IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

113Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20 Mart 2022, 23:10   #81
Çevrimdışı
~ Lafazan.Net ~
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Hikaye Öykü




DUVARDA ÇİVİLİ KERTENKELE

Japon mimarlarından biri evini baştan aşağı yeniliyordu. Tamirat esnasında söktüğü kapılardan birinin duvarla irtibatlı bölümünde, iç kısmında, iki tahta arsında sıkışıp kalmış bir kertenkele buldu. Biraz daha dikkatle bakınca kertenkelenin canlı olduğunu fark etti. Onu oradan kurtarmaya çalışırken bu kez kertenkelenin bir ayağından duvara çivilenmiş olduğunu gördü. On yıl önce yapılan eve kapısı takılırken dışarıdan çakılan bir çivi, o an kapıyla duvar arasında bulunan kertenkelenin ayağına isabet etmiş olmalı diye düşündü Japon mimar. Peki nasıl olmuştu da bu kertenkele, bir santim boyu bile kıpırdayamadığı bu karanlık duvar boşluğunda on yıldır canlı kalmayı başarmıştı? Mimar, tamirat işlerini bir kenara bırakarak kertenkeleyi izleme ye başlı. Bu kertenkelenin sadece havayla beslenmediğine romantikgöre, bunca yıl yaşamını nasıl sürdürebildiğini merak ediyordu. Bir süre sonra duvar boşluğunda bir hareket oldu. Japon mimar, nereden çıktığını fark edemediği başka bir kertenkelenin geldiğini gördü. Gelen kertenkele, yerinden kıpırdayamayacak halde olana ağzında yiyecek taşıyordu. Bu kertenkele diğerinin belki annesiydi, belki eşi, belki de arkadaşı Kim bilir? Ama bilinene bir şey var ki aralarındaki güçlü sevgi, birinin bıkıp usanmadan diğerini hayatta tutabilmek için ona yiyecek taşımsına neden olmuştu.

__________________
Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine...

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 20 Mart 2022, 23:10   #82
Çevrimdışı
~ Lafazan.Net ~
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Hikaye Öykü




DERVİŞ KAŞIKLARI

Sevginin yalnızca sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? diye sordular bir bilgeye. Bilge, büyük bir sofra hazırladı ve sevgiyi dillerinden eksik etmemelerine karşın, onu günlük yaşamlarında hiç kimseye göstermeyen kişileri yemeğe çağırdı. Sofrada herkes yerini aldıktan sonra, önlerine birer tas sıcak çorba, sonra da derviş kaşıkları denen, sapları bir metre uzunluğunda özel kaşıklar getirildi. Ev sahibi konuklarına bu kaşıkları nasıl tutmaları gerektiğini söyledi Herkes kaşığının ucundan tutmak zorunda kaldı. Konuklar, uçlarından tuttukları bir metre uzunluktaki kaşıkları güçlükle taslarına daldırıyorlar, fakat kaşıklarına çorba doldurup, ağızlarına götüremiyorlardı. Ağızlarına bir kaşık çorba koyabilmeyi beceremeyen konuklar, yemekten sonra kalktıklarında, karınlarını doyuramamışlar, kaşıklarından dökülen çorbalarla da sofranın üstünü kirletmişlerdi. Bilge, bir gün sonra ikinci bir yemek daveti verdi. derviş kaşıklarıBu kez, sevgiyi gerçekten bilen ve her gün sevgiyle yaşayan kişileri çağırdı. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen pırıl pırıl kişiler geldiler ve bu kez onlar yerlerini aldılar, sofrada. Önlerine birer tas sıcak çorba ve sapları bir metre uzunluktaki derviş kaşıkları getirildi. Onlara da kaşıkları ancak,saplarının uçlarından tuta bilecekleri kuralı söylendi. Ev sahibi bilgenin Buyurun, afiyet olsun sözünden sonra sofradaki herkes, önündeki kaşığı, sapının ucundan tuttu ve Herkes kaşığını, karşısındaki kişinin tasına daldırıp, kaşığına aldığı çorbayı, karşısındaki kişinin ağzına uzattı. Bu yöntemle herkes karnını doyura bildi. Konuklar sofradan kalktıklarında ise, sofranın üstünde, dökülmüş tek damla çorba yoktu. Sevginin yalnızca sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır sorusunu soranlara bu uygulamayla yanıt verdikten sonra bilge, bir de öğütte bulundu: İşte, dedi. Kim ki yaşam sofrasında yalnızca kendini görür ve yalnızca kendini doyurmayı düşünürse, o kişi aç kalacağını da bilmelidir. Ve kim ki başkalarına da düşünür ve o da kesinlikle doyurulacaktır. Çünkü yaşam denen bu pazar, alan değil, veren kazançlıdır her zaman

__________________
Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine...

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Mart 2022, 23:11   #83
Çevrimdışı
~ Lafazan.Net ~
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Hikaye Öykü




ÖLMEYEN SEVGİ

Genç adam elinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi… Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı. Ellerinde her zamanki çiçeklerden vardı. Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı. Kırmızı, kıpkırmızı, kan kırmızısı güller… Sanki dalından yeni koparılmış gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardı, sevgi kokuyor, aşk kokuyor en önemlisi de özlem ve hasret kokuyordu güller…
Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler. Genç adam güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi, “Neden ağlıyorsunuz, bakın ben ne kadar mutluyum” dedi.

Az sonra sevdiğini göreceği için kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Ne zaman onu düşünse, onunla buluşacağını hayal etse kalbi aynı böyle yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerine rağmen ikiside sevgisinden hiç bir şey kaybetmemişti.. Onları hiç bir şey ayıramazdı…
Ne hasret, ne ayrılık, ne de ölüm…

ölmeyen sevgiGenç adam telaşla saatine baktı. Sevdiği yine geç kalmıştı, 1 dakika geç kalmıştı. Üstelik o, sevdiğini bekletmemek için dakikalarca önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Ama sevdiği her zaman bunu yapıyordu. Devamlı kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru olurmuş diye düşündü…

Gözlerini önündeki uçsuz bucaksız denizlere dikti. Denizin sonu yok gibiydi, tıpkı sevdiği kıza karşı olan aşkı gibi denizinde sonu yoktu. Sonsuzluğa uzanıyordu. Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü. Kendi aralarında söyleneceklerdi. Delikanlı önce bunu sevdiğine açmış, sonrada gidip iki yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari onu bekletmemeliydi.. Ama alışmıştı artık beklemeye, zararı yok biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları nedense hala yaşlı idi. Bir türlü anlamıyordu onları. Her şey bu kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki?
İşte az sonra sevdiği gelecek, ona sarılacak, kucaklaşacaklardı…
Sonra söz yüzüklerini takıp, evliliğe ilk adımlarını atacaklardı. Genç adam öyle heyecanlıydı ki sevdiğine kavuşmak için can atıyordu… Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp, uçuşan martılara… Ne kadar güzel dansediyorlardı havada. Tekrar saatine baktı genç adam. Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi yine geç kalmıştı, hem de çok… Bu kadar geç kalmaması gerekiyordu. İşte her gün burada buluşmak için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak, denizin onlara anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp hasret gidereceklerine söz vermiyorlar mıydı? O zaman neden gelmemişti yine??…
Aklına kötü düşünceler gelmeye başladı. Hayır.. hayır.. olamazdı. Sevdiğine bir şey olamazdı. Onsuz hayat yaşanmazdı ki… O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü genç adam. Bunun düşüncesi bile hoş değildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını kimsenin görmesini istemiyordu. Zaten nedense etrafındaki insanlar ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı. Rahatsız olmaya başladı bakışlardan. Artık bıkmıştı… Yine sevgilisi geldi aklına.. Neden gelmedi acaba diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı. 7 sene oldu dedi. 7 senedir her gün bu sahildeydi, sevdiğini bekliyordu. Daha fazla dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden bir damla daha yaş güllerin üzerine damladı…
Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gideyim diye mırıldandı… Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi yanına koyar, ona vermiş olurdu… Genç adam ayağa kalktı. Sevdiğiyle buluşmak üzere, yeşil tepenin ardındaki kabristana doğru yürümeye başladı…

__________________
Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine...

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2022, 21:12   #84
Çevrimdışı
~ Lafazan.Net ~
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Küfe




Küfe

Çin’in kırsal kesiminde yaşam savaşı veren bir aile vardı. Dede, baba, anne ve çocuktan oluşan bu aile oldukça sıkıntı çekiyordu. Bir gün baba, yılların verdiği yorgunlukla bir köşede oturmaktan başka işe yaramayan dedeyi, pazar küfesine koyarak nehre doğru yola çıktı. Nehrin kenarında arkadaşlarıyla oynayan çocuk, babasına ne yaptığı sordu.

Baba: Büyük babasının bize yük olmaktan başka yaptığı bir şey yok. Onu bu küfe ile beraber nehre atmaya karar verdim dedi.

Çocuk heyecanlanarak atıldı:

– Aman baba, küfeyi atma. Çünkü bir gün gelip sen de yaşlandığında o küfe bana lazım olacak

Alıntı

__________________
Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine...

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2022, 21:15   #85
Çevrimdışı
~ Lafazan.Net ~
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Bir Bardak Sütün Hatrı




Bir BardakK Sütün Hatrı

Howard ,yoksul bir ailenin çocuğuydu ve okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak eşyalar satıyordu.O gün hiçbir şey satamamıştı, karnı da çok açtı.Bundan sonra çalacağı ilk kapıdan yiyecek bir şeyler istemeye karar verdi.Kapıyı açan sevimli genç bayanı görünce utandı.Yiyecek bir şeyler yerine : Affedersiniz, bir bardak su rica edebilir miyim? diyebildi yalnızca.Genç bayan çocuğun aç olabileceğini düşünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona.Çocuk sütü yavaş yavaş içine sindirerek içtikten sonra Çok teşekkür ederim ,borcum ne kadar?diye sordu genç bayana.

Genç bayan: Borcunuz yok diyerek yüzünde sıcak bir gülümsemeyle devam etti.: Annem, gösterdiğimiz şefkat ve nezaket karşılığı olarak asla bir bedel ödenmesini beklememizi öğretti bize. dedi.Çocuk: O halde çok teşekkürler, yürekten teşekkür ederim size. dedi. Howart Kelly evin önünden ayrıldığı zaman kendisini yalnızca bedensel olarak değil , ruhsal olarak da güçlü hissediyordu. Yıllar sonra genç bayan çok ender rastlanan bir hastalığa yakalanmıştı.Yöredeki doktorlar çaresiz kalınca hastalığıyla ilgili araştırmalar yapılması için onu büyük bir kente gönderdiler.Dr. kelly kosültasyon yapması için çağrıldığı hastanın hangi kasabadan geldiğini duyunca heyecanlandı.

Artık genç olmasa da yıllar önce kendisine sevgiyle yaklaşan bayanı ilk gördüğü anda tanımıştı ve onun yaşamını kurtarmak için elinden geleni yaptı.Uzun süren tedaviden sonra bayan sağlığına kavuştu. Dr. Kelly denetlemesi için önüne getirilen faturaya şöyle bir baktı ve üstüne bir şeyler yazarak zarfın içine koyup hasta bayanın odasına gönderdi.Kadın elleri titreyerek aldı zarfı eline.Açmaya korkuyordu.Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yaşamı boyunca bu faturayı ödemek için çalışacağını biliyordu.Sonunda zarfı açtı ve faturaya iliştirilmiş bir not dikkatini çekti.Kağıtta şunlar yazılıydı: Hastahane giderlerinin tamamı bir bardak süt karşılığı ödenmiştir.

Alıntı

__________________
Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine...

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2022, 21:16   #86
Çevrimdışı
~ Lafazan.Net ~
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Sessizce Kara




Sessizce Kara

Sessizce geldi katıldı aramıza .Bir sandalye verdiler hemen, oturup dinlemeye başladı konuştuklarımızı.İşte,bu kızın annesi babası öldü.Adın ne senin?Gamze, Gamze Kara .Kara ha Evet, karaydı saçları, karaydı gözleri,karaydı teni.Ya şimdi?Ya bundan sonra?Kara mı olacaktı bahtı.Senin de fotoğrafını çeksin abla ,hadi!Çeksin mi?Omzunu silkti sadece, sessizce baktı gözleri.Sessizce ve kırık Umutsuzluğuydu objektife takılan.Kömür gözleri parlamıyordu,içten içten ağlıyordu bu kara yüz, dudakları gülmeyi unutmuştu. Yine de sessizce baktı gözleri objektife, sessizce ağladı Dokuz yaşında kendisine can verenleri kaybetmişti Gamze.Toprağın öfkesiydi onları uzaklara götüren.Kayaların,dağların,taşların öfkesi.Olsun anneannesi vardı ya,ona bakardı.Nereye kadar?

Farkındaydı ölümün soğuk elleri anne babasını sçmişti.Beni görüyorlardır,değil mi?Yanımdalar biliyorum .Beni seviyorlar.Tek üzüldüğüm,keşke uzaklara gitmeselerdi. Sessizce baktı gözleri yine, sessizce sordu. Bir de kardeşi vardı Gamze’nin yedi-sekiz yaşlarında, Kara soyunun tek temsilcisiydi Barış,bırakır mıydı amca onu öyle çadırkentlerde.

sessizce karaAldı,götürdü Afyon’a.Ya Gamze?O sadece ve sadece bir kız çocuğuydu, amcaya yaraşmazdı! Sessizce baktı gözleri o anda Anne ,acıktım, yemek yiyelim diyemeyecekti artık.İş başa düşmüştü,kendi kendini doyurmak zorundaydı. Aldı eline kovaları,doğru aşevine.Hey, küçük kız nasıl taşıyacaksın o yemekleri?Çadırımız uzakta tekrar tekrar gelemem,hem ben yalnızım,annem babam yok ki. Sessizce baktı gözleri kadına, sessizce yürüdü. Kara Gamze, bir küçücük hayat işte, taşların molozların, demirlerin arasından sıyrılan . Toprağın öfkesine yenik düşmeyen bir küçücük yürek öfkenin bağışladığı bir küçücük can.Okula gidecek büyüyecek. Silinmeyecek elbet bu öfke zihninden, sarstıkça sarsacak Kara Gamze’yi.En derinde bir yerlerde o uğultu hep duyulacak. Sessizce baktı gözleri arkamızdan, sessizce el salladı.

Alıntı

__________________
Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine...

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2022, 21:18   #87
Çevrimdışı
~ Lafazan.Net ~
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kaplumbağa




Kaplumbağa

Bir kaplumbağa yürüyor. Sırtında kocaman bir kabuk.Uçuk gri ,çok uçuk kahverengi, Prens dö Gal biçiminde kocaman bir kabuk… Yavaş yavaş yürüyor bir kaplumbağa… Bu kaplumbağa yüz yıl yaşamış.İki yüz yıl yaşamış bu kaplumbağa. Güneşli günler görmüş, yağmurlu günler görmüş…Taşlar atmışlar bu kaplumbağaya ,kabuğunun içine kaçmış; sonra yavaş yavaş,sonra usul usul çıkarmış kafasını;bir adım bir adım daha… Bir yerlere gitmek ister kaplumbağa.Ne rotası , ne pusulası… Ama anlayın canım ,siz anlarsınız;bir yerlere gitmek ister,ah ister bu kaplumbağa Sesler gelir,gürültüler gelir uzaklardan: Şu kaplumbağayı ters çevirelim , çaresizlik içinde oynayan ellerini, ayaklarını seyredelim, gülelim. Kaplumbağa yalnız,kaplumbağa kimsesiz… Çizik çizik buruşuklar içinde boynu ; bazen kabuğundan uzatır kafasını, küçücük siyah gözleriyle bakar etrafına.Sonra sert bir ayak sesi, sonra bir gürültü,sonra gürültüler; gene çeker içine kafasını kaplumbağa. Akdeniz kıyılarında hayat ne güzeldir.Bir kadının elini tutarsın.Güneş yakmaz ısıtır; kalbin üşüyen dokularını ısıtır.Tehlikeli ayak sesleri kaybolmuş Her ses bir serenat,her ses bir yaşama aşkının türküsüdür. Çekinmeden, korkmadan sevmek istersen sevebilir,haykırmak istersen haykırabilirsin.Ve yürüyebilirsin kafanı kabuğundan çıkarıp Siz bir güneş altında,bir deniz kenarında bir kaplumbağanın duymak istediği güvenliği hayatınızda hiç duydunuz mu?Duydunuz mu bu güvenliği Gerine gerine :–Hürüm, yaşıyorum, benim, diyebildiniz mi? Kaplumbağalar pek diyemezler bunu,ama siz de diyemezsiniz. Saat dokuzda işbaşında olmak var.Biriken borçları ödemek…Kızdırmamak kimseyi…On ikide paydos,bir buçukta iş…Akşamın beşi bir türlü gelmez Cepte para kaplumbağao kadar az ki, dolmuşla otobüs arasında tercih yapmak;Kant felsefesi üzerinde düşünmekten çok daha uzun sürer Sev, sevmezsin;yaşa yaşayamazsın…Işıklı vitrinler, fiyakalı otomobiller…Kürklü, yumuşak, gülümseyen kadınlar…Hepsi sahillerin öteki tarafındadır Ve bir kere gelmişsin dünyaya. Yaşamak,göğsünü benim diye döve döve yaşamak.,yaşadığını duya duya yaşamak.Ayın sonu, cepte iki buçuk lira … Saat dokuzda işin başında olacaksın. On ikide yemek tatili.Bir buçuk,beş…Her gün bu, bu her gün.Başını dışarı uzatmayan kaplumbağa gibi. Şu sırtımdaki kabuktan soyunsam;bir dikilsem, haykırsam güneşlerin ve yağmurların altında,bin yıllık baskıların isyanıyla haykırsam:-Ben de varım , ben de insanım ,sevmek istiyorum ben de,sevilmek istiyorum ben de Bir elde sefertası Saat dokuzda gelmezsen olmaz. Saat on ikide sefertasını açacak ve makarnayı çatallayacaksın Sonra emekliye ayıracaklar seni.Çürümüş vücudunda hayatın karşısında, fırlatılmış bir tükürük gibi yalnız bırakacaklar seni.Akdeniz kıyılarında bir neşeli bir kadınla el ele yürümenin tadını tadamadan, sufli bir köşede ölümü bekleyeceksin.Korkutulmuş bir kaplumbağa gibi, başı daima kabuğunun içinde , daima ürkek, daima haykırmadan, yaşamın türküsünü çağırmadan. Karşı sahillerde ışıklar…Karşı sahillerde en neşeli kahkahalar…Sokulursan yanlarına, bir budala bir aciz, bir sünepe diye bakarlar sana.Sen bin yılın ürkek , bin yılın koşmasını bilmeyen zavallı kaplumbağasısın. Çocuklardan ne haber, çocuklardan?Adam olacaklarına karşı sahillere çıkacaklarına itimadın var mı?Bak şimdiden alay ediyorlar seninle.Ya karın, yandaki komşu karısının elbiselerini kıskanmıyor mu? Sen bağır istediğin kadar: — Hanım hepsi bu, yetmiyor para. Kızdığı zaman vereceği cevap, bütün kadınların kızdıkları zaman verdiği cevabın aynıdır: —- Sen adam mısın? Düşün adam mısın sen? Sen bir kaplumbağasın.İçine çekik ,ters çevrilmekten, örselenmekten korkan bir kaplumbağa Bin yıl yaşadın, bin yıl daha yaşayabilirsin.Hayatta bir şey, bir tek şey vardır: — Yaşayabildim, demek. Diyemiyorsan gel yanıma, gel buraya; gel dertleşelim ve istersen arayalım kaplumbağa olmamaktan nasıl mümkündür kurtulmak

Alıntı

__________________
Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine...

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
anlamli, aynalar, bir bardak sutun hatri hikayesi, birakin, cocuklar, deniz yildizinin oykusu, dini hikaye, gitmek, goz, hikaye, hikayeler, hikayesi, hizasi, kaplumbaga hikayesi, kirik, komurluk, kufe hikayesi, lafazan, lafazan ailesi, lafazan chat, lafazan fm, lafazan mobil chat, lafazan mobil sohbet, lafazan muhabbet, lafazan net, lafazan radyo, lafazan sohbet, lafazan.net, lafazanfm, medya, mutluluk, ordek, oyku, oynasin, pesinden, sessizce kara hikayesi, sohbet, sohbet chat odalari, sohbet odaları, sosyal, tahta perdedeki civi, yanmak, yolumuzdaki engeller


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Evcilik Oynayan Erkekler, Futbol Oynayan Kızlar Liaaa Aile Evlilik ve Çocuklar 0 30 Ekim 2012 15:17
Alevi açılımına AKP'nin alevi vekilinden sert tepki Lucifer Haber Arşivi 0 28 Ocak 2010 17:24
Mum aleviyle oynayan kedinin öyküsü.. aLdiana Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 19 Şubat 2008 21:01
Vay Kedinin Haline Hasan Komedi ve Mizah 0 07 Temmuz 2006 11:30