IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 08 Kasım 2011, 17:43   #31
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilecik il arşivi





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


BİR RÜYADAN DOĞAN DEVLET: OSMANLILAR"
Osman Bey sık sık Şeyh Edebalı'nın ziyaretine gider öğütlerini dinlerdi.Misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüya şöyle idi.Şey Edebalı'nın koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi.Göğsünden bir ağaç bitti.Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri,kökleri tüm dünyaya sardı.Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu.İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar.Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti.
Osman Bey rüyasını Şeyh Edebalı'ya anlatır.Edebalı rüyayı şöyle yorumlar:"Oğul Osman,Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun,kızım Malhun Hatun senin helâlin olsun."der.Edebalı'nın bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun(Rabia Bala Hatun)ile evlenir.
Bu rüyadan doğan Osmanlı Devleti tam 6 asır Devlet-i Muazzama olarak üç kıt'ada hüküm sürdü.Osman Gazi'nin soyundan gelen Padişahlardan bazıları 50 yıl bazıları birkaç ay Tahtta kaldı.Büyük bir devlet kuran Osman Gazi öldüğünde kendisinden geriye şahsi mirası olarak bir atı bir kılıcı bir çizme ve birde çadırı kaldı...

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 08 Kasım 2011, 17:43   #32
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilecik il arşivi





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


ARMANIN AÇIKLAMASI :



SAĞDA : TÜRK BAYRAĞI



SOLDA : HİLAFET SANCAĞI



BAYRAKLARIN ORTASINDAKİ ELİPTİK ŞEKLİNDE KALKAN VE KAVUK :



Kalkanın çevresindeki 12 Yıldız, 12 Burcu temsil eder. Yıldızların çevrelediği merkez ise Türk Devletidir. Yani Kainatın Merkez Devleti. Kavuk ise, geleneğe bağlılığı gösterir.



SOLDAKİ ÇİÇEKLER : Devletin Hoşgörüsü ve Sevgisini



SOLDAKİ TERAZİ :Devletin Adaletini



TERAZİNİN ALTINDAKİ KİTAPLAR :Kuran-ı Kerim ve Hukuk Kitabı



SAĞDA VE SOLDAKİ SİLAHLAR :Güçlü Türk Ordusunu



TEPEDEKİ GÜNEŞ :Devletin Büyüklüğünü



GÜNEŞİN İÇİNDEKİ YEŞİL TUĞRA :Osmanlı Hanedanlığını



TUĞRANIN ALTINDAKİ AY :Dünyadaki tüm Müslümanların koruyuculuğu



MADALYONLARIN ASILI OLDUĞU AKSAM :Köklü Türk Kültürünü



ASILI MADALYONLAR : Korunan ve İdare edilen çeşitli Milletler

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Kasım 2011, 17:43   #33
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilecik il arşivi




Dursun Fakı
Karaman’da doğmuş, Şeyh Edebalı’nın öğrencisidir. Dursun Fakıh; tefsir, hadis, fıkıh bilimlerini okumuştur. Osmanlı Devletinin kuruluşuna şahitlik etmiş bir Türk Bilginidir . Şeyh Edebalı’nın kızını alarak damadı ve Osman Gazi ile de bacanak olmuştur.
28 Eylül 1299 yılında Karacahisar fethedildikten sonra, Osman Gazi adına Cuma Hutbesini okuyup, Cuma Namazını kıldırmıştır. Böylece, hem Osman Gazi’nin hür ve tam İstiklal sahibi bir Devlet Başkanı olduğunu, hem de Osmanlı Devletinin İstiklalini dünyaya ilan etmiştir.
Dursun Fakıh, Osmanlı Devletinin ilk imam-hatibi ve ilk kadısı olma şerefine elde etmiştir. “Gazavetname” adlı bir eseri bulunmaktadır. Anadolu’da milli birlik ve milli kültür birliğinin oluşmasına hizmet eden bir Türk Büyüğüdür.1327 yılında vefat etmiştir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Kasım 2011, 17:43   #34
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilecik il arşivi




Çağını yakalayan organizasyon: Ahilik

21. yy. başlarında, tüm dünya devletlerinin ve toplumlarının yaşamlarını ilgilendiren medeniyet, demokrasi, insan hakları, serbest pazar ekonomisi, gelir dağılımı vb. kavramların paradokslarla iç içe olduğunu görüyoruz. Tarım ve sanayiden sonra üçüncü dalga dediğimiz ‘bilgi çağı’nda, iletişim ve teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerlediği halde medeniyet geriliyor ve insanlık yaşanmaz hale sokuluyor. İşte çevremiz, işte dünyamız.

