IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Etiketlenen Kullanıcılar

5Beğeni(ler)
  • 5 Post By Melodram

Yeni Makale Ekle Cevapla
 
LinkBack Makale Seçenekleri Stil
  #1  
Alt
Çevrimdışı
Melodram
Melodram - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Çıkmazlarım.
Yazan; Melodram 28 Kasım 2014, 01:49

Bu uzun yolculuğun şarkısı Motionless - The Windmill olsun.
Brian Crain - Rain de olabilir. Belki de hiçbiri olmaz.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Aynı pencereler, aynı yollar, aynı evler, aynı ışıklar.
Her şey bu kadar aynı ve ben kendimi aynı olan her şeye hiç olmadığım kadar yabancı hissediyorum, hem de uzun bir süredir.
Kendimle uğraşmayı ne zaman bırakacağımı bilmiyorum, her gün perdenin bir aralığından güneşi görmenin umut olabileceğini düşünüp, ne akla hizmet adımlar attığımı bilmiyorum. Bu kadar adıma rağmen, nasıl geride kaldığımı, geri çekildiğimi de anlamıyorum ve benim anlamadığım bir şeyi başka insanların anlamasını da beklemiyorum haliyle. Bütün neşenin arkasındaki karanlığı döküp, Ankara'nın ayazlarına dönüyorum.
Bundan şikayetçi değilim aslına bakarsak, insanları benden uzak tutmak için en etkili yöntem bu olduğu için rahatım ama içime girip dolaşmak zorunda kaldığım ve zamanı hiç yakalayamadığım bazı günler, kendimi dünyadaki en gereksiz insan gibi hissediyorum, ki belki de biz insanlar gerçekten gereksiziz.
Sonra hissetmenin bile benim için lüks olduğunu hatırlıyorum ve bu lükse sahip olup olmadığımı da tam kestiremiyorum, bazen dolu dolu yaşadığım şeylerin içinin boş olduğunu düşünüyorum, bazen neden oraya gittiğimi, neden onunla konuştuğumu, neden geri döndüğümü hiçbir şeyi bilmiyorum, anlam veremiyorum.
Bunu yapanın ben olmadığımı bile düşündüğüm oluyor ve bunun şakası da yok, başka bir şey tarafından yönetiliyor olmanın şakası olamaz.
Başka bir şey derken, kesinlikle bu başka insanlar değil, hayatım boyunca da olmadı zaten böyle bir şey, belki olsaydı en az 5 yıl daha genç olurdu içim ya da ben 5 yılın içinde kaybettiğim zamanları, kaybetmemiş olurdum ama şimdi oturup da geçmişin hesabını tutacak kafada da değilim.
Sıkılgan bir insan oldum galiba ya da tekrarlanan ama yapılmayan şeyler, verilen ama tutulmayan şeyler, söylenen ama unutulan şeyleri çok takar oldum kafaya.
Belki de, arkadaşlarıma konulan o obsesif kompulsif bozukluk benim ana vatanımdı, hobi olarak böyle davranıyordum, nerden bileyim.
Herkese yetip, kendime eksik gelmem, kendimi tamamlarken tam olan kısımlarımı yok etmem, bunların hiçbirine anlam veremem ben artık.
Aynı yerlerden eskimiş ve ayrı yerlerden tamamlanmak isteyen bunca insan, bunca duygu, bunca yara varken, bana göre kimse kimseye yetemez, kendi de dahil buna.
Ve kendine yetemeyenlerin, bunu insanlardan bekleyerek dibe batmasına da üzülürüm, üzülelim bence çünkü insanlardan fayda görmek için henüz çok genciz.
İnsanların beni kurtaracağına inanacak kadar perde inmedi henüz gözlerime, zaten ben bu yüzden o hiç anlayamadığım garip duyguların içinde kayboluyorum, hem de her gün biraz daha fazla.
ne olmak istediğim gibiyim ne de olmak istediğim yerdeyim, olmasından mutlu olduğum insanlar dışında çok da memnun değilim belki de etrafımda olanlardan, yeterince karışık olduğunun da farkındayım ama ben yetişemiyorum kendime.
Arkamdan atlı kovalar gibi düşünüyorum ve yazarak yetişmeye çalışırken parmaklarım su topluyor sanki, bazen de ayaklarım.
Yürürken hep ileri de güzel bir şeyin olduğunu hayal ediyorum, bazen sevdiğim adama sarılıyorum, ki buradaki sevdiğim adam tamamen içimizdeki duygusal boşluğun hayalidir, gerçek değildir, bazen yolun sonu istediğim sokağa çıkıyor, şehre çıkıyor, bazen hiçbir yere çıkmıyor ama yine de onu güzel bir şey olarak hayal edebiliyorum.
Sonra yaklaştıkça çirkinleşen her şey gibi, yolun kenarındaki su birikintilerine düşüyor hayallerim.
Sanırım buraya kadar edebiyatı parçalamış oluyorum, oysa sorun ne edebiyatta ne parçalamak da.
