IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

4Beğeni(ler)
  • 2 Post By Melodram
  • 1 Post By Run
  • 1 Post By Run

Yeni Makale Ekle Cevapla
 
LinkBack Makale Seçenekleri Stil
  #1  
Alt
Çevrimdışı
Melodram
Melodram - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart İçindeki Elizabeth'i sev, Abby'e sahip çık.
Yazan; Melodram 24 Mart 2015, 19:00

Şarkımız; Aslında buna şarkı önermem abes olabilir ama terapi niyetine bir Roberto Cacciapaglia'dan bir şeyler dinleyebilirsiniz, Atlantico mesela. Asıl terapi de adamın soyadını okurken neşeleniyor olmak bence. Başlık nedeniyle ergenlerin istilası söz konusu olabilir-bak nerden nereye bağladım-, sakince kapıyı kırınız.

Şimdi elimde ‘hayatı yeniden keşfedeceğimi’ iddia eden bir kitap var, yaklaşık 1 aydır canım sıkıldıkça sayfalarını karıştırıyorum. Açıkçası içerik olarak beni pek tatmin etmese de, yine merakla okudum, içindeki şemalarda kendimi aradım; çünkü kitap şemalardan oluşuyor. Yani bizim doğarken belirlenen şemalarımızdan, her insanın bir şeması olduğundan ve bunu çözmeden kendini keşfedemeyeceğinden bahsediyor diyeyim kısaca ve başlayayım.

11 tane şemayı ele alan kitap da terk edilme, güvensizlik, dayanıksızlık, bağımlılık, duygusal yoksunluk, boyun eğicilik şemaları özellikle ilgimi çekti. Bunların içinde de kendimce en önemli yere koyduğumsa ‘duygusal yoksunluk’ oldu. Açıkçası diğer şemaların sonuçları tam da beklediğim gibi öyle bir durum olmadığını gösterdi. Duygusal yoksunluk şemasında ise yine verdiğim puanlar doğrultusunda pek de bundan yoksun olmadığımı ama puanlama da eğer bir soruya 5 ya da 6 puanını verdiysem, duygusal yoksun olacağımı öğrendim. Evet sonunda keşfettim. Ben bir duygusal yoksun-muşum.

Kendi hayatıma dönüp, kendi kendime çocukluğuma da indim haliyle; çünkü bunların altında hep çocuklukta yaşadıkların yatıyor, yani bu çocukla inme olayı bayağı ciddi bir şey, arada inmek lazım. Duygusal yoksunluktan kitap sorumlu olarak anneyi tutuyor. Annenin yeterince ilgilenmemesi sonucu veya baskıları sonucu ortaya çıkacağını söylüyor. Annemi suçlamak mı? Yok artık! Biraz daha içe dönük seyahatler yapıyorum ve aslında sorunun, küçükken hep yalnız olmamdan kaynaklandığını düşünüyorum. Annemin çalışıyor olması, onu sadece akşamları birkaç saat görebiliyor olmam bu yoksunluğun temelini atmış olabilir diyorum ve ilerliyorum.

Vakalardan biri olan Elizabeth ile aynı cümleleri kurduğumu fark ediyorum, iyi bir dinleyici olmak ama kimseye kendi sorunlarından bahsetmemek. Hatta bir cümlesi belki de benim başucumda yerini alabilecek kadar güzel. ‘’ Ben insanları onların beni anladığından veya onların beni anlamaya çalışmalarından çok daha fazla anlıyorum. ‘’ Yani güle güle ben, merhaba Elizabeth oluyor bundan sonrası biraz. Güçlü durmaya çalışan, güçlü de duran ama aslında içinde cam kırıklıkları üzerinde yürüyen bütün kadınlar biraz Elizabeth oluyor bu saatten sonra.

Sonra diğer bir ilgi çekici şemaya geliyorum. ‘’ Lütfen Beni Terk Etme ‘’ başlıklı terk edilme şeması. Şemaya göre yine zerre korkum yokmuş bundan, yani terk edilmekten korkma boyutum ailem ve yakın çevremin ölümüyle sınırlıymış ama bunun sonucunda da bağımlı olmadığımdan tek başıma ayakta kalabilirmişim hede höde. Peki Abby öyle mi? Değil. Kocasını kaybetmekten ölesiye korkan bir kadın; çünkü küçük yaşta babasını kaybetmiş. Yani çocukluktan gelen bu etki, 40 yaşında da devam ediyor. Kocası bir yere gittiği zaman, geç geldiği zaman onu kaybetmekten deli gibi korkuyor, onu özlüyor ama eve geldiği zamanda nefretiyle adamı boğuyor. İyi de bunun nesi Abby? Bu bildiğin bizim Ayşe, Fatma! Bu noktada anlıyoruz ki, kadın her yerde kadın. Şaka şaka. Bu bir rahatsızlık. Yani bizim toplumumuzdaki ilişkilerin özeti olan rahatsızlık bana göre. Delice bağlanma, delice sevdiğini söyleme ama paylaştığın hayatı birbirine zehir etme. Hatta buna bir nevi Othello Sendromu da diyebiliriz. Kaybetme korkusunun getirdiği ucu bucağı olmayan çılgın kıskançlıklar, ancak böyle tanımlanabilir. O zaman hepimizin bir noktadan sonra psikolojik yardım alarak hayatımıza devam etmemiz gerekiyor; çünkü kitap da yazmasa da benim kendi inandığım şey insanların hiçbir zaman değişmeyeceğidir, belki biraz dizginlenebilir o kadar.

Şimdi ben bunları niye yazdım, neden yazdım, istedim yazdım, çok basit.-Kemal Sunal’a sevgiler- Diyeceğim o ki; aslında ne fazla Elizabeth olmalıyız ne de fazla Abby. Abby’nin kurduğu cümlenin aynısını kuran insanlar tanıdığım için yazdım biraz da. Korktuğumdan. Şöyle bir bölüm geçiyor kitapta;

'
' Terapist: Eğer Kurt’ü-kocası- gerçekten kaybedersen sana ne olabileceğini hayal ediyorsun?
Abby: Bilmiyorum, onsuz başa çıkamazdım. Yaşayamazdım. Hayatımı onsuz düşünemiyorum.
Terapist: Hayatta kalabilmeyi becerebilir misin? Yemek yemeyi, giyinmeyi, kendini korumayı?
Abby: Hayır. Dünyada tek başıma yapamam. Sanırım o olmadan öleceğime inanıyorum. ''

Evet, hatırladık mı bu muhabbeti? Bence kesin hatırladık; çünkü her 10 kişiden biri kesinlikle sevdiği insan olmadan öleceğine inanıyor ve onsuz yaşayamayacağına. Bakın ya gerçekten hepsi bu kadar bağımlı bir psikolojik vaka ya da sevgiyi ‘ölmekle’ eş değer tutarak, karşılarındakini onları çok sevdiklerine ikna edebilecek kadar psikopat birer vakalar. Konu kadınlar üzerinden geçiyor diye ‘biz çok normaliz’ diye düşünmesin beyefendiler. Çünkü hepinizin içinde birer Patrick var, biliyorum ve konuyu burada kapatıyorum. Patrick kimdir, nedir, necidir sürpriz! Bilinmesi gereken tek şey ise; bu şemalar insanı bir küçüğü tek başına devirmiş, üzerine de 10 shot atmış kadar karıştırıyor, afallatıyor ve yersiz bir mutluluk yerleştiriyor bir kenarınıza. Çünkü henüz yeterince delirmediğinizi fark edebiliyorsunuz ya da gerçek bir deli olduğunuzu fark edip, koy diyorsun, koy da rahvan gitsin!


__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
Alıntı ile Cevapla
Görüntüleme 990 Yorumlar 3
Toplam Yorum 3

Yorumlar

Alt 26 Mart 2015, 23:38   #2
Çevrimiçi
Run
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: İçindeki Elizabeth'i sev, Abby'e sahip çık.




Keyifle okudum @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] emeğine sağlık diyorum. Aklıma takılan şey ise, hepimiz bir şeyler okuyoruz, duyuyoruz veya görüyoruz, çevremizdeki kişilere bu konular hakkın da hep öneri sunuyoruz, fikir veriyoruz. Bunların kaçını kendimiz uyguluyoruz acaba..

çünkü her 10 kişiden biri kesinlikle sevdiği insan olmadan öleceğine inanıyor ve onsuz yaşayamayacağına. Bakın ya gerçekten hepsi bu kadar bağımlı bir psikolojik vaka ya da sevgiyi ‘ölmekle’ eş değer tutarak, karşılarındakini onları çok sevdiklerine ikna edebilecek kadar psikopat birer vakalar

Bu kısım çok hoşuma gitti, hangimiz söylemedik ki. Hangi birimiz yapmadık ki, o söylediğimiz kişiler şimdi hayatımız da yok, ama hala yaşıyoruz ne garip. Bizler birer yalancıyız..

__________________
Hiçbir şey istediğim yok senden felek!
Ama yine de ucuz olsun ekmek
Ve pahalı olsun insan hayatı...
‘R.Hamzatov’
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Mart 2015, 00:03   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: İçindeki Elizabeth'i sev, Abby'e sahip çık.




''Terzi kendi söküğünü dikemez.'' durumunu fazla benimsiyoruz herhalde ya da başkalarının yaşadıklarına yorum yapmak daha kolay geliyor. Sonuçta içinde olmadığın bir şey hakkında yorum yaparken veya o kişilere destek verirken daha objektif bakabiliyorsun. Aslında insanlar kendi yaşadıklarına da biraz objektif bakabilseler, olayı sadece aşk ya da sevgi kavramlarıyla sınırlamasalar daha doğru kararlar alabilirler gibi geliyor, en azından ben bunu başarabildiğime inanıyorum.
Eh diğer kısma gelince de, malum hayatta en ciddi şeyin ölüm olduğunu düşünürsek birine ''seni ölümüne seviyorum'' demek, ''sensiz ölürüm'' demek ilişkiyi boyut atlattırıyor galiba. Söyleyenler yalancı da, buna inananların olması da söyleyenleri yüreklendiriyor. Ha istisnalar vardır illa ki bu konuda ama bu kadar dile düşürmeye gerek yok. Sevmeyi bilmiyorsan işe ölümü de karıştırmayacaksın. Bilen insan zaten böyle bir cümle kurarak kimseyi kendine bağlı tutmaya çalışmaz. Ne diyelim, ölmeden de sevebileceğimiz günlere... Teşekkür ediyorum @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...].

__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 27 Mart 2015, 11:54   #4
Çevrimiçi
Run
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: İçindeki Elizabeth'i sev, Abby'e sahip çık.




@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] şimdi sen böyle güzel güzel yazdın, çokta iyi izah ettin bende sana o zaman çok sevdiğim Can YÜCEL şiirinden bir kısım hediye ediyorum, kabul gör lütfen.

Bağlanmayacak sın bir şeye, öyle körü körüne.
O olmazsa yaşayamam demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki,
Çok sevmeyeceksin mesela, o daha az severse.

__________________
Hiçbir şey istediğim yok senden felek!
Ama yine de ucuz olsun ekmek
Ve pahalı olsun insan hayatı...
‘R.Hamzatov’
 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
abbye, çık, elizabethi, sahip, sev, İçindeki


Şu anda bu makaleyi okuyan kişi sayısı: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Makaleler
Article Author Forum Cevaplar Son Mesaj
İçindeki Nefret Desmont Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 23 Ocak 2015 21:20
Özürlü bir kardeşe sahip olmak, normal bir kardeşe sahip olmaktan farklı mıdır? Ecrin Makale - Araştırma - Ve Bilimsel Yazılar 0 23 Şubat 2012 23:37
Çay Bardağı İçindeki Kuş Afrodit Hobiler 0 15 Aralık 2011 21:24
İçindeki 5 Düşmanla Yüzleş! AngeLus IF Ekstra 1 02 Şubat 2011 19:28