–İnsanlık ailesinin tüm üyelerinin niteliğindeki onuru, eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,

–İnsanın zorbalık ve baskıya karşı son bir yol olarak ayaklanmaya başvurmak zorunda bırakılmaması için, insan haklarının hukuk düzeni ile korunması gerektiğini,

–Uluslararası dostça ilişkiler geliştirmeyi özendirmenin temel olduğunu...

İlan ederek 10.12.1948’de yayınlanan ve Türkiye’nin de onayladığı “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” ile onun temel hükümlerinden yola çıkan bunca ulusal ve uluslararası anayasalar, yasalar, sözleşmeler ve benzeri düzenlemeler kâğıt üzerinde durmaktadır.

Öte yandan insanlık katledilmekte, ülkeler savaş vb. tehdit korkuları ile yaşatılmakta, yolsuzluklara ve hırsızlığa prim verilmekte, haklı olan değil, güçlü olan ortaya çıkarılmakta; üstelik ahlâk ve insanlık için vazgeçilmez temel değerler, dini inançlar yozlaştırılmakta ve giderek aşındırılmaktadır.

Yarım asırdan beri dünyada güya uygulanmakta olan “Serbest Pazar Ekonomisi” rekabet kurallarını altüst etmekte, haksız kazanç ve temellüklere sahne olmakta; hür teşebbüs gücünü kösteklemektedir. Ayrıca sosyal barışı, sosyal adaleti tehdit eden gelir dağılımı giderek bozulmaktadır. Halen dünya kaynaklarının yüzde 40’ını dünya nüfusunun yüzde 5’i kullanmakta. Buna karşılık milyarları aşan insanlar ise açlık ve yoksulluk sınırlarında mücadele etmektedir.

Ülkemizde yaşanan sosyal, ekonomik ve siyasal olguların yukarıdaki sayılan kavramların gerçek temel fonksiyonlarını gösterdiğini ifade etmek oldukça zordur. Son 10 yıldan beri milli gelir, dış ticaret, işsizlik, istihdam, gelir dağılımı, iç ve dış borç yükü, yabancı sermaye vb. ekonomik göstergeler ortada. Buna karşılık A’dan Z’ye güven duygusunun sarsıldığı, hırsızlığın, yolsuzluğun had safhaya geldiği, ahlâki ve kültürel değerlerin yozlaştırıldığını gösteren sosyal veriler de kamuoyunca bilinmekte.

21. yüzyılı gösteren rakamları ters yazıp yeniden okuduğumuzda 12. yüzyıla ve sonraki yüzyıllara doğru gittiğimizde toplumumuzun çalışanı ile çalıştıranının, üretici ile tüketicisinin ahlâk ve etik değerler ile iş ve meslek anlayışını; “Ahilik kültürü ve ekonomisi”ni daha iyi görmüş olacağız.

Ahilik, Müslüman–Türk toplumunun 13. yüzyıldan sonra iktisadi, sosyal ve kültürel alanlarda gelişimini sağlayan, mesleki dayanışmayı san’at ve ahlâki değerlerle koruyan “ilk Türk esnaf birlikleri”nin adıdır. Bu birlikleri kuranlar Ahilerden meydana geliyordu. Ahi kelimesi Arapça olup, “kardeşim” demektir. Ahi sözcüğünün karşılığı kardeşlik anlamında Divan–ı Lügati’t–Türk’te ve Tibetü’l–Hakayık’ta “akı” olarak kullanılmış olmasıyla, ahi kelimesi eski ve orta Türkçede eli açık, cömert, yiğit anlamına gelmektedir. Burada, “ahi” kelimesinin, Türkçe “akı” sözcüğünden geldiği üzerindeki görüşler sadece anlam benzeyişinden değil, bu sözcüğün ortaya koyduğu mertlik, alplik, yiğitlik, eli açıklık, misafirperverlik hasletlerinin ve Ahiliğin ifade ettiği sanat ve ticaret kurum ve kurallarının Orta Asya Türkleri arasında çok yaygın olmasındandır. (1) Ahi, bu özellikleriyle vicdanını kendi üzerine gözcü koyan “adam” demektir.

“Ahilik” kardeşler topluluğu veya teşkilatı manasına gelmektedir. Bu teşkilatın temel felsefesi inanç ve ibadetin sanat ve meslekte bütünleştirilerek “dayanışma”, “itidal” ve “kanaatkârlık” gibi birtakım toplumsal ve ahlâki ilkeler etrafında kümelenmektedir. Amacı, yerleşik hayata geçen ve kentleşen bir toplumun insanlarını yardımlaşma duygusu altında toplayarak teşkilatlanmalarını sağlamaktır. Bu nedenle, Ahi kuruluşlarında ticarete değil ihtiyaca; kâra değil helâl kazanca yönelik faaliyet tarzı yaygındır.