Parçalanmamızdaydı sorun.
Benim kadar düşünceleri seri geçiş yapan insanlar için, hayat zordur.
anlatmak istediklerini tam anlatamadan, yaşadığı başka bir şeyi hatırlayarak cümleyi oraya bağlayanlar için çekilmezdir bazen hayat.
Çünkü sen söylemesen de aklından geçirirsin cümlelerini ama karşıdakinin bundan haberi olmaz, işte tam da burada insanların birbirini kurtaramayacağını düşünüyorum, tam da burada kimsenin kimseye yetemeyeceği gerçeği çıkıyor ortaya.
Sonra yeniden başlıyoruz, en büyük yalan olan yeni sayfalara.
Yetmiyor, ne sayfalar ne de kelimeler yetmiyor.
Ne çabuk değişiyor düşündüğümüz şeyler, ne ara geliyoruz bu hiç inanmadığımız insanların yanına, ne zaman yürüyoruz bu kadar yolu, kimse bilmiyor.
Zamanı tutmak isterken, zaman içinde neden böyle kaybolduğumuzu kimse bilmiyor.
Hiç vakit bulamadığımızı iddia ederken bile geçen vakitlerin nereye gittiğini kimse bilmiyor.
Yol yakınken dönmemiz gereken o yolların nerede olduğunu kimse bilmiyor.
Bu kadar kızgınken insanlar birbirine, neden sevmek için uğraştıklarını kimse anlamıyor.
En olmadık zamanlarda gelen kahramanların, bal kabağına dönüşme ihtimali olduğunu kimse kabullenmiyor.
İnandığı şeylerin aslında heveslerden ibaret olduğunu kimse anlamıyor.
Biz kimseyiz işte, hiçbir şey bilmiyoruz saatlerce konuşsak bile.
Hiçbir şeyi anlamıyoruz, yıllarca okusak bile ve aslında en önemlisi de biz hiçbir şeyi kabullenmiyoruz.
Kabullenmek istemiyoruz.
Ne kaçan zamanı, ne giden insanları, ne olanları ne de olacakları, hiçbir şeyi kabullenmiyoruz, korkağız.
Ve her gün bu korkuyla yaşayarak, en büyük aptallığı yapıyoruz, evet üzgünüm çünkü gerçekleri değiştirebilecek kadar kahraman olamadım ben, siz de olamayacaksınız.
Çünkü hiçbir zaman kendi değerinizi bilmeyeceksiniz, bilince suçlu olacaksınız. İnsanlar kendinizi düşündüğünüzü anladığı an, saldıracak size, bencil olacaksınız.
Bir kez olsun, insanların sesini kısıp da sadece kendi sesinizi dinlerseniz, her şeyin güzel olduğunu göreceksiniz.
Çok bilmiyorum ben de bu duyguyu, sadece her şeyin böyle güzel olduğunu biliyorum, bunu gördüm, buna tanıklık ettim birkaç kez ama bu korkaklığımı bitirmedi.
Düşünsenize insanlar size sadece bakıyor ama siz kendinizi görüyorsunuz, o yüzden kendiniz için bütün tabuları yıkma hakkınız vardır. Bu hakkı elinizden alanlar yüzünden nefret ediyorsunuz
hem de hiç tanımadığınız insanlar bile var bunun içinde, adını bile bilmediğiniz insanlar var, hiç bilmeyeceğiniz insanlar.
Biz bu yüzden her gün uyandığımızda içimize dolan bütün sevgiyi, yorganın altına koyup da çıkıyoruz sokağa.
Her insan potansiyel bir suçlu, herkes bizim bir için düşman.
Bu nefret, en sevdiğimiz elbise gibi, hep onu giymek istiyoruz. Bir zarar göreceksek bunun suçlusunun kendimiz olmasını istiyoruz ama bırakmıyor insanlar, bırakmayacaklar.
Bırakın, insanlar kendilerini sevsin, bırakın kendilerinden nefret etsin.
inanın, bunun için size ihtiyaç yok.
İhtiyaç nedir ki, karşılandığı zaman haz veren karşılanmadığı zaman acı veren şeyler mi? Bir tek bunu öğrendim iktisattan ve hayattan öğrendiğim tek şey de, ihtiyaçlar beni hep üzmüştür çünkü hiç kimseye duygularımı karşılayacak bir mal, beni hazza ulaştıracak bir varlık muamelesi yapamadım ya da yapmadım diyeyim.
Peki bu ne işime yaradı?
Hayat eğrimi birazcık daha sola kaydırdı.
Yaşama talebim düştü, beni yaşatmak isteyenlerin arzı kırıldı.
Sola kaydık hepimiz.
Kaydığımız yerde keşfettiğimiz şeyin ne olduğunu da, ben söylemeyeyim artık, hepimiz oradayız ama birbirimizden hiç haberimiz yok ve hiç de haberimiz olmayacak, işte buna üzülürüz.

Melodram.



__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
Alıntı ile Cevapla
Görüntüleme 680 Yorumlar 0
Toplam Yorum 0

Yorumlar

Cevapla

Etiketler
Çıkmazlarım


Şu anda bu makaleyi okuyan kişi sayısı: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 
Makale Seçenekleri
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık