ile Kur’an çalışmalarına katılan, olayı tam kavrayabilmiş sahabilerdir. Ve İslamdaki tüm çözülmeler ve karışıklıklar Ömer (r.a.) dan sonra başgöstermiştir. Sallahu Aleyhi Vessellem efendimizi, hadisleri, Kur’an Sünnet bütünlüğünü anlamak için ve İslamın dünyaya hakimiyet kurması için bunu çok iyi kavramamız, onları ve yaptıkları çalışmaları çok iyi anlamamız lazım.

Allah’teala şöyle buyurmuş: Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter. (FETİH: 28)

Bu ayette belirtilen İslamın bütün diğer dünlerden üstün olarak dünyaya hakim olması bu çalışmalara bağlıdır. Tüm dünya bizi bekliyor, Dünyayı kurtaracak olan Kur’andır. Ama Kur’anı çok iyi anlayıp, anlatmalıyız. Kendimiz anlamadan anlatmaya kalkarsak, hiç birşey elde edemeyiz. Bir arpa boyu yol alamayız. Allah’teala şöyle buyurmuş
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
iz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. (EN’AM: 38) Cenab’ı Hak kur’anda hiç bir şeyi eksik bırakmadığını söylemekte. Önemli olan bu metodu kavrayıp, eksiksiz Kitabı eksiksiz anlama gayretini doğru şekilde yapabilmek. Kur’anı iyi bilip insanlara katıksız, saf bilgiyle gittiğiniz zaman kimse itiraz edemez.

Bazıları Peygamberimizin (s.a.v.) bu bilgiyi, yani Kur’andan çıkan hükmü hazır bulduğunu ayrı bir vahiy aldığını idda etmekte (vahiy gayri metluv). O zaman Resulullah biz vahiy almayanlara örnek olamaz. Bu hayalciliktir ve kur’anı anlayamamaktan, Kur’an Sünnet bütünlüğünü kavrayamamaktan kaynaklanır. Biz Allah’tealanın kullarıyız ve Kur’an Allah’tealanın Kitabı. Bu Kitaptan yararlanmak bizim hakkımız ve biz Müslümanlar Kur’anı anlamakla yükümlüyüz. Kur’anın arapça oluşunu anlamak için yine Kur’ana bakalım. Allah’teala buyurmuş ki: Kendilerine apaçık anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de doğru yola eriştirir; güçlü olan, Hakim olan O'dur. (İBRAHİM: 4)
Kitabı herkes kendi dilinde okuyup üstünde düşünmesi lazım. Allah’teala şöyle buyurmuş: Biz seni ancak bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler. (SEBE: 28)
Allah’teala Sebe-28 de tüm insanlara dediğine göre her dilde güzel tercümeler olmalı ve okunmalı.

Son olarak Kur’andan hüküm çıkarma meselesi babında, ayetlerin birleştirilmesi gerektiğinin, müteşabih ayetlerin muhkemleri açıkladığının tam anlaşılması için bir ayete daha bakalım. Allah’teala şöyle buyurmuş: Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana O'nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur'an'ı (okumakta) acele etme ve «Rabbim, benim ilmimi artır» de. (TAHA: 114)
Bu ayette görüyoruz ki, Kur’andan hüküm çıkarmak için Sallallahu Aleyhi Vessellem efendimizin acele etmemesi, konu ile ilgili tüm ayetlerin inmesini beklemesi gerektiği belirtilmekte.