Ahiliğe girmenin özellikleri “Kuvvetli bir yürek, yâni şecaat, pazu kuvveti, gayret, iyi bir at, hususi bir elbise, yay, iyi bir kılıç, süngü, uygun arkadaş” olarak sıralanmıştır. (2)

Bu özellikleriyle alpler ve gaziler topluluğu Ahilerin, Anadolu’da yerleşik olarak mesleki, ticari ve sosyal faaliyetlerini sürdürmelerini ve gelişmelerini koruyup gözettiklerinden dolayı, Ahilerle yakın ilgileri olduğu söylenebilir.

Anadolu’da Ahiliğin kurulması ve köylere kadar teşkilatlanması devrin şartlarının gösterdiği siyasi, iktisadi ve sosyo–kültürel bir ihtiyaçtan doğmuştur. Dayanışma, yardımlaşma, doğruluk ve adalet ve ahlâk prensipleriyle Ahiler sağlam bir kültür hazinesi oluşturmuşlardır. Anadolu Ahilerinin bu kültür hazinesinin en büyük dayanağı da İslâm kültürü ve medeniyeti olmuştur. Aklın ve imanın süzgecinden geçirerek benimsedikleri İslâm kültürünü ve medeniyetini, onlar manevi değerler bakımından hiçbir yardım ve desteğe muhtaç olmadığı gerçeğini kabul etmişlerdir.

Ahilerin özellikleri

1304–1369 yıllarında yaşayan Faslı dünya seyyahı İbn–i Batuta, Seyahatnamesi’nde Ahilerden şöyle bahsetmektedir: “Bunlar Anadolu’ya yerleşmiş bulunan Türkmenlerin yaşadıkları her yerde, şehir, kasaba ve köylerde bulunmaktadırlar. Memleketlerine gelen yabancıları karşılama, onlarla ilgilenme, yiyeceklerini, içeceklerini, yatacaklarını sağlama, ihtiyaçlarını giderme, onları uğursuz ve edepsizlerin ellerinden kurtarma, şu veya bu sebeple bu yaramazlara katılanları yeryüzünden temizleme gibi konularda bunların eş ve örneklerine dünyanın hiçbir yerinde rastlamak mümkün değildir...”

İbn–i Batuta Ahilerin çok misafirperver olduklarını, aynı zamanda o beldenin asayiş ve güvenliğini sağlama gibi önemli görevleri yüklendiklerini anlatmaktadır. (3)

Diğer bir kaynakta Ahilerle ilgili şu özellikleri görmekteyiz: Doğru sözlülük, sadâkât (bağlılık) veya ahde vefa, emaneti korumak, yalan söylememek, yetimin malına el sürmemek, düşkünün elinden tutmak, ihsanda bulunmak, misafir dâvet etmek, Allah için sevme ve Allah için kızma, bütün bunların üzerinde hayâ etmektir.

Öyle anlaşılıyor ki, Ahi Evran ve onun kurduğu birliklerin, Türk esnaf ve sanatkârları üzerindeki kültürel denetimini asırlarca devam ettirdiği bir gerçektir. (4)

Ne var ki, bu gelenek ve görenek günümüzde etkisini kaybederek iş ve çalışma hayatımızda giderek bozulmaya başlamış ve bugünkü işçi–işveren çatışmalarına kadar gelmiştir. Ahlâki değerlerin yozlaştırıldığı ve aşındırıldığı 21. yüzyılın ilk yıllarında ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kalan günümüz Türkiye’sinin ve Türk insanının Ahi topluluğu değerlerini ne kadar aradığı tartışılamaz

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Kasım 2011, 17:43   #35
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilecik il arşivi




ahilik nasihatlari
harama bakma
nefsine hakim ol
haram yeme
doğru,sabirli,dayanakli ol
yalan söyleme
büyüklerinden önce söze başlama
kimseyi kandirma
kanaatkâr ol
dünya malina tamah etme
yanliş ölçme
eksik tartma
kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini,
hiddetli iken yumuşak davranmasini bil
kendin muhtaç iken bile başkasina verecek kadar cömert ol
din ve mezhep ayriliği gözetmeden bütün insanlara karşi sevgi besle
toprağa bağlan
suyu israf etme
ağaç dik
güçlü olmak için kur'an-i kerim oku
baği bahçeyi viran birakma
hadis ezberle
bildiklerini öğret
faydaliyi faydasizi ayirmasini bil

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Kasım 2011, 17:44   #36
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilecik il arşivi





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.




Siz orada yalnız düşmanı
değil, Milletin makus
talihini de yendiniz...
K. ATATÜRK

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
  • Bilecik Görüşmeleri
  • Büyük Nutukta Bilecik Görüşmeleri
  • Büyük Nutukta İkinci İnönü Muharebeleri
  • II. İnönü Telgrafları
<IMG width=169 height=13>
Milli Mücadele'nin en önemli aşamalarından biri olan Bilecik Görüşmeleri:
Bilecik Görüşmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin toplanmasından sonra, İstanbul Hükümeti'nin Ankara Hükümeti'yle yaptığı ilk resmî görüşmedir 5 Aralık 1920 tarihinde yapılmıştır.
İstanbul'un 16 Mart 1920'de İtilaf Devletleri'nce işgal edilmesinden ve hükümeti yeniden Damat Ferid Paşa'nın kurmasından sonra iyice sertleşen Ankara - İstanbul ilişkileri, Ferid Paşa'nın Kuva-yı Milliye'yi bastırma çabalarından sonuç alamaması üzerine yeni bir sürece girdi. Damat Ferid Paşa Hükümeti istifa etti ve yerine Ankara ile uzlaşma yanlısı Tevfik Paşa Hükümeti kuruldu. Yeni hükümetin dahiliye nazırı Ahmed İzzet Paşa, ilk iş olarak Ankara Hükümeti'yle görüşme isteğinde bulundu. Bilecik'te yapılan görüşmede İstanbul Hükümeti'ni Ahmed İzzet Paşa ile bahriye nazırı Salih Paşa, Ankara Hükümeti'ni ise Mustafa Kemal ile Batı Cephesi Komutanı Miralay İsmet Bey (İnönü) temsil ettiler. Ankara'dan Mustafa Kemal ile birlikte yola çıkan Kuva-yı Seyyare komutanı Çerkeş Ethem, İsmet Bey'le aralarındaki sürtüşme yüzünden Eskişehir'de treni gizlice terk ederek görüşmelere katılmadı.
Mustafa Kemal'in Ahmed İzzet ve Salih paşalarla Bilecik'teki görüşmesi, İstanbul Hükümeti'nin umduğu gibi gelişmedi. Mustafa Kemal, Tevfik Paşa Hükümeti'ni temsil eden heyete, Ankara Hükümeti'nin üstünde bir güç tanımadığını, dolayısıyla kendilerini İstanbul Hükümeti'nin temsilcileri olarak kabul etmediğini açıkladı. Bunun üzerine görüşmeler kimlik ve yetki söz konusu olmadan yapıldı. Görüşme sonrasında da İstanbul'a dönmesine izin verilmeyen heyet Ankara'ya götürüldü.
Ahmed İzzet ve Salih paşalar. Mart 1921'e değin Ankara'da kaldılar. Ankara Hükümeti'nin sanılandan daha güçlü olduğuna ilişkin gözlemler edindiler ve bunu Tevfik Paşa'ya bildirdiler. Bununla birlikte gene de İstanbul'a dönmek istiyorlardı. Kendilerinden, Ankara Hükümeti'ne karşı herhangi bir girişimde bulunmayacaklarına ve İstanbul Hükümeti'nde görev almayacaklarına ilişkin söz alındıktan sonra İstanbul'a dönmelerine izin verildi.

(Ana Brittanica)

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Atatürk Bilecik'te
Mustafa Kemal Atatürk'ün büyük nutukta Bilecik görüşmeleriyle ilgili söyledikleri:
İstanbul'da Tevfik Paşa iş başına getirildi. Dahiliye Nazın olarak Ahmet İzzet ve Bahriye Nazın olarak Salih Paşa'lar Hükümet'te bulunuyorlardı. Tevfik Paşa Hükümeti hemen bizimle ilişki kurmak istedi. Bu görevi, başlıca Ahmet İzzet Paşa üzerine aldı. İzzet Paşa, Saray kurmaylar kurulunda bulunan bir subayı, birtakım notlarla Ankara'ya gönderdi. Bu notlarda, eskisine göre daha elverişli koşullarla örneğin Osmanlı egemenliği altında İzmir'de Yunanlıların bir özel yönetim kurmalarını kabul etmek gibi koşullarla barış yapılması umudunda bulundukları, her şeyden önce de İstanbul Hükümeti ile bir uzlaşmaya varmanın önemli olduğu bildiriliyordu.
Ahmet İzzet Paşa'nın ve İstanbul Hükümeti'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve Hükümeti'nin nitelik ve yetkilerini bilmedikleri, bu yetmiyormuş gibi, İstanbul'da bir Hükümet kurmayı ve o yoldan ulus ve yurt yazgısıyla ilgili sorunları çözümlemeyi düşündükleri görülüyordu.
Ahmet İzzet Paşa'ya ve Tevfik Paşa Hükümeti'ne durumu bildirmek ve iyice aydınlatmak amacıyla gereken bilgi ve düşünceleri ayrıntılı olarak yazdırıp, Ankara'ya gelen özel görevliye verdik ve kendisini 8 Kasım 1920'de İnebolu'ya doğru yola çıkardık.
12 Kasım 1920 günü, Zonguldak'tan Yüzbaşı Kemal imzalı kısa bir telyazısı aldım. Bunda: "Kapalı bir teli çekmek üzere İstanbul'dan gönderildim." deniliyordu. Söz konusu kapalı tel, Dahiliye Nazın İzzet Paşa imzalı idi. İstanbul'da 9 Ekim 1920'de yazılmıştı.
Bu telyazısında, İstanbul ile Zonguldak arasında Fransız telsiziyle haberleşmeye Fransız temsilcisinin izin verdiği bildirildikten sonra: "Hükümet ile bir uzlaşma ilkesi kabul olundu mu? Kabul olundu ise, nerede buluşulabilir ve oraya hangi yolla gelmek uygun olur?" diye sorulmakta idi (...)
Baylar, Tevfik Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Salih Paşa zamanın büyük adamlan gibi tanınmışlardı. Ulus bunları akıllı, ölçülü, uzakgörülü biliyordu. Bunun için Damat Ferit Paşa çekilip de yerine, bu kişilerin önderliğinde bir Hükümet iş başına gelince, herkeste türlü türlü umutlar uyandı. Tevfik Paşa Hükümeti'nin hemen Ankara ile ilişki araması üzerine, kamuoyunca kendisinin temiz yürekli olduğu yargısına varılmaması için bir neden düşünülemezdi. Herkes, Tevfik Paşa Hükümeti'nin iş başına gelmesini uğurlu saydı. Bu Hükümet'in, ülkenin ve ulusun en üstün çıkarlarını sağlamanın yollarını ve araçlarını bulmadan iş başına gelmiş olmasını kabul etmek ve ettirmek gerçekten güçtü. Özellikle, kendileri de İstanbul siyasa çevrelerinde ve basında kullandıkları dille, kamunun yargısını destekleyecek bir tutum içine girmiş bulunuyorlardı:
Biz, gerçek durumun, kamunun sanısı ve kanısı gibi olmadığına iyice inanıyorduk. Ama, kamuoyunu inandırmaya yarayacak koşullan hazırlamadan, İstanbul'un, kurtuluş yolu olarak ileri sürdüğü uzlaşma ve buluşma önerilerini kabul etmemeyi uygun bulmadık. Onun için, özellikle İzzet ve Salih Paşalardan oluşacak bir kurulla Bilecik'te buluşmayı uygun gördük. Bu kişilerle görüştükten sonra, kamunun sanı ve kanısının hepten temelsiz olduğunun anlaşılacağına kuşkum yoktu. Bir de, her ne olursa olsun, kamuoyunca yukarıda belirttiğim nitelikte tanınmış olan bu kişilerin İstanbul'da Hükümet kurmasının ulusal amaç için ne denli zararlı olduğu meydanda idi. Bunun için buluşmamızdan sonra da kendilerinin geri dönmelerine izin vermemek gerektiği; bence doğaldı, işte bu düşünceler üzerine, İzzet Paşa Kurulu ile Bilecik'te buluşma kararlaştırıldı. Buluşma, 2 Aralık'ta değil, 5 Aralık 1920'de oldu.
Biliyorsunuz ki, kendileriyle Bilecik'te buluşmaya İzzet Paşa'nın istek ve önerisi üzerine karar vermiştik. Kurul, ayın dördünden beri beni Bilecik istasyonunda bekliyordu. Kurulda, İzzet ve Salih Paşalarla elçilerden Cevat, Ziraat Nazırı Hüseyin Kâzım, Hukuk Danışmanı Münir Beyler ve Hoca Fatin Efendi vardı. Bilecik istasyonunun bir odasında birleştik, ismet Paşa da yanımızda idi. Görüşme şöyle oldu: Ben, ilk olarak: "Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti Başkanı" diyerek kendimi tanıttıktan sonra; "Kimlerle tanışıyorum?" diye sordum. Salih Paşa benim ne demek istediğimi kavrayamayarak, kendisinin Bahriye ve İzzet Paşa'nın Dahiliye Nazırı olduğunu anlatmaya kalkışırken ben hemen, İstanbul'da bir Hükümet'in varlığını tanımadığımı ve kendilerini o Hükümet'in adamları olarak kabul etmediğimi, eğer İstanbul'daki bir Hükümet'in Nazırları olarak görüşmek istiyorlarsa, kendileri ile görüşemeyeceğimi söyledim. Ondan sonra, kimlik ve yetki söz konusu olmaksızın görüşmek uygun bulundu.
Konuşmanın kimi evrelerinde Ankara'dan bizimle birlikte gelen kimi milletvekili arkadaşları da bulundurdum, İstanbul'dan gelen kişilerin hiçbir sağlam bilgi ve görüşleri olmadığı, birkaç saat süren konuşma ile anlaşıldı. En sonunda, İstanbul'da dönmelerine izin vermeyeceğimi ve birlikte Ankara'ya gideceğimizi kendilerine bildirdim.
Konuşmanın kimi evrelerinde Ankara'dan bizimle birlikte gelen kimi milletvekili arkadaştan da bulundurdum, İstanbul'dan gelen kişilerin hiçbir sağlam bilgi ve görüşleri olmadığı, birkaç saat süren konuşma ile anlaşıldı. En sonunda, İstanbul'a dönmelerine izin vermeyeceğimi ve birlikte Ankara'ya gideceğimizi kendilerine bildirdim.

Beklemekte bulunan trenle yola çıkıldı. 6 Aralık 1920'de Ankara'ya geldik, İstanbul Kurulu'nu, istekleri dışında alıkoymuştum; ama bunu kamuya duyurmayı yararlı bulmadım. Çünkü, İzzet ve Salih Paşalardan ve öbür kişilerden Ulusal Hükümet işlerinde yararlanmayı düşünerek onurlarım korumak istedim. Bu amaçla, Ankara'ya gelir gelmez basma verdiğim resmî bildiride, söz konusu kişilerin, Büyük Millet Meclisi Hükümeti'yle görüşmek gibi bir sözde nedenle İstanbul'dan çıktıklarını; ülkenin iyilik ve esenliği uğrunda daha verimli ve etkili olarak çalışmak üzere bize katıldıklarını açıkladım.
Sayın Baylar, Ankara'da bulunan İstanbullu konuklarımıza bir, bir buçuk ay süren konukluktan sırasında çok şeyler gösterebildiğimizi sanıyorum. Başkaldıran Etem ve kardeşlerinin kuvvetleri ortadan kaldırıldı. Yunanlıları, üç günde İnönü'de yendik. Büyük Millet Meclisi'nin kıvanç ve gönül rahatlığı duyacağı yeni bir dönem açıldı. Ama İzzet ve Salih Paşalar bunların hiçbirinden kıvanç duymuş görünmüyordu; yurt özlemine tutulmuş gibi, ne olursa olsun İstanbul'a dönmek istiyorlardı.
İnebolu'ya gelmiş olan özel görevli aracılığıyla Ziya Paşa'ya ve arkadaşlarına gönderttiğim yanıtta, verdikleri bilgiye teşekkürden sonra: "İzzet ve Salih Paşalar, ortak amacımızın kesin gereği olarak Ankara'da kalmışlardır." dedim. Kendilerinin de İstanbul'da işbaşında kalmaları uygun ise de, iktidardan düşmeden önce, hepsinin -şimdiden elaltında bulunduracakları güvenli ve hızlı bir araçla- hemen Anadolu'ya gelmelerinin, yurdun yüksek çıkarları için gerekli olduğunu ve böylelikle yapacakları hizmet ve özveriye ulusça pek çok değer verileceğini yazdım.
Baylar, Ankara'da bulunan İzzet ve Salih Paşalar bir türlü Ankara'ya ısınamadılar. İstanbul'daki aileleri yanına gitmelerine izin vermemizi, kendileri ya da aracıları, boyuna rica ediyorlar ve İstanbul'a dönüşlerinde hiçbir siyasal görev almayacaklarına söz veriyorlardı. 1921 yılı Mart başlarında İsmet Paşa'nın kimi işler için Ankara'ya gelmiş bulunduğu bir sırada, paşalar ricalarını yenilediler. Bir gün ismet Paşa'nın da katıldığı bir Bakanlar Kurulu toplantısı sırasında Ahmet İzzet Paşa daireye gelerek haber göndermiş, ismet Paşa kendisiyle görüştü, İzzet Paşa, bizim isteğimiz üzerine, İstanbul'da siyasal görev almayacağına, uzun uzadıya açıklamalar yaparak söz vermiş ve İstanbul'daki ailesinin yanına dönmek için izin rica etmiş; Salih Paşa'nın da böylece söz vererek serbest bırakılması ricasında bulunduğunu söylemiş.
İsmet Paşa bu açıklamayı ve ricayı Bakanlar Kurulu'na ulaştırdı (...) Bakanlar Kurulu bu paşalann İstanbul'a dönmelerinde bir sakınca görmedi. Ama ben, Ahmet İzzet Paşa ve arkadaşının verdikleri sözde doğruluk ve içtenlik olmadığı; İstanbul'a dönünce, İstanbul Hükümeti'nde yüzde yüz görev alarak bizi tedirgin etmeyi sürdürecekleri kanısında bulunduğumu söyledim. "Namusları üzerine söz veriyorlar." dendi. Bu sözlerini, yazılı ve imzalı olarak verirlerse gönderilebileceklerini bildirdim, ismet Paşa bu önerimi yanımızdaki odada bekleyen İzzet Paşa'ya ulaştırdı, İzzet Paşa, hemen bir kâğıt kalem alıp, Hükümet'ten çekileceklerini, biz söz verme belgesi olarak yazmış, imzalamış ve yanılmıyorsam, Salih Paşa'ya da imza ettirmişti (...)
Gerçekten, İzzet ve Salih Paşalar İstanbul'a dönünce Hükümet'ten çekildiler. Ama, pek kısa bir süre sonra, yine o Hükümet'te, başka nazırlıkları üzerlerine aldılar ve bunu bize telle bildirdiler, İstanbul Hükümeti'nin Hariciye Nazırlığı görevini yüklenmiş olan İzzet Paşa, ulusa ve ülkeye yönelmiş olan büyük bir kötülüğün önüne geçmek için Hükümet'e girdiğini söyleyerek; bize de birtakım öğütler veriyordu.
Baylar, Ahmet İzzet Paşa, ekmeğiyle yetiştiği Türk Ulusu'nun içinde kalarak ona en acı ve kara günlerinde hizmet etmeyi, Vahdettin'in kulu olmaktan üstün görememişti. Dürrizade Esseyyit Abdullah'ın fetvasına bağlı kalıp, Padişah'ın buyruğu dışına çıkmakla suçlanmaktan ve dinsel cezalara çarpılmaktan çekindi (...)
Baylar, İzzet ve Salih Paşalar aylarca Ankara'da oturdular. Ulusal ilkelerimizi benimsemeleri koşuluyla kendilerine ulusal görev vermeye hazırdık. Yanaşmadılar. Bir kez olsun Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kapısından içeri ayak atmadılar. Ama bu Millet Meclisi'nin koyduğu yasalardan elbet bilgileri vardı. Bu yasaların buyruklarını ve Millet Meclisi'nin ve Hükümeti'nin İstanbul'a karşı belirlenmiş olan tutumunu çok iyi biliyorlardı. Bu yasalara ve bilinen duruma karşın, İstanbul'da yeniden iş başına geçip ulusal varlığın ve girişimlerin değerini ve erkini yok etmek; düşmanların elinde oyuncak olan Vahdettin'in egemenliğini sürdürmek için bütün varlıklarıyla çalışmalarına verilecek gerçek anlamın ne olduğunu ben söylemeyeceğim! Onu, Türk Ulusu'na ve Türk Ulusu'nun yeni ve gelecek; kuşaklarına bırakırım.
Baylar, sırası gelmişken, saygıdeğer Ulusuma, şunu öğütlerim ki: Bağrında yetiştirerek başının üstüne dek çıkaracağı adamların kanındaki, duyuncundaki öz mayayı çok iyi incelemeye dikkat etmekten, hiçbir zaman geri kalmasın!

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Mustafa Kemal'in İkinci İnönü Muharebeleriyle ilgili büyük nutukta söyledikleri:
Baylar, itilâf Devletleri'nin (Londra Konferansı'nda) Delegeler Kurulumuz aracılığıyla yaptıkları önerilerin yanıtını almayı beklemeden ve daha delegelerimiz yolda iken, Yunanlılar tüm ordularıyla bütün cephelerimize saldırdılar. Şimdi, izin verirseniz, size bu saldırıyı ve sonucunu anlatayım:
Yunan ordusunun, Bursa ve doğusunda önemli bir grubu; Uşak ve doğusunda da başka bir grubu vardı. Bizim kuvvetlerimiz de Eskişehir'in kuzeybatısında, Dumlupınar'da ve doğusunda olmak üzere iki grup idi. Bundan başka Yunanlıların, İzmit'te bir tümenleri; bizim de ona karşı, Kocaeli Grubumuz bulunuyordu. Yunanlıların Menderes boyundaki birliklerine karşı da birliklerimiz vardı. Yunan ordusunun Bursa ve Uşak gruplan, 23 Mart 1921 günü ilerlemeye başladılar, ismet Paşa komutasında bulunan Batı Cephesi birlikleri, bildirdiğim gibi, Eskişehir'in kuzeybatısında toplanmıştı. Kararımız, savaşı İnönü dayangalarında (mevzilerinde) kabul etmekti. Ona göre önlemler almıyor ve düzenlemeler yapılıyordu. Düşman, 26 Mart akşamı ismet Paşa'nın, birliklerini yerleştirdiği dayangaların sağ kanadı ilerisine yanaştı. Ertesi günü bütün cephede çarpışmalar oldu. Düşman 28 Mart'ta sağ kanadımıza saldırdı. 29'da her iki kanattan saldırdı. Düşman yer yer önemli basanlar elde ediyordu. 30 Mart günü sert çarpışmalarla geçti. Bu çarpışmalar da düşman yararına sonuçlandı.
Bundan sonra sıra bize geliyordu, ismet Paşa 31 Mart günü karşı saldırıya geçti ve düşmanı yenerek, 31 Mart'ı 1 Nisan'a bağlayan gece, gerisin geriye kaçmak zorunda bıraktı. Böylece Devrim Tarihimizin bir yaprağı ikinci İnönü Utkusu'yla yazıldı.
Baylar, düşman çekilirken Batı Cephesi Komutanı ile 1 Nisan günü yaptığımız yazışmalar o günün izlenimlerini saptayan belgelerdir. O izlenimleri yeniden canlandırmak için, izin verirseniz, o günkü yazışmalarla ilgili kimi telleri, olduğu gibi okuyacağım:

İsmet İnönü ve Atatürk arasında geçen İkinci İnönü Muharebeleriyle İlgili Telgraf Mesajları
Metristepe'den


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

1.4.1921
Saat 6.30 (18.30'da) Metristepe'den gördüğüm durum Gündüz bey kuzeyinde sabahtan beri direnen ve artçı olduğu sanılan bir düşman birliği sağ kanat grubunun saldırısı üzerine, dağınık olarak çekiliyor. Yakından kovalanıyor. Hamidiye yönünde karşılaşma ve çatışma yok. Bozüyük yanıyor. Düşman binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş alanını silahlarımıza bırakmıştır.
Batı Cephesi Komutanı
İsmet

İnönü Savaş Meydanında Metristepe'deBatı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay Başkanı ismet Paşa'ya
1.4.1921
Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Savaşlarında yüklendiğiniz görev kadar ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır. Ulusumuzun bağımsızlığı ve varlığı, çok üstün yönetiminiz altında şerefle görevlerini yapan komuta ve silah arkadaşlarınızın duyarlığına ve yurtseverliğine büyük güvenle dayanıyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil ulusun ters yazgısını da yendiniz. Düşman çizmesi altındaki yaslı topraklarımızla birlikte bütün yurt bugün, en kıyıda köşede kalmış yerlerine dek utkunuzu kutluyor. Düşmanın yurdumuzda sonsuz yayılma isteği, dayancınızın ve yurtseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu.
Adınızı tarihin övünç yazıtları arasına geçiren ve bütün ulusta size karşı sonsuz bir saygı ve bağlılık duygusu uyandıran büyük savaşınızı ve utkunuzu kutlarken, üstünde durduğunuz tepenin, size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir şeref alanı gösterdiği kadar, Ulusumuz ve kendiniz için yükseliş parıltılarıyla dolu bir geleceğin çevrenini (ufkunu) de gösterdiğini söylemek isterim.
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mustafa Kemal

Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne
Kıyım ve zorbalık (zulüm ve istipdat) dünyasının en kıyasıya saldırılarına karşı yalnız ve şaşkın kalan Ulusumuzun nesnel ve tinsel bütün yetenek ve güçlerini ruhundaki ateşle toplayan ve harekete getiren Büyük Millet Meclisi'nin Başkanı Mustafa Kemal Paşa
Yiğit erlerimiz ve subaylarımız adına, erlerimizle avcı hatlarında omuz omuza vuruşan tümen ve kolordu komutanları adına övgü ve kutlamalarınıza büyük bir övünçle teşekkür ederim.
Batı Cephesi Komutanı
İsmet

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Kasım 2011, 17:45   #37
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilecik il arşivi




SÖGÜT TÖRENLERİ

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Kasım 2011, 17:46   #38
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilecik il arşivi





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Kasım 2011, 17:46   #39
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilecik il arşivi





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Kasım 2011, 17:46   #40
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Bilecik il arşivi





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
arşivi, bilecik, il


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Bilecik Eczaneleri Sır Sağlık Köşesi 0 18 Eylül 2011 02:14
Bozüyük (bilecik) Sır Yöresel Yemekler 1 23 Ekim 2010 14:03
Bilecik güveci Sır Yöresel Yemekler 0 23 Ekim 2010 12:52
Bilecik mantısı Sır Yöresel Yemekler 0 23 Ekim 2010 12:50
Bilecik Üniversitesi YapraK Marmara Bölgesi 0 14 Eylül 2009 03:22